Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT1996SALI
10 DIZIYAZI
Adalet Divanı, Lozan dengesini korumaz
iye Milletlerarası Adalet
Dıvam'na gitmiyoruz sorusuna
bir yanıt vermek için ilk önce
ilc açıleık getirmek gerekiyor.
Mılletlerarası Adalet Dıvanı deyince
soruna, hukuk kurallan ile mecburi bir
çözümleme getirmeyi göz önüne
alıyoruz. Bu biçimin, Adalet Divanı'nın
tarnamı veya bir dairesi tarafından veya
bu dıvanın hâkimlerinden kurulacak bir
hakem mahkemesi tarafından verilecek
kararla uyuşmazlığın çözülmesi
hallerini kapsaması arasında bir fark
yoktur. Yaklaşım hukukidir, verilecek
karara uymak mecburidir. Uyuşmazlık;
taraf ıki de\ let dışında bir iiçüncü heyet
tarafından çözümlenecektir. Bu biçim,
taraflann menfaatlannı uyuşturacak ve
bu çalışmalan sonunda mecburi, bir
karan değil, önerilerde bulunacak
uzlaştırma komisyonu ile uyuşmazlığı
çözümlemekten farklıdır.
Divan. Türkiye'nin siyasi menfaatını,
Lozan siyasi dengesini göz önüne
almaz. Ikinci açıklık, taraflann
görüşmeler ile tamamen veya kısmen
bir anlaşmaya vardıktan sonra bu
anlaşmayı kamuoylanna, aradaki siyasi
güçlükler nedeni ile bir mahkeme karan
gıbi sunmak, yani Adalet Divam'na
veya hakem mahkemesıne göstermelik
olarak başvurma, uyuşmazlık gerçekte
taraflarca, yani anlaşma ile
çözümleneceğinden, y\ıkandaki soru
dışında kalmaktadır. Nitekim Bern
Anlaşması'nın gizli ekinin birinci
maddesı böyle bir hali göz önüne
almıştır. Böyle bir çözümlemeye karşı
değiliz. Bu iki açıklamadan sonra
gerçek sorunun yanıtlanmasına
geliyoruz.
Kıta Sahanlığı için görüşme
Altı çızilerek söylenecek yanıt. kıta
sahanlığı sınırlamalannın en normal
yolu, görüşmeler ile vanlacak bir
anlaşma ile yapılmasıdır. Genellikle
devletler arasında uyuşmazhklar ilk
önce görüşmeler ile çözümlenir.
Özellikle kıta sahanlığı
sınırlamalanndan çıkan
uyuşmazlıklann görüşmeler ile vanlan
anlaşmalar ile çözüleceği gerek 1958
Sözleşmesi'rün altıncı maddesinde
gerekse 1982 Sözleşmesi'nin 83'üncü
maddesinde açıkça öngörülmüştür. Yani
ortada görüşme konusunda bir
yüklep.ım de \ardır. Milletlerarası
Adalet Divanı. Kuzey Denizi Kıta
Sahanlığı da\asında 20 Şubat 1969'da
verdiği kararda taraflann. (Federal
Almanya, Hollanda ve Danimarka)
Kuzey Denızi'ndeki kıta sahanlığı,
sınırlaması için görüşmeler yapmalannı
istemiştir. Divan bir adım daha ileri
giderek göriişmelerin "anlanüı"
olmasını istemiştir. Yani görüşecek
devletler. kendi görüşlerinde ısrar
elmeyecekkr. biçimsel görüşmelerle
yetinmeyecekler, mümkün olduğu
kadar bir anlaşmaya varmak amacı ile
iyi niyetle görüşeceklerdir. Divan. kıta
sahanlığı sınırlanması konusunda en
son, Maine Körfezi davasında 12 Ekim
1984 tarihinde verdiği kararda (ABD-
Kanada) aynı görüşleri 15 yıl sonra
tekrarlamıştır. Divan karannda
devietlerin kıta sahanlığı sınırlannı tek
başına saptayamayacağını, bütün
sınırlamalann ilgili devletlerin nzalan,
yani anlaşmalan ile yapılabileceğini
belirtmiştir. Bu son kararda anlamlı, iyi
niyetli görüşmelere ilaveten kıta
sahanlığı sınırlannın, kara sınırlan gibi,
yani sınır karada olsun, deniz altında
olsun, anlaşmalar ile çözüleceğini
vurgulamıştır. Avrupa topluluklan
komisyonu da Roma Antlaşmasf nın
uygulanması bakımından kıta
sahanlığını devletlerin ülkelerine
benzetmiştir. Yunanistan ile Türkiye
arasında Trakya'da çizilen sınırla Ege'de
deniz altında çizilecek kıta sahanlığı
sının arasında bir fark yoktur. Bu sınır
da Türkiye ile Yunanistan arasında
Lozan'da olduğu gibi siyasi
görüşmelerle çizılmelidir.
