Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVtN İLYASOCHJ
IDSO'ınm başarıh Bruckner yorumu
Cemal Reşid Re> dermiş ki: "Kuzum,
bu Bruckner senfonileri basüyor da ille
velakin bitmek bilmryor!" Gerçekten An-
ton Bruckner'ın (1824-1896), bu postro-
mantik Avusturyalı bestecinin, en önem-
li ürünlen olan dokuz senfonisi de alışa-
geldiğimiz senfoni boyutlannı çok aşan;
çalan için de, dinleyen için de birikim ge-
rektiren yapıtlardır.
Orkestralann programlanna Bruck-
ner'in özellikle 5., 7. ve 9. senfonilerini
almalan, topluluğun olgunluk düzeyini
ölçen bir denek taşıdır. Senfoni orkest-
rası üyelerinin hemen tümünün yer aldı-
gı; bakjr çalgılann ayn bir tını özelliği
kazandığı; yaylı çalgılardan özenli bir
entonasyon bekJendiği; ses dinamikJeri-
nin dantel gibi işlenmesinin gerektigi,
kendine özgü gizemli ortamında, koca-
man bir soluktur her biri.
Ra<tyo3veTKT2yayınlan
Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası ge-
çen haftaki programına ılk kez Bruck-
ner'in 5. senfonisini almıştı. ŞefTadeusz
Stnıgala'nın büyük gayreti ile ortaya çı-
kan senfoninin yorumunda orkestra üye-
lerinin de hafta boyunca yoğun bir çalış-
ma temposundan geçtikleri belli oluyor-
du. En azından 15 günlük bir prova dö-
nemı gerektıren bu senfoniyi bir haftaya
sıkjştırmışlardi.
Programa başka hiçbır yapıt alınma-
ması, yogunluğu dağıtmadan 80 dakika-
lık senfoniyi dinleyebilmemizi sağladı.
Kornolann diğer bakır çalgılardan ayn
bir konuma alınması dengeli olmuştu.
Cumartesi sabahki yorumda trompetler,
trombonlar ve tahta üfleme çalgılar özel-
likle övgüye değerdi.
Ilk bölümdeki parçacıklara aynlmış
doku iyice belirginleşerek yorumlandı.
Ikinci bölümde yaptt daha bir akıcılık
kazanmıştı. Üçüncübölümde, uzmanbir
org yorumcusu olan Bruckner'in senfo-
nik yapıda öngördüğü org sesleri tınla-
dı. Onümüzdeki yıl orkestramızın biraz
daha post-romantik yapıtı programa al-
/
stanbul Devlet Senfoni Orkestrası geçen haftaki
programına ilk kez Bruckner'in 5. senfonisini
almıştı. ŞefTadeusz Strugala'nın büyük gayreti
ile ortaya çıkan senfoninin yorumunda orkestra
üyelerinin de hafta boyunca yoğun bir çalışma
temposundan geçtikleri belli oluyordu.
T""\ rograma başka hiçbir yapıt alınmaması,
l-J yoğunluğu dağıtmadan 80 dakikalık
JL senfoniyi dinleyebilmemizi sağladı.
Kornolann diğer bakır çalgılardan ayn bir konuma
alınması dengeli olmuştu. Cumartesi sabahki
yorumda trompetler, trombonlar ve tahta üfleme
çalgılar özellikle övgüye değerdi.
ması, Bruckner, Mahler, Rkrhard, Stra-
uss deyişine üyeleri de. dinieyenleri de
biraz daha alıştırması gerekır. Struga-
la'ya bu yoğun çalışma haflası için teşek-
kür etmeliyiz.
Ancak konser salonlanndaki dınleyi-
cilerin yaş ortalaması neden artık 50'nin
üstünde olmaya başladı? Acaba gençler
araMnda bir anket yapılsa, onlan salona
çağırmak için açıklamalı gençlik kon-
serleri koymak gibi giri^ıı:..^.o^ ojlu-
nulsa nasıl olur? Örneğin geçen haftaki
Bruckner'den her yaşta dinleyicinin öğ-
reneceği çok şey vardı.
