23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 1996 SALI 12 KULTUR Fotoğraf dünyası, hâlâ onun eksikliğini duyuyor... Sami Güner aramızdan aynlalı beş yıl oldu Fotoğraflarmda tııtkıısu okıımırdıı MEHMET BAYHAN Beş yıl oldu aramızdan aynlalı. San- ki o çok sevdiği yurt gezilennde bir yerlerde kalıvermış gibi. Çalışmalar için listeleri tararken onun adına gelin- ce takılıp kalıyorum her seferinde Yo- gun ışlenne karşın ilk yanıtlayan olur- du, çogunluk hiç kımıldamazken. Be- raberliklerdeki coşkusu, sevecenliği. Soran, anlatan, gûlen gûldüren, dert- leri paylaşan. Sıra ülke sevgisine ge- lince sesı gürleşen. Sami Güner'i sızler de özlemedi- niz mi? söz aramızda, fotoğrafımızda bir boşluk bıraktı. Yeri doldurulama- dı. Belkı de birdönemın sonuncusuy- du. Fotoğraf, gelişen sosyal düze- yin artan gereksinmelerini karşı- layabılmek ıçin yeni teknolojıler arayışmın bir sonucuydu. Her tekiıoloji gibı zayıftı başlangıçta. Geliştikçe yeni fotoğraf alanlan açıldı ve uzmanlaşan fotoğrafçı- lar yetişti. Böylece elde edilen görüntûler toplumun algılayış ve düşünüşünü derinden etkiledi. Daha yeni görüntûler arandı ve teknolojilergeliştirildi. Ki bu ge- lişim bazı fotoğraf konulannın geride kalmasını veya fotoğrafta dönemleri getirdi. Varacağı nok- ta ise fotoğrafın yok oluşudur. 1960'lann başında ülkemizde renkli fotoğraf yaygınlaşmaya başladı. Beraberinde matbaacı- lıkta gelışmeler oldu. Kitlelere dağıtılacak renkli baskılaT için yurt görünümleri aranıyor ve ye- ni bir fotoğrafçı tipi gerekiyor- du: lyimser, guzellikleri arayıp bulan. dünyaya sevgi ile bakan. Sami Gûner'in profesyonel ya- şamının başladığı dönemdi ve aranan tipi tam karşıladı. Üstüne kendi değerlerini ekledi: Büyük bir coşku ve çalışkanlık. Işıni, ya- şarnayı, ülkesini, insanlan ve doğayı tutku ile sevış. Çalıştıkça, köşe bucak dolaştıkça daha çok sevdi. Duygusal bakışını fotoğraflanna aktardı. Iki- üç nesil onun fotoğTaflanyla yetişti. Son- ra de beklenmedik şekilde çekildi sah- neden, âşığı olduğu güzelliklere ka- nşö. Uygarlığın işleyişi acımasızca hız- lanmakta her geçen gün. Insan deği- şimlerden geçmekte. Korkanm duy- gusal boyutunu yitırmekte. Artık ge- zip dolaşmaya, sevip okşamaya zaman yoktur. Isteİc de yoktur, daha doğrusu böyle bir gereksinme yoktur. Güncel deyişle. programdaki bu kayıt silin- mektedir. lyi de yerinı ne doldurmak- tadır?. Sami Güner kendisini şöyle an- latıyordu: "Ney sesleriyle Mevla- na'ya, bir başka gün martıların pc- şinde Bebek'ten Kalamış'a akar yıl- dız gibi. Guruba dalar Salacak'ta, sonra Akdeniz'in sıcaklığında, hüz- nö yaşar Bolu'nun sonbaharında. Çiçekleri koklar bahçelerde, bur- kulur yüreği şu evin kapısında, yo- rulduğunda çeşme başında, iftar vakti gözleri minarelerde öylesine mahzun dalıp gitmiştir. Güneş do- ğarken Ağrı yamaçlarında, üzüm koparır Manisa bağlarında, susuz- luktan yandığında önüne çıkıveren çağlayana şaşıp kalmıştır." Çocukluğumda çok yolculuk ettik. Yirmi beş kişılik burunlu otobüslerle tozlu yollarda kıvnlarak. Tepeyi dö- nünce önümüze çıkıveren çınann se- rinliğindeki çeşmede yüzümüzü yıka- yıp, uzayıp giden yeşilliğin din hava- sını ciğerlenmize doldurarak. Şimdi çınar da yok çeşme de ikı yanı demir- de sınırlanmış yolda durmak yasaktır. Bakmak, dokunmak: Suyun serinliği- nı. böğürtlenin, dikenin, başka bir kal- bin atışını algılamak da yoktur. Hep bir yerlere yetişilecektir Bir an önce va- nlmalı, bilgisayann başına oturulma- lı, sanal ortamda tüm ilişkilerden ko- pulmalıdır. Birileri ile karşılaşıldığın- da ise görsel alanımızdan hemen uzak- laşmalan gereken bulanık lekeler ol- duklannı varsayarak. Aynntılannagı- rilmesi gerekmeyen. Kaşı, gözü, bakı- şı, sesi. endamı, sıcaklığı, duygulan. öyküsü bizi hiç ilgilendirmeyen. Pekı biz başkalannı neden ilgilendireüm ki?. işte bütün bu nedenlerle Sami Gü- ner bir dönemin son fotoğrafçısıydı. Onunla berbaber o dönem de kapan- dı. Doğal güzellikleri arayıp bulmak pek de gerekmiyor şimdi. Tüm zaman- lan kapsayan yücelik değildir vanl- mak istenen, anlık "Wrating"lerle yetinilmektedir. Ekranın karşı- sında tuşlara basmak yeterlidir. Görünüm içindeki ağaç beğenil- miyorsa değiştirilır veya şu tara- fa kaydınlır. "Alanya'nın çivit mavisi," Hahç'e yamanır. Ba- caklannız güzel değilse de olur, bilgisayar sizin için güzelleştirir. Hanri Cartier Bresson'un "su- yun üstünden atlayan"fotoğrafı- nı herkes yaratabilir. Hem de to- puğu suya daha yaklaştırarak. Yedigöller'dekı yapraklar sarar- mamışsa veya dökülmüşse ne gam. Artık duvara asılacak tab- lo-fotoğraflar değil işlenecek malzemeyi ıçeren CD-Rom'lar gereklidir. Oturur biçimlersiniz. Ancak insan ruhunun derinli- ğındeki boşluklan dolduracak zenginliklerin sonsuz çeşitleme- si dışanda kalabilir. Bir gün ruh- sal arkeologlarca yeniden bu- lunmayı bekleyerek ve üstlerini hüzün örterek. Aletinize yükJü programın ve elinizdekı malze- menin sınırlan içinde, gerçekte çok dar ve duygu yoksunu bir koridorda, çeşitliliğe sahip olun- duğu yanılgısı yaşanır. Sayısal teknolojinin 0-1 dizilişindeki olasılıklarla yetinerek bilimsel katıli- ğın, duygusallığm naif sıcaklığını yok- samasına aldırmayarak. Belki de bu- nun için hiçbir alanda sorunlar çözü- lemez artık ve insanlığın kaderi de yok olmaktır. Belkı bunun için Köroğlu "Delikli demir icad oldu mertlik bo- zuldu" diye yakınmaktadır. Kendısi için yazdığı şiiri şöyle bitir- mişti: "İşte böyle geçti günlerim ge- celerim / Velhasıl ömrüm. / Sizlere biraz olsun tattırabildiysem / Bu doyulmaz lezzeri, / Hatırlarsınız bel- ki bir gün / Dostunuz Sami Gü- ner'i.. oğal güzellikleri arayıp bulmak pek de gerekmiyor şimdi. Tüm zamanlan kapsayan yücelik değildir vanlmak istenen Ekranın karşısında tuşlara basmak yeterlidir. Görünüm içindeki ağaç beğenilmiyorsa değiştirilir. 'Alanya'nın çivit mavisi' Haliç'e yamanır. Bacaklannız güzel değilse de olur, bilgisayar sizin için güzelleştirir... İşte bütün bu nedenlerle de Sami Güner bir dönemin son fotoğrafçısıydı. Bu yıl 15-24 mart tarihleri arasında düzenlenecek Ankara Film Festivali 8 yaşında Küttür Servisi - 8.Ankara Uluslararası Fılm Festıvalf nin programı bellı oldu. Dört yanşma böiümün yer aldığı festıvalin ulus- lararası sanatçılara açık yanşması Canlan- dırma Filmleri dalında gerçekleştınliyor. Diğer yanşmalı bölümler ise 'Ulusal Uzun Fflm Yanşmasr. 'Ulusal Kısa Fılm Yanş- masT ve 'Ulusal Beigesel Film Yanşması' olarak belirlendı. Festival'in yanşma dışı gösterimlennde 'Dünya Kısa Fimden Örneklcr', 'Asya- Av- rupa Buiuşması' 'Macar Panoraması". 'Türk Sinema Tarihinden', 'Avrasya Film- leri- Türk Dünyası Sinema Günü ' başlık- lan altında toplanıyor. Yıne bu yıl Ankara Uluslararası Film Festivali Yürütme Kurulu dört özel ödül veriyor. Daha önce sinemaya uzun yıllar hiznet etmiş sanatçılara ve çalışanlara "Onur ÖdüM" adıyla verilen ödül "Aziz NesüıOnurÖdülü" olarak değiştirildi. Yü- rütme Kurulu sinema yazan ve araştırma- cısı olarak sinemamıza ve hatta dünya sı- nemasma önemii kitaplar. araştırmalar, bel- geler, çevinjer ve yorumlar armağan etmiş ola:, Nijat Özön ve Giovanni Scognamil- lo'ya vermeyi kararlaştırdı. UlusalUzun Metrajlı Film YanşjnasTnın değerlendirmesmde değişiklikler yapıldı. Festivalde bu yıl, En lyi Yönetmen Ödü- lü'nün En lyi Yönetmen ve Yapımcı ola- rak iki ayn kurum ya da kişiye verilmesi, öte yandan En lyi Senaryo Ğ>dülü'nün bun- dan böyle "Onat Kuüar Senaryo Ödülü" olarak adlandınlmasına karar venldi. Bu bölüme katılacak fılmler ve yönetmenler: "Sekizinci Saat"(Cemal Gözütok), "Öz- lem« Düne_Bugûne«Yanna_" (Tülay Era- talay), "Düş..G€rçek_ Bir de Sinema" <Jü- lay Eratalay)," Böcek"(Ümit ElçiX "Bir Ka- düun Anatomisi" (Yavıız Özkan), "Sokak- taki Adam" (Biket llhan), "Soguk Gece- ler" (Kadir Sözen), "SOAdım" (Tomris Gi- ritüoglu), "Kanayan Yara Bosna" (Yücel Çakmaklı) \e "İstanbul Kanaüanmm Al- tmda"(Mustafa Alnoklar), "GerOla" (Os- man Sınav). Ulusal Kısa Film Yanşması başlığı altında gerçekleştirilen draınatik, deneysel ve canlandırma olmak üzere üç dalda yapılan yarışmaya ise toplam 48 fılm katılıyor. Festival'in Ulusal Beigesel Film Yanşması'na 12 film yanşıyor. Festivalin yanşma dışı gösterimleri aja- sında bulunan 'Dünva Kısa Fflmden Ör- "Shangai Üçlüsü" nekler' bölümünde Avrupa ülkelerinden çok sayıda kısa fılm, beigesel ve canlandır- ma filmı katılacak. Bu bölümdeki filmle- rin sayısı da seksen kadar._ 'Dünya Sinemasından Örnekler' in adı 'Asya-ÂVnıpa Buiuşması' olarak değiştınl- miş. Asya ve Avnıpa Buluşması'nda yer alan diğer filmlerden bazılan ise şunlar: "Sevdiğim Mevsim" Andre Techine (Fransa), "Yüzyüze" Ingmar Bergman (lsveç),"Carmen" Francesco Rosi (Ital- u Düş, Gerçek bir de Sinema" ya-Fransa), "Shangai Triad" Zhang Yi- mou (Fransa-Çın), "TürkTutkusu" Vin- cente Aranda (Ispanya). Festival 'Türk Dünyası Sinema Günü' olarak ilan ettığı 16 mart 1996 tarihinı Avrasya Filmlenne ayırdı. Bu bölümde yeralan bazı fılmler ve yönetmenleri şöyle: "Yıkhzımı Bana Ver Asman" Ferit Dev- letsin (Özbekistan), "Şampiyon" IMuham- met Soyunhanov(Türkmenıstan), "Tahmi- ne" Rasim Ocage> T (Azerbeycan>. Festivalin Türk inemasıyla ilgılı düzen- iediği etkinliklerden Güben'I\uıcertarafuı- dan hazırlanan 'Yeşilçam'ın Beş Ustasma Güzelleme' bölümünde Türk sınemasının beş emektar oyuncusu; Kadir Savun, Ha- yati Hamzaoğlu. Aliyu Rona. Muhterem Nur ve ErolTaş'a festıvahn açıhş gecesın- de düzenlenecek bir törenle anma plaketı verilecek. Festivalin diğer etkınlıklen ara- sında video art gösterileri ve söyleşiler ye- ralıyor. Festivalde Macar riizgân Kültür Servisi - 8. Ankara Uluslara- rası Fılm Festivalı'nin Asya-Avrupa Buiuşması bölümünde ilk anda göze çarpan filmler "Macar Panoraması" adı altında toplanıyor. Bu bölümde Ma- car sınemasının hemen hemen bütün büyûk ustalanna yer verilmiş: Zoltan Fabri. MiklosJancso. KaroK Makk,lst- van Szabo, Ferenc Kosa, Peter Bacso ve Pleter Gardos'un 1956-1994 yıllan ara- sındakı çektiklen toplam dokuz fılm yeralıyor. Panorama'da yer alan fılmler arasın- da. Zoltan Fabn'nın ilk önemii fılmi "Profesör Hannibal" (1956) var. Film 1957 Karlovy Vary Fılm Festivali'nde büyük ödülü kazanmıştı. Fabri'nin di- ğer önemii fılmlen arasında "Cehen- nemde Iki Devre" (1961), "Gündüzün Karanlığı" (1963), "Pal Sokağı Çocuk- lan" (1968) ve "Agrt" (1981) yer alıyor. Macar sinemasınm dünyaca ünlü yö- netmenı Miklos Jancso, panoramaya iki fılmle katılıyor. Yönetmenın ilk fılmi olan "Kanun- suziar". 1960'larda geçen bir karaçal- ma ve öç öyküsünü konu almış. tkrncı Jancso filmi olan 1971 yapımı "Knıl İlahi". tanm kökenli ilk sosyalist eylem olarak tarihte yerinı alan bir yüzyıl ba- şı dırenişinı anlatıyor. Panorama'nın en ıyi fılmlennden bı- n de Karoh Makk'ın yönettığı 1970 yapunı olan "Aşk\ 1971 yılında Can- nes'da jüri özel ödülünü, Chicago'da "Gümüş Hugo" ödülünü kazandı. Macar sınemasının belkı de en tanın- mış yönetmeni olan Istvan Szabo'nun 1966 yapımı olan "Baba" ve Ferenc Kosa'nın ilk uzun fılmi olan "On Bin Güneş" de programda yer alıyor. Festivalin konuğu olan Peter Bac- so'nun yönettıği iki filmle program tamamlanıyor-. 1969 yapımı "Tanık" ile 1987 yılında Troia, Budenz ve Ve- vey film festıvallennde büyük ödüller, Chicago Film Festivali'nde de "Altın Hugo" ödülünü kazanan "Boğmaca". Karagöz Avrupa turuna çıkıyor Kültür Servisi - Shovv Tiyatro, klasik Karagöz oyunlanndan derlediği "Dünyayı Sev, Yeşili Koru" adlı Karagöz oyununu bu ay Fransa'da sergiliyor. Fransa'da Lyon, Grenoble ve Paris'te yapacaklan gösterimleTden sonra. Finlandiya, Macaristan. Malta, Almanya, Belçıka, lsveç, Noneç ve Danimarka'da göstenler sunacak Show Tiyatro, 1993 yılında CengizÖzek tarafından kuruldu. Tiyatroyu geleneksel Türk Tiyatrosu türüklerinden hareketle çağdaş oyunlar sergilemeyi ve kukla tiyatrosu ile ilgili oyunlar sahnelemeyi hedefleyerek kurduğunu belirten Özek, tstanbul Belediye Konservatuvan Tiyatro Bölümü mezunu. Konservatuvar eğitiminin yanı sıra Mimar Sinan Üniversitesi'nin Geleneksel Türk Süsleme Sanatlan Bölümü'nde ve Pıof. Dr. Süheyl Ünver'in açtığı kursta tezhip, minyatür, kalem-işi, restorasyon üzerine eğitim gören Özek, birçok uluslararası festivallerde Karagöz oyunları oynatan, sergiler açan ve seminerler veren bir sanatçı. Özek, aynı zamanda UNIMA'ya (Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği) da üye bulunuyor. "Dünyayı Sev Yeşili Koru" Karagöz'de az değinilen "Şamanizm ve Budizm" konulanndaki oyunlara bir örnek teşkil ediyor. Özek her gösteriden sonra, kaybolmaya yüz tutmuş olan bu sanatla ilgili olarak uygulamaiı seminerler veriyor. Yurtdışı gösterimlerinden sonra mart ayından itibaren Kenter Tiyatrosu ve Karikatürcüler Derneği'nde göstenlerine devam edeceklerini belirten Cengiz Özek, gösterimlerden elde edecekleri gelirlerle bir Karagöz müzesi kurmayı amaçladıklannı söylüyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Bayram Yazısı Dostum Ali Saydam'ın TRT 2 deki Ne Var Ne Yok programında bayram üzerine söyleşmeye giderken karmakarışık duygulann etkisi altındaydım. Kırk kü- sur yıl öncesinin bayramlanndan günümüzünkilere bir iç gezide yol aldım. Aklımda hep Ziya Osman Saba'nın içli hikâyesi: O hikâyede duyarlı Ziya Osman annesini, babasını, büyükannesini, büyükbabasını birçok uzaklıklarara- sından tekrar görür ve onları bayram sabahlannda hatırlar. Yaşlı hanımlar beyaz entarilerini giymişler, beyaz köşe minderterinde oturmuşlardır. Alçakgö- nüllü evlere konuklar bayram ziyaretine gelir, alçak- gönüllü başka evlere bayram ziyaretine gidilir... Alçakgönüllü evler dediğimi, Ziya Osman bir tüm- ceyle tanımlayıveriyor: "Neden, o evin herodası öy- le yeni yıkanmış keten, öyle temizlik, öyle iyilik ko- kardıL" Doğumumdan iki yı! önce, 1947'de yazılmış bu öykü. Kim dergisınin 1996 Ocak sayısında "Gençlerin Si- nir Olduklan" saptanmış. Yeşim Demirci'nin ilginç araştırmasında "en sinirgelenek" bayram ziyaretle- ri: "Gençler hangisinin sinir olduğu konusunda her- halde en çok gelenekte zorlanmadılar. Zaten onla- ra neredeyse her gelenek saçma ve boş geliyor. Ve art arda sıralıyoriar: Kız ısteme, yeni evlenen çiftle- rin çarşaflanna bakma, gerdek gecesi, kına gecesi, çeyiz biriktirmek gibi bir sürü gelenek..." Sayılanlar arasında en sinir bozucu da dediğim gi- bi, bayram ziyaretleri. Gelenekler elbette eskir, dö- nüşüme uğrar, değişimlerte donanır. Zaman bazıla- nnı büsbütün siler. Geçmiş çağların anlayışlan yeni günlerin isterieriyle sönüp gider. Bununla birlıkte, her şeye "sinir olmak", öyle sa- nıyorum ki, yeniyetmeliğin, gençliğin doğal tutumu- dur. Çocukluğumda değilse bile, ilkgençliğimde bay- ram ziyaretlerinden bunalırdım. Şimdi bambaşka ha- tırlıyorum. Sonra, geleneklerin değişmesı, dönüşüme uğra- ması konusunda sanatın yordamına ihtiyaç duyulur. Kim'deki soruşturmada "çeyiz biriktirmek" köhne- miş gelenekler arasında sayılıyor. Türk hıkâyesinde yaşanmamış, hayatın kılgısına geçirilmemiş çeyiz hi- kâyeleri vardır. Ornekse, Halid Ziya Uşaklıgil'in "Ferhunde Kalfa"s\ bir başyapıttır. Benim "Gelinlik Kız" da, ne saklayayım, pek rena sayılmaz. Selçuk Baran "Konuk Odalan"nda evlerimizin, bir zaman- lar, hemen hiç yaşanmadan solup gitmış misafır oda- lannı, kullanılmamış çeyizler kadar acıklı anlatır. Bu- gün konuk odalan yok. Gelenek anlamını değiştirmek zorunda kalmış. Ama Selçuk Baran'ın öyküsü, an- lam değişikliğine kııavuzluk ediyor. Gençler keşke okuyabilseler Halid Ziya'yı. Selçuk Baran'ı... Evet, bayram ziyaretleri; dün bunaldığım bayram ziyaretlerini şimdi birer banşma vesilesı olarak hatır- Iryorum. Her şeyden önce banşma, büyüklerimiz, akrabalanmız, ahbaplanmız arasında dargın olanlar bayram günlerinde ılle banştırılırdı. Şimdi size gülünç gelebilir ama, kendiliğinden bir iyi kalplilik doğardı. Halamızın ipek mendilleri Bayramlar, bız çocuklar için, birer armağan alma fırsatıydı. Geceden, bız uyuduktan sonra, yatağımı- zın altına bırakılmış gıctr gıcır yeni ayakkabılar, bay- ram sabahının büyük sevincı değil mrydi? Israf eko- nomisinin çılgınlığına kapılınmamış o günlerde, yeni bir ceket, yeni bir pantolon, kazak, gömlek, bayram- dan bayrama alınırdı. Artık Laleli'ye taşınmış Bursalı Nezihe Hala'mıza gittiğimizde, her bayram Bursa ipeklisı bir mendili- miz olurdu. Halamızın elini öperdik; o da bizi yanak- larımızdan öper, sonra cebimize dörde katlanmış ipek mendili koyardı. İpek mendiller, bayram sabah- ları Füruzan ın "Edirne'nin Köprüleri" öyküsünde çoktan kaleme geçmiştir. Resimler geliyor gözümün önüne; diğer zamanlar kucaklaştıklannı hiç göımediğim annemle babam bayram sabahı kucaklaşıyorlar. Bayramın ilkziyaret- çisi, üstelik sabahın hayli erken saatinde, Cihan- gir'den komşumuz terzi Rum madam. Ah, onun adı- nı niye hatırtayamıyorum? Yalnızca, fileye geçirilmiş siyah topuzu canlı kalmış. Dul madamın bayram teb- riği erkenden olacağı için kahvaltı sofrası apar topar kaldınlıyor... Şeker Bayramı pastanelerin, hele Hacı Bekir'in şeker donanmasıydı. Nisan ayında ise paskalyanın çikolatatavşanlan, kırmızı kurdeleti çikolata yumur- talan çıkagelirdi. Melek Pastanesı'nin vitrininde kos- kocaman bir çikolata yumurta ikiye bölünmüş, için- den, rengârenk, hepsi yusyuvarlak, irili ufaklı şeker- ler görünüyordu. Şeker Bayramı'nın şekerleri lokum, badem şekeri, badem ezmesiydi. Ezmelerin ustası, Kadıköy'ündeki Cemilzade'ydi. Oradan badem ez- mesinden başka, fıstık ezmesi, kavun, çilek, porta- kal, çikolata, kayısı ezmesi alırdık. Her biri küçücük küplerdi. Likörier vardı, ev likörlen, onlar hep vişneydi. Te- kel likörlen, çoğu kez nane ya da muzdu. Bazen tep- side, ince kristal kadehte üçü yan yana görünür, bir renk şöleni akardı. Bir medeniyet çizgisi olan bunlar hepsi bitmiş ola- bilir mi? Koyu gelenekçi geçinen sahtekâr günümüzde kaybettiğimizi Ziya Osman Saba söylüyor: "Şimdi düşündükçe anlıyorum ki, onlann ruhlannı birgünah işleme korkusu ile bir sevap yapma sevinci paylaş- mıştı." Bosna için kitap kampanyası Kültür Servisi - 1992 yılında bombalanarak yakılan Bosna Milli Kütüphanesi ve Şarkiyat Enstitüsü'nün yeniden kurulması için düzenlenen Bosna İçin Kitap Kampanyası Komitesı, çalışmalannı genişleterek sürdürüyor. 6 Kasım 1995 tarihinde TÜYAP Kitap Fuan'nda 'Bosna'da Medeniyete Karşı Barbarhk' konulu oturum ile başlatılan kampanyaya şu ana dek 3 bin kitap bağışlandı. 22 kuruluş ve 49 yürütme kurulu üyesinden oluşan Bosna tçin Kitap Kampanyası Düzenleme Komitesi, kampanyanın Şubat 1996 sonuna dek uzatılmasını kararlaştırdı. En kitapsever ülke Hollanda BASEL (UBA) - Avrupa'nın en çok kitap okuyan ülkesini belirlemek için yapılan istatistik çalışmasında Hollanda yüzde 74'lük oranla birinci olurken, Italya yüzde 50'îik oranla sonuncu sırada yer aldı. Hollandalılann günde 82 dakikalannı kitap okumaya ayırdıklan ortaya çıktı. Avrupa'nın tanınmış - < yayınevlerinden Bertelsman AG'nin düzenlediği araştırma Ingiltere, Almanya, Hollanda, Italya, Ispanya, Macaristan ve Fransa'yt kapsıyordu. Araştırmada, kadmlann erkeklere oranla daha fazla kitap okuduklan belirlendi. DUZELTME Gazetemizin dünkü sayısında 15. sayfada yer alan Nec- mı Sönmez imzalı yazıda Maçka Sanat Galerisi'nde Dagmar Demmıng'in fotoğrafı yennc "Seven" filmmin fotoğrafı yayımlanmıştır. Düzeltır, özür dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle