Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11MART 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Avrupa Festivaller Birliği'ne kabul edilen 13. Ankara Müzik Festivali 25 martta başlıyor
Ankara'dan beklenen
6
A\nıpa festivalT
VTFAÇİFTÇİOĞLU
Pek çok şanssızlığa ve engellemelere
rağmen varlığını sürdüren, Avrupa
Festivaller Birliği'ne de kabul edilerek
uluslararası sanat camiasında yerini
•alan Ankara Müzik Festivali'nin 13.'sü
25 mart akşamı Jansug Kahidze
yönetimindeki Tiflis Senfoni
Orkestrasrnın konseri ile açılıyor.
Renkli ve zengin bir içeriğe sahip olan
bu yılki festival, 31 gün içerisinde
toplam 35 etkinlikten oluşuyor. Geçen
yıllara oranla daha dengeli bir
dağıhmın gözlendiği festivalin açılış
konserini bu yıl yabancı bir topluluk
gerçekleştiriyor. Mûzikseverlerin
yakından tanıdığı, son yılJarda Avrupa
ve Amerika'da da ismini duyurup
büyûk sükse yapan ünlü şef Jansug
Kahidze yönetimindeki Tiflis Senfoni
Orkestrası ilk gün Tüzün, Şostakoviç,
V. Kakhidze ve Ravelın; ikinci gün,
Kverdnadze, Chopın ve
Rachmaninof un eserlerinden oluşan
bir programla Ankaralı
mûzikseverlerin karşısına çıkacak.
Solistier piyanist Vakhtang Kakhidze
ve Nato Zarubeü.
26 mart akşamı Tiflis Senfoni
Orkestrası, Milli Eğitim Bakanlığı
Şûra salonundayken SakJıkent'te bir
folk konseri gerçekleşecek. Gayda
agırlıkJı bu folk konserinin solisti
Kaüıryn TîckelL
Ankararı mûzikseverlerin caz tutkusu,
ilgilileri bu yıl da caz konserlerinin
sayısını fazla tutmaya yönlendirmiş. 27
mart Trio Color, 30 mart EnsetnMe
Ankara, 2 nisan Atout Sax saksofon
altılısı. 15 nisan akşamj Ethe) Ennis -
Her Group klasik caz konseri. 19 nisan
akşamı Aziza Mustafa Zadeh ve bir
gün sonra 20 nisanda Liliana
Rodriguez I Janusz Szprot konserleri
doyurucu bir program olarak
görünmekte.
Piyanist Rüya Taner, gitarist Juango
Dominguez, piyano ve kemanda Fazd
Say - Emre Tamer \e VVilheün
Tchepinski - Rohan Silva ikılı.sı. Jorge
Cordoso - Ahmet Kanneci gitar ikilisi,
Şefika Kutfuer flüt resitali, Hidego
l'dagavva keman resitali festivalin solo
konserlerini oluşturuyor. Klasik ve
modem dans etkinlikleri festivalde
Kathryn TıcheU
•y^ enkli ve zengin
MJ bir içeriğe sahip
ğ \ olan bu yılki
JL. m- festivalde, 31
gün boyunca toplam 35
etkinlik
gerçekleştirilecek.
Geçen yıllara oranla daha
dengeli bir dağıhmın
gözlendiği festivalin
açılış konserini ünlü şef
Jansug Kahidze'nin
yönetimindeki Tiflis
Senfoni Orkestrası
yapacak.
Janoug Kakhidae Aziza Mustafa
Atouz Sax
fspanya'dan Antonjo Canaies Flamenco
Toplıüuğu. Isviçre'den Bernd R.
Bicnert yönetimindeki Zürich Balesi,
lsrail'den Kibbutz çağdaş dans
toplulugu, Belcika'dan Kraliyet Balesi
ile Italya'dan Rosso Venezia deneysel
bale gösterileri ile temsil edilecek.
Festivalde oda müziği toplulugu olarak
Gajdov Yaylı Çalgüar Dörtlüsü ve
L'Ensembİe il Scminario Muskale yer
almakta. Festivalin ağır toplarını bu yıl
orkestralar oluşturmakta. Tiflis Senfoni
Orkestrası, Basso Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası, izmir Devlet
Senfoni Orkestrası, Guido Cantclli
toplulugu, SL Martin in the Fields.
