Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ŞUBAT 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ
SPK, yeni bir engelleme ile karşılaşmamak için hesaplan Sanayi ve Maliye bakanlıklanyla birlikte inceleyecek
Uzanlar'a üçlii soruşturmâ
SPK Başkaıu Karacan.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çuku-
rova Elektirik AŞ'nın (ÇEAŞ) Uzanlar'ın elin-
den alrnarak yeniden toparlanması için yürüt-
tüğü mücadelede Sanayi ve Ticaret Bakanlı-
gı'nın engellemeleriyle karşılaşan Sermaye
Piyasası Kurulu (SPK), şirkette birlikte ince-
leme yapılması ve yeni yönetim kurulu atama-
sında bulunulması için Sanayi ve Maliye ba-
kanlıklanndan birermüfettiş istetti. SPK'nin,
bundan sonra yapılacak uygulamalannda hak-
lılığını kanıtlamak ve herhangı bir engelle kar-
şılaşmamak için bu yönteme başvurduğu bil-
dinldı.
ÇEAŞ'ta, Uzanlar ın usulsüz işlemleri ne-
deniyle dogan zarann kapatılma ve küçük ta-
sarrufçuyu korumak amacıylayönetıme el ko-
yan, ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın
engellemelenyle karşılaşan SPK, bu kez dik-
katlı davranıyor. Ankara 10. ldare Mahkeme-
si'nın, Sanayi ve Ticaret Bakanlıgı'nın ÇEAŞ
yönetimine yenıden Uzanlar'ın gelmesıne ola-
rak veren özel denetçi atama işîemi için aldı-
gı yürütmeyi durdurma karannın ardından
SPK bu kez bakanhkla birlikte hareket edecek.
Ankara 10. ldare Mahkemesi'nın yürütme-
yi durdurma karanyla özel denetçınin toplat-
tığı ve ÇEAŞ"da Uzanlar'ın yeniden yönetime
gelmelerine olanak veren genel kurulun da rp-
talinin gündeme gelmesi ve Adana Ticaret
Mahkemesi'nm dava sonuçlanıncaya kadar
şirket için ihtiyatı tedbir karan alması üzerine
SPK yeni ınceleme başlatıyor.
SPK'den aiınan bılgılere göre, Kurul Sana-
yi ve Maliye bakanlıklanndan ÇEAŞ'ın mali
yapısının incelenmesi için birermüfettiş ıste-
yecek. Yetkıliler, kurulun da atayacağı bırmü-
fettışle birlikte 3 kışının şirkette birlikte ınce-
ieme yapmasının saglanacagmı belirtirken,
~Bu kezaçık kapı bırakmayacağtz. Uzanlar'ın
şirkete ne yapnğı tüm kamu kuruiuslan tara-
findan birîikte ortaya çıkanlacak. Kimse kar-
şı tez savunamayacak" dedıler.
Sanayi \e Ticaret bakanlıgı, ÇEAŞ'a,
SPK'nin yönetimle el koymasınm ardından;
Uzanlar'ın isteği doğrultusunda Kurul'a bilgi
bıle vermeden bir müfettış atamış, ardından da
yıne Uzanlar'ın ıstegi doğrultusunda bir özei
denetçi görevlendirerek şirkette genel kurul
yaptırmıştı.
SPK'nin itirazlanna karşın yapılan genel
kurulda Uzanlar'ın tekrar ÇEAŞ yönetimine
ele geçırmelenne neden olan özel denetçi ata-
ma ışlemi için Ankara 10. ldare Mahkemesi
geçen hafta yürütmeyi durdurma karan almış-
tı.
SPK, mahkemenın karan çerçevesinde da-
ha önce atadıgı ancak genel kunılla birlikte gö-
revlerine son verilen yönetim kurulunu, ÇE-
AŞ'ın idaresine yeniden getirmeye hazırlanı-
yor. Maliye ve Sanayi bakanlıklanndan iste-
nilen müfetüşlerin de devir işlleminde hazır bu-
lunması istendi
SPK tarafindan Maliye Bakanı Ismet Atti-
la'ya yazılan yazıda şöyle dendi:
"Kunıhımuz tarafindan atanan yeni yöne-
tim ve denetim kurulu inelerinin. görevlerine
başlamasını müteakiben \apılan ilk inceleme-
deşirketuı jasal defterterinin bulunmadığı. bü-
gisayar sisteminin işlemez haie sokulduğu da
göz önüne alınarak, bakaniıgııuz Hesap üz-
manlan Kurulu Başkanlığı'nca görev lendiri-
lecek olan hesap uzmanlan marifetij le şirket-
teki >asal bilgi. beige ka\ıt düzeni \e işlemlerin
Vergi Usul Yasası hükiimleri çerçevesinde in-
celenmesi ve değeriendirilmesi hususunda
müsaadelerûûzi arz ederim."
ÇEAŞ'ta küçük yaünmcı kaybettîÇETİN YİĞENOCLU
ADANA - "ÇEAŞ'ta şimdi ne olacak"
sorusu büyûk ölçiide, yargının bundan
sonraki kararlan ve Sermaye Piyasası Ku-
rulu'nun tavırlanyla şekillenecek, ancak
belirsizliğin aşılması, küçük yatınmcının
bugüne kadar uğradığı zaran gidermeye
yetmeyecek.
Olayın belirgin dört boyutu incelendi-
ginde geleceğe dönük görünrü biraz net-
leşiyor. Bu konuda ortaya konan dört so-
ru ve vanıtlan şöyle ortaya konuyor:
"ÇEAŞ'ta SPK'nin rolü ve yeri ncdir?
Ne kadar kabcıdır?"
Başta Uzaniar olmak üzere genel kanı
Anayasa Mahkemesi karan gereğince 558
sayılı KHK'nin yürürlükten kalkacağı, 24
marttan sonra SPK'nin ÇEAŞ'tan çekil-
mesi yolunda. Oysa konunun uzmanlan
hiç de öyle düşünmüyor. "tptal kararla-
n geriyeyürümez*' hükmünü ıçeren ana-
yasanın 153. maddesi gereğince SPK'nin
atayacagı yönetim 24 marttan sonra da
ancak önceden açıklanmış "belirii bir
program çerçevesinde" görev yapabile-
cek. Bu arada SPK'nin Danıştay'dan da
görüş alması gerekiyor.
Yaıut bekleyen sonılar
"ÇEAŞ'ın gelecegi ne olacak?"
Bu konuda yorum yok. Ama ağırlık ka-
zanan iki görüş var. Birincisi şirketin tek-
rar Uzanlar'a teslım edilmesi. Şirketin
pay durumuna bakıldığı zaman zaten ter-
sini düşünmek olanaksız. Şu anda ÇE-
AŞ'ın yüzde 64 payına sahip Uzanlar,
SPK tarafindan gerekli düzenlemelerya-
pılıp iştıraklere gıden kaynaklardöndüriil-
dükten sonra yapılacak her genel kurul-
da yönetimi ele geçirebilecek güçteler.
lkinci görüş ise bu aşamadan sonra ÇE-
• ÇEAŞ'ı Uzanlar'dan
kurtarmanın bir yöntemi
olarak Enerji
Bakanlığf nca şirket
sözleşmesinin feshi ve
ortaklan arasında
Uzanlar'ın olmadığı yeni
bir şirket kurularak
sözleşmenin onunla
yapılması senaryosu ortaya
atılıyor.
• Sabancılar'dan sonra
Mark Mobius da
hisselerinin birçoğunu
elden çıkartırken, küçük
ortaklann Uzanlar'dan geri
almacak parayla ilgili
hayalleri pek geçerlilik
taşımıyor.
AŞ'ın Uzanlar'a tekrar verilmesıni'
da kuzıı teslim etmek"
Ç EAŞ'ın yüzde 64'ûne sahip olan Uzanlar, her genel kurulda çoğuntuğu elegeçirebUirier.
'kur-
1
gibi degerlendiren-
lere ait. Bu görüşü savunanlara göre (ki
SPK'nin de bu eğilimde olduğu savlanı-
yor) önce ÇEAŞ'ın imtiyaz sözleşmesi
iptal edilmeli. Daha sonra şirket feshe-
dilmeli. "ÇEAŞcenazesi"ortadankaldı-
nldıktan sonra yeni bir şirket kurulmalı ve
bu şirketle yeni bir imtiyaz sözleşmesi
imzalanmalı. Bu şirkette de sadece ÇE-
AŞ'ın Uzanlar dışındaki küçük ortaklan-
na ortak olma ayncalığı tanınmalı. Bu se-
naryo, Uzanlar'a karşı bir by-pass niteli-
ği taşıyor.
"Küçük ortaklann zararlan nasd kar-
suanacâk?"
lşte yanıtı en zor soru bu. Çünkü küçük
ortaklar sanıyor ki Uzanlar'ın denetimin-
deki 7.6 trilyon (bu ocak sonunda giden
1.3 trilyonla 8.9 tnlyon oldu) bir çırpıda
şirkete gelecek ve birikmiş ikramiye gibi
kendilerine dağıtılacak. Oysa gerçek çok
farkh.
Bir kez bu 7.6 trilyon lira 1994 sonuy-
la I995'in ilk yansında giden 7.6 trilyon
lira değil. Para bir kez zaman maliyeti
açısından durdugu yerde küçülmüş du-
rumda. Aynca hangi tarihten itibaren ne
tür faiz uygulanacağı belli değil. Bugün
repo dönüşlerinin yüzde 78, en yûksek
banka mevduat faizinin yüzde yüz oldu-
gu günümüzde söz konusu paraya yüzde
otuzluk yasal faız uygulamaya kalkılırsa
ne olacak? Kaç taksitte ne sürede ödene-
cek? Gelecek paranın tümü ortaklara kâr
payı olarak mı dağıtılacak? Yatınmlar, ih-
tiyat paylan düşünülmeyecek mi? Tümü
ödense bile gelecek paranın zaten yüzde
altmış dördü Uzanlar'a gitmeyeceİc mi?
Bu tabloya bakıldığında bu işten en za-
rarlı çıkan kesimin küçük ortaklar oldu-
ğu hemen anlaşılıyor. Uzanlar, ÇEAŞ'a
uzanınca önce Sabancüar Akbank'ın pa-
yını satarak kendilerini taca atmışlardı.
Sonra SPK geldi ve devlet de 3.8 trilyon-
luk alacağını kurtardı.
Yakın zamana dek Uzanlar'ı hırsızlık-
la suçlayan ÇEAŞ'ın ABD'li ortağı Mark
Mobiusda yüzde 14'lükpayını sattı. (Ha-
ni şu üç trilyon lirahk banknotla ne idü-
gü belirsiz iki kişinin aldığı paylar var ya,
o ışte...) Küçük ortaklann paylan ise za-
ten küçülmüştü. Önce "sennayeartDnmı
safsatasıyla" pahalı sunu nedeniyie yitır-
mişlerdi. Sonra borsadaki "spekülasyon
asansörii" ya dal
Yuleti"nde yitirmişti kü-
çük ortaklar. Kalan da zaten kusa dönmüş-
tü. Küçük ortaklann yanı sıra yitiren biri
de Berke Barajı nedeniyie UzanJar'ın aya-
ğına dolasan Italyan şirket ltalstrada ol-
du. Onlar da günümüz parasıyla iki tril-
yonluk aiacaklannı almak için "cebelle-
şip" dunıyorlar.
"Uzanlar'a getince_"
Bu ışten en kârlı çıkan kuşkusuz onlar.
1994 ekonomik bunalımını ÇEAŞ'ın ta-
ze parasıyla atlatmışlardı. Bankalann bat-
tığı 1994'teAdabank'laimarBankasfnın
kurtulmasının altında yatan gücün gizi
"ÇEAŞ"tı.
Yaklaşık birbuçuk yıldır *0" faizle kul-
landıklan ÇEAŞ kaynaklan sayesinde ay-
nca genek özelleştirme idaresine olan tak-
sıtlerinı, gerekse uluslararası fınans kuru-
luslanna borçlannı tıkır tıkır ödemişler-
di. Öğrendigimize göre Uzanlar'ın Özel-
leştirme Idaresi'ne taksit borcu olarak sa-
dece tzmir'deki Metas'tan dolayı 29 mil-
yon dolar borcu kalnıış bulunuyor. Bu
borcun da önümüzdeki nisan ayında öden-
mesi gerekiyor. Ankara 10. ldare Mahke-
mesi ile Adana Asliye Ticaret Mahkeme
si'nin "azizligi olmasaydı" bu ayın on be-
şinde ÇEAŞ tarafindan tahsil edilecek ye-
ni fatura geliri 1.7 trilyon da "Metaş tak-
sidi"ni ödemeye yetecekti.
"ÇEAŞ'tan yaklaşık üç triKonluk kay-
nagın Uzanlar için motor güç oldugu. bu-
nun yitirilmesinin pek de kazançlı olma-
yan öbür işktmelerini zora sokacagı, do-
la>isıyta L'zan imparatorluğunun çatırda-
yabiteceği" göriişlen şu asamada pek inan-
dıncı gelmiyor.
Çünkü "an alan Uzaniarİ'sküdar'ıçok-
tan geçtL." gibi gözüküyor.
Maliye Bakanlığı'nın denetimlerinde, 110 trilyon lirahk matrahta 52 trilyon liralık matrah farkı bulundu
i kaçağı rekor se\iyeye ulaştıANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Maliye Bakanlı-
ğı, geçen yıl yapılan dene-
tımlerde 52 trilyon 18 mil-
yar 129 milyon liralık matrah
farkı buldu. Maliye Bakanı Is-
rnetAftila, geçen yıl, Bakan-
lık Teftiş Kurulu, Hesap Uz-
manlan Kurulu ve Gelirler
Kontrolörleri tarafindan 110
trilyon 162 milyar 772 mil-
yon liralık vergi matrahının
incelendigini bildirdı.
Bakan Attiia, geçen yıl Tef-
tiş Kurulu tarafindan, beyan
edilen 24 miryar 567.7 mil-
yon liralık matrahta 710 mil-
yar 710.2 milyon liralık matrah farkı bulun-
duğunu kaydetti. Attiia, Teftiş Kurulu tarafin-
dan bulunan bu matrah farkına tarh edilmesi
gereken vergi mıktanmn 175 milyar 642.5
milyon lira, fon miktannın ise 2 miryar 166.8
milyon lira olduğunu bildirdi. Maliye Baka-
nı Attiia, bu konuda 336 rapor düzenlendiği-
ni 143 milyar 574.6 milyon lirası kaçakçılık,
30 milyar 606.4 milyon lira ağır kusur, 34
milyar 303.2 milyon lira kusur, 423.9 milyon
lira usulsüzlük, 2 milyar 223.4 milyon lira
özel usulsüzlük olmak üzere 211 miryar 131.4
milyon lira ceza kesiJdiğini belirtti.
Attiia, Teftiş Kurulu tarafindan yapılan in-
celemelerde beyan edilen ile saptanan mat-
rah arasında Gelir Vergisi'nde 67.3 kat, Ku-
rumlar Vergisi'nde 27.5 kat matrah fark bu-
Iunduğunu kaydetti.
• Maliye Bakanı Ismet
Attiia, gelirler
kontrolörleri tarafindan
incelenen matrahlarda
eksik beyan oranının
Katma Değer Vergisi'nde
yüzde 78.5'e, Kurumlar
Vergisi'nde yüzde 96.1 'e,
Banka ve Sigorta
Muameleleri Vergisi'nde
yüzde 266'ya, Gelir
Vergisi'nde yüzde 499'a
ulaştığını kaydetti.
Bakan Attiia, geçen yıl ge-
lirler kontrolöriennce 3.507'sı
vergi incelemesi olmak üze-
re 7 bin 70 rapor düzenlen-
diğini kaydetti. Geçen yıl ge-
lirler kontrolörlerince 32 tnl-
yon 961 milyar 781 milyon
liralık vergi matrahının in-
celendigini, 38 trilyon 731
miryar 355 milyon liralık mat-
rah farkı bulunduğunu belir-
ten Attiia. şöyle dedi: "Ya-
pılan incelerrielerde bir tril-
yon 317.1 müyar lira Gelir
Vergisi, 97R5 milyar Bra Ge-
Kr Vergisi Stopajt, 3 trihon
602.7 milyar lira Kurumlar
Vergisi, 15 trihon 599 mihar lira Katma De-
ğer Vergisi, 9 triryon 336j mihar lira Banka
ve Sigorta Muameleleri Vergisi. 768.5 mihar
lira Veraset ve İntikal \ ergisi matrah farkı bu-
lundu. Diğer kalemlerie bu rakam 38 trihon
731 müyar355 mih'onliraya,vergi cezasıise 10
trilyon 183 milyar 869 milyon liraya ulaşıyor."
Maliye Bakanı Ismet Attiia, Gelirler Kont-
rolörleri tarafindan incelenen matrahlarda ek-
sik beyan oranının Katma Değer Vergisi'nde
yüzde 78.5'e, Kurumlar Vergisi'nde yüzde
96.1 'e, Banka ve Sigorta Muameleleri Ver-
gisi'nde yüzde 266'ya, GelirVergisi'nde yüz-
de 499'a ulaştığını kaydetti. Attiia, geçen yıl
Hesap Uzmanlan Kurulu tarafindan yapılan
incelernelerde ise toplam 4.604 rapor düzen-
lendiğini, 77 trilyon 176 milyar 423.3 milyon
liralık matrahın incelendigini bildirdi. Maliye Bakanı Attiia,geçen yü Teftiş Kurulu tarafuıdan,
beyan edilen matrahlann farkı konusunda bilgi verdi.
KONUK YAZAR I YAHYA AIUKAN (tSMMMO Başkn
Caziantep Defterdarlığı
Kiraya vergi takibi
GAZİANTEP (AA) -
Gaziantep Defterdarlığı,
ikinci evi olup da aldığı
kirayı
vergilendirmeyenleri
belirlemek için çalışma
baslattı. Defterdar Nedim
MBIIİI, gayrimenkul
sermaye iradının
vergilendirilmesi amacıyia
ba^lattıklan çalışma
kapsamında, belediyelere
yatınlan emlak vergisi
kayıtlanndan. ikinci ve
daha fazla evi olanlan
belirleyeceklerini söyledi.
Kirada evi oianlan yazıh
olarak uyaracaklannı
belırten Mısıriı, "Ticari,
zirai ve mesleki faaliycti
olmayanlar. yıllık 24
mihon liraya kadar olan
gelirleri icin beyanname
vermeyecekler. Kira geliri
yılhk 24 mihon lirayı aşan
bölüm için bevanname
vermek zorundaiar" dedi.
Gaziantep'te, aldjgı
kiranm vergisini
ödeyenlerin sayısının çok
az olduğunu kaydeden
Mısırlı, "Kira vergisi iç
açıcı miktarda değil. Ev
kiralanna vergi
ödenmemesi, kayıtdışı
ekonomhün bir parçası"
diye konuştu.
Mısırlı, öncelıkle kamu
kurumlannda çalışanlara
yönelik araştırmaya
yöneldiklerini
vurgulayaralc, şöyle devam
etti: "Kira geiirlerinin
vergikndirilmesiyle butçe
gelirleri artacakür. Bu
nedenle, kiraya \erilen
meskenierin sağbklı bir
şekilde tespitini sağlamak
ve beyan dışı kalnuş
olanlar varsa bunlan da
beyana çağırmak amacıyla
haarladığınuz bilgi
formunu. kamu
kurumlannda çahşanlara
dağıtük. 1 Mart tarihinde
toplanacak bu fonnlar,
ekiplerce
değeriendirilecek.''
\nı)
Hükümet adaylannın vergide denetim sorunu
E
konomi kötü gidiyor. Vergi toplanamı-
yor. Toplanan verginin kamusal harca-
malara akışı konusunda flu bir boyut
var. Vergi ödemeye yeltenenin cehen-
nemi bir sıkıntıyla karşılaştığı; ödemek isteme-
yene ise tam bir keyifle vergisiz kazanç şansı
veren safahat surtasının hüküm sürdüğü biror-
tamda yaşıyoruz. "Katılmadan paylaşma" duy-
gusunun yanlışlığı bilinciyle, ekonominin kötü
gidişini eleştirmekten bitap düşmemize karşın;
iyileşmenin yollannı kısa bir soyutlamayla aç-
mak istiyorum.
Türkiye 1980'lerde yaratılmış bir siyasal çar-
pıklığm sonuçlannı 199O'lı yıllannda yaşıyor. Si-
yasal etik (ahlak) yozlaşma felsefesi üzerine
oturmaya başlayınca; 1980'lerin hemen başın-
daki kurumlaşma; siyasal eğilimleri (liberalizm-
den fundamantalizme) birleştirme çarpıklığıyla
politik deformasyona ulaşmış oldu. Etik eroz-
yonun hızla arttığı bu dönemde ekilen kriz to-
humlan, gelişimin ekonomik veçhesine baktı-
ğımızda tam anlamıyla bir kamu maliyesı krizi-
ne dönüşmüş durumda ve hatta giderek "dev-
letin erimesi" sonuçlanyla karşı karşıyayız.
"Duygulanma kolaylığı yerine düşünme zor-
luğu"nu yeğleyen iktisatçılar-maliyeciler bunu
deneme-yanılma ekonomisinin başladıgı 1980'le-
rin içinden gördüler. Yaptıklan uyanlar; büyük
birfırsatınyakalandığı 1991 seçimleri sonrasın-
da da yinelendi. Ancak popülist ve sermaye
kesiminden bağımsız düşünemeyen politikacı-
lann koalisyonu bu fırsatı harcadı. Harcamak-
la kalmayıp, krizi derinleştirici uygulamalara gi-
riştiler. Ne iç borç faizlerinin vadesini uzatabil-
meyi, ne vergi yükünü kamu giderlerini karşıla-
maya yeterli düzeylere çıkarabilecek bir vergi
reformunu gerçekleştirmeyi becerebildiler.
Vergi yükünü adil biçimde nasıl yaygınlaştı-
nnz kaygusunu hiçbir zaman gütmeyen devlet
politikalan; bu dönemde de sadece çalışan ke-
simler ile hasbelkader vergi mükellefi olmuş
kesimlerin kazançlan ile kamu giderlerini kar-
şılama yolunu seçmiştir. Herkesin bildiği bir
gerçeği yeniden ifade etmemizin hemangi bir
sakıncası yoktur. Artık katrilyonlarla ifade edi-
lebilen bir kayıt dışı ekonominin varlığı söz ko-
nusudur. Ve bu ekonomik hacim Türkiye'nin
aydınlık ve esenlik geleceğine ipotek koymuş-
tur. Bu noktada bir diğer önemli kayıtdışı meb-
lağdan da söz etmek gerekir: Kara para... Ver-
gi dışı yürütülen ekonomik faaliyetin ötesinde
yorumlanması gereken kara paranın faaliyet
alanlan kriminalclir. Uyuşturucu, silah kaçakçı-
lan, uluslararası ticari-askeri ilişkilerde dönen rüş-
vet olaylan, en az kayıt dışı ekonominin boyut-
lannda bir ekonomik hacme ulaşmıştır ki, bu da
devletin neyi ne kadar denetleyebildiği olgusu-
nu tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Türkiye'de-
ki parasal sirkülasyonun yansına mafyatik iliş-
ki hâkimdir. Gelişmenin, ileri gitmenin karşısı-
na dikilmiş bir mafya ipoteği söz konusudur. Bu
utancın "denetim" boyutunu irdelemek istiyo-
ruz.
Devletin vergi denetimini yüzde üç düzeyin-
de gerçekleştirdiğini düşünürsek, devletin gö-
rece önemi ve büyüklüğünün de irdelenmesi ge-
reklidir.
"...Devletin göreli büyüklüğünü karşılaştır-
malı bir temelde ele almanın en çok başvuru-
lan yöntemi devletin bütçesi (gelirleri veya gi-
derleri) aracılığıyla her yıl milli gelirin ne kadar-
lık bir bölümünü elinden geçirdiğini (denetle-
diğini demiyoruz) dikkate almaktır. Daha kes-
tirme yollardan biri, vergi gelirierinin milli gelir
içindeki payının (yani vergi yükünün) karşılaş-
tırmaya temel alınmasıdır. Bu, devletin büyük-
lüğünün en geniş halkasını vermez (bunu ve-
ren toplam kamu harcamasıdır) ama, dahagü-
venilir, daha kolay temın edilir ve temsil düze-
yi çokyüksek birkarşılaştırma öğesı oluşturur."
Burada anlatılmak istenen karşılaştırma öge-
si "toplam vergi yükü" anlamındadır. Bu kav-
ram içine merkezi ve yerel yönetimlerin vergi-
sel nitelikli gelirleri ile sosyal güvenlik vergileri
(primleri) girmektedir. Buna Türkiye'de fon eko-
nomisinin büyüklüğü nedeniyie aynca kamu
özel fonlanyla tahsil edilen vergisel gelirler de
dahildir. işte bu kalemlerin gayrisafi yurtiçi ha-
sılaya oranla temsil ettiği yüzde değer toplam
vergi yükünü vermektedir.
Dolaylı vergileri bir yana bırakırsak, yüzlerce
kalem verginin, ücretiyle geçinen "bordro mah-
kûmlan"na ve her koşulda eza gören mükelle-
fe ödettirilen ceza haiine dönüşmesi, "düzen"
olmaktan çıkarılmalıdır.
Yeni hükümete aday ekonomistler-maliyeci-
ler öncelikle vergi yükünü eşit bir şekilde pay-
laştırmayı düşünmeliler. Vergi yasalarını azalta-
raksadeleştirmelidirler. KDVoranlan indirilme-
li ve yaygınlaştınlmalı. Muhasebeci ve mali mü-
şavirlerin yetki ve sorumluluklarının "denetim"
işlevini gündemde tutacak yaşamsallık taşıdı-
ğı bilinci ile hareket edilmeli. Kısaca "az kaza-
nandan az, çok kazanandan çok vergi" bir an
önce kurumlaştınlmalı. Olumsuzlannı defalar-
ca anlattığımız koşullar bizi belirleyebiliryorsa,
o zaman bu koşullan bizler yeniden ve yeniden
biçimlendirmeliyiz.
IŞÇEVINEVRENEVDEN
ŞUKRAN SONER
12 Mart-12 Eylül
Hükümet kurulamaması da dahil, siyasi, ekonomik
krizin, terörün, yaşamın her alanında çözümsüzlükle-
rin umutsuzluk yarattığı bir süreçte, 12 Mart - 12 Ev-
lül'ü yorumlamak çok daha fazla anlam kazanıyor.
"Kurt dumanlı havayı sever." 12 Mart ve 12 Eylül'ün
gerekçelerinde, sonuç olarak sivil iktidann siyasi eko-
nomik krizleri çözememesi, terörün tırmanışını önleye-
memesi vardır. Nasıl oluyorsa sivil iktidarlann da yöne-
timinde eksiksiz görev yapması gereken güvenlik güç-
leri, yaşanan terör olaylannın boyutlan karşısında ça-
resiz kalır. Aynı güçler, askeri darbenin ardından olay-
lan bıçak gibi kesme gücünü kazanırlar.
Yine nasıl oluyorsa 12 Mart ve 12 Eylül'lerin ağır be-
delini, yaşanan siyasi, ekonomik krizin, terörün doğru-
dan taraflan, sorumluları değil de demokrasiden yana
güçler, örgütler, halk yığınlan öder.
Anayasa veyasalarla "2 Eylül'de, 12 Mart'tan daha
ağır boyutlu olarak gelen yasaklar, demokrasi güçleri-
ne, sivil toplum örgütlerine, sendikalara yöneliktir. Ce-
zaevleri demokrasiyi, insan haklannı savunan, haksız-
lıklara karşı çıkan aydınlar, demokrasinın vazgeçilemez
parçalan olan sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ile do-
lar. İşkence gören, insan haklan gasp edilen, yargıla-
nan yüzler, binler, on binler, 12 Mart, 12 Eylül'ü yaratan
nedenlerin sorumluları değil, mılyonların uğradıklan
haksızlıklara karşı durmaya çalışanlardır.
Gerçek ücretlerin yıllara göre gelişimini gösteren is-
tatistikler, çarpıcı bir biçimde 12 Mart ve 12 Eylül sü-
reçlennde ışçınin, emeği ile geçinen ücretlilerin nasıl hız-
la yoksullaştıklannı sergiler.
12 Mart, 12 Eylül'ler sadece askeri yönetimin iktidar-
da olduğu süreçte, istenen düzenin ayakta kalmasına
yönelik değil, asıl sonraki sivil iktidar süreçlerinde de
aynı düzenin geçerli kılınmasının önlemlerini hedefler.
12 Mart'ta aiınan önlemlerte düzenin ayakta tutula-
bilmesi çok kısa süreli sağlanabilindiğinden, 12 Ey-
lül'de aiınan önlemler çok daha sert ve gelecegı ipotek
altına almaya yönelik olmuştur.
Hemen hemen tüm siyasi partilerin, 12 Eylül'ün ya-
saklı düzenini ortadan kaldırma, gerçek demokrasiye
geçişe ortam hazırlama konusunda verdikleri sözler
boşlukta kaJmıştır. 16.5 yıla varan süreç içinde 12 Ey-
lül'ün yasaklı düzeni ve ondan çok daha önemlisi sivil
toplum örgütlenmelerini geriye püskürtmüş olması, ka-
falarda yarattığı yasaklar, köleleştirme sayesinde, 12 Ey-
lül düzeni sivil iktidarlar elinde, Özal'lar, Çiller'ler dö-
nemlerinde kök salmıştır.
Sendikalar, sivil toplum örgütleri sindirilmiş olarak 24
Ocak Kararlan'ndan daha ağır bir acı reçete, kitlelerin
yoksullaştırması, son ekonomik krizde ciddi hiçbir tep-
ki almadan uygulanabilmiştir.
Bir anlamda 12 Eylül düzeninin sivil iktidarlar elinde
yürürlükie olduğu, düzenin topluma dikte ettirilmesi
için aynca askeri güce, müdahaleye gereksinim olma-
dığı söylenebilir.
Bir başka boyutu ile de Türkiye'de 12 Mart ve 12 Ey-
lül öncesinin koşullan, içinde bulunulan kördüğümü as-
kerlerin çözmesi beklentısi yoktur. Askerler de 12 Mart
ve 12 Eylül'ün başta ordu, Türkiye'de demokrasinin
yerleşmesi ile ilgili ağır tahribatını görmüşler, ortaya bir
siyasal, ekonomik kriz çıktığında ya da terör tırmandı-
ğında, askeri darbeyotu ile "Türkiye'yikurtarma"mis-
yonundan uzaklaşmışlardır.
Bugün için 12 Mart, 12 Eylül öncesinin benzeri dar-
be söylentileri ve beklentisinin olmadığı sonucuna ula-
şılabilir. Ortada Türkiye'yi kurtaracak birileri de olma-
dığına göre içinde bulunulan siyasal, ekonomik kördü-
ğümü çözmek, terörün tırmanışını önlemek üzere, si-
yasi partilere, sivil toplum örgütlerine, toplumun birey-
lerine daha büyük görevler, sorumluluk düşmüyor mu?
Gelin görün ki olup bitene baktığımızda sorumluluk
değil, nerede ise sorumsuzluk yanşı içinde olduğumu-
zu gözleyebiliyoaız.
Siyasetçiler çirkin oyunlanna her gün bir yeni boyut
katma yanşından vazgeçmediler. Hükümet kurma ça-
balan, bataklıkta kurtulmak üzere çırpınıp, daha çok ba-
tan insanınkine benzedi.
Seçimden sonra hükümet kurmada en fazla istekli gö-
rünen, ancak seçim sonrası politik tavnna güvenileme-
yen Erbakan bile, iş ciddiye binince geriye çark etti.
"Erbakan-Yılmaz uzlaşması en büyük olasılık" denile-
bilecek noktada, ANAP'ı korkutmak, uzlaşmadan ka-
çırmak üzere, olmayacak şeyleri, örneğin "Islam riya-
li"ni gündeme getirdi.
Çiller-Yılmaz, ANAP-DYP kapışması, bir yandan da
uzlaşmaya zorlanmalan, artık ne yaptıklan, ne yapacak-
ları, ne dediklerini kimsenin merak etmediğı kadar ka-
bak tadı verdi.
Rahatlamak, panik olmamak üzere, hükümet boşluk-
lannda da çartclann döndüğü bir ülke konumuna geldi-
ğimizin örneklerini görmeye çalışıyoruz. Yine de bu an-
lamda Polyannacılığı oynamak yetmiyor. Sanki bırtakım
eller çarkların dönüşünü tıkamak üzere, özellikle bir
şeyler yapıyor.
İktidar boşluğunda, ekonomide büyüyen kriz, alınma-
sı gerekli önlemlerin alınamaması, sorumsuzluğun ka-
zandıracağı yeni boyutlar.. harçlar için gösteri yapan genç-
lerin arasından dükkân camlanna atılan taşlar, polisin
yeni yargısız infaz uygulamaları, Sıvas'ta, Istanbul va-
roşlannda Alevi vatandaşlarla devlet güçlerini karşı kar-
şjya getiren son gelişmeler, bürokrasinın kilit noktala-
nnda kimi atamalar, vurgun kokusu gelen kimi ekono-
mik karartar, özelleştirme uygulamaları...
Artık başkalannm da bizi kurtarmasını beklemediği-
mize göre siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendi-
kalar, kamuoyu, toplum olarak nasıl oluyor da sonuç-
ta kendi yaşamımızı belirieyen olup bitene bu kadar se-
yirci kalabiliyoruz?
TEDAŞ, kaçak
elektriğîıı peşinde
ÖZCANGÜNEŞ
ŞAiVLIURFA - TEDAŞ
Şanlıurfa Müdürlüğü, kent-
te yaygm olan kaçak elekt-
rik kullanımını önleyebil-
mek için denetimlerini sık-
laştırarak bir dizi operasyon
baslattı.
Kent merkezinde yaz
mevsimine göre yüzde
73.14 fazla elektrik tüketil-
diğini. bu tüketimin yüzde
80' inin kaçak olduğunu be-
linen TEDAŞ Müessese
Müdürü Mehmet Kara-
man, 1995'te yüzde 42 ka-
yıp verildiğini kaydederek
"Ydda350milyon kOovatsa-
atkajipvar.Buda 1-5-2 tril-
yon Ûra demektir" dedi.
Türkiye'nin hiçbir yerin-
de bu denli kaçak elektrik
kullanımının yaşanmadıgı-
nı, kaçağı önlemek amacıy-
la bir dizi operasyon başlat-
tıklannı ve gece denetimle-
rini de sıklaştırdıklannı bil-
diren Karaman şunlan
söyledi: "Günde >aklasık
90 abonenin saatini denctii-
yoruz. Bunlann ortalama
35'i kaçak elektrik kullanı-
yor. Ük defa kaçak elektrik
kullandığını tespit ettikleri-
mize para cezası uyguluyo-
ruz.Tekrarianması halinde
adli makamlara basyunıyo-
ruz" diye konuştu.
Kaçak elektrik kullanımı
nedeniyie kentte büyük öl-
çüde eneıji sorunu yaşandı-
ğuıa dikkat çeken TEDAŞ
Müdürü Mehmet Karaman,
bu konuda yurttaşlardan
yardım istedi.
Karaman, Kaçak elektrik
kullanımı ve elektnk ısıtı-
cılannın şebekeyi zorladı-
ğını söyledi.
MEIS CAFE & BAR
Bu Salı ve Her Salı Saat: 22.30da
QÜNUÜQÜ
Mls Sok. No. 20 BEYOĞLU Rez: 244 22 70 293 99 73