Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6ŞUBAT1996SALI CUMHURtYET SAYFA
HABERLER
MÜSlAD ve Recep Tayyip Erdoğan'ın odalan 'ele geçirme' girişimleri sonuçsuz kaldı
Oda seçimlerinde oyıın tutmadı
OKTAY EKtNCt
• TMMOB'ye bağlı meslek odalannın şube örgütlerinin genel
kurullan önemli ölçüde tamamlandı. Seçimlerde 'kent ve toplum
çıkarlannı savunan' meslek anlayışı başan sağlarken, siyasal
partiler ve kişilerin, meslek odalannı 'kendi yörüngelerine'
çekme girişimi bir kez daha yenilgiye uğradı.
lenmeye bu kez "mimarca" bir ders ver-
dikleri zaman, 2-3 Mart I996'da yapıla-
cak şube genel kurulu ve seçimlerden
sonra artık tüm odaiarda yeni bir dönem
başlayacak. Yine her oda, kendi uzman-
hk alanında toplum ve ülke yaranna dö-
nük meslek politikalanyla, çıkar çe\Te-
lerinin ve bunlann "siyasalittifaklannur
korkulu rüyası olacak...
Aslında gerek MÜSlAD'm. gerekse
Istanbul Büyükşehir Beledı>e Başka-
nı'nın, "ölöm hariç, herkes oda seçimle-
rine kanlacak". gıbi adeta "tüm güçlerty-
le" bu sürece katılmalannın ardında da iş-
te yine odalann bu geleneksel politıkala-
nndan artık "kurtulmak" istemeleri ya-
tıyor.
"GetenekseJ" dıyorum, çünkü TM-
MOB ve odalar 1954'teki ilk kunıluş yı-
TMMOB'ye baglı meslek odalannın
şube örgütlerindeki genel kurullar ve se-
çimler, önemli oranda tamamlandı. özel-
likie fstanbui'da Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yine
Refah Partısı yanîı'sı MÜSIAD'ın açık
desteklenyle örgütlenen "meslekte bir-
lik" ve "çagn" adlan altındaki siyasal
gruplar, oda yönetimlerini yine "ele ge-
çiremedifer." Son olarak 3-4 Şubat 1996
günlerinde genel kurullannı ve seçimle-
rini yapan İstanbul'daki elektrik mühen-
disleri de "demokrat meslektaşlannı" ye-
niden göreve getırdıler.
Yine Istanbul 'da şımdi artık genye Mi-
mariar Odası kalıyor. Mımarlar da RP'li
belediyelerce desteldenen siyasal örgüt-
lından bu yana hemen her dönemde, ge-
nel politika olarak sadece bilimi ve top-
lumsal çıkarlan savundular. Bu nedenle
de yine hemen her dönemde özellikle
"yönetidleriıı" ve iktidardaki siyasal an-
layışlann "salancaü" ilan ettiklen kuru-
luşlar arasında yer aldılar.
Dahası, çoğu zaman da yine hep ülke
yarannı savundukları için bundan rahat-
sız olan kesimlertarafindan "siyasetleııg-
raşmakla" suçlandılar. Zaten "meslekte
birlik'* de işte bu suçlamanın sözüm ona
"karşı örgütienmesi" olarak ortaya çıktı
ve u
odalar siyaset yapmasın, sadece mes-
lekJe uğrassın" gıbı yaşamın gerçekleri-
ni de yadsıyan bir söylemle, dar çıkar
beklentilerinin sözcüsü oldu.