Ondrej Lenard yöneıimindekı Slovak
Filarmoni Orkestra ve Kcrosu seçkin
eserlerle festival programiı • yer
almakta. Özellikle Slovak F'l. rmoni
Orkestrası ve Korosu'nun V . ,eri
uzun yıllar söz edilecek bı . olayı
olmaya şimdiden aday.
25 mart - 26 nisan 1996 tarihlen
arasında gerçekleşecek olan Ankara
Festivali"nde bu yıl sponsorluk
yapacak olan firma sayısında önemli
bir artış olduğu gözlemleniyor. Geçen
yıllarda kamu kurumlan ağırlıktayken
bu yıl sektörün sanat kurumlanna olan
desteğini arttırmasını görmemiz hiç
şüphc yok ki sanatın karşısına dikilmiş
olan çağdışı kurum ve şahıslann
karşısında çok büyük bir güvencedir.
Dışbank, Simko, Barmek, Örsa,
Halkbank Age, cximbank. Isviçre
Ticaret Odası, Vakıfbank, SPK,
Bayındır Holding, Erimtan, Philipp
Morris, Mesa, Emlakbank, Milli
Piyango, lller Bankası ve Merkez
Bankası bu yılki etkinliklere katılıp
sanata destek veren kurumlar.
Türk sanatseverieri ve modern Türkiye
adına bu kurumlara teşekkür ediyoruz.
Festivalle ilgili kısaca değinmek
istediğim iki konu var:
Ankara Müzik FestivaJi bugünkü
verine oldukça zor şartlar altında geldi.
Istikıan ve anlayışı ile de Avrupa
Müzik Festivalleri Birliği'ne üye kabul
edildi. Bu sıfat festivalin bazı
konularda titiz davranması, dikkatli
hareket etmesini gerektiriyor.
Bunlardan biri sanatçı ve topluluk
seçimi. Diğeri, konsermekânlannın
düzeltilerek festivalin adına yakışır
şekle kavuşturulması. Sanatçı ve
topluluk seçiminde festival
yetkililerinin gerekli hassasiyeti
gösterdiğinden hiç kimsenin şüphesi
olmasın. Bütün bunlara rağmen zaman
zaman komite, Türkiye'deki kültür
heyetlerine ve yabancı heyetlerin konu
ile ilgili kişilerinin arzulanna ve
keyiflerine teslim olmak zorunda
kalmıştır. Geçen yıllarda bu kişi ve
heyetlerin, festivale yakışmayan
isimleri biryerde zorla kabul ettirerek
festivale soktuklannı biliyoruz.
Endişemiz bu yıl da bazı isimler
üzerinedir. Umanz haksız çıkanz.
Diğer konu. konser mekânlannın
düzeltilmesi ile ilgili. Bu konuda
devlet geçen yıl söz vermiştir.
Özellikle de Milli Egitim Bakanlığı.
Ama görülüyor ki şûra salonunda
verilen sözler tutulmamış, gerekli
düzenlemeleryapılmamıştır. Bir yıl
süratle geçiyor. Işte yeni bir festival.
Slovak Filarmoni Orkestrası korosu ve
solistleri Ankara'ya geliyor. En az 200
kişilik bir topluluk. Şûra salonunda
orkestra ve koro elemanlan, yine
sokağa dökülecek. Bir de yağmur
yağarsa, işte o zaman festival içinde bir
başka festival...
O akşam Sayın Başman, gelecek olan
devlet erkânından birkaç kişiyi umanz
kolundan tutup sahnenin arkasına
götürüp yüz kızartıcı, utanç tablosunu
kendilerine sunar. Tabii kızaracak ve
utanacak yüzleri varsa.
Kısa filmcilere
ödülleri verildi
Kültür Servisi - Uluslararası 8. Kısa Film Gün-
leri kapsamında düzenlenen 17. Kısa Metraj Film
Yanşması Ödülleri, önceki gün Fransız Kültür
Merkezi Sinema Salonu'ndadüzenlenen bir tören-
le sahipiennı buldu.
8. ICısa Film Günleri Düzenleme Kurulu üyesi
Hilmi Etikan. yaptıgı ödül dagıtımı öncesinde kı-
sa bir konuşma yaparak sınemanın İFSAK'ın ay-
nlmaz bir parçası olduguna; ancak sinemayı se-
ven insanların ona daha çok sahip çıkması gerek-
tiğine değindi.
Etikan aynca, Kültür Bakanlığı'nın ilk defa bu
yıl kısa filmi tanıyarak kısa filmcilere maddi yar-
dım yapma karan aldığını, bunun da sevindirici ol-
duğunu sözlerine ekledi. Daha sonra gerçekleşti-
rilen ödül törenınde Gülsen Tuncer, Hüseyin Ku-
zu, Ahmet Soner ve Süıan Turanın yer aidığı se-
çici kurulun degerlendirmelen sonucu ödüle de-
ğergörüien filmlerin sahiplerine ödülleri verildi.
Yanş_manın büyük ödülü olan "1995 ÎFSAK Sine-
ma Ödülü". ülkede kısa metraj filmin üretimı ve
göstenmi konusunda verdiği ciddı uğraşlar nede-
niyle Lütfü Ozalay'a verilirken yanşmamn diğer
ödüllen "tFSAK Sinema Filmi Dalı 1.Ödülü" "Bir
Kent Durumu" adlı filmi ile Ahmet Sönmez'e,
"tFSAK Sinema Filmi Dah, 2. Ödülü" "Kirahk
Ev" filmi ile Sezgin Türk'e, "tFSAK Sinema F'A-
mi Dah, 3. Ödülü" "Uçmak tstiyonım" filmi ile
bkerCanikgü'e. "İFSAKVIdeo Filmi Dah 1. Ödü-
lü" "Yabancı" filmi ile BülentErçetin'e, "tFSAK
Vıdeo Dah 2. Ödülü" Sadullah Şentürk'e. "İF-
SAK Vıdeo Fılmi Dah, 3. Ödülü" "Sevgili Ribgy"
filmi ileCenkYengflpghTna, "ÎFSAKSinema Fil-
mi Deneysel Başan Ödülü" "Proust" filmi ile Ni-
han Şenğül'e. "İFSAK Vldeo FUmi Belgesel Ba-
şan Odülü" "Gazi Mahalksi" filmi ile Aydın Bu-
lut'a verildi.
Ödül töreninin ardından festivale katılan yaban-
cı konuk yönetmenlerin filmlerinin tekrar göste-
rimi yapıldı.
1 T Ü Y A P İ Z M İ R K İ T A P F U A R I
1. TÜYAP lzmir Kitap Fuar'ında 'Muzaffer Ltgü ve Gülmcce' paneunde mt/ahın toplumsalroJütaröşddj. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN)
^Düşündiinneyi amaçlayan gühnece'tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-
120 yayınevı ve yayın kuruluşunun ka-
tılımıyla lzmir Kültürpark Fuar Ala-
nı'ndaaçılan 1. TÜYAP lzmir Kitap Fu-
an'ndailkgünAbdı Ipekçi 1993 yılı Ba-
rış ödülü sahibi Yunan yazar YorgoAnd-
readis ile Bulgaristan'dan Nikolav Hay-
tw, basına ve kitapseverlere katıldı. lkız-
ce (Kardak) kayalıklannuı banş adası ol-
ması mücadelesini yürüten Yorgo .And-
readis"ın basına tanıtılması nedeniyle
düzenlenen törene, kendısine Türki-
ye'den destek veren çevrecı Saynur Ge-
lendost katıldı. Yorgo Andreadis, daha
sonra kitapseverlerîe "KaradeniziUik"
üzerine sohbet etti.
UNESCO'nun 19% yılmı "Nasred-
din Hoca Yıh" olarak ilan etmesi nede-
niyle ana konusu "Mizah ve Khap"ola-
rak belirlenen 1. TÜYAP lzmir Kitap Fu-
an'na çok sayıda yayınevinin yanısıra
Türkiye Yazarlar Sendıkası, Edebiyatçı-
lar Derneğı. PEN Yazarlar Derneğı, Ka-
rikatürcüler Derneğı, lzmir Gazeteciler
Cemiyetı ve Çağdaş Gazeteciler Derne-
ği de çeşitlı etkinlıklerle katılıyor.
İlk gün etkinlikleri arasında, "Muzaf-
fer İ2gü ve Gülmece" konulu panel ya-
pıldı. Yaşar Aksmun vönettıgı panele.
Hüseyin Yurttaş, Hidmet Karakuş ve
HüNa Nutku katıldı. Panelde. yazar Mu-
zaffer Izgü de dinleyiciler arasındapane-
li dinledi.
Konuşmacılar, Muzaffer Izgü'nün ye-
tişkinler ve cocuklar için yazdığı yapıt-
lar ile tıyatro oyunlan hakkında bılgi ver-
diler. Panelde, Izgü'nün güldürmekten
çok düşündürmeyi amaçladığını ve ya-
pıtlannda toplumsal çarpıkiıklan ele ala-
rak, Anadolu insanın drammı yansıttığı-
nı vurguladılar. Yazar Hidayet Karakuş,
tzgü'nün mizahında kahkaha olmadığı-
nı belirterek. "lzgü'nön>aprtlanndade-
rin bir abn vardır. Oiav lann altında ke-
der veaa vardır. Amacgülmek, eğlendir-
mek degildir. Onun gülmecesi. düşün-
dürmeviamaçlar. >apıdamla.topJumsaJ
ve sivasal çelişkileri, güçlü insanlann za-
vallılıklannı ve ülkemizdeki baskı diize-
nini taşlamaiar yaparak anlatır"dedı
Hüseyin Yurttaş ıse. alttaki ınsanı kü-
çümsemek, onlann zavalhlıklanyla alay
etmenin, sağlıksız bir mizah anlayışı ol-
duğunu vurgulayarak, Izgü'nün mizahı-
nı toplumsal çelişkilerden yarattıgını
söyledi. Yurnaş. "Sağlıklı mizah toplum-
sal çelişkilerden çıkar. Güçsflz ve zavalb
bireyi anlatarak ona gereksiz bir acıma
katmaz. Onun tipleri her zaman karşunt-
za çıkan, tanıdık tipkrdir. Okuyucu ya-
bancıhk çekme2"dıye konuştu. Çocuk
kitaplanyla da yeni kuşaklara okuma
zevkini aşıladığını belirten Yurttaş, Iz-
gü'nün çocuk kitaplannın doğru bir baş-
langıç oldugunu belırttı.Dokuz Eylül
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı öğ-
retim üyesi Doç. Dr Hülya Nutku da, ya-
zann tiyatro yapıtlan hakkında bilgi ver-
di. Nutku, mizahın son yıllarda çok da-
ha öne çıktığını, yazın dünyasında sah-
neye uzanan tüm eserlerde çeşitlı yapıt-
lann yaratıldığını söyledi. Nutku, Iz-
gü'nün de bu yaratıda başı çekenlerden
oldugunu dile getirdi. Panelin sonunda
tiyatro bölümü öğrencileri Izgü'nün bir
oyunundan uyarlama sahnelediler.
4
Yitîk düşlerin gölgesiııde yaşayanlara...'
GÜLERERDUR
Şükran Yücel'in ilk kjtabı çıktı. AST
kuruculanndan, genç yaşında yitirdiğimiz
Erkan Yücel'in eşi olan Yücel, birçok ti-
yatro oyununu kaleme almış, birçok çevi-
riye de imzasmı atmıştır. Bu yıl lzmir ve
lstanbul Devlet Tiyatrolan'nda oynanan
"Mavmun Davası"nın metin çevirisi ile
Afa Yayınları'nca basılan Ingmar Berg-
man'ın "PazarÇocuğu"nun çevirisi de ya-
zarunız tarafından yapılmıştır.
Yücel, ilk kıtabına "Düş Gölgesi" adını
vermiş.
u
Yitikkuşlannyitikdüşleriningöl-
gednde yaşayanlara bir borcum vardı. On-
lan yazdun kâğıda, unutulmasın diye. Öv-
le y-a, hiç uyanmamak da var" diyor. Ken-
dine yakışır bir açıklamasını yapıyor san-
kj yazma nedeninin. Geçmişlerindeki düş-
lerinin gölgesinde kalan, sürekli bir kim-
lik arayışı içerisinde bulunan kadınlann
öyküsünü yazmak istemiş. Yitik düşlerinin
öziemini çeken bu kadınlar, biraz yorgun
ve tükenmiş, çoğunlukla da edilgindirler.
Düşlerinin gölgesinde yaşar, yitirdiklerini
yada hiç bulamadıklannı ararlar.
Dili son derece akıcı olan Şükran Yü-
cel'in kadın duyarlıhğı ile yazmış olduğu
14öyküde, leitmotif kullanımı, iç konuş-
ma, serbest çağnşım ve flashback (geri dö-
nüj) tekniklerinin ustaca kullanımını kut-
lanak gerek. Biçem zenginliği ve yetkin-
lî|ı ile dikkat çektiği ilk kitabındaki öykü-
lenni üç grupta toplamak mümkün: Birin-
ci grupta ütopyaya yaklaşan öyküler, ikin-
ci grupta herkesin çevresinde veya düşün-
c-esinde her gün olagelen öyküler, üçüncü
grupta ise zengin birikiminden ve yetkin
kaleminden çıkan Şükran Yücel'i kurgu-
nun zirvesine çıkaran özgün öyküler...
Birinci grupta yer alan öykülerden "Pî-
yanist" bir kadının, müziğin büyüsüne ka-
pılarak bir piyanisti izlemesini anlatır. İki
insan farklı arayışlar peşinde olduklanndan
birbirlerine ulaşamadıkları halde müzik
hep devam eder. Öyküde düşsel öğeler.
gerçekliğin üzerine fazlaca abanmaktadır.
Ütopyaya varan düşlerin egemenliğinı
"NeredeBenim Sahncaklanm" ve "Deniz-
den Gelen" adlı öykülerde de bulmak
mümkündür. Şükran Yücel'in tüm öykü-
lerinde başanyla kullandığı çeşitlı anahtar
sözcükler (leitmotif) bu öykülerde de kur-
guyu güçlendirmede ve düşünce derinliği-
ni oluşturmada etkindir. İkinci grubun öy-
külerine baktığımızda, "Gölgelerden Bi-
ri", her gün birilerinin basına gelebilecek
türden bir öykü. Binilen dolmuşta, otobüs-
te, trende veya uçakta sizi geçmişe, anıla-
nnıza götüren biriyle karşılaşabilirsiniz.
Damağınızda anımsanamamanın ya da ha-
tırlanmamanın kekre tadı ile çok indiginiz
olmuştur bir taşıttan. Her bellek. sizin ki
kadar yetkin ve anılanna sadık olmayabi-
lir. Geçmişte aynı siyasal düşünceyi pay-
laşan bir kadınla bir erkeğin bir otobüs yol-
culuğundaki karşılaşmalan anlatılır. "Kor-
kunun Golgeâ''n(kki korkuyu çoğunuz ya-
şamışsınızdır. Her öğretmen bir yerlerde.
bir zaman, böyle bir dramatik sonu yaka-
lamıştır. "Bir Mavi Düş Yokusu"nda oldu-
ğu gibi kendi düş kınklıklanndan ve güç-
süzlüğünden kaçma isteği duyan herkesin
başvurduğu biryöntem, izlediğı biryoldur
Şükran Yücel'in ilk kıtabı yayımlandı.
seyahat. Öyküdeki yolculuk hem maviye
hem de kendi iç dünyasınadıryaşamına ye-
ni bir anlam ve kendine yeni bir kimlik ara-
yan kahramanın. Çev renızde sıkça duydu-
ğunuz "itetişimsizh'k ve nedeni olan sevgi-
sizük" "Aslolan .\şkhr"ın anadüşüncesinı
oluşturur. Bu bölümdekı öyküler, sızin öy-
küleriniz... Hepimizınöyküsü... Yazanmı-
zın onlara kattığı değişik birbakış ve "düş
gölgesi" boyutu...
Uçüncü gruba giren öykülerden "Bura-
dan Bir Beyaz Atlı Geçti mi?" yakaladığı-
nı sandıgı kısa ve buruk mutluluğun acı
sonunun sözcüklere aktarımı. Trafik kaza-
sında yitirdiği eşineadanan bu öykü, bıröl-
çüde de çocuklanna bırakılan en görkem-
li ve anlamlı kalıt. İç konuşmalar ve geri
dönüş tekniklerinin başan ile kullanıldığı
öykünün. usta bir elden çıktığı yadsına-
maz. Yazann yetkin diline, özyaşamsal bo-
yut farklı bir lirizm katmıştır.
"Kafes", kurgusu en güçlü olan öyküler-
den. Annesinin yaşantısının peşine düştü-
ğü. bir eski lzmir gezisinden sonra yazdı-
ğını söylüyor bu öyküyü. Öykü, buram bu-
ram geçmiş özlemi kokuyor. Namazgâh...
Tilkilik... Arapfınnı.. Cumbalann ardında
gizlenmiş anılar, hepimızin belleğinde ken-
di sahipiennı buluyorbirbir. "Seçim" baş-
lik.li öykü de hem İeitmotifi hem de çağrı-
şım zenginliği ile güçlü ve iz bırakan bir
yapıt. Kitabın tümünde yaygın olarak ya-
nı başımızda hissettigimiz kadın duyarlıh-
ğının. "Seçim"ve "Kafes" adlı öykülerde
sosyolojik bir eleştıriye, sessiz bir isyana
dönüştüğü de söylenebilir. "RepUk" Şük-
ran Yücel'in hiç de yabancısı olmadığı bir
dünyadan sesleniyor. Tiyatrocunun sahne-
de üstlendiği rolle yaşantısmdakı rolünûn
çatışması... Sahnedeki gerçeklikle, yaşa-
mındaki gerçekliğin kanşması... James
Joyce'un "Sürgünler" Shakespeare'ın
"Hamlet" ve Henrik Ibsen'in "ıNora, Be-
bek Evi" ve Çehov'un "Üç Kız Kardeş"
adlı oyunlarından alınan repliklerle zen-
ginleşen öyküde yakıcı ve yok edici birtut-
ku egemendir. "Göztaşı"nda ön planda es-
ki bir geleneğin anılar örüntüsü içinde ir-
delenmesı. incır reçelinin yapılışı, gümüş
reçellikler içinde konuklara sunuluşu, bir
devrin mutfak kültürünün verilişi... Sesli
gülmenin bile ayıp olduğu. dans etmenin
hafiflik sayıldığı bir devrin kesidi çıkanl-
makta. İç konuşmalar ve serbest çağnşım-
lardan yararlanılarak bırdönemin muhase-
besi yapılmakta. Geri planda ise değişen
değer yargılan, 68 kuşağınm kaçınılama-
yan yazgısı dolaylı olarak verilmekte.
Uzun soluklu bir eserin özü gibi sizi san-
verecek olan öyküde yaşlı bir kadının kı-
zıyla veya kendi kendisiyle sürekli konus-
ması sırasında, yakm geçmişteki siyasal
olaylarla ve geçmişin gelenekleriyle he-
saplaşmasını görüyoruz. "Göztaşı", yine
derinlikkatan anahtar görevini üstlenmek-
te. Öykü, "Doğanın hikmeti işte, o kadar
acı meyveden bu kadar tatlı reçel olsun.
Göztaştnı unutmasakın. Sana nsıklavıv erc-
yim istersen, işin sım incirin zehrini akıt-
makta"tümceleriyle son buluyor.
"Anahtar" adlı öykü, kitabın son öykü-
sü... Okuyucuyu düşlerin gölgesinde dö-
nendirdikten sonra, bir çıkış yolu gösteri-
yor. Geleceğe açılacak bir kapı... Anahtar.
"Düş Göigesi"ndeki öyküler, hüzünle ve
duyguyla kotanlmış öykülerdir. Gıderek
bireyselleşen toplumumuzda, mekanikle-
şen dünyamızda, yitirilen değerlere yanan,
uçup giden hayallere ve umutlara özlem
çeken kadınlann yasamıdır anlatılan. In-
sanlar arasındaki iletişimsizliği, duygula-
nn sağırlaşmasını, bir "oyun"olarak belirt-
tiği yaşamın içindeki kısırdöngüyü, okuru
hiç sıkmadan, dilinin akıcılığı, kıvraklıfı
ve sözcük dağarcığının zenginliği ile vere-
bılen Şükran Yücel'in, gelecekte büyükçı-
kışlar yapacağına hiç şüphe yok.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
'Kadınlar Bizim
Kadınlarımız...'
Macide'yi Halide Edib'in Seviyye Talip romanın-
da (1. bas. 1910) doğrularına yabancılaşmayan ka-
dın kimliğiyle tanıdım. Birikmiş tepkileri vardı ve in-
sanca uyanlara dönüşmesinden korkmuyordu tep-
kilerinin.
"Aşk en yüksek nikâhtır. İki kişiyi ondan başka bir
şey bağlayamaz." (3. bas. sf.46)
1910'ların genç kızları Darülfünun'da, kolejlerde
görülmeye başlamıştı.
Ya devlet erkânının çocuklanydılar ya da varlığı be-
lirmeye başlayan burjuvaların.
Çoğu Ingiliz ve Fransız edebiyatlarının önemli ki-
şilerini okuyarak geliştirdiler kendilerini.
Şair Nigar, Hugo'ya, Musset'ye, Lamartine e;
ihsan Rarf, Pierre Loti'ye, Baudelaire e hayrandı.
Halide Edib, kendisini Byron'ın, Shakespeare ın,
Dickens'ın ögrencisi sayıyor, Emile Zola'ya benze-
mek istediğini bile gizlemiyordu.
Düşün veedebıyat, yaşamı; yaşam, düşün ve ede-
biyatı etkiledikçe okumuş kadının gizlemediği bir ger-
çek daha çıktı ortaya.
Birey olma bilinci...
Hangi sınıfsal kökenden gelirse gelsin, ister koleji
bitirsin, ister darülmâlumatı. Kadın, birey olmak isti-
yordu.
II. Meşrutiyet döneminin tutucuları bu bilinçten
korktular en çok.
Islamcı Sart Halim Paşa şöyle yakınır bu durum-
dan:
"Günümüzde bazı kadınlar örtünmeyi bırakmak,
daimi olarak erkeklerle birarada bulunmak, hürriyet
ve serbestlik elde ederek Garp kadınlan gibi yaşa-
mak istiyorlar."
Halide Edıb'lerden Sabiha Sertel'lere, Behice Bo-
ran'lara geçiş sürecinin belirgin korkusu yalnız, ka-
dınlann "Garp kadınlan gibi" yaşamak istemelerin-
den kaynaklanmıyordu kuşkusuz.
Insanlanmız ya Batıhlar gibi düşünürlerse?!
Lamartine'in, Hugo'nun yanı sıra Manc'ı, Engels'i
okuma bilinci kazanırlarsa.
•
II. Meşrutiyet'in tutucusu, kadının başındaki örtü-
yü çıkarmasından korkuyordu.
Koşullu hümyetçi" cumhuriyet dönemi tutucula-
rı, kafalarının içinden korktu kadınlanmızın.
Batı, ama bizim istediğimız Batı...
Özgürlük, ama bizim verdiğimiz kadar...
Sabiha Sertel'i iki üç yazıda bir yargıç önüne gön-
demnek, başa çıkamayınca gazetesini yıktırmak "ko-
şullu hürriyetçi"ritn marifetiydi.
Prof. Boratav Niyazi Berkes'le biriikte Behice
Boran'ı, Medıha Berkes ı. Azra Erhat'i Dil Tarih ve
Coğrafya Fakültesi'ndeki görevlerinden almak da o
türden cumhuriyetçilerimizin işidir.
1951 tutuklamalarında kol ve kafa emekçisi 21 ka-
dının yargılandığını biliyorum.
12 Eylül ve sonrası kaç bin kadın atıldı zindanlara,
kaç yüz bin kadın görüş günü bekledi cezaevlerinin
kapılarında.
"Sabıka kayıtlan" bilir. ... - ^'.-^ İ
•
Oglu Nâzım Hikmet'in özgürlüğe kavuşması için
köprübaşında imza toplayan ressam Celile Hanım'ı
anımsıyorum.
Faşistlerin evinde kurşunladıkları Dr. Sevinç Öz-
güner'i, Bahriye Üçok'u. Sıvas'ta yakılan kızlarımı-
zı anımsıyorum.
"Dünya Kadınlar Günü" kutlu olsun efendim.
Japonya'mn gizemli ezgileri
İstanbul'da
• Kültür Servisi - Uzakdoğu Kültür Merkezi
tarafından Ankara ve İstanbul'da konserler vermek
üzere Türkiye"ye davet edilen Japon müzısyenler.
Ankara"daki konserlerinden sonra yann saat 16.00'da
Mimar Sinan Üniversitesi'nde bir konser verecekler. 6
kişiden oluşan Japon geleneksel müzik toplulugu,
Gûzei Sanatlar Fakültesi Oditory umu'nda
gerçekleşecek konserde geleneksel Japon
çalgılan olan koto, shakuhachi, tokivvazu ve
shamisen'i tanıtacak ve Japon kültürünün yüzyıllar
ötesinden gelen gizemli ve coşkulu ezgilerinı
günümüze taşıyacaklar.
Gramofon Cafe'de özel caz günleri
• Kültür Servisi - Gramofon Cafe, 12-17 mart
tarihleri arasında 'Özel Caz Günleri' adı altında bir
etkinlik düzenliyor. Etkinlik kapsamında llhan Erşahin
(tenor saksofon), Tony Scheer (bas), Kenny VVollesen
(davul) bir dizi konser verecek. (293 07 86).
TÜRSAK'tan Tbomas Knauf
Senaryo Atölyesi
• Kültür Servisi - Son aylarda sinema eğitimi
konusunda çalışmalannı yoğunlaştıran TÜRSAK
(Türkiye Sinema ve Audivisuel Kültür) Vakfı, mart
ayında Alman Kültür Merkezi ile işbirliği içinde yeni
bir atölye çalışması başlatıyor. Şubat ayında
düzenlenen Thomas Balkenhol Atölyesi'nin ardından
bu kez, 19-29 mart tarihleri arasında Thomas Knauf
yönetiminde bir senaryo atölyesi gerçekleştiriliyor.
Knauf, 1976-80 yıllan arasında Babelsberg'de sinema
egitimi gördü. 1980'de Istvan Szabo'nun 'Mephisto'
adlı filminde yönetmen asistanlıgi yaptı. 1989 da
senaryosunu yazdığı ve Michael Gvvisdek'in yönettiğı
'Treffen in Travers' filmi, Cannes Film Fesrivali'nde
yanştı ve Almanya'da birçok ödül kazandı. Senaryo
yazım tekniklerinin ögretilecegi atölye çalışmalan,
toplam 10 işgünü sürecek. Atölye çalışmalanna
katılmak isteyenlerin en eeç 15 mart günü akşamına
kadar TÜRSAK Vakfı'nin Gazeteci Erol Dernek Sokak
Hanif Han 112 Beyoğlu adresine başvuruda
bulunmalan gerekiyor.
Komedyen George Burns öldü
• Kültür Servisi- Amerikalı komed>en George
Burns, Beverly Hills'deki evinde 100 yaşında öldü.
Burns, pek çok yıldız için emekli olma vaktimn geldiği
80'li yaşlarda büyük üne kavuşmuşru. Pek çok TV
dlzisi ve radyo programına imza atan Burns, 1976'da
Neil Simon'ın romanından sinemaya uyarlanan 'The
Sunshine Boys' adlı komedi fılmindeki rolüyle 'En lyi
Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Oscaralmıştı. "Oh
God" (1978). Brooke Shields ile başrolleri paylaştığı
'Just You and Me' gibi filmlerle ünlenen Burns. "100
Yaşına Dek Yaşamanın Sırlan' ve "Dr. Burns'un
Mutluluk Reçeteleri' adlı iki kitap da yazmıştı. 95
yaşındayken, Grammy'ye aday gösterilen en yaşlı
oyuncu ünvanına sahip olan Burns, iki ay önce Las
Vegas Cesar Palace'da kendisi için düzenlenen 100.
doğumgünü törenine sağlığı elvermediğı için
katılamamıştı.