Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtivaz Sahibi: B«riD Nadi
Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erinç 0
Genel Yayın Koordınatorır Hikmet
Çetinkaya 9 Yaznşlerı Mudurlerı
lbrahim Yıldız (Sorumlu), Dinç Ta\anç
# Haber Merkezı Muduni Hakan Kara
# Goreel Yonctmeıı. Fikret Eser
Dı, Haberler
Yıldü
Ergun Balcı • Isiıhbarat Ceneiz
lırıın # Ekonomı Bülent Kızanfik
9 Kültuf Handan Şenköken # Spor
Abdüjkadir Vûcelman 9 Makaleler Sami
Karaören 9 Da/ctımc Abdullah Vazıcı
• Fotoğraf Erdoğan köscoğlu • Bılgı-Belge
Edibe Buğra • Yurt Haberlen. Mehmel Faraç
YaymKunılu. tiaa SdçukfBajksn),
Orhan Erlnç, Okt«> Kortbökc
Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner,
Ergun Bakı, DinçTayanç. lbrahim
V ıldız, Orhan Bursalı, Mostafa
Balba>, Hakan Kara.
Ankard Temsılcısı Mnstafa Balba> # Haber Müduru
Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kat 4, Bakanlıklar-
Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • tzmır
Temsılcısı Serdar Kızık, H Zıya BK 1352 S 2 3 Tel
4411220,Faks.4419117«AdanaTemsılcısı ÇeödYJğenoğhı,
lnönüCd 119S No 1 Kafl.Tel 3522550, Faks 3522570
Mûessese Mudüriı Erol£rkut0 MEDVA C: • Yöaetım MEDYA G : 9
Koordınatör .\hmct KonılsaD 0 Kurulu Başkanı-Genel Yönetım Kurulu
Muhasebe BülentYener#ldare Mûdur Gûlbin Erdnnıı Ba$kanı - Genel
HüseyinGürer#lşletme Önder • Koordınatör Reha Müdür İıtön
Çdik • Bılgı-Işlem Nail tnal • I}rtm«ıı • Genel Mudur Akmen • Mmahhas
Bılgısayar Sıstem Mürüvet ÇBer Yardımcısı Mine Akdag uve Bor» Gönenç
Yayımlayaa vt Buın: Yeni Gun Haber Ajaası, Basın \e Yayıncıllk A Ş
TûriocaghCad 39J41 Cagaioglu 34334 Ist PK 246 lstanbul Tel 10 212ı M2 05 05 (20 hat) Fak« fO 212) 513 85 95
17ŞUBAT1996 Imsak: 5.25 Güneş: 6.50 Öğle: 12.25 tkindi: 15.18 Akşam 17.46 Yatsı: 19.06 MEDYACTel 514 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks 5118466
Türk
mürettebatm
cenazeleri
• İstanbul Haber Servisi -
Dominik Cumhuriyeti
açıkJannda dûşen Birgen
Air'e ait Boeing 757 tipi
yolcu uçağında bulunan
11 Türk mürettebattan
yalmzca dördünûn
cesedinin bulunabildigi
bildinldi. Kabin amiri
Ihsan Çolak, hostes Afet
Aslan, teknisyenler
Necdet Kürtül ve Cüneyt
Aktürk'ün cenazeleri dün
Türk Hava Yollan'na ait
bir uçakla New York'tan
Istanbul'a getirildi.
Sağlık
BaJonlığrndan
savımma
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Sağlık Bakanlığı llaç ve
Eczacılık Genel Müdürü
Kemalettın Akalın yaptığı
açıklamada, Rahim
kanseri tedavistnde
kullanılan Taxol adlı ilacın
fıyatının dünyadaki saüş
fıyatlarının üzerinde
olduğu için ruhsat
başvurusunun
deferlendirmeye
ahnmadığınj biJdirdi.
Acıbadem'de
hrsızlık
• İstanbul Haber Servisi-
Kadıköy/Acıbadem'de ve
ÖzellikJe Inta, Basın ve
Çesan sıtelerinde hırsızlık
olaylan giderek arüyor
Konuyla ılgili olarak
görüştüğümüz Acıbadem
Polis Karakolu yetkilileri,
kendilerine son bir aydır
15 başvuru yapıldığını
belirterek, devmye görevi
yapan ekıp sayısının
arttınldığını belirttiler.
Yetkıliler, Gayrettepe
Asayiş Şubesi Hırsızlık
Masası'nda bir kişinin
gözaltına alındığını
söyleyerek, kimliği
açıklanmayan bu kişinin
Acıbadem'deki bir çok eve
gırerek hırsızlık yaptığının
belırlendiğıni bildırdiler.
Paris'te
Türkevi
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
Dim A.Ş. ısimli bir
kuruluşun Turizm
Bakanlıgı'nın destegiyle
Paris'te yaptırdığı Türk
evi 22 şubatta Turizm
Bakanı Irfan Gürpınar
tarafından açılacak.
Turizm BakanhgVndan
yapılan açıklamaya göre,
Pans'in ünlü açık hava
müzesi "Müsee de '1'
Homme" içerisine 250
metrekarelik alanda
kurulan Türk evinde,
çağdaş müzecilik
anlayışına uygun bir
sunuşla Türkiye'ye ait
değişik eserler ve el
sanatlan ürünleri
sergilenecek.
1996Nasrettin
HocaYdı
• ANKARA (ANKA) -
Nasrettın Hoca, yıl
boyunca düzenlenecek
etkınliklerle uluslararası
düzeyde tanütılırken,
dünyanın yüzü bu yıl
Nasrettin Hoca'yla
gülecek. UNESCO'nun
ilan ettiği "1996 Nasrettin
Hoca Yılı", Kültür
Bakanlığı Halk
Kültürierini Araştırma ve
Geliştirme Genel
Müdürlüğü (HAGEM),
Nasrettin Hoca Kültür ve
Turzım Derneğı ile Devlet
Tiyatrolan, Opera ve
Balesi Çalışanlan
Yardımlaşma Vakfi
(TOBAV) işbirlğiyle
gerçekleşecek.
Yaşlanmayı geciktirmek o kadar da zor değil
Bond
i
Talisa
Çe\ iıi St'rv isi - l rsııla Andress.
Britt Kklaııd \e Barbara Bach'ın
da oınnlmacaöı gibi. bir Bond
kı/ı olmak ütı,'c
' '''r s
' ' l v
'V'11
Mİdı/liüiıı /ıvkiııi tattırsa da.
«ntınculuk kari\eri iı;in pck bir
>f> ii'adf elmi\oı <,-ogıı /aınaıı.
(ıii/cl \c alınılı o> ııncıı lalisa
Soto. 19X9 \ilnida. Iimoth\
l);ıll(iıı ilı- tn ııanıış oldııüıı
Ik'i'iKT (ıı Kill filmini {liişiiıııivk
İVİHİ çt'ki\or: ~C)yıı:ı\iil?iki'fginı
pckc.ok rol ıılın;)sına kaışın
iıısanlar IHMIİ bu niıııtcrdr
KÖrınek istemeu-ct'klerdi. Ik'iı
artık Bond kı/ı> clıııı."
Anıa lıer >e>c kaışın. Porto Kiku
asıllı \ow Noık uü/cli lalisa
karaıirlıkla uıluna df\anı i'diuıı:
Asıl adı Mirianı olan \t'
karncrine maııkın olarak
l);ışla\an aym; kadııı. biıa/
ıiMiiKiılııkdcıskıi \t'akıllıca bir
isiııı dt'ûişiklighle ilk tllıııi Spjke
ııl Bi'iiMiııluırst
;
ta(l9XS)bavolü
kapnıa\ı başarnıışlı. Bu fitmin
ardıııdan isc, I kciKf l<> Kill. The
Maııılv) Kinss u* Doıı Jııan de
Marco <;ibi \alnı/ca t^/otik bir
ca/iİH' »eıvkriıın fllnıler yi'kli.
6
Aşık oL, gençÇeviri S«rvisi - Uzmanlar genç ve
güzel görünmenın beş sırnnı açıkladı-
lar. Bunlar sırasıyla soğuk odada uyu-
mak, yemeklerden doymadan ve belir-
li birkalon sayısının üzerine çıkmadan
kalkmak, doğVu vitaminleri almak, ıs-
tenen mesleği yapmak ve â§ık olmak-
la düzenli bir cınsel yaşam.
• Soğuk odada uyumak: Soğuk me-
kânlarda uyuyan ınsanlann genç görii-
nümlerini daha uzun süre koruduklan
görülüyor. Marburg Üniversıtesi'nden
birgruparaştırmacı,'odasıcaklığıl7de-
rece' savını bilimsel oranlarla kanıtlı-
yorlar. Sinekler üzerinde yapılan bir
deneyde 18 derecede bırakılan sineğin,
28 derecede yaşayan diğer sinefin tam
iki katı daha uzun yaşadığı belırleniyor.
• Yemekten doymadankalkmak: Sü-
rekli olarak 1500 kalorinin aJtında bes-
lenen insanlarda aktif olan hücreler da-
ha cabuk yenilenme sağiıyor. Yaşlılık
uzmanı Prof. RayVValford'a göre bu, in-
san ömrünü 120 yıla kadar uzatabılır.
Bu konuda da fareler üzerinde yapılan
birdeney var. Diğerlerinin yansı kadar
beslenen hayvanlann çok yiyenlere gö-
re neredeyse iki mislı daha fazla yaşa-
dıklan belırlenmiş. Çokyaşlı insanlar-
la yapılan konuşmalar sonucunda da
bu tür insanlann genellikle az yiyen in-
sanlar olduklan ortaya çıkıyor.
• Doğru vitaminleri almak: Her yaş-
ta kadınlar ve erkeklerin vücutlannda-
ki hücreler içın farklı vitamin ve hor-
mon gereksınimleri vardır. Özellikle
hormonJann genç kalmak üzerindeki et-
kisi artık tartışılmamaktadır. Büyüme
Kalp
hastalığına
karşı lifli
besin
NEW YORK (AA) -
ABD'de Harvard Halk Sag-
lığı Okulu'nun yaptığı yenı
bir araştırmada, lif yönün-
den zengin besin tüketiminjn
kalp hastahklannı önemli öl-
çüde azaltabileceğıni ortaya
koydu.
The Journal of The Ame-
rican Medical Associaoon'da
(Amerikan Tıp Demeği der-
gjsi JAMA) yayımlanan araş-
tırma sonucuna göre, özellik-
le kahvaltıda, bitkisel lif yö-
nünden zengin kepekli ek-
mek, yulaf ve diğer tahıl
ürünlerinin yenmesı, koro-
ner kalp hastalılan tehlikesı-
ni önemli ölçüde düşürüyor.
Lifli besinlerin kalp haâal-
ıklannı ve krizi önleyici et-
kisini ölçmek için 1986 "dan
başlayarak 6 yıl yürütülen
araştırmada 40-75 yaş
gnıbundan 43 bin 757 kişi iz-
hormonu adı verılen Somatotropın
(STH), 30 yaşına kadar vücut tarafın-
dan üretilmekte, üretim durduktan son-
ra ise bedende yaşlanma belirtileri baş-
lamaktadır. 65 yaşında bir kadına haf-
tada bir yapılan büyüme hormonu iğ-
nelennin bir süre sonra yağ tabakalan-
nı erittiği, deriyn gerginleşnrdiğı ve kas-
lan mçlendırdiği görülmüştür.
• lstenilen mesieği yapmak: Neden
orkestra şeflen, çobanİar ya da Fılosof-
lar çok uzun yaşarlar? Neden bedenıni
• Soğuk odada uyumak,
yemeklerden doymadan
kalkmak, doğru vitaminleri
almak, istenen mesleği
yapmak ve âşık olup düzenli
bir cinsel yaşam sürmek,
ömrü uzaüyor.
satan telekızlar, olduklanndan 10 yaş
daha büyük göstenrler? Psıkologlarbu-
nun nedeni olarak, seçilmiş meslekle-
rin insanlarda yarattığı tatmin duygu-
sunu gösteriyorlar. Bu tatminin kendi
yaşamını kendi belirleme duygusun-
dan doğduğunu ileri sürüyoriar. Kendi
seçtikleri mesleklerde çalışan insanla-
nn çalışma hayatlannda ezilmedikleri-
ni de vurgulayan uzmanlar, yaşamın
önemli bir kesitini oluşruran iş saatle-
rinin ınsarun tüm yaşamı üzerindeönem-
li bir etkısı olduğunu sö> lüyorlar.
• Aşık olmak ve düzenli cinsel ya-
şam: 1 dakikalık bir öpüşmemn beden
saglığına 50 m. yürüyüşle aynı etkiyi
yaptığı öne surülüyor.
Bir îngiliz araşürma grubu, bu etki-
leri 10 yıllık bir inceleme sonucunda or-
taya koydu. Seksin her tür lıftıngden
daha etkili olduğunu savunan uzman
çevreler, uyancı hormonlarla dolan be-
dende nabzında 70'den 150 civanna çık-
masının kan dolaşımını hızlandırarak de-
rinın de genç kalmasını sağladığını vur-
guluyorlar.
Yukanda sayılan 5 ana unsur, genç ve
güzel görünebılmenin sırlan olarak tıp
çevreleri tarafından kabul ediliyor. Uz-
manlar, bu ana konular çerçevesindeki
aynntılan da şöyle sıralıyor
• Gözter: A. C ve E vitaminleri, göz-
lere gençlığın parlaklığını kazandjn-
yor. Aynı vitaminlenn görme yetisini de
güçlendiriyor.
• Kalp: Krom ve demir eksikliği,
kalp damarlannda kireçlenmelere yol
açarak rahatsızlık yarahyor. Krom gi-
dericı tabletlerleyaşam saati, en az 5 yıl
durdurulmuş oluyor.
• EUer: İnsanlann yaşlannı hemen
ortaya çıkanrlar. Amerikada yapılan
bir araştırmanın sonuçlanna göre, 45-
50 yaş arasında östrojen desteğ^ alan ka-
dınlarda el derisi, elastikiyetini yeni-
den kazanıp kınşıklıklaryüzde 40 ora-
nında azalma gösteriyor.
• Bacaklar: Bacak derisinin gergin-
lığinı kaybetmesıne karşı uzmanlar, Bi-
orin isimli vıtamini öneriyorlar. Biotin,
ağırlıkla soya fasulyesinde bulunuyor.
Bu vitaminin bir gramı, deri hücrelerini
beslemek içın yeterli görülüyor.
lstanbul Üsesrııiıı ilkokııhı
dövizle eğitim verecek
İstanbul Haber Servisi -
tstanbul Erkek Liseliler Eği-
tim Vakfı Özel Jlkokulu,
1996-1997 öğretim yılında
açılacak.
lstanbul Lisesi bahçesine
bitişik alanda kurulan ana ve
ilkokulda 534 öğrenci öğre-
nim görecek. Ana sıntfina
40, ılkokul bınnci sınıfa da
78 öğrenci kura ile 2,3 ve 4.
sınıflara 104'er, 5. sınıfa da
52 öğrenci sınavla alınacak.
Önkayıt için başvurular 26
şubat-1 mart tarihleri arasm-
da yapılacaL Önkayıt sırasın-
da adaylardan üç mılyon lı-
ra bağış alınacak. Ana sını-
fi ve ilkokul 1. sınıf içın ku-
ra çekimi 25 mayıs cumarte-
si günü lstanbul Lisesi bına-
sındayapılacak. Kura sonu-
cunda kazananlann kesın ka-
yıtlan ıse 27-28 mayıs tarih-
lerinde gerçekleştırilecek. 2.,
3 ,4. ve 5. sınıflann sınavı ıse
18 mayıs cumartesi günü ya-
pılacak. Sınav sonucu, 22
mayısta duyurulacak.
Yaklaştk 600 metrekarelik bir alanda kurulacak ana ve
ilkokulun ögrencilerl ağabey ve aUalan De birükte tstan-
bul Lisesi'nin bu bahçesinde dolaşacaklar.
Ana sınıfına kesin kayıt
yaptıracaklann 6500 Alman
Markı bağış yapmalan ve
3200 Alman Markı öğrenim
ücreti ödemeleri gerekiyor.
Diğer sınıflara kesin kayıt
yaptıracaklar ise yine 6500
Alman Markı bağış yapa-
caklar ve öğrenim ücreti ola-
rak da ilk yıl için 3700 Al-
man Markı ödeyecekler. Ba-
ğış miktan sonraki yıllarda
3500 Alman Markı olacak.
İlkokul 5. sınıf öğrencile-
rinden nisan ayında vakıf ta-
rafından yapılacak sıralama
sınavında başanlı olanlann en
az 52'si, lstanbul Lisesi'ne
doğrudan girme hakkjnı ka-
zanacak. Diğer öğrenciler
Anadolu Liseleri Sınavı'na
girecekler.
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
Meksika'ya gidiyoruz...
V
aşington'da beş yıla yaklaşıyo-
rum... Artık her şeyler "tekdüze"
olmuş. Bu sırada bir öneri geli-
yor, yukandan... "Ankara'ya mı, başka
biryere mi?" türünden. "Neresı olsa gi-
dehz" dedik...
Bir rüya görüyorum o sıralarda... Çok
aydınlık bir gök ve bu gögün altında
tropikal ağaçlar, geniş bulvarlar, fıski-
yeli parklarda do/aşan çocuklar...
On gün geçmiyor; Ankara'dan bir
telgraf: Mexico Ciry'dekı elçıliğe atan-
mışım. Hazırlık yapıyorum. vlze almak
için Meksika Büyükelçiliği'ne gidiyo-
rum. Bir Meksikalı bana, iyi yolculukJar
diliyor. Elime bir sürü turistik broşür tut-
turuyor... Sayfalan çeviriyorum ve ilk
resimde, karşıma rüyamda gördüğüm
bulvarlar ve mavi gök çıkıyor. Bu "D&-
ja vu" dedikleri olay. "Hayırdır inşal-
lah." 10 Nisan 1957 sabahı, direksiyo-
na oturup bizim emektar Chevrolet'nin
marşını çalıştınyorum. Bagajda iki va-
liz, içeride bir kahve ter-
mosu, iki karton sıga-
ra...
Blue Ridge dağlann-
dan Virginia'ya.. Ten-
nessee'ye.. Alaba-
ma'ya. Bir gece "Cha-
tanooga'üa kalıyorum.
Çarşıda biraz dolaşıyo-
rum. Siyahlann otobüs
durağı kalabalık. Beyaz-
lann durağı ayn. Orada
da üç beş kişi bekliyor.
"Oğlum! Güney'in tam
ortasındasın..." diyo-
rum kendi kendime.
Sonra Louisiana eya-
leti, etrafı bataklıklaria dolu bir şoseden
gidiyor Chevrolet, bitmez tükenmez
mesafeleri aşarak...
Bir gece yansı vardım New Orle-
ans'a... Şehir sanki yeni uyanmış gibi,
ayakta idi herkes... Otelın holünde, vi-
zonlu şık kadınlar, smokinli erkekler.
Güney'in tatlı şivesi ile görüşüyorlar.
Ertesi sabah, yine yol, yine bataklık-
lar. Ve nihayet, Alkazar Sıneması'ndan
tanıdığımız Texas eyaletine girdim, bir
akşam üzeri. "Texas Cumhuriyeti'ne
hoş geldiniz!" diyor bir tabela... Yollar
genişledi. Arazi dümdüz. Benzin istas-
yonundaki adamların en ufak tefeği,
1.80'nin üstünde. Kızlar da buna yakın.
Hamburgerleri de bu çapta Texaslıla-
nn. Dediklerini anlamak da zoriaştı. Ko-
yu bir şiveleri var, anlamasanız da ku-
lağa hoş geliyor.
Bir gece de Houston'da yattım. Er-
tesi günü, sınıra ulaşmak istiyorum. Co-
tullo diye bir ufak kasabada öğle yeme-
ği için bir ufak lokantaya girdim. Birisi
kasada oturan, biri de servis yapan iki
tane Güney güzeli "Bouthem Bell" var.
Bir masada iki tane iri kıyım adam var.
Bana ters ters bakıyorlar. Kız, masama
uğramıyor. Anlaşıldı. Bir terslık var, ama
anlamak kolay değil.
Adamlardan bın dışan çıkö. Benim ara-
banın plakasını inceliyor. Geri döndü
ve "Bu Columbia denilen yer neresi"
diye sordu. "Columbia devletinin pla-
kası değil o... Sizin başkentiniz olan
District of Columbia 'nın" dedik.
Başı ile kızlara, "Bunayemek verin!"
gibisinden bir ışaret çekti. Demek kj, zen-
cı veya Meksikalı olmadığımız anlaşıl-
dı da karnımız doyacak. Koca bir "ste-
ak" getirdi kız... Nerelisin sen?" dedi.
"Istanbulluyum."
"Aydan geHyorum!" deseydim de ga-
liba aynı etkiyi yapacaktı.
Işifazlagizeme sokmamak için bu dört
Texaslıya, durumu, kimliğimizi, nereye
gittiğimizi söyledik. Steak ve misafirper-
verlikleri(!) için teşekkürler edip dar bir
şoseden, ver elını Rio Grande Nehri
üzerindeki sınıra.
Saat, akşamın 6'sı. Nehrin Amerika
tarafı Laredo kasabası. Bir sürü kovboy,
haydut, savaş filmleri çağnştınyor bu
isim. Nehrin karşı yakası Meksika. Ora-
daki kasabanın adı Nuevo Laredo. Bir
köprü, iki ülkeyi birbirinden ayınyor.
Ama kısa bir süre sonra, bu köprünün,
Anglosakson Amerikası ile Hispano-
Amerika'yı birbirinden ayırdığını ve iki
tarafın ne denli değişik olduğunu gö-
receğim...
23 Temmuz 1952'de, bir Italyan ge-
misi ile geldiğim Birleşik Devietler'den
15 Nisan 1957'de aynlıyorum. Pasapor-
tumu damgalayan Amerikalı memur,
"lyi yolculuklar" diyor. Nehri geçiyo-
rum. Meksika'dayım artık.
Yarın: Aztekler ülkesinde
^ f evgili Taner Berksoy Cumhuri-
V yet'te "DoJarla Diıiar Arasın-
i J da"diyenefısbiryazıyazdı,bu
konuya da esin kaynağı oldu. Osman-
lı dönemının bagımsız iktidar sembol-
leri "bayrak açmak, tmmıng hutbe
okufmak. özel sikke basbrmak"tır.
"Geçerli para birimi" her zaman ik-
tıdarîn işaretidir. Biz çoktandır "do-
lar"a alıştığımıza göre ekonomik ik-
tidardan vazgeçmış bulunuyoruz. Ön-
ceien otellerdekı "dolar baanda fi-
yat" sistemi, artık çarşı pazara da gir-
miş bulunuyor. "Doyçe mark" da üan-
ci vatanımız Almanya yoluyla haya-
tımıza gırmişti. Şimdi "dinar" da Is-
lamcı kardeşlerimiz cenahından ne-
den girmesin? Merak etmeyin, ona da
alışılır.
Yalnız bu konunun bir de "cin''le-
ri var. Ortahkta cınler cırit atıyor.
Bunlar, bir süre orda burda gözükü-
yor, sonra bakıyorsunuz, cinler orta-
dan kaybolmuş. Kimisi cin gibi çar-
pıyor, kimisi cin çarpmışa dönüyor.
Dolar cinleri...
olann çarptığı cinlere "dolar
cini" denir. Bunlar dünyayı
dolar gözlüğüyle görür, her
şeye, "dolar bazında" kıymet biçer-
ler. "Kaç dolarhkadam?" ya da "Bun-
dan benim kayıntim kaç dolar?" di-
ye bakarlar. "Makro cinler" mılyon
MESELA DEDİK ERDAL ATABEK
Dolar cinleri... Dinar cinleri...dolarlarkonuşur, ahşlannı dolar üze-
rinden hesaplarlar. Harcarken TL ver-
dikleri için de her şey onlara çok ucuz
gelir.
Hayatlannı böyle sürdürdükleri için
de "TL ile kazanıp dolar"la yaşamak
zorunda kalanlara. çağa ayak uydur-
masını bilememiş geri zekâlılar diye
bakarlar. Gariplir ki bu küçümsedik-
leri de "dolar cinlerirl
ne pek hayran-
dırlar. "Amanneolur.şunlarbizikla-
reetsinlerde bizde beüd dolarizeolu-
ruz"dıye bakınır dururlar. Bunlann
içinden de "mikro dn"ler çıkıp du-
rumlannı idare ederler ki boyleleri-
ne "cinpirik" denir. "Makro cin"ler-
den buradaki işleri pek kanştıranlar
olursa fazla sıkıntıya girmeden "do-
lann paravatanına tü yer, rahaüanna
orada bakarlar. Asıl cinci taifesi bu
"makro cin"ler olup yatınmlannı da
"dolann paravatanı"na yaparlar ki
başian sıkışıp tüydükleri zaman ra-
hat rahat yaşasınlar. Buradaki cin
çarpmış gariban da "Aman onlara bir
şey oünasın,biz nasılsa idareediyoruz''
diye onlan sırtlannda taşır dururlar.
Doyçe mark cinleri...
u da başka bir cin takımıdır ki
dolar cinleriyle"kârkardeşi''
olurlar. Dolar nasıl Amerikan
âdetiyse "doyçe mark" da Alaman
usulüdür. Bizim memleketevlatlart da
vakti zamanında ışçıliğe gittikleri Ala-
manya'da artık ış tutup kebaptan ote-
le kadar her alana el attıklanndan
"doyçe mark" da yabancımız sayıl-
maz. ftibarda da dolardan aşaği kal-
mazsa da bir türlü birinci sıraya yer-
leşememiştir. "Markcinleri"Alaman-
ya'da ortaya çıkıp memlekete geldik-
lerinden buralarda epeyce evin, ote-
lin, daha bihnem neyin temeline gir-
miştir. Ama bunlann esas
u
makro
cinleri", gene Alamanya'da türlü çe-
şitli işlere girip çıktıklanndan asıl
marifetlerini orada göstermektedır-
ler.
Bu cinlere de epeyce kişi çarpılmış-
tır. Elden ne gelir ki, "cindir çarpar".
Dinar cinleri...
1 imdi bir de "dinar cinleri"orta-
ya çıkmaktadır. Buna da şaşma-
y mak gerekir. Dolann. markın
cıni olur da dinann cini olmaz mı?
Memleket cinsi duramadığına göre
bunlar da olacaktır. Zaten epeyce bir
süredir bu cinler vatandaşın haynna
çalışıp durmaktadır. Bunlann işleri-
nı ötekilerden daha da iyi bildiği in-
şallah kısa bir süre sonra anlaşılacak-
tır. Mercümek meselesı de bu mu-
amelelerin nasıl yürüdüğune iyi bir ör-
nektir.
Ama vatandaş "Aman iyi bir cin
bulsam da çarpüsam" diye can attı-
ğından "cinler"in aramızda olmama-
smın yolu yoktur.
Aslında Suudi Arabistan
a
Riyal''iy-
le Amerikan "Dolar"ı canciğer kuzu
sarması geçindiklerine göre bu para-
lann cinleri arasında fazla bir fark
olamaz. Olsa olsa kimisi soldan çar-
par, kimisi sağdan çarpar, olan da çar-
pılana olur.
Ne yapalım, çarpılmak isteyen ol-
dukça çarpan da bulunur.