Bu konseri radyodan dinlemek isterse-
niz gelecek çarşamba gecesi 20.00'de
Radyo-3'te Bir Konser programını ka-
çırmayin. Bu akşarrı ayni programda ge-
çen haftaki konseri, Mehveş Emeç'i din-
leyebilirsiniz. Aynca, her cuma akşamı
Arıkdralian Cumhurbaşkanlıgı Senfoni
Orkestrası'nın konserleri canlı olarak
Radyo-3'te yayimlanıyor. Cumartesi sa-
bahlan ise TRT-2'de Konser Salonlan-
mızdan programı, Türkıye'deki tüm kon-
serlen değişimli olarak yayimlamakta.
Seta TanyeTin resitali ve
Hasharon Topluluğu
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda
mart programı önceki aya göre oldukça
yoğun gözüküyor. Yanndan sonraki
programlar içinde Vlyana Senfoni Or-
kestrası (26/3); Chick Corea Kuvarteti
(24/3); IgorOistrakh resitali (23/3); Sit-
kovetskykeman resitali (19/3) ve Purcdl
Dörtliisii (14/3) klasik müzik dinleyici-
sini ilgilendireceketkinlikler.
Piyanist Seta Tanyel, önceki yıllardan
başansfylabelleklerimizde kalmış bir pi-
yanist. Buyıl lstanbul'daki resitalini baş-
tan sona tanınmamış yapıtlara ayırmıştı.
Brahms'ın Gluck'un Ballad'ı üzerine
yazdığı çeşitlemeleri; Saint-Saens'in
Gluck Alceste'sinde bale temalan üzen-
ne Kapris'ini; Schanvenka'nın birinci
sonatını, Moszkowski'nin üç parçasıni
ve Bortkiewcz'in 9. sonatını çaldı. Bis-
ler dahil olmak üzere baştan sona nota-
dan çaldığına bakılırsa kendi de bu par-
çalan yeni tanımaktaydı. Ikinci bölüm-
deki yapıtlarda ilk bölüme göre daha bir
kendine güvenli, tuşlara hâkim yorum
sergiledi.
Seta Tanyel'den daha rafine dinletile-
re alışmıştık. Belki seçtiği program ne-
deniyle bu kez etkileyici bir resital din-
lediğimizi söyleyemeyiz.
Dünya Kadınlar Günü'ne rastlayan 8
Mart gecesi Cemal Reşid Rey Salo-
nu'nda da Alarko'nun sponsorlugunda
bir kadın orkestrası yer aldı. Camerata
"Ramat Hasharon" adlı kadınlar oda or-
kestrası yine de bir erkeğin, Menahcm
Nebenhaus'un yönetimindeydi. Toplu-
luğun başlıca özelliği de kadınlann çalı-
yorolmasıydı. Yoksanezengin bırsono-
rite ne de kusursuz bir entonasyondan
söz edilebilirdi.
Gecenin en büyük zenginliği ise Suna
Kan'ın Bach'ın Mi Majör konçertosun-
daki solistliği oldu. Topluluğa can kattı
Suna Hanım. Bu konserde dikJcate değer
bir şey isesponsorludinletılenn nasıl da
salonu doldurduğu. Cemal Reşid Salonu
bu sponsorluk geleneğini kaybetmeme-
li, müzikseverlerin tümü de bu etkinlik-
lere sahip çıkmalı.
Beyhan Murphy'nin yönettiği Modern Dans Topluluğu, 'Türk Koreograflan'nın galasını gerçekleştirdi
'Dansçının terî, izleyiciye sıçrayabilmeli'
AHMETSAY
ANKARA-Ankara Devlet Opera ve Ba-
lesi bünyesındekı 'Modern Dans Toplulu-
ğu', Türkıye'nın en dın sanat birimlerin-
dendır. 1992'nin sonlannda kurulan toplu-
luğun sanat yönetmeni ve başkoreografı
olan Beyhan Murphy, bırkaç yıllık sürede
gerçekleştırdıgı çalışmalarla 'çağdaş dans'
sanatımn Türk kültürü ıçınde yeşerebilece-
ginı kanıtlamıştır.
Modern dansın ayırt edıcı özelliklerin-
den bın, her çeşit mekânda gösten sunma
avantajından yararlanarak kitlelerle bağ
kurabılmesı, bütünleşebılmesıdır. Murphy
şöylediyor: "Dansçınınteritzieyicisinesıç-
rayabilmeli.'' Bu yaklaşımla göstenlen
Türkıye'nın dört bucağma taşımak olana-
ğı şimdiden yaygınlık kazanmıştır.
Bale öğrenimıni Ankara'da yapan, daha
sonra lngıltere'de on yedi yıl dansçı ve ko-
reograf olarak çalışan Beyhan Murphy,
1992'de Türkıye'ye davet edildigi günden
ben, yönettiği 'Modern Dans Topluhı-
ğu'nun başansı için gereklı bulunan tüm
donanımlan sağlamaya çalışmıştır: Yaban-
cı eğitmen, yabancı koreograf ve maddi
destek... Opera ve Bale Genel Müdürü H.
Hüseyin Aİbuhıt'un da bu yenilikçı sanat
devinımine olumlu yaklaşmasının başan-
da payı vardır. Cumartesi akşamı MDT'nin
'Türk Koreograflan' galasını izledık. Bin-
naz Dorkip Aydan, Yasemin Alnoklar, Ci-
han Yöntem ve lhsan Bengier, 'Hars',
•Mutasyon', KalkuıGideliın', DemliÇay'
ve 'Onîar Kimdi Biliyor musun?' adlı ya-
pıtlannı sergıledıler. Genelde modern caz
ve halk temalanmızdan yararlanılan canlı,
çarpıcı, kimı yerde iğneleyicı müzjklerin
bestecilen ise Melih Seskır, Tuluyhan
Uğurlu, Soner Özer ve Tevfik AkbaşlTydı
Bu genç kuşak bestecılerin çağdaş dansa
katkılan önemlıdır; ama asıl kazanım, or-
taya konan bütündür: Türk koreograflar,
Türk bestecıler, Türk sahne tasanmcılan,
Türk eğitmenler, Türk dansçılar... Önemli
birnoktayı dahabelirtelim: 'TürkKoreog-
raflan' dizi yapınunı, Alman Kûltür Mer-
kezı. Opera ve Bale Sanatlannı Geliştııme
Vakfı, Bntısh Councıl ve MESA, katkıla-
rıyla desteklemişlerdir. Yukandakı satır-
larla genel bir çerçeve getırmeye çalıştı-
ğım Modern Dans İbplulugu'nun amaçla-
dığı estetik özü, çok yönlü kuşatmak. irde-
lemek gerek. Bunu da yapmak istiyorum,
ama daha geniş sınırlar içinde...
'Tûrk Koreograllan' galasındaki ızle-
nimlerimı şöyle özetleyebilirim: Çağdaş
dans anlayışını temsil eden bu topluluk,
'yaşanır oJan'ı, güncelliği, özgürlüğü, ye-
nı keşiflen, gerçekçiliğı ve düşündürmeyı
gündeme getıriyor. Dışavurumcu öğeler-
den bolca yararlanması, bence insanlan-
mızı 'güzeilikle dürtme' anlamındadır ve
doğrudur, yenndedır.
'Erotca' ve Kadınlar Günü
Geçen hafta sonu lonescu-Galati yöne-
timındekı CSO'nun programı, ıkj görkem-
li Beetboven yapıtından oluşmuştu: 'Ke-
man, viyokınsel, piyano ve orkestra için'
Op. 56 Konçerto ile 'Eroica' sanıyla bılı-
nen 3. Senfoni.
Üç solo çalgı ve orkestranın sorgulayıcı
ve yanıtlayıcı karmaşık örgüsü. Beethoven
gibi bir fılozofun beyin-yürek baglantıla-
nnı açık bıçimde duvurur. Üçlü Konçer-
to'nun solıstlen olan 'lsrad PianoTrio'nun
bu kavrayıştan yola çıkan bir yorum getı-
receğini umuyordum; ama bakın ne bul-
dum: Çığlık çığlığa bir keman, cümle son-
lannı bile umursamayan, hatta bazen aya-
ğını pedalda unutan bir piyano, öte yandan
yapıtın hakkını vermek ıçın bilinçle, duyar-
lılıkla Beethoven'ı yorumlamaya çalışan
bir viyolonseL.Ünlü 'İsrael Trio' bu muy-
du acaba? Yoksa iki çalgıcının yerine yaş-
lı akrabalan mi gönderilmıştı?
Konserde Devlet Bakanı Avni Akyol ile
Kültür Bakanı Agâh Oktav Güner. 'Ero-
f ağdaş dans anlayışını
temsil eden Modern
Dans Topluluğu,
anırolan'ı, güncelliği,
özgürlüğü, yeni keşifleri,
gerçekçiliği ve
düsündürmcyi gündeme
getıriyor.'Türk
Koreograflan'nda Binnaz
Dorkip Aydan, Yasemin
Altıoklar, Cihan YÖntem ve
lhsan Bengier; 'Hars",
'Mutasyon', 'Kalkın
Gidelim'. 'Demli Çay' ve
'Onlar Kimdi Biliyor
musun?' adlı yapıtlannı
sergilediler. Genelde modern
caz ve halk temalanmızdan
yararlanılan canlı, çarpıcı,
kimi yerde iğneleyici
müziklerin bestecilen ise
Melih Seskır, Tuluyhan
Uğurlu, Soner Özer ve
Tevfik Akbaşlı'ydı.
ica'yı dınlerken nelerdüşündülerbilemem;
ama bu yapıt ıçın ılk dıle getınlen tarihsel
gerçek daıma şu olmuştur
Beethoven, bu senfonisini Naporyon'a
adamıştır. Fransız Devrimi'nin ılkeierini
Avrupa'da ya>Tnak gerekçesiyle ordulan-
nın başına geçen Napolyon'un aslmda ta-
lancı bir sahtekâr olduğunu görünce, bu
kezpartısyonun bınnci sayfasındakı 'ada-
yış sözleri'ni karalamıştır. Ama öyle kara-
İamış, Napolyon'un adını öyle bir çizmiş-
tır kı kâğıt hırpalanmıştır. Ne dersınız?
Önemli saydığım birnoktayı daha belirt-
mek istiyorum bu fırsatla: Konserin sunul-
dugu 8 Mart, 'Dünva Kadınlar Gfinü'ydü.
Geçerlı tek ölçüt değil tabii; ama ben, pod-
yumdaki CSO üyelenni saydım o akşam:
41 'i erkek, 25'i kadındı. Müzik, uygarlıgın
göstergelennden bm...
Suna Kan, pazar günü Bilkent Senfoni
eşlığınde seslendırdıği Mozart re majör
'Koncerto'da. klasısizmın yalınlığını. do-
ğallığını, ölçüiü biçıli tıtızlıgını. saflık ve
temizliğini hepimizı hayran bırakan bir
özenlesundu. IVIozart'kolay'gıbigörünür,
oysa bu yalınlığın ardında, tanhte az rast-
lanır bir ıncelik ve derinlik vardır. Açıkça-
sı. Mozart yorumu «»rdur ve bu zor olanı
Suna Kan gemal kişılıgıyle başardı. 01-
gunlaştıkça, müziksel kavrayışını yüceltçn
bırdehao, biranıt...
Son yazımda Bilkent Senfonf ye ılişkin
bırkaç soru sormuştum. Bilkent Müzik ve
Sahne Fakültesi Dekanı piyanist Prof. Er-
sin Onay,yazımın yayımlandığı gün soru-
lan yanıtlamak ınceliğını gösterdı:
Çalgı gruplannın podyumdakı dağılım
biçiminı belirleyen 'oturtum'un degışken
olması olağanmış. Anlıyorum: Yapıtın
özelliklerine göre tını renklerinın gözetil-
mesi, kimı zaman oturtum değişimıni ge-
rektirebilir. Her konserde degışiklik. şaşı-
lası bir tını arayışını sergılıyor demek...
Orkestranın tanıtılmayısmagerekçe ola-
rak Onay, kadrolann sürekli değışmesı ve
gelişmesini gösteriyor. lkna olmuş degı-
lim. Wemer Egk'ın yapıtian konusunda
Ersin Onay'la anlaşmış sayılabıliriz: Ses-
lendirilmek için yetmiş yıl bekleyen bir ya-
pıt, pek cevherli olmayabilır...
Bence bütün bunlaraynntı. Bilkent, Tür-
kiye'nin beşinci senfoni orkestrasıdır ve
önemlidir, değerlidir, bizimdir. Eleştirel
planda akla bazı sorulann takılması, bu
gerçeği değrştırmez.
Festiva] yaklaşıyor
Uluslararası Ankara Müzik Festivali, bu
yıl 25 mart-26 nisan tarihlen arasında ger-
çekleşıyor. Sevda-Cenap And Müzik Vak-
fi'nın düzenlediği 13. festıvalın tanıtımı
için 16 Mart Cumartesi günü, vakıf mer-
kezindebirpanel düzenleniyor(Tel: 42706
55 ve 468 07 44). Panele gazetecı Şefık
Kahranuuıkaptan, flûtçü ve eğitimci Ay-
duı tlik ve gitarcımız Ahmet Kanneci katı-
lıyor. Otuz beş etkınlığı kapsayan festival
hakkında şimdiden geniş bilgı edinmek is-
teyenlere duyururum.
Bir opera gösteiTsiııiıı düşündürdükleri
ÖNPERKÜTAHYAU
İZMİR- Gitarcı Francisco Ortiz'in 6
mart çarşamba akşamı Atatürk Kültür
Merkezi'nde verdiği ve yazık ki izleyeme-
diğim resital, bu çalgıya merak saran
gençlere çekici gelmiş olabilir; ancak ge-
çen haftanın en ilginç etkinliği, 4 mart pa-
zartesi akşamı DU Devlet Konservatuva-
n Sabancı Kültür Sarayı'nda izlediğimiz,
Carl OrfTun 'AJalh Ku' (Die Klüge) ope-
rasıydı. Konservatuvar ögrencilerinin, üç
konuk sanatçı ile birlikte sunduğu göste-
ri her yönden başanlıydı. Piyano eşliğini,
öğretim görevlisi AIi Ersümer yaptı.
Şu var kj IZDSO'nın hafta sonu dinle-
tisini biryana bırakarak yazıya 'Akjllı Kız'
ile başlamamın nedeni, gösterinin kendi-
si degildir. Yapıtı sahneleyen ögretim gö-
revlisi ve degerlı opera rejisörü Sayın Nec-
det Aydın'dan söz etmek istiyorum.
Aydın, 1956'da Ankara Devlet Konser-
vatuvan'nı bitirdi; ilk rejisörlük çalışma-
lanra Saadet Ikesus Altan ve Aydın Gün
ile yaptı. Ardından, Italya'da 'Academia
d'Arte Dramatka'da. ABDde ve Polon-
ya'da çeşitli kurslara katılarak bilgi ve de-
neyımini genişietti. 1960'Iann sonuna
yaklaşıldığında artık o da söyleyecek sö-
zü olan bir sahne yetkilisiydi. Ne var ki
Aydın'ın müzikli dram alanındaki önemi,
tıpkı yabancılargibi opera sahneleyen bir
Tûrk olmayıp mesleğini belirli bir sanat
ftlsefesinin yörüngesine oturtma gereği-
nı duymasıydı; şöyle ki: Türk ulusu, gü-
zel sanatlann değerini bi-
len bir toplumdu. Onun
sanatla bütünleştirilmesi
kalkınmaya hız kazandı-
racak, toplumumuzun
çağdaş kimligini belirle-
yecekti. Aydın, bu savaşı-
ma kendi sanat dahyla ka-
tılmaya çalıştı. Operayı
çeşitli halk kannanlannın
ayagına götürme dûşün-
cesiyle 1970 başlannda
'Gezki Opera'yı kurdu
Kendisine sadece bir
avuç meslektaşı yardımcı
olmuştu. Dekorlar, evinin
bahçesinde hazırlandı; pi-
yano eşliğini, eşi Sayın
Bflge Aydın yaptı. Böyle-
ce, az kjşiyle oynanabilen
kolay operalaria ülkenin Necdet Aydın
çeşitli yöreleri dolaşıldı.
Bu çalışmanın duraklamasından sonra sa-
natçı, benzer etkinlikleri Ankara Devlet
Konservatuvan öğrencileriyle ortaya koy-
du. Mozart'ın 'Bastien und Bastienne'si-
ni, 'Ahmet ileAyşe' adı altında Ankara'nın
köylerine taşıdı ve halkın coşkulu ilgisiy-
le karşılandı. Kendisine göre doğru olanı
yapmakla yükümlü opera rejisörü,
kalıplaşmış yaklaşımlardan sıynlmalıydı.
Böylece )970'lerde, yine İconservatu-
var ögrencilenyle Ankara'da Bach'ın
'Kahve KantaO'nı Türkçe olarak sahnele-
di. lZDOB'nin ilk müdürü olarak ve bu
görevi bittikten sonra
Izmir'de de özgün çalış-
malarvaptı. Lortdng'in
'Çar ve Dûlger'i ile Ot-
to Nicolai'nin 'Wind-
sor'un Şen Kadınlan'nı
sahneledi. Bu ikinci ça-
Iışmasındaki bazı yak-
laşımlan nedeniyle hak-
kında soruşturma bile
açıldı. Kurumun ilk yıl-
lannda, kolay ve kısa
yapıtlarla operayı çevre
illere götürebilmek için
sürekli çalıştı.
Sanatçının 'ışık Mok-
lanyla' 'Akıllı Kız'daki
sahneyi karakterlere ve
konuya göre yedi mekâ-
na ayırması, böylece ko-
nunun akışına süreklilik
ve devingenlik getirme-
si, onun bugüne dek sergilediği özgün
yaklaşımlarzincirinin ilginç bir halkasını
oluşrurmaktadır.
Değerli hocamız, şu anda DÜ Devlet
Konservatuvan 'nda sahne ve 'opera ana-
Bzi'dersleri vermektedir. Böylece bu alan-
daki deneyim birikimini bütünüyle ögren-
cilerineaktarma fırsatını bulmaktadır. Bir
operayı heryönüyle inceleyıp çözümleyen
kitaplar hazırlamak, Aydın'ın son günler-
deki başka bir uğraşıdır.
• • •
IZDSO'nun I -2 mart günlerinde verdi-
ği dinletileri, RengnnGökmenyönetti. Ilk
yapıt olan A. VTvaldi'nin do minör vıyo-
lonsel konçertosunu, İZDSO üyelerinden
Hakkı Çoban seslendirdi. Orkestradakı
görevinden artan zamanını oda müzigi et-
kınlikleriyle değerlendiren Çoban, solocu
olarak kuşkusuz iddia sahibı değil, ama
oldukça yumuşak ve müzikal çaldı. Or-
kestra eşligi iseçembaloefektini saglayan
elektronsal düzenegin teneke sesleriyle
donanmıştı ve orta karar nitelikler taşı-
yordu.
Ikinci yapıt, R. Schumann'ın Op. 54 la
minör piyano konçertosuydu. Bu lirik
konçertoyu seslendiren ttalyan piyanist
Marcella Crudeli, Pans'in 'EcoJeNonpa-
le de Muskjue' kurumu ile Italya'da 'Aca-
demia Pescarese'de ileri piyano kurslan
vermektedir.
Crudeli'nin güçlü bir piyano teknigi
var. Bis olarak çaldıgı Prokofîef in üçün-
cü sonatı. bunu her yönden kanıtladı; an-
cak Schumann'ın konçertosu bence doyu-
rucu degildi. Sanatçının tuşe tekniği epey
batıcıydı. Birinci bölümde, ikinci temaya
değin olan kesimi iyice ağir alması, son-
ra birden hızlanması, müzikal birespri ge-
tirmedi.
Çok hızlı alınan son bölümde orkestra-
nın çaldıgı geliştirim. rahat ve temiz de-
ğildi. Güzel bir lied sayılan ikinci bölüm-
de (lntermezzo), yaylılann piyanoyu ya-
nıtlayışı, birliktelik yönünden sağlamlık
taşımıyordu. Her üç bölümde pıyanonun
duyurdugu bazı hızlı geçitler, yeterli net-
likte ortaya çıkmadı.
Dinletinin son yapıtı, W. A. Mozart'ın
No. 38 re majör 'Prşg' senfonisiydi. Bi-
rinci bölümün Adagio girişindeki yoğun
polifonluk ve tragedya, inandıncı bir bi-
çimde belirtilemedi. Asıl bölüme geçilip
de temalar sergilenmeye başlandığı za-
man ise orkestra, Gökmen'in hızına yetiş-
mede zorlandı. Mozart'ın bu senfonide
öznel bir nitelik gösteren kimligini (belki
de gerçek kimligini), bölümün geliştirim
yapılan kesiminden başlayarak tanıyabil-
dik. Orkestra, beklenen yorum düzeyine
ulasmıştı. Ikinci bölümde de lirik bir Mo-
zart müzigi vardı.
Çağdaş orkestra konçertolannı akla ge-
tiren son bölümde (presto) senfoninin ba-
şındaki orkestradan iyice uzaklaşmıştık.
Genellikle canlı ve temiz bir Mozart ses-
lendirmesinin tadına vardık. Mozart'ın
senfonisine başlanacagı sırada bazı or-
kestra sanatçılannın, boşalan koltuklara
bakarak gülümsemesi bana pek dokundu.
Genellikle profesyonellerin başını çekti-
ği bir bölük dinleyici, salondan aynlmış-
tı.
Izmir dinleyicisi, bu kötü alışkanlığını
bir türlü bırakamıyor. Bilmem ki ne yap-
malı? En iyisi, Sayın Necdet Aydın'a baş-
vurmalı. Sanatçı, belki Orff'un yarattığı
'Alalh Kız'ı Atatürk Kültür Merkezi'ne
getirir ve aklı sayesinde kral kansı olma-
yı bile başaran bu temiz yürekli köylü kız.
Izmir'deki orkestra dinletilerinin yıllan-
mış sorununa bir çözüm bulur.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Nedip Eskiyen
Mehmed Kemal "Cumhuriyet"\tek\ köşesinde Ne-
cati Cumalı'ntn şiirlerinden söz ederken şöyle diyor;
"Bakıyorum, şiir eskimiyor, gün geçtikçe tazeleni-
yor."
Yazar bunu söylemek gereğini duyduğuna göre, şi-
irlenn de zamanla eskidiğı konusundakı genel kanının
baskı alanında. Hepimiz öyleyiz. "Eski" sözcüğünün
değişik anlamlan yüzünden, şiirlerin de eskidiği görü-
şüne sessizce boyun eğiyoruz.
Necati Cumalı'nın "Günaydın tavuklar, horozlar" di-
zesındeki tazeliği yıllar sonra aynı coşkuyla tadınca,
Mehmed Kemal herkesle paylaşmak istemiş olmalı ge-
nel kanıya uymayan bu sezgisinı:
"Bakıyorum, şiır eskimiyor, gün geçtikçe tazeleni-
yor."
Ne kadar doğru!.. Içime işlemiş şiirieri düşünüyo-
rum: Taptaze, pınl pınl hepsi...
Peki, neden karşı çıkmamışız, neden boyun eğmişiz
şiirlerin de eskidiği görüşüne?
"Eski" sözcüğünün olumsuz değerlendirme yapma-
yan, zaman içindeki öurumu bıldiren anlamlanna kan-
mış olmalıyız:
1. Çoktan ben var olan, üzerinden çok zaman geç-
miş bulunan, 2. Geçmiş çağlardaki, 3. Bir önceki ya da
öncekiler arasında bulunan...
Oysa "Eski" şu anlamlara da geliyor:
4. Geçerli olmayan- Eskimoda, 5 Kullanıla kullanıla
yıpranmış, harap olmuş...
Aynca, "yazareskisi", "sporcu eskısi" gibi, durumu-
nu, dolayısıyla saygınlığını yıtırmeyı belirten alaycı, kü-
çümseyici bir kullanımı da var...
Bir şeyin eskidiğinden söz edildiğinde ise genellikle
sözcüğün olumsuz anlamlan ağıriık kazanıyor.
"Bu şiireskimış" derken, üzerınden çok zaman geç-
tığıni belirtmiyoruz, bugün için geçerlı olmadığını, mo-
dasının geçtığinı söylüyoruz.
Necati Cumalı'nın "Günaydın tavuklar, horozlar" şi-
iri "eski" bir şiır: Yıllar önce yazılmış, şairin 1943'te ya-
yımlanan ilk kıtabı "Kızılçullu Yolu"nda yer almış...
Ama ellı uç yıllık bu eskiliğe karşın, "eskımemiş"...
Pekı, eskiyen şiır yok mu?
Olmaz olur mu?
Benim anladığım, Mehmed Kemal, "Bakıyorum, şıir
eskimiyor, gün geçtikçe tazelenıyor" derken şiir diye
yazılan her şeyin değil, "iyı şiir"\n bir niteliğine parmak
basıyor, "iyi şiir"in eskimediği konusundakı saptama-
sını paylaşıyor okurlanyla...
Bu bir ölçüt olarak da alınabilir:
"İyi şiir eskimeyen, gün geçtikçe tazelenen şiirdir."
Peki, iyi şiirlenn eskidiği hıç görülmez mı?
Eskimemek ölçütlerden yalnız bıri...
Başka ölçütler de var. Onlara vurulmuş, iyi şiir hırka-
smı giymiştir. Zaman içinde eskirse, çıkaracak mı o hır-
kayı?
Çıkarmayabıhr...
Aykın bir örnek uzerınde düşünelim:
Divan şiiri zaman bakımından "eski" bir şiir, üstün-
den yüzyıllar geçmiş, aynca "eskimış" bir şiır, günumü-
zün yazınında yen yok. Ama birçoklannca "iyi şiir" ol-
duğu kabul edılıyor.
Demek ki iyi şıir de eskiyor.. mu diyeceğiz?.
Hayır, hayır, şiır değil eskiyen, dil eskiyor.
Dıvan şnrinin "iyı şıir" olduğunu kabul edenler, eski-
yen dilin altındaki şıın, eskimeyen şıırı görebilenlerdir.
Dilin yanı sıra anlayışJar, konular, temalar da eskiyor,
ama "iyı şiır", ustü örtülse de, eskimemekte direniypr_
BÖytesine ayn döşünu'lmeleri doğru mu?: , -.rT.otu
Şiir dılden nasıl ayrılabılır?
Bütünüyle ayrılamaz. Nerdeyse ikısı bir gıbidirler.
Ama büsbütun aynlamadıkları da soylenemez. O za-
man şiir çevınsı dıye bir şey olmazdı.
Şöyle diyelim:
Dil, anlayışlar, konular, temalar eskir, "iyi şiir" eski-
mez, gün geçtikçe tazelenir...
Necati Cumalı'nın "Günaydın tavuklar, horozlar" şi-
irinin, elli üç yıl sonra da taptaze kalması, bence, şairin
kişisel başansını aşan bir şey...
Şiirimizin çok yönlüleşmesi, konulann, temaların bü-
yük bir çeşitlilik kazanması, en önemlısı de yazındilinin
konuşma diliyle iç içe geçmesı, 1940larda değişik an-
layışlarta sanat alanına giren çok sayıda genç yazann
ortak başanlannın sonucudur.
Necati Cumalı'nın en yeteneklilerinden bın olduğu bu
yazariar, elli yıl gibi kısa bir sürede, yazınımıza, çağdaş
içerikli, hersınıftan insanımızın duyariığını yansıtan, hal-
kımızın konuştuğu dili anlatım gücü yüksek bir yazın di-
li düzeyine çıkaran büyük bir kıtaplık yarattılar.
Bugün Türkçenin başyapttları, örnek alınacak nite-
likte kitaplan var...
TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI
12.00 Panel: "Nasrettın Hoca Kimdir?" Atılla
Erden, Hasan Özdemir, Savaş Ünlü ' Düzenleyen:
Edebiyatçılar Derneğı.
14.00 Doğan Cücenoğlu ile Söyleşi - Bir Yaşam
Felsefesi "Kalite" / Düzenieyen: Sistem Yayıncılık.
16.00 Söyleşi: "Çağdaş lngiliz Şiiri" , Sunan: Prof.
Dr. Cevat Çapan / Konuşmacı: Roger Mc Gough
(Liverpool Beatles Dönemi Şairi)/ Düzenleyen:
British Council.
18.00 Panel: "Semih Balcıoğlu ve Sanatı" Alpay
Kabacalı, Turgay Gönenç, İsmail Sivri
Düzenleyen: Pen Yazariar Dernegi
YUSUF TAKTAK
I M
1 3 M A R T - S N İ S A N 1 9 9 6
YAPi KREDİ
SANAT GALERİSİ
UI CaOdes. ZS5 Sryoî'u 80050 Istarbul
Telcfoo 10Z121 252 47 00/257
YAPİ KREDi