Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22ŞUBAT1996 PERŞEMB
EKONOMÎ/PARA RAPORU
Bir talanın anatomisi
ÇETİN YİĞENOĞLU
Özelleştirme, Türkiye Cumhuriyetı ntn kuruluşundan bu
yana uygulamaya konulan en önemli ekonomi
politikalardan biri kuşkusuz. Ancak bugün tam on altıyıldır
etkin biçimde uygulanan özelleştirme politikasında iflasın
yaşandığı gözlenmektedir. Bu olguyu göstermesi açısından
Çukumva ElektrikAnonim Şirketi özgün bir ömek
oluşturmaktadır. ÇEAŞ, özelleştirme sürecinin sonuna
gelindiği sırada aJal almaz biçimde "özelleştirilmiştir."
Çünkü ÇEAŞ, bir kez zarar eden KlTdeğildir. Devlet
kuruluşu da değildir. tyi işletilmeyen bir şirket de değildir.
Yapısal açıdart ise bundan hrk üç yıl Önce o çokyaygarası
koparılan "liberal ekonomi politikamn ruhuna uygun "
kurulmuş. son dere kdriı bir şirkettir. Işte bu şirket
özelleştirmenin en büyük müteahhitlerinden biri
konumundakı Uzanlar'a devletin en sorumlu mevkilerinede
oturanlar tarafindan pervasızca verilmiştir. "Özelleştirme
furyası "nda aldıklan TOE (Türk Otomotivi Endüstrisi) 'yi
batiran Uzanlar ise ÇEAŞ'ın içıni küçükyatmmcûar
aleyhine boşaltmaktan çekinmemişlerdir. Bu olayla
"devletin malı deniz, yemeyen domuz " mantığının
yüzyıllardır egemen olduğu bu ülkede özelleştirmenin asıl
amacının da çeşitliyalanlarla kamuoyunun aldatildığı gibi
"serbestpazar ekonomisini geliştirmek "olmadığı ortaya
çıkmıştir. Şu anda ÇEAŞ "bir özelleştirme skandalı" olarak
iUkegündeminin en önemli maddelerinden biri durumunda
incelenmeyi beklemektedir. Çünkü ÇEAŞ skandalı, sadece
özelleştirmenin değil, sisteminyozlaşhrılması somıcu
bütünüyle liberal ekonomi polinkanm ve pek çok degerin
nasıl iflas ettirildiğini ortaya çıkarmıştır ÇEAŞ olayı
kapsamlı biçimde incelendiğinde -tek elden tüm ele
geliştirilecek bir bahş açısıyla- Türkiye nin içine
düşvrüldüğü oriamı gösterecek mteliktedir
Hisseleri uluslararası talep gören Çukurava Elektrik AŞ'nin aylık kazancı 3 trilyon liraya ulaşıyordu
OzeHeştirme başından bu yana yanhşü
T
ürkiye 194O'lı ytllann so-
nunda yumurta dışsatımın-
da dünya bırincisiydi. Tür-
kiye'nin bu başansı halkın
yoksulluğundan kaynakla-
nıyordu. Halk öyle yoksuldu ki tavu-
ğunun yumurtladığı yumurtayı bile ye-
meyip satıyordu.
Adana'da 30 Mart 1993'te yapılan
tartışmah genel kuruldan sonra yöne-
timi kökJü değişikhğe uğratılan, gele-
ceği bılınmeze yöneltilen Çukurova
Elektrik AŞ (ÇEAŞ) halkın yokluktan
kapısındaki tavuğun yumurtasını yeme-
yip sattığı bir dönemde kurulmuştu.
Adanalılar yemedikleri yumurtalann
parasıyla ortak olmuşlardı ÇEAŞ'a.
Seyhan Barajı'nın ya-
pımı ve ÇEAŞ'ın kuru-
luşunun gündeme gel-
diği 1940'Iann ikinci
yansında dünya tıpkı
1980'lerdeolduğugıbi
büyük bir değişim ve
dönüşüm sürecini yaşı-
yordu. Bir yeni dünya
düzeninin kurulma ça-
balan ikinci Dünya Sa-
vaşı'nın bitmesinden he-
men sonra uygulamaya
konulmuştu. Bu amaç-
la geliştirilen Marshall
Planı çerçevesinde im-
zalanan anlaşmayla
ABD, Türkiye'ye eko-
nomik yardıma başla-
mıştı. Bu ilişkilerin do-
ğal sonucu olarak Türkiye NATO'ya
girrniş, Avrupa Konseyı 'ne üye olmuş-
tu. Böylece Türkiye iktisadi ve siyasi
anlamda Batı'yla işbirliğini bağıtla-
mıştı. Günümüzün moda deyimiyle
"globalleşme"deki yerini almıştı.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de
bir liberal rüzgâr esiyordu. Demokrat
Parti'nin tek başına ıktıdara geldiği
çok partili düzene geçişımizin ilk yıl-
lannda siyasal iktidann sloganı "Her
mahallede bir mih oner yaratmak"tı.
lşte KlT'lerin özelleştıriîmesinden ilk
kez bu dönemde 1950'de söz edilme-
ye başlanmıştı. Devlet eliyle palazlan-
maya alışmış "milli burjuva" için
KlTlerden daha tatlı kaynak mı olur-
du? Ne önemi vardı halkın gereksın-
ÇEAŞ
Türkiye'de
birinci "liberal
dalga" diye
tanımlanabilecek
1950'lerde
kurulmuştu.
80'lerdeki
"ikinci liberal"
dalgada ise
tahrip edildi.
melerinin ucuza karşılanmasının, üre-
time dönük sanayı alryapısının?
Siz bakmayın 24 Ocak 1980'den
sonra ortaya çıkan politikacılann "özel-
leştirme"yi dâhıce bir buluş gibi ya-
şamımıza sokmalanna. Padışahlannın
bile rüşvet aldığı bu ülkede özelleştir-
menin geçmişi dört yüz yıl eskiye da-
yaruyor. Kım bilir, belki de dünyada bu-
nu ilk icat eden biz Türkler olmuşuz-
dur. 16. yüzyılda Osmanlı Maliyesi
dara düştüğünde iltizamı (vergi) top-
lama işini mültezimlere (kesenekçi)
peşin ödeme, açık arttırma usulüyle
satmıştı. 1911 yılında bütçe açığinı ka-
pamak isteyen dönemin Osmanlı yö-
netimi de dört yüz bin lira karşılığın-
da Taksim Kışlası 'nı sa-
tışaçıkarmıştı.
Özelleştirme süreci-
nin başlangıcı kabul edı-
len kökJü kararlann alın-
dığı24Ocakl980'edek
uygulamaya konulan si-
yasi ve ekonomik prog-
ramlar, yaşadığımız sı-
kıntılann hazırlayıcısı
olarak görülmektedir.
Seyhan Barajı'nın yapunı ve ÇEAŞ'ın kuruJuşunun gündeme geldiği 1940'lann ikinci yansuıda dünya bpkı
1980'lerde olduğu gibi büyük bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşıyordu.
Darbe geliyor
Ülke yönetiminde
meydana gelen yapısal
değişıkliklerin temelin-
de hep alınan kökJü eko-
nomik kararlann etlusi
sezılmektedır. Örneğın
Demokrat Parti ıktidan-
nın sonunu hazırlayan önemli neden-
lerden birinin de 1958'de yapılan yük-
sek oranlı devalüasyon olduğu öne sü-
rülmektedir. Aynı şey 12 Mart için de
geçerligörülmektedır. Çünkü, 1970'te
de Hazine zor duruma düşmüş, dış
ödemelerdengesı bozulmuştu. Bunun
üzerine işbaşındaki Demirel hüküme-
ti 1970 Ağustos'unda başta devalüas-
yon olmak üzere birdizi ekonomik ka-
rar almıştı. Ardındanda 12 Martaske-
n darbesi gelmişti.
Ekonomideki benzer durum 1977
Şubat'uıda da yaşanmıştı. Merkez Ban-
kası dö\iz transferlerini resmen durdur-
muştu. Ekonomi tıkanmıştı. Bu neden-
le ışbaşına gelen kjsa ömürlü hükü-
metler peş peşe beş istikrar programı
hazırlamak zorunda kalmışlardı.
1977'de Demirel hükümetinin "Enflas-
yona Karşı Mücadele PaketPni,
1978'de Ecevft'in "Yaptsai DeğişinT,
"Para Kredi Tedbirleri", "Ekono-
miyi Güçlendirme Programı" ızle-
mıştı. Bu dört program sanki Demirel
hükümetınce açıldanan 24 Ocak Ka-
rarlan'nın altyapısını oluşturmuştu.
Adalet Partisi azınlık hükümetince
alınan 24 Ocak Kararlan'nın siyasal ba-
şı Demirel, teknisyeni ise dönemin
Başbakanlık Müsteşan Özal'dı. Ama
kararlar Genelkurmay *ın da bilgisi al-
tında uygulamaya konulmuştu. Sanı-
nm Özal tarafindan 8 ve 30 Ocak 1980
tarihlerinde kararlann anlatılması için
komutanlara verilen brifingin anlamı
da buydu. Özal, brifıngden bir hafta
sonra Dünya Bankası Başkanı Mc Na-
mara'ya da bir mektup yazmıştı. Söz
konusu mektupta KlT'lerin zarar et-
mekten kurtanlarak serbest piyasa eko-
nomisine yönlendirileceği ve böylece
Türkiye delü ekonomik politikamn fel-
sefesinde yapısal değişikliğe gidilece-
ği anlatılıyordu. Çünkü söz konusu ka-
rarlann oluşumunda IMF'nin istekle-
ri, yabancı kuruluşlarla yapılan gizli pa-
zarlıklar, verilen taahhütlerin rolü bü-
yüktü. 24 Ocak öncesinde ekonomik
tıkanmayla dış borçlar da çok artmış-
tı. Akla gelen her kaynaktan borç ara-
nıyordu. Borç veren uluslararası kunı-
luşlann Türkiye'den isteğı hep aynıy-
dı: "Yatırımlara aynlan kaynaklar
azaltılmalı, kalkınma hızı düşürül-
meli... Devalüasyon yapılmalı, para
değeri gerçekçi olmalı. Enflasyon-
un yavaşlatılması için sıkı para po-
litikası uygulanmalı. KİTsorunu çö-
zümlenmeli. Kamu ve özcl sektörde
ücret artışlan denetime alınmalı."
24 Ocak Kararlan'yla başlayan sü-
reçte 12Eylürüngüvencesinde 1983'te
yapılan seçimle "darbe sivil görün-
tü kazandı." Ancak devletin küçül-
tülmesi savı birtürlû yaşama geçirile-
medi. Aksine devlet yaşamın her ala-
nına müdahale eder duruma getirildi.
Müdahalenin en az olduğu bir ortam-
da piyasa mekanizmasını etkin kılma
amacına da ulaşılamadı. Serbest bıra-
kılan faizler arttı. Risk yükseldi. Dur-
gunluk. enflasyon, fiyatlar artarken sa-
nayi üretimı, kapasite kullanımı, ücret-
lerdüştü; yatınmlarda gerileme sürdü.
Kaynak erozyonu açısından büyük
olumsuzlukJann yaşandığı bu dönem-
de KlT'ler aşama aşama özelleştirme-
ye hazırlandı. 20 Mayıs 1983'te yü-
rûrlüğe giren 60 sayılı KHK ile bazı dü-
zenlemelerin yanı sıra KlT'lenn ve
bağlı ortaklıklann tasfiyesi gündeme
getirildi. KİT sübvansiyonlan kaldı-
nldı, büyük zamlar yapıldı. KlT'lere
kendi fiyatlannı saptama yetkisi veril-
di. tstihdam düşürüldü.
KİT düşmanlığı
Sovyetler'de sosyalist sistemin çö-
küşüyle Türkiye'de KİT düşmanlığı
hızlandınlarak geliştirildi. Dünyada
"küreselleşme'' ve "değişim rüzgâr-
lan
TI
nın esmeye başladıgı bu dönem-
de kaynaklan zorlanan KtTJer gitgi-
de zarar etmeye başladılar. Özel ban-
kalardan yüksek faizle kredi almak zo-
runda kalan KlT'ler zarar eden kuru-
luşjar haline getirildiler.
3059 sayılı yasayla elektrikte, çay
(3092), tütün (3291) ve öğretimde (625)
devlet tekeli kaldınldı. 3291 sayılı ya-
sayla KlT'lerin tamamen ya da kıs-
men pay senetlerinin kıralanması işlet-
me hakkının devri ve tasfıye yöntem-
leriyle özelleştirilmelerine başlandı.
1994'te ise 4046 sayılı yasayla özelleş-
tirmenin kapsamı devletin tüm mal ve
varhklannı kapsayacak biçimde ge-
nişletildi. ÇEAŞ Türkiye'de birinci
"liberal dalga" diye tanımlanabile-
cek 1950'lerde kunjlmuşru. 80'lerde-
ki "ikinci liberal" dalgada ise tahrip
edildi. 50'lerle 80'lerdeki gelişmeler
arasında öyle büyük benzerlikler var
kı... Birçokçarpıklığınoluşmasınayol
açan köyden kente birinci göç dalga-
sı 1950'lerde, ikinci göc dalgası ise
1980'lerde ortaya çıktı.Iki dönemde
de antilaik yapılanma ve köktendinci-
lik yükselışe geçti.
Her iki dönemin başla-
nnda görece bolluk ya-
şandı. 1950'lerdeki üre-
tımde gerçek bir bolluk,
1980'lerdeki ise vitrinler-
deki bolluktur. 1950'de Ko-
re savaşının konjonktürel
etkisiyle bolluk ve pazar-
da genişleme olmuştu.
1980'lerde Güneydoğu
olaylan ve Körfez savaşı
yasandı. Bunlar her iki dö-
nemde de dış politikada
bağımlılığın ABD ağır-
lıklı göstergesiydi. Her iki
dönemde de liberal söy-
lemler popülerleşti, dev-
letçiliğe karşı sloganlar
yurtseveriik gibi algılandı. 50'lerde
radyo yaygmlaştı, demiryollan ihrnal
edilerek karayollanna ağırlık verildi.
1980'lerde otoban yapımına agırlık
verildi; ıletışim önem kazandı, medya
çeşitlenmesine illegal biçimde gidildı.
Bütün bunlar kuşkusuz pazar olanak-
lannın geliştirilmesi amacına yönelık-
ti. ÇEAŞ'ın Uzanlar'a tam bir ulufe gi-
bi verildiği 1993'e gelindığınde ise
Türkiye'de bırçok konuda tam bir be-
lirsizlik hüküm sürüyordu. Güneydo-
ğu kan gölüne dönmüştü. Sosyo eko-
nomik sonınlarbunaltıyordu. Toplumun
hemen her kesiminde yaşanan bunalım
neoliberallerin "değişim-dönüşüm"
sloganlanyla aşılamıyordu. Plansız-
programsız ekonomi politikalann
u
ça-
pul dürtûsü"yle uygulanması ve kö-
tü kaynak kullanımı sonucu ortaya çı-
kan "kaynak sorununu" gidermek
için verimJi kuruluşlara yönelindi. Da-
ha doğrusu verimli kuruluşlar peşkeş
çekilmeye başlandı. Bu kuruluşlann
başında da ÇEAŞ gelıyordu.
ÇEAŞ büyüyor
Yüzde altmış beşlık payı küçük or-
taklara ait ÇEAŞ, "sermayenin taba-
na yayılması amacına uygun olarak"
kuruluş amaçlan doğrultusunda baraj-
laryapıyordu. Seyhan'dan sonra Sır, Ka-
dıncık-1, Kadıncık-2, Mersin Termik
santralının yanısıra ürettiğı toplam
enerjiye eşıt eneıji üretecek Berke Ba-
rajı'nın yapımına ginşiyordu. Üretti-
ği enerjiyle sanayinin
kalkınmasına katkıda
bulunuyor, bu aradaor-
taklanna da yüzde yüz
yirmi beşlere varan kâr
paylan dağıtıyordu.
Pay senetleri en değer-
lı senetlerden sayılı-
yordu. Birçok göster-
gede ibrenin kırmızıyı
gösterdıği 1980'lerin
sonunda ÇEAŞ dünya
capında ekonomi ve fi-
nans çevrelerinde iti-
barlı yerini koruyordu.
Çünkü, artık Seyhan
ve Ceyhan akjyor. Çu-
kurovalılar bakmıyor-
du. Akan sudan sürek-
li olarak enerji üretiliyordu.
Enerji sektörü, ülke ekonomisınin
şah daman olması kadar, aynı zaman-
da para da demekti. Dünyada pay se-
netleri itibar gören birkaç şirketten bi-
ri ÇEAŞ'tı. Şubat 1996 verilerine gö-
re ayda üç trilyonluk kazanç getiren bir
işlermeydı, şirketti...
lşte bu şirket sanki zarar ediyormuş
gibi, "zarar ettikleri için satışa çıka-
rılan" KlT'lerin arasında değerlendı-
rilıp "daha verimli duruma getiril-
mesi için özelleştirmek" gibi saçma-
sapan gerekçelerle Uzanlar'a yok pa-
hasına verildi. Uzanlar da sermayesı
yumurta olan ÇEAŞ'ı omlet yapmak-
tan çekinmediler..
SÜRECEK
Şirket sanki zarar
ediyormuş gibi,
"zarar ettikleri için
satışa çıkanlan"
KÎT'lerin arasında
değerlendirilip
"daha verimli
duruma getirilmesi
için özelleştirmek"
gibi saçmasapan
gerekçelerle
Uzanlar'a yok
pahasma verildi.
D O Ğ A N AKIN / ESRA YENER
Vergiden kaçan kesimler, yasal boşluk ve olanaklan değerlendiriyor , ,--/<,
i
Kayıt dışı, sistemin eseri
SORU: Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altma
alma veya vergi tabanını genişletrne
programı için gelir idaresinin sizce hedef
alması gereken sektörleri sayarak
-örneğin inşaat finans gibi- analiz yapar
mısınız? Bu konuda uygulanabilir
önlemler neler olabilir?
tLHAN KESİCt: Kayıt dışı ekono-
mının neredeyse milli gelir rakamını
aşacak boyutlarda olduğu yaklaşımla-
n var. Türkiye'deki kayıt dışı ekono-
mi zannedildıgı kadar yüksek değildir.
Milli gelirin yüzde 8'i ile yüzde 10'u
civanndadır. Rakamsal olarak da yak-
laşık lOmilyardolarile 15 milyardo-
lar arasındadır. Ama burada daha zi-
yade kastedilen vergi dışı ekonomidir.
Türkiye'deki vergi yükünün düşüklü-
ğü, kayıtlara girmeyen birekonominin
varlığının gerekçesi olarak gösterile-
bilir. Milli gelir hesaplanyla bakıldı-
ğında kayıt dışı ekonomi çok yüksek
boyutlarda değildir.
Türkiye'de vergi dışı
büyük bir ticari faali-
yet vardır. Diyelimki
15 milyardolarlık ka-
yıt dışı ekonomiyli ka-
yıt içine aldınız ve yüz-
de 20 gibi bir vergi uy-
guladıruz. 3 milyardo-
lar gibi bir vergi geli-
n çıkmaktadrr. Bu çok
yüksek bir rakamdır.
Türkiye'nin bütün ku-
rumlanndan toplanan
vergi 1 milyar dolar
civanndadır. Kayıt dı-
SARACOĞLU:
Kayıt dışı
ekonomiyi kayda
almak için vergi
idaresinin
kullanması
gereken birinci
araç bankacılık
sistemidir.
şı ekonomiyi 15 milyar dolar olarak ka-
bul etsek ve yüzde 10 oranında vergi-
ye tabi tutsak, Türkiye'nin bir yılda
topladığı toplam kurumlar vergisini
aşar. Bu bakamdan kayıt dışı ekono-
mik 1-2 milyar dolar civannda bir ver-
gi kaybına neden olmaktadır. Aynca re-
kabeti bozan bir duruma gelmektedir.
En belirgin kayıt dışı ekonomi inşa-
at ve tekstil sektörlerinde vardır.
ZEKERtYA TEIVÜZEL: Kayıt dışı
ekonominin kayıt altına alınması ile
vergi tabanının genişletilmesi için;
a- Vergi yasalannın tam ve eksiksiz
olarak uygulanması ile uygulamala-
nnda çağdaş denetim yöntemlerinden
yararlanılarak denetlenmesinin,
b- Vergilendirilebilirgelirkavramt-
nın yeniden tanımlanmasının zorunlu
olduğunu düşünüyoruz.
Vergi yasalannın tam ve eksiksiz
olarak uygulanmasını engelleyen ne-
denlerin başında gelir idaresinin çağ-
daş biryapıya kavuşturulamaması, pc-
sonel istihdamında kariyer ve liyakat
ilkelerinden gitgide uzaklaşılması, ça-
hşma koşullan ile ücret rejiminin ye-
tersizlikleri gelmektedir.
Geçen 3 yıl içerisinde vergi tabanı-
nın genişletilmesi ve vergi denetimi
konusunda gösterilen çabalara ömek
olarak herkese bir vergi numarasının
venlmesi çalışmalan gösterilmiş \e
11 milyon yurttaşın vergi numarası al-
dığı ve bu saymın da 1996 yılında 20
milyon kişiye ulaşacağı ilan edilmiş-
tir.
Ancak bu çalışmalar kamuoyunu al-
datmanın ötesinde bir sonuç verme-
miştir ve vermesi de bu yasal düzen-
lemelerçerçevesinde beklenmemelıdır.
Çünkü 1995 yılı mart ayında gerçek
usulde gelir vergısı be-
yannamesi veren ver-
gi yükümlüsü sayısı
1.859.082'dir. Bu ra-
kam 1994'te
1.865.253,1993'te de
1.919.4.
Görüldüğü gibi tek
vergi numarası ile be-
yanname veren yü-
kümlü sayısı artma-
mıştır. Aksine yüküm-
lü sayısında azalma ol-
muştur.
Aynı dönemde götü-
^^••^•^ rü vergi yükümlüleri-
nin sayısı da 1.010.778'den954.319'a
gerilemiştir.
Kurumlar Vergisi yükümlülerinin
sayısı ise 1995'te 280.393 olmuştur.
Buna göre vergi dairelerine vergi
ödeyen vergi yükümlüsü sayısı topla-
mı 3.093.000 dolayında kalmaktadır.
Bu durumda tek vergi numarası ve-
rilen 11 milyon vergi yükümlüsünün
ne olduğu sonısunun yanıtlanması ge-
rekmektedir.
Vergi numarası yetersiz
Maliye Bakanlığı'nın yaptığı çalış-
ma daha önce muhtasar beyannamele-
re eklı bordrolarda numarasız olarak yer
alan ücretlilere bir numara vermekten
ibaret kalmıştır. Vergi reformu olarak
sunulan uygulama mevcut şekliyle ver-
gi gelirlerini arttırmaya riiçbir etkisi
olmayacak bir uygulamadır.
Maliye Bakanlığı'nın faal olmayan
yükümlüleri de kapsayan ve vergı ida-
resinin boyutlannı aşan, herkese bir
vergi numarası uygulaması çağdaş ül-
kelerde "yurttaşlık numarası" ya da
"sosyal güvenlik numarası" olarak uy-
guJanmaktadır. Nitekım bizde de MER-
NİS projesı ile herkese bir yurttaşlık
numarası verilmesi çalışmalan Içişle-
ri Bakanhğı Nüfûs fşleri Genel Müdür-
lüğü'nde sürdürülmektedir. Bu neden-
le yapılması gereken bu projenin bir an
önce sonuçlandınlarak herkese bir
"yurttaşlık numarası" verilmesi ve
bu numaramn da ekonomik ve sosyal
yaşamın birçok alanında (vergi, tapu.
banka, sosyal güvenlik. yurtdışı seya-
hat, taşıt sicilleri ve her türlü sicilde)
kullanılmaya başlatılmasıdır. Buralar-
dan elde edilen bilgilerle vergilendir-
me bilgilerinin çapraz denetim yön-
temleriyle denetlenmesi suretiyle de
etkili bir vergilendirme sağlanmalıdır.
Gelir kavramı sorgulanmalı
Bu alanda etkinlik sağlamanm birdi-
ğer koşulu da vergilendirilebilir gelir
kavramının yeniden tanımlanma zo-
runluluğudur. Bu tanımın yeniden ya-
pılarak vergilendirilebilir gelirin be-
lirlenmesinde gelirin değişımi olan
harcama ya da varlıklann da kullanıl-
masınaderhal başlanılmalıdır. Bunun
için gerekli yasa) değişiklilderyapılın-
caya kadar VUK 30/7 ve KDV Kanu-
nu 9'2 maddelere işlerlik kazandınlma-
sı da oldukça önemli sonuçlar sağla-
yabilir. Böylece de etkin vergilendir-
me; belli sektörlerin üzerine gitmek
yerine vergilendirme olgusunu bir bü-
tün olarak ele almak vergı yönetimi
ve vergi denetimi ile vergi yargısmı
çağdaş bir yapıya kavuşturmak, yü-
kümlülerin vergi yüklerini ağırlaştır-
madan, vergilendirilebilir geliri yeni-
den tanımlayarak vergi tabanını yay-
gınlaştırarak sağlanabilır.
ONUR KLMBARACIBAŞI: Kayıt
dışı ekonominin üzerinegitmedeki en
etkili yöntem, bı$ekonomiyi denetle-
yecek mekanizmayı oluşturmaktır. De-
netim kayıt dışı çalışmayı zorlaştınr. Bu
sadece 1-2 ana sektör içim geçerli de-
ğildir. Kayıt dışı ekonomi en belirgin,
hizmet sektöründe, dövizle kiralanan
mallann oluşturduğu sistemde var.
Gayrimenkullerden vergi alınmıyor.
Bavul ticareti en önemli örnek. Bura-
da sektör ayırmadan, hepsinin üzeri-
ne gitmek gerekiyor. Bu mümkündür.
Türkiye'deki sanayi kuruluşlannın
gelirlerinin kazançlannın neredeyse
yandan fazlası rant. Büyük ölçûde rant
sonucu ortaya çıkıyorsa, bu çok garip
bir sonuç doğuruyor. Demek ki üretim-
den, yatınmdan değil, mali piyasada-
ki boşluklan kullanarak kazanç sağlı-
yor sanayici. Kazançlannı, repoda, ha-
zine bonosunda değer-
lendinyorlar. Devlet-
de buna olanak sağlı-
yor. Iç borçlanmadan
vergi almıyor. Bütün
bunlar rant geliri elde
etmek için tahrik edi-
yorinsanlan. Tabii yahnm, üretimaza-
lıyor. Ancak girişimincinin yaptığı tüm
hatalann yükünü toplum taşıyor.
Bütün bunlan denetim altına almak
gerekiyor. Bu niye yapılmıyor? Çün-
kü yaptınlmıyor. Gümrük birliğine gi-
rişte ortaya çıkan engelemeler de bu-
nun en önemli göstergesi. Birtakım ki-
şileraçıktan kazançlannı engellenme-
mesi için lobi yürüttüler.
NECATİ ÖZFIRAT: Kamu finans-
man açıklannın kapatılması konusun-
da yöntem arayışlan, mal ve hizmet üre-
timine konu olmasına rağmen kayda
bağlanamayan ekonomik faaliyetler
olarak tanımladığımız kayıtdışı ekono-
miyi ve onun büyüklüğü konusunda-
ki tartışmalan, haklı olarak sürekli
gündemde tutmaktadır.
1985-1994'ü kapsayan on yıllık sü-
rede yapılan vergi denetımlerinde bu-
lunan matrah farkı yüzde 65'tir. Bu
her 165 liralık vergi matrahının 100 li-
ra olarak gösterilmesi anlamına gelmek-
te ve vergi kayıp ve kaçağının boyut-
lan konusunda önemli ıpuçlan ver-
mektedir. Vergi kayıp ve kaçağını gös-
teren bir diğer gösterge, efektif katma
değer vergısı (KDV) oranıdır. 1991 yı-
lında tanm sektöründe ağırlıklı kanu-
ni KDV oranı yüzde 6.5 iken, fiilı KDV
oranı yüzde 1.8 olarak hesaplanmak-
tadır. Hizmetler ve sanayi sektörlenn-
de yüzde 12'lik kanuni KDV oranına
karşılık, fıili KDV oranı hizmetler sek-
törü için yüzde 4.7, sanayi sektörü için
ise yüzde 9.6'dır.
Kayıt dışı gözardı edflemez
Gelir üzerinden alınan vergilerin fı-
ili vergi yüklerine baktığımızda ise,
1993 yılında tahakkuk bazında yüzde
11 civannda olduğu görülmektedir.
Söz konusu oran tanm kesiminde yüz-
de 2.7, tanm dışı ücret ve maaş gelir-
lerinde yüzde 16.9, kira gelirlerinde
yüzde 0.4, faiz gelirlennde yüzde 5.9
ve nihayet tanm dışı diğer faktör ge-
lirlerinde ise yüzde 11.3'tür. Türki-
ye'dekayıtdışı ekonominin boyutlan gö-
zardı edilemez ölçektedir ve gelir da-
KOMİLİ: Tanmda, hizmet sektöründe, bazı
serbest mesleklerde faaliyetin önemli bir
bölümü kayıt dışı cereyan etmektedir.
* vergi denetimlerinin etkin hale ge-
tirilmesi ve bu amaçla denetim birim-
lerinin tek çatı altinda toplanması,
* herkese tek vergi numarası veril-
mesi ve mükellefin bütün işlemleri-
nin bu numara altında izlenmesi,
* vergi kanunlannda olan ıstisna ve
muafiyetlerin asganye ındırilmesı,
* belge düzenıni olumsuz yönde et-
kileyen götürii vergılendirmenın böl-
gesel ve sektörel olarak daraltılması,
* gelir vergısine götürii vergı nite-
liği kazandıran hayat standardı uygu-
lamasına, vergi sısteminde arzu edilen
kayıt düzenı ve denetim etkinlıği sağ-
landıktan sonra son venlmesı. Herke-
se vergı numarası verilmesi uygula-
ması 1995'ın ikinci yansındabaşlatıl-
mıştır.
GB'ye uyumda gerekler
Gümrük birliğine uyum çerçevesin-
de çıkartılan son ithalat ve ihracat re-
jimi kararlan ile ihracat ve ithalat ya-
pabilmek için vergi numarası sahibi
olma zorunluğu getirilmiştir.
Kayıtdışının büyümesinde etkili fak-
törlerden bırisi. kamunun getirdiği sı-
nırlamalar ve vergi oranlannın yük-
sekliğidir. Aynca, çalışanlara yönelik
olarak işverenlerin sosyal güvenlik
primleri, zorunlu tasarmf kesintıleri
ve konut edındirme yardımı gibi yü-
kümlülüklen de bu kesımın büyüme-
sinde etkili olmaktadır. Bu gelişme-
ler sağlandıkça, vergi oranlannın ted-
ricen ındirilmesinin kayıtdışı ekonomi-
nin küçültülmesinde önemli rol oyna-
yacağına inanıyorum.
HALtS KOMtLİ:
Kayıt dışı ekonominin
kayıt altına alınması, sa-
dece "polisiye" bir ça-
lışma olarak değil, "ik-
tisadi rasyoneİJeri de
olan" bir çalışma olarak
ğılımın bozulmasında önemli rolü olan
birolgudur. Vll. Plan'da kayıtdışı eko-
nominin vergi kapsamına alınması,
üzerinde en çok durulan konulardan bi-
risi olmuş ve vergi politikasının temel
amacı olarak tanımlanmıştır. Plan dö-
neminde kayıtdışılığın asgari seviye-
ye indirilebilmesi için şu tedbirlerin
alınması öngörülmüştür.
* vergi idaresinin yapılandmlarak
bölge bazında teşkilatlandınlması ve
otomasyonunun sağlanması,
YILLAR İTİBARIYLA VERGİ GELİRLERİNİN
1990
1991
1992
1993
1994
1995
DAGILIMI
Dolaylı vergiler
21 trilyon 741 milyar
37 trilyon 549 milyar
70 trilyon 209 milyar
135 trilyon 949 milyar
304 trilyon 278 mityar
653 trilyon 539 milyar
Dolaysız vergiler
(Gelir-kurumlar)
23 trilyon 657 milyar
41 trilyon 94 milyar
71 trilyon 393 milyar
128 trilyon 324 milyar
283 trilyon 813 milyar
432 trityon 461 milyar
YILLAR İTİBARIYLA BUTÇE GELİRLERİ VE
BÜTÇE İÇİNDEKİ VERGİ GELİRLERİNİN PAYI
YILLAR İTİBARIYLA BUTÇE HARCAMALARI VE
BÜTÇE ACIĞI
Bütçe gelirleri
(TL)
Vergi gelirleri
1990 56 trilyon 573 milyar
1991 99 trilyon 747 milyar
1992 174 trilyon 224 milyar
1993 351 trilyon 392 milyar
1994 753 trityon 440 milyar
1995 1 katrityon 404 trilyon
45 trilyon 399 milyar
78 trilyon 643 milyar
141 trilyon 602 milyar
264 trilyon 273 milyar
588 trilyon 91 milyar
1 katrilyon 86 trilyon
1990
1991
1992
1993
1994
1995
Bütçe harcamalan
fTL)
68 trilyon 527 milyar
130 trilyon 263 milyar
221 trilyon 658 milyar
485 trilyon 249 milyar
899 trilyon 375 milyar
1 katrilyon 720 milyar
Bütçe açığı
11 trilyon 954 milyar
33 trilyon 516 milyar
47 trilyon 434 milyar
133 trilyon 857 milyar
145 trilyon 935 milyar
316 trilyon 576 milyar
NOT:
Hükümet, 1994 yılında iç
borçlanma amacıyla çıkarılan
tahvil ve bonolar ile repo ve
mevduat faizlerinden sağlanan
gelirlerden vergi kesilmesi
uygulamasını kaldırdı.
ele almmalıdır. Burada temel prensip,
sınırlı sayıda vergi mükellefinden yük-
sek oranlı vergi almak değil, nispeten
düşük oranlı vergıyı yaygın olarak uy-
gulayabilmek ve bunu caydıncı bir ce-
za mekanizmasıyla desteklemek ol-
malıdır. Yani kayıt dışı kalmanın, ver-
gi kaçırmanın riskini arttırmak gerek-
mektedir. Zorunlu sigorta ödemeleri,
zorunlutasarruf, konut edindirme yar-
dımı ve damga vergisi ile alındığında,
ücretler üzerinde ağır bir "istihdam
vergisi" yükü oluşmakta ve bu da ka-
yıtdışı ekonomiyi beslemektedir. Ka-
yıt dışı ekonomide ölçek önemli bir
faktördür. tşletmeler büyüdükçe kayıt
dışmda kalmalan zorlaşmaktadır. Fir-
malann ya da şahıslann vergi mükel-
lefi olarak kayıtlı olmalan başka,
faaliyetlerini kayıt altında sürdürmeleri
başka şeydir. Tanmda, hizmet sek-
töründe, bazı serbest mesleklerde
faaliyetin önemli bir bölümü kayıt dışı
cereyan etmektedir.
SÜRECEK