09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1996 ÇARŞAMBA Türkiye Araştıpnıa Mepkezi • Haber Merkezi -Türkiye Ajaştırmalar Merkezi'nin Dıta Asya Türk rumhuriyetleri ile ilgili ;alışmalan devam ediyor. -ederal Almanya'da 3 «akiır Orta Asya cumhuriyetlerine yönelik calışmalar yapan Türkiye Araştırma Merkezi =konomi Bölümü Başkanı Çiğdem Akkaya'nın ^önetiminde merke2 ıtzmanlanndan Orta Asyalı bilim kadını Janna Suerkolova Connen tarafindan. Kazakistan'daki son politik ve ekonomik gelişmelere ilişkin çalışmalar tamamlandı. Sayı çarpma rekoru • Haber Merkezi - Kanal 6'da yayımlanan, Kadir Çelikin hazırlayıp sunduğu 'Objektif programına çıkan Mustafa Manav, sayı çarpmada dünya rekorunu egale etti. Izmir Ticaret Lisesi mezunu olan Manav, noter huzurunda beş basamaklı iki sayıyı çarparak sonucu doğru bildi. Manav, geçen hafta altı basamaklı bir sayı ile beş basamaklı bir sayıyı çarpıp sonucun son hanesinde yanılmıştı. Manav, dünkü programda iki beş haneli rakamı çarparak yeteneğini noter önünde kanıtladı. Erdemli olaymda iki tutuklama • ERDEMLİ (Cumhuriyet) - tçel'in Erdemli ilçesinde pazar günü meydana gelen ve bir kişiııin ölümü üzerine etnik çatışmaya dönüştûrülmek istenen olaylarla ilgili soruşturma tamamlandı. Olaylar nedeniyle gözaltına alınan 5 kişıden Mehmet Balcı ve Mehmet Köroglu sevk edildikleri mahkemece tutuklanırken diğer sanıklar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı Kalp hastasına işkence iddiası H Haber Merkezi - Okmeydanı Piyalepaşa Muhtan tbrahim Cenik. oğlu Veli Cenik'in önceki gün sabah saat O5.00'te siyasi polis tarafindan gözaltına alındığını bildirdi. tlk olarak oğlunun 5 yıl önce şubeye alındığını ve o tarihten bu yana da 8 kez gözaltına alınarak işkence gördüğünü belirten baba Cenik, "Oğlum 5 senedır kalp romatizması teşhisi ile tedavi görmektedir. Aynca kalp kapakçıklannın değişmesi için bu ayın I5"inde ameliyat olacaktı. Hastalığı nedeniyle son derece zayıflamış oldugundan hastane koşullannda kalması gerekmektedir" dedi. Menzir'in annesi toprağa verildi • BURSA (Cumhuriyet) - Bursa'da geçirdiği kalp raiıatsızlıgı sonucu dün sabah yaşamını yitiren DYP lstanbul Milletvekili Necdet Menzir'in annesi Lütfiye Menzir (91), Selimiye Camii'nde kılınan namazdan sonra Ahmetpaşa Mezarlığf nda toprağa verildi. İçjşleri müsteşarı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İcişleri Bakanlığı Müsteşarlığı'na merkez valilerinden Erol Çakır'ın getirileceği bildirildi. Çakır'ın atama karamamesinin. Demirel'in onayına Israil gezisi dönüşünde sunulacağı belirtildi. Eski Denizli Valisi Oğuz Kaan Köksal'ın Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, Emniyet Genel Müdür Vekili Cemil Serhadlı'nın da Kayseri ya da Samsun Valiliği'ne atanacağı öğrenildi. RTÜK üyeleri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Radyo Televizyon Üst Kurulu'nda (RTÜK) yasa gereği yenilenecek 3 üye, noter önünde kura yöntemiyle yapılan seçimle belirlendi. Kura sonucuna göre. RTÜK üyelerinden Emin Başer, Prof. Dr. Esin Konanç ve Kutlu Savaş. kuruldan aynlacak. TBMM, aynlacak üyeler yerine 3 yeni üye belirleyecek. HABERLER 12 M a r t ' ı n 2 5 ' i n c i y 11 d ö n ü m ü Faşizmin ayak sesleri...- w ^ ^ aşbakan Süleyman Demirel'in m B şapkasını alıp gitmesinin ardın- l ^ J danbirdönem"Üni\ersiteöğren- M " ^ cileri eylemlerinde hakhdır" di- M W yen CHP Milletvekili Nihat .^L^^r Erim'e kabineyi kurma görc\i verildi... Muhtıranın ilk günlen ortalık toz du- mandı... Ne oluyordu? Muhtıra "iyi mi" yok- sa "kötü müydü?" Bu kanşıklık içinde ilk günler DtSK, Dev- Genç, Türkiye Öğretmenler Sendikası, nere- deyse ılerici herkes muhtırayı destekledi... 12 Marl Muhtırası'ndan 4 gün sonra 16 Mart 1971 günü Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) lideri ve dönemin simgesi Deniz Gez- miş ile örgütün liderlennden Yusuf Aslan gö- zaltına alındı. Sı\ as'ta gözaltına alınan Gezmış ile Aslan, sansasyonel bir biçimde Ankara'ya getirildi. Askerler tarafindan "her şeyin sonımhısu" olarak gösterilen Demirel hükümeti gitmişti, ama olaylar durulmamıştı. 20 mart günü Bat- Aydın Çubukçu: 'Örgütlenmemiz amatörceydi' YTJSUFÖZKAN ANKARA -1968 öğrenci liderlennden, Ev- rensel Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Aydm Çubukçu. 25 yıl öncesmde yaşadıklan için "Bu birtürromantizn»drdiyor. O dönemde yap- tıklanndan, yaşadıklanndan hıçbir zaman piş- manlık duymadığını da vurguluyor. Aydın Çu- bukçu, sorulanmızi şöyle yanitladi: - 12 Mart'ın üzerinden 25 yıl gecti. O döne- me ilişkin çok şey söylendi,yazikü. tartışıkü. Bu- gün «eriye dönüp baktığınızda, o günü nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? O dönemdeyapüanlardoğ- ru muydu, hakhbğına inanıyor musunuz? - Bızim o zamanki eylemlerimizi belirleyen başlıca iki neden vardı. Birincisi, genel olarak 68 hareketinin temel temalan; adalet, özgürlük, eşitlik. sömürüye karşı olmak, bağımsızlık gi- bi. Birde Deniz'lenn yakalanmış ve ıdama mah- kûm edilmiş olmalan... Böylece bir fırsat doğ- du, banka soymaya karar verdik. Izmir-Deniz- li arasında para nakleden Zıraat Bankası aracı- nı soyduk. Bu parayı sözünü ettiğim amaçlar için kullanacaktık. Ama örgütlenmemiz son derece amatörceydi. Bizim, asıl bu hedefleri gerçekleş- tirecek olan sosyal güçle. ışçilerle, emekçilerle hiçbir bağımız yoktu. Dolayısıyla parayı çuval- lara doldurup, polisin önünden, bir apartman- dan diğerine kaçmakla geçti zamanımız. Bugün- den bakınca görülen şey şudur şüphesiz; eger de\Tİm istiyorsan, bunu yapacak olan gerçek sos- yal güçler vardır. Kendini onun yerine koya- mazsın. Onlann yerine ve adına devrim yapmak için attığın her adım, enınde sonunda bireysel bir tercih olarak kalır ve bunun sonuçlan da beklediklenmizden çok farklı olur. - Eylemler halktan kopuk muydu? - Bir tür romantizmdi yani... - 19 yılhk cezaevi döneminde, o günJere ba- kınca hiç pişmanlık duyduğunıız oMu mu? - Hayır hayır. 19 sene hapıs yattım bu yüz- den ben. 19 senenin hıçbir anında da pişmanlık duymadım. • Balyozun ilk göstergesi; 26 Mart 1971 günü Istanbul, Kocaeli, Sakarya, İzmir, Ankara, Eskişehir, Adana, Hatay, Diyarbakır ve Siirt'te sıkıyönetim ilan edilmesiydi. Gözaltı süresi 30 güne çıkarıldı. Ve artık 1. Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün'dü. Bundan sonra Türkiye'nin gündemini baskılar, tehditler, işkenceler, komplolar oluşturacaktı... Demokrasiye balyoz D E N i Z I E Z T l L man'da 3 bin köylü, kent meydanında toplana- rak "açız" sloganlan attı. Jandarma müdaha- le etti. Köylüler, taşlarla, fopalarla karşılık ver- dıler. Faşistlerledevrimciler arasında çatışma- lar sürüyor. işçiler fabrikalan, köylüler tarla- lan ışgal ediyordu. 26 mart günü Erim kabi- nesi Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafindan onaylandı. Artık hükümette dört AP'li, üç CHP'li, bir MGP'lı, 14 teknisyen ve bir Milli Birlik Grubu üyesi vardı. Erim hükümetinin programında toprak, eğitim, maliye, hukuk, idare, enerji ve maden reformlan veraldı. "Or- 26 mart günü Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Nihat Erim kabinesinionaylamışü. u Or- dunun Öncülüğünde Batılılaşma hareketi" gerçekleştirecekleri sözünü veren Baş- bakan Erim, bu sözünü hiçbir zaman tutmadı. Cankoçak: Orduya güvenenler yanıldı 7 971 öncesinde özellikle işçi hareketini yakından tanıyanlardan biri de L'ğur Cankoçak. DİSK Ankara Bölge Temsilcisi ve Kimya- Iş Sendikası Şube Başkanı olan Cankoçak, 15-16 Haziran olaylanndan sonra çıkarılan ve 100 bin basılan "DİSK" adlı haftalık gazetenin de yazıişleri müdürlüğünü yaptı. Cankoçak, 12 Mart'ı şöyle değerlendiriyor: 12 mart her şeyden önce 'asker sivil zinde kuvvetler' safsatasının iflasıdır. Bu nedenle de çok önemlidir. Bilindiği gibi 1961 'de kurulan Türkiye tşçi Partisi (TlP) Türkiye'de legal sosyalist hareketin köylere, işçi mahallelerine, fabrikalara yayılmasma neden ohnuştu. Emekçı halk örgütleniyor ve sosyalizm Türkiye'de yayılıyordu. lşte o sıralarda 'asker srvil zinde kuvvetler' diye bir kavram ortaya atıldı. Ve bu göriişe göre Türkiye'de sosyalizm ancak asker ve sivil zinde kuvvetlerin yapacağı bir işti. lşçilerin emekçi halkın demokratik yoldan bu işi yapmasının mümkünü yoktu. Bu konuda doğruya en yakın bilgiler geçen pazar günü Cumhuriyet gazetesinde Emekli Deniz Binbaşı Erol Bilbilik'le yapılan röportajda da ortaya çıkmıştır. Bilbilik, her şeyi bu kadar ıyi bildiği halde bazı isimleri zikretmemiş. Bunlardan bir tanesı Uğur Mumcu. bir tanesi de Mahir Kaynak. Mahir Kaynak'ı herhalde sonradan MİT görevlısi olduğu ortaya çıktığı için mahcubiyletinden söylemiyor. Bu ekıpte en önemlı isim, perde gerisindeki ideolog olan Mihri Belli'dir. Her şeyin silahla halledıleceğini. nerede hareket olursa orada bereket olacağını düşünen Belli, bu asker sivıl zmde kuvvetler ekibinin fikir babasıdır. Asker sivil zinde kuvvetler ekibinin en büyük tahribatı gençlik üzerinde olmuştur. Gençliği TlP'ten soğutarak harekete itmek bunlann işidir. Gençliğin ünlü isimlerinin; örneğın Deniz Gezmiş. Erol Bilbilık'in söyleşisinde de belirttiği gıbi İrfan Solmazer gıbi askerlerin güdümünde olduğu ortaya çıkıyor... Hatta Dev-Genç adını dahi askerler koymuştur. Milli Birlik Komitesi üyelerinden Albay Kadri Kaplan'ın- ki bildiğimize göre 27 mayıstan önce MİT'çidır- başkanı olduğu 27 Mayıs Milli Devrim Derneğı kanalıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu'na kanca atılmış ve Ankara'da Dev-Güç adında bir hareket yaratılmıştır. lşte bu hareket içersinde Kadn Kaplan bir konuşmasında FKF'lilere "Dev genç, dev gibi genç" dıyerek Dev-Genç'in adını koymuştur. Böylece sosyalist mücadele ile demokratik mücadelenın birbirinden aynlmaz mücadele olduğu fikri, yani TlP sratejisi çökertilmek istenmiştir. Ve maalesef gençliğin önemli bir bölümü bu safsataya kanmıştır. O yıllarda sağın en tek temsilıcisi olan Sülevman Demirel. AP nin başına geçer geçmez "Bu anayasa ile bu memleket idare edilmez" dem ve bütün siyasi mücadelesini bu cümle üzerine bina etmişken, aynı yanlışlığa asker sivil zinde kuvvetler ekibi de katılmış ve TİP'e "Anayasacılar" adını takmıştı. Ve silahsız devrim olmayacağını savunmuşlardı. 9 martta ihtilal yapmayı planlayan bu ekip bir de anayasa hazırlamıştır. Onlann hazırladığı anayasa incelenince 1961 Anayasasf ndan ne kadar geride olduğu görülür. 12 Mart hareketi Türkiyede gelışen sosyalist hareketin önünü kesmek için yapılmıştır. Yukarda sözünü ettiğim ekipte hem ABD'nin hem o zamanki Sovyetler Bırliği'nin işine gelen bu ön kesmeye bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olmuşlardır. '12 Mart' denince benim aklıma yüreğim sızlayarak bütün bunlar gelir. Dilerim bundan sonraki sosyalist mücadele içinde olacak olan insanlar böyle safsatalara kulak asmazlar ve emekçi halîcı örgütleyerek emekçi halkı ıktidara getirmeye çalışırlar. dunun öncülüğünde Babhlaşma hareketi" ger- çekleştireceklerini söyleyen Başbakan Erim, bu reformlan hiçbir zaman hayata geçiremedi. 22 Nisan 1971 günü Başbakan Nihat Erim, gelecek karanlık günlerin habenni veriyordu ve 23 Nısan Ulusal Egemenlik Bayramı nede- niyle şu konuşmayı yapıyordu: "Bu örgüder bir günde, bir haftada. bir ay- da veya bir vılda meydana çıkmamışiardır. Ne yazık ki bunlar yıllardır adeta serbestçe çalış- mak, rahatça gelişmek, çekinmeden yayihnak imkânuu bulmuşlardır. Ancak şimdi bütün bu kntülüklere son vermek hiç deo kadar uzun sûr- meyecektir. Ahnacak tedbûier balyoz gibi ka- falaruıa inecektir." Evet artık "Balyoz Hareketi" başlıyordu. Balvozun ilk göstergesi de 26 Mart 1971 gü- nü lstanbul, Kocaeli, Sakarya, Izmir, Ankara, Eskişehir. Adana, Hatay, DiyarbakırveSiirt'te sıkıyönetim ilan edilmesiydi. Gözaltı süresi 30 güne çıkanldı. Ve artık I. Ordu ve lstanbul Sı- kıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün'dü Bundan sonra Türkiye'nin gündemini baskılar, tehditler, işkenceler, komplolar oluşturacak- tı... Ziverbey Köşkü gibi işkencehanelerde ak- la gelebilecek her türlü işkence yöntemi uygu- lanacaktı... 27 nisanda Dev-Genç, Doğu Kültür Ocak- lan ve Ülkü Ocaklan kapatıldı. 13 mayısta ise artık Sıkıyönetim Mahkemeleri "emir >« ko- muta zÛKİri" içinde görevlerine başladılar. 23 mayıs günü lstanbul'da sokağa çıkma yasağı uy- gulandı. Cumartesi gecesınden pazar günü sa- at 15.00'e kadar süren yasak boyunca Türün'ün emnyle 25 bin asker ve polis, lstanbul'u ku- şattı. Her yer didik didik arandı. Işçisi, köylüsü, memuru, öğretim üyesi, öğ- rencisı. aydını, kısacası herkes gözaltına alını- yordu, tutuklanıyordu. "Silahlı mücadele kara- n" veren Türkiye Halk Kurtuluş Partisi / Cep- hesi (THKP/C) ve Türkiye Halk Kurtuluş Or- dusu (THKO) üyeleri ise banka soygunundan. adam kaçırmaya kadar her türlü eylemı gerçek- leştmyorlardı. Gençler, "kır gerillası". "şehir geriUası" tarhşmalan yapıyordu. 17 mayıs günü Türkiye'de o güne kadar ger- çekleştirilen en sansasyonel adam kaçırma ey- lemi yaşandı. THKP C üyelen Israil Başkon- solosu Efraim Ehvm'u kaçırdı ve hükümetten hapishanedekı devrimcilerin serbest btrakıl- masını. bazı reformlanngerçekleştırilmesini is- tediler. Tabu kı bu istemleryenne getirilmedı. Ve kısa bir süre sonra Elrom öldürülmüş ola- rak bulundu. 29 Mayıs 1971 günü THKP/C önderleri Ma- hir Çayan ve Hûseyin Cevahir Maltepe'de sak- landıklan evden çıktıkan sonra bekçilerle ça- tışmaya girdiler. Çatışmanın büyümesi üzeri- ne bir eve giren eylemciler Sibel Erkan'ı rehin aldılar. Basına "Sibel olayı" olarak yansıyan ve sıkıyönetimin tam bir propagandasına dönüşen olay 51 saat sürdü. I haziran günü çatışmada Hüseyin Cevahir öldürüldü, Mahir Çayan ya- ralı yakalandı. 31 mayıs tarihinde ise Nurhak dağlarına çıkan THKO önderleri Sinan Cem- gil, Alpaslan Ozdoğan ve Kadir Manga öldü- rüldü. Ağustos 1971 'e gelindiğinde ise artık sa- dece öğrcnciler. işçiler, memurlar askeri dar- benin hedefı değildi. Senatörler de "suçlular" arasındaydı. Cum- huriyet Senatosu'nda 8.5 saat süren görüşme sonrasında Kontcnjan Senatörü Cemal Mada- noğhı ile Osman Köksal'ın dokunulmazlıkla- n kaldınldı. Ekim ayında ise 10 yıldır sözü edilmeyen birolay gündeme getirildi: tdamlar— 9Ekim 1971 günüTuğgeneralAiElvmli baş- kanlığındaki Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, THKO davası karannı açık- ladı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin fnan'ın da aralannda bulundugu 18 kışi hâk- kında idam cezası veren mahkeme heyeti u ka- lemlerini kırmayı" da ihmal etmiyordu. 26 ekimde ise hükümette ciddi bir bunalım yaşandı. AP, hükümetteki bakanlannı çekme ka- ran alınca Çankaya Köşkü'nde AP lideri Sü- leyman Demırel'le 3 saat 45 dakika süren bir görüşme yapıldı. Görüşme, hükümetin istifa- sıylasonuçlandı. Ancak, Cumhurbaşkanı Cev- det Sunay istifayı kabul etmeyince bunalım geçici olarak çözüldü. SÜRECEK Faruk Pekin: Herkes kendi payına ölmüştü- ^ ^ ^ ^ ^ arbeyi ve sonrasıru yakından M ^ ^ yaşayanlardan biri de Faruk m M Pekin. Pekin, 1965 sonrasın- m K da TMTF'ye bağlı lstanbul M M YüksekokullarTalebeBırlı- • ^ ği (İYOTB), Robert Kolej Yüksekokulu Mühendislik Talebe Cemiyeti ve Robert Kolej Öğrenci Birliği yönetim ku- rulu üyeliklerinde bulundu. 1968'de Robert Kolej Yüksekokulu Öğrenci Birliği Başkanı olan Pekin. 1969 sonrasında DtSK Maden-lş Sendikası'nda eğitim uzmanlığı yaptı. 12 Mart Muhtırasf ndan sonra yaklaşık 2 yıl hapiste kal- dı, altı ayn davada yargılandı. Pekin, o gün- lerle ilgili sorulanmızı şöyle yanıtladı: - 25 yıl sonra 12 Mart dönemi nasıl görünü- yor? - 12 Mart 1971 öncesi bence Türkiye sos- yal mücadeleler tarihinin en önemli kesiti. Müthiş hareketli yıllar. lşçilerin fabrika işgal- leri, köylü direnişleri, 68 öğrenci gençlik ha- reketi, Doğu mitingleri, 15-16 Haziran dire- nişi. Herkes eylemdeydi, direnişteydi. Yalnız- ca işçi. köylü, devrimci gençlik değil, avukat- lar yüriiyordu, hâkimler direnişe geçiyorlardı. astsubay eşleri yürüyüş yapıyordu. Tüm bun- lar toplumsal uyanışın, toplumsal muhalefe- tin belli noktalan. Bunlardan 15-16 Haziran direnişi, işçi sınıfının sınıfsal karakterinı vur- gulama açısından son derece önemliydi. An- cak ne yazık ki, o dönemde'devrimci güçler' tartışmasına ışık tutamadı. Çok sayıda dev- rimci insanın cuntacılığın peşine takılmasını önJeyemedi. Öylesine hareketli bir dönemde farklı sıya- sal mücadele yöntemlerinin. değişik siyasal gö- rüşlerin ortaya anlmaması mümkün değildi. Yo- ğun bir ideolojik tartışma dönemiydi. 1968 sonrasında, o güne kadar her sosyalist için bir okul görevini gören Türkiye İşçi Partisi artık dışlanıyordu. Ve işte bu ortamda bazı kişiler de Türkiye'yi 'kurtarma'ya soyunuyor, ordu içinde çalışmalar yapıyoriardı. Osmanlı ordu- su içinde geleneği olan. 27 Mayıs 1960 önce- sinde değişik biçimlere ulaşan cuntacılık, 1968 sonrasında etkilioldu. O kadar ki. 12Mart'tan iki yıl sonra cuntacılar hâlâ işkencehanelerde birbirleriyle hesaplaşıyorlardı. -12 Mart Muhnrası neyi getirdi? - Muhtırayı ilk günlerde DİSK, Dev-Genç, TÖS, neredeyse tüm ilerici güçler destekledi. Oysa gelmekte olan, emperyalizmin Ortado- ğu stratejisi içindeki baskılı çerçeveydi. Ve so- nunda askeri müdahale. cuntacılararası hesap- laşmalann da uzantısında, olması gereken çer- çeveyi dayattı. Çünkü 'sosyaluyanış,ekonomik gelişmeyi aşmtşü' Zamanın sıkıyönetim komu- tanı Istanbul'u iki kez kuşattı. Evlerarandı, kı- taplar yakıldı, grevler yasaklandı. aydın düş- manlığı yerleştirildi. Yeni yönetimlerle işken- ce yaygınlaştınldı, hapishaneler dolduruldu. Türkiye'de yeni yeşeren, kitleselleşen sosya- list harekete ilk büyük darbe vuruluyordu. Ad- nan Menderes'in siyasal idamına karşı çıkan- lar, üç genç arkadaşımızı darağacına gönder- di. Şairimizin dediği gibi, 'beraberyaşanmış, beraber dövüşülmüş, ancak herkes kendi pa- yuıaölmüştü". llgınç görünümler yaşandı. 27 Mayıs öncesinin öğrenci lideri. kendisini o dönemde izleyen komiser ile aynı hapishane- de bizlerle birlikte volta atıyordu. Bir 27 Ma- yıs ihtilalcisi ile ordunun albaylan. binbaşıla- n, üstteğmenleri aynı hapıshanede aynı kara- vanayı kaşıklıyordu. 12 Mart öncesi söylem 'Onlar ortak, biz pazar, kahroJsun Ortak Pa- zar' ya da 'Ata binmiş eşekler, millet sizden ne bekler?' ya da 'Amerikalı it e\ine gif ıdi. An- cak bu söylem son derece anlamlıydı. tlk kez Türkiye'de emperyalizm olgusu Ortadoğu bo- yutunda dile getiriliyor, geniş kitlelere ulaştı- nlıyordu. Her yerde Türkiye'nin bağımsızlı- ğı vurgulanıyordu. Demokrasi, özgürlükler, sosyal haklar ciddi boyutlarda tartışma konu- su yapılıyordu. İşçi sınıfının sınıfsal varlığı dile getiriliyordu. 12 Mart'ın tek olumlu yani, 'bir musibetbin nasihat' misali cuntacılığı sergilemesi oldu. Sos- yal mücadelede sınıfsal temel somutta sergi- lendi. Pahalı, acı birdeney. Ancak gerekliydi. Bugünkü 'shiT tartışmalara oradan geldik. - Son günlerdeki öğrenci eylemleri nedeniy- le 68 kuşağı yine gündeme geldi. Bazı yayın or- ganlannda. televizyon kanallannda 68 kuşağn nin ne için yüriidüğünü bilnıediği söylendi? Cerçekten ne için yüriidüğünüzü bılmiyor muydunuz? - Zaman zaman medya nostaljik takılıp 68 edebiyatı yapıyor. O kadar ki insanın neredey- se 'Ben o sizin anladığuıız anlamda 681i deği- lim' tekzibini göndereceği gelıyor. 47'lilerin de romanı vazıldı. bılıyorsunuz. Kim 68'li, kim değil? Önemli olan 68'i yürekte yaşamış olmak. Bugün '68 gençfiği' olarak medyada adı geçen öğrenci gençlik 'dünyayı fethe' so- yunmuştu. Dünyayı değiştirecekti. 'Demok- rasi ve özgürlük' diyordu. Dünyadaki benzer- lerinden oldukça farklı olarak Türkiye genç- liğınin önemli bir kesüni 'sosyalizm' diyordu. Ne yaptığını da gayet iyi biliyordu. 78'li, 88'li kardeşlerim alınmasınlar. o yıl- lan öğrenci örgütlerinde, işçi sendikalannda yaşamış biri olarak şunu söylemek istiyorum: 12 Mart askeri müdahalesinden sonra işken- ce ve baskı gören, hapishanelere atılan, top- lum dışına itilen, darağacına gönderilen genç- lik, bana kalırsa son otuz yılımızın en yürek- li, en kültürlü, en entelektüel, siyasi eğitimi en yüksek ve en özverili gençliğidir. Siyasi ikti- dara muhaliftiler. Yürürlerdi. tşgal ederlerdi. Fabrika kapılannda, köylü direnişlerinde hep onlar vardı. Sahneye oyun koyarlardı. Hep bir- likte halk türkülerini dillendirirlerdi. Marx kadar Sartre'ı dabilirlerdi. Edebiyat, sinema, tıyatro en yakın dostlanydı. Son otuz yılın en fazla okuyan insanlanydılar. dönemin sınu-lı yayınlanna rağmen. Yoğun acılar yaşadılar. Ancak Türkiye'nin sosyal gelişimi onlaraçok şey borçlu. AşınlıkJan, acemilikleri, hatalan elbette oldu. Gençlik özel bir dönem. Her şeye rağmen yaşanacak. O heyecanlı dönemi somutpratik- te yaşamayan gençlik, yaşamamış gençliktir. Türkiye, yannı dünde aramanın güzel ömek- lerini sunar. Ama bugünkü gençlik kendi yo- lunu 68*linin öğütlenyle değil, kendi somut pra- tiği ile çizecektir. GLOBALPOLITİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU "Serbesf Piyasalardan Manzaralar "Serbest" piyasanın global ekonomik krize tek ça- re olduğu fikri 1980'lerde egemenlik kazandı. Bu re- çeteye göre devlet hızla elini eteğini piyasadan çek- meli, vergileri azaltmalı, KlT'ler, sosyal hizmetler özel- leştirilmeli, devletin sosyal harcamalan azaltılarak ma- li disiplin sağlanmalı, sendikalann emek piyasasında esnekliği azaltan gücü kınlmalıydı. Böylece sermaye, krizi aşmakta ayakbağı olan tüm engellerden kurtula- caktı. işte bu reçetenin etkisi altında son 15 yılda de- ğişen toplumsal coğrafyadan bazı manzaralar. Bu "serbestpiyasa ekonomisine" inancın en güçlü olduğu ülkelerin başında, şüphesiz ABD geliyor. 77je New York Times'm araştırmasına göre 1979'dan bu yana ABD'de 45 milyon iş yok oldu. Gerçi yaklaşık 27 milyon net yeni iş yaratıldı ama International Herald Thbune'e bakılırsa bunlann çoğu, çalışanlann sosyal haklardan ve ödeneklerden yoksun olduğu küçük iş- yerlerinde ve hemen hemen yüzde 50 daha düşük üc- ret ödeyen işlerde gerçekleşti. Bu yüzden ABD'de bu- gün, medyan ücret 1979'un yüzde 3 gerisine düşmüş durumda. 1979-1994 arasında ortalama hane halkı geliri yüzde 10 artmış ama bunun yüzde 97'si, en üst yüzde 20'lik gelir dilimine gitmiş. 1970'de yöneticile- rin maaşı, ortalama işçi ücretinin 40 katına eşitken şimdi 200 katına çıkmış. Ortalama cirosu 21 milyar do- lan geçen 35 büyük şirket arasında yapılan bir araş- tırmaya göre şirket genel müdürlerinin yıllık maaşlan ve ikramiyeleri 1995'te sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 39 artarak 991 bin dolara ve 1.22 milyon dolara çıkmış (IHT6/03/1996). • • • Amerika'da, yoksulluğa paralel olarak suç işleme ve uyuşturucu kullanma oranlannda büyük artış var. Yu- kanda değinilen büyük gelir artışından faydalanan top- lum kesimleri (esas olarak beyaz ırktan muhafazakâr eğilimli Amerikalılar) bu "bozulmaya" karşı kendi baş- lannın çaresine bakmak üzere kendi "şehir devletleri- ni" oluşturmaya başlamışlar (Le Monde Diplomatiçue 03/1996). Bugün Los Angeles, Dallas, Miami, Seatt- le, Phoneix, VVashington gibi şehirlerin çevresinde 4 milyondan fazla Amerikalı, etrafı yüksek duvariarla ve- ya tellerle çevrili, özel silahlı koruma gücü olan, kendi kendine yeterli küçük şehirciklerde yaşıyorlar. Vergile- re, merkezi planlamaya ve her türlü ortakçılığa karşı olmakla bilinen insanlann yaşadığı bu şehirlerin iç iş- leyişi merkezi olarak planlanıyor, birçok sosyal etkin- lik ortaklaşa kullanılan tesislerde gerçekleşiyor. Bu in- sanlar, bu korunaklı yaşam koşullannı sağlamak için yüksek vergi vermekten de hiç kaçınmıyorlar. Bu "şe- hirierden" biri olan VVaterford Crest'in sakinleri ayda 149 dolar vergi ödüyorlar. Devletin kurallarıyla birey- sel özgürlükleri sınırladığına inanan bu insanlar, bu ye- ni evlerinde en ufak bir değişiklik yapmak, hatta bah- çelerine yeni bir bitki ekmek için bile şehir yönetimin- den izin almak zorunda olmayı doğal karşılıyorlar. Git- tikçe artan yoksulluk ve kaosun ortasına kurulan bu küçük, adeta feodal şehirler sadece ABD'ye has de- ğil; Brezilya'da, Johannesburg'da, hatta Lagos'da bi- le bunlara rastlanıyor. • • • Serbest piyasanın her derde deva olduğuna inana- rak bir reform sürecine gıren Doğu Avrupa ülkeleri, bir başka manzarasunuyor bize. Doğu Avrupa'da, Rus- ya hariç, çocuk ölümleri 1986-1989 arasında 1000'de 25'ten 22'ye düştükten sonra, reformlann uygulan- maya konmasının ardından, 1992'de 1000'de 24'e yükselmiş. Ortalama yaşam beklentisi Doğu Avrupa ve Rusya'da 1986'ya kadar yükselmeye devam etmiş ve Rusya'da erkeklerde 64, kadınlarda 74'e çıktıktan sonra, 1994'te, sırasıyla 57'ye ve 71 'e düşmüş (LM Dip- lomatiçue 03/1996). Bu dönemde ekonomik büyüme- nin ve sanayi üretiminın nasıl tepetaklak gittiğini ise ha- tırlatmaya bile gerek yok sanıyorum. • • • 8 mart günü açıklanan rakamlar, ABD'de işsizlikte beklenmedik bir azalma olduğunu gösterdi. Ortalama insanın yaşamında bir sevinç ve ümit kaynağı olabile- cek bu haber borsaların moralini bozdu. Wall Street tam bir günde 171 puan düştü. Avrupa borsalan ve hatta aynı gün faizlerde indirim yapan Ingiltere'de bi- le borsalar benzer bir hoşnutsuzluk sergilediler. Bu manzarada bir gariplik yok mu? Siz ne dersiniz? "Kılavuzu karga olanın..." DSP eleştirileri tartışma yarattı CHP muhalefet hedefi belirliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP grup toplan- tısında söz alan bazı millet- vekilleri, DSP'ye karşı yü- rütülen "sert muhalefet" ve RP ile yapılan görüşmeler nedeniyle parti yönetimini eleştirdiler. Milletvekilleri muhalefet stratejisinin belir- lenmesini isterken, "sohm ni- hai hedefinin bütünleşme ot- duğu unutulmadan. DSP'ye karşı kullanılan ternıinok>ji- nin dikkath' secilmesini" ıste- diler. CHP Genel Başkanı Deniz BaykaL u vahşi kapita- lizm yanlısı olmak"la suçla- dığı iktidar kadrolan için, u Bunlar Özal'm çocuklan" dedi. CHP grup toplantısında, güvenoylaması konusunda izlenecek tavır ele alındı. Oy- birliğiyle 53. hükümete gü- venoyu vermeme karan alı- nırken, yapılan konuşmalar- da muhalefet stratejisi de eleş- tirildi. CHP liden Baykal, ANAYOL'un kurulmasını sağlayan DSP'yi hedef alarak sol muhalefeti üstlenme arna- cına dönük bir strateji ızler- ken, bu yaklaşım eleştiri ko- nusu oldu. Alınan bilgıye gö- re, lstanbul Milletvekili Er- can Karakaş şu değerlendir- meleri yaptı: "Hükümetin kuruluşuna DSP lideriEcevit nedenohnuş olabilir. ama bizim sosyal de- mokratlarolarak yapmamız gereken muhalefet stratejbi- ni iyi belirtemek ve 2000 yüı- na göre hedefleri beliıiemek. Nihai hedefımizin ileridesol- da biıieşme olduğunu gözö- nünde tutarak, DSP've kar- şı kullandığunız terminoloji- vidikkaüi seçmemiz gerekir." Karakaş'ın Genel Başkan Yardımcısı Ali Topuz'un RP'liler görüştüğü haberleri- ni de anımsatarak, bu konu- da gruba bilgi verilmesini is- tediği öğrenildi. lstanbul Milletvekili Al- gan Hacaloğlu'nun da mu- halefet stratejisi konusunun da grupta ele alınmasını is- tediği öğrenildi. Kahraman- maraş Milletvekili Ali Şa- hin'ın de Baykal'a, "Siz hep iki parn'nin birarav a geune- sinin doğru olduğunu söyle- diniz, ama çok üstüne gider- seniz, 'CHP giremedi' diye böyieda\Tam\t)ryorumlan- na'yol açar. Dikkatİi birdfl kul- lanmak gerekir" görüşünü aktardığı öğrenildi. 'Vahşi kapitalisüer' CHP lideri Deniz Bay- kal'ın yaptığı konuşmada, hükümetin ülkenin sorunla- nnı çözemeyeceğini. DSP'nin bu hükümetin programma ve kadrolanna destek verdiğini söylediği öğrenildi. Alınan bilgiye göre Deniz Baykal, "Biz bu hükümetin kadrote- nnı yeterli görmüyoruz. Prog- ranıı sağ bir program. DSP'nin böyle bir kadro ve programa vize vermemesini beklerdik" dedi. Baykal'ın iktidar ve kad- rolannı "acımasız, vahşi ka- pHalizmyanhsı" olmakla suç- larken de, "Bunbır 'Chica- go Boys'lar. Bunlar Ozal'm çocukiarTdedıği öğrenildi. Baykal'ın. "Chicago Boys- Şikago Çocuklan" benzet- mesiyle, ANAYOL kadrola- nnın, serbest piyasa ekono- misine her türlü müdahaleye karşı çıkan "Chicago Oku- lu"nun teorisyenlerinden ik- tisatçı Milton Friedman'm izleyicileri olduğunu ima et- tiği bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle