25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet fmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörü. Hikmet Çetinkaya • Yazıişlerı Müdürleri: S l Di T Haberler Ergun Balcı 0 Istıhbarat Cengiz Ekonomı. Bülent Kızanlık Çetinkaya • Yazıişlerı Müdürleri: 1^=,,.",,;,. Yücelm.n fc Makaleler fbrahim Yıldız (Sonjmlu), Dinç Tayanç Karâörfn MakaJeler. • Haber Merkezı Müdürii: Hakan Kara 9 Görsel Yönetmen: Fikret Eser ı5 r ıld Kultür Handan Şenköken 0 Ş,Por Sami Düzeltmo: Abdullah Yazıcı • Fotoeraf Erdogan Köseoğhı • Bilgi-Belge: Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç Yaym Kurulu. İiıan Sdçuk(Bsjkant. Orhan Erinç, Oktav Kurtböke. Hikroel Çetinkaya, Şûkruı Soner. Ergun Balcı. Dinç Tayanç, tbrahim Yıldız. Orhan Bumlı, Mıutafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı. Mustafa Balbay 0 Haber Mudürü Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kat.4. Bakanlıklar- Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • Izmır Temsılcısı. Serdar Kıak, H. Zıya BK 1352 S 2 3 Tel 4411220, Faks; 4419117»Adana Temalcısı: Çetin Yiğenoğhı, InönüCd. 119S.No.l Kafcl, Tel. 3522550. Faks. 3522570 Müessese Vlûduriı ErolErkut* MEDVAC:«Yönetım MEDYA G : • ICoordüiaıcJr Ahmet Korulsan • Kurulu Başkanı-Genel Yönetım ıCurulu Muhasebe BülentVener#ldare MûdürGfilbinErduran Başkanı - Uenel HüseyinGürer#Ljletme Önder • Koordmator Reha Müdür Üjtfin Çeiik"• Bılgı-tşlem: Nail Inal • l?»tman • Genel Mudür Akmeo •Murabhas Bılgısavar Sıslem: Mûrüvel Çiler Yardımcısı MineAkdağ uye Bora Ginenç YayımUyan vc Basan: Yenı Gûn Haber Ajansı. Basın %e Yaymcılık A Ş TûrkocağıCad 39 4! Cagalogiu J4334 Isl PK 246 Istanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 11ŞUBAT1996 Imsak: 5.32 Güneş: 6.58 Öğle: 12.25 lkindi: 15.12 Aksam 17.39 Yatsı: 18.59 MEDYACTel 514 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61, faks 5118466 taıternefte erkek egemenliği • NEVV YORK(UBA)- Dünya genelinde bulunan 40 milyon Internet kullanıcısının yüzde 88'inin erkek olduğu belirtildi. ABD'de bir bilgisayar kuruluşu tarafından yapılan araştımıa sonuçlanna göre dünyanın bilgi ağı Internet'in 40 milyon kullanıcısının olduğu, bu sayının 2002 yılında 200 milyonun üzerine çıkacağı bildirilerek Interaet kullanıcılannın yalnızca yüzde 12'sini kadınlann oluşturduğu vurgulandı. Deniz taşrtJarı fuarı • fstanbul Haber Servisi - Yat, tekne, bot ve motor gibi deniz araçlan üretimi yapan yerli ve yabancı 210 fırmanm katıldığı, 15. Uluslararası Boat Show Fuan, Istanbul Dünya Ticaret Merkezi'nde açıldı. Fuann açılışına katılan eski Devlet Bakanı ve Istanbul Milletvekili Yıldınm Aktuna, deniz araçlan sektöründeki gelişmeleri olumlu bulduğunu söyleyerek, "Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığı kuruldu, ancak teşkilat kanunu henüz çıkmadı. Bu bakanlığın icraat açısından da etkin bir hale getirilmesi gerekir" dedi. Demokrasi için karikatür • tstanbul Haber Servisi - Gazetemiz karikatüristlerinden Musa Kart ile Leman dergisinin yayımladığı karikatür çalışmalannın orijinallerinden oJuşan "Demokrasi tçin Karikatür Sergisi", Karikatûrcüler Derneğı Galerisi'nde açıldı. Sergide. derneğin bu yılki "Demokrasi tçin K.ankatûr" ödülüne layık görülen Musa Kart ile Leman dergisinin 43 çalışması yer alıyor. Sergi, 29 şubata kadar açık kalacak tan'dan iftar • Istanbul Haber Servisi - lran Başkonsolosluğu, Iran Islam Devrimi'nin 17. yıldönümü nedeniyle bir iftar yemeği düzenledi. Davetlilerin haremlik- selamlık oturduğu iftar yemeğinde bir konuşma yapan Iran Başkonsolosu Muhammed Rıza Raşit, Iran tslam Devrimi'nin Iranlılara iyi bir yasam sunduğunu söyledi. Iran Islam Cumhuriyeti'nin şu anda yeniden bir yapılanma dönemi geçirdiğini belirten Raşit, sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda yeni atılımlann gerçekleştiri leceğini savundu. Bulgaristan'a tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bulgaristan Tûrkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Ibrahim Efendioglu, Bulgar milliyetçi gruplann Bulgaristan'da yaşayan Türklere karşı çeşitli provokasyon içinde olduklannı belirterek, "Bulgaristan hükümeti, aşın milliyetçi gruplann taşkınlıklannı kontrol altına almalıdır" dedi. Meclis'te çok çocuğa ppim • ANKARA (ANKA)- Çok çocuklu milletvekilleri lojman sahibi olmada öncelik kazanıyor. Meclis lojmanlannm dagıtımında koruma öncelikli olanlar, bayan milletvekilleri ve 4'ten fazla çocuğu olan 20 milletvekili kura dışı bırakıldı. Seçilemeyen milletvekillerinin şimdiye kadar boşalttığı lojmanlardan 10'u koruma öncelikli milletvekillerine, 7'si bayan milletvekillerine, 20'si de çok çocuklu milletvekillerine tahsis edildi. Yeniden seçilen 168 milletvekili de kura dışı kalarak lojmanda oturmayı sürdürecek. M O P A Cemil Ipekçi tstanbul dışında oldugundan yazılanna bir süre ara vermiştir. Eski eser ticareti ve müzayedelerde yasalann hiçe sayılması, kaçakçılığı özendiriyor 'Belgesiz• Uzmanlar, eski eser koleksiyonculuğunun, yasalardaki boşluklar nedeniyle kaçak kazılan ve tarihi eser kaçakçılığım teşvik eder hale geldiğini belirterek Eski Eserlerin Belgelenmesi Yönetmeliği'nin zaman geçirilmeden yürürlüğe girmesini istediler. satdmasnı' ASUMAN ABACIOĞLU İZMIR - Eski eser koleksiyon- culuğu, yasalardaki boşluklar ne- deniyle kaçak kazılan ve eski eser kaçakçılığım teşvik ediyor. Arke- oloji ve Arkeologlar Derneği ile Anadolu Sanat Tarihçileri Derne- ği yöneticileri, koleksiyonculuk, eskı eser ticareti ve müzayedeler- deki uygulamalann var olan yasa ve yönetmeliklen hıçe sayarduru- ma geldiğini, bazı müzayedelerde arkeolojik eserlenn de satışa sunul- duğunu bildirdiler. Eski eser koleksiyonculuğu. 1984'te yürürlüğe giren bir yönet- melik çerçevesinde gerçekleştiri- liyor. Eski eserlerin alım satımı da yine aynı yıl çıkanlan 'Taşınır Kül- tür Varuğı Ticareti' ile ilgili bir yönetmeliğe dayandmlıyor. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklan- nı Koruma Kanunu'nun 27 ve 30. maddeleri çerçevesinde yürütülen müzayedelerin ise bir yönetmeli- ği bulunmuyor. Kültür Bakanlı- ğı'nın bu konuda ortaya çıkan so- runlara ılişkin açıklaması şöyle: "2863 sayılı kanunun 25. mad- desine göre devlet müzelerinealın- masına gerek görülmeyen eseıier bir belge ite sahibine iadeedflmek- tedir. Bu belgeli eserlerin ticaret alım satımı 27. madde doğrultu- sunda yapılabilmektedir. Ancak belgelendirme sistemi tam oturtu- lamadığından piyasada belgesiz eserierbulunabitaııektedir. Bu prob- lemin çözümü için yeniden düzen- lenen koteksiyonculuk yönetmeü- ği De belgelendirme sistemine iş- lerlik getirilmişti. Fakat söz konu- su yönetmelik henüz Resmi Gaze- te'de yayımlanmamıştır.'" Bdgesoranyok Müzayedelerde sanlacak eserle- rin, sahibi tarafından önce müze- cilerin denetiminden geçirilmesi gerekiyor. Ancak bu alandaki uy- gulamalar, zaten yetersiz olan ya- sa ve yönetmeliklen bile ihlal eder duruma gelirken, diğer yandan bu eserlerin 'nereden gekliğine' iliş- kin belge aranmaması, kaçak ka- zılann yoğunlaşmasma yol açıyor. Arkeoloji ve Arkeologlar Der- neği yöneticileri, "Kaynağı beür- siz pek çok arkeolojik eser, medya sayesinde kamuoyunun da yakıîı- dan tanıdtğı bazı ünlü koleksiyon- culann evlerini suslemektedir. Ko- leksiyonculuk, eski eser ticareti ve müzayedeierdeki güncel uygula- malar, var olan yasa ve yönetme- ükleri hiçe sayar halegeimiştir" di- yorlar. Koleksiyonculuğa karşı olma- dıklannın altmı çizen Arkeologlar Demeği Başkanı Doç. Dr. Ahmet Tırpan, amaçlannın eski eser ka- çakçılığım ve kaçak kazılan önle- mekolduğunusöylüyor. Eski Eser- lerin Belgelenmesi Yönetmeli- ği'nin hazır olmasına karşın en- gellendiğini vurgulayan Doç. Dr. Tırpan, u Şu anda eski eser alım saturu Kültür BakanhğTnın bilgi- si dışında gerçekleşmektedir. Eski eserlerin nereden gekliği belli de- ğüdir" dedi. Anadolu Sanat Tarihçileri Der- neği Başkanı Fahriye Bayram da ülkemizdeki eski eser yağmacılı- ğında eğitimsizliğin yanı sıra ko- rumacılığı resmi olarak yüklen- miş bulunan Kültür Bakanlığı 'nın da tutumunun etkiii olduğunu be- lirterek "Lüks müzayede salonla- nnda etnograflk eserlerin, Bizans ve daha çokda Selçuklu ve Osman- h dönemi eserlerinin haraç-mezat saühnasına seyirci kalmıştır" de- di. Bayram, GB'yegirildiği şugün- lerde arkeolojik ve tarihi eserlerin bu şekilde serbest dolaşımına ve müzayedelerde satışına izin veren çelişkili ve yetersız mevzuatla söz konusu eserlerin yurtdışma çıkışının nasıl engelleneceğinin de önemli bir sorun olarak gündeme geldiğini sözlerine ektedi. Takılar doğayla bezendi... Ayşe Ünaydın: Takı bir sanattır. îşlevi, takana olduğu kadar bakana da zevk vermesidir SERPtLGÜNDÜZ Dans eden yapraklar...Ama sonbahar yaprak- lan değil bunlar... Hüzün yok! Sadece ilkyaz ve yaz. Ayşe Ünaydın 'Yapraklann Dansı' adını ver- diği 96 koleksiyonunda doğadan aldığı esinleri takılanna yansıtıyor. Takılann herbiri sanki bi- rer "mini-neykeL'' Nişantaşı 'ndaki takı galerisinde 5 şubatta açı- lan setgjsinde ko- nuşuyoruz Ünay- 1980 vThnda DGSA'ya bağb Uygulamah Endüstri Sanadan Yüksek Okuhı'ndan mezun oian Ünaydm,çahşınalarııuNew York'tasürdürüyor. (KAAN SAĞANAK) dın'la... "Takı dekoratif bir sanatbr. Bence en büyiik işlevi takana olduğu kadar bakana da zevk vermesklirT 'dı- yor. Ayşe'nın yaprak takılanna bakar- ken Isadora Duncan gibi, Pavktva gi- bi zarif, güvercin elli ve ayaklı bale- rinleri ya da Baryshnikov ve Nureyev gibi baş döndüren bir hızla sahneyi bir baştan bir başa uçarak geçen; balerin- leri sevecenlikle sarmalayan baletleri gözlerinizin önüne getirmekten ken- dinizi alamıyorsunuz. "hkbaharda otgunkşan. rüzgârda in- celikk' titreşen, firtınada birbirterine hoyratça çarpıp aynlarak bir balenin nnalini andıran görkemle dans eden yapraklar bunlar" dıyor Ünaydın. Pekı takılann yapım aşamalannı ne- ler oluşturuyor? "Önceelbette hayal gücü, çizim, not- lar, kâgırJa, kartonla deneme, mumla ana modei çıkarma, döküm, tcsviye, kaynak ve cUa. Aynca takılann bede- ne uygunhığunun saptanması da gere- kiyor.'' Takılann esin kaynaklannın malze- meleri kadar sonsuz olduğuna inanı- yor Ünaydın. Yani, birheykel detayın- dan tutun da yere düşmüş sonbahar yaprağına, fısİuyeden çıkan su dam- lalanndan, doruktaki karlara kadar her şey bir takının doğuş nedeni olabili- yor. Bu yüzden konulannı her yıl de- ğiştiriyor Ünaydın. Geçen yıl takıla- nnı 'kuşlar'oluşturmuş. Daha ön- ceki yıl ise FridaKahlo'nun mücevher- lerinden yola çıkmış. Hani şu acı- nın ve hastalığın egemen olduğu bir yaşam süren kadın ve res- sam Kahlo. Korkunç fıziksel acılarla, yaratıcı gücü ara- sında parçalanmış 47 yıllık kısa bir ömür süren Kah- lo'dan çok etkilenmiş Ayşe Ünaydın. Takılannın ana malze- mesini gümüş, bronz ve altın oluşturuyor Ay- şe'nin. "Mücevher yapmıyor, yapnk- lanna duygula- ruıı katıyor." Takının başlangı- cının Adem ve Havva'nın asma yap- rağına da- yandınla- Ünaydın'ın 'Yapraklann Dansı' adını verdiği koleksiyo- nunda yer alan takılar küçük bir heykelcik güzeluğinde. bileceğini söyleyen sanatçı "Asma yaprağı ge- reksinim sonucu ortaya çıkmış olsa da, dekora- tif bir görünüm sergilediğini yadsıyamayız. llke) kabilelerde süslenme, vücut boyamayla kendini gösteriyor. Sonradan bunun yerini hayvan dişle- ri, tüy gibi av ürünleri, tas, ağaç ve deniz kabuk- lan gibi maizemeterden \apılmıştakılar ahyor rı cü- yor. 1980 yılında DGSA'ya bağh Uygulamah En- düstri Sanatlan Yüksek Okulu'ndan mezun olan Ünaydın, 1978 yılından başlayarak sürdürdüğü Urart Galerisi'ndekı takı dizayncılığını bırakıp 1980 yılında New York'a gidiyor. Orada metal işçiliğı de öğrenen Ünaydın o yıldan beri çalış- malannı New York'ta sürdürüyor. 1981 yılın- dan başlayarakMew York ve VVashington'da ser- giler açıyor. Takılan ünlü Knıger Galerisi'nde satışa sunuluyor. Türkiye'de ilk kez 1988 yıjında Istanbul ve An- kara Artisan'da sergi açan Ünaydın, 1989 yılın- da kendi galerisini kuruyor. Ortaköy'deki bu ga- leride takı kurslan açarak 20'den fazla kişiye ta- kı teknikleri öğretiyor. Ünaydın'ın takılan New York'ta Eileen Fisher Stores, Felissimo ve Ob- ject&Images mağazalannda sergilenip satılıyor. ^ - . " SEYAHATNAME YAVUZGÖR Bizler ve Amerika... T ürk-Amerikan ılışkılerını baştan so- na, saptırmalar ve yanlış değerlen- dirmelerden anndınlmış, duygusal- lık ve çıkarcılıktan sıynlmış, gerçeklen yansıtmaya özen gösteren bir çalışma ile Türk kamuoyuna anlatmak görevini, tarih ve politika alanında uzmanlaşmış kişilere bırakarak, şimdi, yazı hacminin müsaadesi oranında kısa bir özetle ye- tinmek zorunluluğu var... ilk Osmanlı temsilcisi Emin Bey, 1850'de Vaşington'a grtmtştir. Yırminci yüzyılın başlannda Osmanlı-ABD ılışki- leri çerçevesi içinde, il- ginç bir olay, 1914 yılın- da ortaya çıkıyor Osmanlı sefiri, Baş- kan Woodrow Wilson tarafından, Beyaz Sa- ray'a çağnlıyor... VVilson, kendilerine ulaşan ha- berlerden rahatsız ol- duklannı, Türkiye'de, Hı- ristiyanlara ve özellikle Enmenilere ağır baskılar yapıldjğını söyleyerek, Bâibı Âli'nin uyanlması- nı ıstiyor. Sefir Ahmet Rüstem Bey Osmanlı devletinin, din veya ırk acısından hiçbir zaman tebaası arasında ayınm yapmadığını, bu konuda alnının açık olduğunu, buna eleştiri yönelten devtetlerin kendi dosya- lannı incelemelen gere- keceğini ifade ile galiba Amerika'daki zenci so- rununa dair sözler de sarf ediyor. Sefir'in bu tutumu, Btanbul'dakı hü- kümete şıkâyet ediliyor. Bâbı-ÂIİ, sefırini destek- liyor. Sonuç olarak, A. Rüstem Bey Vaşing- ton'dan aynlıyor. İlk "Cumhuriyet Büyûkelçisi" Ahmet Murrtar Bey'in 1927 yılında ABD'ye gel- mesine değin, yanı 13 yıl (1914-1927), Vaşington'da Türk diplomatik temsilci- liği, maslarıatgüzar seviyesinde yürütü- lüyor. Bınnci Dünya Savaşı sırasında ve daha sonralan, Türk menfaatlerine, Is- panyol büyükelçiliği bakıyor. 1950'li yıllara kadar geçen süre içeri- sinde, düzenlenen ilişkilerin süreci için- de, kuşkusuz en önemlisı, büyükelçi Münir Ertegün'ün, kordiplomatik duaye- ni olarak uzun yıllar (1934-1944) süren görevi sırasında rahmetli olması, ve Ame- rikan hükümetinın, sade Ertegün'ün ki- şiliği için değil, Türkiye'ye olan ilgisıni de göstermek amacı ile rahmetli Ertegün'ün cenazesini Missouri zırhlısı ile Türkiye'ye i getırmesı ızlıyor... II. Dünya Savaşı sonunda ve onu iz- leyen ilk yıllarda, Sovyetler'in malûm ta- leplen ile gerginleşen Türk-Sovyet iliş- kileri sürecinın başlannda, ABD'nin, bu sorunla olan ilgısi taraf tutmayan bir gö- rünüm verıyor... • Boğazlar hakkındaki Sovyet taleple- rini, ingilizler kadar "ciddiye almayan" Amerika'nın, bu tutumlannı, daha son- ra yavaş da olsa değıştirdikleri görülü- yor. Sovyetler'in Kuzey Iran'a gınşleri, Yu- nanistan'da yürütülen gerilla savaşı vb. gelişmeler karşısında, Beyaz Saray'a geçmiş olan Başkan Truman yö- netimi, bir "Soğuk Sa- vaş"ın ufukta beliımeye başladığını görerek Marshal Planı, Türkiye ve Yunanistan'a yardım gibi "önlemler" almaya karar veriyor. 1950 yılın- da Türkiye'de yapılan seçimler, Türkiye'de tek parti devrinin kapanma- sı ve çok partilı sürecin başlaması, Amerikan ka- muoyunu ve Kongre'yı, Türkiye'ye daha ılımlı ba- kılması platformunage- tınyor. Nihayet, Kore Sa- vaşı gelip çatıyor ve bu noktada Türk-Amerikan ıhşkilen, yepyenı bırdö- neme giriyor. O zamana değin, Türkiye'nin han- gi krtada bulunduğu ko- nusunda berrak bir fik- ri olmayan Amerikan ka- muoyu, kendi askerleri ile biriikte çarpışan bu kahraman askerterin ne- reden gelip nereye grt- tiğini araştırmaya başlı- yor. 1952 yılında, Was- hington'da göreve başladığım zaman Kore'de savaş devam ediyordu. Bu sü- reç içerisinde ve daha sonralan Ameri- ka'daki "/î/toar"ımız, bugünkü medya deyimi ile "Top-Grade" idi. Bu "itibar"\, Kore'de şehrt olan askerlerimizin dök- tüğü kanla sağlamışızdır. Bu "rating" daha sonralan, 6-7 Eylül 1955 olaylan ile epey zedelenmiş; iler- leyen yıllarda da Kıbns olaylan ve "Am- bargo", "Johnson Mektubu" safhala- nndan geçmiş, "Midnight Expres", Er- menı propagandası, Yunan lobisi vb. ters gelişmelerden geçen dalgalanma- larla, bugünkü güncel cîuruma gelınmiş- tir. Yarın: washlngton D.C. SAK ÜSTÜNDE MÜJDATGEZEN Tales T ales, kendi boyunun 1.70 m. olduğunu biliyordu. Elinde sadece kendi boyu uzunluğunda birsopa vardı. Bir öğleden sonra Mikerinos Piramidi'nin yanına geldi, tam hizasında durdu ve kendi gölgesi 1.70 m. olduğunda piramidin gölgesini ölçtü. Bu, ilk kez onun aklına gelmişti. Bir hentbol takımının pivotu, ne marka raket kullanmalı? Yanlış soruya doğaı yanıt bulamazsınız. Bukalemun çok değişik bir hayvan. Kendini korumak içinrenktenrenge giriyor. Yukandaki üç ayn bölümün sanki birbirleriyle bir ilgisi yokmuş gibi gelebilir ilk bakışta. Oysa var. 12 Eylül faşizmi ile direkt ilgili bu tümceler. Kenan Evren, hiçbir zaman piramidin boyunu merak etmedi. Hep yanlış' yunluş sorular sorup durdu. "Asmayalım da besleyelim mi?" gibi. Ve günümüzde de kendini korumayı biliyor. Ama o hiçbir zaman Tales gibi anılmayacak, unutulup gidecek. Nefena... Y ıllar sonra Cumhuriyet'te yazarken unutulmuş gitmiş biri için, Kenan Evren için bir yazı yazmak istemezdim. Ama insanın yaşamında yaralar açan olaylar vardır. Bu olaylardan birinin kahramanı adı geçen kişi ise onu da hasretle anmak fena olmaz... "Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı", saçma şeyleri vurgulamak amacıyla söylenmiş, gene bizatihi saçma bir tümcedir. "Sak üstünde damdağan, kaz beline vurmayı" ise bu saçmalığı ikiye katlayan bir durum. Saçmalıklara dokunmak istiyorum pazar günleri. Arada bir akla yakın bir iki olay anlatırsam hoş görürsünüz. MEDYAtik Ekran gafiarı 'Pazarlık ve duvarlık sözler: Kendinle laubali olma. * Zam gelecek yerden kaz esirgenmez. Geçen hafta eski bir Türk filmi oynuyordu: Filminjönü genç kıza, "Seni öMürürüm" deyince kız, u Eğer böyie bir şey yaparsan intihar ederim" dedi. Büyük kutulann içine girip küçük kutuların içindeki aptallıklan izliyoruz. T ürk sanat müziğinde 'Yeni Zeki Müren' veya 'Bülent Ersoy' diye bir genç çıkardılar. Sıfır numara pencere camı gözlük ve Zeki Müren'in ilk çıktığı yılları anımsatan saç modeli ile fızik olarak Zeki Müren'e, ses olarak da Bülent Ersoy'a benzetilmek istenmiş. Gazetelerin ciddi sanat köşelerinde bile bu genç destekleniyor. Ben de rastlantı sonucu müziğin içinde doğup büyümüş biri olarak "Bu balonun aslı nedir?" diye bir araştırayım dedim. Çocuğa bu imajı bızim Perran Kutman'ın kocası Koral Sarrtaş bulmuş. Genç aslında uzun süredir bir çıkış yolu arar dururmuş, ama bir türlü değişik bir imaj yakalayamamış. Sonunda basından da bazı kişiler arkasına geçince, genç, bir anda şöhret oluvermış. Bu medya denen şey gerçekten etkiii mi txı işlerde? Kırk yıldır içindeyin, bir türlü aklım ermiyor. Tabak çanak, göğüs bacak derken, şimdi de imajlı sanatçı dağıtımı başladı. Haydi hayırlı işler. Bana sorarsanız... Bana sormayın, ben bir şey bilmiyorum... Ama bana yazabilirsiniz. ZiveriDey Durağı, No: 48, Kadıköy/lstanbul. Acayip şiirlerden: Herkes şiir yazar Al-sana saatte üçyüz şiir vereyim Hüner, şiiri kötü yazabilmekte Yoksa ben Baudelairç miyim? Bugünün anlamlı lafi: Okuyun: Brando. Izleyin: Gürültülü Patırtılı Bir Hikâye, Istanbul Büypkşehir Tiyatroları. Sevin: Aziz Nesin Ayıya orkide vermişler, yemiş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle