25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ŞUBAT 1996 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOM Dar gelirli, geçen Şeker Bayramı'na göre fiyatlan yüzde 100 artan şekerlemeleri sadece izlemekle yetiniyor Bayratn tathsnım da tadı kalmadıHÜLYAGENÇ Bayram günlerinin vazgeçilmez ik- ramlan arasında yer alan şeker, çikolata ve tatlı çeşitleri yüzde 100'ün üzerinde zam gördü. Şeker, çikolata ve tatlılarm enflasyonun üzerinde zam görmesi, bu bayramda da dar gelirlinin işportaya yö- nelmesine neden oldu. Pastane ve tathcılardaki bol sıfırlı eti- ketleri sadece izlemekle yetinen dar ge- lirli, kalitesı ve imalan konusunda pek çok soruyu da beraberinde getirmesine rağ- men işportadaki ürünleri tercih etti. Bu yıl pastane ve tatlıcılardaki fiyatlar, ge- çen yıla göre ikiye katlandı. Geçen yıl Ramazan Bayram'ında 350 bin liradan satılan madlen çikolata 880 bin liraya yükselirken, 180 bin liradan sa- tılan sade lokumun kiJosu 350 bin lira- ya kadar tırmandı. Geçen yıl 150-200 bin liradan satılan akide şekerinin fiya- tı, bu bayramda bazı semtlerede 350 bin liraya yükseldi. Fivatiar katlandı Geçen bayramda 350 bin lira olan dü- rüm 700bin liraya ürmanırkenfisüklıbak- lava 300 binden 550 bin liraya cevizli bak- lava 250 binden 450 bin liraya yükseldi. Tulumba tatlısının kilosu 250 bin liraya çıkarken, şöbiyetin kilosu 400 bin lira ek- mek kadayıfımn kilosu da 300 bin lira oJ- du. Bu arada çifte kavrulmuş lokum 500 bin liraya alıcı beklerken cevizli lokum 400 bin liraya satılıyor. Işbortada bayram şekeri kilosu 200 bin liradan, çikolota 250-300 bin lira- dan, lokum ise 150-200 bin liradan alı- cı buluyor. Pastane veya tatlıcılardan alıveriş ede- meyen dar gelirü bagajlı arabalann ar- kalannda satılan tatlı çeşitlerine ilgi gös- teriyorlar. Işportada tatlı fîyatlan 150ile 300 bin arasında değişiyor. ŞEKERLEME FİYATLARI Madlen Sütfü Çikolata Tulumba Ekmek kadayrfı Cevizli baklava Şöbiyet Fıstıklı baklava 600-880 bin 600-800 bin 200-250 bin 300 bin 350-450 bin 400 bin 400-550 bin Sade lokum 300-350 bin Çift kavrulmuş lokum 450-500 bin Cevizli lokum 350-400 bin ŞEKER Akide şekeri Kestane şekeri 300-350 bin 600-800 bin Haziranda yine şekersiz kalacağız SADULLAH ÜSÜMÎ 1996 ve 1997 yıllannda da şeker du- rumumuz kritik. Hükümet, yanlış poli- tıkalanrıı izlemekten vazgeçmediği için, üreticiler pancar ekimine bu yıl da sıcak bakmıyor. Eğer, yeni önlemler alınmaz- sa, ekim alanlan gene daralabilir. Ayn- ca, şeker stoklanmız 700 bin tonun altı- na düştü. HaJbuki, Türkiye'nin yeni ürün çıkana kadar 1 rnilyon 200 bin ton şeke- re ihtiyacı var. Önümüzdeki iki ay için- de ithalat bağlantılan kurulamazsa, ha- ziran ayı içinde şekersiz kalacağız!.. Kayseri, Konya ve Amasya Şeker fab- rikalannı çalıştıran Pankobirlik, üretici- lerle ilişkilerini son derece iyi götürüyor. Ve taahhütlerini zamanında yerine geti- riyor. Bu nedenJe Pankobirlik bölgelerin- de pancar ekimi artacak... Şeker şirketine bağlı bölgelerde ise durum biraz farklı... Zira. hükümetin gü- dümünden kurtulamayan şeker şirketi 4 yıldan beri üreticilenn bekJentilerini kar- şılayamıyor... Son iki yıl içinde bu yüz- den hükümete kırgın olan üreticiler ekim alanlannı daralttılar. Geçmiş yıllarda Türkiye'de şekerpan- can ekimi 4 milyon 100 bin dekardı. An- cak, hükümetin 1994 ürününe çok düşük fiyat vermesi üreticileri kızdırdı ve şeker şirketinin etkin olduğu bölgelerde ekim alanlannın 2 milyon 500 bin dekara düş- mesine neden oldu. Bedelini haJk ödüyor Türkhalkı ve pancar üreticısi, 1995 yı- lında hükümetin bu hatasının faturasını çokağırödedi... Tabii Türkekonomiside... 1995 yılında 300 bin tona yakın şeker it- hal ettik. 1996 yılı içinde de 500 bin ton daha şeker ithal edeceğiz. Böylece Türk pancarüretıcisınden esiıgediğimiz trilyon- larca liranın 5 katını yabancı ülkeleruı çift- çılenne armağan etmış olacağız!.. Gelişmeler, bu yılın hatta 1997 yılının da pek parlak geçmeyeceğini gösteri- yor... Geçmiş yıllarda şeker şirketi böl- gelerinde 3 milyon 500 bın dekan bulan pancar ekimine karşılık, yeni ürün için istenen ekim izni 3 milyon 200 bin de- Hükümetin 94 ürününe düşük fiyat vermesi pancar ekinı alanlannın 2 miryon 500 bin dekara düşmesine neden oldu. kann altında kaldı... 1995 yılına göre bir artış var ama, gene geçmiş yıllardan 300 bindekareksik... Üstelik, pancar ekimi için izin isteyen- lerin hepsinin ekim yapma zorunluluğu yok. Gelecekte bir tehlike ve umutsuz- luk sezdiği anda bir çogu ekimden vaz- geçebilir... Yüzde 20'si vazgeçse 1997 yılında şeker açığımız 600 bin tonu ge- çer... Üç, dört sene arka arkaya gelen bu ithalat zorunluluğu hem ürericiyi, hem tü- keticiyi, hem de ekonomimizi perişan eder... Hele, bırde hava koşullannda bir terslik olursa yeni bir felaket daha yaşa- nz... Türkiye şekersiz kalır!.. Bu nedenle. hükümetin, dağınıklığı bir kenara bırakarak pancarüreticilerine kar- şı çok dikkallı ve teşvik edicı bir politi- ka izlemesi gerekır. Örneğin üreticiler taban fiyat konusunda çok hassas. Ürün- ler arasında bir tercih yapabilmek için fi- yatlann pancar ekıminden önce açıklan- masını istiyorlar. Senelerden beri iste- diklen halde, bu yıl da umutlar boşa çık- tı... Hasatmevsıminde yapılacak biraçıl- manın yaran yok... Aynca, 15 yıldan beri taban fîyatlar çok düşük... 1994 ile 1995 yıllannda verilen taban fıyatlar ise tam bir facia!.. Üreti- cilerbu fiyatlarla pancara yaptıklan mas- rafi bile karşılayamadılar... Nakdi ve ay- ni avanslar ise hem düşük hem de zama- nında ödenmiyor... Hele pancar bedellerinin ödenmesin- deki gecikmenin verdiği sıkıntı anlat- maklabitmez... 1980 yılından önce pan- car bedelleri süratle ödenirdi. Fakat, as- keri hükümet ve Özaldöneminde taksit- li ödemeler başladı. Üretici aylarca pa- rasını alamadı Hâlâ aynı koşullann de- vam ettiğini söyleyebiliriz... Üretici 14 trihon alacaklı Geçen yıl taban fiyat 2 bin 500 lira idi. Üretici pancannı eylül ay. içinde teslim etmeye başladı. Parasınjn ödenmesı mart ayı sonunu buldu. Tabii, para üreticinin eline geçtiği zaman 2 bin 500 liranın de- ğeri bin beş yüz liraya düştü. Aynca üre- tici, banka borçlannı da zamanında öde- yemediği için banka faizlen de en azın- dan 500 lirasını götürdü... 1995 ürünü de aynı akıbete uğradı. Üreticinin şeker şir- kerinden alacağı, 24 rrilyon 500 milyar idi. Şirket, bunun ancak 10 rrilyon 500 miiyar lirasını bugüne kadar ödeyebildi. 14 trilyonu ise eylül ayından beri bekle- tiliyor!.. Böyle bir ödeme biçimine holdingier bile dayanamaz. Başka ülkelerde olsa üreticilerin yapmadığı eylem kalmaz... Bi- zim üreticilerin en büyük eylemi, demeç vermektir!... Üretici ve üretici kuruluslanmız, ağır basınca nihayet hükümet önceki gün pan- car üreticilerine olan borcun bayramdan önce ödenmeye başlanacağını açıkladı. Ancak, gene de ödenecek para bir-iki rrilyon lirayı geçmeyecek... Üstelik, bu paranın da bayramdan önce ne kadan ödenir. o da bellı değıl. 1 .. Şimdi birdüşününüz... Pancarlar şeker oidu, büyük bir kısmı satıldı ve paraya çevrildi... Ama, hâlâ üreticilere olan borç- lar kapatılmadı.. Pankobirlik ise bayrama kadar üretici- lere olan 6 rrilyon lira borcunun tamamı- nı Öderniş olacak... Pankobirlik pancar üre- ticilerinin kooperatifî... Devlet değil... Ama, becerikli ve üreticilere saygılı... Hükümetler "Üreticiler ne yer, ne içer, nasıl geçinir" diye düşünmüyor... Ama kooperatif, üreticinin kendi malı... Üre- ticilerin her sıkıntısını göğüslemek zorun- da... Üretici 15 sent bekliyor Eğer, üreticilere mart ayı başına kadar alacaklannm tamamı ödenmezse, 1996 yılı şeker taban fiyatlan hemen açıklan- mazsa, pancar ekimi için izin alanlann birkısmı daha ekimden vazgeçecek. Böy- lece şeker açığımız daha da büyüyecek... Yapılan hesaplara göre 1996 ve 1997 yıl- lannda bir milyon tonun üstünde şeker ithal etmek zorunda kalacağız... Halbuki, şekerde eski parlak günlere kavuşmak için üreticilerin hakkını ver- mek yeterli. Milyonlarca üretici lüruf beklemiyor... Hakkını istiyor... 1979 yıiında şekerpancannın kilosu 138 kuruştu. Gübrenin de kilosu 110 ku- ruştu. Çiftçi bir kilo pancar ile bir kilo 200 gram gübre alabiliyordu. Şimdi ise bir kilo pancar satarak ancak 100 gram gübre alabiliyor. Aynca, gübre 1979'dan bu yana 20 bin kat arttı... Aynı oranda art- tmldığı takdirde pancann kilosunun 27 bin 600 lira olması gerekir... . Bugün çiftinin istediği rakam ise 15 sent... Türkparası ile şu anda 9 bin lira... Tam 16 seneden beri aradaki fark hep çift- çinin cebinden çalınmış.. Vede fakirfeş- miş... Sanayi mamullerine yapılan zamma kimsekarşıçıkamıyor... Hükümet deda- hil herkesin gücü çiftçiye yetiyor. Artık yüzler biraz da çiftçiye dönmelidir. Ya- pılacak iş ise 14 rrilyon liralık borcun ta- mamjnın çiftçiye acele olarak ödenme- si... 1996 yılı pancar taban fiyatlan da 15 sent (9 bin lira) oiarak açıklanmalıdır... Aksı halde, önümüzdeki iki yıl içinde şeker ithalatı için en azından 40 ila 50 tril- yon lirayı gözden çıkarmamız gerekecek- tir. DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGÎN YILDIZOĞLU / LONDRA ABD: Başkanlık Seçimlerinde Globalleşme Gölgesi G loballeşmenin yıkıcı etkilerine karşı yük- selen toplumsal muhaiefetin gölgesi, ABD başkanlık seçımleri üzerine düştü. Bu se- ne yapılacak seçimler için kendi adayını tespit et- meye çalışan Cumhuriyetçi Parti'nin geleneksel tabanını oluşturan ekonomik ve politik muhafa- zakârlar arasındaki ittifak, 12 şubatta yapılan lo- wa ön seçimlerinde, globalleşmeye karşı yükse- len tepkilerin altında çatlamaya başladı. lowa ön seçimlerini, gerçi iş çevrelerinin yakın dostu ve ekonomik muhafazakâriann başkan adayı Bob Dole kazandı, ama onu, eskı CNN yorumcusu Pat Buchanan'ın sadece 3 puan geriden izle- yerekyüzde 23'\e ikinci gelmesi bir başka ger- çeğe daha işaret ediyordu. Globalleşmeye kar- şı yükselen tepkilere sosyal demokratlar (ABD'de liberaller, yani demokrat parti) ve solcular yete- rince tercüman olamadıklan için, boşluğu Buc- hanan'ın liderliğinde aşın sağcı, milliyetçi hatta anti-semitist/ırkçı ve koyu ataerkil bir siyasi akım dolduruyor. Neden? Neden globalleşme ve serbest ticaret bu ka- dar tepki çekiyor? Bu soruya, sosyaJıstlercevap verdiği zaman, hep olumsuz ve muhafazakâr ol- makla eleştirildiğimiz için (olumsuz olmak için gerçek sebeplerimiz var! Muhafazakâr olduğu- muz ise 300 yıllık bayat göruşleri ağızlanna sa- kız edenlerin kendilerini saklamak için ileri sür- duğü bir yalandır!) bu seferiik sözü solcu olma- yanlara bırakaJım. Helikopterden klima cihazına kadar çeşitli mallar üreten ABD şirketi United Technologıes Genel Müdürü George David, aralıkta National Press Club 'da yaptığı bir konuş- mada şirketinin "1990'dan bu yana, ABD'de 30 bnn işçi çıkarttığını...", "buna karşılık başka ülke- lerde 15 bin yeni iş yarattığını" söyledi. David'e göre bugün "ABD'de çalışan 120 milyon işçinin 30 milyonunun işi tehlikede": "Otomasyonun etkısiyle 20 milyon büro işçisi ve uluslararası re- k£betten dolayı da 18 milyon sanayi işçisi işin- cter olacak. David, sözlerine, ABD'nin çokulus- lu şirketleri arasında egemen olan bu genel eği- lımın değişmeyeceğine" inandığını ekledi. David, ekonomik korumacılığa karşı, ama pi- yasanın da tek başına bu sorunlan çözebilece- ğne inanmıyor (Intemational Herald Tribune, 1 £/2/96). "Ekonomikmuhafazakârfannadayı"ve "tLyükşirketlerin dostu" olarak bil/nen Bob Do- le ca bu hafta yapılacak olan New Hampshire ön Si«çımlerinden önce bir konuşmasında "Şirket kıeran rekorkınyor, ama işten çıkarmalarda"d\- y-e-ek şirketleri daha sorumlu olmaya çağırdı (Wall S-set Journal 15/2/96). Bill Clinton da "Son on- cmteşyıldırhalkımızın yansından fazlasının ger- çr&geliri artmadı, hatta düştü" diyerek şirket- lecen sorumluluk isteyenlere katıldı (16/02/1HT). KJjıafazakâr politik analist Kevin Phillips'in "ser- taesfpiyasa vurgusunun artık çoktanzirveye vur- z/ıtuna ve inişe geçtiğine" ilişkin yorumu belli ki 3ia7ekleri yansıtıyor ve Cumhuriyetçi Parti'nin '' '-ikselen su, bütün kayıklan kaldınr" sloganı da m K kitleleri etkilemiyor (IHT15/2/96.) Bu ruh ha- irn ise en iyi şekılde, galiba Pat Buchanan'ın, kapısı mühürtenmiş ve üzerine "Meksika gitmiş- tir"tabeiası asılı metruk birfabrikayı gösteren kam- panya afişi ifade ediyordu. Afışteki resmin altın- da ise "Bu arada Wall Street (borsa - E. Y) yük- selmeye devam ediyor..." yazıyordu (WSJ 15/2/96). Görüldüğü gibi, çalışan kitlelerin gözleri açılı- yor ve serbet piyasa gibi başka bir mitoloji hali- ne gelmiş olan globalleşmeye karşı tutum alma- ya başlıyoıiar. Çünkü büyük şirketlerin kârlan ar- tarken, teknolojik bir devrim yaşanırken, borsa- da büyük servetler kazanılırken, issizlik artıyor ve gerçek gelirfer düşüyor. Globalleşmeden sade- ce çok uluslu şirketler, global mali sermaye ya- rarlanıyor. Bu yüzden Business VVeekln bu ha- taki bir yazısına "Bashing Big Business" (26/2/96) başlığını koymasından da anlaşıldığı gibi ABD'de nefret oklan büyük şirketlere yöneliyor ve bu da muhafazakâr kamuoyunu korkutuyor. Onlar bu- rada düzeni tehdit eden tehlikeyi görüyorlar. Ortaçağda "Tabiat boşluktan hoşlanmaz" der- le di. Bu kavram, aynen sryasete uygulanabilir. Toplumda bir tepki yaygınlaşmaya başlayınca kendine uygun bir siyasi ifade bulamazsa, birta- kım oportünist polıtikacılar, popülıst demagog- lar devreye girerek bu boşluğu doldurur (Bakı- nız, HitJer, Musolini). ABD'de de bu boşluğu, hem de en aşın sağcı görüşlerte Pat Buchanan dol- durmaya başlıyor. Pat Buchanan'a göre "New York'taki 'big boys' halkın çıkarlanna zırnık aldır- mıyorlar..." Büyük şirketler "ABD'deki istihdamı dışan ihraç ediyorlar ve bu arada yabancı dev- letlerin elitleriyle sinsice serbest ticaretanlaşma- ları imzalıyorlar" (Business Week age.) Bucha- nan, mali sermayeye de fena halde saldınyor ve bir radyo görüşmesinde söylediği gibi "yatınm- cılann ve büyük şirketlerin çıkarlannın artık orta- lama Amerikalıntn çıkarlanyla çakışmadığını" dü- sünüyor(WSJ, 15/2/96). Buchanan, sozlenyle ifa- de edersek "orta sınıflann ekonomik güvensız- liğine ve korkulanna tercüman oluyor" (age). Buchanan'ın programı globalleşmeye, piyasa ekonomisine ve büyük şirketlere karşı oluşan tepkileri tümüyle yansıtıyor. Önce Amerikalılann çıkarları diyen Buchanan, serbest ticaret anlaş- malarına. NAFTA'ya, Birleşmiş Milletler'e, NA- TO'ya, dış yardıma ve ABD'nin Israil'i destekle- mesine karşı. Bosna'ya ABD bırlikleri göndermek- ten yana değil. "Ben olsaydım, Körfez Savaşı 'na da göndermezdim" diyor. Silahsızlanma anlaş- malanna da önem vermiyor; Avrupa'daki siyasi istikrar sorununun ABD'nin sorunu olmadığını düşünüyor; Uzakdoğu'nun geleceği ile ilgili de- ğil, ama ABD'de işsizliği arttırdığı için bu ülkele- rin ekonomik gücünden huzursuz (777e Econo- mist 23/02/%.) Buchanan, aşın derecede dinci kamuoyuna hitap ediyor, kürtaja, escinsellere, evlilik dışı çocuk yapanlara karşı akımları destek- liyor. Buchanan'ın bu göruşleri orta sınıflan. aşı- n sağın hâkim olduğu bölgelerdeki beyaz ve Hı- ristiyan işçilerin bir kısmı, köylüler ve genel ola- rak aşın sağcı dinci kamjoyu ve hareketlerden destek alıyor. Buchanan, büyük şirketlerden destek almıyor, ama silah sahipleri lobisi Buchanan'ı destekliyor. Buchanan'ın dinci oyların yüzde 50'sini aldığı görülüyor. Milliyetçi, mali sermaye düşmanı Buchanan'ın programı geleneksel faşist ideolo- jinin tüm unsurlannı taşıyor: Milliyetçi, mali ser- mayeye düşman; bu kolaylıkla Yahudi bankerier söylemi ile bir Yahudi düşmanlığına bağlanıyor. Bu program, dinci ve yine geleneksel faşist ha- reketlerde olduğu gibi orta sınıflann ve işçilerin yaşam koşullannın bozulmasının yarattığı umut- suzluktan faydalanıyor. Ancak, globalleşmeye karşı olanlar sadece aşın sağcı, faşist kamuoyu ile sınıriı değil. Bilindiği gibi Demokrat Parti'yi destekleyen iş- çilerin büyük bir kısmı (belki elektronik sektörü dışında) globalleşmeden hoşnutsuz. Sonra, ge- çen seçimlere bağımsız aday olarak katılan Ros Perot'nun popülist hareketi var. Tüm bunlar, hem globalleşmeye karşt yükse- len haklı tepkilerin arttığını gösteriyor hem de burada gizli olan tehlikeyi: Bu haklı tepkiler, ken- di çıkarianna uygun bir siyasi harekette ifadele- rini bulamazlarsa faşist demagoglara yem ola- bilirier. Büyük senmayenin desteklemediği bir muhafazakâr adayın seçim kazanması hemen he- men imkânsızdır. Bu yüzden Buchanan'ın baş- kan adayı olması, olsa bile aşın sağcı görüşle- rinden dolayı, seçimleri kazanması çok zor. Ancak Buchanan'ın gözle görülür bir başan kazanması, aşın sağın siyasi olarak güçlenme- sini ve Cumhuriyetçi Parti içinde ağırlığının art- masını getiriyor, bunun ilk işaretleri görülmeye baş- landı bile. überal, demokrat kamuoyunun ve sosyalistlerin globalleşmeye karşı tutum geliştir- mekte gecikmesi, globalleşmeye karşı tepkile- rin gölgesi altında aşın sağcı hareketin gelişme- sine yol açıyor. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Pahalı Basın Bir ekonomik işletme "sahipleri için çokkâ/iı", ay- nı anda da "toplum için çok pahalı" çalışabilir. Ülke- mizin basın-yayın sektörü bunun ömeğıdir. Geçen günlerde Devlet Istatistik Enstitüsü, ocak ayı fiyat artışlanna ilişkin sayısal verileri yayımladı. Toptan eşya fiyatlannın ekonominin alt sektörferinde nasıl bir gelişme gösterdiği incelendiğinde basının durumu da açıkfık kazanıyor. Veriler, basın ve yayın aft sektöründe ffyat artışlannın, ekonominin tüm alt sek- törieri içinde, biri dışında, "en yüksek" noktada oldu- ğunu kanıtlıyor. Eğer 1994 yılı başlangıç, yani 100 alınırsa, geçen ocak ayı verileri toptan eşya fiyatlannın ülke genelin- de ortalama 244.8 olduğunu, yani 1994'te "bir"e aJı- nan bir malın, Ocak 1996'da bunun ortalama yakla- şık 2.5 kat/ bir fiyatla alınabileceğini gösteriyor. Eko- nominin tüm sektörlerinin ortalama fiyat artışı 244.8 olarak gerçekleşirken basın ve yayın sektöründe fiyat artışı 323.8 olmuştur. Basın ve yayın fiyat artışlannın bu sektöre "girdi" saglayan sektörterdeki fiyat artışlanyla bir bağı oldu- ğu söylenemez. Basın sektöründe maliyeti başta kâ- ğıt, kimya (boya) ve dağrtıcı paylan etkiler. Aynı dö- nem için fiyat artışları, kâğrt sektöründe 253.3 ve kim- yasal ürünlerde 219.5 olmuştur. Bu nedenle basında fiyat artışlan üretim girdilerine bağlanamaz. Ücret öde- meleri, çok belirsiz ve en düşük-en yüksek ücret ara- lığının aşın boyutlarda bulunmakfa biriikte, toplam üretim değerinin "onda birinden" az görünüyor. Kal- dı ki Cumhuriyet dışında gazetelerin çalışanlan sen- dikalı değildir ve bu olgu, yoğun issizlik ortamında iş- verenin dilediği gibi "düşük ücref politikası uygula- masına olanak verir. Bu durumda gazete fiyatlannın arttınlmasının ana nedeni olarak "kupon karşılığı armağan" verilmesi ka- lıyor. Gerçekten de "armağan verme" süreci gazetecili- ğin günümüzde en önemli işlevi olmuştur; özellikle de TV kanalı olan iki büyük sermaye grubunun gazete- leri tüm ilanlannı "mega, herkül, süper" gibi niteleme- lerle bu amaç için kullanmaktadır. Gazeteler her ge- çen gün gerçek toplumsal görevlerinden biraz daha uzaklaşmakta ve "armağan kısırdöngüsü" içine gir- mektedir. Armağan kısırdöngüsü, verilen armağanın "biıikim- li büyüyen" bir süreç olması gerekliliğini anlatır. Ga- zete satışının düşmemesi için, bir kez başladınız mı giderek "daha pahalı birarmağan' vermek zorunlu olur. Özellikle son bir yılın gazete armağanı uygulaması in- celendiğinde, daha pahalıya gidiş çok açıkça görülü- yor. Görülmeyen bunun sonudur; daha doğrusu ne- rede duracağının belirsiz olmasıdır. Bu kısırdöngünün asıl öğesi, "armağan için gazete alan " tüketici kesimdir. Gazete alıcısının çıkariannı ko- ruyan bir düzenleme yokluğu kimi zaman büyük so- runlaryaratmakta ve tüketicinin sömürülmesine yol aç- maktadır. Bunun da ötesinde, geniş gazete alıcısı kit- lelerin gazete kavramını "armağan" olgusuna indirge- mesi ya da gazete armağan özdeşliği kunması, uzun dönemde toplumun gazete yoluyla bilgi edinme sü- recini yıkıma sürükler. Ek olarak eğer gazete fiyatlan, 1994=100'e göre 323.8 olacak yerde, ortalama enflasyon oranında, ya- ni 244.8 artmış olsaydı, gazeteler ortalama olarak şim- dikı fiyatlannın dörtte üçüne, yani yüzde 75.6'sı gibi bir fiyatla satılacak, örneğin 40 bin liralık bir gazete için 30 bin lira ödenecekti. "Öbür koşullar veri alınır- sa " bunun anlamı, her gün 40 bin liralık bir gazete ba- şına on bin lira "armağan ödemesi" yapıldığıdır. Di- yelim günlük satışı 700 bin olan bir gazetenin günlük "armağan geliri" 7 milyar liradır. Bir milyann ayda 100 milyon faiz getirisi verdiği bir ortamda bu günlük ge- lirin nasıl bir "errrme basma" tulumbası oluşturduğu çok açıktır. Toplumsal maliyeti yüksek gazete olgusunun çok önemli bir boyutu daha var. O da "renk maliyetidir". Ülkemizde gazeteler çok büyük ölçüde "renkli" bası- lıyor. Yapılan araştırmalar gazetelerin ABD ve çoğu Av- rupa ülkelerinde olduğu gibi siyah-beyaz basılması du- rumunda "maliyetin" yan yanya azalacağını göster- mektedır. Kaldı ki gazetelerin kâğrt ve boya gibi kimi girdilen ve verdikleri "armağanlar" ülke dışından sağ- lanmakta ve ilgili ülkelenn üretim ve işbulmasına kat- kı yapmaktadır. ••• KlT'in "özelleştirilmesi" sürecinde, toplumsal ma- liyet, venmlilik konulan bu kurumlar bağlamında yay- gın bir biçimde tartışıldı. Ancak, özel girişimlerin, bu arada basının, toplumsal sorumluluklan ve maliyetle- ri tartışılmadı. Özel girişimlerin, çalışanlarının sendikal haklan, ver- gi ve sosyal sigorta ödemeleri gibi "toplumsal so- mmluluklannı" ne ölçüde yerine getirdikleri bakımın- dan tartışılmasına, özellikle de "topluma maliyetleri- nin" irdelenmesine ne dersiniz? İyi de bunu yapacak olan, esas olarak basındır; basının kendi "pahalı"ya- pısı özel girişimlerin toplumsal sorumluluğunu irdele- mesine olanak verir mi? Özelleştirme çığlıklan arasında unutulan sakın özel sermayenin toplumsal sorumluluğu olmasın? • • • Bayramınızı sağlıklı ve mutlu geçirmenizi dilerim. Emlakbank^tan dar gelîrKye konut firsatı ANKARA(ANKA)- Emlak Bankası, küçük yatınmcılann konut sahibi olmasına olanak tanıyan yeni bir uygulamaya başlıyor. Banka, konut projelerinin flnansmanında kullanmak için gayrimenkul sertifikası ihraç etmeye hazırlanıyor. Söz konusu sertifıkalardan yeterli sayıda toplayanlar konut sahibi olabilecek. Emlakbank'ın gayrimenkul projelerine finansman sağlamak amacıyla ihraç edeceği 2 rrilyon 713.8 milyar liralık gayrimenkul sertifikası Sermaye Piyasası Kurulu tarafindan kayda alındı. Banka, sertifıkalan iki hafta içinde ticaret siciline tescil ettirerek izleyen haftada ilanlar yoluyla halka arz duyurusu yapacak. Sermaye Piyasası ICurulu, geçen yıl temmuz ayında yaptığı düzenlemelerle küçük yatınmcılann konut sahibi olmasını kolaylaştırmak ve inşaat sektörüne finansman sağlamak amacıyla gayrimenkul sertifikalannın ihracına olanak tanımıştı. Buna göre sertifika ihracıyla elde edilen para, hesapta toplanarak gelir sağlayacak şekilde ihraççı adına değeriendirilecek. Sertifika sahipleri sertifika toplayarak gayrimenkul sahibi olabilecekleri gibi konut sahibi oimak yerine anapara ve belirlenen faizlerin ödenmesini isteyebilecek. Emlak Barikası, SPK'nin gayrimenkul sertifikası ihracına olanak tanıyan düzenlemesinden sonra ihraç için başvuran ilk kuruluş oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle