Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ŞUBAT 1996 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM
Dar gelirli, geçen Şeker Bayramı'na göre fiyatlan yüzde 100 artan şekerlemeleri sadece izlemekle yetiniyor
Bayratn tathsnım da tadı kalmadıHÜLYAGENÇ
Bayram günlerinin vazgeçilmez ik-
ramlan arasında yer alan şeker, çikolata
ve tatlı çeşitleri yüzde 100'ün üzerinde
zam gördü. Şeker, çikolata ve tatlılarm
enflasyonun üzerinde zam görmesi, bu
bayramda da dar gelirlinin işportaya yö-
nelmesine neden oldu.
Pastane ve tathcılardaki bol sıfırlı eti-
ketleri sadece izlemekle yetinen dar ge-
lirli, kalitesı ve imalan konusunda pek çok
soruyu da beraberinde getirmesine rağ-
men işportadaki ürünleri tercih etti. Bu
yıl pastane ve tatlıcılardaki fiyatlar, ge-
çen yıla göre ikiye katlandı.
Geçen yıl Ramazan Bayram'ında 350
bin liradan satılan madlen çikolata 880
bin liraya yükselirken, 180 bin liradan sa-
tılan sade lokumun kiJosu 350 bin lira-
ya kadar tırmandı. Geçen yıl 150-200
bin liradan satılan akide şekerinin fiya-
tı, bu bayramda bazı semtlerede 350 bin
liraya yükseldi.
Fivatiar katlandı
Geçen bayramda 350 bin lira olan dü-
rüm 700bin liraya ürmanırkenfisüklıbak-
lava 300 binden 550 bin liraya cevizli bak-
lava 250 binden 450 bin liraya yükseldi.
Tulumba tatlısının kilosu 250 bin liraya
çıkarken, şöbiyetin kilosu 400 bin lira ek-
mek kadayıfımn kilosu da 300 bin lira oJ-
du. Bu arada çifte kavrulmuş lokum 500
bin liraya alıcı beklerken cevizli lokum
400 bin liraya satılıyor.
Işbortada bayram şekeri kilosu 200
bin liradan, çikolota 250-300 bin lira-
dan, lokum ise 150-200 bin liradan alı-
cı buluyor.
Pastane veya tatlıcılardan alıveriş ede-
meyen dar gelirü bagajlı arabalann ar-
kalannda satılan tatlı çeşitlerine ilgi gös-
teriyorlar. Işportada tatlı fîyatlan 150ile
300 bin arasında değişiyor.
ŞEKERLEME FİYATLARI
Madlen
Sütfü Çikolata
Tulumba
Ekmek kadayrfı
Cevizli baklava
Şöbiyet
Fıstıklı baklava
600-880 bin
600-800 bin
200-250 bin
300 bin
350-450 bin
400 bin
400-550 bin
Sade lokum 300-350 bin
Çift kavrulmuş lokum 450-500 bin
Cevizli lokum 350-400 bin
ŞEKER
Akide şekeri
Kestane şekeri
300-350 bin
600-800 bin
Haziranda yine şekersiz kalacağız
SADULLAH ÜSÜMÎ
1996 ve 1997 yıllannda da şeker du-
rumumuz kritik. Hükümet, yanlış poli-
tıkalanrıı izlemekten vazgeçmediği için,
üreticiler pancar ekimine bu yıl da sıcak
bakmıyor. Eğer, yeni önlemler alınmaz-
sa, ekim alanlan gene daralabilir. Ayn-
ca, şeker stoklanmız 700 bin tonun altı-
na düştü. HaJbuki, Türkiye'nin yeni ürün
çıkana kadar 1 rnilyon 200 bin ton şeke-
re ihtiyacı var. Önümüzdeki iki ay için-
de ithalat bağlantılan kurulamazsa, ha-
ziran ayı içinde şekersiz kalacağız!..
Kayseri, Konya ve Amasya Şeker fab-
rikalannı çalıştıran Pankobirlik, üretici-
lerle ilişkilerini son derece iyi götürüyor.
Ve taahhütlerini zamanında yerine geti-
riyor. Bu nedenJe Pankobirlik bölgelerin-
de pancar ekimi artacak...
Şeker şirketine bağlı bölgelerde ise
durum biraz farklı... Zira. hükümetin gü-
dümünden kurtulamayan şeker şirketi 4
yıldan beri üreticilenn bekJentilerini kar-
şılayamıyor... Son iki yıl içinde bu yüz-
den hükümete kırgın olan üreticiler ekim
alanlannı daralttılar.
Geçmiş yıllarda Türkiye'de şekerpan-
can ekimi 4 milyon 100 bin dekardı. An-
cak, hükümetin 1994 ürününe çok düşük
fiyat vermesi üreticileri kızdırdı ve şeker
şirketinin etkin olduğu bölgelerde ekim
alanlannın 2 milyon 500 bin dekara düş-
mesine neden oldu.
Bedelini haJk ödüyor
Türkhalkı ve pancar üreticısi, 1995 yı-
lında hükümetin bu hatasının faturasını
çokağırödedi... Tabii Türkekonomiside...
1995 yılında 300 bin tona yakın şeker it-
hal ettik. 1996 yılı içinde de 500 bin ton
daha şeker ithal edeceğiz. Böylece Türk
pancarüretıcisınden esiıgediğimiz trilyon-
larca liranın 5 katını yabancı ülkeleruı çift-
çılenne armağan etmış olacağız!..
Gelişmeler, bu yılın hatta 1997 yılının
da pek parlak geçmeyeceğini gösteri-
yor... Geçmiş yıllarda şeker şirketi böl-
gelerinde 3 milyon 500 bın dekan bulan
pancar ekimine karşılık, yeni ürün için
istenen ekim izni 3 milyon 200 bin de-
Hükümetin 94 ürününe düşük fiyat vermesi pancar ekinı alanlannın 2 miryon 500 bin dekara düşmesine neden oldu.
kann altında kaldı... 1995 yılına göre bir
artış var ama, gene geçmiş yıllardan 300
bindekareksik...
Üstelik, pancar ekimi için izin isteyen-
lerin hepsinin ekim yapma zorunluluğu
yok. Gelecekte bir tehlike ve umutsuz-
luk sezdiği anda bir çogu ekimden vaz-
geçebilir... Yüzde 20'si vazgeçse 1997
yılında şeker açığımız 600 bin tonu ge-
çer... Üç, dört sene arka arkaya gelen bu
ithalat zorunluluğu hem ürericiyi, hem tü-
keticiyi, hem de ekonomimizi perişan
eder... Hele, bırde hava koşullannda bir
terslik olursa yeni bir felaket daha yaşa-
nz... Türkiye şekersiz kalır!..
Bu nedenle. hükümetin, dağınıklığı bir
kenara bırakarak pancarüreticilerine kar-
şı çok dikkallı ve teşvik edicı bir politi-
ka izlemesi gerekır. Örneğin üreticiler
taban fiyat konusunda çok hassas. Ürün-
ler arasında bir tercih yapabilmek için fi-
yatlann pancar ekıminden önce açıklan-
masını istiyorlar. Senelerden beri iste-
diklen halde, bu yıl da umutlar boşa çık-
tı... Hasatmevsıminde yapılacak biraçıl-
manın yaran yok...
Aynca, 15 yıldan beri taban fîyatlar çok
düşük... 1994 ile 1995 yıllannda verilen
taban fıyatlar ise tam bir facia!.. Üreti-
cilerbu fiyatlarla pancara yaptıklan mas-
rafi bile karşılayamadılar... Nakdi ve ay-
ni avanslar ise hem düşük hem de zama-
nında ödenmiyor...
Hele pancar bedellerinin ödenmesin-
deki gecikmenin verdiği sıkıntı anlat-
maklabitmez... 1980 yılından önce pan-
car bedelleri süratle ödenirdi. Fakat, as-
keri hükümet ve Özaldöneminde taksit-
li ödemeler başladı. Üretici aylarca pa-
rasını alamadı Hâlâ aynı koşullann de-
vam ettiğini söyleyebiliriz...
Üretici 14 trihon alacaklı
Geçen yıl taban fiyat 2 bin 500 lira idi.
Üretici pancannı eylül ay. içinde teslim
etmeye başladı. Parasınjn ödenmesı mart
ayı sonunu buldu. Tabii, para üreticinin
eline geçtiği zaman 2 bin 500 liranın de-
ğeri bin beş yüz liraya düştü. Aynca üre-
tici, banka borçlannı da zamanında öde-
yemediği için banka faizlen de en azın-
dan 500 lirasını götürdü... 1995 ürünü de
aynı akıbete uğradı. Üreticinin şeker şir-
kerinden alacağı, 24 rrilyon 500 milyar
idi. Şirket, bunun ancak 10 rrilyon 500
miiyar lirasını bugüne kadar ödeyebildi.
14 trilyonu ise eylül ayından beri bekle-
tiliyor!..
Böyle bir ödeme biçimine holdingier
bile dayanamaz. Başka ülkelerde olsa
üreticilerin yapmadığı eylem kalmaz... Bi-
zim üreticilerin en büyük eylemi, demeç
vermektir!...
Üretici ve üretici kuruluslanmız, ağır
basınca nihayet hükümet önceki gün pan-
car üreticilerine olan borcun bayramdan
önce ödenmeye başlanacağını açıkladı.
Ancak, gene de ödenecek para bir-iki
rrilyon lirayı geçmeyecek... Üstelik, bu
paranın da bayramdan önce ne kadan
ödenir. o da bellı değıl.
1
..
Şimdi birdüşününüz... Pancarlar şeker
oidu, büyük bir kısmı satıldı ve paraya
çevrildi... Ama, hâlâ üreticilere olan borç-
lar kapatılmadı..
Pankobirlik ise bayrama kadar üretici-
lere olan 6 rrilyon lira borcunun tamamı-
nı Öderniş olacak... Pankobirlik pancar üre-
ticilerinin kooperatifî... Devlet değil...
Ama, becerikli ve üreticilere saygılı...
Hükümetler "Üreticiler ne yer, ne içer,
nasıl geçinir" diye düşünmüyor... Ama
kooperatif, üreticinin kendi malı... Üre-
ticilerin her sıkıntısını göğüslemek zorun-
da...
Üretici 15 sent bekliyor
Eğer, üreticilere mart ayı başına kadar
alacaklannm tamamı ödenmezse, 1996
yılı şeker taban fiyatlan hemen açıklan-
mazsa, pancar ekimi için izin alanlann
birkısmı daha ekimden vazgeçecek. Böy-
lece şeker açığımız daha da büyüyecek...
Yapılan hesaplara göre 1996 ve 1997 yıl-
lannda bir milyon tonun üstünde şeker
ithal etmek zorunda kalacağız...
Halbuki, şekerde eski parlak günlere
kavuşmak için üreticilerin hakkını ver-
mek yeterli. Milyonlarca üretici lüruf
beklemiyor... Hakkını istiyor...
1979 yıiında şekerpancannın kilosu
138 kuruştu. Gübrenin de kilosu 110 ku-
ruştu. Çiftçi bir kilo pancar ile bir kilo
200 gram gübre alabiliyordu. Şimdi ise
bir kilo pancar satarak ancak 100 gram
gübre alabiliyor. Aynca, gübre 1979'dan
bu yana 20 bin kat arttı... Aynı oranda art-
tmldığı takdirde pancann kilosunun 27
bin 600 lira olması gerekir...
. Bugün çiftinin istediği rakam ise 15
sent... Türkparası ile şu anda 9 bin lira...
Tam 16 seneden beri aradaki fark hep çift-
çinin cebinden çalınmış.. Vede fakirfeş-
miş...
Sanayi mamullerine yapılan zamma
kimsekarşıçıkamıyor... Hükümet deda-
hil herkesin gücü çiftçiye yetiyor. Artık
yüzler biraz da çiftçiye dönmelidir. Ya-
pılacak iş ise 14 rrilyon liralık borcun ta-
mamjnın çiftçiye acele olarak ödenme-
si... 1996 yılı pancar taban fiyatlan da 15
sent (9 bin lira) oiarak açıklanmalıdır...
Aksı halde, önümüzdeki iki yıl içinde
şeker ithalatı için en azından 40 ila 50 tril-
yon lirayı gözden çıkarmamız gerekecek-
tir.
DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGÎN YILDIZOĞLU / LONDRA
ABD: Başkanlık Seçimlerinde Globalleşme Gölgesi
G
loballeşmenin yıkıcı etkilerine karşı yük-
selen toplumsal muhaiefetin gölgesi, ABD
başkanlık seçımleri üzerine düştü. Bu se-
ne yapılacak seçimler için kendi adayını tespit et-
meye çalışan Cumhuriyetçi Parti'nin geleneksel
tabanını oluşturan ekonomik ve politik muhafa-
zakârlar arasındaki ittifak, 12 şubatta yapılan lo-
wa ön seçimlerinde, globalleşmeye karşı yükse-
len tepkilerin altında çatlamaya başladı. lowa ön
seçimlerini, gerçi iş çevrelerinin yakın dostu ve
ekonomik muhafazakâriann başkan adayı Bob
Dole kazandı, ama onu, eskı CNN yorumcusu
Pat Buchanan'ın sadece 3 puan geriden izle-
yerekyüzde 23'\e ikinci gelmesi bir başka ger-
çeğe daha işaret ediyordu. Globalleşmeye kar-
şı yükselen tepkilere sosyal demokratlar (ABD'de
liberaller, yani demokrat parti) ve solcular yete-
rince tercüman olamadıklan için, boşluğu Buc-
hanan'ın liderliğinde aşın sağcı, milliyetçi hatta
anti-semitist/ırkçı ve koyu ataerkil bir siyasi akım
dolduruyor.
Neden?
Neden globalleşme ve serbest ticaret bu ka-
dar tepki çekiyor? Bu soruya, sosyaJıstlercevap
verdiği zaman, hep olumsuz ve muhafazakâr ol-
makla eleştirildiğimiz için (olumsuz olmak için
gerçek sebeplerimiz var! Muhafazakâr olduğu-
muz ise 300 yıllık bayat göruşleri ağızlanna sa-
kız edenlerin kendilerini saklamak için ileri sür-
duğü bir yalandır!) bu seferiik sözü solcu olma-
yanlara bırakaJım. Helikopterden klima cihazına
kadar çeşitli mallar üreten ABD şirketi United
Technologıes Genel Müdürü George David,
aralıkta National Press Club 'da yaptığı bir konuş-
mada şirketinin "1990'dan bu yana, ABD'de 30
bnn işçi çıkarttığını...", "buna karşılık başka ülke-
lerde 15 bin yeni iş yarattığını" söyledi. David'e
göre bugün "ABD'de çalışan 120 milyon işçinin
30 milyonunun işi tehlikede": "Otomasyonun
etkısiyle 20 milyon büro işçisi ve uluslararası re-
k£betten dolayı da 18 milyon sanayi işçisi işin-
cter olacak. David, sözlerine, ABD'nin çokulus-
lu şirketleri arasında egemen olan bu genel eği-
lımın değişmeyeceğine" inandığını ekledi.
David, ekonomik korumacılığa karşı, ama pi-
yasanın da tek başına bu sorunlan çözebilece-
ğne inanmıyor (Intemational Herald Tribune,
1 £/2/96). "Ekonomikmuhafazakârfannadayı"ve
"tLyükşirketlerin dostu" olarak bil/nen Bob Do-
le ca bu hafta yapılacak olan New Hampshire ön
Si«çımlerinden önce bir konuşmasında "Şirket
kıeran rekorkınyor, ama işten çıkarmalarda"d\-
y-e-ek şirketleri daha sorumlu olmaya çağırdı (Wall
S-set Journal 15/2/96). Bill Clinton da "Son on-
cmteşyıldırhalkımızın yansından fazlasının ger-
çr&geliri artmadı, hatta düştü" diyerek şirket-
lecen sorumluluk isteyenlere katıldı (16/02/1HT).
KJjıafazakâr politik analist Kevin Phillips'in "ser-
taesfpiyasa vurgusunun artık çoktanzirveye vur-
z/ıtuna ve inişe geçtiğine" ilişkin yorumu belli ki
3ia7ekleri yansıtıyor ve Cumhuriyetçi Parti'nin
'' '-ikselen su, bütün kayıklan kaldınr" sloganı da
m K kitleleri etkilemiyor (IHT15/2/96.) Bu ruh ha-
irn ise en iyi şekılde, galiba Pat Buchanan'ın,
kapısı mühürtenmiş ve üzerine "Meksika gitmiş-
tir"tabeiası asılı metruk birfabrikayı gösteren kam-
panya afişi ifade ediyordu. Afışteki resmin altın-
da ise "Bu arada Wall Street (borsa - E. Y) yük-
selmeye devam ediyor..." yazıyordu (WSJ
15/2/96).
Görüldüğü gibi, çalışan kitlelerin gözleri açılı-
yor ve serbet piyasa gibi başka bir mitoloji hali-
ne gelmiş olan globalleşmeye karşı tutum alma-
ya başlıyoıiar. Çünkü büyük şirketlerin kârlan ar-
tarken, teknolojik bir devrim yaşanırken, borsa-
da büyük servetler kazanılırken, issizlik artıyor ve
gerçek gelirfer düşüyor. Globalleşmeden sade-
ce çok uluslu şirketler, global mali sermaye ya-
rarlanıyor. Bu yüzden Business VVeekln bu ha-
taki bir yazısına "Bashing Big Business" (26/2/96)
başlığını koymasından da anlaşıldığı gibi ABD'de
nefret oklan büyük şirketlere yöneliyor ve bu da
muhafazakâr kamuoyunu korkutuyor. Onlar bu-
rada düzeni tehdit eden tehlikeyi görüyorlar.
Ortaçağda "Tabiat boşluktan hoşlanmaz" der-
le di. Bu kavram, aynen sryasete uygulanabilir.
Toplumda bir tepki yaygınlaşmaya başlayınca
kendine uygun bir siyasi ifade bulamazsa, birta-
kım oportünist polıtikacılar, popülıst demagog-
lar devreye girerek bu boşluğu doldurur (Bakı-
nız, HitJer, Musolini). ABD'de de bu boşluğu, hem
de en aşın sağcı görüşlerte Pat Buchanan dol-
durmaya başlıyor. Pat Buchanan'a göre "New
York'taki 'big boys' halkın çıkarlanna zırnık aldır-
mıyorlar..." Büyük şirketler "ABD'deki istihdamı
dışan ihraç ediyorlar ve bu arada yabancı dev-
letlerin elitleriyle sinsice serbest ticaretanlaşma-
ları imzalıyorlar" (Business Week age.) Bucha-
nan, mali sermayeye de fena halde saldınyor ve
bir radyo görüşmesinde söylediği gibi "yatınm-
cılann ve büyük şirketlerin çıkarlannın artık orta-
lama Amerikalıntn çıkarlanyla çakışmadığını" dü-
sünüyor(WSJ, 15/2/96). Buchanan, sozlenyle ifa-
de edersek "orta sınıflann ekonomik güvensız-
liğine ve korkulanna tercüman oluyor" (age).
Buchanan'ın programı globalleşmeye, piyasa
ekonomisine ve büyük şirketlere karşı oluşan
tepkileri tümüyle yansıtıyor. Önce Amerikalılann
çıkarları diyen Buchanan, serbest ticaret anlaş-
malarına. NAFTA'ya, Birleşmiş Milletler'e, NA-
TO'ya, dış yardıma ve ABD'nin Israil'i destekle-
mesine karşı. Bosna'ya ABD bırlikleri göndermek-
ten yana değil. "Ben olsaydım, Körfez Savaşı 'na
da göndermezdim" diyor. Silahsızlanma anlaş-
malanna da önem vermiyor; Avrupa'daki siyasi
istikrar sorununun ABD'nin sorunu olmadığını
düşünüyor; Uzakdoğu'nun geleceği ile ilgili de-
ğil, ama ABD'de işsizliği arttırdığı için bu ülkele-
rin ekonomik gücünden huzursuz (777e Econo-
mist 23/02/%.) Buchanan, aşın derecede dinci
kamuoyuna hitap ediyor, kürtaja, escinsellere,
evlilik dışı çocuk yapanlara karşı akımları destek-
liyor. Buchanan'ın bu göruşleri orta sınıflan. aşı-
n sağın hâkim olduğu bölgelerdeki beyaz ve Hı-
ristiyan işçilerin bir kısmı, köylüler ve genel ola-
rak aşın sağcı dinci kamjoyu ve hareketlerden
destek alıyor.
Buchanan, büyük şirketlerden destek almıyor,
ama silah sahipleri lobisi Buchanan'ı destekliyor.
Buchanan'ın dinci oyların yüzde 50'sini aldığı
görülüyor.
Milliyetçi, mali sermaye düşmanı
Buchanan'ın programı geleneksel faşist ideolo-
jinin tüm unsurlannı taşıyor: Milliyetçi, mali ser-
mayeye düşman; bu kolaylıkla Yahudi bankerier
söylemi ile bir Yahudi düşmanlığına bağlanıyor.
Bu program, dinci ve yine geleneksel faşist ha-
reketlerde olduğu gibi orta sınıflann ve işçilerin
yaşam koşullannın bozulmasının yarattığı umut-
suzluktan faydalanıyor. Ancak, globalleşmeye
karşı olanlar sadece aşın sağcı, faşist kamuoyu
ile sınıriı değil.
Bilindiği gibi Demokrat Parti'yi destekleyen iş-
çilerin büyük bir kısmı (belki elektronik sektörü
dışında) globalleşmeden hoşnutsuz. Sonra, ge-
çen seçimlere bağımsız aday olarak katılan Ros
Perot'nun popülist hareketi var.
Tüm bunlar, hem globalleşmeye karşt yükse-
len haklı tepkilerin arttığını gösteriyor hem de
burada gizli olan tehlikeyi: Bu haklı tepkiler, ken-
di çıkarianna uygun bir siyasi harekette ifadele-
rini bulamazlarsa faşist demagoglara yem ola-
bilirier. Büyük senmayenin desteklemediği bir
muhafazakâr adayın seçim kazanması hemen he-
men imkânsızdır. Bu yüzden Buchanan'ın baş-
kan adayı olması, olsa bile aşın sağcı görüşle-
rinden dolayı, seçimleri kazanması çok zor.
Ancak Buchanan'ın gözle görülür bir başan
kazanması, aşın sağın siyasi olarak güçlenme-
sini ve Cumhuriyetçi Parti içinde ağırlığının art-
masını getiriyor, bunun ilk işaretleri görülmeye baş-
landı bile. überal, demokrat kamuoyunun ve
sosyalistlerin globalleşmeye karşı tutum geliştir-
mekte gecikmesi, globalleşmeye karşı tepkile-
rin gölgesi altında aşın sağcı hareketin gelişme-
sine yol açıyor.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Pahalı Basın
Bir ekonomik işletme "sahipleri için çokkâ/iı", ay-
nı anda da "toplum için çok pahalı" çalışabilir. Ülke-
mizin basın-yayın sektörü bunun ömeğıdir.
Geçen günlerde Devlet Istatistik Enstitüsü, ocak
ayı fiyat artışlanna ilişkin sayısal verileri yayımladı.
Toptan eşya fiyatlannın ekonominin alt sektörferinde
nasıl bir gelişme gösterdiği incelendiğinde basının
durumu da açıkfık kazanıyor. Veriler, basın ve yayın aft
sektöründe ffyat artışlannın, ekonominin tüm alt sek-
törieri içinde, biri dışında, "en yüksek" noktada oldu-
ğunu kanıtlıyor.
Eğer 1994 yılı başlangıç, yani 100 alınırsa, geçen
ocak ayı verileri toptan eşya fiyatlannın ülke genelin-
de ortalama 244.8 olduğunu, yani 1994'te "bir"e aJı-
nan bir malın, Ocak 1996'da bunun ortalama yakla-
şık 2.5 kat/ bir fiyatla alınabileceğini gösteriyor. Eko-
nominin tüm sektörlerinin ortalama fiyat artışı 244.8
olarak gerçekleşirken basın ve yayın sektöründe fiyat
artışı 323.8 olmuştur.
Basın ve yayın fiyat artışlannın bu sektöre "girdi"
saglayan sektörterdeki fiyat artışlanyla bir bağı oldu-
ğu söylenemez. Basın sektöründe maliyeti başta kâ-
ğıt, kimya (boya) ve dağrtıcı paylan etkiler. Aynı dö-
nem için fiyat artışları, kâğrt sektöründe 253.3 ve kim-
yasal ürünlerde 219.5 olmuştur. Bu nedenle basında
fiyat artışlan üretim girdilerine bağlanamaz. Ücret öde-
meleri, çok belirsiz ve en düşük-en yüksek ücret ara-
lığının aşın boyutlarda bulunmakfa biriikte, toplam
üretim değerinin "onda birinden" az görünüyor. Kal-
dı ki Cumhuriyet dışında gazetelerin çalışanlan sen-
dikalı değildir ve bu olgu, yoğun issizlik ortamında iş-
verenin dilediği gibi "düşük ücref politikası uygula-
masına olanak verir.
Bu durumda gazete fiyatlannın arttınlmasının ana
nedeni olarak "kupon karşılığı armağan" verilmesi ka-
lıyor.
Gerçekten de "armağan verme" süreci gazetecili-
ğin günümüzde en önemli işlevi olmuştur; özellikle de
TV kanalı olan iki büyük sermaye grubunun gazete-
leri tüm ilanlannı "mega, herkül, süper" gibi niteleme-
lerle bu amaç için kullanmaktadır. Gazeteler her ge-
çen gün gerçek toplumsal görevlerinden biraz daha
uzaklaşmakta ve "armağan kısırdöngüsü" içine gir-
mektedir.
Armağan kısırdöngüsü, verilen armağanın "biıikim-
li büyüyen" bir süreç olması gerekliliğini anlatır. Ga-
zete satışının düşmemesi için, bir kez başladınız mı
giderek "daha pahalı birarmağan' vermek zorunlu olur.
Özellikle son bir yılın gazete armağanı uygulaması in-
celendiğinde, daha pahalıya gidiş çok açıkça görülü-
yor. Görülmeyen bunun sonudur; daha doğrusu ne-
rede duracağının belirsiz olmasıdır.
Bu kısırdöngünün asıl öğesi, "armağan için gazete
alan " tüketici kesimdir. Gazete alıcısının çıkariannı ko-
ruyan bir düzenleme yokluğu kimi zaman büyük so-
runlaryaratmakta ve tüketicinin sömürülmesine yol aç-
maktadır. Bunun da ötesinde, geniş gazete alıcısı kit-
lelerin gazete kavramını "armağan" olgusuna indirge-
mesi ya da gazete armağan özdeşliği kunması, uzun
dönemde toplumun gazete yoluyla bilgi edinme sü-
recini yıkıma sürükler.
Ek olarak eğer gazete fiyatlan, 1994=100'e göre
323.8 olacak yerde, ortalama enflasyon oranında, ya-
ni 244.8 artmış olsaydı, gazeteler ortalama olarak şim-
dikı fiyatlannın dörtte üçüne, yani yüzde 75.6'sı gibi
bir fiyatla satılacak, örneğin 40 bin liralık bir gazete
için 30 bin lira ödenecekti. "Öbür koşullar veri alınır-
sa " bunun anlamı, her gün 40 bin liralık bir gazete ba-
şına on bin lira "armağan ödemesi" yapıldığıdır. Di-
yelim günlük satışı 700 bin olan bir gazetenin günlük
"armağan geliri" 7 milyar liradır. Bir milyann ayda 100
milyon faiz getirisi verdiği bir ortamda bu günlük ge-
lirin nasıl bir "errrme basma" tulumbası oluşturduğu
çok açıktır.
Toplumsal maliyeti yüksek gazete olgusunun çok
önemli bir boyutu daha var. O da "renk maliyetidir".
Ülkemizde gazeteler çok büyük ölçüde "renkli" bası-
lıyor. Yapılan araştırmalar gazetelerin ABD ve çoğu Av-
rupa ülkelerinde olduğu gibi siyah-beyaz basılması du-
rumunda "maliyetin" yan yanya azalacağını göster-
mektedır. Kaldı ki gazetelerin kâğrt ve boya gibi kimi
girdilen ve verdikleri "armağanlar" ülke dışından sağ-
lanmakta ve ilgili ülkelenn üretim ve işbulmasına kat-
kı yapmaktadır.
•••
KlT'in "özelleştirilmesi" sürecinde, toplumsal ma-
liyet, venmlilik konulan bu kurumlar bağlamında yay-
gın bir biçimde tartışıldı. Ancak, özel girişimlerin, bu
arada basının, toplumsal sorumluluklan ve maliyetle-
ri tartışılmadı.
Özel girişimlerin, çalışanlarının sendikal haklan, ver-
gi ve sosyal sigorta ödemeleri gibi "toplumsal so-
mmluluklannı" ne ölçüde yerine getirdikleri bakımın-
dan tartışılmasına, özellikle de "topluma maliyetleri-
nin" irdelenmesine ne dersiniz? İyi de bunu yapacak
olan, esas olarak basındır; basının kendi "pahalı"ya-
pısı özel girişimlerin toplumsal sorumluluğunu irdele-
mesine olanak verir mi?
Özelleştirme çığlıklan arasında unutulan sakın özel
sermayenin toplumsal sorumluluğu olmasın?
• • •
Bayramınızı sağlıklı ve mutlu geçirmenizi dilerim.
Emlakbank^tan dar
gelîrKye konut firsatı
ANKARA(ANKA)-
Emlak Bankası, küçük
yatınmcılann konut
sahibi olmasına olanak
tanıyan yeni bir
uygulamaya başlıyor.
Banka, konut projelerinin
flnansmanında kullanmak
için gayrimenkul
sertifikası ihraç etmeye
hazırlanıyor.
Söz konusu
sertifıkalardan
yeterli sayıda
toplayanlar
konut sahibi
olabilecek.
Emlakbank'ın
gayrimenkul projelerine
finansman sağlamak
amacıyla ihraç edeceği 2
rrilyon 713.8 milyar
liralık gayrimenkul
sertifikası Sermaye
Piyasası Kurulu
tarafindan kayda alındı.
Banka, sertifıkalan iki
hafta içinde ticaret
siciline tescil ettirerek
izleyen haftada ilanlar
yoluyla halka arz
duyurusu yapacak.
Sermaye Piyasası
ICurulu, geçen yıl temmuz
ayında yaptığı
düzenlemelerle küçük
yatınmcılann konut
sahibi olmasını
kolaylaştırmak ve inşaat
sektörüne finansman
sağlamak amacıyla
gayrimenkul
sertifikalannın ihracına
olanak tanımıştı.
Buna göre
sertifika
ihracıyla elde
edilen para,
hesapta
toplanarak gelir
sağlayacak şekilde ihraççı
adına değeriendirilecek.
Sertifika sahipleri
sertifika toplayarak
gayrimenkul sahibi
olabilecekleri gibi konut
sahibi oimak yerine
anapara ve belirlenen
faizlerin ödenmesini
isteyebilecek. Emlak
Barikası, SPK'nin
gayrimenkul sertifikası
ihracına olanak tanıyan
düzenlemesinden sonra
ihraç için başvuran ilk
kuruluş oldu.