Gerçi şimdi şu son genel kurullar dö-
neminde yaşananlar, asıl siyasi örgûtlen-
menin meslekte birlik gruplan olduğunu
artık tüm açıkhğiyla ortaya çıkarmış olu-
yor; ama asıl önemli olan hiç kuşkusuz
bu kez devreye bir büyükşehir belediye
başkanımn bile "aktif" olarak girebilme-
sidir. Bir siyasi liderin ve üst düzey yö-
neticının böylesine u
ihtirashw
olması ise
aslında belki de geri tepmiş ve birçok mi-
mar ve mühendis bu kez "odalannı kur-
tarmak" ıçın daha geniş katılımla seçim-
lerde oy kullanmışlardır. Acaba, bu se-
çimlerde "kurtanLan" sadece odalar mı
oldu? Son yıllardaki kimi örnek çabalar
bile bu sorunun yanıtını belirlemeye ye-
tiyor. Aslında odalan Recep Tayyip Er-
doğan ve yandaşlanna teslim etmemek-
le hem "demokrasi" hem de "kentin ve
halkın genel yararian" kurtanlmış oldu.
Örnejpn bugün tstanbul mahkemele-
rinde odalann açtığı birçok davada, ken-
ti bilim dışı yöntemlerle ve yağmaya hiz-
met edecek şekılde yöneten belediyele-
rin uygulamalan yargılanıyor ve çoğu
durduruluyor. Benzer şekılde su havza-
lannda, nazım planda, imar süreçlerinde,
büyük proje ve ıhalelerde, altyapı yatı-
nmlannda.. yine yerel ya da merkezi yö-
netimin "kamu yaranna ve ilgili uzman-
bğaaykın" girişimleri, meslek odalann-
ca eleştirilerek aynı anda "kente ve de-
mokrasiye duyartı" bir kamuoyunun
oluşmasına da önemli katkılarda bulunu-
luyor. Aslında odalann bu tür bir misyon
üstlenmeleri de anayasadaki "kamu ya-
rannı gözetme" ilkesinin dogal bir sonu-
cu olarak uzmanlığa dayalı bir "kamu
görevi" nitehği taşıyor.
İşte, böylesi bir misyonun yönetimle-
re el konarak "etlrîsiz kılınmasr çabası
ise elbetteki sadece odalara değil, genel-
de toplumsal haklann savunulmasma da
açık bir müdahale anlamına geliyordu.
Bu kenti yönetmekJe her kurumu kendi-
ne bağlama "hakkını" da elde ettikJerini
sanan belediyeciler, deyiş yerindeyse
"gûdûmlû'' oda yönetimleriyle dikensiz
gül bahçesinde ışlerini sürdürmeyi umu-
yorlardı...
Dilertm, RP'nin bu tutumu, diger siya-
sal partilere de ömek olmasın. Çünkü asıl
önemli olan, odaiann "özerk ve demok-
ratik" yapılannın titizlikle korunması-
dır. Bu nedenle siyasal partiler ve kişiler,
meslek odalannı "kendi yörüngeterine"
çekmek yerine tam tersine meslek oda-
lannda üretilen çalışma ve görüşlerden
yararlanma alışkanlığını edinirlerse bun-
dan yine hem kendileri hem de Türkiye
kazançlı çıkacaktır.
141, 142vel63kalktı,
mağduriyetler sürüyor
TPAO
yasalara
uymuyor
ALPER BALLI
ANKARA - Türkıye Petrolleri Anonim Or-
taklığı'nın (TPAO), Türk Ceza Yasası'nın
(TCY) yürürlükten kaldınlan 141,142 ve 163.
maddelenne muhalefet ettiklen gerekçesıyle
tutuklanan ya da yargılanan ve toplu iş sözleş-
mesınin ılgilı hüîcmü gereğince sözleşmeleri
feshedilen çalışanlann. ışyerlenne dönmeleri-
nı öngören 4045 sayılı yasayı uygulamadığı be-
lırlendi.
DYP-SHP koalisyon hükümeti tarafindan 26
Ekim 1994'te çıkanlan 4045 sayılı "Güvenük
Soruşturması, Bazı NedenieıieGörevierineSoa
V'erilen Kamu Personeü ile Kamu Görevleriııe
Aluımavanlann Haklannın Geri Verilmesine
ve 1402 Numaral) Sıkrvönetim Kanunu'nda De-
ğişiklik Yapılmasına llişkin Kanun"un geçıci
3. maddesi uyannca, iş sözleşmeleri ıptal edi-
len çalışanlann gen alınmalan öngörülürken,
TPAO'nun yasayı uygulamamaktadirendiği or-
taya çıktı
Görev yaptıklan Batman'da "komünistörgüt
ûyesi" olduldan iddiasıyla 1982 yılında tutuk-
lanan ve tutukluluk süreleri 30 günü aşan Ra-
uf Yanmaz, Ayaz Koyuncu, Mahmut Kutiu,
Mehcnet EliboL, Rahman Dilmen, Necat Ku-
yumcu, Mahmut Süriicü, Mehmet YıJdız ve
Mehdi Kaygusuz adlı ışçilerin iş sözleşmeleri,
işveren tarafindan sözleşmenin ilgili hükmü
gereğince feshedildi. TPAO Batman Bölge Mü-
dürlüğü, Ocak-Şubat 1983 tarihlerinde işçile-
re ayn ayn gönderdigi yazılarda, 23 Nisan 1981
tarihli toplu ış sözleşmesinin 85. maddesine
gönderme yaparak, işçilenn "iş aldüeri
r
'mn
"münfesih" sayıldığını bildirdi.
lşçıler de gen dönmelerine hukuki açıdan
olanak saglayan 4045 sayılı yasaya dayanarak
8 Kasım 1994 tarihinde TPAO Batman Bölge
Müdürlügü'ne yaptıklan basvurularda ise baş-
lanlmalan için gereldi işlemlerin yapılması is-
teminde bulundular. Başvurulan 60 gün içinde
yanıtlanmayarak reddedilen işçiler, yargı yolu-
na başvurdular.
26 Ekim 1994'te kabul edılen ve 3 Kasım
1994 tarihınde de Resmi Gazete'de yayımlana-
rak yürürlüğe giren 4045 sayılı yasanm konuy-
la ilgili geçici 3. maddesi; Terörle Mücadele Ya-
sası 'nın (TMY) 23. maddesi ve Türk Ceza Ya-
sası'nm kaldınlan 141, 142 ve 163. maddele-
rinden yargılanarak hüküm giyen memurlar ile
toplu iş sözleşmelesi hükumlerine göre iş söz-
leşmelen feshedilmiş olan işçilenn 6 ay içinde
başvıırmalan durumunda, görevlerine son ve-
rildikleri tarihte almakta oldukian ayhk dere-
cesine eşit derecenin aynı kademesinden ba$-
latılmalannı öngörüyor.
Dinlendiler,
ikinci yarıyıla
gülerek başladılar
İstanbul Haber Servisi - Ilk ve orta dereceli
okullarda ikinci yanyıl dün başladı. Ders başı
yapılan 64 ilde ikinci yanyıl, tstanbul dışında
14 haziran tarihinde sona erecek. lstanbul'da
ise ders kesimi, HABITAT nedeniyle 30 mayıs
tarihine alındı. Bu nedenle oluşacak 60 saatlik
ders kaybı ise 1 marttan itibaren ders saatlerine
her gün birer saat eklenmesiyje giderilecek.
(Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL)
ADD kınadı
Atatürk
heykeline
saldmya
tepki
İstanbul HaberServisi - Iz-
mır Bomova Meydam'ndaki
Atatürk heykeline yapılan
saldınya Atatürkçü Düşünce
Derneği'nin(ADD) çeşitli
şubelen sert tepki gösterdi.
ADD istanbul Şube Başka-
nı Bilge Biigk; "Asıl tepkinin
Atatürk'ün büsüerine yapı-
lan bu seviyesiz saldıniara
değil, Törkiye'yi bu konuma
getiren politikacılara göste-
rilmesi gerektiğini'' söyledi.
Atatürk'ün ılke ve dev-
nmlerine yönelık saldmla-
nn ve ilk tavizlerin 1938'de
başladıgını vurgulayan Bil-
giç,
u
1950'den sonra karşı
devrün süreci daha da hız-
lanmıştır. Atatürk'ün dev-
rim ve ilkeleri kommaya yö-
nelik kanun, ö/ü itibanyla
geriye itilmiş ve Atatürk'ün
büstlerini korumadan ileri
gkkmemiştir" şeklinde ko-
nuştu. ADD Kadıköy Şube-
si ise saldınyı, cumhuriyet
kazanımlannı, Atatürk dev-
nmlerini ve çağdaş Türk top-
lumunu yok etme isteği ola-
rak degerlendirdi. Şube yö-
netımi adına yapılan açıkla-
mada, şu görüşler yer aldi:
"Bu istek karşısuida izle-
nen yoi, karşı devrimciler ta-
rafindan geçmistengünümü-
ze hep aynı yıknrma politika-
lan altında, ADD ile çağdaş
srvil örgüöenmeleri bomba-
lama eylemleri ve aydıo, sa-
natçı, gazeteci kıyımlandır.
Biz ADD olarak bu saldın-
ların sonuçsuz kalacağını,
Atatürk ilke ve devrimlc-
rinin kazanımlannı koru-
yacağımızı, çağdaş Türk
toplumu yaratma \olunda-
ki düşünce mücadelemizin
bomba ile kaba kuvvet ile
durdurulamayacağını be-
lirtir, Atatürk heykeline
saldınyı yapan zihniyeti
nefretle kınanz. Bütün si-
yasi partileri, sendikaları,
demokratik kitle örgütle-
rini, devletin tüm kurum-
lannı ve sağduyulu haikı-
mızı Atatürk'ün ilkelerine,
eserlerine sahip çakmaya
çağınyoruz."
ÎSKI eslri yöneticilerîne
6
süı^ün katnpı
9
•MİYASE İLKNUR
SHP yönetimi döneminde Abone ve
Şebeke Işleri Hizmet Bınası olarak ya-
pılan bina, RP'li yönetim tarafindan
^sürgün kampı" olarak kullanılıyor.
3lP'liler yönetime gelir gelmez Sanga-
'zi'ye hizmet vermesi için yapılmış bu
İinadaki bütün hizmetler Sultanbeyli 'ye
^caydınldı.
••• Boşaltılan binaya da önceki dönemde
•görev yapan. aralannda genel müdür ve-
kili ve daire başkanlannın da bulunduğu
;
47 teknik eleman sürüldü.
Hiçbir hizmetin verilmedigi, işlevi ol-
mayan bu binada 47 kişiye dört masa ve
bir telefon düşüyor. RP'li belediyenin
"akıllı bilet" olarak tanıttığı kartlarla bi-
naya mesai saatinde giren elemanlar, ak-
şam mesai bitimine kadar hiç bir iş yap-
madan volta atmak zorunda kalıyorlar.
RP'li yönetim, bu yıl başında bir de cep
takvimi dagıtarak bürokratlardan her gün
ne iş yaptıklannı günü gününe not etme-
lerini istiyor. Buradaki notlann yıllık si-
cil doldurulması sırasında göz önünde
tutulacagı belırtiliyor
Amaç, yıl(ürarak istifa ettirmek
İSKJ Genel Müdürlüğü'nün talimahy-
la Sangazi'deki bu boş binaya sürülen
bürokratlann yıldınlarak kendiliklerin-
den istifa etmesi amaçlanıyor. Nitekim
bazı bürokratlar bu koşullara dayanama-
yarak bir siire sonra istifa etmek zorun-
da kaldı. Sangazi'deki "Sürgün kam-
Sangazi'deki bu binada 47 kişi için yalnızca 4 masa ve bir telefon var.
pı"na sürülen bürokratlar arasında SHP
dönemindeki tSICl Yönetim Kurulu üye-
si ve Genel Müdür Vekili Hüseyin Do-
ğan, Personel Daire Başkanı Kâzun Kar-
tal, Aboneler Daire Başkanı ŞiikriyeKJ-
bç. Bilgi Işlem Daire Başkanı Ersin Er-
tetdn (sonradan resen emekli edildi), Şe-
bekeler Daire BaşkanıMesut Oztûrk,
Elektrik-Mekanik Daire BaşkanıMüse-
yip Yurtseven, Su Inşaat Daire Başkanı
Hüseyin Toprak, Atıksu-Antma Inşaat
Daire Başkanı Necmi Gürdal, Su Isale
Daire Başkanı Mustafa Tuncer ve Şebe-
kelerden Sorumiu Genel Müdür Yardım-
cısıTuran UIuta$ da bulunuyor. Bu bına-
daki koşullara ve yönetımin akıl almaz
baskılanna dayanamayan Hüseyin Top-
rak, Habip Canbilen ve Ekrem Yavuz is-
tifa etti. Necmi Gürdal da bu koşullarda
çaltşamayacagını görerek üniversiteye
döndü.
Servissiz bfirokratiar
Işe gelip gilmek için personele servis
de tahsis edilmemiş. Masalarda dönü-
şümlü olarak oturan 47 bürokratın dış
dünyayla baglantısı kesik. Çünkü teller-
le çevrili bu binada personel için tek te-
lefon bulunuyor. O nedenle personel
PTT'ye müracaat ederek binaya bir an-
• RP'li İstanbul
Büyükşehir
Belediyesi 'ne
bagh tSKl Genel
Müdürlüğü,
önceki dönemde
görev yapan üst
düzey yönetici ve
teknik adamlardan
oluşan 47
bürokratı,
Sangazi'de,
ÎSKI'yle ilgili
hiçbir faaliyetin
yapılmadığı boş
bir binaya sürdü.
kesörlü telefon getirtmiş.
Yıllarca bu işte çahşmış bu teknik kad-
ronun deneyiminden ve bilgisinden ya-
rarlanma gereğini duymayan RP'li İSKİ
yönetiminin personele yönelik bir diğer
olumsuz tavn da sık sık sicilleriyle oy-
nanması. Ocak aymın 18'inde SHP dö-
neminin üst düzey bürokratlanndan Hü-
seyin Dogan. Kâzım Kartal, Müseyip
Yurtseven. Gazi Dogan, Zekı Özmüş,
Kenan Gökdemirve Miyase Saym'ın si-
cilleri bozuk verildi Sangazi sürgünle-
ri, sicili bozuk verilen bu 7 bürokratın
belli bir bölgeden ve belli bir inanç gru-
bundan olmasına dikkat çekiyorlar. İS-
Kt yönetiminin, sicillerini bozduğu bü-
rokratlara yönelttiği suçlama; "çalışma
heyacanlannm bulunmaması ve işlerin-
de başansız olmalan". Bu kışıler hiçbir
işlemin yapılmadığı ve fıziki çalışma ko-
şullannın sağlanmadığı bir binada heye-
cansız çalışmakla suçlanıyorlar.
tSKl yönetiminin bürokratlan yıldır-
ma yöntemi bununla da kalmıyor. Yılba-
şında dağıtılan cep ajandası büyükJüğün-
deki "çalışma takvüni"ne her gün ne iş
yaptıklannı yazmalan isteniyor. Bugüne
kadar böyle bir uygulamanın ve gelene-
gin olmadığı ISKI'de verilen çalışma tak-
viminde "Çalışma Takvimi Kullanma
Talimatnamesi" şöyle anlatılıyor:
"İşbaşında bulunduğu günler için sa-
bah işbaşı yapmasından itibaren akşam
mesai bitiş saatine kadar >apılan görev-
ler bu takvimin ilgili gün nanesine özet
olarak kaydedilecektir. Takvimin günü
gününe düzenlenmesi ile temiz. itinalı ve
muntazam bir şekilde muhafazası ilgili
personel tarafindan sağlanacak, istendi-
ğinde amirlere anında ibraz edilecektir.
Takvim, personel tarafindan cepte muha-
faza edilecektir. Yluhafazaya titizlikle
uyulması gereklidir. Personel tarafindan
yıl içerisinde düzenlenecek bu takvûnler
yıl sonunda sicil amirteri tarafindan top-
lanarak yıllık sicil doMurulmas! sırasın-
da göz önünde bulundurulacakür."
Kendilerine hiçbir görev ve sorumlu-
luk verilmeyen Sangazi'deki boşbinanın
personeli, defterdeki iş günlerini nasıl
dolduracagını bilemiyor.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Gelir ve Demokrasi
Bir ülkede demokrasinin işleyebilmesi için, hatta
oluşturulabilmesi için gereken dört koşul olduğunu
yazar söylerim yıllardır. Bunlar ileri bir gelir düzeyi, ile-
ri bir eğitim düzeyi, örgütlü bir toplum yapısı, ulaşırn
ve iletişim olanaklannın gelişmişliğidir. 27 ocak cu-
martesi günü de aynı şeylere değinmiştim.
O yazımda "Demokrasi, ekonomik gelişmişliğin
belli bir noktasına gelmiş toplumlann rejimidir" diyor-
dum.
Çok değer verdiğim bir dostum, Yakup Kepenek,
bir mektup yazmış. "Bu görüşünü paylaşmadığım
gibi, çok da yanlış buluyorum" diyor. Fakat asıl sa-
kıncalı bulduğu, aynı yazıda "Günümüz Türkiyesi'nde
gelir düzeyi hariç, demokrasinin altyapısı vardır"de-
mem.
Sevgili Kepenek, "Toktamış, ne diyorsun?" diye
karşı çıkıyor ve mektubunun sonunda, "O yazını bir
kez daha gözden geçirmeni ve bu noktalara açıklık
getirmeni önehrim" diyor.
Yakup Kepenek, iktisatçılann çok ucuzladıklan Tür-
kiyemizde bilim ve kalem namusunu koruyan ender
insanlardan biri ve benim çok önemsediğim ve ça-
lışmalanndan çok yararlandığım bir dostumdur. An-
cak bu konularda farklı düşünüyoruz.
Sevgili Kepenek, haklı olarak "gelirkavramının so-
mut birbiçimde saptanamayacağını" ileri sürüyor ki,
buna ben de katılıyorum. Daha sonra, "Diyelim, en
yaygın olarak kullanılan 'kişi başına yıllık gelir'/ aldı-
nız. Ülkelerin kişi başına gelirlenyle demokratikleş-
me süreçleri arasında bir bağ kurulamıyor" dedikten
sonra ekliyor: "Örneğin kişi başına ortalarna geliri
1993'te 300 dolar olan Hindistan, on yıllardır de-
mokrasiyi yoksullukla birlikte yaşıyor... Aynı yıl Biıie-
şik Arap Emirlikleri'nde kişi başına gelir, Italya, Ka-
nada ve Hollanda 'nın da üzerinde 21.430 dolardı. In-
giltere'nin kişi başına geliri, 18.060 iken, Kuveyt'te
bumiktar 19.360dolardır... ÇekCumhuriyeti'ndeki-
şi başına gelir, 2.710 dolar ile Türkiye 'nin kişi başına
gelirinin (2.970 dolar) altındadır. Bu ülkelerin demok-
rasilerini karşılaştırmaya ne dersiniz?"
Hindistan'ın demokrasiyi uygulayabilmesinin çok
özel nedenleri vardır. Zaten bu konulan anlatırken sü-
rekli olarak "Hindistan istisnasından" söz ederim.
Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve bunlara ek ola-
rak Suudi Arabistan, Katar, Oman vb. gibi petrol zen-
gini ülkelerdekı "fert başına düşen yüksek gelir" el-
bette demokrasi için ölçü ya da kıstas olamaz. Zira
"gelir", tek başına demokrasinin altyapısını oluştura-
maz. Gelir ancak "eğitim düzeyi" ve bunun birikimin-
den oluşan "siyasal kültür"\e birleştiği zaman bir an-
lam taşır. Kaldı ki; çok kısa bir süre içinde neredey-
se sıfır gelir düzeyinden on binlerce dolariık bir gelir
düzeyine yükselmenin, demokrasiyi yaşama ve uy-
gulama yönünde bir katkı getirmeyecegi çok açıktır.
Çek Cumhuriyeti'nin fert başına düşen milli gelir
payının Türkiye'den daha düşük olması hususu da
çok tartışma götürür. Bugün Türkiye'de ayda 10 mil-
yon lira civannda (yaklaşık 180 dolar) kazanan bir in-
san, büyük kentlerimizde bir gecekondunun kirasını
bile karşılayamazken eski sosyalist blok ülkelennde,
ayda 100 dolar para kazanan insanların tüm temel ge-
reksinimlerini nasıl karşılayabildıkleri bilmecesini(!)
hâlâ çözebılmiş degilim. Eğer hafızam beni yanıltmı-
yorsa Yeltsin'in aylığı da 200 doların altında idi...
Sevgili Kepenek de çok iyi bilir ki, toplumsal olay-
larda "birebir ilişki" oimadığı gibi, hiçbir olguyu "tek
faktörie" açıklama olanağımız da yoktur. Ayrıca de-
mokrasinin oluşabilmesi ile o ülkenin gelir düzeyi ara-
sındaki ilişkiyi "tek neden" olarak degerlendiremeyiz
elbette. Eğer yazdığımdan bu anlaşılmışsa kendimi
iyı ifade edememışim demektir. Fakat gene de de-
mokrasinin, iktisaden gelişmiş ülkelerde gerçekleşe-
bileceğini ve Türkiye'nin (ve Hindistan'ın) bt- ıs-
tisnası olduğunu düşünüyorum.
Fert başına düşen gelir, iktisadi gelişmişliğin temel
kıstaslanndan biri olmakla birlikte, elbette tek kıstas
değildir. Hatta petrol zengini şeyhlikler dikkate alınır-
sa bu kıstas çok yanıltıcı da olabilir.
"Gelir"\ dşmokrasinin altyapısının "gerek şartlan"
arasında sayarken, o gelirin "elde ediliş türü", "ulu-
sal düzeyde paylaşımı", "elde ediliş süresi", "o ül-
kenin ekonomik ve toplumsal amaçları" vb. gibisin-
den bir dizi yan faktörü de dikkate almak durumun-
dayız.
"Geliri demokrasinin altyapısının "gerek şartlan"
arasında saymamın bir nedeni, günümüz dünyasın-
dan aldığım fotoğraftır. Bir diğer nedeni ise düşük ge-
lirli toplumlardaki "sıyaset"in amansız ve katı bir bi-
çimde yaşam bulmasıdır.
Siyasetin binlerce tanımından biri, "siyasetin bir
toplumdaki kaynak paylaşımı için yapılan örgütlü bir
mücadele" olmasıdır. Eğer birtoplumda payiaşılacak
olan "kaynak" yetersiz olursa, herkese yetecek oran-
da olmazsa mücadele sert ve hoşgörüsüz oluyor. Bu
mücadele türü de demokrasiyi geciktiriyor.
Sevgili Kepenek'in asıl takıldığı nokta, "Türkiye'de
gelir hariç demokrasinin altyapısı vardır" diye özet-
lediğim düşünce. Bu noktaya da bir sonraki yazım-
da değineceğim.
S A L I T O P L A N T I L A R I
M U R E K K E B I K U R U M A D A N
SOGUMA
ATILLA SIRKIYE
KONUŞMACI
MAHIR ÖZTAŞ
6 ŞUBAT 1996 SAAT: T8.3O
VAI'I KRhDI
K V I I l R
\1 F R K f / I
Yapı Kradi Sermet Çıtttr KütilphanesJ
IsmDI Caddesr 285 eeyojlu 80050 IstantHjl Telefon fOZ12) ZS2 47 00/440-245 20 41
Sslı Topla^tılan T :ste}eı *erkes ucretsız oıarak ızleyebıh'
YAP\ KREDi