29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞU3AT1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Iran Ulusal Direniş Konseyi, öldürülenlerden birinin kendi üyesi, diğerininse sempatizan olduğıınu açıkladı Iki Irank Aksaray'da ölü bulımdu Moradi'nin vücodunda4 kurşun >arası bulımdu. Juadem'in hamik oldu- ğu öne sürülüyor. tstanbul Haber Servisi - Aksaray'da biri kadın 2 iranlı 15 gunlüğüne kiraladıklan dairede kurşunla- narak öldürülmüş bulundu. Iran'daki rejime muha- lif gruplardan Iran Ulusal Direniş Konseyi adlı ör- güt, öldürülenlerden birinin kendi üyesi, diğerinin ise sempatizanı olduğunu açıkladı. Yusufbaşa Millet Caddesi 21 numarada bulunan Hale Apartmanı'nın 5. katındaki 7 numarada bulu- nan dairenın ışıklannın gündüz olmasına karşın yan- masından şüphelenen apartman sakınlerinin ihba- nyla olay yerine gelen güvenlik güçleri içeri girdi- ler. Dairenin içınde üzennden Iran makamlannca verilmiş pasaportçıkan AbdülABiVloradi ve Iran kö- kenli Fransız yurttaşı olduğunu gösterir Makiem Jovvkarep Juadenı (37) adına düzenlenmiş pasaport olan kadın cesediyle karşılaştılar. Moradi ve Ju- adem'in daireyi kiralarken kendılennı kardeş olarak tanıttıkları öğrenildi. Yapılan incelemede, Mora- di'nin göğsünden, karnından ve vücudunun diğer yerlerinden 4 kurşunla, Juadem'in ise başından tek kurşunla öldüğü belirlendi. Olay yerinde yapılan araştırmalarda ise, birçanta içinde 7 bin 100 mark, banka çekleri, Farsça yazılı belgeler, 2 cep telefonu ve 9 adet 9 milimetre çaplı tabancayaait boş kovan bulundu. Hamileolduğu öne sürülen Juadem'in, Türkiye'ye kısa bir süre önce gi- riş yaptığı, Moradi'nin ise uzun süredır Türkiye'de olduğu öğrenildi. ffadelerine başvurulan 6 katlı Ha- le Apartmanı'nın diğer sakınleri, tanıyacak kadar görüşmedikleri Moradi ve Juadem'in dairesinden önceki akşam saat 21.00 ile 22.30 arasında bazı ses- ler geldiğini söylediler. Cinayetin ortaya çıkması üzerine Hale Apartma- nı'nın 5. katındaki daire, Istanbul Emniyet Müdür- lüğü'ne bağlı Terörle Mücadele. Narkotik. Yabancı- lar ve Asayiş Şubesi'ne bağlı ekiplerin giriş-çıkışla- nna sahne oldu. Narkotik Şube Müdürlüğü'ne bağ- lı ekiplerce dairede yapılan araştırmalarda, herhan- gi bir uyuşturucu maddeye rastlanmadı. Yetkililer, olayla ılgili soruşturmanın devam ettiğinı bildirdi. I- rak'ta üslenen Halkın Mücahitleri şrubuna bağlı olan Iran Ulusal Direniş Konseyi'nin ajanslara fakslanan açıklamasında, öldürülen İcadının Zehra Racabi adlı üyeleri, Abdül Ali Moradi'nin ise örgütlerinin sem- patizanı olduğu belirtildi. TCDD UYARISI: Kııruma acil kaynak gerekli ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Devlet DemırYollan'nın(TCDD)yenıdenyapılandı- nlması içın bir çalışma yürüten Ingıliz Booz- Alen and Hamılton fırması, kurumda ticaret kurailan>laçalışan sorumlu biryöneticı bulun- madığını bildirildi. TCDD'nin acil kaynak ge- reksinimı olduğuna da dıkkat çeken firma, ye- ni bir TCDD yasası hazırlanmasını istedi. TCDD'nin yeniden yapılanması konusunda danışmanlık hızmetı veren tngilız Booz-Alen andflamılton firması tarafından hazırlanan ra- porda, kurumun ancak devlet desteğıyle çalı- şabıldığı belırtılırken hükümetın mevcut mali desteğini kısa \e orta vadede sürdürebilmesı- nin olanaksız olduğu görüşüne yer verildi. Ra- porda. TCDD'nin mevcut altyapı yatırun har- camaları, görev zaran alacaklan ıle ertelenen gelır vergisı kesıntıleri ve sosyal güvenlik pnmleri nedeniyle büyük miktarda mali trans- fere gereksinımi olduğuna dikkat çekildi. Raporda, TCDD'nin demiryolu faalıyetle- nnden doğan zarannın, arttığı belirtilerek ku- rumun dığer mali ve altyapı sorunlan da şöy- le. -1994 yılıdönem zaran 25.4 trihon lira. Top- lam hizmet sanşı geiirierinin iki mislinden faz- la. - Faaliyet geiirierinin ancak yüzde 54'lük kısmı demiryolu işletmecilığınden sağlanırken malıyetlennın yüzde 85'ı demiryolu faalıyet- lenne ilışkm. - Hatiann büyük bir bölümündeki faaliyet- ler. calışan trenterin maiiyetini karşıiamaktan uzak kaldığı için, altyapı yenileme yannmlan için de kaynak ihtivacı doğuyor. - Gelırlen 1990-'l 994 döneminde gerçek an- lamda yüzde 33 oranında azalmış, fiyat artış- lan ise gerek pıyasa koşullan gerekse hükûmet uygulamalan nedeniyle sınırlı düzeyde yapıla- bilmış. METEOROLOjt ~ Soğuk hava yeniden geliyor Haber Merkezi - Şeker Bayramı'nın ilk gü- nü ıuınarak bahara gınlmış izlenimıni veren havalar yeniden soğumaya başlıyor. Yurdun ba- tı kesırnleri bugünden itibaren, Orta Akdenız ve Balkanlar üzennden gelen yağışlı hava küt- lesınin etkısı altına gırecek. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada. yağışlann bugûn akşama kadar Marmara, Ege. Batı Akdeniz. lç Anadolu'nun batısı ve Batı Karadenız bölgelennde etkilı ola- cağı bildirildi. Batı kesımlerinde şiddetli lodos ve fırtına ıle başlayacak olan yağış, özellikle Marmara ve Ege bölgelennde etkili ve sürek- lı, sağanak ve gökgürültülü sağanak şeklınde görülecek. Hava sıcakJıklan yağış alan yerler- de bıraz azalacak, yurdun orta ve doğu kesim- lennde ise değişmeyecek. Yann Doğu Karadenız ile Doğu ve Güney- doğu Anadolu'nun doğusu dışında tüm yurtta hava >ağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun batı kesirnlerinde hıssedilirderecede azalırken, Marmara, Ege, Akdeniz, lç Anadolu ve Batı Karadenız'de yağışlar etkili ve sürekli olacak. Güneşli hava ve bedava otobüsten yararianan on binler kentin meydanlanna iniyor. (UCUR GÜN Y L'Z > Varoşiarmcydanhm işgaletti Çeşit çeşitşivesiyleçok renkli bir kalabalık, bayram- dan önce kunılan, ancak tatile karşın hızını kesme- yen işportatezgâhlannın etrafında dotaıupduruyor. EMtNÖZCAN Meydanın ortasında bir çadır... Yoğun bir uğultu... Ağır bir koku... Ve tam bir insan seli... Tezgâhlar, arabalar, çığırtkanlar ve meydandan ara sokaklara, arka sokaklara akan binlerce ınsan... Burası Eminönü Meydanı. Üstelık bayram günü... Arkadaşlann aktardığına göre Ka- dıköy ve Usküdar meydanlan da pek farklı değil... Kısaca, bayram tatıli nedeniyle boşalan meydanlan, bay- ramı fırsat bilen varoşlar fethetmiş... OraJ Çahşlar'ın deyişiyle: "Mao'- nun teorisini Refah gerçekleştirmiş ve kırlann varoşlardan başlatnğj ku- şatma, kentierin fethiyie son bulmuş dunımda." Güneşli hava ve bedava otobüsten yararianan onbinler, akın akın ken- tın meydanlanna iniyor. Yaşlısı gen- cı, kadını kızı, çoluğu çocuğuyla on- binlerce insan... Kimi başörtülü, ki- mi değil. Sakallısı da var, tıraşlısı da. Kimi kot pantolonlu, kimi bayram- Iığını giymiş... Ve çeşit çeşit şivesiy- le çok renkli bir kalabalık, bayram- dan önce kurulan, ancak tatile karşın hızını kesmeyen işporta tezgâhlan- nm etraftnda dolanıp duruyor. Tezgâhlarda ne ararsan var. Ken- di söylemleriyle. kimi "çekirdeksiz muz" satıyor. kimi "sfir Idlometre pardûse—'' Bazılan vatandaşı, "tma- lata gei, ordnak gel!"diyerek kazak aimaya çağınyor, bazılan "I50*ye bunlar 150'ye" diyerek gömlek al- maya .. "Güzele neyakışmaz" diyen kolonya ve parfüm satıcısının sesine, köfte-ekmek satan arabadan yükse- len ağır koku kanşıyor. Meydanı, ara sokaklan dolduran renkli kalabalık oldukça ürkek ve te- laşlı... Çoğunun, yürüyüşünden, ko- nuşmasından ve tavırlanndan, bura- lara "yabancı" olduğu açıkça görü- lüyor... Kımı "maaik" el ele dolaşı- yor, kimi hısım akraba, konu komşu, kabile halınde, omuzomuza kalaba- lığı yarma telaşında. Pek belli etme- seler de çoğunun biribirlerini "kay- betmemek" için yoğun bir çaba har- cadıklan belli. Elinden tuttuğu kızı- na, "Buban nerdc?" diye soran ka- dının yüzünde de Yeni Cami hopar- löründen duyulan "7 vaşlannda, Se- lim adında, mavi mondu bir çocuk bulunmuşrur" diyen sesın titreşim- lerinde de bu korku var. Bazan bir köşe başında, bazan bir işporta tezgâhının yanında öbekle- nen gruplara da sıkça rastlanıyor. Bunlar ya ayn semtlerde oturan hemşenler ya da henüz biribirlerini ziyaret fırsatı bulamamış akrabalar. Önce sanlıp öpüşerek bayramlaşılı- yor. ardından hal hatır sormalar ge- liyor. Sohbeti uzatanlannsa. uzun za- mandır görüşmedikleri anlaşılıyor. Kalabalık yüzünden, topluluğun devinimi oldukça yavaş. Zaman :a- man insanlar adım atmaJtta bile Zi,>r- lanıyor. Varoşlann tenha sokakların- da yürümeye alışmış insanlar, sılça çarpışıyor. Kalabalığa kanşmış :u- ristler ise iki ayn göriinümde. Bazı- lan, bu "akıl almaz" kalabalık ve j;ö- rüntünün nedenini ka\Tamaya çalışı- yor. Bazılan da kalabalığa uymuş, tezgâhlara bakarak dolaşıyor... Biraz sonra gün devrilecek ve Eminönü'ndeki bu yavaş devınim gi- derek hız kazanacak. llkin akıntımn yönü otobüs duraklanna kayacak. ar- dından otobüsler arasında bir koşuş- turma başlayacak. Onbinler, tıpkı meydandaki gibi birbirlerini kaybet- meme telaşıyla otobüslere doluşa- cak ve şairin dediği gibi meydandan varoşlara doğru "sesler elenecek." Önce arka sokaklarda, sonra mey- danda tezgâhlar toplanacak ve Emi- nönü onbinlerin bıraktıklan çöple başbasa, sessizliğegömülecek. Ken- tin diğer meydanlan da... Derken bayram bitecek, ancak meydanlann işgali "bir bayranıük" olarak kalmayacak. Varoşlar hafta sonlan yine Eminönü'ne akacak ve her hafta biraz daha kalabalıklaşa- rak, bir sonraki bayramda gerçekleş- tınlecek yeni ıstilaya hazırlanacak. Nereye kadar? Varoşta yaşayanlar kentlileşinceye kadar. Avrasya feribotunun başmühendisi Ahmet Atik, üç günlük eylem süresince gemide yaşadıklannı anlattı Korku dolu saatler unutubnayacak LEYLA TAVŞANOĞLU Üç buçuk gün süreyle Çeçen direnişçılere destek veren bır grup teröristin elinde rehıne kalan Avras- ya gemisinın başmühendisi Ahmet Atik, nıhayet Is- tanbul'a, evine öndü. Yaşadıklan tehlikeli saatlere karşın geminin sahibı şirketin yöneticilerinin kaptan dışında öbür çalışanlara hiç ilgi göstermemesinden yakınan başmühendis Atik, görevinden istifa etti. Bir süre dinleneceğini, nerede olursa iş bulabilece- ğinı söyleyen Atik'le üç buçuk gün boyunca gemi- de neler yaşandığını konuştuk. Olaydan sonra ilk kez Türk basınına konuşan Atik'in ağzından Avrasya macerasını dinledik. Atik söze şöylebaşladr "Avrasya feribotu, 16ocaksahTrabzon'danSoçi'ye akşam 7-8 gibi hareket edecekti. Akşam 18.00 sula- ruıda kamaramda ikinci nıakinistlt biriikte otunı- yorduk. O sırada geminin patronlanndan, Istan- bui'dan gelmiş olan Atilla Bey, telaşla kamara\r a gi- rerek 'Gemiyi silahlı kişiler bastı" dedi. Hemen ka- pıyı içeriden kilitleverek, içeri yatak odası taraûna geçtik." Uzun bir süre dışan çıkmadıklannı, ancak bir ge- micinin kapıyı vurması üzerine gelenlere cevap ver- Jıklerini söyleyen Atik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kapıdaki gemki Basri'ydi. Korkmamamızı. ka- pıyı açmamı/ı sö>1üyordu. Artık kapm açnıak zorun- dâ kaldık. Kaptanı, herkcsi yakaiadılar,diyedüşünü- yorduk. Dışan çıktığımızda bir de baktık karşuıuz- da silahü, yüzleri nıaskeli iki terörist Yanlannda da bizini gemici Basri. Elim avağını boşandL İnsan, ha- Irvle çok korkuyor. Yüzüm herhalde bembeyaz ol- muştu." Başmühendıs Atik daha önceki saatlere dönerek kamarada kaldıklan süre içinde birkaç el silah sesi duyulduğunu, ardından da Trabzon Emniyet Müdür Muavinı'nin megafonla teröristlere teslim olmalan A tik, yaşadıklan tehlikeli saatlere karşın şirket yöneticilerinin kaptan dışında diğer çahşanlarla hiç ilgilenmediklerinden yakınarak görevinden istifa etti. Baskının ilk dakikalannı anlatırken "Karşımda silahlı, yüzleri maskeli iki terörist vardı. İnsan çok korkuyor. Yüzüm herhalde bembeyaz olmuştu" diyen Atik, arabuluculuk yapan Selim isimli kişiyle hiç karşılaşmadığını söylüyor çağnsında bulunduklannı soylüyor. Ama teröristle- rin buna ne yanıt verdiklerini duyamadıklannı belir- tiyor. Atik, kamara kapısında daha sonraki gelişmeleri şu cümlelerle anlatıyor: "Maskeüşahıslardan birisi, Korkmayın, korkacak bir şey yok' deyince "Bu şartlar altında korkmamak mümkün değil' cevabını verdim. Bunun üzerine mas- keli şahıs, 'Aaa, bu Türkmüş', diye şaşkınlığmı belirt- ti Ben, 'Tabii ki Türküz. 68 mürettebattan sadece iki- si Rus'. dedim. Bunu öğrenince pek memnun oldu- lar. Maskeli şabıs o sırada aoldı: 'Biz Türklere hiçbir şey yapmayacağız. Burnunu- zu dahi kanatmayacağız. Bizim tek isteğimiz gemi- nin bir an önce nhtımdan açılması. Makineleri bir an önce çahştınn, hareket edelim.' Adamlan toplayip makine dairesine indim. Terö- ristler bu defa, 'Makineleri yanm saat, bir saat için- de çalıştırmazsanız burada hep biriikte havaya uça- nz' diye de bir tehdit sa>urduJar. Bir de sık sik. 'Biz buraya şehit olmaya geldik' dryorlardı. Makine dairesinde çalışıyoruz, ama herkesin sinir- leri laçka olmuş. Anahtan tufup somonu sıkamıyor- lar. Biz makinclerlc uğraşırken aşağı birkaç somun ekmekyolladılar. Ardından da, "Yemekpişiyor. Onu da gönderecegız' haberi gelincebiraz rahadadık. Ge- mi gece 21.00 civ-annda harekete hazırdı. 21 JO'da kı- yidan aynldık. Bir de bakbk ki rotamjz Jsîajıbul'a. Bunun üzerine sevindik. Soçi yerine tstanbul'a gh- mek bizim için daha iyi." Atik'ın başmühendis ola- rak makine dairesinde işi bitmişti, ama tedirginlik- ten yukan çıkamıyordu. O sırada bütün çalışanlann gemi içinde istediklen yere gidebilecekleri duyuru- lunca rahatladı, yukan çıktı. Ama bu sefer aldığı ha- ber iç açıcı değildi: "Teröristlerin bütün Türk ve Rus yolculan yukan- daki kafeteryaya topladıklannı öğrendik. Ama kadın- larla erkekleri ayn ayn yerlereoturtmuşlar. Zaten biz başlangıçta duyamamıştık, ama Trabzon Emniyet Müdür Muavini megafonla anons yaparken, gemiden sürekli 'Allahüekber' sesleri yükseliyonnuş. Bu iki olay ı birieştirince gemiyi kâçıranlann önce Hizbullahçılar ya da aşın dinci başka bir örgütün ûyeferi olduklannı diişündük. Çeçenya'ya destek ve- ren terörisder olduklan akhmızın ucundan bile geç- miyordu." Gemiden telefon bağlantısı kurmalan da olanak- sızdı. Ailelerine haber veremiyorlardı. Çünkü iki cep telefonundan birisini teröristler almıştı, öbürünün de pili bitmişti. Kaptanın kamarasındaki telefondan ko- nuşmak ise, sürekli meşgul olması nedeniyle imkân- sızdı. "Bunun üzerinekamarama dönerektetevizyon ha- berierini izlemeye başladık. O sırada Sedat adlı terö- rist, yanında birkaç kişiy le biriikte geldi. Gemide bir polis olduğunu, görenin derhal haber vermesi gerek- tiğini söyledi. Meğer Sedat'ın polis dediği. Deniz Şu- be Müdürii Rahmi Bey 'miş. Teröristler gemiyegirin- ce bir el ateş etmiş. Muhammed'le yanmdaki bir baş- kası da ona ateş etmişler. Yaralanarak gizlenmiş. Da- ha sonra ortaya çıktı. Gemideki yayın sisteminden sürekli Çeçen marş- lan çahvorlardı. Yolculann yanında ise sürekli göste- ri yapıpsktgan atryorlardı. Bize üç gün sürekli o marş- lan dinlettiler. Ertesi gün oldu. Teröristlercep tetefonlanndan bi- risini iade edince rahadadık. Hemen ailelcrimize te- lefon ederek iyi olduğumuzu bildirdik. Ama bana gö- re dışandakiler o üç gün içinde bizden çokdaha stres- li saatler yaşadılar. O arada biz, silahlı eyiemcifcrle abbap olmuştuk. Kaptan, ben, herkes onlarla orurup konuşuyor, ye- mek yiyorduk. O sırada polis diye aradıklan Rahmi Bey de bulunmuş, yaraları tedavi edildikten son- ra aramıza katılmıştı. Atik, terönstlerin av tüfekleri ve domdom kurşu- nu denen domuz avı kurşunu kullandıklannı sonra- dan öğrendiklerini anlatıyor. Isteseler Deniz Şube Müdürü'nü anında öldürebilirlermiş. Muhammed de ona zaten, "Abi, ben sizi vurmak için ateş etme- miştim" demiş. Aradan bir gün daha geçiyor. Kaptan kamarasın- daki telefon hiç durmuyor. Gazeteler. televizyonlar- dan telefonlar yağıyor. Çeçenya'dan, dünyanın baş- ka yerlerinden de anyorlar... Atik ve arkadaşlan, ba- zı konuşmalardan, aracı olarak bazı kişilerin devre- ye girdiğini ögreniyorlar. Öğrendiklerine göre gemi- den Selim diye birisi aranıyor, bulunuyor, arabulu- culuk yapması isteniyor. Bunun üzerine teröristler de onun arabuluculuğu- nu kabul edince Selim gemiye çağnlıyor. Ama Atik gemide onunla hiç karşılaşmıyor. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Farklı Bayram Düşünceleri Bugün bayramın üçüncü, yani son günü. Ama akıl almaz bir sorumsuzlukla cuma günü de tatil edilince "son gün" üç gün geriye gitti. Zaten salı günü başla- yan bayramın "arife günü" de geçen cuma idi. Cumar- tesi, pazar ve pazartesi boşa geçtı. Herkes işyerierin- de cuma günü bayramlaştı, birbirine iyi bayramlar ve tatiller diledi. Ve sonra da insanlar, bir avuç dan gibi dağıldılar. Neyse, artık bunlan bir kenara bırakalırn. insan bayramlarda güzel şeyler yazmak istiyor. A- ma memleketimizde güzel şeyler yazmak öylesine zor ki. Aslında siz değerti okurianm bilirsinız. Ben çok iyim- ser ve umutlu bir insanım. Ama iyimser ve umutlu ol- mak da güzel şeyler bulup yazmaya yetmiyor. Tüm iyimsertiğime karşın birtürlü anlayamadığım ve açıklayamadığım bir konu var. Halkımızın "unutkanlı- ğı". Elbette bilirim, dünya üzerinde tüm halklar unut- kandır ve özellikle çağımızda, kitle iletişim araçlan in- sanları tam anlamıyla "zekâ özüriü" ve unutkan yapı- yor. Fakat gene de daha "dün" yaşadıklanmızın ko- layca unutulabilmesini anlamakta çok zorlanıyorum. Refah Partisi'nin iktidar ortağı olması, kimilerini çıl- dırtıyor. Ben de bu çıldıranlara çıldınyorum. Yahu bu adamlar, daha önceleri iktidar ortağı olmadılar mı? 1974 'te Ecevit'le biriikte koalisyon kurmadılar mı? Bi- rinci ve ikinci MC (Milliyetçı Cephe) hükümetlerınde y- er almadılar mı? 1980 öncesindeki son Demirel azın- lık hükümetini desteklemediler mi? Ne çabuk unutu- luyor bunlar? "kadayıfın altının kızanp kızarmadığı öy- küsünü" de kimse anımsamıyor artık. Bırakın iktidar ortağı olmasını, Refah tek başına oy- ların yüzde 45'ıni alsaydı ve tek başına iktidara gelsey- di 12 Eylül'ün sozde Âtatürkçü hükümetleri kadar za- rar verebilirler mıydi? Atatürk'ün mirasına ve eserie- rine böylesine saldırabilirler miydi? Atatürk'ün partisini kapatacaksanız, mirasına teca- vüz ederek Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nu "kuşa çevireceksinız", ortaöğretime zorunlu din der- si koyarak her okula birkaç "molla" sokacaksınız, i- mam-hatip meslek liselilere her alanda yüksekoğre- tim hakkını avantajlı bir biçimde sağlayacaksınız, üni- versiteleri kimi tarikatlara peşkeş çekeceksiniz. her türlü demokratik örgütleri en ağır baskılar altına ala- caksınız, sonra da Refah Partisi iktidara ortak oluyor diye Atatürk'ün laik cumhuriyetinin tehlikeye düştüğü- nü dıle getireceksiniz. Hadi canım... Refah Partisi'nin iktidara ortak olmasıyla laik cum- huriyetin kalesinden tek tuğla düşmez. Ama laik cum- huriyete asıl zarar verenler, dilinden Atatürk adını dü- şürmemekle biriikte, kaleyi içten yıkanlardır. Istanbul'un gecekondu semtlerini ya da Fatih'in ar- kalarında Çarşamba'yı bir dolanın, görün. Sözde Ata- türkçü yönetimler ne hale getirdiler laik cumhuriyeti. 7'sinden 70'ine kafalannda muhtelıf renklerde sank- larfa dolaşan cüppeliler, Refah iktidarda olduğu için dolaşmıyorlar sokaklarda. Hatta belki Refah iktidarda olsa buna cesaret de edemezlerdi. Zaten dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar "din adamı" kisvesine bürü- nüp gezmez sokaklarda, izin verilmez buna. Ama bi- zim "annesinin mezarını bile din istisman konusu ya- pan" sözde Atatürkçülerimiz çıkardılar bu fotoğrafla- n. Kadir Gecesi, Kocatepe Camii'ni içten ve dıştan fet- heden ve garip bir hipnoz gösterisı sunan Aczmendi- ler, Refah'ın iktidarda olmasından değil, sözde ve sah- te Atatürkçülerin göz yummasından bu ışlere cesaret edebildiler. Ve şimdi bu "muhteremler", Refah Partisi'nin ikti- dar ortağı olmasını laiklik açısından eleştinyorlar. Hay siz çok yaşayın emi? Zaten AJIah aklı sırf bunlara ver- miş. Kendileri dışındaki herkes aptal, budala ve unut- kan. Onlar ne söylerlerse, ona inanacak bu millet. Bu satırlan okuyanlar, "Sen Refah'ın iktidar ortağı olmasından memnun mu olacaksın" diye sorarlarsa elbette memnun olmayacağım. Refah'a ve sömürü- sünü yaptığı "siyasal lslam"a elbette bütün vartığımla karşıyım. Halkımızın yüzde 21 'inin bu insanlara oy ver- mesinden derin bir üzüntü duyuyorum. Ama sadece üzüntü duymakla ve "kahrolsunlar" demekle yetin- mek istemiyor, bu durumun nedenlerini araştırmaya çalışıyorum. Eğer biz, bir demokraside yaşıyorsak ve çifte stan- dardımız yoksa, bu insanlara verilen oylann da tıpkı vermeyen yüzde 80 gibi, saygın oylar olduğunu kabul etmek durumundayız. Ve eğer halkımızın yüzde 80'inin oy verdiği siyasetçiler, Refah dışında bır çözüm üre- tememişlerse bu, Refah Partısi'ne oy veren insanların değil, ihtiraslan akıllannın önüne geçmiş küçük siya- setçilerin kusurudur. Refah'ın iktidar ortağı olması, laik cumhuriyetimize ciddi bir zarar veremez. Zaten vereceklen kadar zarar veriyorlar. Milli Eğitım Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, içiş- leri Bakanlığı, bir dizi kamu kuruluşu ve bir dızi üniver- site onların işgali altında. Ve bu işi Refah iktidarda ol- duğu için değil, sözde Âtatürkçü kimi siyasetçılerin "şi- rin görünme"arzusuy\a başardılar. Artık aklımızı başımıza toplamanın zamanı gelmiş- tir. Gün, güçleri birleştirme günüdür. Ama bunun ça- resi, karşımızdaki bu insanları "yok saymak" ya da "ikincisınıf vatandaş saymak" değil, bu insanlara ver- diğimiz "kozlan" geri almaktır. Ve bunun ilk adımı da her türlü sömürüye biriikte karşı çıkmaktır. Yazıcıoğlu: Güreş sivilliğe alışamamış ANKARA (Cumhuriyet Biirosu)- BBP Kurucu Ge- nel Başkanı ve ANAP Mil- letvekili Muhsin YazKioğ- lu, RP'li koalisyona karşı imah uyanlarda bulunan eski Genelkurmay Başkanı ve DYP Kilis Millervekilı Doğan Güreş'e tepki gös- terdi. Yazıcıoğlu. "Mesut Yılmaz, RP'yi iktidara taşı- manın bedelini çok ağır öder" diyen Güreş'e, "Si- villiğe ahşamamış görünü- yor. Artık, şapkasını tuta- cak emir eri yoktur" yanı- tını verdi. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, dün partisinin genel merkezin- de düzenlediği basm top- lantısında. emekli Orgene- ral Doğan Güreş'in son za- manlarda yaptığı çıkışlar- la, yeni görevine alışama- dığı izlenimi verdiğini be- lirterek, "Artık şapkasını tutacak emir eri yoktur" dedi. RP-ANAP birlikteliği- nin en az zararlı koalisyon olacağını savlayan Yazıcı- oğlu, ülkenin en iyisinı bul- ma olanağının olmadığını belirtti. Yazıcıoğlu, hükü- meti kurmak için tüm alter- natıflerin denendiğini kay- dederek, RP-ANAP koalis- yonun kurulmasından baş- ka seçenek olmadığını söy- ledi. Ya2icıoğlu, "RP- ANAP koaiisyonu, Tansu Çiller'in başbakanhğuıda- ki hükümetten daha fayda- hdn-" dedi. Ordunun hükümet kuru- luşunda tercih yaptığı yo- lundaki iddialann gerçek- leri yansıtmadığını savu- nan Yazıcıoğlu, hükümet modelinin sandıktan çıkan oylarla belirlendiğini vur- gulayarak, "Parlamento- nun üstünde hiçbir kuvvet olamaz. Türk Silahlı Kuv- vetleri, demokratik paıia- menter sistemdemesru ola- rak ortaya çıkan hüküme- tin emrindedir" görüşünü dile getirdi. Emekli Orgeneral Do- ğan Güreş, seçim bölgesi olan Kilis'te önceki gün yaptığı konuşmada, "Me- sut Yılmaz, RP'yi iktidara taşımanın bedelini çok ağır öder. Bunca iç ve dış sonın varken, ülkeyi karanhğa ta- şımanın bedeü Yıimaz'a ait olacaktır" demişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle