Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ŞUBAT 1996 PAZARTES? CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ankara Devlet Opera ve Balesi, Vivaldi'nin 'Mevsimler'iyle Çaykovski serenadını bale gösterilerine dönüştürdü
Vivaldfnm mevsmilermde dans etınek
VEFAÇİrTÇİOĞLU
- Dünyanın belli başlı sanat
merkezlerinde son yıllarda değişim
rüzgârlan esiyor. Konser salonlannda,
alışümış klasik ve rotnantik
repertuvarlar yerlerini çağdas eserlere
ve yenı bestecilere bırakıvor.
Kostümler. konser öncesi ve sonrası
şova yönelik göstenler. sanat
etkinliklerini giderek daha renkli ve
izlenim daha çekici bir hale getiriyor.
Hele aynı kenrte aynı tûrden birden
fazla sanat lcurumu varsa rating savaşı
daha da kızışıyor...
Sebep, klasik sanatlann izleyicisini
giderek kaybetmesinın yanı sıra biraz
da teknolojık gelişimin inanılmaz
boyutlara ulaşması. Sofıstike kayıt ve
dinleme sistemleri artık her eve ginmiş,
böylece ne akustık problem kalmış, ne
bilet kuyruğu, ne de büyük şehirlerdeki
ulaşım zorluklanndan sanat etkinliğine
ulaşamamanın veya bitkın ve stresli bir
bıçimde ulaşılan etkinliğin yorgun
argın izlenmesi. Baleler, operalar
salonda duyamayacağııuz ses kalitesi
iie bir tuşun ucunda emrimize amede
bizleri bekli>or olmuştu, üstelik de en
seçkin sanatçılardan, topluJukJardan.
Teknoloji önce sinemaya sekte
vurmuştu şimdi de müziğe.
Repertuvarlarda değişim
O halde bu kaybolan dinleyiciyi ve
izleyici ancak değişik programlar ve
görsel efektler ile salonlara çekmenin
yolu aranmalıydı. Filarmonia
Orkestrasrnın BBC'de yayımlanan
Paris turnesi programında orkestranın
obua sanatçısı "BaJ yiyen baldan
bıkar" sözcüğünü anımsatan bir
değişimle klasik ve romantik
repertuvann artık ilginç olmaktan
çıktığını vurguluyordu. Yine radikal
yaklaşımlan ile ünlü Viyana ve Berlin
Filarmoni Orkestralan en az kendileri
kadar tutucu olan sürekli izleyici lerinin
bütün karşı çıkmalanna rağmen
programlanna çağdaş müziğin hiç
duyulmamış örneklerini koymaya
başlamışlardı. Klasik ve romantik
dönem ise büyük isimlerin altında yok
olan bestecilerin eserleri ile gündeme
geliyordu.
Yalnız rnüzikte değil operada ve ünlü
bale topluluklannın repertuvarlannda
da büyük bir değişim söz konuydu.
Başta kJasisizmin merkezi Rusya
olmak üzere tngiltere, Almanya,
Hollanda, Danimarka gibi dansta öncü
olmuş ülkeler ve dans gruplan
klasisizmden gittikçe uzaklaşmaya,
modern ve neoklasik dans türüne
ağırlık vermeye başlamışlardı.
Geniş kitleler üzerinde yapılan anketler
ise sanatın hangi dönemde olursa olsun
değerinı ve tadını asla kaybetmeyeceği
anlayışını yansıtıyordu. Çağdaşlık ve
modernlik adına anlamsızlıklara imza
atmak yerine bir bütüne ulaşabilmenin
yollannı aramak sanatçı ve izleyici
açısından destek gören en önemli
düşünceydi. Sanat ve yaratı özgürdü
ama özgün olmak adına da yapılanlann
pek çoğu şimdilik kolay kolay kabul
görecek gibi değildi. Bu çatışmalar
tüm sanatlarda. bütün çağlan ve
anlayışlannı kapsayan bir senteze
gereksinim duymuş neoklasik akım bu
ihtiyaca kısmen cevap vermişti.
Bu anlayışın bir ürününü Ankara'da da
izledik.
Daha hazırlık aşamasında eleştiri
A nkara Devlet
/\ Opera ve
J\L Balesi
Orkestrası, son
dönemlerde başanlı
çıkışı ile dikkati
çeken bir topluluk.
Topluluğun
sahnelediği Vivaldi
'Mevsimler'i ve
Çaykovski serenadı,
bu yılki Aspendos
Opera ve Bale
Festivali'ninen
önemli
gösterilerinden biri
olmaya şimdiden
aday.
TT^oreograf
J y Ticcio
-Z V. Rigano, hem
Vivaldi hem
Çaykovski'de sürekli
değişim ve dinamik
bir sahne anlayışı ile
izleyiciyi monoton
bir akışm dışında
tutarak sürekliliğini
sağlarken, gerçek
bir dans şöleni
sundu.
yağmuruna rutulan, yaygara kopanlan
Vivaldi'nin Mevsimler'i ve
Çaykovskfnin Serenad'ının bazı
eksikliklerine rağmen ne kadar doğru
bir seçim olduğu, gala gecesi ortaya
çıktı. Değişik bir bale çalışmasıydı,
özellikle orkestraya büyük bir yük
getin'yordu. Her ikı eser de dintemesi
kolay ama yorumu o denli zor olan, her
orkestranın altından kolay kolay
kalkacağı eserler değildi. Destek yerine
olumsuz yaklaşımlar bir müddet
sanatçılarda bile yılgınlik yaratmaya
başlamıştı.
Vivaldi'nin Mevsimler'i ve
Çaykovski'nin yaylı çalgılar serenadı
neoklasik birçalışmaydı. Her iki eser
de daha önceleri pek çok koreograf
tarafından kullanılmış tarz olarak ya
modern ya da neoklasik tür tercih
edilmişti. Gecenin en başanlı
ısimlennden biri İsmaii Dede'ydi.
Mükemmele yakın dekor ve kostümü,
dengeli ve etkili bir ışık ile olağanüstü
bir güzellikle yansıdı.
Gösteri zamanla oturacak
Koreograf Ticcio Rigano, hem Vivaldi
hem de Çaykovski'de sürekli değişim
ve dinamik bir sahne anlayışı ile
izleyiciyi monoton birakjşın dışında
tutarak sürekliliğini sağlarken, estetik
ve zerafeti de gözden uzak tutmayıp
gerçek bir dans şöleni oluşturdu.
Sahnede göze hoş gelmeyen bazı
unsurlar da yok değildi. Dünyanın
belki de en güzel sanatı ile uğraştığının
farkında olmayan, daha dans hayatına
başlamadan nîhunu ve heyecanını
kaybetmiş, yaptığı dansa konsantre
olamayan, izleyiciyi bu
konsantrasyonsuzluğun nedeni ile
rahatsız eden bazı genç dansçılan,
büyüklerinin ve hocalannın
uyaracağını umuyorum.
Ankara Devlet Öpera ve Balesi
Orkestrası son dönemlerde başanlı
çıkışı ile dikkati çeken bir topluluk.
Topluluğun bu istikrarlı gidişi gala
gecesi özellikle Vivaldi'de az da olsa
bozuldu.
Kişisel düşüncem, zaman zaman
görünen bocalama, bir konser parçası
olan ve solistik özellikler taşıyan
Mevsımler'in bale adımlan ile olan
senkronizasyonundaki başansızlıktan
kaynaklandı. Hızlı tempolar, baba-oğul
Ganiev'lerin kemanda solistik
hünerlerini sergilemelerine engel
olduğu gibi yorumdaki bu kargaşa
Vivaldi'nin bütün büyüsünü müzıkal
açıdan aldı götürdü.tlk gece tam
anlamı ile hazırlanamayan orkestra ve
dansçılar zaman geçtikçe oturacak ve
hem sahne, hem orkestra arasında
kurulacak yorum dengesi Mevsimler'i
doyumsuz bir gösteri haline
dönüştürecektir.
Mevsimler ve serenad bu yıl
Aspendos'taki en önemli gösterilerden
biri olmaya şimdiden aday.
Macaristan sineması
büyüteç altnıda ı,i>. A Ju .», i:. U <*>
75. Uluslararası Film Festivali 16 ayrı bölümden oltışuyor
Kültür Servisi - lstanbul Kültür ve Sanat
Vakfı'nın düzenlediği 15. Uluslararası
lstanbul Film Festivali'nin bu yıl öteki
yıllara oranla daha yoğun bir programı
var. 30 mart-14 nisan tarihleri arasında
gerçekleştirilecek festivalde, 47 ülkeden
138 yönetmenin 160'ı aşkın filmi
gösterilecek. 16 ayn bölümden oluşan
festivalin programında, pek çok ödüllü
yeni filmin yanı sıra sinema tarihinden
klasikler de yer alıyor.
Macaristan sineması
tki yıldır Avrupa festivallerinin *en
iyi'lerini Istanbullu sinemaseverlere
sunmaya gayret gösteren tstanbul Kültür
ve Sanat Vakfi, bu yıl da Avrupa'nın dört
ülkesinde ulusal yanşmalarda birinci
gelen fılmleri tanıtacak. Bu bölüm, ikisi
ortak yapım olan ve daha önceki
festivallerden tanıdığımız usta
sinemacılann elinden çıkma dört ödüllü
Avrupa fîlmini içeriyor: "ÇocııkJuk
Senfonim" (Erik Clausen), "Uç Nokta"
(Peter Gothar), "Pepe ve Fıfi" (Dan Pita)
ve "Bahçe" (Martın Sulik). "Avrupa
Festivallerinin En tyfleri" bölümündeki
yönetmenler, festival izleyicilerine hiç
yabancı değil. Eric Clausen ve Martin
Sulik, geçen yıl da aynı bölümde yer
almışlardı. Clausen"in "SudanÇıkmış
Bahk" ve Sulik'in "Sevdigiın Her Şey"
fılmleri, 14. Uluslararası lstanbul Film
Festivali'nin en beğenilen filmleri
arasındaydı. Dan Pita ile Beter Gother ise.
Chunking Ekspresi- HONG KONG
Carl- Çocukluk Senfonim- DANİMARKA-
yapıtlan daha önce de Uluslararası
lstanbul Film Festivali 'nde gösterilmiş
sinemacılar.
Bir Ülke, Bir Sinema ~
"Bir Ulke, Bir Sinema" ise, festivalin artık
geleneksel hale gelmiş bölümlerinden. Bu
bölümde, her yıl bir ülke sineması son
dönem filmlenyle tanıtılıyor. 15.
Uluslararası lstanbul Film Festivali'ne
seçilen ülke ise, sineması her zaman ses
getirmiş olan Macaristan. Sinemaseverler.
Î993 sonrasında gerçekleştirilmiş yedi
seçkin filmle Macaristan'ın demokrasiye
geçişten sonraki durumuna, ülkenin önde
gelen yönetmenlerinin gözünden tanık
olacak: "Uyanış" (Judit Elek), "Sihir
Avası'' (Ildiko Enyedi), "Brooldyn'i
Birader" (Peter Gardos), "SığSularda
ÖHim" (Imre Gyöngyossy & Barna
Kabay), "Neden Tann Orada DeğOdi"
(Andras Jeles), "lyi Geceter Prens" (Janos
Rozsa) ve "Şeytan TangosıT (Bela Tarr).
Bu listedeki yönetmenlenn çoğu da daha
önce başka filmleriyle festivale
katılmışlardı.
Uzakdoğu rûzgârlan
Uzakdoğu sineması. son yıllarda dünya
sineması içınde kendine saygın bir yer
edinmış ve belli başlı festivallerin
vazgeçilmez kaynağı olmuş durumda.
Uzakdoğu filmleri, ortak coğrafyalannın
özelliklerini yansıttığı gibi. farklı ülkeler,
gelenekler ve kültürlerin çarpıcı renklerini
de içeriyor. 15.
Uluslararası lstanbul
Film Festivaîi,
"L'zakdoğu
Rü/gârian"'nı Çın.
Tayvan, Hong Kong,
Japonya'dan gelen ve
bir bölümü ortak
yapımı olan dokuz
filmle estiriyor.
Festivalde filmleri
sunulacak
yönetmenler, son beş
yıldır bu sinemanın
dünya çapında bir
ilgiyle izlenmesine yol
açan Beşınci Kuşak'ın
temsilcileri. Festival
izleyicilen, filmlerini
önceki festivallerden
anımsayacaklan
yönetmenlerin son
ürünlerini görme
olanağını bulacaklar:
"Utanç" (Li
Shaohong), "Güneşin
Soğuduğu Gün" (Yim
Ho), "Kjnk Kalpkr
Adası" (Hsu Hsiao-
Ming), "PttstacıB
(He
Jianjun), "Tahta
Adamın Kansı''
(Huang Jianxin).
'•Chunking Ekspresi'',
"Diişkün Melekler" ve
"Ermo" (Zhou
Xiaowen), bu bölümde
NORVEÇ-İSVEÇ gösteriiecek filmler.
Berlinli sanatçı Dagmar Demming'in Maçka Sanat
Galerisfndeki yerleştirmesi 24 şubata dek görülebilir
tdeyici, sergide r
tstanbui'un
gfinlük yasam
kargaşasında
duyulma\an
"gizU" seslerle
karşılaşıyor.
Askeri Müze'den
patiaaJan iftar
topunun
gürültüsü, ağlar
gibi mi\a\lavan
kediler,
küfürleşen
sümbiil sabalan,
carptşan
arabalar, lastik
bodaruı hışırnsı
\e daha birçok
dttajladolu
olağanüstü bir
senfoni.
Maçka 'nin sesini
galeriye taşıyorNECMİSÖNMEZ
Los Angeles'ta yaşayan Berlinli sa-
natçı Dagmar Demming Maçka Sanat
Galerisi'nde "Dünü Duymak/Ges-
tern Hören" ısımli yerleştirmesini
(installation) sergiliyor. 1980'lerden
beri çalışmalanyla uluslararası çağdaş
sanat ortamında adını duyuran sanat-
çının bu sergisi ülkemizde ilk kez uy-
gulanılan önemii bir işbirliği sonucu
gerçekleştirildi.
Berlin'deki Galeri von der Tann ile
Maçka Sanat Galerisi, "Tour/Reto-
ur" isimli bir sergi değişim programı
hazırladılar. Bu değişim programı,
Berlinli galericinin lstanbul'a, Maçka
Sanat Galerisi'nın de Berlin'e düzenli
olarak sergi götürüp bir çağdaş sanat
diyaloğu kurulmasını hedeflemekte-
dir. Dagmar Demming'in Istanbul'un
günlük yaşamını da büyüteç altına alan
yerleştirmesi galerinin iki bölümünde
farklı özellikler gösteren bağımsız bir
karaktere sahip.
Mekânı yeniden düşiinmek
Galenye ginldığınde öncelıkle me-
kanın 2 mm eninde siyah bantlarla tıp-
kı galerinin seramikleri gibi karelendi-
rilip, "kaydınldığı" dikkati çekiyor.
Dünyanın ekseni 23 derecelik bireğik-
liğe sahip, yerçekimi sayesinde dünya-
nın üzerindeki nesnelerdikduruyorlar.
Demming, galerinin ilk odasını bu
prensibe göre ımgesel olarak 23 dere-
ce sola kaydırdı. Yani izleyicilerin si-
yah bantlarla karelendirilmiş olarak
gördükleri yerler, galeri mekânının si-
malasyonu. Eğer yerküre 23 derece
eğik olmasaydı, biz bu mekânı böyle
görecektik diyen bir okuma önerisı.
Sanatçı burada soyutlamaya dayalı ve
son derece matematiksel bir müdaha-
le gerçekleştırerek izleyıcıye "mekâ-
nı" yeniden düşünmesi için çağnda
bulunuyor.
Sergiye ismıni veren. "duyma"
kavramı galerinin ilk odasında tavan-
lardan asılan dört siyah renkli ses ve-
ricisiyle kendini belirgin kılıyor. Bu
sesvericileri.hergünsaat 17.00-18.00
arasında. Eytam Caddesi ile Abdi Ipek-
çi Caddesi"nin kesiştiği küçük mey-
danda alınan sesleri "sürekli" olarak
mekâna aktanyorlar.
lzleyiciler kırmızı halı kaplı eşiğe
oturduklannda "düne" ait olan bir sa-
atlik zaman süresıni tekrar dinlemiş
oluyorlar. Ne yazık ki galerinin bitişi-
ğinde büyük bir ipşaat var. Bu dev şan-
tiyeden çıkan gürültüler zaten uzun sü-
reden beri galennin istenmeyen müzi-
ği olmuş.
Demming sokağın sesini içeriye ta-
şırken, bu durumu da dikkate alarak
izleyici için bir sürpriz hazırlamış.
Çünkü açılış günü sergiyi gezen birçok
izleyici sürekli olarak galerinin kapısı-
nı İcapatmaya, sokağın gürültüsünü
kısmaya çalişıyordu. Oysa karmızı ha-
Iının üzerine oturup da en az yanm sa-
at busesi dinleyenizleyici lstanbul'un
günlük yaşam kargaşasında duyulma-
yan "gtzli" seslerle karşılaşmış olu-
yor. Hele Askeri Müze'den patlatılan
iftar topunun gürültüsü, ağlar gibi mi-
yavlayan kediler. küfiirleşen sümbül
satıcılan, çarpışan arabalar, lastik bot-
lann hışırtısı ve daha birçok detayla
dolu olağanüstü bir senfoni. Acaba
Evin İlyasoğlu bu müziği dinlese ne
düşünürdü?
Galerinin ikınci odasında ise
"416x5 Fayans l stası Salih Çaiık Ve
Arkadaşlan İçin Çalışmanın Karşı-
lığıÖdenemez
1
'" ısımli yerleştırmeyer
alıyor. Bu mekândaki tüm seramikleri
tebeşirle (100,200 gibi yüzlük sayıla-
nysa beyaz letrasetle) numaralandıran
sanatçının bu çabası sayesinde duvar-
larda 4164 adet seramik fayans oldu-
ğu ortaya çıktı.
1976 yılmda bu seramikleri dizen
Salih Usta her fayans için 5 el hareke-
ti yaptığına göre "4164x5" kere elini
indirip kaldırmıştı. Biliyoruz ki sanat
sergilemek için akıl almaz derecede
zor olan bu mekânı çizen Mehmet Ko-
nuralp ve galeri yöneticileri, kimi du-
varlan yeterince düzgün bulmadıklan
için birkaç kez yıktınp tekrar yaptır-
mışlardı.
EI emeğinin değeri
Gerçekte basitmiş gibi gözükse de
bu mekândaki insan emeğinin değeri
akıl almayacak kadar fazladır. Sanatçı
bu çalışmasında kendi ışlerinin karak-
teristik özelliklerinden biri olan "sos-
yal ahlak" kavramına gönderme yap-
maktadır. tnsan emeğinin alabildigine
sömürüldüğü, ne yap et hemen köşeyi
dön mantığının kök saldığı, giderek
kirlenen bir toplumda yaşıyoruz. İn-
san emeğinin değerine saygı duymak
neredeyse geri kalmışhkla suçlanıyor.
Demming el emeğinin değerini ortaya
çıkaran çalışmasıyla bu galeride sergi
açan sanatçılann şımdiye dek ele alma-
dıklan bir noktaya kazmasını vuruyor.
Bu nokta aynı zamanda toplumumu-
zun yumuşak karnını da deşerek izle-
yicinin "sosyal beUeğini" güçlendir-
meyi hedefliyor, edebiyata başvurma-
dan.
Demming çahşmalannda izleyiciye
hazır, bitmiş nesneler değil, onlann da
aktif olarak katılabilecekleri bir "soru-
yanıt sfirecini" bir yapıt olarak öneri-
yor. Aklın, duyumsamanın ve soyutla-
manın izini süren bu sergi, 24 şubata
dek "farklılığı" arayan izleyicilere
yepyeni perspektifler sunabilecek olan
yaratıcı özelliklere sahip.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Bli Yıl Önce
Bli Yıl Sonra
Masamın üzerinde iki varlık dergisi var.
Biri 15 Şubat 1936 tarihini taşıyor. Öteki 1 Şubat
1996.
Elli yıl önceki Varfık'ta Hasan Âli Yücel'in "Mek-
tepten Memlekete" başlıklı yazısını okuyorum. Ro-
mancının, şairin, öykü yazannın az sayıda okur bul-
ma durumunu, yalnızlığını Cumhurlyet dönemine
gelinceye kadar Türkiye'de medrese ve okul gibi
birbiriyle çelişen iki kültür kurumunun vartığına bağ-
lıyor Yücel.
"Inkılapkuşağı'nm toplumsal sorunlarafatalist ola-
rak bakmaması gerektiğini yazıyor, ama satır arala-
nnda, var olan durumun açısından kurtulamadığını
duyumsuyorsunuz.
Cumhuriyet on üç yaşında.
Ve ideolojisinin temel ilkesi belli: "Hayatta en ha-
kiki mürşit ilimdir."
Ziya Gökalp gibi II. Meşrutiyet döneminin dini-
bütün aydınlanndan biri, uygarlık konusundaki gö-
rüşlerini "Batı'nın deneysel mantığıyle doğunun is-
kolastik mantığı birbiriyle bağdaşamaz. Birmillet ya
doğulu olur, ya batılı" diyerek kestirip atmıştır.
Cumhuriyet, Doğu'dan Batı'ya uygarlık değişimi-
nin koşullarını yaratma uğraşı verirken iskolastik
mantığa bağlı kurumlann etki alanına düşmüş/dü-
şürülmüş bir toplum buldu karşısında.
Osmanlı sarayı gitmiş, ama sarayı besleyen gü-
cün, feodal artıklann sattanatı sürüyor.
Istanbul'da işbirlikçi Şeyhülislam tarihin mezarh-
ğına gömülmüş, ama kırsal kesimde şeriatçı kafa
egemen.
Tanzimat sonrası gibi gene pengel, bir kültürü sim-
geliyor; tespih, karşıt kültürü.
194O'lı yıllardan sonra palazlanan burjuvazinin Ba-
tı uygarlığı adına kendi kültürünü dayatma aşama-
sına geldiğini biliyoruz.
Ne tespihe hayır, ne pergele(!) aldatmacası.
Birincil sorunu sınıfsal çıkar.
Eğitimde çıkar, politikada, felsefede çıkar.
1936 yılınınŞubat ayı tarihini taşıyan Varlık dergi-
sinde Hasan Âli Yücel, Tanzimat sonrasının sürege-
len etkilerinden yakınıyordu.
1996 yılının Şubat ayında çıkan Varlık'ta Ünsal
Oskay, artık devletin dışında belirleyici bir güç olan
burjuvazinin kültür dayatmasından yakınıyor.
Bu kez sorun daha da derinde. Çünkü, Oskay'ın
belirttiği gibi, "Gündelik hayatın hemen kullanabile-
ceği pragmacı bunuva kültürü kendisini sorgulayan
değerierden kurtulmayı başarmıştır."
Diyor ki Oskay:
"Solun geleceğe ılişkin projeksiyonlar üreten kül-
türündenyoksunlaştınlmasıbugünevrenselbirolgu.
Bu bence kültüretbiryozlaşmanın çok ötesinde, tam
anlamiyle insanı köreltme. Bu köreltme nereden ge-
liyor? Bu, burjuvazinin o ilerici fonksiyonunu inkâr
edip kendisine bütün Fransız devrimi ve diğer Ingil-
tere 'deki gelişmeler boyunca tam dört yüz, beş yüz
sene temelaldığı, yaslandığı bütün değerierden şim-
di korkmaya başlamasından ileri geliyor.
Korkuyor. Eşitlikten korkuyor, insan haklanndan
korkuyorS (Seçimler, Aydınlar, Toplum ve Türtöye);
Dünyada ve bizde kurumlaşmaya başlayan çağ-
daş kölelik bu korkunun ürünüdür.
Elli yıl önce genç cumhuriyetin ideoloğu, savaştt-
ğı, medrese kültürünün arkasında gizlenen egemen
güçlerin geleceğe hazıriandığını göremiyordu.
Bugün de görmeyecek miyiz...
Azfz Nesin adına öykü ödülii
• İSTANBUL (AA) - Inkılap Kitabevi, Türk ve
dünya mızahının unutulmaz isimlerinden Aziz Nesin
anısına "Gülmece Öykü Ödülü" yanşması
düzcnledi. Aziz Nesin'in anısına bir saygı duruşu ve
gülmece edebiyatımıza yeni isimlerle birlikte katkıda
bulunmak amacıyla düzenlenen yanşma herkese
açık. Tanınmış yazarlar ve tanınmamış
yazar adaylan olmak üzere iki kategoride
dûzenlenecek yanşmada, tanınmış yazarlann
katılacağı bölümde başanlı yapıt
bulunamazsa ödül iptal edilecek.
Tanınmamış yazar adaylannın katılacağı kategoride
ise mutlaka bir değerlendirme yapılacak. Her iki
kategoride de 20'şer milyon TL olarak belirlenen
ödûl, seçici kurul tarafından birkaç yanşmacı
arasında paylaştınlabilecek. Yanşmada,
kategorilerinde birincilik ödülü alan yapıtlar, Inkılap
Kitabevi'nin "Gülmece Edebiyatı" dizisinde kitap
olarak yayımlanacak, sahiplerine telif ödenecek.
Seçici kurulu Tank Dursun K., Ferit Öngören, Konur
Ertop, Feridun Andaç ve Ali Nesin'den oluşan
yanşmaya katılmak isteyenlerin, eserlerini en geç 1
mayıs tarihine kadar tnkılap Kitabevi'ne
ulaştırmalan gerekiyor.
Yanşmanın sonuçlan, 6 temmuz tarihinde
dûzenlenecek ödül töreninde açıklanacak.
'Bizîm Çöplük'
• Kültür Servisi - Karikatürist Bülent Karaköse'nin
ilk karikatür albümü "Bizim Çöplük", Arta
Yayıncıhk tarafından yayımlandı. Albümdeki
karikatürler Bülent Karaköse'nin 15 yıllık çizgili
geçmişinden seçilmiş örneklerden oluşuyor. 1966
doğumlu Bülent Karaköse. bugüne dek Ses-Atmaca,
Çarşaf. GÜM, Güneş, Günaydın, Cumhuriyet ve
Evrensel gazetelerinde çahştı ve daha önce "Sokak
tnsanlan ve Kedileri" isimli bir sergi açtı. Bülent
Karaköse'nin "Bizim Çöplük" albümü hayatın arka
yüzüne duyarlı bir gözle bakan bir çizerin duygu
yüldü karikatürlerinden oluşuyor. Kitapta
karikatürlerin yanı sıra Cihan Demirci. Kamil
Masaracı, Tuncay Batıbeki, Semih Poroy, Arman
Salepçi, Küçük tskender, Aydın Toraman gibi
sanatçılann Bülent Karaköse için yazdıklan yazılar
da yer alıyor.
Ayşe Erkmen'tfen
1n BerHn"
• Kültür Servisi - Ayşe Erkmen'in DAAD Sanatçı
Programı'yla Berlin'de bulunduğu süre içinde
gerçekleştirdiği çalışmalan bir araya getiren "İn
Berlin" adlı kitap, Galerie von der Tann ve
DAAD'nin ortak yayını olarak basıldı. Bugüne dek
John Cage, Sarkis, Daniel Buran, Christian Boltanski
gibi pek çök çağdaş sanatçının davet edildiği DAAD
Berlin Sanatçı ProgTamı'na Türkiye'den de Ayşe
Erkmen davet edilmişti. Bu program çerçevesinde
1993-1994 yıllannı Berlin'de geçiren Erkmen, bu
süre içinde "Ev", "Eve" ve "Evde" adlı üç çalışma
gerçekleştirdi. "tn Berlin" adlı kitapta aynntılı olarak
tanıtılan bu çalışmalardan "Ev" DAAD Galerie'de,
"Eve" Galerie von der Tann'da "Evde" ise Berlin'in
Kreuzburg mahallesindeki bir binanın cephesinde yer
aldı. "İn Berlin "de, Ayşe Erkmen'in tüm
yapıtlanndan yapılmış bir seçki de yer alıyor.