Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yöneöneni: Orhan Erinç %
Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkaya • Yazıışlen Mûdürlen:
Ibrahim Vıldı/ (Sorumlu), Dinç Tayanç
0 Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara
# Görsel Yönetmen Fikret Escr
Dış Haberler ErgunBalcı*lştıhbarat Cengiz
Yıidırıın # Ekonomı Bülent Kızanlık
• Kültur: Haodan Senköken # Spor
Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler Sami
Karaören • Düzeltme Abdutlah Vazıcı
• Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge
Edibe Buğra 9 Yuri Haberlen Mehmet Faraç
Yayuı Kurulu: tlıaııS«*çiık<Baskan),
Orhan Erinç, Oktay Kurtböke.
Hikmet Çetinka>a, Şökrao Soner,
Ergun Bakj,Dinç T»> anç, tbrahim
Yıldız, Orhan Burulı, Must.fa
Batt»}. Hakaa Kara.
Ankara Temsılcısı. Mnstafa Balbay 0 Haber Mudunl
Dogan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kar4. Bakanlıklar-
AnkaraTel 4195020 (7 hat). Faks. 419502i • Izmır
Temsılcısı: Scrdar Kıak, H Zıya Blv. 1352 S 2 3 Tel
441122O.Faks:4419117»AdanaTemsacisi ÇetinYiğenogu,
lnönü Cd. 119 S No:l Kat 1, Tel. 3522550, Faks 3522570
Müessese Mudüru ErolErkut* MEDYA C: • Yöneum MEDYA G : •
Koordınator Ahmet Kcnüsan 9 Kurulu Başkam-Genel Yonetım Kunılu
Muhasebe Bülent Yener 9 tdare Müdur GÛIMB Erduran Başkanı - Genel
HüseyinGürer9blctme Önder • Koordınalör Reha Mûdür ÜjtiB
Çefik 9 Bılgı-tşlem NaDİna)9 l?rtman • Genel Mödûr Akmetı »Murahhas
BılgısayarSıstem:MöriivetÇaer Yardııncısı MineAkdag uye BeraCöoeot
Vayımlayuı vc Basaa: Yeıu Gun Haber Ajansı, Basın ve Yayincıtık A Ş
TiıÂocagıCad 39,4! Cagaloglu 34334 lst PK 246 Istanbul Tel W212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95
20ŞUBAT1996 İmsak:5.21 Güneş: 6.46 Öğle: 12.25 Ikindi: 15.20 Akşam 17.50 Yatsı: 19.09 MEDYA C Tel- 514 07 53 -513 95 8 0 - 513 84 60-61, Faks 5118466
MÜZk-SAN genel
kundu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Müzik, Sahne ve
Gösteri Sanatçılan Derneği
(MÜZİK-DER) bünyesinde,
sanatçılann toplumsal ve
ekonomik haklannı yardım
yoluyla iyileştirmeyi
amaçlayan Müzik, Sahne ve
Gösten Sanatçılan
Yardımlaşma ve Dayanışma
Sandığf nın (MÜZİK-SAN)
1. Olağan Genel Kunıl
toplantısı yapıldı. Ccı.ci
kurulda MÜZ'K-oAN'ın
Yöneti'
v
". kurulu
C^Kanlığı'na Melih Abay
seçildi. Yönetim kurulu
üyeliklerine, Erkan Turan,
Cihangır Aktuğ, denetim
kurulu üyeliklerine de
Hüseyin Gûndüz, Atilla
Şahin, Haluk Kılıç
getirildiler.
Sıyas rapora
Bizim Gazete'de
• İstanbul Haber Servisi -
Sıvas'ta boşaltılan köyler ve
Alevilere yapılan baskı
iddialannı araştırmak üzere
yörede incelemelerde
bulunan DSP
milletvekillerinin hazırladığı
raporun tam metni, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti
tarafından çıkanlan günlük
'Bizim Gazete'de
yayımlanacak. Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nden
yapılan açıklamaya göre,
rapor perşembe günü
yayımlanmaya başlayacak.
'Çarşamba
Toplantıtanı'
• İstanbul Haber Servisi -
Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya
anısına yapılan 'Çarşamba
Toplantılan'na önümüzdeki
hafta gazetemiz yazan llhan
Selçuk konuşmacı olarak
katılacak. "Türk Siyasal
Yaşamındaki Son
Gelişmeler" konusunun
tamşılacağı toplantının
sunuşunu istanbul
Üniversitesi Siyasal Bilimler
Fakültesi araştırma görevlisi
Nursel Sağıroğlu yapacak.
Tank Zafer Tunaya Kültur
Merkezi'nde yapılacak olan
toplantı, 28 şubatta 17.30 -
19.30 saatleri arasında
olacak.
İLKSAN'a ilanla
müdür aranıyor
• ANKARA(ANKA)-
Ilkokul Öğretmenleri Sağlık
ve Sosyal Yardım Sandığı
(İLKSAN), arsa ve otomobil
kampanyalannda yolsuzluk
yapılması üzerine yeni
yöneticilerini gazete
ilanlanyla seçmeye karar
verdi. İLKSAN Yönetim
Kurulu Başkanı Bekir
öngün, yeni yönetim kurulu
olarak ilk hedeflerinin
üyelerin güvenini yeniden
kazanmak oldugunu söyledi.
Dünya kadıntarı
• Çeviri Servisi-
'Cosmopolitan' dergisinin
geçen temmuz ayında her
ülkeden beşyüz kadın
üzerinde yaptığı
araştırmanın sonuçlan,
derginin mart sayısında
yayımlanacak. Araştırmaya
göre Yunanlı kadınlar
gündüz sevişmekten
hoşlanırken Japon kadınlan
ayda üç kez cinsel ilişkide
bulunuyor. Her gûn cinsel
ilişkide bulunduklannı
söyleyen Rus kadınlannın
pek azı seksi "harika"
olarak tanımlarken
çoğunluğu "tatminkâr"
olarak tanımlıyor. Çek
kadınlannın üçte ikısi ise
seksi "harika" olarak
nitelendiriyor.
Sanayi ve finans çevreleriyle yakm işbirliği, Batı'da da birçok yayın organının habercilik anlayışını değiştirdi
Medyanın güveralîrliğl yok oluyorDıs Haberler Servisi - Medyadakı çar-
pıklık, yozlaşma ve medyanın çıkar çev-
releri ile iç içe geçerek gerçek kimligin-
den ve asıl işlevinden uzaklaşması yal-
nızca ülkemize has bir olgu değil. Yeni
dünya 'iüzeninın olağan bir sonucu, bu-
JL. üünyanın hemen hemen her ülkesi
benzer sorunu yaşıyor. Fransa'mn öz-
gün gazetelerinden 'Le Monde Diplo-
matique' son sayısında medyadaki bu
çarpıklığı ortayakoyuyor. Son zamanlar-
da yapılan bir anket, Fransızlann med-
yaya olan güveninin sarsıldığını ortaya
koyuyor. Biryıl içinde, basının haberle-
ri ortaya koyuş şeklini kabul edenlerin sa-
yısı yûzde 56'dan yüzde 45'e düştü. Ya-
ni 11 puanltk bir düşüş. Televizyon açı-
sından ıse bu düşüşün daha yüksck ol-
duğu gözleniyor. Yüzde 60'tan yüzde
45'e. Bu gelişme demokrası açısından
sağlıklı değil. Her şeyden önce, haber-
cıliğin gerçek görevinin tam olarak ya-
pılmadığı ortaya çıkıyor. Öte yandan, bu
güvensizlik pek çok kişiyi yazılı basın-
dan uzaklaştınyor.
Örneğin, Amerika Bırleşik Devletle-
ri'nde aralannda New York Tîmes, The
NVashington Past, The Los Angetes Tî-
mes ve Wall StreetJournal gıbi bellı baş-
lılannın da olduğu 7 gazetenın geçen yıl
satışlan hayli düştü. îngiltere'de de aynı
düşüş gözlendı. 'Today' adlı satışı 500
bının üzenndekı günlük bir gazete kapı-
sına kilit asmak zorunda kaldı.
• ABD'de ve îngiltere'de gazetelerin satışlannda düşüşler
gözleniyor. Fransa'da da durum pek farklı değil. 'Infomatin'
kapandı, 'Liberation' gazetesi de Chargeur adlı bir sanayi
grubunun bünyesine dahil oldu.
Fransa'da da durum pek farklı değil.
'Infomatin' kapanırken 'Liberation' ga-
zetesi de Chargeur adlı bir sanayi gnı-
bunun bünyesine dahıl oldu. Geçen ekım
ayında ıse bir grup yayın organının sa-
hibi olan Havas'ın Alcatel'le bırleşme-
si ile birlikte L'atpress, Le Courrier ve
Le Pointgıbi önemlı yayınlan da bünye-
sine aldı.
Le Monde Diplomatique sermayenin
en rahatça, alabildığine yayıldıği sektö-
rün, haberleşme sektörü oldugunu vur-
guluyor. Kaçînılmaz olarak sanayinın ve
finans dünyasmın devlerinuı yatınmla-
nnı çekiyor. ABC televizyon zincinnin
Dısney ile CBS'in Westınghouse ile
f>JBC'nın General Elektric ile CNN'ın Ti-
me Wagner ile birleşmelen bunun en
güçlükanıtı. Yeni birdüzen,bağımsızve
özgür basın kimliğini yok ederek yavaş
yavaş yerleşıyor. Sermaye- Haberleşme
işbirliği.
Bu yeni medyatik sistem içinde, ha-
berleşme, değerinın arz-talep dengelen
içinde degıştiğı basıt birpazar olarak or-
taya çıkıyor. Sanayi ve finans güçleri
arasındaki ittifak, medyanın güvenilirli-
ğini de giderek azaltıyor. Çıkarcılık ve
rüşvet yayıldıkça, medyadaki bu çarpık-
lığın da sayesinde bu güçler, basuun ve
habercilik anlayışının içeriğini de deği-
şıme uğratıyor. Aşın ve dizginleneme-
yen ılan arayışı birçok yayın organını
özünden kopartıyor. Ilan vermeyi çeki-
cı hale getırmek uğruna yayın organlan
görüntülennı yeniliyor ve hatta bayağı-
lığa ulaşan bir maket haline dönüşüyor-
lar.
Halk gazetelenn 3 komuta altında yö-
netildığıne artık iyice inanmış durumda:
Pazarlama, ilan ve maket görüntü. Bu en
sonuncusu yanı gazete maketi giderek bir
zoriayıcı çerçeve haline dönüşerek gaze-
tenın yazanna da sankı bir hapıshane
hücresindeymiş hıssını veriyor. Bugü-
nün gazetesi sermayenin emekçısi, üst yö-,
netimden gelen baskının bır forsası ha-
line dönüşmuş durumda.
Tarihsel açıdan politik yaptınmın kar-
şısuıa çıkan bir güç olan basın, giderek
potitika ile bütünleşiyor. Hatta bu ikisi
arasındaki suç ortaklığı bazen skandal bo-
yutlanna bıle ulaşabiliyor. Medya or-
ganlannın polıtikanın da üzerinde bır
güç haline gelmesiyle, medya kendi ken-
dini eleştirmeyi de giderek unutuyor.
'Artık vapur yanaşmıyor" gerekçesiyle lokanta yapılmalan amaçlanıyor
İskele satışı nazım plana aykırı• tstanbul'un nazım
planında kent içi toplu
ulaşımın yeniden
denizyollanna
yönlendirilmesi temel
ilke olarak
benimsenirken
Denizcilik
Işletmesi'nin
'kullanılnnyor'
gerekçesiyle iskeleleri
satışa çıkârması,
kentin geleceği
üzerinde ciddi tehdit
oluşturuyor.
OKTAY EKİNCİ
Başbakan Tansu Çiller'in
Türkiye ekonomisinde "sos-
yalizmin sona ermesi" şek-
linde ilan ettiği özelleştirme
uygulamalan, hemen her sa-
tış karannda tartışma konu-
su olmaya devam ediyor.
Bunun nedeni ise genel-
likle satışa çıkartılan kamu
mallanmn nıteliğı ile özel-
leştirme için öne sürülen
"resmi gerekceter" arasın-
daki çelişkilerden kaynak-
lanıyor. Devletin elindeyken
zarar ettiği için "ekonomiye
yûk" olduğu ileri sürülen
klT'lerin, o işletilemeyen
tesisleri yerine "arazSerinin
imar rantuun" pazarlanma-
ya çalışılması, özelleştirme-
nin sanıldığı gıbi "rantabi-
Bte" için değil, bır tür "ar-
sa ve arazi sabşı" hedefıne
dönük olarak gündeme ge-
tirildiğini kanıthyor.
Kamu yaran sona
erecek
Başbakan Çüler'in, bu uy-
gulamalarla Türkiye'de artîk
"sona ereceğini'' söylediği
şey ise aslında sosyalizm de-
ğil, genelde "kamu yaran"
kavranu olsa gerek.
Çünkü cumhuriyetin ilk
25 yılındaki tek partili dev-
letçi dönem de dahil olmak
üzere bugüne dek Türk eko-
nomisinde sosyalist kural-
lar hiç yer almadı. Ama yi-
ne cumhuriyetle birlikte ge-
lişen "sosyaldevlet'' anlayı-
şı ve buna bağlı çağdaş hu-
kuk ilkeleri çerçevesinde
"kamu yaran'' kavrarru, he-
men her alanda öncelikli te-
mel ilke olarak benimsendi
ve anayasalarda yer aldı.
Özelleştirmenin bu an-
lamda temelde kamu yaran
ilkesini artık rafa kaldırma-
yı öngören bir anlayışın ürü-
nü olduğu ise yine son za-
manlarda gündeme gelen sa-
tış kararlannda tüm çıplak-
lığıyla kendisini gösteriyor.
Bunlar arasında özellikJe
tstanbul'daki artık "kulla-
tstanbul'un iskeleleri hem kentin kfdtür mirası hem de deniz ulaşımının güvenceleri.
nılmadjğı'* ileri sürülen
lfc
va-
pur iskeleleri'' için gündeme
getirilen satış ya da kirala-
ma girişimleri ise sadece ka-
mu yaran kavramma değil,
"çağdaş uygarhk" için gerek-
li olan "kent kültûrü biri-
kimkrimizin'' de yağma eko-
nomisine kurban edihnek is-
tendiğini ortaya seriyor.
Imar ve koruma
hukuku ne diyor?
Bugün, birçoğu aynı anda
"kültur mirasT nitelikleriy-
le korunması gerekli mimar-
uk ürünleri olarak tescil edil-
miş bulunan lstanbul iskele-
leri, "Arük vapur yanaşnu-
yor" gibi bir gerekçeyle lo-
kanta, kafeterya vb. gibi baş-
ka amaçlarla kullanılabilır
mi?
Bu soruya belki hiç dü-
şünmeden ve üstelık "akıl-
bca davranıldığı'' sanısına
da kapıhnarak "evet" diye
yanıt verenler elbette az de-
ğildir.
Ama yine bu soruyu "ken-
tin genel beklentUeri. imar
hukuku ve koruma ilkeleri"
açısından irdeledığımızde,
verilmesi gereken yanıtın
kolay kolay evet şeklinde
olamayacağı da açıklıkla gö-
rülebilir.
Birincisi, olaya yine ls-
tanbul bütünü açısından ba-
kıldığında, Denizcilik lşlet-
meleri'nin "kendi mülkün-
de" bulunan tarihi iskelele-
re artık "başka bir işlev ver-
me" hakkı aslında bulun-
muyor.
Çünkü bunlar adı üzerin-
de "iskele" olarak, kentin
yeni nazım planında da ge-
liştirilmesi öngörülen toplu
"deniz ulaşunı'" hedefinin
tartışmasız en gerekli altya-
pısmı oluşturuyorlar. Deniz-
cilik Işletmeleri'nin Istan-
bul'u hiç değilse bundan
sonra "ulaşımda denizi do-
yasıya kuüanmak" uygarlı-
ğından yoksun bırakmaya
hakkı olmadığına göre iske-
leleri de -üstelik 49 yıl gibi
sürelerle- asıl işlevlerine ka-
patmaya hakkı olmasa ge-
rek.
Böylesi bir özelleştirme-
nin "imar ahiakT açısından
da savunulabilir bir yanı bu-
lunmuyor. Çünkü iskeleler
"zorunlu olarak" denizin
üzerinde yer ahyorlar ve bu
konumlannı da yine sadece
"iskele jştevi" için elde edi-
yorlar. Ote yandan yeni imar
ve kıyı mevzuatına göre, ar-
tık iskele dışında başka tür
tesıslenn denizin üzerinde
yapımına "kamu veçevreçı-
karian açtsmdan" izin veril-
miyor.
Bu nedenle işlevi ve kul-
lanım özelliği gereği zorun-
lu olarak deniz üzerinde ku-
rulan iskelelerin bu "ayn-
calıkh konumlannı" şimdi
tutup "parajı basüran" lo-
kantacılara armağan etmek,
acaba nasıl tanımlanabilir?
Her isteyen böylesine "is-
kele restoran" inşa edeme-
yeceğine göre yine bu satış
yöntemiyle yaratılan ayn-
calıklar har.gi hukuk anlayı-
şına sığabilir?
Tüm özellikleriyle
korunmah
Bütün bunlann ötesinde,
aslında tanhı ıskelelenn baş-
ka amaçla kullanılması ve
bunun için pazarlanması gi-
rişimleri, 2863 sayılı Kül-
tür veTabtat Nanıkİannı Ko-
ruma Yasası'na da tümüyle
aykın bir işlem olarak gün-
deme geliyor.
Çünkü lstanbul'daki bu
tür "gözde" olan eski iske-
lelerin hemen tümü "kûltür
varbğT olarak tescil edilmiş
ve "tüm özelliklerivle" koru-
maya alınmış durumda.
Bunlar üzerinde gerek mi-
mari anlamda. gerekse kul-
lanım amacına dönük ola-
rak her türlü değişiklik giri-
şiminin yasal anlamda ger-
çekleşebilmesi için öncelik-
le Kültur ve Tabiat Varlıkla-
nnı Koruma Kurullan'mn
izni ve onayı gerekiyor. Oy-
sa korumakurullaruun arşiv-
lerinde ise tarihi lstanbul is-
kelelerinin yine "iskele iş-
levlerini sürdürerek" korun-
malan yönünde çok sayıda
karar bulunuyor.
Evet. 1994'tekıModals-
keksTnin satışı tamşmalann-
dan sonra, geçenlerde bu kez
Boğaâçi'ndeki Vanikö) tske-
lesi'nin satışı girişimiyle ye-
niden gündeme gelen özel-
leştirme furyasının "iskele
cenahındaki" yasal ve hu-
kuksal durum işte böyle.
Görüldüğü gibi aslında
kamu mallan değil, "uygar-
lığımtzın simgeleri" pazar-
lanıyor. Bunun adına ise
özelleştirme yerine daha ger-
çekçi bir tanım koyabilecek
ekonomi profesörleri
aranıyor...
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
Sierra Madpe'lerden
Hindukuş'a
I
sının nadiren 20'nin altına indiği, na-
diren 25'in üstüne çıktığı ve turist
broşürterinın "The City of Eternal
Spring" (Sonsuza Değin llkbahar Ken-
ti) diye adlandırdıklan Mexico City'den
aynlryoruz. Günlük güneştikbir mart sa-
bahı bu... Uçak alanına beni geçirme-
ye gelen üç kişi var:
Çok iyi dost olduğum ve bana yal-
nızlığımı unutturan iki "Hermanito"\a-
nm: Kardeşlerim. Ispanyol Miguel ve
Meksikalı Carios. Bir de elçilik şoförü
Antonio... Yine müzisyenler ve "Gu-
adalajara" türküsü...
Vedalaştık. "Tannyanındaolsun" di-
yor dostlanm...
• • *
Bu, dört motorlu bir Air France uça-
ğı... Turistlerte dolu... Texas üzerinde,
motorlardan birisi duruyor. Üç tanesi
ile "idare" edip New York'a iniyoruz.
Kar yağıyor burada...
Vaşington'daki eski arkadaşlara bir
ziyaret, Maryiand ormanlannda otu-
ran dost bir ailede üç gün... Yine kar,
yine soguk.. Ve bir gece PAA 001 sa-
yılı uçakJa havalanryoruz New Yorktan...
Paris'te, eski arkadaşlarla iki gün,
Victor Hugo Bul-
van üzerinde, ken-
di halinde bir otel.
Doğru dürüst ısı-
tılmamış. Banyo
yapmak için, Ma-
dam'aricaediyor-
sunuz, "duş'uaç-
yor. Bir parça sa-
bun veriyor, 5 frank
alıyor.
Avrupa 1958 yı-
lında hâlâ Ameri-
ka'dan 50 yıl geri-
de...
* • •
Roma'da uçak
değiştirip ver elini
lstanbul... Köprüye
bağlı şirketvapur-
larının kokusunu,
tünelin küflü havasını bu kadar uzun sü-
re sonra tekrar doya doya sindiriyoruz
içimize...
Tarabya'da, eski arkadaşlarla acılı
tatlılı birrakı âlemi...
Onlar "yerleşik""... Biz, ata usulünü
sürdüren "göçebe."...
Yine uçak, yine dağlar, tepeler, yine
biraz Ankarave bir gece yansı Tahran...
Buraya kadar günü, saati bilinen
uçaklarla geldik. Bundan sonra Kâ-
bil'e gidecek (Ariana) Afgan uçak şir-
ketinin tarifesi yok. Bir otelde, onlar-
dan haber bekliyoruz. Ne vakrt gider-
lerse bizi de alacaklar...
•••
Bir sabah, saat 5'te kapı vuruluyor.
Başında kalpağı ile gördügümüz ilk Af-
gan karşımızda. "Buyurun, gidelim..."
diyor.
Eski bir otomobil ile havaalanına ge-
liyoruz. Güneş, ha doğdu ha doğa-
cak...
Afgan uçağı, nesli tükenmiş bir DC-
4... İçinde, sadece 12 kişilik oturacak
yer var. Kabinin üsttarafınadenkler, se-
petler bağlanmış.
Ayağınızı bastığınızyer, alüminyum...
Rlot Hintli... Genç bir Afganlı, kahve ge-
tiriyor.... Gır, gır, gır, pervaneler çalışı-
yor. Motorlar biraz yağ kaçırıyor, ama
herhalde sonunda havalanacak bu
alet...
Havalanıyorda...
Zahedan üzennden °Deşt-i Vakvak"ı
(ölüm Çölü) geçip Kandahar'a inece-
ğiz. Buradan sonra, Gazne Vadisi'ni
izleyip Hindukuş'lann duvannı aşaca-
ğız ve Kâbil'e varacağız, Tann'nın yar-
dımı ile...
Gece otup karanlık basmadan bu
işin bitmesi gerek.... Çünkü Kâbü'de na-
vaalanı yok. Onun yerine "Çemen-i
Havayi" mevcut. Aydınlatma da bahis
konusu değil...
DC-4, uflaya puflaya, inleye söyle-
ne, Fazne Vadisi'nin üstünde... Sağda
solda, 100'er metre mesafede kaya-
hklar...
Vadi karanlık...
Son tepeyi de aştı uçak ve birden gü-
neş ışığı doldu uçağın içine... lleride,
gözün görebildiği uzaklığa giden yem-
yeşil bir ova: Kâbil Ovası... Etrafı dağ-
larlaçevrili. Dağlanntepelerindekarvar.
Döne döne indik bu ovaya...
"Zaptiye'ye gidip pasaportunuzu
mühürietin..." diyor uçaktaki genç Af-
gan.
Bu sözcük, bize tanıdık geliyor. Ve
sonralan, hiç de yabancılık duygusu-
na kapılmadığımız bu ülke için, iyi bir
başlangıç, bu eski Osrnanlı polisinin adı.
"Zaptiye", mor mürekkebe batınl-
mış bir mühür attı pasaportumuza.
"Beyan-ı Hoşamedi" etti. Dışanda du-
ran tek atlı bir "gac/Tye (at arabası) bi-
nip uydurma Farsça ile "Seferet-i Tür-
kr dedik arabacıya.
Arkasına bile bakmadan "Bel-i Sa-
hib" diyor, tınk, tınk, tınk.... Koca birdu-
vann önünde durduk. Koca bir ahşap
kapı açıldı.
Kocaman bir yağız kapıcı betirdi.
Kim olduğumu sordu, Türkçe... "Bu-
yurunuz efendim" dedi, emektar ka-
pıcı dost Muhammed Han.
Göreve geldik işte, sağ salim...
Yarın: TC Kâbll Büyükelçili&l
Işsizlîk sinirleri bozdu
İSTANBUL (AA) -Bakırköy Ruh ve Si-
nir Hastalıklan Hastanesi'ne 1995 yılı için-
de 178binkişibaşvurdu. Geçenyıllara oran-
la "rekor" sayılabilecek bu başvuru sahip-
leri arasında yatarak tedavi görenlerin üçte
birini işsizler oluştururken, ardından ev ka-
dınlan geliyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has-
tanesi'nde yapılan istatistiklerden derlenen
bilgilere göre geçen yıl hasta-
neye başvuran 178 bin kişiden
9 bin 76'sı yatarak tedavi gör-
dü ve taburcu oldu. Tedavi gö-
rüp taburcu olan hastalann 3
bin 84'ünü işsizler, 2 bin 706'sı-
nı da kadınlar oluşturdu. Has-
tanede tedavi görüp taburcu
olanlann 672'si emekli, 364'ü
işçi, 335'i memur, 262'si tutuk-
lu, 249'u öğrenci, 134'ü şofor,
98'i çiftçi ve 87'si de serbest meslek sahi-
bi. Geçen yıllarda istatistiklerin üst sırala-
nnda yer alan polis ve şofor gibi meslek
gruplannın baş\oırulannda belirgin bir azal-
ma meydana geldi. 1995 yılında başvuran-
lann 134'ü şoför, 28'i de polis memuru.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has-
tanesi Başhekimi Doç. Dr. Arif VerimlL
1985-1994 yıllan arasmda hastaneye başvu-
rulann her yıl yüzde 5 ile yüzde 9 arasında
makul düzeyde artan bir grafik gösterdiği-
ni, 1985 yılında 60 bin olan hasta başvuru
sayısının, 1994 yılında 111 bıne çıktığmı
söyledi. Geçen yıl başvuru sayısında bir
"paüama" yaşandığını ve 178 bin kişinin te-
davi olmak için kendilerine başvurduğunu
bildiren Doç. Dr. Verimli, buna karşılık has-
tanenin 10 bin ile 12 bin kişiye yataklı hiz-
met verdiğini bildirdi.
Başvurulann yaklaşık yüzde 55'ini işsiz-
• Bakjıköy Ruh ve
Sinir Hastalıklan
Hastanesi'ne geçen
yıl başvuranlann üçte
birini işsizler
oluşturdu. îkinci
sırada ev kaduılan
geldi.
ler ve ev kadınlannın oluş-
turduğunu belirten Doç.
Dr. Verimli, sözlerini şöy-
le sürdürdü:
"Çünkü insanlanmız,
(deli olarak tanımlanmak-
tan) çekinseler bile eskisi
gibi ilgisiz değiller. Ancak
hastanemize yapdan baş-
vurular, genelde yıDar sü-
ren ve müzminleşmiş has-
tahklar için oluyor. Yani dışanda o/el dok-
torlarda çarebulamayanlar bize geliyor. Yıl-
lar süren bu hastauklar da toplumda verimi
düşürüyor ve insanlar işsiz konumuna dü-
şüyor.Yine istatistüderde ikinci sırada görü-
len ev kaduılan da toplumda üretken ohna-
yan kesim."
Doç. Verimli araştırmalann, psikolojik
hastalıklara yakalananlann yüzde 80'ini 15-
45 yaş grubu arasındaki kişilerin oluşturdu-
ğunu ortaya koyduğunu ifade ettı.
-OPBABANtN £l/Nİ/.
IsveçMerm gözdesi kde
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - Türki-
ye'den Hollanda'ya getirildik-
ten sonradünyaya yayılan lale-
ye en düşkün olan ulus, Isveç.
Bugün Hollanda'da 3000 çeşit
lale yetiştiriliyor ve bunun yal-
nızca 100 kadan lsveç'teki se-
ralarda bulunuyor. Ama ocak
ayıyla birlikte önce kapalı yer-
lerde, nisana doğru da meydan-
lardakı çiçekçilerde halka satı-
lıyor. 5'er, 7'şer, 10'ar ve 20'şer
olarak paketlenen çiçekler, 24
saat içinde satış tezgâhlanna
ulaştınlıyor. Isveç halkı günde
ortalama 1 miryon lale sann alı-
yor. Lale soğarüan Hollanda'dan
getirildikten sonra tsveç'in çe-
şitli bölgelerindeki seralarda
ekiliyor.
Lalenin öyküsü 1500'lü yıl-
larda tstanbul'dabaşlar. Sulta-
nın çağnhsı olarak lstanbul'da
bulunmuş olan Hollandalı bir
asilzade, 1554 yılında bir mik-
tar lale soğanını ülkesine ge-
tirdi. Bu ülkede lale, 17. yüz-
yılda variık simgesi haline gel-
di. Bazı çeşit çiçeklerin, altın gi-
bi büyük paralar karşıhğı satıl-
dığı biliniyor. Ticaretin aşın
boyutlara ulaşması sonucu Hol-
landa Sarayı müdahale ederek
lale spekülasyonunu durdurdu.
Amerika'daki Pensilvanya por-
selenlerine motif oluşturduğu
için "Fenssytvania Dutdı" adıy-
la bu merkezde üretilen porse-
len eşyalan, dünyaya tanıttı.
Michigan'ın Hollanda adlı yer-
leşim yeri ise her yıl düzenle-
diği büyük lale festivaliyle ta-
nınıyor.
Isveçlilerin en çok yeğledik-
leri lale türleri şunlar:
- Monte Carlo (çift taçlı. sa-
n renkte ve kokulu),
- Promınence (kırmızi)
- Blenda (pembe)
- Christmas Marvel (pembe)
- Attila (menekşe rengi)
- Abba (koyu kırmızı, çift
taçlı)
- Yokohoma (koyu san, siv-
ri uçlu)
- Negrita (menekşe rengi)
- Wonderful (pembe, sıvri
uçlu). İsveç'e lale soğanian HoDanda'dan getiriliyor.