Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17" ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Türk edebiyatının özgün seslerinden Tezer Özlü, 10 yıl önce 18 şubatta aramızdan aynlmıştı
Şimşek lıızı\la geçti, gftti...
J- apapı Kredi
Kültür Merkezi
Sermet Çifter
Kütüphanesi'nde
düzenlenen "Bir
Usta Bir Dünya"
arşiv sergilerinin
mart ayı konuğu,
Tezer Ozlü. 10 yıl
önce yitirdiğimiz
yazar, yerleşmiş
değerlere
başkaldıran
heyecanlı kişiliği
ile yaşadığı her
tedirginliği,
mutsuzluğu, ince
bir alayla
yazılanna
yansıtmıştı.
KüMr Servisi - "Doğumum büe bir kö-
kiinden kopma kii. On vaşıma kadar. çev-
remi, özelliîde çe\ remdeki sessiıliği kavra-
maya çalıştun... Yîrmi yaşım ileotuz yaşım
arasında aklın bittiği verleri veçıldırmanuı
sınırlannı aradım... Ötuzyaşun ile kırk ya-
şun arasında ne akıllı ne de çılguıdıtn. Dün-
yayı ka\ radığımı sandım_ Kırk yasımda-
yım. Bugün, gecenin baa saatlerinde kitle-
nin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyo-
rum... Kendinıi öldürmeye çaüşıvoruın_
Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini
kendi ve benün diinyamı anlanıalan için bt-
raktım... Ve bana öiümsüzlerin sonsuz act-
lankaJdL"
"Hiç kimseyle yaşlanmak istemiyo-
rum. Kendimle biie" demışti. Öyle yap-
tı. L'zaklaştı. "Gökyüziinden, onun tşıkto-
nndan, gün batımİanndan, karanukiar-
dan ve bulutlardan kendi çıktığı karanlığa
ulaşıncaya kadar" uzaklaştı. Tam on yıl ol-
du.
Şımdi ondan kalanlar sergileniyor. Ya-
pı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Kü-
tüphanesı u
Bir Usta Bir DünyaArşiv''ser-
gilen Tezer Özlü ile sürüyor. Edebiyatı-
mızın genç yaşta yıtırdıgi en özgün ka-
lemlerden bıri olan Tezer Özlü, ölümünün
onuncu yılında bu sergi ile anılıyor. Özlü,
arşıv sergisiyle. 1 mart-8 nisan tarihlerı
arasında bırbınnden ılgırtç fotoğraflan, el
yazılan, eskizlen, dosyalan. yolculuk bı-
'Başmıdaıı çok garip olaylar geçtT
Tezer Özlü'nün ölümünden 3 ay önce kızı Deniz'in anketine verdiği yanıtlardan kesitler...
- Aşknedır?
Aşk, birisinin gece ve gündüz "sınirlenmeden"
yanında olmak istemek, aynlınca özlemek ve
sadık olabilmektir.
- Hasret nedır?
Hasret, eğer kavuşulmazsa en güç duygudur.
- ldeal kadın?
tdeal kadın, hoşnut olan kadındır.
- Sevinç nedir'
Sevınç, hayatı sevmek, geçen yaşanan ve an ve
olaylardan mutluluk duymaktır.
- ldeal erkek?
ldeal erkek bence Hans-Peter'dır. Hem para
kazanmayı, hem ev işını sever. Hem
konuşkandır hem de yardımsever.
- Üzûntü nedir?
Üzüntü, acı'dır. En üzücü olay, başkalannı
üzmektır.
- Şu anda ne ısterdin?
Şu an ve hep, denız kenan ile güneş ve bahçe
isterim.
- Çocukken ne ile aynardm? (Oynuyorsıtn?)
Çocukken elma ağaçian, su, toprakıle oynardım.
- Bir adayayalnız gitmeye karar wnen neleri
alırsın ? (Sadeceyedi eşya, üç insan..)
Bir TV, radyo, kitap, bısıklet, kuştüyü yastık,
warmeflasche, walkman alırdım. Üç ınsan:
Sen, Sezer, Hanspeter
- Evde ne tür mûzik dinliyorsun?
Senin dinledığın müzığı mecburen dınlerken,
bir de bakıyorum sevmişım.
- Nena 'yı tanıyor musun?
Bir yıldır her gün Nena dmliyoruz.
- Madonna nastl bir tip?
Madonna çılgın.
- Allah a inanıyor musun?
Allah'a ınanıyorum.
- Neleregülersm?
En çok Hüsıyen Baş'm esprilerine (O da
hapıste).
- Basından inanıhnayacak, garipya da komikbir
olay geçti mi?
Başımdan çok garip olaylar geçtı.
- Anlattr mısın?
En garip olay, scvdıgım halde, Erden'den
severek boşanmam.
- Nasıl tıp ınsanlan sevmezsin?
Para düşkünü, şöhret hırslı ınsanlan sevmem.
- Beni se\iyor musun?
Senı dünyada en çok seviyorum.
- Niçın
7
Tatlısın. Akıllısın. Güzelsın. Olumlu bir
ınsansın.
- Beni nerede tanıdın?
fCarnımda.
- Bu deftert nasıl buldun'' '
Güzel buldum.
- Dogumgunünde ne ıstersm?
Doğum günümde sevdıklenmle olmak ısterim.
- Ne ısyapıyorsun?
Ev kadınıyım şımdi.
- Canın sıhlırsa, bof zamamn olursa, yağmur da
vağıyorsa, uvkun dayoksa... ne vaparsın?
Uyumadan uzanır yatanm. okuaım ya da
telefon edenm ya da meyve atıştınnm.
- Sence ben neyım?
Benim en değerli varlığımsın. *"
?
fc-
v
- Ayagıtmek tstermıydin?
lstemem, hiç ıstemem.
- Ne tür latap okuyorsun?
Roman okuyorum.
- Rüya görüyor musun?
Bazen güzel rüyalar görüyorum. Deniz. yaz,
sevdığim, özledığım insanlar.
- Birı senı btçakla tehdit ediyor diyelım, ne
yaparsın?
Dostça konuşmaya çalışınm.
- Başbakan olsaydın (nerede) neyapardm?
Ülkeyi kalkındınr, herkese refah ve eşıtlik
getirmeye çalışınm.
- Picasso'yu nasıl buluyorsun?
Picasso resımde devnm.
- Yemekpiftriyor musun?
Pişınyorum, bazen severek pişiriyorum.
- Şımdıye kadar bir şey kazandın mı (para
hariç)''
Seni ve yazdığım üç kitabı, bir de Isyiçre
pasaportu.
§.
»
letleri, notlan, kişisel eşyası ve özel düzen-
lenmiş çalışma odası ile okurlanyla bulu-
şacak.
1943-1986 yıllan arasında yaşayan Te-
zer Öziü arkasında üç kitap bıraktı: "Ya-
şarrun Ucuna YoJculuk", "Eski Bahçe Es-
ki Sevgi" ve "Çocukluğun Soğtık Gecele-
ri". LeylaErbiJ'emekruplan veyayımlan-
mamış notlan da ölümünün ardından ya-
yımlandı.
Tezer Özlü ilk yapıtı "Esld Babçe"yi
1963 yılından berı çıkan öykülerinden
oluşturmuştu. 1978 yılında yayımlananbu
kitabı. 1980'de"ÇocukJuğunSoğukGece-
teri" adlı roman ızledı. Toplumun birey
üzerindekı baskılanm çocukluktan başla-
yarak ışleyen yazar, "Bu kitapta bir şoku
anlatmak istedim. Onbir > aşında bir Türk
küçük burjuva aiiesi çocuğunun, yirmi \a-
şınadekokumak için gönderiidiği İstanbul
kentindeki çeşitii yabancı okullardan bi-
rinde karşılaştiğı baü kültürü ve cğitiminin
yarattıgı şoku" dıyerek özetler anlatısını.
" Bizi saran sıcakl^ın, soğuvan gecelerin, ve
geceyi bürüyen yıldızlann. Vedolunaym. Ve
dolunay la biriikte uy kusuz kaian insanla-
ruı. Dolunayla biriikte uykusuz kalınan ge-
celerin soluk. sisti sabahlaruıda ölümü bek-
leyen insanlann" anlatısı.
Yerleşmiş değerlere başkaldıran heye-
canlı kışılığı ile yaşadığı her tedirginliği,
mutsuzluğu, ınce bir alayla yazılanna ak-
taran Tezer Özlü, "Yaşam öğretikügi gibi,
öteierde,geiecektedeğiL yaşanan her anda-
dır" ilkesini savunur. Yazılannda sadece
kendısıne rahatsızlık veren yaşam binkın-
tilerini değil, yaşamak zorunda olduğu top-
lumu ve bıreyleri de arastınr. Bir yandan
sevgının, cınsellığın, delıliğın monotonlu-
ğun, düzenin, ahlakın, nedenmı ve nasılı-
nı sorgularken, bir yandan da ıletişimsız,
bırbınnden kopuk bıreylen ınceler.
Marburg Edebiyat Ödiilii
Almanca kaleme aldığı "Bir tntihann
tdnde" 1983 yılında Marburg Edebiyat
Ödülü'nü kazanır ve bir yıl sonra Tezer
Özlü tarafından "Yaşamın Ucuna Yolcu-
luk" başlığı ile Türkçeye kazandınlır. Bu
yapit, yazann, Kafka,Svevo ve Pavese'nın
peşısıraçıktığı 700kilometrelıkbıryolcu-
İuğun notlanndan oluşur. Tezer Özlü, ya-
pıtlanyla ve yaşamıyla akıl ve delılık, doğ-
ru ve yanlış, düzen ve düzensızlik arasın-
da durdu, düzenin ayıpladığı da\Tanışlara
özürler getirmeye çalışmadı.
-Şunu ögrenmelisin: 'Sen bir tşc yara-
maz değilsin. Seni senden çalan toplum-
dur." Böyle yazmıştı, "Kalanlar"da. O, bu
toplumda kendısını çaldırmadı bu toplum
daonuödüllendu-dı: "Ozamanlargençtim.
Kafama elektrik verdiklerinde. Kafama.
Elektriği beyin hücrelerime daha iyi gön-
derebiunek için tuz kullanıyorlardL"
Leyla Erbıl, şöyle der Tezer Özlü içjn :
"Türkiye, ashnda âşığı olduğu bu toplMk-
lar,acılanna acı katrruştırTezer'in. Din kö-
kenli ilkellik, resmi ideolojinin sarmalında
özgür aklı bogmuştur bu ülkede... Tezer
Özlü, bir şimşek htzryla çaktı gecti dünya-
mtzdan. Güzel duygularla. kimsenin boza-
madığı düşüncelerle donanmış yaşamm-
dan ve vazılanmlan değerli bir sarmal bı-
rakarak."
Gıdelı 10 yıl oluyor.Ne bıraktı ardında?
Yaşamınm anlannı. Acıyla. yalnızlıkla, sı-
kıntıyla, ama coşkuyla, aşkla ve başkaldı-
rıyla yoğrulmuş anlannı.
"Bıraküm. Bıraköm. Hepsini, kendi ve
benim dünyamı anlamalan için bıraktun.
Ama hiçbiri kendi dünyalannı anlayama-
dL Ve bana ölümsüziüğün sonsuz acılan
kaldı. Ya da sonsuz bağımsızkklan... Ben,
insan olma çabasının sürekli üstüne giden
ben. Bu kadar duyguyu nasıl taşıyacak-
nm?"
Gültekin Çizgen'in bilgisayar teknolojisiyle yaptığı resimlerinden oluşan 'İstanbul İstanbul' sergisi Taksim Sanat Galerisi'nde
'IstanbuTa merakhynn agbiler
9
TANERGEZER
"tstanbul'a meraklıyım: Topkapı Sara-
yı'na, saray daki yaşama, carivdere. yenice-
rilere, eski kostümlere, Boğaziçi'ne, yalıla-
ra, eski teknelere, e\lere. köşklere. kasırla-
ra, mehtaba, çinilere, eski sokakiara, Zey-
rek'e,Galata'ya.beygirtere,KapabçarşTya,
kapalı kutuya. kadınlar hamamına. Kara-
göz'e, Nasrettin bikayelerine, mehtene, ley-
lekierin geüşine, gidjjşine. envai çeşit kuşa.
ketebeğe, dönerciye, nargileyc. muhabbete.
alaturka musüdve, evet meraklrvim ağbi-
lerf
Gültekin Çizgen'in, "tstanbul tstanbur
başlıklı resim sergısı dün Taksim Sanat Ga-
lerisi'ndeaçıldı. Sanatçının, bilgisayar tek-
nolojisi ile geleneksel ebru sanatını buluş-
turduğu resimleri 1 mart tanhine kadar.
Taksim Sanat Galensı'nde. hemen ardından
Ankara Sanat Yapun'da sergılenecek.
Gültekin Çizgen, meraklı olduğu bu ken-
te, kuşaklardır ailesini banndıran, doğup
büyüdüğü fstanbul'a borcunu ödüyor açtı-
ğı sergisiyle. Boğaziçi'ne, saraylanna, so-
kaklanna, kadınlanna, kuşlanna yer verdi-
ği resımleriyle yeterince şey yapılmadığını
düşündüğü Istanbul'u için bır şeyler yap-
mış. Gültekin Çizgen fotoğrafın eski usta-
lanndan. 1958 yılında başladığı, 38. yılına
girdiği fotoğraf mesleğınde 40'ın ûzennde
sergi açtı, yüzlerce dia gösterisi yaptı, dört
fotoğraf albümü yayımladı. Fotoğraf üze-
rine yazdı, konuştu, programlar yaptı. Ye-
ni Fotoğraf dergisinin kurucusu oldu, İs-
tanbul Fotoğraf Evi'nde sanat yönetmenli-
ği yaptı. Fotoğrafpeşinde ülkemizin tama-
mını bir kaç kez gezdi, 5 kıtayı ve 44 ülke-
yi dolaşu. Fotoğraflanyla günümüzün dün-
yasını ve Istanbulunu görüntüledi, belgele-
dı.
1993 yılında ılk kez bir karma resim ser-
gisıne katıldı. 1994 yılına gelindiğinde de
"Evrenin Gizfi Tarihi" ve "^caib-ül Mab-
lukat" başlıklanyla iki adet tematık resim
sergisi açü, Yıldız Sarayı'nda birbaşka kar-
ma sergiye katıldı.
Şimdi ıse eski istanbul'u resimhyor.
Hem de yepyeni bir teknıği, bilgisayan, es-
ki bır teknikle, ebruyla birleştırerek. Bü-
yük ıddıalarla değıl. yaptıgı ışten zevk ala-
rak, verilen destekten şevk alarak ve piya-
sanın pıslığıne bulaşmadan.
Sultanahmet'te oruruyor Gültelan Çiz-
gen. Sevdıği kentin konınabilmiş ender böl-
gelerinden birinde. Geçmişten gelen değer-
leri, gtderek yitirdiğimiz güzellıkleri, gele-
ceğe aktanyor. Türkıye'yı "sanat özüriü"
olarak nıtelıyor, profesyonelliğin olmadığı-
ru, koleksiyonerlerin sayısınrn çok az oldu-
ğunu biliyor, ama yine
de eski günleri hatırla-
yınca, tstanbul'da açılan
140 sanat galerisini gö-
rüyor, buna da şükür di-
yerek, umut fakiri ek-
meğı sürdürüyor. Sulta-
nahmet'in güzelliği
içindekı güzel e\'de de
yapılan işten zevk alma-
mâk mürnkün değil. Ge-
niş bır kitaplık, zengin
bır koleksıyon ve zevkli
bır yaşam. Istanbul'un
efendisinden kendine
karşı bırgörevdin İstanbul istanbul...
"Bir kaç nedenle İstanbul. Öncelikle,
birkac kuşaktır İstanbullu obnanın getirdi-
ği bir göre\. tstanbul için yeterince şey ya-
pılmamış olması da beni böyle bir çalışma-
ya iten bir başka neden. Tabi lstanbul'un
bugünkü hali ortada. Yannı da perşembe-
nin gelişi çarşımbadan bellidir misali orta-
da. Ben en çok İstanbuTun geçmişiyle ilgili-
yim. Leyleklerin geUşiyle. Bu tavır çok ger-
G
ültekin
Çizgen,
meraklı
olduğu bu
kente,
kuşaklardır
ailesini
banndıran,
doğup
büyüdüğü
İstanbul'a
borcunu ödüyor
açtıgı
sergisiyle.
çekçi değil etbette ama benim gerçekçi ol-
mak gibi bir derdim yok."
- Çahşmalaruuzda bilgisayar kullanma-
ntnnamaa?
Bilgisayar ortamı yenı bir tasanm plat-
formu. Özellikle bazı programlar tasanm
genişlığı sağlayan araçlar. Manuel olanak-
lara göre çok büyük sürat, düşünme ve aras-
tırma olanaklan getinyor. Ben de bundan
yararlanıyorum. Uk yararlanan da değilim.
Önemlı olan resmın bızatihı kendisi; ne
söylediği ve nasıl söylediği. Gerisı teknik.
Bilgisayar sadece paletin yerine mouseın
ve milyarlarca renk kapasitesı olan bır ek-
ranm kullanımı. Bubirkolaylık ama işi ba-
sitleştiren değil, zengınleştiren bır kolay-
lık. fşin tüm olanaklannı zorlayarak daha
yoğunlaştırmaya çalışıyorum.
-Bilgisayar gibi Ueri bir teknolojiyle, eb-
ru gibi geleneksel bir sanaü bir araya geti-
rerek de iiginy bir buluşma sağbyorsunuz.
Zuhurat sanatı denen, yanı kontro-
lümümkün olmayan bir şeyi, ebruyu, çok
kontrollü bır aletle buluşturmanın değişik
bır tat getırdiğinı düşünüyorum. Farklı bir
keyıf oldu. Tabiı bunu da ılk yapan ben de-
ğilim, daha önce yapanlar oldu ama ben de
kendımce bır şey denıyorum.
-Resünlediğiniz ve hatuiadığuuz sizin İs-
tanbuiunuzyalnızca resimlerde kalacak bu
gidişle-
Ben İstanbul'un nüfusu birmılyonun al-
tındaki halıni hatırlanm. Göztepe'de otu-
rur, Galata'ya okula gıderdım. Bindiğim
her trende renk renk bohçalanyla bir grup
lstanbulumuzu zengmleştınrdı. İstanbul
keşfedıldı, gecekondular temeilendi ve
hiçbir şey de yetmez hale geldı. Dünyada
hiç bir kent tam anlamıyla korunarruyor. Is-
tanbu) da bundan nasrbini aldı. Biz de ça-
lışkan, akıllı davranamadık, çok fazla ko-
ruyamadık. Tarihi çevre ne demek. nasıl
korunur, nasıl düzeltilir yenı öğremyoruz.
- Fotoğrafla başladınız. birfotoğrafusta-
sı olarak adınızı duyurdunuz, bugünün fo-
tografinı çektiniz. Şimdiisedünü resimliyor-
sunuz.
Resim de fotoğraf da görsel sanat, bir
yüzey sanatı. Ama arada farklar var bana
göre. Resim, sonlu defıl, daha felsefi bir
şey. Fotoğraf, dışandan içeri alınan bir şey.
Gördüklerinızi yorumluyorsunuz. Resim
ise ıçeriden dışan gelişiyor. Içinızdeki şeyi
ortaya koyuyorsunuz. Benim de içimde es-
ki istanbul var. Bir de bana göre, resim bir
gençlik uğraşı, resim ise bırikım gerektıri-
yor. Işte şımdi vadesı geldi, başladık resme.
Ama bır iddıayla çıkmıyorum ortaya. Sade-
ce farklı bir şeylerin söylenebileceğini ve
bunun yeni bır şekılde söylenebileceğini
biliyorum, bunu araştınyorum.
ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Armağan Vermek
insanlann birbirlerine armağan vermeleri kötü bir
şey değil. Her armağan bir ilgiyi deyimlediği için, hem
anlamlı hem de değerlidir.
Ama bu işin çok tedirginlik yaratan yönleri de ol-
duğu bir gerçek.
Ornekse varlıklı bir arkadaşa armağan almak gel-
mez insanın içinden. Ne almaya kalksanız onda da-
ha iyisi vardır. Sizi kırmamak için belli etmeyecek, se-
vinmiş gibi görünecektir.
Beğenisi beğeninıze uymayan bir insana armağan
almak da çok güçtür. Ya beğenmezse!..
Neyse, konumuz bu değil. Konumuz, armağan
veımeyi karşısındakini etkıleyıp kendinden yana çek-
mek için bir araç olarak kullanmak...
Armağan vermek bir yana, dostluğu, hatta ayaküs-
tü birtanışmayı bile bu amaçla değerlendirmeye kal-
kanlar çoktur.
Kendi küçük dünyamızda, yazın alanında yaygın
olarak görülen bir davranış üzerinde duralım:
Yönettiğiniz dergide şiir ya da yazı yayımlamak is-
tiyordur. Telefon eder. "Gönderin!" dersiniz. Hayır, il-
le kendi getirmek ister. Konuşacak, sizi etkilemeye
çalışacaktır. Tanışırsak, okur, yoksa bir yana atar,
bakmaz bile, diye düşünür.
Bu düşünce de gökten ınmıyor nerhalde. Bir yer-
lerde işler öyle yürüyor olmalı. Ama bir yerlerde işler
öyle yürüyor diye, her yerde de öyle yürümesi gerek-
mez.
Kimi dergi yönetmenleri bunu bir güvensizlik ola-
rak değerlendirirler. Gönderilen yazılan, şiirleri oku-
madan bir yana attıklarının düşünülmesini kendileri-
ne yönelik bir aşağılama sayarlar.
Bir de araya adam sokanlar vardır. Yazdıklarını bir
tanıdık aracılığıyla gönderirler. Gene dergiyi yöneten
için aşağılayıcı biryaklaşım...
Yazın alanında bu tür dostluk ilişkileri dışında ar-
mağan dağıtarak ya da rüşvet vererek içeri dalmak
isteyenler pek yoktur.
Ama hiç yok da denemez.
Yazar adaylannın aralannda para toplayarak çıkar-
dıklan dergilerde bir tür rüşvetten söz edilebilir. Der-
ginin çıkanlmasına katkıda bulunanlann yazdıklan, bir
değerlendirmeyapılmadan yayımlanır. Çünkü o kim-
se dergiye yazdıklannın yayımlanması için katkıda
bulunmuştur.
Bir de sonradan verilen armağan örneği:
Yıllar önce bir şair adayı, yönettiğim dergide ilk şi-
irlerini yayımladığım için bana bir armağan getirmiş-
ti. Kırsal kökenli, dürüst bir gençti. Almak ıstemedi-
ğimi görünce çok tedirgin olmuş "Töremiz böyle" de-
mişti.
Dergi yöneticisiyle ilişkisini güçlendirmek isterken,
tersine, o ilişkinin temellerine dinamit koyduğunun
ayrımında değildi.
Armağanlar küçük yakınlaşmaları sağlamanın öte-
sinde, birçok durumda aşırı boyutlara ulaşıp rüşve-
te de dönüşür.
Varlıklı bir insan kızına bir apartman katı alırsa bu-
na pahalı bır armağan diye bakılır. Ama varlıklı bir in-
san, işinin düştüğü bir devlet görevlisine küçük ya da
büyük bir armağan verirse, buna rüşvet denir.
önce de verilse, sonra da verilse bir şey değişmez.
Armağanla rüşvet arasındaki bu yakınlık, herkesin
herkese armağan venmesini engelliyor ister istemez.
örnekse bir öğretmenin çocuğu olduğunda, öğ-
rencileri kırlardan topladıkları çiçekleri ya da yaptık-
lan resimleri, yazdıkları şiirleri götürürlerse, bu çok
hoşa giden bir armağan olur. Ama öğrenci velileri ge-
lip bebeğin kundağına altın iğnelemeye kalkarlarsa
iş değişir. Armağan birdenbire rüşvet nitelıği kazanır.
Uluslararası ilişkilerde de armağanlann önemli bir
yer aldığı bilınen bır gerçek. Sporalanlanndagördük-
lerimı düşünüyorum da, hangisi armağan, hangisi
rüşvet, ayırmak çok güç.
Uluslararası bir maç için dışardan bir hakem gelir,
konukseverlik hemen başlar; kentin gezdirilmesi, en
iyi yerlerde yenen yemekler, Kapalıçarşı, armağan-
lar...
Ya da uluslararası bir toplantıya gidersiniz, bütün
federasyon başkanlanna paket paket armağanlar...
Bu işin dünyaya bizden, bizim törelerimizden ya-
yıldığını hiç sanmıyorum. Yaratıcısı kesinlikle biz de-
ğiliz, ama insanlan kendilerinden yana çekmek için
armağan dağıtmanın cıcığını çıkaranlar arasında yer
aldığımızı da kimse yadsıyamaz.
Brüksel'de yayımlanan bir Ingiliz gazetesinde oku-
duğum "Armağanlı Türklerden Sakının" başlıklı ha-
ber, başkalanna uyma konusunda ölçüyü kaçırma-
nın sonucundan başka bir şey değil benim gözüm-
de.
Ulusal takımlarla gittiğim yolculuklarda ellerime
bakanlar, hatta açık açık, "Sen bizim başkana arma-
ğan getirmedin mi?" diye soranlar olurdu.
Benim görevim armağan dağıtmak değildi ki...
Emre Kongar Kültür Bakanlığı
Müşavipliğîne atandı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Millervekili adayı
olmak amacıyla 24 aralık seçimlennden önce Kültür
Bakanlığı Müsteşariığı'ndan istifa eden Prof. Dr.
Emre Kongar, bakanlık müşavirliğine atandı. Atama
karan Resmi Gazete'nin dünkü sayısında
yayımlanarak yürûrlüğe gırdı. Kültür Bakanlığı Teftiş
Kurulu Başkanlığı'nda açık bulunan müfettişliklere
Asım Keser, Osman Nuri Akyaa, Hasan Yıldız ve
Ekrem Diler'in, bakanlık müşavirliğıne de Devlet
Tiyatrolan Genel Müdürlüğü Ankara Tiyatro
Müdürlüğü Kondüvüti Cem Gedik'in atandıklan
bildirildi.
Alp Buğdaycı'nın pomanı toplaüldı
Kültür Servisi - Alp Buğdaycı'nın Mıknatıs
Yayınlan'ndan çıkan "Kan Sıcak Akacak" adlı
romanı, Beyoğlu 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 13
Şubat 1996 tarihli karanyla toplatıldı. Mahkeme,
romanın 90, 94, 95, 98 ve 217. sayfalannı TCK 426.
maddesi gereği "halkın ar ve haya duygulannı inciten
veya cinsi arzulan tahrik ve istismar eder nitelikte"
bulduğu için toplatma karan aldı.
Enver Gökçe'nin şiiri, Berft
Bahap'da
Kültür Servisi - Aylık kültür. sanat ve edebiyat dergisi
Berfin Bahar'ın şubat sayısı. 14 yıl önce yitirdiğimiz
şair Enver Gökçe'ye aynlmış sayfalarla başlıyor. Öner
Yağcı, Enver Gökçe şiirinde özgürlük temasını ele
alırken Aydın Öztürk de 'Onurumuzun Gökçe Anıtf
başlıklı yazısında Gökçe'yi kendi dizeleriyle anıyor.
'Şiirin Tılsımını Yüreklere Vuran Şair' başlıklı yazıyı
kaleme alan Ahmet Can Akyol, Gökçe'nin şiirinin
oluşumundaki etkenleri, onun sanattaki yerini
anlatıyor. Şair Kemal Özer ise Berfin Bahar'ın şubat
sayısına kendisiyle yapılan bir röportaj ile konuk
oluyor.