Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ŞU3AT1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Iran Ulusal Direniş Konseyi, öldürülenlerden birinin kendi üyesi, diğerininse sempatizan olduğıınu açıkladı
Iki Irank Aksaray'da ölü bulımdu
Moradi'nin vücodunda4
kurşun >arası bulımdu.
Juadem'in hamik oldu-
ğu öne sürülüyor.
tstanbul Haber Servisi - Aksaray'da biri kadın 2
iranlı 15 gunlüğüne kiraladıklan dairede kurşunla-
narak öldürülmüş bulundu. Iran'daki rejime muha-
lif gruplardan Iran Ulusal Direniş Konseyi adlı ör-
güt, öldürülenlerden birinin kendi üyesi, diğerinin ise
sempatizanı olduğunu açıkladı.
Yusufbaşa Millet Caddesi 21 numarada bulunan
Hale Apartmanı'nın 5. katındaki 7 numarada bulu-
nan dairenın ışıklannın gündüz olmasına karşın yan-
masından şüphelenen apartman sakınlerinin ihba-
nyla olay yerine gelen güvenlik güçleri içeri girdi-
ler. Dairenin içınde üzennden Iran makamlannca
verilmiş pasaportçıkan AbdülABiVloradi ve Iran kö-
kenli Fransız yurttaşı olduğunu gösterir Makiem
Jovvkarep Juadenı (37) adına düzenlenmiş pasaport
olan kadın cesediyle karşılaştılar. Moradi ve Ju-
adem'in daireyi kiralarken kendılennı kardeş olarak
tanıttıkları öğrenildi. Yapılan incelemede, Mora-
di'nin göğsünden, karnından ve vücudunun diğer
yerlerinden 4 kurşunla, Juadem'in ise başından tek
kurşunla öldüğü belirlendi.
Olay yerinde yapılan araştırmalarda ise, birçanta
içinde 7 bin 100 mark, banka çekleri, Farsça yazılı
belgeler, 2 cep telefonu ve 9 adet 9 milimetre çaplı
tabancayaait boş kovan bulundu. Hamileolduğu öne
sürülen Juadem'in, Türkiye'ye kısa bir süre önce gi-
riş yaptığı, Moradi'nin ise uzun süredır Türkiye'de
olduğu öğrenildi. ffadelerine başvurulan 6 katlı Ha-
le Apartmanı'nın diğer sakınleri, tanıyacak kadar
görüşmedikleri Moradi ve Juadem'in dairesinden
önceki akşam saat 21.00 ile 22.30 arasında bazı ses-
ler geldiğini söylediler.
Cinayetin ortaya çıkması üzerine Hale Apartma-
nı'nın 5. katındaki daire, Istanbul Emniyet Müdür-
lüğü'ne bağlı Terörle Mücadele. Narkotik. Yabancı-
lar ve Asayiş Şubesi'ne bağlı ekiplerin giriş-çıkışla-
nna sahne oldu. Narkotik Şube Müdürlüğü'ne bağ-
lı ekiplerce dairede yapılan araştırmalarda, herhan-
gi bir uyuşturucu maddeye rastlanmadı. Yetkililer,
olayla ılgili soruşturmanın devam ettiğinı bildirdi. I-
rak'ta üslenen Halkın Mücahitleri şrubuna bağlı olan
Iran Ulusal Direniş Konseyi'nin ajanslara fakslanan
açıklamasında, öldürülen İcadının Zehra Racabi adlı
üyeleri, Abdül Ali Moradi'nin ise örgütlerinin sem-
patizanı olduğu belirtildi.
TCDD UYARISI:
Kııruma
acil kaynak
gerekli
ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Devlet
DemırYollan'nın(TCDD)yenıdenyapılandı-
nlması içın bir çalışma yürüten Ingıliz Booz-
Alen and Hamılton fırması, kurumda ticaret
kurailan>laçalışan sorumlu biryöneticı bulun-
madığını bildirildi. TCDD'nin acil kaynak ge-
reksinimı olduğuna da dıkkat çeken firma, ye-
ni bir TCDD yasası hazırlanmasını istedi.
TCDD'nin yeniden yapılanması konusunda
danışmanlık hızmetı veren tngilız Booz-Alen
andflamılton firması tarafından hazırlanan ra-
porda, kurumun ancak devlet desteğıyle çalı-
şabıldığı belırtılırken hükümetın mevcut mali
desteğini kısa \e orta vadede sürdürebilmesı-
nin olanaksız olduğu görüşüne yer verildi. Ra-
porda. TCDD'nin mevcut altyapı yatırun har-
camaları, görev zaran alacaklan ıle ertelenen
gelır vergisı kesıntıleri ve sosyal güvenlik
pnmleri nedeniyle büyük miktarda mali trans-
fere gereksinımi olduğuna dikkat çekildi.
Raporda, TCDD'nin demiryolu faalıyetle-
nnden doğan zarannın, arttığı belirtilerek ku-
rumun dığer mali ve altyapı sorunlan da şöy-
le.
-1994 yılıdönem zaran 25.4 trihon lira. Top-
lam hizmet sanşı geiirierinin iki mislinden faz-
la.
- Faaliyet geiirierinin ancak yüzde 54'lük
kısmı demiryolu işletmecilığınden sağlanırken
malıyetlennın yüzde 85'ı demiryolu faalıyet-
lenne ilışkm.
- Hatiann büyük bir bölümündeki faaliyet-
ler. calışan trenterin maiiyetini karşıiamaktan
uzak kaldığı için, altyapı yenileme yannmlan
için de kaynak ihtivacı doğuyor.
- Gelırlen 1990-'l 994 döneminde gerçek an-
lamda yüzde 33 oranında azalmış, fiyat artış-
lan ise gerek pıyasa koşullan gerekse hükûmet
uygulamalan nedeniyle sınırlı düzeyde yapıla-
bilmış.
METEOROLOjt ~
Soğuk hava
yeniden geliyor
Haber Merkezi - Şeker Bayramı'nın ilk gü-
nü ıuınarak bahara gınlmış izlenimıni veren
havalar yeniden soğumaya başlıyor. Yurdun ba-
tı kesırnleri bugünden itibaren, Orta Akdenız
ve Balkanlar üzennden gelen yağışlı hava küt-
lesınin etkısı altına gırecek.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden yapılan
açıklamada. yağışlann bugûn akşama kadar
Marmara, Ege. Batı Akdeniz. lç Anadolu'nun
batısı ve Batı Karadenız bölgelennde etkilı ola-
cağı bildirildi. Batı kesımlerinde şiddetli lodos
ve fırtına ıle başlayacak olan yağış, özellikle
Marmara ve Ege bölgelennde etkili ve sürek-
lı, sağanak ve gökgürültülü sağanak şeklınde
görülecek. Hava sıcakJıklan yağış alan yerler-
de bıraz azalacak, yurdun orta ve doğu kesim-
lennde ise değişmeyecek.
Yann Doğu Karadenız ile Doğu ve Güney-
doğu Anadolu'nun doğusu dışında tüm yurtta
hava >ağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun
batı kesirnlerinde hıssedilirderecede azalırken,
Marmara, Ege, Akdeniz, lç Anadolu ve Batı
Karadenız'de yağışlar etkili ve sürekli olacak.
Güneşli hava ve bedava otobüsten yararianan on binler kentin meydanlanna iniyor. (UCUR GÜN Y L'Z >
Varoşiarmcydanhm işgaletti
Çeşit çeşitşivesiyleçok renkli bir kalabalık, bayram-
dan önce kunılan, ancak tatile karşın hızını kesme-
yen işportatezgâhlannın etrafında dotaıupduruyor.
EMtNÖZCAN
Meydanın ortasında bir çadır...
Yoğun bir uğultu... Ağır bir koku...
Ve tam bir insan seli... Tezgâhlar,
arabalar, çığırtkanlar ve meydandan
ara sokaklara, arka sokaklara akan
binlerce ınsan... Burası Eminönü
Meydanı. Üstelık bayram günü...
Arkadaşlann aktardığına göre Ka-
dıköy ve Usküdar meydanlan da pek
farklı değil... Kısaca, bayram tatıli
nedeniyle boşalan meydanlan, bay-
ramı fırsat bilen varoşlar fethetmiş...
OraJ Çahşlar'ın deyişiyle: "Mao'-
nun teorisini Refah gerçekleştirmiş
ve kırlann varoşlardan başlatnğj ku-
şatma, kentierin fethiyie son bulmuş
dunımda."
Güneşli hava ve bedava otobüsten
yararianan onbinler, akın akın ken-
tın meydanlanna iniyor. Yaşlısı gen-
cı, kadını kızı, çoluğu çocuğuyla on-
binlerce insan... Kimi başörtülü, ki-
mi değil. Sakallısı da var, tıraşlısı da.
Kimi kot pantolonlu, kimi bayram-
Iığını giymiş... Ve çeşit çeşit şivesiy-
le çok renkli bir kalabalık, bayram-
dan önce kurulan, ancak tatile karşın
hızını kesmeyen işporta tezgâhlan-
nm etraftnda dolanıp duruyor.
Tezgâhlarda ne ararsan var. Ken-
di söylemleriyle. kimi "çekirdeksiz
muz" satıyor. kimi "sfir Idlometre
pardûse—'' Bazılan vatandaşı, "tma-
lata gei, ordnak gel!"diyerek kazak
aimaya çağınyor, bazılan "I50*ye
bunlar 150'ye" diyerek gömlek al-
maya .. "Güzele neyakışmaz" diyen
kolonya ve parfüm satıcısının sesine,
köfte-ekmek satan arabadan yükse-
len ağır koku kanşıyor.
Meydanı, ara sokaklan dolduran
renkli kalabalık oldukça ürkek ve te-
laşlı... Çoğunun, yürüyüşünden, ko-
nuşmasından ve tavırlanndan, bura-
lara "yabancı" olduğu açıkça görü-
lüyor... Kımı "maaik" el ele dolaşı-
yor, kimi hısım akraba, konu komşu,
kabile halınde, omuzomuza kalaba-
lığı yarma telaşında. Pek belli etme-
seler de çoğunun biribirlerini "kay-
betmemek" için yoğun bir çaba har-
cadıklan belli. Elinden tuttuğu kızı-
na, "Buban nerdc?" diye soran ka-
dının yüzünde de Yeni Cami hopar-
löründen duyulan "7 vaşlannda, Se-
lim adında, mavi mondu bir çocuk
bulunmuşrur" diyen sesın titreşim-
lerinde de bu korku var.
Bazan bir köşe başında, bazan bir
işporta tezgâhının yanında öbekle-
nen gruplara da sıkça rastlanıyor.
Bunlar ya ayn semtlerde oturan
hemşenler ya da henüz biribirlerini
ziyaret fırsatı bulamamış akrabalar.
Önce sanlıp öpüşerek bayramlaşılı-
yor. ardından hal hatır sormalar ge-
liyor. Sohbeti uzatanlannsa. uzun za-
mandır görüşmedikleri anlaşılıyor.
Kalabalık yüzünden, topluluğun
devinimi oldukça yavaş. Zaman :a-
man insanlar adım atmaJtta bile Zi,>r-
lanıyor. Varoşlann tenha sokakların-
da yürümeye alışmış insanlar, sılça
çarpışıyor. Kalabalığa kanşmış :u-
ristler ise iki ayn göriinümde. Bazı-
lan, bu "akıl almaz" kalabalık ve j;ö-
rüntünün nedenini ka\Tamaya çalışı-
yor. Bazılan da kalabalığa uymuş,
tezgâhlara bakarak dolaşıyor...
Biraz sonra gün devrilecek ve
Eminönü'ndeki bu yavaş devınim gi-
derek hız kazanacak. llkin akıntımn
yönü otobüs duraklanna kayacak. ar-
dından otobüsler arasında bir koşuş-
turma başlayacak. Onbinler, tıpkı
meydandaki gibi birbirlerini kaybet-
meme telaşıyla otobüslere doluşa-
cak ve şairin dediği gibi meydandan
varoşlara doğru "sesler elenecek."
Önce arka sokaklarda, sonra mey-
danda tezgâhlar toplanacak ve Emi-
nönü onbinlerin bıraktıklan çöple
başbasa, sessizliğegömülecek. Ken-
tin diğer meydanlan da...
Derken bayram bitecek, ancak
meydanlann işgali "bir bayranıük"
olarak kalmayacak. Varoşlar hafta
sonlan yine Eminönü'ne akacak ve
her hafta biraz daha kalabalıklaşa-
rak, bir sonraki bayramda gerçekleş-
tınlecek yeni ıstilaya hazırlanacak.
Nereye kadar? Varoşta yaşayanlar
kentlileşinceye kadar.
Avrasya feribotunun başmühendisi Ahmet Atik, üç günlük eylem süresince gemide yaşadıklannı anlattı
Korku dolu saatler unutubnayacak
LEYLA TAVŞANOĞLU
Üç buçuk gün süreyle Çeçen direnişçılere destek
veren bır grup teröristin elinde rehıne kalan Avras-
ya gemisinın başmühendisi Ahmet Atik, nıhayet Is-
tanbul'a, evine öndü. Yaşadıklan tehlikeli saatlere
karşın geminin sahibı şirketin yöneticilerinin kaptan
dışında öbür çalışanlara hiç ilgi göstermemesinden
yakınan başmühendis Atik, görevinden istifa etti.
Bir süre dinleneceğini, nerede olursa iş bulabilece-
ğinı söyleyen Atik'le üç buçuk gün boyunca gemi-
de neler yaşandığını konuştuk.
Olaydan sonra ilk kez Türk basınına konuşan
Atik'in ağzından Avrasya macerasını dinledik. Atik
söze şöylebaşladr
"Avrasya feribotu, 16ocaksahTrabzon'danSoçi'ye
akşam 7-8 gibi hareket edecekti. Akşam 18.00 sula-
ruıda kamaramda ikinci nıakinistlt biriikte otunı-
yorduk. O sırada geminin patronlanndan, Istan-
bui'dan gelmiş olan Atilla Bey, telaşla kamara\r
a gi-
rerek 'Gemiyi silahlı kişiler bastı" dedi. Hemen ka-
pıyı içeriden kilitleverek, içeri yatak odası taraûna
geçtik."
Uzun bir süre dışan çıkmadıklannı, ancak bir ge-
micinin kapıyı vurması üzerine gelenlere cevap ver-
Jıklerini söyleyen Atik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kapıdaki gemki Basri'ydi. Korkmamamızı. ka-
pıyı açmamı/ı sö>1üyordu. Artık kapm açnıak zorun-
dâ kaldık. Kaptanı, herkcsi yakaiadılar,diyedüşünü-
yorduk. Dışan çıktığımızda bir de baktık karşuıuz-
da silahü, yüzleri nıaskeli iki terörist Yanlannda da
bizini gemici Basri. Elim avağını boşandL İnsan, ha-
Irvle çok korkuyor. Yüzüm herhalde bembeyaz ol-
muştu."
Başmühendıs Atik daha önceki saatlere dönerek
kamarada kaldıklan süre içinde birkaç el silah sesi
duyulduğunu, ardından da Trabzon Emniyet Müdür
Muavinı'nin megafonla teröristlere teslim olmalan
A tik, yaşadıklan tehlikeli saatlere karşın şirket
yöneticilerinin kaptan dışında diğer çahşanlarla hiç
ilgilenmediklerinden yakınarak görevinden istifa etti. Baskının
ilk dakikalannı anlatırken "Karşımda silahlı, yüzleri maskeli
iki terörist vardı. İnsan çok korkuyor. Yüzüm herhalde
bembeyaz olmuştu" diyen Atik, arabuluculuk yapan Selim
isimli kişiyle hiç karşılaşmadığını söylüyor
çağnsında bulunduklannı soylüyor. Ama teröristle-
rin buna ne yanıt verdiklerini duyamadıklannı belir-
tiyor.
Atik, kamara kapısında daha sonraki gelişmeleri
şu cümlelerle anlatıyor:
"Maskeüşahıslardan birisi, Korkmayın, korkacak
bir şey yok' deyince "Bu şartlar altında korkmamak
mümkün değil' cevabını verdim. Bunun üzerine mas-
keli şahıs, 'Aaa, bu Türkmüş', diye şaşkınlığmı belirt-
ti Ben, 'Tabii ki Türküz. 68 mürettebattan sadece iki-
si Rus'. dedim. Bunu öğrenince pek memnun oldu-
lar. Maskeli şabıs o sırada aoldı:
'Biz Türklere hiçbir şey yapmayacağız. Burnunu-
zu dahi kanatmayacağız. Bizim tek isteğimiz gemi-
nin bir an önce nhtımdan açılması. Makineleri bir
an önce çahştınn, hareket edelim.'
Adamlan toplayip makine dairesine indim. Terö-
ristler bu defa, 'Makineleri yanm saat, bir saat için-
de çalıştırmazsanız burada hep biriikte havaya uça-
nz' diye de bir tehdit sa>urduJar. Bir de sık sik. 'Biz
buraya şehit olmaya geldik' dryorlardı.
Makine dairesinde çalışıyoruz, ama herkesin sinir-
leri laçka olmuş. Anahtan tufup somonu sıkamıyor-
lar. Biz makinclerlc uğraşırken aşağı birkaç somun
ekmekyolladılar. Ardından da, "Yemekpişiyor. Onu
da gönderecegız' haberi gelincebiraz rahadadık. Ge-
mi gece 21.00 civ-annda harekete hazırdı. 21 JO'da kı-
yidan aynldık. Bir de bakbk ki rotamjz Jsîajıbul'a.
Bunun üzerine sevindik. Soçi yerine tstanbul'a gh-
mek bizim için daha iyi." Atik'ın başmühendis ola-
rak makine dairesinde işi bitmişti, ama tedirginlik-
ten yukan çıkamıyordu. O sırada bütün çalışanlann
gemi içinde istediklen yere gidebilecekleri duyuru-
lunca rahatladı, yukan çıktı. Ama bu sefer aldığı ha-
ber iç açıcı değildi:
"Teröristlerin bütün Türk ve Rus yolculan yukan-
daki kafeteryaya topladıklannı öğrendik. Ama kadın-
larla erkekleri ayn ayn yerlereoturtmuşlar. Zaten biz
başlangıçta duyamamıştık, ama Trabzon Emniyet
Müdür Muavini megafonla anons yaparken, gemiden
sürekli 'Allahüekber' sesleri yükseliyonnuş.
Bu iki olay ı birieştirince gemiyi kâçıranlann önce
Hizbullahçılar ya da aşın dinci başka bir örgütün
ûyeferi olduklannı diişündük. Çeçenya'ya destek ve-
ren terörisder olduklan akhmızın ucundan bile geç-
miyordu."
Gemiden telefon bağlantısı kurmalan da olanak-
sızdı. Ailelerine haber veremiyorlardı. Çünkü iki cep
telefonundan birisini teröristler almıştı, öbürünün de
pili bitmişti. Kaptanın kamarasındaki telefondan ko-
nuşmak ise, sürekli meşgul olması nedeniyle imkân-
sızdı.
"Bunun üzerinekamarama dönerektetevizyon ha-
berierini izlemeye başladık. O sırada Sedat adlı terö-
rist, yanında birkaç kişiy le biriikte geldi. Gemide bir
polis olduğunu, görenin derhal haber vermesi gerek-
tiğini söyledi. Meğer Sedat'ın polis dediği. Deniz Şu-
be Müdürii Rahmi Bey 'miş. Teröristler gemiyegirin-
ce bir el ateş etmiş. Muhammed'le yanmdaki bir baş-
kası da ona ateş etmişler. Yaralanarak gizlenmiş. Da-
ha sonra ortaya çıktı.
Gemideki yayın sisteminden sürekli Çeçen marş-
lan çahvorlardı. Yolculann yanında ise sürekli göste-
ri yapıpsktgan atryorlardı. Bize üç gün sürekli o marş-
lan dinlettiler.
Ertesi gün oldu. Teröristlercep tetefonlanndan bi-
risini iade edince rahadadık. Hemen ailelcrimize te-
lefon ederek iyi olduğumuzu bildirdik. Ama bana gö-
re dışandakiler o üç gün içinde bizden çokdaha stres-
li saatler yaşadılar.
O arada biz, silahlı eyiemcifcrle abbap olmuştuk.
Kaptan, ben, herkes onlarla orurup konuşuyor, ye-
mek yiyorduk. O sırada polis diye aradıklan Rahmi
Bey de bulunmuş, yaraları tedavi edildikten son-
ra aramıza katılmıştı.
Atik, terönstlerin av tüfekleri ve domdom kurşu-
nu denen domuz avı kurşunu kullandıklannı sonra-
dan öğrendiklerini anlatıyor. Isteseler Deniz Şube
Müdürü'nü anında öldürebilirlermiş. Muhammed
de ona zaten, "Abi, ben sizi vurmak için ateş etme-
miştim" demiş.
Aradan bir gün daha geçiyor. Kaptan kamarasın-
daki telefon hiç durmuyor. Gazeteler. televizyonlar-
dan telefonlar yağıyor. Çeçenya'dan, dünyanın baş-
ka yerlerinden de anyorlar... Atik ve arkadaşlan, ba-
zı konuşmalardan, aracı olarak bazı kişilerin devre-
ye girdiğini ögreniyorlar. Öğrendiklerine göre gemi-
den Selim diye birisi aranıyor, bulunuyor, arabulu-
culuk yapması isteniyor.
Bunun üzerine teröristler de onun arabuluculuğu-
nu kabul edince Selim gemiye çağnlıyor. Ama Atik
gemide onunla hiç karşılaşmıyor.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Farklı Bayram Düşünceleri
Bugün bayramın üçüncü, yani son günü. Ama akıl
almaz bir sorumsuzlukla cuma günü de tatil edilince
"son gün" üç gün geriye gitti. Zaten salı günü başla-
yan bayramın "arife günü" de geçen cuma idi. Cumar-
tesi, pazar ve pazartesi boşa geçtı. Herkes işyerierin-
de cuma günü bayramlaştı, birbirine iyi bayramlar ve
tatiller diledi. Ve sonra da insanlar, bir avuç dan gibi
dağıldılar. Neyse, artık bunlan bir kenara bırakalırn.
insan bayramlarda güzel şeyler yazmak istiyor. A-
ma memleketimizde güzel şeyler yazmak öylesine zor
ki. Aslında siz değerti okurianm bilirsinız. Ben çok iyim-
ser ve umutlu bir insanım. Ama iyimser ve umutlu ol-
mak da güzel şeyler bulup yazmaya yetmiyor.
Tüm iyimsertiğime karşın birtürlü anlayamadığım ve
açıklayamadığım bir konu var. Halkımızın "unutkanlı-
ğı". Elbette bilirim, dünya üzerinde tüm halklar unut-
kandır ve özellikle çağımızda, kitle iletişim araçlan in-
sanları tam anlamıyla "zekâ özüriü" ve unutkan yapı-
yor. Fakat gene de daha "dün" yaşadıklanmızın ko-
layca unutulabilmesini anlamakta çok zorlanıyorum.
Refah Partisi'nin iktidar ortağı olması, kimilerini çıl-
dırtıyor. Ben de bu çıldıranlara çıldınyorum. Yahu bu
adamlar, daha önceleri iktidar ortağı olmadılar mı?
1974 'te Ecevit'le biriikte koalisyon kurmadılar mı? Bi-
rinci ve ikinci MC (Milliyetçı Cephe) hükümetlerınde y-
er almadılar mı? 1980 öncesindeki son Demirel azın-
lık hükümetini desteklemediler mi? Ne çabuk unutu-
luyor bunlar? "kadayıfın altının kızanp kızarmadığı öy-
küsünü" de kimse anımsamıyor artık.
Bırakın iktidar ortağı olmasını, Refah tek başına oy-
ların yüzde 45'ıni alsaydı ve tek başına iktidara gelsey-
di 12 Eylül'ün sozde Âtatürkçü hükümetleri kadar za-
rar verebilirler mıydi? Atatürk'ün mirasına ve eserie-
rine böylesine saldırabilirler miydi?
Atatürk'ün partisini kapatacaksanız, mirasına teca-
vüz ederek Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nu
"kuşa çevireceksinız", ortaöğretime zorunlu din der-
si koyarak her okula birkaç "molla" sokacaksınız, i-
mam-hatip meslek liselilere her alanda yüksekoğre-
tim hakkını avantajlı bir biçimde sağlayacaksınız, üni-
versiteleri kimi tarikatlara peşkeş çekeceksiniz. her
türlü demokratik örgütleri en ağır baskılar altına ala-
caksınız, sonra da Refah Partisi iktidara ortak oluyor
diye Atatürk'ün laik cumhuriyetinin tehlikeye düştüğü-
nü dıle getireceksiniz. Hadi canım...
Refah Partisi'nin iktidara ortak olmasıyla laik cum-
huriyetin kalesinden tek tuğla düşmez. Ama laik cum-
huriyete asıl zarar verenler, dilinden Atatürk adını dü-
şürmemekle biriikte, kaleyi içten yıkanlardır.
Istanbul'un gecekondu semtlerini ya da Fatih'in ar-
kalarında Çarşamba'yı bir dolanın, görün. Sözde Ata-
türkçü yönetimler ne hale getirdiler laik cumhuriyeti.
7'sinden 70'ine kafalannda muhtelıf renklerde sank-
larfa dolaşan cüppeliler, Refah iktidarda olduğu için
dolaşmıyorlar sokaklarda. Hatta belki Refah iktidarda
olsa buna cesaret de edemezlerdi. Zaten dünyanın
hiçbir ülkesinde insanlar "din adamı" kisvesine bürü-
nüp gezmez sokaklarda, izin verilmez buna. Ama bi-
zim "annesinin mezarını bile din istisman konusu ya-
pan" sözde Atatürkçülerimiz çıkardılar bu fotoğrafla-
n.
Kadir Gecesi, Kocatepe Camii'ni içten ve dıştan fet-
heden ve garip bir hipnoz gösterisı sunan Aczmendi-
ler, Refah'ın iktidarda olmasından değil, sözde ve sah-
te Atatürkçülerin göz yummasından bu ışlere cesaret
edebildiler.
Ve şimdi bu "muhteremler", Refah Partisi'nin ikti-
dar ortağı olmasını laiklik açısından eleştinyorlar. Hay
siz çok yaşayın emi? Zaten AJIah aklı sırf bunlara ver-
miş. Kendileri dışındaki herkes aptal, budala ve unut-
kan. Onlar ne söylerlerse, ona inanacak bu millet.
Bu satırlan okuyanlar, "Sen Refah'ın iktidar ortağı
olmasından memnun mu olacaksın" diye sorarlarsa
elbette memnun olmayacağım. Refah'a ve sömürü-
sünü yaptığı "siyasal lslam"a elbette bütün vartığımla
karşıyım. Halkımızın yüzde 21 'inin bu insanlara oy ver-
mesinden derin bir üzüntü duyuyorum. Ama sadece
üzüntü duymakla ve "kahrolsunlar" demekle yetin-
mek istemiyor, bu durumun nedenlerini araştırmaya
çalışıyorum.
Eğer biz, bir demokraside yaşıyorsak ve çifte stan-
dardımız yoksa, bu insanlara verilen oylann da tıpkı
vermeyen yüzde 80 gibi, saygın oylar olduğunu kabul
etmek durumundayız. Ve eğer halkımızın yüzde 80'inin
oy verdiği siyasetçiler, Refah dışında bır çözüm üre-
tememişlerse bu, Refah Partısi'ne oy veren insanların
değil, ihtiraslan akıllannın önüne geçmiş küçük siya-
setçilerin kusurudur.
Refah'ın iktidar ortağı olması, laik cumhuriyetimize
ciddi bir zarar veremez. Zaten vereceklen kadar zarar
veriyorlar. Milli Eğitım Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, içiş-
leri Bakanlığı, bir dizi kamu kuruluşu ve bir dızi üniver-
site onların işgali altında. Ve bu işi Refah iktidarda ol-
duğu için değil, sözde Âtatürkçü kimi siyasetçılerin "şi-
rin görünme"arzusuy\a başardılar.
Artık aklımızı başımıza toplamanın zamanı gelmiş-
tir. Gün, güçleri birleştirme günüdür. Ama bunun ça-
resi, karşımızdaki bu insanları "yok saymak" ya da
"ikincisınıf vatandaş saymak" değil, bu insanlara ver-
diğimiz "kozlan" geri almaktır. Ve bunun ilk adımı da
her türlü sömürüye biriikte karşı çıkmaktır.
Yazıcıoğlu: Güreş
sivilliğe alışamamış
ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu)- BBP Kurucu Ge-
nel Başkanı ve ANAP Mil-
letvekili Muhsin YazKioğ-
lu, RP'li koalisyona karşı
imah uyanlarda bulunan
eski Genelkurmay Başkanı
ve DYP Kilis Millervekilı
Doğan Güreş'e tepki gös-
terdi. Yazıcıoğlu. "Mesut
Yılmaz, RP'yi iktidara taşı-
manın bedelini çok ağır
öder" diyen Güreş'e, "Si-
villiğe ahşamamış görünü-
yor. Artık, şapkasını tuta-
cak emir eri yoktur" yanı-
tını verdi.
BBP Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlu, dün
partisinin genel merkezin-
de düzenlediği basm top-
lantısında. emekli Orgene-
ral Doğan Güreş'in son za-
manlarda yaptığı çıkışlar-
la, yeni görevine alışama-
dığı izlenimi verdiğini be-
lirterek, "Artık şapkasını
tutacak emir eri yoktur"
dedi.
RP-ANAP birlikteliği-
nin en az zararlı koalisyon
olacağını savlayan Yazıcı-
oğlu, ülkenin en iyisinı bul-
ma olanağının olmadığını
belirtti. Yazıcıoğlu, hükü-
meti kurmak için tüm alter-
natıflerin denendiğini kay-
dederek, RP-ANAP koalis-
yonun kurulmasından baş-
ka seçenek olmadığını söy-
ledi. Ya2icıoğlu, "RP-
ANAP koaiisyonu, Tansu
Çiller'in başbakanhğuıda-
ki hükümetten daha fayda-
hdn-" dedi.
Ordunun hükümet kuru-
luşunda tercih yaptığı yo-
lundaki iddialann gerçek-
leri yansıtmadığını savu-
nan Yazıcıoğlu, hükümet
modelinin sandıktan çıkan
oylarla belirlendiğini vur-
gulayarak, "Parlamento-
nun üstünde hiçbir kuvvet
olamaz. Türk Silahlı Kuv-
vetleri, demokratik paıia-
menter sistemdemesru ola-
rak ortaya çıkan hüküme-
tin emrindedir" görüşünü
dile getirdi.
Emekli Orgeneral Do-
ğan Güreş, seçim bölgesi
olan Kilis'te önceki gün
yaptığı konuşmada, "Me-
sut Yılmaz, RP'yi iktidara
taşımanın bedelini çok ağır
öder. Bunca iç ve dış sonın
varken, ülkeyi karanhğa ta-
şımanın bedeü Yıimaz'a ait
olacaktır" demişti.