Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT1996 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Bern Anlaşması, sorunlan askıya aldı
J
ûrk-Yunan dostluğu,
Kıbns uyuşmazlığının
ortaya çıkması ile
bozuldu. Kıbns'tan sonra Ege
Deniz 'nde kıta sahanlığı,
karasulannın ve hava sahasının
geniş,ktilmesi. Türkiye'de
Megali ldea'nın hortlaması
olarak algılandı. 1995 yılı
yazınca Yunan Millet
Meclisi'nin 1982 Deniz
Hukuku Sözleşmesi'ni
onaylaması ve karasulannı
uygun gördüğü bir zamanda 12
mile genişletme tehdidinde
bulunması ve buna yanıt olarak
TBMM'nin hûkûmete her türlü
tedbir alma yetkisi vermesi
karasulan sorununu gûncel
yaptı. Karasulannın
genişlemesi, Yunanistan'a
Ege'de ulaşım, havaalanı ve kıta
sahanlığı konuiannda üstünlûk
sağlayabılecek bir değişme
olacaktır Ancak Ege'de ortaya
çıka-, yenı sorunlar arasında
siyavi bakımdan en önemli ve
kalıcısı, Yunanistan'ın kıta
lahanlığını genişletme
girişimleridir. Girişimleri
başanlı olsa idi Yunanistan,
Ege Denizi'nin dibinden
Anadokı önündeki adalan ile
birleşecekti.
Ege'de kıta sahanlığı
tngilizce "continental shelP,
Fransızca "plateau continental"
kavramını Türkçeye "kıta
sahanlığı" olarak tercüme
ettim. Kıta sahanlığı, kıyı
devletlerinin denizin altında,
denizin derinliklerine doğru
basamak basamak inen kara
ülkelerinin doğal uzantısıdır.
Eskiden tramvaylar vardı ve
yere inmek için ön ve arka
yanlannda basamakJan vardı.
Tramvaylann bu bölümüne
ö e r n Anlaşması'nın
6. maddesi,
Yunanistan'ın "kara
.sularını
genişletmesini",
Türkiye'nin de
"Ege'de araştırma
yapmasını"
durdurmuştur.
"sahanhk" denirdi. Bundan
esinlenerek devletlerin deniz
dibindeki bu uzantısına "krta
sahanhğT dedim. 1872
yılından itibaren yapılan deniz
derin dip araştırmalan, dip
üstünde ve altında maden,
petrol ve gaz kaynaklannın
varlığını ortaya koymuştur.
Teknolojinin gelişmesi bu
kaynaklann işletilmesini
mümkün kılmıştır. Bu yeni
olanak, kıta sahanlığının
statüsü ve sınırlandmlması
konulannı ortaya çıkarmıştır.
Devletler, II. Dünya Savaşı
sonuna kadar bu konu üzerine
eğilememişlerdir. Savaş
bittikten sonra başta Amerika
Birleşik Devletleri olmak üzere
birçok devlet, 1944-1951 yıllan
arasında yayımladıklan
bildirilerle kıyılan önündeki
kıta sahanlıklannın kendilerine
ait olduğunu ilan etmişlerdir.
Bunlardan. ömek olarak anılan
28 Eylül 1945 tarihlı Truman
Bildirisi, ABD kıyılanna bitişik
deniz dibi ve dipaltının doğal
kaynakJannın ABD'ye ait
bulunduğunu, onun yetki ve
kontrolü altında olduğunu ve
Amerikan kıta sahanlığının
başka bir devletin kıyısına
uzandığı ve bu devletlerle
paylaşıldıgı hallerde sınınn,
ABD ile ilgili devlet arasında
"hakçahk" ilkelerine göre
saptanacağını ilan etmiştir.
• Yunanistan'ın Ege'de kıta sahanlığı karasulan
ile hava sahasını genişletmek istemesi,
Türkiye'de Megali idea'nın hortlaması olarak
algılandı. Karasulannın genişlemesi,
Yunanistan'a Ege'de ulaşım, havaalanı ve kıta
sahanlığı konularında üstünlûk sağlayabilecek
değişme olacaktır.
• Yunan hükümetinin krta sahanlığını genişletme
girişimi başanlı olsaydı, Yunanistan, Anadolu
önündeki adalan ile birleşecekti.
Kıta sahanlığı kaynaklannın
fiilen işletilebilir hale gelmesi
üzerine devletlerin tek taraflı
bildiriler ile bu kaynaklara
sahip çıkmalan, konunun
düzenlenmesini gerektirmiştir.
1958 yıhnda Birleşmiş
Milletler'in daveti üzerine
Cenevre'de toplanan Deniz
Hukuku Konferansı ilk defa bir
sözleşme ile kıta sahanlıklannı
düzenlemiştir. 1958 tarihli Kıta
Sahanlığı Sözleşmesi'nin 1 ve
2. maddeleri kara ve ada
kıyılanna karasulannın
ötesinde 200 metre derinliğe
veya doğal kaynaklann
işletilebilecegi bir derinliğe
kadar uzanan bitişik deniz dibi
ve dipaltı bölgesinde kıyı
Türkiye'nin petrol araştırma gemisi Sismik-1'in denize açılmasıyla Yunanistan, kıta sahanlığını ihlal etti ge-
rekçesiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne şikâyette bulundu.
Sismik-I denizeaghyovTemaslar devam ederken 6-8 Ağustos
1976 tarihlerinde Sismik-1 gemimiz
Ege'de araştırmaya çıktı. Yunanistan,
Türkıye'yi, kıta sahanlığını ihlal etti diye
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne
şikâyet etti ve Milletlerarası Adalet
Divanf na tek taraflı olarak başvurarak
sınıriann çizilmesi için karar verilmesini
ve Sismik-rin araştırmalannın
durdurulması için geçici tedbir ahnmasınt
istedi. Güvenlik Konseyi, 25 Ağustos
1976 tarihinde, her iki devletin
temsilcilerinin oturup yeniden
görüşmelere başlamalannı önerdi.
Milletlerarası Adalet Divanı, 11 Eylül
1976'da Yunanistan'ın geçici tedbir
isteğini reddetti. Bu durumda
Yunanistan'ın tekrar görüşmelere
başlamaktan başka bir çaresi kalmadı.
Ancak Yunanistan, isteyerek anlamlı bir
görüşme yerine, kendisi için en az kötü
bir yöntem olarak biçimsel görüşmeye
yanaştı. Bu yaklaşım ilerisi için olumlu
bir iklim yaratmadı. Türkiye ve
Yunanistan Dışişleri bakanlan New
York'ta buluşarak Ege kıta sahanlığının,
iki tarafin kabul edecekleri bir anlaşmaya
varmak amacıyla yapılacak görüşmeler
ile sınırlandınlmasını kararlaştırdılar. Bu
karardan sonra Yunan heyeti ile Bern'de
(o tarihlerde Bern'de büyükelçi idim) 2-
11 Kasım 1976 tarihlerinde toplandık. 11
kasımda Bern Anlaşması'nı ben ve Cunis
imza ettik. Bu anlaşma "uyuşmazhğın
nasıl çözümkneceğini" gösteren bir usul
anlaşmasıdır. Anlaşmanm ana ilkesi, iki
devlet arasındaki kıta sahanlığı
sınırlamasının görüşmelerle vanlacak bir
anlaşmaya göre yapılacağıdır.
Görüşmeleri kolaylaştırmak için gizliliğe,
fıili hareketlere girişmemeye, iki devletin
birbirlerini kötülememeye dikkat etmeleri
kabul edildi Bir çözümlemeye ulaşmak
için devletlerin uygulamalanndan ve
milletlerarası kurallardan esintenecektir.
Anlaşmanm 6. maddesi, Yunanistan'ın
"karasulannı genişletmesini", Türkiye'nin
de "Ege'de araşörma yapaıasuıT
durdurmuşru. Bem Anlaşması'ndan sonra
iki tarafin heyetleri görüşmelere
başladılar. Görüşmeler bazen
büyükelçiler, bazen genel sekreterler,
bakanlar, hatta başbakanlar seviyesinde
yapıldı. Bu görüşmelerde Türkiye'nin
temsilcileri dünyanın başka yerlerinde
vanlan anlaşmalan örnek göstererek
çeşitli öneriler yaptılar. Görüşmelerin
başında Yunanistan temsilcileri, ilkönce
kıta sahanlığı sınınnın Anadolu önündeki
Yunan adalan ile Anadolu arasında
çizilmesini istediler. Daha sonra deniz
cephesi denilen Anadolu'nun Yunan
adalan arasından Ege'ye açılan
byılanndan parmak biçiminde uzanan
kıta sahanlığını Türkiye'ye bırakmayı
önerdiler. Böyle bir kıta sahanlığı Ege
açıkdenizinin ancak yüzde 8'ini
kapsıyordu (Yüzde 8'lik yüzölçümü
analiz edildiği zaman, Yunanistan'ın
karasulan 12 mile çıkanldığı takdırde
Türkiye'ye kalabilecek alana eşit olduğu
görülür). Bu öneriler, Yunanistan ile ters
yöndeki, yani Anadolu'ya yakın Yunan
adalannın Yunanistan'ın siyasi uzantısı
olduğu, aralannda bir bütünlük olduğu
tezine dayanıyordu. Bö> lelikle Ege
açıkdenizi göz ardı edilecek, Yunanistan
deniz altında bu adalara bitişecekti.
Biz başlangıçta "doğal uzantT, artı
"hakçakk" ilkesi, sonradan karma bir
sınırlama, yani bir "ortak bölge", iki
tarafta "nülli kıta sahanlığı" önerdik.
Önerilerimizde, Ege Denizi kıta
sahanlığının yansının Türkiye'ye
bırakılmasını göz önünde tuttuk.
Görüşmeler "aıüamlı" olamadı. Çünkü
Yunanistan görüşmelerde bile bile. yani
art niyetle Türkiye'nin kabul
edemeyeceği önenlerde bulundu.
Görüşmelerde anlaşmaya varamıyoruz, o
halde Adalet Divanı'na gidelim diyordu.
Yani hukuk alantndan bir çözümleme
istiyordu. Bizim gibi onlann da
milletlerarası uzmanlan vardı.
Milletlerarası Adalet Divanı'na gidilirse
Türkiye'nin, Ege kıta sahanlığının
yaklaşık yüzde 25-30 channda bir
parçasını alacağını biliyordu. Ancak
Milletlerarası Adalet Divanı'na gidildiği
takdirde deniz hukuku gelişmelerinden
yararlanıp siyasi bır ödün vermekten
kurtulacağını düşünüyordu. Türkiye
soruna, Ege'de sadece kıta sahanlığının
sınırlandınlması gibi dar bir açıdan değil,
kıta sahanlığı, karasulan. hava alanı
sınırlaması gibi, kısaca Ege'nin siyasi
rejimi olarak bakıyordu. Bu yüzden
adalann silahlannın kısıtlanması gibi
Yunanistan'a verilecek kıta sahanlığının
şu veya bu bıçımde kısıtlanmasını, yani
ya Yunan kıta sahanlığının daraltılmasını
veya verilecek normal kıta sahanlığının
kullanılışının kısıtlamasını istiyordu.
Kıta sahanlığı görüşmelenne, arada diğer
Ege konulan. karasulan genişliği,
adalann silahsızlandınlması \e F1R gibi
konular da kanşıyor, yani bır toptan
yaklaşım da söz İconusu oluyordu.
Bu yakiaşım Türkiye'nin görüşüne
yakmlaşmaya başladı.
Ancak Papandreu iktidara gelince
görüşmeler 1981 yıhnda Yunanistan
tarafından kesildi.
devletlerine kıta sahanlığı hakkı
tanımıştır. Kıyı devletleri bu
kıta sahanlıklan üzerinde doğal
kaynaklann bulunmasında ve
işletilmesinde egemen haklara
sahip olmuşlardır.
Bu tanımlamada üç nokta göze
çarpmaktadır: Adalara, kara
İcütleleri kadar bir kıta
sahanlığına sahip olma hakkı
tanınmıştır.
Kıta sahanlığının temeli olan
'doğal uzanü' kavramı
tammlamaya sokulmamıştır.
'İştetilebüme' kıstası, kıta
sahanlığı dış sının bakımından
pek belirleyici olmamıştır.
Dipüstü ve dipaltı kaynaklann
işletilebilme derinlikleri aynı
değildir. Böylelikle merne
zamanla gelişecek bir derinlik
ölçüsü konmuştur. Dünya
nüfusunun artması, karalann
kaynaklannın tükenmeye
başlaması nedenleri ile
denizlerin kaynaklanna, bir
çeşit altına hücum gibi büyük
bir açgözlülük başlamıştır.
Devietler, kıta sahanlıklannı
200 mile kadar genişletmeye
başlamışlardır. 1958
Sözleşmesi yeni ihtiyaçlara
yanıt veremez olmuştur.
Ardından 200 millik münhasır
ekonomik bölgeden söz
edilmeye başlanmıştır. Deniz
hukukunun yeniden
düzenlenmesi istenmiştir.
Gene BM'nin daveti üzerine
1974 yılından itibaren deniz
konferanslan toplanmıştır.
Bu toplantılar sonunda 7
Ağustos 1982'de yeni bir deniz
hukuku sözleşmesi kabul
edilmiştir. Bu sözleşmenın 76.
maddesınde kıta sahanlığı, kıyı
devletlenn, karasulan ötesinde
kıta kenanna (marge
contınentale) kadar uzanan
veya bu kenar daha dar ıse 200
mile kadar giden doğal uzantı
olarak tanımlanmıştır.
Bumetnin 1958
Sözleşmesi'nden farklan
şunlardır: Adalar metinden
çıkanlmış, ayn bir maddede
(121) sınırlamalar bakımından
göz önüne ahnmıştır. Bu yer
değişikliğinin kıta sahanlığına
sahip olma bakımından bir
önemi var tnı? 1958'den
sonraki gelişmeler, adalann. hiç
değilse ters taraftaki adalann,
karalarla eşit kıta sahanlığına
sahip olmadığını ortaya
çıkarmıştır.
Ancak adalar
sınıflandınlamadığı için bir
oran konmamıştır. Bu, 83.
madde aracılığı ile ıçtıhatlara
bırakılmıştır. Kıta
sahanlıklannın dayandığı
temel, doğal uzantı metne
konmuştur.
Işletme olanaklan bakımından
farklılıklan ortadan kaldırmak
ve devletlerin yeni isteklerine
yanıt verebilmek için kıta
sahanlıklannın dış sının 200
mil ile kısıtlanmıştır.
Bu gelişmelerin ışığı altında
Ege kıta sahanlığı
uyuşmazlığının nasıl çıktığını
kısaca hatırlayalım.
Ege Denizi, dipüstü ve dipaltı
bakımından zengin bir deniz
değildir.
Bu denizden yararlanacak olan
Türkiye ve Yunanistan'ın
olanaklan sınırlıdır. Bu
nedenle araştırmalar geç
başlamıştır.
Yunanistan araştırma ve
sondajlara 1963"te başlamıştır.
İlkönce Rodos ve Karpatos'ta
araştırma yaptırmıştır, sonra bu
çalışmalar Kuzey Ege'ye
kaymıştır.
1973 yılında Kavala güneyinde
(Tasos Adası) karasulan içinde
"Prinu I" kuyusunda petrol
bulunmuştur. Günlük
kapasitesinın 25 bin varil
olduğu söylenmektedir.
Yarın: Adalet Divanı
Foça'da petrol aranmış ve sondajlar yapılmıştı
rürkiye araştırmalara 1968 yıhnda lzmir Kör-
fezi'nde başlamıştır. Daha önce Foça önünde
ve Iskenderun Körfezinde araştırma ve son-
dajlar yapılmıştır. Henüz petrol bulunamamıştır. Pet-
rol fiyatının yaklaşık on katına çıkması ve Yunanis-
tan'ın petrol bulması, ekonomik bakımdan; Kıbns'ta-
ki uyuşmazhğın sürüp gitmesi politik bakımdan Tür-
kiye'nin Ege Denizi ndeki haklannaduyarlılığmı art-
tırmıştır. 1973 yılı sonunda TPAO, Ege Denizi orta-
sından geçen bir çizgiyi dış sınır alarak 27 ruhsat ver-
di. Verilen bu ruhsatlar, evvelce Yunanistan tarafin-
dan verilen ruhsatlarla çakıştı. Çakışmanrn nedeni,
Yunanistan'ın aşağı yukan Türkiye'nin karasulanna
kadar Ege Denizi'nin tamamını kendi kıta sahanlığı
sayarak ruhsat vermesi, Türkiye'nin de kendi kıta sa-
hanlığının Ege'nin ortasına kadar uzandığına üıana-
rak ruhsat vermesidir. Böylelikle biriikte saptanmış
tek bir sınır olmadığı için ortaya iki çok farklı sınır
çizgisi çıktı. Yunanistan, Türkiye'yi protesto etti.
Notalar gid'p geldi. Bir görüş birliğine vanlamadı.
1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi'nin 6. maddesi, iki
devletin, kıta sahanlıklan karşı karşıya ya da yan ya-
na olduğu hallerde sının bir anlaşma ile saptayacak-
lannı öngörmüştür. Komşu devietler arasında bir an-
laşma yapılmamış ise kıta sahanlığı sınınnın, özel du-
rumlar yoksa orta hat veya eşit uzaklık ilkesine göre
çizileceğmi söylemiştir. Türkiye, 1958 Sözleşmesi'ni
kabul etmediği için bu kural ile bağlı değildir. Ayn-
ca bu kural teamüli bir kural da değildir. Niteİcim
1982 Sözleşmesi'nde değişti (1982 Sözleşmesi'nin
83. maddesi sınırlama için şöyle bir kural getırmış-
rir: "Kıyüan yan yana veya karşı karşıya olan devlet-
ier arasındaki kıta sahanlıklan. Milktkrarası Adalet
Divanı Statüsü'nün 38. maddesınde gösterilen millet-
lerarası hukuka uygun ve hakça bir sonuca varacak
anlaşmalarla sımrianııf) Türkiye ve Yunanistan Dı-
şişleri bakanlan 17 Mayıs 1975'te Roma'da buluştu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Bitsios. bır "tahkimna-
me" ımza edilip uyuşmazhğın Milletlerarası Adalet
Divanı 'na verilmesini istedi. Türkiye Dışişlen Baka-
nı Çağlayangil ise "tlkönce görüşmeler vapdmasıge-
reldr" yanıtını verdi. Anlaşma olmadı. Ama temas-
lar devam etti. tki devletin, benım ve Cunis'in baş-
kanlık ettiği Türk ve Yunan heyetleri arasında yapı-
lan toplantılarda Yunan heyeti, uyuşmazlığı "huku-
ki alan"a, Türk heyeti "siyasi alan"a çekmeye çalış-
h. Ege'nin statüsü temelden değişeceği için Türkiye
siyasi bir çözümleme istiyordu.
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARIYILMAZ ŞÎPAL
Devlet memııru aylığııun aynlmaz bir parçası" ek göstergeler
Soru: 1980yılında>urtdışınagittim.Vurtdi!>ındaalrıyılçalışrıktan son-
ra 1986 yılında döndüm. Aynı yıl. Emekli Sandığı kapsamında ve
ortaöğrenimde vabancı dil öğretmeni olarak görev aldım. Yurtdı-
şında geçen aln yıllık çalışma sürenıi borçlandun ve borcumun tfi-
münü de ödedim. Uzun uğraşlardan sonra, bu aln yıllık süreyi kı-
demime ayırdım ve 1. dereceden göre\ aylığı alnıaya da başladım.
1995 yılında 20 yılını dolduran bir Emekli Sandığı kadın iştjrakçi-
si olarak kendi isteğimle ve 1. dereceden emekli oldum. Bir süre
sonra emekli avlıgım 1. dereceden bağlandı. Ancak ek göstergem
4. dereceden verilmiş. Konuyu yaztb olarak ikttiğim baş\uruya H-
gilflerden "yurtdışında geçen ve borçlanma kapsamına alınan ça-
lışma sürelenne ait borcum tümü ödenmış de olsa emeklüik yö-
nünden derece ve kademe ılerlemesınde göz önüne alınmadığı"
yanıünı aldım. Oysa ki anımsadığım kadanyla, emekli olundu-
ğunda görev hangj dereceden alını>Tirsa emekliük yönünden de ay-
nı derecenin ek göstergesi üzerinden emekli ayuğı bağlanması ge-
rektiğini yazmıştınız. Ancak bana 1. derecenin ek göstergesi olan
3.000'den değil, 4. derecenin ek göstergesi olan 900 ü/crinden
emekli ayhğı haglandı. Bu konudaki uygulama nedir?
Y.Ö
YANÎT: 27.9.1983 günlü Resmı Gazete'de yayımlanan 2898 sayılı
8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu'nun Bazı
Maddelennin Değiştırilmesı ve Bu Kanuna Bir Ek Madde ile iki Geçı-
cı Madde Eklenmesı Hakkında Kanun'da görev aylıklanna uygulanan
ek göstergelerin emekli aylıklanna da aynen yansıması sağlanmıştır.
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nün 3.10.1983 günlü \ e 113 sayılı Dış
Genelgesinde (sayfa 7) uygulamanın nasıl yapılacağı çok açık bir biçim-
de anlatılmıstır. "1.1.1984 taribinden itibaren yürürlüğe girecek bu degi-
şiklikte tflm derece ve kademelerden olanlatia ölenlerin emekli, dul ve ye-
tim aybklan ek göstergeleri de esas alınarak baglanacak ve 1101 sayılı ka-
nunun ek 2. maddesi hükmü gereğince bu tarihten önceld tüm emekli dul
ve yetimler de bu hükümden sandığımızca aylıklan yükseltilmek suretiy-
le yararlanabileceklerdir. Bu açık anlabmdan, 1. dereceden emekli olan-
lara 1. derecenin ek göstergesinin u>gulanması gerektiği tartışmasızdır.
Kaldı ki, l)anışta\ tçtihadan Birleştirme Kurulu'nun 1989-1/2 esas ve
1989-2 karannda konu kesinlik kazannuştır."
(...) Sonuç
657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun "tek ücret" ilkesine istisna
olarak 1327 sayılı yasa değışikhğı ile 1970 yılında getınlen "ekgöster-
ge" uygulaması kapsamınm genişletilmesi ve miktannın arttınlması su-
retıyle devlet memuru aylığının aynlmaz bır parçası durumuna getiril-
mıştır. Doğrudan doğruya derece yükselmesı veya intibak hükümleny-
le derece ve kademe ilerlemesı yapılarak devlet memurlanna malı des-
tek sağlanması amacı güdülmüştür. Yasa koyucu, derece ve kademe iler-
lemesı suretı>le yükseltılen derecelerin ılgılılenn kazanılmış hak aylığı
dereccsı olduğunu da kabul etmiştir. Esasen yasa koyucu, ılgılılenn yük-
seltilmesinde kadro koşuluna bağlı kalınamayacağı yolundaki ıradesını,
2182 sayılı yasa hükümlen intibak hükümlen içeren Kanun Hükmünde
Kararnameler ve 657 sayılı yasanın değişik 37. maddesi hükmüyle gös-
tennıştir. t ) Danıştay, ek göstergelen "devletmemuruayuğınınaynlmaz
bir parçasr olarak nıtelendirmıştir.
Gerek Danıştay tçtıhadı, gerekse 113 sayılı dış genelgeye göre 1. de-
receden aldığınız görev aylığınızın ek göstergesi olan 3000 göstergenın,
emekli ayhğınıza da aynen ve 3000 olarak yansıması gerekmektedır.
POLÎTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Hediyesi Bedava...
Gazetede, kapıdan girince solda, danışmanın ya-
nındaki odada üç çizer, bir yazar oturuyorduk. Çizer-
lerismail Gülgeç, Kemal Gökhan, Bülent Karakö-
se, yazar ben. Bülent'i bu odada tanımıştım. Sakal-
lı, gürsaçlı, henüz 20'sinde, çocuksu... Belli saatler-
de (çoğunlukla öğleden sonra) gelir, çizeceklerini çi-
zer, yazacaklarını yazar, vinyetlerini yapar, gene gel-
diği gibi sessizce giderdi.
Gelmediği günlerde çoğunlukla güzel kızlar arardı.
Bir kâğıda not ederdim. Ne yalan söyleyeyim, man-
ken gibi güzel kızları gördükçe gençliğini kıskanırdım.
Kıskançlığımı gözlerimden anlardı ama belli etmez-
di.
"Bülent gene seninkiler aradı."
"Kim:"
Not ettiğim kâğıttan okurdum.
Kimi kez arayanlaradlannı söylemezler, ben de 'sa-
nşın, uzun boylu', 'esmer, tombulca' diye tanımlar-
dım.
Aradan yıllar geçti, Bülent kayboldu. Yakın dostu
Kemal Gökhan'a sordum, "Arada bir hafakanlar ba-
sar." dedi. Bir gün hafakanlar iyice basmış, görünmez
olmuştu.
Asmalımesçit'te ressam Muzaffer Akyol'la aynı
sokakta otururlardı, ona sordum.
"Görünmüyor" demişti.
Hastaneye yattığı olurdu.
"Gene yattı mı?" diye düşündüm.
Gaileli yalan dünya... unuttum.
Bir gün kendi değil 'Bizim Çöplük' diye çizdikleri
(karikatüralbümü) çıkageldi. Doğrusu Bülent'ten bek-
lemezdim. Birinci hamur kâğıda basılmış, harabatili-
ğinden umulmaz (ciddO çizgiler.
Bülent'in çizgilerini nasıl anlatayım. Eskiler bunu
birbirine karıştırarak anlatmaya çalışırtar: 'Şiirgibi re-
sim' derler. O zaman resim gibi şiir demeliler.
Karikatür, bence, ancak kendi kendini anlatabilir.
Başka bir sanatın ortaklığına girmez. Çizgi, kendini
kendi anlatır. Bırakıyorum anlatsın! Peki Bülent'i na-
sıl anlatacağız?
Önsöz'den başlayalım:
Önsöz, kendi gibi çizerierin bir haritasıdır. Harita-
nın bir yanına bakıp da öte yantna bakmamak olmaz.
Günümüzün ışıltılı yazarı Cihan Demirci çizeıierden
ayn bir gözle bakar.
Nasıl bir göz?
Işteöylegöz!..
Incil'de, 'Başlangıçta söz vardı' denir. Burada da
çizgi vardır. Sözü çizgi anlatsın. Işte Cihan Demirci:
"Ve derken şu anda elinizde tuttuğunuz "Bizim
Çöplük" adlı ilk karikatür albümünü yaptı Cevdet...
Aslında Cevdet, Bülent Karaköse'dir. Dergilerde,
gazetelerde çizilen kankatürler tıpkı suya yazı yazmak
gibi, yok olup gidiyor... Genye kalan sadece albüm-
ler, kitaplar, sergiler...
Ve bu kitapta hayata Tahabaşı'ndan girerekyaşa-
mı en baştan yakalayan bir genç ustanın duyariı çiz-
gileriyle karşılaşacaksınız. Bunlarbizim insanlanmız...
Bunlar hep bizim çöplüklerimizdir...
Bizler bu ülkede henüz kokuşmamış, kihenmemiş
ve delirmemiş günlerini görme yazgısını yaşamış bir
kuşağız. Işte Bülent Cevdet Karaköse kardeşim de
o günlere teğet geçmemişlerdendir.
Ve belki de biraz bu yüzden ben onun çöplüğünün
kokusunu seviyorum.
Çünkü kokmuyor ve asla kokuşmuyor bu çöplük!.."
Imza mı?
Imza... Cihan Demirci ve arkadaşlan..
Not mu? Faydalı yapıtlardandır, alınız..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1
SOLDANSAĞA:
V Üçgen katlanıp
bükülerek başa
bağlanan yemenı.
2/Anlannçıkardı- ^
ğı bır tür salgı... 3
Yapım. 3/ Sicilya,
Sardınye ve Kıb- 4
ns'tan sonra Ak- c
denız'ındördüncü
büyük adası. 4/ 6
Bursa'nın bir ilçe-
si... Bütün kutsal
Hint metınlerinin
başında ve sonun-
da yinelenen mis-
tık hece. 5/ Ekmek
1 2 3 4 5 6
Tıp di-
linde cüzzam hastahğına ve-
nlen ad. 6/Köpek... Birkan-
des türü. 7/ Sınır nışanı...Yağ
çıkanlan bir fasulye. 8/ Bır
oyun ya da fibnde dinlenme
süresi... tlkçağda kendi yasa-
lanyla yönetılen bır ya da bır-
kaç kentten oluşmuş devlet.
9/ Gönüllü ve karşıliksız ya-
pılan... Gözlen görmeven.
YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/
Özel bır nokta üzennde belir-
tilen görüş... llenme, beddua. II Pamuk, yün gibi şeyleri
eğırmekte kullanılan araç... Insanın yaradılış özelliği. 3/Bır
mantarla bır suyosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan
bıtkilenn genel adı... Habeş soylusu. 4/ tlaç olarak kullanı-
lan madde... Tantalın simgesi. 51 Bır elektrik devresındeki
akımı, başka bir devreden geçen akımdaki değişüdikler
aracılığıyla denetleyen aygıt... Birnota. 6/Okumayı öğren-
me güçlüğü. 7/ Bir tembıh sözü... Adriya Denızi'nde kul-
lanılan büyük ve çok hafıf gondol. 8/ Müzikte armoni ku-
rallanna göre üst üste bindirilmiş sesler... Hayvan yiyeceği.
9/ Büyük ve süslü balıkçı kayığı.
SAKARYA İŞ MAHKEMESİ'ÎSDEN
Sayı: 1995/175 Esas/ 1995/1529 Karar
Davacı: Sebahat Felekoğlu (kendisine asaleten küçük
çocuğu Ayşenur'a velayeten) Adp.
Davalılar: S.S. Kurumu Genel Müdürlüğü / Ankara 2
- Erol Erdoğan (Adresı meçhul)
Davatarihi: 27 3.1995
Karar tarihı: 21.12.1995
Davacı Sebahat Felekoğlu vekili tarafından davalılar
S.S. Kurumu Genel Müdürlüğü ve Erol Erdoğan aleyh-
lenne açılan tespit davasının yapılan yargılaması sonun-
da; Davacınm munsinin davalıya ait işyerine 20.5.1981
tarihinde girişinın bulunduğu; 20.5.1981 - 26.4.1984,
3.12.1984 - 25.4.1987 tarihleri arası işverence davalı ku-
nıma muntazam çalışmalann bıldinldiği, primleri öde-
nen ve bordrosu düzenlenen bu çalışmalann davalı ku-
rum kayıtlanna geçtiğinın anlaşılmasına, bu tarihler dı-
şında kalan sürede murisin çalışmalanrun bulunması ha-
lınde de bunlann da işverence davalı S.S. Kurumu'na
muntazaman bildirilmesinin olağan bulunmasına göre;
kurum kayıtlanna göre süreler için açılan davanın huku-
ki yarar bulunmadığından, diğer sürelere ilışkin davanın
ise yazılı belgelenn aksine taJcdın delıl niteliğindeki ta-
n\k beyanlanna geçerlilik tanınamaması, kaldı ki; fıili ça-
lışma olgusunun saptanamaması nedeni ile reddine, harç
alınmasuia yer olmadığından, yapılan yargılama gider-
lerinin davacı üzennde bırakılmasına, 650.000.- TL üc-
retı vekaletın davacıdan alınarak davalı SSK'ye veril-
mesine daır verilen karar, adresi tespit edilemeyen davalı
Erol Erdoğan'a davetiye yenne geçmek üzere ilanen teb-
liğ olunur. Basın; 66396