Kendine özgü
Şimdiye kadar Türkiye ile Yunanistan
arasında "anlamlT görüşmeler
yapılamamıştır. Görüşmeler 1975-1981
yıllannda yapılmıştır. Ancak bunlar
divanın istediği gibi "anlamh"
görüşmeler olmamıştır Aramızda Kıbns
uyuşmazlığı, bunun getirdiği Amerikan
Kongresi'nin ambargo karan,
Yunanistan"ın milletlerarası Adalet
Divam'na tek taraflı başvurusu,
Yunanistan"ın Avrupa Ortak Pazan'na
başvurusu vardı. Yani Amerika bızi,
Ortak Pazar da Yunanistan'ı görüşmeye
zorluyordu. Bu yüzden iki taraf sakin
kafa ile bir anlaşmaya varma amacı ile
görüşme yapma yerine biçimsel
görüşmeler yapülar. Buna
•*görûşme"yerine "temas" denilebilir.
Ikinci yanıt, Ege Denizi'nin
özelliklerine ilişkindir. Ege. yaklaşık
400 mil uzunlugunda ve 100 mil
genişliğinde yan kapalı bir denizdir. Bu
denizde, irili ufakJı üç bin ada vardır.
Büyük çoğunluğu Yunan egemenliği
altındadır. Bu adalann bazılannın ters
tarafta bulunması sınırlamayı son
derece güçleştirmektedir. Ege Denizi
"sui generis"tir (kendine özgü).
Ömeğin Karadeniz. Sovyetler Birliği ile
Türkiye arasında karmaşık bir deniz
değildir. Bu nedenle iki devlet. kıta
sahanlığı sınınnı aralannda kolayhkla
çizebilmişlerdir. Ege'de, Yunan
• Kıta sahanlığı sınırlamalarının en normal yolu, görüşmeler ile
vanlacak bir anlaşma ile yapılmasıdır. Uyuşmazlıklar ilk önce
görüşmeler ile çözümlenir.
• Türkiye ile Yunanistan sakin kafa ile bir anlaşmaya varma
amacı ile görüşme yapma yerine biçimsel görüşmeler yaptılar.
Buna "görüşme" yerine "temas" denilebilir.
• Yunanistan'ın Ege'de yetki alanı yeniden genişletilirse hem
Lozan'ın kurduğu rejim bozulacak hem de Türkiye'nin nefesi
daralacaktır. Ege'de sınır, Lozan'da olduğu gibi siyasi
görüşmelerle çizılmelidir.
adalanna ne genişlikte bir kıta sahanlığı
verileceği belli değildir. Adalar, deniz
hukuku dilinde özel bir durumdur.
Yunanistan, Anadolu yakasındaki
adalannın Türkiye'nin kıta sahanlığı ile
çevrilmesini istememekte, Türkiye de
Yunanistan'a verilecek kıta sahanlığı ile
Ege Denizi ve Akdeniz'le bağlannın
günün birinde kesilmesini
istememektedir. Yani Ege Denizi'nin
açık deniz bölgesi, her iki devletin
hayati menfaatlannın çatıştığı bir
alandır. Her iki devletin menfaatını
uzlaştırmak için belki karma bir
sınırlama kabul edilecektir. Yani iki
milli kıta sahanlığı ile ortak bir kıta
sahanlığı kabul edilecektir. Bir tek
çözüm değil. bölge bölge birçok sınır
çizgisi çizmek gerekecektir. Böyle bir
sorulannı kısaca yanıtlamak yararlı
olacaktır. Denizlerle karalann birleştiği
yerlerde kıyı kuşaklanna karasulan
denilmektedir. Bu kuşağm adı, kara ve
deniz bileşimidir. "Mer territoriale"
veya "Territorial sea"tam tercüme
edilirse Türkçede "kara denizi''
dememiz gerekecekti. Her devletin
kıyılannı kuşatan deniz alanına
gerçekte "layı sıdan"veya "ülke sularT
demek, daha uygun olurdu. Yabancı
dillerde ve Türkçede bu "kıyı sularT,
"karasulan"olarak adlandınlmıştır.
Her devlete açık olan açık denizle
yabancı devletlere kapalı olan, her
devletin kara ülkesı arasında kalan kıyı
sulannın statüsü, tarihi gelişim içinde
belirlenmiştir. Kıyı sulannın ne deniz
ne de karaya benzememesi nedeni ile
devletlerin deniz ülkesi sayan
kavramdır. Bu kavram, özel hukukla
benzetme yapılarak "mûUdyet" anlayışı
ile açıklanmaya çalışılmış, sonra ortaya
"egemenlik"anlayışı çıkmıştır. Bu
anlayışlara göre devletlerin karasulan
üzerinde kullandığı yetkıler de mutlak
veya sınırlı olmuşrur. Ikinci görüş,
karasulannı kıyı devletinin deniz ülkesi
içine katmaz. Bu görüşün dayandığı
ilke denizin bütünlügudür. Açık denizle
karasulan arasında ayınm yapmak
sunidir. Bu görüş de egemenlik hakkı,
kıyılan üzerinde yararlanma hakkı ve
kendini koruma hakkı ile açıklanmaya
çalışılmıştır. Karasulannın genişliği
orta çağda tamamen keyfi olmuştur.
Her devlet karasulannın genişliğini
istediği gibi saptamıştır. 14'üncü yüzyıl
Devletlerin karasulan üzerindekı
yetkilerinin niteliği. çoğunluğun
görüşüne göre, zararsız geçiş dışında
mülkiyet hakkıdır. Karasulannın
genişliği hakkında ortak bir görüş
yoktur. Milletler Cemiyeti zamanında
1830'da kodifıkasyon çalışmalan
yapıhrken sorulan sorulara venlen
yanıtlarda, devletlerin çoğunluğunun 3
mile taraftar olduğu anlaşılmıştır.
Türkiye, o zaman 6 mil karasulanna
taraftar olduğunu bildirmiştir.
Devletlerin karasulan üzerinde
balıkçılık, kabotaj, zabıta (polis ve
gümrük) ve deniz merasimi konulannda
yetkileri vardır.
3.1968'de yayımlanan ve BM'nin
desteği ile ortaklaşa yazılan "PubHc
IntemationaJ Law" adlı kitapta
Lozan Konferansı'na katılan Ismet Inönü şiddetli tartışmalardan sonra imzalanan anlaşma bitiminde katılanlaria toplu halde. (Sol-
dan Sağa) Isviçre, Yugoslavya, Fransa, Türkiye, Isviçre Cumhurbaşkanı, ingiltere, Romanya, Italya, Japonya.
2. LoTjanAnlaşmasıgereklif ~ * İ örüldüğü üzere Ege Denizi'nin, deniz
m -—- hukukundaki yeni gelişmeler veya
\ J denizlerin yeniden paylaşıldığı bir devinle
yeni statüsünün saptanması bir mahkemenin
hukuki yetküerini çok aşan siyasi bir konudur.
Bunun için bir yazımda "İkinci bir Lozan
Antlaştnası yapmak gereklidir" dedim. tleride bir
anlaşmaya vanlırsa Türkiye bakımından ters
taraftaki Yunan adalannın kıta sahanlıklannın
silahsı/Jandınlmalan gibi şu veya bu biçimde
kısıtlanması gerekecektir. Diğer taraftan Yunanistan
ik aramızda, Kıbns'ı katmasak da kıta
sahanlığından başka adalann silahsızlandınlması,
hava sahalannm aln mile indirilnıesu FIR gibi
uyuşmazlıklar vardır. Bunlan bir tarafa bırakıp
yalnız kıta sahanlığını Adalet Divanı'na verme, yani
yalnız bir konuda hukuki yaklaşım Türkiye aleyhine
eksiklik, dengesizlik ve sakıncalar yaraür. Son bir
yanıt Bern Anlaşmasrdır. Bu anlaşma ile taraflar,
Ege kıta sahanlığının sınırlandınlması için bir
çözümleme biçiminde anlaşmışlardır. Adalet
Divam'na gidilirse çatışmalardan ders alınarak
hazırlanan Bern Anlaşması bir kenara itilmiş
olacaktır. İlk sonuç olarak da Yunanistan'a
karasulannı genişletme >olu açılacaktır.
Kıta sahanlıklanrun suııriandınlmasL, birçok
devletler arasında. hele ters tarafta adalar varsa,
örneğin Manş Denizi'nde İngiltere ile Fransa
arasında olduğu gibi, yıüarca, on yılı aşkın
görüşmeler ile yapılabilmiştir. Bu sımrİamalar için
taraflann iyi niyetle, sabıria, anlamlı görüşmeler
yapmalan gereidr. En önemli olam taraflann
anlaşmaya varmak için siyasi isteğe sahip
olmalandır. .Anlaşma isteği var ise görüşmeler ile
karşıhklı, eşdeğeri ve dengeli ödünlerte bir
çözümlemeye vanlabilir. Orneğin ortak harita, ortak
araştırma yapma, ortak işletme kurma veya ortak
bölge tasaıîama yolu ile bir çözümlemeye yavaş
yavaş vanlabilir.
çaba herhangi bir mahkemenin işi
değildir. Çünkü bir kuralın
yorumlanması veya uygulanması değil,
iki desletin çeşitli menfaatlannı
uzlaştıracak bir çabaya ihtiyaç vardır.
Bu çabalarda menfaatlann asıl sahipleri
olan, iki devletin görüşmeleri gereklidir.
Ancak bunlar. karşıhklı ve dengeli
ödünkrle bir anlaşmaya varabilirler.
Ege'de kıta sahanlığı sınırlandınlması,
bir başka bakımdan Ege'nin siyasi
statüsü ile ilgilidir. Kıta sahanlığı.
münhasır ekonomik bölge, (FIR) yeni
yetki alanlandır. Lozan Banş
Antlaşması yapıldığı zaman. bu yetki
alanlan ortada yoktu. Karasulan üç
mildi. Altı mile çıktı. Yunanistan'ın,
adalan dolayısıyla yetki alanı genişledi.
Bunlara yenileri de eklenirse hem
Lozan'm kurduğu rejim bozulacak hem
de Türkiye'nin nefesi daralacaktır.
Lozan'da, adalar Yunanistan'a
bırakılırken "Anadolu önündeki
adalann silahsızlanması*' şart
koşulmuştur. Lozan Antlaşması
yapılırken kıta sahanlığı kavramı var
olsa idi, belki bu adalann kıta
sahanlıklannın olmayacağı da şart
koşulacaktı.
Karasular genişler mi?
"Yunanistan. Ege Denizi'nde
karasulannı genişletebilir mi" sorusunu
yamtlamadan önce "Karasulan nedir?
Kryı devlederinc ne yetkiler sağlar"
insanlığın denizden ulaşım, güvenlik ve
ekonomik yararlanmasına göre önem
kazanıp milletlerarası hukukta bir ara-
bölge olarak duzenlenmiştir.
Kıyı sulannın devletler tarafindan nasıl
görüldüğüpü, üzerinde ne gibi yetkiler
kullanıldığını ve genişliğinin ne kadar
olduğunu çeşitli tarihlerde yazılmış üç
kitaptan yaptığım özetlerle
belirteceğim.
Karasulan kıyı devletinin
1. Fransız profesör Fauchille'nin 1925
yılında yayımlanan "Droit International
PubBc" kitabında. "karasulan" denilen
deniz, "bir ulkenîn kıvılan boyunca
uzanan ve bu ülkenin sahibinin üzerinde
haklan bulunduğu deniz bölgesidir"
diye tanımlanıyor. Fauchille, karasulan
deyiminin söz konusu deniz bölgesini
pek iyi belirtmediğinı söyleyerek bu
sulara. "kıyı denizi'', "birişik deniz",
"yetki denizi'' gibi adlann verilmesi
istenildiğini yazıyor. Karasulannın
yalnız bir kara kütlesinin kıyılannda
değil. adalann ve hatta daimi olarak su
üstünde kalan kayalıklann çevresinde
de oluşabileceğini söylüyor. Karasulan
üzerinde kıyı devletlerinin kullandıklan
yetkilerin açık denizlerin tam serbestliği
ile karalardaki tam egemenlik arasında
bir çeşit uzlaşma ile oluştuğunu
anlatıyor. Fauchille'ye göre yetkilerin
niteliği üzerinde çeşitli göriişler
belirtilmiştir. İlk görüş, karasulannı kıyı
milletlerarası hukuk yazarlan,
karasulannı 60-100 mil olarak
göstermişlerdir. Keyfilikten kurtulmak
için karasulannın genişliğinin insan
gözü ile görülebilecek mesafe veya bir
topun erişebileceği uzaklık iie
saptanması düşünülmüştür. Örneğin,
Türkiye ile Napoli Krallığı arasında
1740'ta yapılan bir amlaşmada
"karasularnın genişliği kryıdan
gemilerin görülebileceği uzaklık" olarak
saptanmıştır. Gemilerin büyümesi ile
uzaklık değişti. Karasulannın *^op adşı
menzüi" ile ölçülmesini (yaklaşık 4
mil) öngören antlaşmalar da 1824
yılından itibaren yapılmaya
başlanmıştır. Ancak zamanla top
mermilerinin ulaşabileceği uzaklık da
artmaya başlamıştır. Denizin ucuz
ulaşım bakımından sağladığı yararlar
görülünce karasulannın üç deniz mili
ile sınırlanması istenilmiştir. Denizin
kaynaklanndan ekonomik yararlar elde
edilmesinin önem kazanması, balıkçılık
için ayn bir bölge olarak karasulannın 6
mil olarak saptanmasına yol açmıştır.
Görüldüğü gibi karasulannın genişliği
konusunda her devletin yeknesak olarak
uyguladığı bir genişlik kuralı, yani
teamüli hukuk doğamamıştır.
2. lngiliz profesör Lauterpach'ın 1955
yılında yayımlanan "International
Law"adlı kitabında karasulan "açık
denizin aksine, krvı devletlerinin
yetkileri altında bulunan deniz kuşağı"
olarak tanımlanmıştır.
karasulan. "de\1etlerin iç sulan ve
kıyüan ile açık deniz arasında kabm
deniz kuşağı"olarak tanımlanmıştır.
Karasulan ka\Tamı, kıyı devletlerinin
yetkilerini deniz üzerine uzatma
istekleri ile oluşmuştur. Bu yetkiler,
milletlerarası hukukta da tanınmıştır.
Devletlerin uygulamalan ve
sözleşmeler, kıyı devletlerinin
karasulan üzerinde kullandıklan
yetkileri, egemenlik hakkına
dayandırmaktadırlar.
Karasulan üzerindeki yetkiler,
karasulannın dibini, dip alftnı ve
üzerindeki hava tabakasını kapsar.
Karasulannın azami genişliğini 12 mil
içinde yeknesak olarak sınırlayan
milletlerarası bir kural yoktur. Birleşmış
Milletler'in 1958 yılında davetettiği
konferansta kabul edilen Deniz Hukuku
Sözleşmesi'nin l'inci maddesinde "Bir
devletin egemenliği, kara ülkesi ve iç
sular ötesinde karasulan diye
adlandınlan kıyısına birişik deniz
kuşağuıa uzanır"denilmiştir.
1958 konferansında karasulannın
genişliği konusunda bir anlaşmaya
vanlamamıştır. Sözleşmede "zararsız
geçiş", "Boğazlar'dan geçiş", "knı
devletlerinin hak ve görevieri" hakkında
aynntılı kurallar konulmuştur.
Türkiye bu sözleşmeye, "Boğa/lar'dan
geçiş"e ilişkin kurallar nedeni ile
katılmamıştır.
Yarın: 12 mil hak mıdır?
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
"Ek göstergeler değişmiş midir?"
Soru: Emekli Sandığf ndan 1. derecenin 4. kademesinden 35 yıl hiz-
meti olan bir mühendisim. Sorum ek gösterge ile ilgili. 1)
11.4.1990 tarihli Resmi Gazete'de 418 sayılı Yasa Hükmünde
Kararname ile 199S'e kadar ek göstergeler duzenlenmiştir. Bu-
na göre 1. derece 4. kademeden aylık alan bir mübendisin ek gös-
tergesi 3.600 olarak belirlenmiştir.
Ben de bu ek göstergeden maaş almaktayım. 2) 93.1995 günlü
Resmi Gazete'de yayımlanan 547 Yasa Hükmünde Kararname
ile makam tazminatı dışında ek göstergeler değişmiş midir?
K.A.
YANIT: 11 Nısan 1990 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 418 sayılı
Yasa Hükmünde Kararname ile ek göstergeler 1.1.1991-1.1.1995 arasında-
ki 5 yıllık süre için belirlenmışti. 9 Mart 1995 günlü Resmi Gazete'de ya-
yımlanan 547 sayılı Yasa Hükmünde Karamame'de ek göstergelere ilişkin
bir değişıklik yapılmamıştır. 547 sayılı kararname ile görev aylığı alanlann
hizmet tazminat oranlan ile Makam Tazminatı Göstergeleri'nde değişıklik
yapılmıştır.
Teknik Hizmetler Sınıfı'nm yani sıra diğer hizmet sınıflan için 418 sayı-
lı kararname ile belirlenen ek göstergeler bazı özel değişiklikler dışında. bu-
gün de geçerliğini korumaktadır.
Bugünkü uygulamada Teknik Hizmetler Sınıfı'nda yer alan yüksek mi-
mar. mimar. yüksek mühendis ve mühendıslerin 1 Ocak İ991 ile 1 Ocak 1996
dönemı ek göstergelen.
II. TEKNİK HİZMETLER SINIFI
a) Kadrolan bu sınıfa dahıl olup en az 4 yıl süreli yükseköğretim veren
fakülte veya yüksekokullardan mezun olarak yürürlüktekı hükumlere göre
yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar ve mımar unvanını almış olan-
lar.
Yıllara göre ek göstergeler
Derece
1
2
3
4
-
S
1.1.1991
2 100
1 750
! 300
1000
800
700
550
500
1.1.1992
2400
2000
l 500
] 150
900
750
650
550
1.1.1993
2 800
2 300
1700
1 300
1000
S50
750
650
1.1.1994
--200
2600
1.900
1 450
I 100
950
850
750
1.1.1995
3 600
3000
2 200
1600
1 300
1 150
950
850
1.1.1996
3600
3000
2 200
l 600
l 300
l 150
950
850
547 sayılı kararname ile emeklilere dönük değişıklik. özel tazminat ora-
nınm 14 Nısan - 31 Aralık 1995 dönemi için yüzde 26'ya yükselmesidir.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Çölleşen Türkiye'de,
Basın Sınıfta Kaldı!
Çevreci, eğitimci dostum Ahmet Aşıcı, Hayrettin
Karaca'nın başkanı olduğu TEMA'nın (Türkiye Eroz-
yonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Vartıkları Ko-
ruma Vakft), 'Türkiye Giderek Çöl Oluyor" adlı bir bro-
şüründeki uydudan alınma bir dünya fotoğrafında be-
liren "çöl kuşağı" oluşumunu herkesin görmesini isti-
yor. Aşıcı şöyle diyor:
"Dostum Ekmekçi, bu foto harita, geçmişteki 5500
yıllık bir süreçte örgütlenen metafizik tınsel kavramın,
doğa üzerindeki doğa dostu antik kutsal fizik koruma
kavramlannı kaldınp onlann yerine kendisigeçerek, do-
ğayı çölleştirdiğini gösteren bir görsel kanıttır.
Bilindiği gibi, Dicle ve Fırat ırmaklan, kaleleri çeviren
su hendekleri gibi, eski Mezopotamya'yı binlerce yıl
dış saldınlardan korumuşlardır. Böylece Harran, bu iki
ımıağın suladığı Üst Mezopotamya 'da kurulmuş ilkyer-
leşim yerierinden biri olmuştur. Universite ve su kana-
lı ağı kurrpuştur.
Bu antik kentın elbette orta mahallesinde yerieşen te-
cimer (tüccar) ve seçkinleri, dış mahallelerde oturan
çiftçilere ve hayvancılara kız vermediklerinden ve on-
lardan kız almadıklanndan, iç evlenmeierie zamanla ırk-
sallaşmışlardı.
'Israiloğullan' adım alan bu 'Orta Mahalleli'n/n soyut
çatı altı kültürü de zamanla doğadan kopmuş, soyut-
laşmıştı. Göksel Tann ve Göksel Din biçiminde_ örgüt-
lenen fizikötesi kavram, bu soyut kültürün bir ürünüy-
dü. Fizik doğanın sorunlannı fizikötesiyle çözmek ola-
naksız olduğundan, gökten yönetilmeye başlanan yer-
yüzü parçalan bu yüzden çölleşmişlerdir. Bağnaz özfü
bu Semitik (Yahudi) soyut tinsel kurumlar Mezopotam-
ya uygariıklannı kuran, Orta Asya kökenlı 'Sümer Zin-
ciri'nı Samileştirip yok etmiştir. Yahudiliğin daha son-
raki birinci türevi Hıristiyanlık, Roma uygariığtnı yıkmış-
tır. Ünlü lngiliz tarihçi Edvvard Gibbon da (1737-1793)
bu kanıdadır. Hıristiyanlık Roma topraklan üzerinden
uzanarak, Batı'yı da ortaçağ karanlıklanna (395... 1453)
soktu. Aynı dinin ikinci türevi Islam bağnazlığı da Arap,
Anadolu ve Osmanlı gibi tüm Ortadoğu uygariıklannı
ikinci kez çökertti. Yahudilik Ibrani, Hıristiyanlık Latin,
Islam Arap dilini öldürdü.
Haritadaki, Orta Asya, Ortadoğu, Arap ülkeleri, Ana-
dolu, Kuzey Afrika ile Büyük Sahra'yı içine alan bu 'çöl
kuşağı'nın tüm ülkeleri Islamdır. Hiçbiri domuz yemez;
keçi besler, doğasını kemirtir, çölleştirir. Yoksuldur, aç-
tır...
Domuzu, göksel Yahudi dini yasaklamıştır. Yahudi ve
Islam ülkeleri, yasaklanan domuzun sofradaki yerini
alan keçilerce kemirilip çölleştirilmişlerdir.
Bilindiği gibi Harranlı put yani Tann imalatçısı Ibra-
him, Mısır'da Firavun'a, güzelkansı Sara'y/, 'kızkarde-
şim' diye tanıtıp verince, (AnaBntannica, Cilt 11, s. 445-
446), ödül olarak çok mıktarda erkek kuzu almıştır. Har-
ran'a getirdiği bu koçları, 18 kat fazla et veren domuz
karşısında satamayan Ibrahim, Israıloğullan'nın verdi-
ği soyut göksel tann siparişi içine, oğlu IsmailV kesme
güdüsü (motifı) altında 'koç'u sokarak, domuzu yasak-
lamıştır. Koçun rakibi domuzu sofradan kaldıran Ibra-
him, bu tecimi sürdürerek büyük paralar kazanmıştır.
Ancak koçlardan çok fazla üreyen keçiler yeşil örtüyü
kemırmişlerdir. Oysa domuz eti beyazdır, sağlığa yarar-
lıdır. Batı'da domuz eti, en sağlıklı, en lezzetli ettir.
Bu haritadaki 'islam Çöl Kuşağı'n/n meydana gelme-
si, ileriemesiyle, bugün ozon tabakasının erimesi, Av-
rupa'da da büyükyıkıma neden olan çokyıllık ve tekyıl-
lıkbitki, canh ve insan saynlıklan, 'yağmur ormanları'nm
yok olması, karalardan başka depizlerde de ekosistem-
lerin bozulması, NASA'nın 1985 yılmdaki saptamasına
göre Türkiye'nin 55 yıl içinde tamamen çölleşmesi ki,
dünyada en hızlı erozyon Türkiye 'dedir, sellerin, fırtına-
lann, kuraklığın çoğalması, aynca karbondioksitin sera
etkisinin de eklenmesiyle buzullann eriyerek 25 yıl için-
de, Mısır, Bangladeş deltalanyla, Maldiv adalannı, Tür-
kiye ile biriikte birçok kıyılan, yazlıklan deniz sulannın
basması, kıyılardaki tatlı sulann azalması nedeniyle alt-
tan deniz suyunun yürüyerek kuyulan tuzlaması, kıyı
şeridindeki bitkileri öldürmesi, birim zamanda orman-
da emılen 120 kg. yağmur suyuna karşılık çıplak yerde
ancak 1 kg. su emilmesi dolayısıyla tüm yeraltı ve ye-
rüstü sulannın kuruması ve de sellerie rüzgâriann çıp-
lak yerierden çözüp sürüklediklen topraklardan dolayı
barajlann 20 yılda dolması gibi doğal belaıarla çok ya-
kın bir bağlantısı vardır. Unutmamalı ki Türkiye'den her
yıl Kocaeli ve Bursa il arazilerinin tamamını 10 cm. ör-
tecek kadar toprak denize akmakta. çukuriara dolmak-
ta, aynca 50 trityon liralık yapay gübreden fazla besin
maddesı erozyonla sürüklenmektedir. Meralanmızın
yüzde 60'ı bitmıştir. Türkiye, 1971'den bu yana 8 kat
çoraklaşmıştır. İç göçler artmıştır. Halkımız etsiz kal-
mıştır, yakında ekmeksiz kalacaktır. Öbür dünyadaki
cennetiçin, bu dünyayı cehenneme çevinmeye insanın
hakkı varmı? Sevap bunun neresinde? Domuzekosis-
temin temelidir.
Senin gibi, ben de çok üzülüyorum Sevgili Ekmekçi.
Aydınlar, yurtseverler, niye susuyor? Ben utanıyorum."
• • •
Yurt sorunlan karşısında basın ne ile uğraşıyor, dik-
kat ediyor musunuz? Günlerdir süren ANAP-RP görüş-
melerinden doğru dürüst bir haber okuyabildiniz mi?
Dedikoduyla zaman öldürüyor basınımız. Bu da yalnız
onun suçu değil; politikacılar kararsız, korkak. Herkes
birbirinin ağzına bakıyor. Nasıl da şanssız bir ülkede ya-
şıyoruz. Kanımca basın sınıfta kaldı!
Yıllardır, bir başına yazıp çizdiğim domuz konusuna
bir değinen var mı?
Politikacılann oruç ayı boyunca verdikleri iftar yemek-
lerini eleştiren çıkmadı. Oruç ayı bitti; din sömürüsün-
den kurtulduk mu?
Bugün Şeker Bayramı. Tüm okurlara kutlu olsun!
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Dervişlerin gö-
müldügü küçük
mezar... Yanarken
güzel koktuğu için
tütsü olarak kulla-
nılan ağaç. 2/ Ya-
pılmış, gerçekleş-
miş iş... Eşkenarlı
ve dik açjlı dört-
gen. 3/ Onceden 6
verilen güvence
parası... Ahşap bir
parçanın duvar hı-
zasını aşan ucu. 4/
Artvin yöresıne
1 2 3 4 5 6 7 8
özgü bir halkoyunu. 5VU
lık işareti... Yükselme, yücel-
me. 6/ Bir çocuğu koruyan.
işlerine bakan ve her türlü
davranışmdan sorumlu olan
kimse... Mesafe. II Cehen-
nem... Akdeniz Çevresinde
yetişen bir ağaççık. 8/Birçok
yumuşakça türünün ka\kı-
sında bulunan. beyaz ve sert
madde... Bir soru sözü.9/Za-
yıf ve ince uzun boylu kimse.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ ICaraciğer iltihabı. 2/Binicilikte atın bayağı yürüyüşüne
verilen ad... Hatay ılınde bir ırmak. 3/Işık... "Ak sakallı bir
hoca / Bilmez ki hal nice ' —- vermesin hacca / Bir gönül
yıkar ise" (Yunus Emre). 4/ Parola... Kadınlann saçlannı
kıvırmak için kullandıklan küçük araç. 5/Yapraklan çay gi-
bi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi... Koca. 61
Aynı ahır adına koşan yanş atlanna verilen ad... Fiyaka, ca-
ka. II1942'de Çanakkale Boğazı açıklannda batan Türk de-
nizaltısı. 8/ Otlak... Kazı yeri. 9/ "Gören bizi sanır /
Usludan yeğdırdelimiz" (Muhyi)... Vücut ısısı.