Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1996 ÇARŞAMBA
Türkiye Araştıpnıa
Mepkezi
• Haber Merkezi -Türkiye
Ajaştırmalar Merkezi'nin
Dıta Asya Türk
rumhuriyetleri ile ilgili
;alışmalan devam ediyor.
-ederal Almanya'da 3
«akiır Orta Asya
cumhuriyetlerine yönelik
calışmalar yapan Türkiye
Araştırma Merkezi
=konomi Bölümü Başkanı
Çiğdem Akkaya'nın
^önetiminde merke2
ıtzmanlanndan Orta Asyalı
bilim kadını Janna
Suerkolova Connen
tarafindan. Kazakistan'daki
son politik ve ekonomik
gelişmelere ilişkin
çalışmalar tamamlandı.
Sayı çarpma
rekoru
• Haber Merkezi - Kanal
6'da yayımlanan, Kadir
Çelikin hazırlayıp
sunduğu 'Objektif
programına çıkan Mustafa
Manav, sayı çarpmada
dünya rekorunu egale etti.
Izmir Ticaret Lisesi
mezunu olan Manav, noter
huzurunda beş basamaklı
iki sayıyı çarparak sonucu
doğru bildi. Manav, geçen
hafta altı basamaklı bir
sayı ile beş basamaklı bir
sayıyı çarpıp sonucun son
hanesinde yanılmıştı.
Manav, dünkü programda
iki beş haneli rakamı
çarparak yeteneğini noter
önünde kanıtladı.
Erdemli olaymda
iki tutuklama
• ERDEMLİ
(Cumhuriyet) - tçel'in
Erdemli ilçesinde pazar
günü meydana gelen ve bir
kişiııin ölümü üzerine
etnik çatışmaya
dönüştûrülmek istenen
olaylarla ilgili soruşturma
tamamlandı. Olaylar
nedeniyle gözaltına alınan
5 kişıden Mehmet Balcı ve
Mehmet Köroglu sevk
edildikleri mahkemece
tutuklanırken diğer
sanıklar tutuksuz
yargılanmak üzere serbest
bırakıldı
Kalp hastasına
işkence iddiası
H Haber Merkezi -
Okmeydanı Piyalepaşa
Muhtan tbrahim Cenik.
oğlu Veli Cenik'in önceki
gün sabah saat O5.00'te
siyasi polis tarafindan
gözaltına alındığını
bildirdi. tlk olarak
oğlunun 5 yıl önce şubeye
alındığını ve o tarihten bu
yana da 8 kez gözaltına
alınarak işkence
gördüğünü belirten baba
Cenik, "Oğlum 5 senedır
kalp romatizması teşhisi
ile tedavi görmektedir.
Aynca kalp
kapakçıklannın değişmesi
için bu ayın I5"inde
ameliyat olacaktı.
Hastalığı nedeniyle son
derece zayıflamış
oldugundan hastane
koşullannda kalması
gerekmektedir" dedi.
Menzir'in annesi
toprağa verildi
• BURSA (Cumhuriyet) -
Bursa'da geçirdiği kalp
raiıatsızlıgı sonucu dün
sabah yaşamını yitiren
DYP lstanbul Milletvekili
Necdet Menzir'in
annesi Lütfiye Menzir
(91), Selimiye Camii'nde
kılınan namazdan sonra
Ahmetpaşa Mezarlığf nda
toprağa verildi.
İçjşleri
müsteşarı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - İcişleri Bakanlığı
Müsteşarlığı'na merkez
valilerinden Erol Çakır'ın
getirileceği bildirildi.
Çakır'ın atama
karamamesinin.
Demirel'in onayına Israil
gezisi dönüşünde
sunulacağı belirtildi. Eski
Denizli Valisi Oğuz Kaan
Köksal'ın Emniyet Genel
Müdürlüğü'ne, Emniyet
Genel Müdür Vekili Cemil
Serhadlı'nın da Kayseri ya
da Samsun Valiliği'ne
atanacağı öğrenildi.
RTÜK üyeleri
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Radyo Televizyon Üst
Kurulu'nda (RTÜK) yasa
gereği yenilenecek 3 üye,
noter önünde kura
yöntemiyle yapılan
seçimle belirlendi. Kura
sonucuna göre. RTÜK
üyelerinden Emin Başer,
Prof. Dr. Esin Konanç ve
Kutlu Savaş. kuruldan
aynlacak. TBMM,
aynlacak üyeler yerine 3
yeni üye belirleyecek.
HABERLER
12 M a r t ' ı n 2 5 ' i n c i y 11 d ö n ü m ü
Faşizmin ayak sesleri...- w ^ ^ aşbakan Süleyman Demirel'in
m B şapkasını alıp gitmesinin ardın-
l ^ J danbirdönem"Üni\ersiteöğren-
M " ^ cileri eylemlerinde hakhdır" di-
M W yen CHP Milletvekili Nihat
.^L^^r Erim'e kabineyi kurma görc\i
verildi... Muhtıranın ilk günlen ortalık toz du-
mandı... Ne oluyordu? Muhtıra "iyi mi" yok-
sa "kötü müydü?"
Bu kanşıklık içinde ilk günler DtSK, Dev-
Genç, Türkiye Öğretmenler Sendikası, nere-
deyse ılerici herkes muhtırayı destekledi...
12 Marl Muhtırası'ndan 4 gün sonra 16 Mart
1971 günü Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
(THKO) lideri ve dönemin simgesi Deniz Gez-
miş ile örgütün liderlennden Yusuf Aslan gö-
zaltına alındı. Sı\ as'ta gözaltına alınan Gezmış
ile Aslan, sansasyonel bir biçimde Ankara'ya
getirildi.
Askerler tarafindan "her şeyin sonımhısu"
olarak gösterilen Demirel hükümeti gitmişti,
ama olaylar durulmamıştı. 20 mart günü Bat-
Aydın Çubukçu:
'Örgütlenmemiz
amatörceydi'
YTJSUFÖZKAN
ANKARA -1968 öğrenci liderlennden, Ev-
rensel Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Aydm Çubukçu. 25 yıl öncesmde yaşadıklan için
"Bu birtürromantizn»drdiyor. O dönemde yap-
tıklanndan, yaşadıklanndan hıçbir zaman piş-
manlık duymadığını da vurguluyor. Aydın Çu-
bukçu, sorulanmızi şöyle yanitladi:
- 12 Mart'ın üzerinden 25 yıl gecti. O döne-
me ilişkin çok şey söylendi,yazikü. tartışıkü. Bu-
gün «eriye dönüp baktığınızda, o günü nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz? O dönemdeyapüanlardoğ-
ru muydu, hakhbğına inanıyor musunuz?
- Bızim o zamanki eylemlerimizi belirleyen
başlıca iki neden vardı. Birincisi, genel olarak
68 hareketinin temel temalan; adalet, özgürlük,
eşitlik. sömürüye karşı olmak, bağımsızlık gi-
bi. Birde Deniz'lenn yakalanmış ve ıdama mah-
kûm edilmiş olmalan... Böylece bir fırsat doğ-
du, banka soymaya karar verdik. Izmir-Deniz-
li arasında para nakleden Zıraat Bankası aracı-
nı soyduk. Bu parayı sözünü ettiğim amaçlar için
kullanacaktık. Ama örgütlenmemiz son derece
amatörceydi. Bizim, asıl bu hedefleri gerçekleş-
tirecek olan sosyal güçle. ışçilerle, emekçilerle
hiçbir bağımız yoktu. Dolayısıyla parayı çuval-
lara doldurup, polisin önünden, bir apartman-
dan diğerine kaçmakla geçti zamanımız. Bugün-
den bakınca görülen şey şudur şüphesiz; eger
de\Tİm istiyorsan, bunu yapacak olan gerçek sos-
yal güçler vardır. Kendini onun yerine koya-
mazsın. Onlann yerine ve adına devrim yapmak
için attığın her adım, enınde sonunda bireysel
bir tercih olarak kalır ve bunun sonuçlan da
beklediklenmizden çok farklı olur.
- Eylemler halktan kopuk muydu?
- Bir tür romantizmdi yani...
- 19 yılhk cezaevi döneminde, o günJere ba-
kınca hiç pişmanlık duyduğunıız oMu mu?
- Hayır hayır. 19 sene hapıs yattım bu yüz-
den ben. 19 senenin hıçbir anında da pişmanlık
duymadım.
• Balyozun ilk göstergesi; 26 Mart 1971
günü Istanbul, Kocaeli, Sakarya, İzmir,
Ankara, Eskişehir, Adana, Hatay,
Diyarbakır ve Siirt'te sıkıyönetim ilan
edilmesiydi. Gözaltı süresi 30 güne
çıkarıldı. Ve artık 1. Ordu ve İstanbul
Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik
Türün'dü. Bundan sonra Türkiye'nin
gündemini baskılar, tehditler, işkenceler,
komplolar oluşturacaktı...
Demokrasiye
balyoz
D E N i Z I E Z T l L
man'da 3 bin köylü, kent meydanında toplana-
rak "açız" sloganlan attı. Jandarma müdaha-
le etti. Köylüler, taşlarla, fopalarla karşılık ver-
dıler. Faşistlerledevrimciler arasında çatışma-
lar sürüyor. işçiler fabrikalan, köylüler tarla-
lan ışgal ediyordu. 26 mart günü Erim kabi-
nesi Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafindan
onaylandı. Artık hükümette dört AP'li, üç
CHP'li, bir MGP'lı, 14 teknisyen ve bir Milli
Birlik Grubu üyesi vardı. Erim hükümetinin
programında toprak, eğitim, maliye, hukuk,
idare, enerji ve maden reformlan veraldı. "Or-
26 mart günü Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Nihat Erim kabinesinionaylamışü.
u
Or-
dunun Öncülüğünde Batılılaşma hareketi" gerçekleştirecekleri sözünü veren Baş-
bakan Erim, bu sözünü hiçbir zaman tutmadı.
Cankoçak: Orduya güvenenler yanıldı
7
971 öncesinde özellikle işçi
hareketini yakından
tanıyanlardan biri de L'ğur
Cankoçak. DİSK Ankara Bölge
Temsilcisi ve Kimya- Iş
Sendikası Şube Başkanı olan
Cankoçak, 15-16 Haziran olaylanndan
sonra çıkarılan ve 100 bin basılan "DİSK"
adlı haftalık gazetenin de yazıişleri
müdürlüğünü yaptı. Cankoçak, 12 Mart'ı
şöyle değerlendiriyor:
12 mart her şeyden önce 'asker sivil zinde
kuvvetler' safsatasının iflasıdır. Bu nedenle
de çok önemlidir. Bilindiği gibi 1961 'de
kurulan Türkiye tşçi Partisi (TlP)
Türkiye'de legal sosyalist hareketin köylere,
işçi mahallelerine, fabrikalara yayılmasma
neden ohnuştu. Emekçı halk örgütleniyor
ve sosyalizm Türkiye'de yayılıyordu. lşte o
sıralarda 'asker srvil zinde kuvvetler' diye
bir kavram ortaya atıldı. Ve bu göriişe göre
Türkiye'de sosyalizm ancak asker ve sivil
zinde kuvvetlerin yapacağı bir işti. lşçilerin
emekçi halkın demokratik yoldan bu işi
yapmasının mümkünü yoktu. Bu konuda
doğruya en yakın bilgiler geçen pazar günü
Cumhuriyet gazetesinde Emekli Deniz
Binbaşı Erol Bilbilik'le yapılan röportajda
da ortaya çıkmıştır. Bilbilik, her şeyi bu
kadar ıyi bildiği halde bazı isimleri
zikretmemiş. Bunlardan bir tanesı Uğur
Mumcu. bir tanesi de Mahir Kaynak. Mahir
Kaynak'ı herhalde sonradan MİT görevlısi
olduğu ortaya çıktığı için mahcubiyletinden
söylemiyor. Bu ekıpte en önemlı isim, perde
gerisindeki ideolog olan Mihri Belli'dir. Her
şeyin silahla halledıleceğini. nerede hareket
olursa orada bereket olacağını düşünen
Belli, bu asker sivıl zmde kuvvetler ekibinin
fikir babasıdır. Asker sivil zinde kuvvetler
ekibinin en büyük tahribatı gençlik üzerinde
olmuştur. Gençliği TlP'ten soğutarak
harekete itmek bunlann işidir. Gençliğin
ünlü isimlerinin; örneğın Deniz Gezmiş.
Erol Bilbilık'in söyleşisinde de belirttiği
gıbi İrfan Solmazer gıbi askerlerin
güdümünde olduğu ortaya çıkıyor...
Hatta Dev-Genç adını dahi askerler
koymuştur. Milli Birlik Komitesi
üyelerinden Albay Kadri Kaplan'ın- ki
bildiğimize göre 27 mayıstan önce
MİT'çidır- başkanı olduğu 27 Mayıs Milli
Devrim Derneğı kanalıyla Fikir Kulüpleri
Federasyonu'na kanca atılmış ve Ankara'da
Dev-Güç adında bir hareket yaratılmıştır.
lşte bu hareket içersinde Kadn Kaplan bir
konuşmasında FKF'lilere "Dev genç, dev
gibi genç" dıyerek Dev-Genç'in adını
koymuştur. Böylece sosyalist mücadele ile
demokratik mücadelenın birbirinden
aynlmaz mücadele olduğu fikri, yani TlP
sratejisi çökertilmek istenmiştir. Ve
maalesef gençliğin önemli bir bölümü bu
safsataya kanmıştır. O yıllarda sağın en tek
temsilıcisi olan Sülevman Demirel. AP nin
başına geçer geçmez "Bu anayasa ile bu
memleket idare edilmez" dem ve bütün
siyasi mücadelesini bu cümle üzerine bina
etmişken, aynı yanlışlığa asker sivil zinde
kuvvetler ekibi de katılmış ve
TİP'e "Anayasacılar" adını takmıştı.
Ve silahsız devrim olmayacağını
savunmuşlardı. 9 martta ihtilal yapmayı
planlayan bu ekip bir de anayasa
hazırlamıştır.
Onlann hazırladığı anayasa incelenince
1961 Anayasasf ndan ne kadar geride
olduğu görülür. 12 Mart hareketi Türkiyede
gelışen sosyalist hareketin önünü kesmek
için yapılmıştır. Yukarda sözünü ettiğim
ekipte hem ABD'nin hem o zamanki
Sovyetler Bırliği'nin işine gelen bu ön
kesmeye bilerek ya da bilmeyerek yardımcı
olmuşlardır. '12 Mart' denince benim
aklıma yüreğim sızlayarak bütün bunlar
gelir. Dilerim bundan sonraki sosyalist
mücadele içinde olacak olan
insanlar böyle safsatalara kulak asmazlar ve
emekçi halîcı örgütleyerek emekçi halkı
ıktidara getirmeye çalışırlar.
dunun öncülüğünde Babhlaşma hareketi" ger-
çekleştireceklerini söyleyen Başbakan Erim, bu
reformlan hiçbir zaman hayata geçiremedi.
22 Nisan 1971 günü Başbakan Nihat Erim,
gelecek karanlık günlerin habenni veriyordu
ve 23 Nısan Ulusal Egemenlik Bayramı nede-
niyle şu konuşmayı yapıyordu:
"Bu örgüder bir günde, bir haftada. bir ay-
da veya bir vılda meydana çıkmamışiardır. Ne
yazık ki bunlar yıllardır adeta serbestçe çalış-
mak, rahatça gelişmek, çekinmeden yayihnak
imkânuu bulmuşlardır. Ancak şimdi bütün bu
kntülüklere son vermek hiç deo kadar uzun sûr-
meyecektir. Ahnacak tedbûier balyoz gibi ka-
falaruıa inecektir."
Evet artık "Balyoz Hareketi" başlıyordu.
Balvozun ilk göstergesi de 26 Mart 1971 gü-
nü lstanbul, Kocaeli, Sakarya, Izmir, Ankara,
Eskişehir. Adana, Hatay, DiyarbakırveSiirt'te
sıkıyönetim ilan edilmesiydi. Gözaltı süresi 30
güne çıkanldı. Ve artık I. Ordu ve lstanbul Sı-
kıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün'dü
Bundan sonra Türkiye'nin gündemini baskılar,
tehditler, işkenceler, komplolar oluşturacak-
tı... Ziverbey Köşkü gibi işkencehanelerde ak-
la gelebilecek her türlü işkence yöntemi uygu-
lanacaktı...
27 nisanda Dev-Genç, Doğu Kültür Ocak-
lan ve Ülkü Ocaklan kapatıldı. 13 mayısta ise
artık Sıkıyönetim Mahkemeleri "emir >« ko-
muta zÛKİri" içinde görevlerine başladılar. 23
mayıs günü lstanbul'da sokağa çıkma yasağı uy-
gulandı. Cumartesi gecesınden pazar günü sa-
at 15.00'e kadar süren yasak boyunca Türün'ün
emnyle 25 bin asker ve polis, lstanbul'u ku-
şattı. Her yer didik didik arandı.
Işçisi, köylüsü, memuru, öğretim üyesi, öğ-
rencisı. aydını, kısacası herkes gözaltına alını-
yordu, tutuklanıyordu. "Silahlı mücadele kara-
n" veren Türkiye Halk Kurtuluş Partisi / Cep-
hesi (THKP/C) ve Türkiye Halk Kurtuluş Or-
dusu (THKO) üyeleri ise banka soygunundan.
adam kaçırmaya kadar her türlü eylemı gerçek-
leştmyorlardı. Gençler, "kır gerillası". "şehir
geriUası" tarhşmalan yapıyordu.
17 mayıs günü Türkiye'de o güne kadar ger-
çekleştirilen en sansasyonel adam kaçırma ey-
lemi yaşandı. THKP C üyelen Israil Başkon-
solosu Efraim Ehvm'u kaçırdı ve hükümetten
hapishanedekı devrimcilerin serbest btrakıl-
masını. bazı reformlanngerçekleştırilmesini is-
tediler. Tabu kı bu istemleryenne getirilmedı.
Ve kısa bir süre sonra Elrom öldürülmüş ola-
rak bulundu.
29 Mayıs 1971 günü THKP/C önderleri Ma-
hir Çayan ve Hûseyin Cevahir Maltepe'de sak-
landıklan evden çıktıkan sonra bekçilerle ça-
tışmaya girdiler. Çatışmanın büyümesi üzeri-
ne bir eve giren eylemciler Sibel Erkan'ı rehin
aldılar. Basına "Sibel olayı" olarak yansıyan ve
sıkıyönetimin tam bir propagandasına dönüşen
olay 51 saat sürdü. I haziran günü çatışmada
Hüseyin Cevahir öldürüldü, Mahir Çayan ya-
ralı yakalandı. 31 mayıs tarihinde ise Nurhak
dağlarına çıkan THKO önderleri Sinan Cem-
gil, Alpaslan Ozdoğan ve Kadir Manga öldü-
rüldü. Ağustos 1971 'e gelindiğinde ise artık sa-
dece öğrcnciler. işçiler, memurlar askeri dar-
benin hedefı değildi.
Senatörler de "suçlular" arasındaydı. Cum-
huriyet Senatosu'nda 8.5 saat süren görüşme
sonrasında Kontcnjan Senatörü Cemal Mada-
noğhı ile Osman Köksal'ın dokunulmazlıkla-
n kaldınldı. Ekim ayında ise 10 yıldır sözü
edilmeyen birolay gündeme getirildi: tdamlar—
9Ekim 1971 günüTuğgeneralAiElvmli baş-
kanlığındaki Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim
Askeri Mahkemesi, THKO davası karannı açık-
ladı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
fnan'ın da aralannda bulundugu 18 kışi hâk-
kında idam cezası veren mahkeme heyeti u
ka-
lemlerini kırmayı" da ihmal etmiyordu.
26 ekimde ise hükümette ciddi bir bunalım
yaşandı. AP, hükümetteki bakanlannı çekme ka-
ran alınca Çankaya Köşkü'nde AP lideri Sü-
leyman Demırel'le 3 saat 45 dakika süren bir
görüşme yapıldı. Görüşme, hükümetin istifa-
sıylasonuçlandı. Ancak, Cumhurbaşkanı Cev-
det Sunay istifayı kabul etmeyince bunalım
geçici olarak çözüldü.
SÜRECEK
Faruk Pekin: Herkes kendi payına ölmüştü- ^ ^ ^ ^ ^ arbeyi ve sonrasıru yakından
M ^ ^ yaşayanlardan biri de Faruk
m M Pekin. Pekin, 1965 sonrasın-
m K da TMTF'ye bağlı lstanbul
M M YüksekokullarTalebeBırlı-
• ^ ği (İYOTB), Robert Kolej
Yüksekokulu Mühendislik Talebe Cemiyeti
ve Robert Kolej Öğrenci Birliği yönetim ku-
rulu üyeliklerinde bulundu. 1968'de Robert
Kolej Yüksekokulu Öğrenci Birliği Başkanı
olan Pekin. 1969 sonrasında DtSK Maden-lş
Sendikası'nda eğitim uzmanlığı yaptı. 12 Mart
Muhtırasf ndan sonra yaklaşık 2 yıl hapiste kal-
dı, altı ayn davada yargılandı. Pekin, o gün-
lerle ilgili sorulanmızı şöyle yanıtladı:
- 25 yıl sonra 12 Mart dönemi nasıl görünü-
yor?
- 12 Mart 1971 öncesi bence Türkiye sos-
yal mücadeleler tarihinin en önemli kesiti.
Müthiş hareketli yıllar. lşçilerin fabrika işgal-
leri, köylü direnişleri, 68 öğrenci gençlik ha-
reketi, Doğu mitingleri, 15-16 Haziran dire-
nişi. Herkes eylemdeydi, direnişteydi. Yalnız-
ca işçi. köylü, devrimci gençlik değil, avukat-
lar yüriiyordu, hâkimler direnişe geçiyorlardı.
astsubay eşleri yürüyüş yapıyordu. Tüm bun-
lar toplumsal uyanışın, toplumsal muhalefe-
tin belli noktalan. Bunlardan 15-16 Haziran
direnişi, işçi sınıfının sınıfsal karakterinı vur-
gulama açısından son derece önemliydi. An-
cak ne yazık ki, o dönemde'devrimci güçler'
tartışmasına ışık tutamadı. Çok sayıda dev-
rimci insanın cuntacılığın peşine takılmasını
önJeyemedi.
Öylesine hareketli bir dönemde farklı sıya-
sal mücadele yöntemlerinin. değişik siyasal gö-
rüşlerin ortaya anlmaması mümkün değildi. Yo-
ğun bir ideolojik tartışma dönemiydi. 1968
sonrasında, o güne kadar her sosyalist için bir
okul görevini gören Türkiye İşçi Partisi artık
dışlanıyordu. Ve işte bu ortamda bazı kişiler
de Türkiye'yi 'kurtarma'ya soyunuyor, ordu
içinde çalışmalar yapıyoriardı. Osmanlı ordu-
su içinde geleneği olan. 27 Mayıs 1960 önce-
sinde değişik biçimlere ulaşan cuntacılık, 1968
sonrasında etkilioldu. O kadar ki. 12Mart'tan
iki yıl sonra cuntacılar hâlâ işkencehanelerde
birbirleriyle hesaplaşıyorlardı.
-12 Mart Muhnrası neyi getirdi?
- Muhtırayı ilk günlerde DİSK, Dev-Genç,
TÖS, neredeyse tüm ilerici güçler destekledi.
Oysa gelmekte olan, emperyalizmin Ortado-
ğu stratejisi içindeki baskılı çerçeveydi. Ve so-
nunda askeri müdahale. cuntacılararası hesap-
laşmalann da uzantısında, olması gereken çer-
çeveyi dayattı. Çünkü 'sosyaluyanış,ekonomik
gelişmeyi aşmtşü' Zamanın sıkıyönetim komu-
tanı Istanbul'u iki kez kuşattı. Evlerarandı, kı-
taplar yakıldı, grevler yasaklandı. aydın düş-
manlığı yerleştirildi. Yeni yönetimlerle işken-
ce yaygınlaştınldı, hapishaneler dolduruldu.
Türkiye'de yeni yeşeren, kitleselleşen sosya-
list harekete ilk büyük darbe vuruluyordu. Ad-
nan Menderes'in siyasal idamına karşı çıkan-
lar, üç genç arkadaşımızı darağacına gönder-
di. Şairimizin dediği gibi, 'beraberyaşanmış,
beraber dövüşülmüş, ancak herkes kendi pa-
yuıaölmüştü". llgınç görünümler yaşandı. 27
Mayıs öncesinin öğrenci lideri. kendisini o
dönemde izleyen komiser ile aynı hapishane-
de bizlerle birlikte volta atıyordu. Bir 27 Ma-
yıs ihtilalcisi ile ordunun albaylan. binbaşıla-
n, üstteğmenleri aynı hapıshanede aynı kara-
vanayı kaşıklıyordu. 12 Mart öncesi söylem
'Onlar ortak, biz pazar, kahroJsun Ortak Pa-
zar' ya da 'Ata binmiş eşekler, millet sizden ne
bekler?' ya da 'Amerikalı it e\ine gif ıdi. An-
cak bu söylem son derece anlamlıydı. tlk kez
Türkiye'de emperyalizm olgusu Ortadoğu bo-
yutunda dile getiriliyor, geniş kitlelere ulaştı-
nlıyordu. Her yerde Türkiye'nin bağımsızlı-
ğı vurgulanıyordu. Demokrasi, özgürlükler,
sosyal haklar ciddi boyutlarda tartışma konu-
su yapılıyordu. İşçi sınıfının sınıfsal varlığı
dile getiriliyordu.
12 Mart'ın tek olumlu yani, 'bir musibetbin
nasihat' misali cuntacılığı sergilemesi oldu. Sos-
yal mücadelede sınıfsal temel somutta sergi-
lendi. Pahalı, acı birdeney. Ancak gerekliydi.
Bugünkü 'shiT tartışmalara oradan geldik.
- Son günlerdeki öğrenci eylemleri nedeniy-
le 68 kuşağı yine gündeme geldi. Bazı yayın or-
ganlannda. televizyon kanallannda 68 kuşağn
nin ne için yüriidüğünü bilnıediği söylendi?
Cerçekten ne için yüriidüğünüzü bılmiyor
muydunuz?
- Zaman zaman medya nostaljik takılıp 68
edebiyatı yapıyor. O kadar ki insanın neredey-
se 'Ben o sizin anladığuıız anlamda 681i deği-
lim' tekzibini göndereceği gelıyor. 47'lilerin
de romanı vazıldı. bılıyorsunuz. Kim 68'li,
kim değil? Önemli olan 68'i yürekte yaşamış
olmak. Bugün '68 gençfiği' olarak medyada
adı geçen öğrenci gençlik 'dünyayı fethe' so-
yunmuştu. Dünyayı değiştirecekti. 'Demok-
rasi ve özgürlük' diyordu. Dünyadaki benzer-
lerinden oldukça farklı olarak Türkiye genç-
liğınin önemli bir kesüni 'sosyalizm' diyordu.
Ne yaptığını da gayet iyi biliyordu.
78'li, 88'li kardeşlerim alınmasınlar. o yıl-
lan öğrenci örgütlerinde, işçi sendikalannda
yaşamış biri olarak şunu söylemek istiyorum:
12 Mart askeri müdahalesinden sonra işken-
ce ve baskı gören, hapishanelere atılan, top-
lum dışına itilen, darağacına gönderilen genç-
lik, bana kalırsa son otuz yılımızın en yürek-
li, en kültürlü, en entelektüel, siyasi eğitimi en
yüksek ve en özverili gençliğidir. Siyasi ikti-
dara muhaliftiler. Yürürlerdi. tşgal ederlerdi.
Fabrika kapılannda, köylü direnişlerinde hep
onlar vardı. Sahneye oyun koyarlardı. Hep bir-
likte halk türkülerini dillendirirlerdi. Marx
kadar Sartre'ı dabilirlerdi. Edebiyat, sinema,
tıyatro en yakın dostlanydı. Son otuz yılın en
fazla okuyan insanlanydılar. dönemin sınu-lı
yayınlanna rağmen. Yoğun acılar yaşadılar.
Ancak Türkiye'nin sosyal gelişimi onlaraçok
şey borçlu. AşınlıkJan, acemilikleri, hatalan
elbette oldu.
Gençlik özel bir dönem. Her şeye rağmen
yaşanacak. O heyecanlı dönemi somutpratik-
te yaşamayan gençlik, yaşamamış gençliktir.
Türkiye, yannı dünde aramanın güzel ömek-
lerini sunar. Ama bugünkü gençlik kendi yo-
lunu 68*linin öğütlenyle değil, kendi somut pra-
tiği ile çizecektir.
GLOBALPOLITİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
"Serbesf Piyasalardan
Manzaralar
"Serbest" piyasanın global ekonomik krize tek ça-
re olduğu fikri 1980'lerde egemenlik kazandı. Bu re-
çeteye göre devlet hızla elini eteğini piyasadan çek-
meli, vergileri azaltmalı, KlT'ler, sosyal hizmetler özel-
leştirilmeli, devletin sosyal harcamalan azaltılarak ma-
li disiplin sağlanmalı, sendikalann emek piyasasında
esnekliği azaltan gücü kınlmalıydı. Böylece sermaye,
krizi aşmakta ayakbağı olan tüm engellerden kurtula-
caktı. işte bu reçetenin etkisi altında son 15 yılda de-
ğişen toplumsal coğrafyadan bazı manzaralar.
Bu "serbestpiyasa ekonomisine" inancın en güçlü
olduğu ülkelerin başında, şüphesiz ABD geliyor. 77je
New York Times'm araştırmasına göre 1979'dan bu
yana ABD'de 45 milyon iş yok oldu. Gerçi yaklaşık 27
milyon net yeni iş yaratıldı ama International Herald
Thbune'e bakılırsa bunlann çoğu, çalışanlann sosyal
haklardan ve ödeneklerden yoksun olduğu küçük iş-
yerlerinde ve hemen hemen yüzde 50 daha düşük üc-
ret ödeyen işlerde gerçekleşti. Bu yüzden ABD'de bu-
gün, medyan ücret 1979'un yüzde 3 gerisine düşmüş
durumda. 1979-1994 arasında ortalama hane halkı
geliri yüzde 10 artmış ama bunun yüzde 97'si, en üst
yüzde 20'lik gelir dilimine gitmiş. 1970'de yöneticile-
rin maaşı, ortalama işçi ücretinin 40 katına eşitken
şimdi 200 katına çıkmış. Ortalama cirosu 21 milyar do-
lan geçen 35 büyük şirket arasında yapılan bir araş-
tırmaya göre şirket genel müdürlerinin yıllık maaşlan
ve ikramiyeleri 1995'te sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 39
artarak 991 bin dolara ve 1.22 milyon dolara çıkmış
(IHT6/03/1996).
• • •
Amerika'da, yoksulluğa paralel olarak suç işleme ve
uyuşturucu kullanma oranlannda büyük artış var. Yu-
kanda değinilen büyük gelir artışından faydalanan top-
lum kesimleri (esas olarak beyaz ırktan muhafazakâr
eğilimli Amerikalılar) bu "bozulmaya" karşı kendi baş-
lannın çaresine bakmak üzere kendi "şehir devletleri-
ni" oluşturmaya başlamışlar (Le Monde Diplomatiçue
03/1996). Bugün Los Angeles, Dallas, Miami, Seatt-
le, Phoneix, VVashington gibi şehirlerin çevresinde 4
milyondan fazla Amerikalı, etrafı yüksek duvariarla ve-
ya tellerle çevrili, özel silahlı koruma gücü olan, kendi
kendine yeterli küçük şehirciklerde yaşıyorlar. Vergile-
re, merkezi planlamaya ve her türlü ortakçılığa karşı
olmakla bilinen insanlann yaşadığı bu şehirlerin iç iş-
leyişi merkezi olarak planlanıyor, birçok sosyal etkin-
lik ortaklaşa kullanılan tesislerde gerçekleşiyor. Bu in-
sanlar, bu korunaklı yaşam koşullannı sağlamak için
yüksek vergi vermekten de hiç kaçınmıyorlar. Bu "şe-
hirierden" biri olan VVaterford Crest'in sakinleri ayda
149 dolar vergi ödüyorlar. Devletin kurallarıyla birey-
sel özgürlükleri sınırladığına inanan bu insanlar, bu ye-
ni evlerinde en ufak bir değişiklik yapmak, hatta bah-
çelerine yeni bir bitki ekmek için bile şehir yönetimin-
den izin almak zorunda olmayı doğal karşılıyorlar. Git-
tikçe artan yoksulluk ve kaosun ortasına kurulan bu
küçük, adeta feodal şehirler sadece ABD'ye has de-
ğil; Brezilya'da, Johannesburg'da, hatta Lagos'da bi-
le bunlara rastlanıyor.
• • •
Serbest piyasanın her derde deva olduğuna inana-
rak bir reform sürecine gıren Doğu Avrupa ülkeleri, bir
başka manzarasunuyor bize. Doğu Avrupa'da, Rus-
ya hariç, çocuk ölümleri 1986-1989 arasında 1000'de
25'ten 22'ye düştükten sonra, reformlann uygulan-
maya konmasının ardından, 1992'de 1000'de 24'e
yükselmiş. Ortalama yaşam beklentisi Doğu Avrupa
ve Rusya'da 1986'ya kadar yükselmeye devam etmiş
ve Rusya'da erkeklerde 64, kadınlarda 74'e çıktıktan
sonra, 1994'te, sırasıyla 57'ye ve 71 'e düşmüş (LM Dip-
lomatiçue 03/1996). Bu dönemde ekonomik büyüme-
nin ve sanayi üretiminın nasıl tepetaklak gittiğini ise ha-
tırlatmaya bile gerek yok sanıyorum.
• • •
8 mart günü açıklanan rakamlar, ABD'de işsizlikte
beklenmedik bir azalma olduğunu gösterdi. Ortalama
insanın yaşamında bir sevinç ve ümit kaynağı olabile-
cek bu haber borsaların moralini bozdu. Wall Street
tam bir günde 171 puan düştü. Avrupa borsalan ve
hatta aynı gün faizlerde indirim yapan Ingiltere'de bi-
le borsalar benzer bir hoşnutsuzluk sergilediler.
Bu manzarada bir gariplik yok mu? Siz ne dersiniz?
"Kılavuzu karga olanın..."
DSP eleştirileri tartışma yarattı
CHP muhalefet
hedefi belirliyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - CHP grup toplan-
tısında söz alan bazı millet-
vekilleri, DSP'ye karşı yü-
rütülen "sert muhalefet" ve
RP ile yapılan görüşmeler
nedeniyle parti yönetimini
eleştirdiler. Milletvekilleri
muhalefet stratejisinin belir-
lenmesini isterken, "sohm ni-
hai hedefinin bütünleşme ot-
duğu unutulmadan. DSP'ye
karşı kullanılan ternıinok>ji-
nin dikkath' secilmesini" ıste-
diler. CHP Genel Başkanı
Deniz BaykaL u
vahşi kapita-
lizm yanlısı olmak"la suçla-
dığı iktidar kadrolan için,
u
Bunlar Özal'm çocuklan"
dedi.
CHP grup toplantısında,
güvenoylaması konusunda
izlenecek tavır ele alındı. Oy-
birliğiyle 53. hükümete gü-
venoyu vermeme karan alı-
nırken, yapılan konuşmalar-
da muhalefet stratejisi de eleş-
tirildi. CHP liden Baykal,
ANAYOL'un kurulmasını
sağlayan DSP'yi hedef alarak
sol muhalefeti üstlenme arna-
cına dönük bir strateji ızler-
ken, bu yaklaşım eleştiri ko-
nusu oldu. Alınan bilgıye gö-
re, lstanbul Milletvekili Er-
can Karakaş şu değerlendir-
meleri yaptı:
"Hükümetin kuruluşuna
DSP lideriEcevit nedenohnuş
olabilir. ama bizim sosyal de-
mokratlarolarak yapmamız
gereken muhalefet stratejbi-
ni iyi belirtemek ve 2000 yüı-
na göre hedefleri beliıiemek.
Nihai hedefımizin ileridesol-
da biıieşme olduğunu gözö-
nünde tutarak, DSP've kar-
şı kullandığunız terminoloji-
vidikkaüi seçmemiz gerekir."
Karakaş'ın Genel Başkan
Yardımcısı Ali Topuz'un
RP'liler görüştüğü haberleri-
ni de anımsatarak, bu konu-
da gruba bilgi verilmesini is-
tediği öğrenildi.
lstanbul Milletvekili Al-
gan Hacaloğlu'nun da mu-
halefet stratejisi konusunun
da grupta ele alınmasını is-
tediği öğrenildi. Kahraman-
maraş Milletvekili Ali Şa-
hin'ın de Baykal'a, "Siz hep
iki parn'nin birarav a geune-
sinin doğru olduğunu söyle-
diniz, ama çok üstüne gider-
seniz, 'CHP giremedi' diye
böyieda\Tam\t)ryorumlan-
na'yol açar. Dikkatİi birdfl kul-
lanmak gerekir" görüşünü
aktardığı öğrenildi.
'Vahşi kapitalisüer'
CHP lideri Deniz Bay-
kal'ın yaptığı konuşmada,
hükümetin ülkenin sorunla-
nnı çözemeyeceğini. DSP'nin
bu hükümetin programma ve
kadrolanna destek verdiğini
söylediği öğrenildi. Alınan
bilgiye göre Deniz Baykal,
"Biz bu hükümetin kadrote-
nnı yeterli görmüyoruz. Prog-
ranıı sağ bir program.
DSP'nin böyle bir kadro ve
programa vize vermemesini
beklerdik" dedi.
Baykal'ın iktidar ve kad-
rolannı "acımasız, vahşi ka-
pHalizmyanhsı" olmakla suç-
larken de, "Bunbır 'Chica-
go Boys'lar. Bunlar Ozal'm
çocukiarTdedıği öğrenildi.
Baykal'ın. "Chicago Boys-
Şikago Çocuklan" benzet-
mesiyle, ANAYOL kadrola-
nnın, serbest piyasa ekono-
misine her türlü müdahaleye
karşı çıkan "Chicago Oku-
lu"nun teorisyenlerinden ik-
tisatçı Milton Friedman'm
izleyicileri olduğunu ima et-
tiği bildirildi.