Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1996 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Pencerenin içi ve dışı
Rusya pencerenin dışında. Ben trenin
içinde. Daracık koridorda votka kokulu bir
gûrültü. Yan bölmeden henüz koridora
çıkma aşamasına gelmemiş iki kadının
kışkırtıcı kahkahalan. Karşımda boş bir
yatak. Düşlenecek bir yol arkadaşından
mahrum kaldığıma üzülmekten çok, huzur
kaçıracak bir komşudan özgür olduğuma
sevinmekle meşgulüm. Sadece cebimdeki
pek de fazla sayılmayacak parayı bir yere
gizlemem gerektiğinin tasasındayım;
çanta içine mi koysam, kitap arasına mı,
donuma mı, çorabıma mı?.. Pencerenin
dışından akan ülkenin biriktirdiği kara
bakıyorum önce; şehirdeki gibi eğreti
durmuyor, üstelik gerçekten beyaz. Sonra
donmuş nehirierin bir yanında
gizlendiğini umduğum su birikintilen
anyorum. Mevsime göre yaprak dökmüş
ağaçlardan çok, zamana meydan okuyan
çamlann heybetinden keyifleniyorum.
Büyük şehirlerde varlıklannı çoktandir
unuttuğum inekleri ve tavuklan
gördüğümde, nedenini tam bilmediğim bir
sıcaklık sanyor beni. Trenin içi de
haddinden fazla sıcak. Pencereler hem
kilitlenmiş hem de iizerlerine "Açmak
yasakür" yazılmış. Neden insanlan suça
tahrik ederler hep? Yandan yükselen kadın
kahkahalan da cabası. Galiba pek genç
değiller. Erkeklere meydan okumayı ve
onlann zayıflıklanndan yararlanmayı iyi
bilen kahkahalarbunlar... Pencerenin
dışındaki ahşap evler. tûm yakınlığına
karşın içine girilmesi olanaksız narin bir
tabloya benziyor. Bazılannın güzellikleri
donuk; belli ki yazlan "daça" olarak ilgi
görüyorlar.
Bazılannın tepelennden yoksul dumanlar
tütüyor; demek ki içlerinde acılar. umutlar,
özlemler yaşıyor. tşte paltosunun ve
şapkasının içinde tümüyle kaybolmuş bir
çocuk fırladı evden. Bakışlanmı peşine
takıp koşarak beni başka insanlarla
tanıştırmak ıster gibi. Sonra uzun bir kar
şeridi dolduruyor penceremi. Ve ardından
yeni bir köyün gizemli görüntüsü...
Pencerenin dışındaki insanlar. benim
başımdan geçenlerden, düşündüklerimden
ve hissettiklerimden habersiz olmalanna
karşın, sanki her şey yolundaymış gibi
yaşıyorlar; ne garip! Acaba onlar mı daha
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
mutlu, ben mı'.' Köpeğıne talım yaptıran
şu 35-40 yaşlanndaki köylü de benim gibi
20 yıl siyasetle ilgilendi mi? Şiir yazar,
günce tutar mı acaba? En son ne zaman
kitap okudu? Benim telaffuz ettiğim bazı
felsefi kavramlan o hiç kullanmamış
olabilir; ama belki daha saglam bir yaşam
felsefesi vardır. Bana karşı üstünlüğü, illa
ki inek sağmasını bilmesinde değil, başka
alışkanlıklannda ve duygulannda yatar
belki de... Pencerenin dışındaki yaşlı
insanlann bilgeliğinde, televizyonsuz.
telefonsuz ve sıcak susuz geçen yıllar çok
mu büyük eksikleryarattı? Bunlarsız,
aşklan daha mı tekdüze yaşadılar? Yoksa
kent kültürünün önümüze yığdığı
bılgılerle, onlann cinselliklerine, sanatına
tepeden bakma hakkına mı kavuştuk?
Sahi, köyde ihanetlcr daha mı azdır
acaba? Yoksa insan ruhunun
fahışeliklerinin çeşitleri, kentlerde daha
mı büyük "zengjnlik"rir? Ağaçlann
türlerini iyi bildiklerinden ve zehirsiz
mantarlan bir bakışta seçtikîerinden
kuşkum yok. Ama ya insanlan, insanlan
kim daha iyi tanıyor?..
Pencerenin dışındaki köylerin "siyah-
beyaz" ve uysal görüntülerini, araya
kanşan yüksek binalı, sıkıcı kentler
bölüyor. Benim yumuşak kulaçlarla
ilerleyen duygulanmı bölen de ölçüsüz
açılmış tren radyosundan taşan hoyrat
şarkilar ve koridoıdan kapımı zorlayan
"renkü" ve heyecanlı nabız atışlan.
Benden tuz isteyen kadının yaşı ve bakışı.
az önceki kahkaha izleriyle uyuşuyor.
Çıkışta da kapımı kasıtlı olarak aralık
bırakıyor. Gözlerim hâlâ pencerenin
dışında; ama kulaklanm artık koridora
tutsaklığa sırnaşıyor.
Bir kez daha not defterime dönerek, sakır.
köylerin ve çılgın isteklerin arasında
kalem oynatmaya çahşıyorum.
Hiç mi 'uyanık'
yok bu ülkede?
Öğleden sonra otomobile doluştuk. Uğur
Mumcu için Essen ve Köln'de düzenlenen
törenlere katılacaktık. Yolda. suıkastm
aydınlatılamamasında Ankara ve Istanbul
Devlet Güvenlik Mahkemeleri arasında
yaşanan eşgüdüm kopukluğunun etken
olduğunu yineleyip durduk. Hava çok
soğuktu ve aracın dış ısı göstergesi eksi
beşi göstenyordu. Isıtma aygıtını sürekli
çalıştınnca kısa sürede ısındık, büzülmeyi
bıraktık. camlardaki buğulanma
dağıldığmdan çevreyi şeşi beş görmekten
kurtulduk. Kar yağışı otoyolu
etkilemiyordu. Sohbet koyulaştı. Yol
kenanndaki tabelada frekansı yazılı olan
radyoyu açtılar. Falanca bölgede kaygan
zemin nedeniyle yedi kilometrelik araç
kuyruğu oluştuğunu öğrendik. Sürücüler
düzgülü hızlannı korumaktaydılar. Dün
akşam Büyük Friedberger Caddesi'ndeki
"Orchidee" adlı Türk lokantasındaydık.
Canh, heyecanlı ve "BeşiktaşlT Refik
Ilderar. gene güler yüzle karşıladı
müştenlerini. Şef Numan Ersüren aynı
ağırbaşlılıkla masalardaki eksikleri saptadı.
Yıllann pıvanisti Reşat Bey parmaklannı
çok katlı orgunun tuşlan üzerinde
dolaştırıyordu. Ritim aygıtından fışkıran
"dım-özz"lara karşın Refik'in köpeğı Beti.
kafasını yere dayayıp uyuklamasını
sürdürdü. llk bakışta Orchidee'de hiçbir
değişiklik yokmuş izlenimi vardı, ama
bann arkasından bir ara saçlan arkadan
bağlanmış bir kadın başı, tarih öncesi
efsane tannlannın bile bilemedıği bir
ölümsüzlük kanıtı gibi dineldi. Sicilyalı bir
Italyandı ve "Angeta" olarak çağnlırdı.
Bunlan söylerken ses tonundakı duruluk,
neredeyse ölmenizi erteleyecek boyuta
ulaşmıştı. Otomobilin içinden, eskimiş kar
birikintilerini ve agaçlan, dün akşamı da
düşünerek izlerken. uzakta kalan yaz
mevsiminin anılan ile canlandı belleğim.
Tann ile insan arasında aracılık yapan
tinsel varlığın adını taşıyan Angela da yeni
bir tomurcuk. yeni bir filiz gibi geldi
oturdu gözlerimin önüne. Güneş batıya,
bulutlann arasına çekildi. Araçlar
yavaşlamaya ve birbirleri arkasından sanki
sürünmeye başladılar. Görüntü nesnelerden
yoksunlaştı. Ağaçlar yapraksız halleriyle,
soyunmuş çirkin erkek bedeni görünümüne
girdi. Gökteki çok az ışık daha da azaldı.
Nedense böyle bir günde kişinin en
FRANKFURT
USTUN
AKMEN
görkemlı ışının kendi yüreğini kemırmek
olduğunu düşündüm.
Toplam iki-üç saatlik bir yolculuk, kımıl
kımıl ilerlemeyle yan yolda üç saati buldu.
Geçtiğimiz ve geçeceğimiz yedi tepeden cn
kaygan zeminli olanına ulaştığımızda kar
tipi haline dönüşmüştü. Dışanda soğuk
"dondurma" sürecinde. Araçlann tekerleri
zeminde kayıyor. Oysa öyle yavaş yol
alınıyor ki, tehlike olanaksız. Yaşama
asılmılması gereken günlerden bir gün
bugün. Hazır doğanın suyu çekilmişken ve
tam da cisimlerin ve zamanın boyunduruğu
altına girilmişken... Üstelik güç de bir gün.
Yol kenanndaki su birikintisi donmuş. Bir
sivrisinek bile yok. Hatta herhangi bir
uçucu böcek bile vızıldamıyor. Çekirgeler
kışlık evlerine çekilmişler. Saat on dokuz
oldu. Frankfurt'un Imparator (Kaiser)
Meydanı'nda 288 metre ile Avrupa'nın en
yükseği olacak Commerzbank binası, şimdi
220'nci metresine ulaşmıştır herhalde.
Orchidee'de Angela "pils" dolduruyordur.
Kaygan zeminde kaymadan ilerliyoruz.
Gözlerim çevrede trafik polisi anyor.
Hiçbir aracın sağdaki güvenlik şeridine
neden "saldırmadığını" merak ediyorum.
Hiç mi "uyanık" yck bu ülkede?
Anlamıyorum. Sunucu, radyoda,
bulunduğumuz noktadan sonra otoyolun
temizlenmiş olduğunu: sürücülerin
kurallara, işaretlere uygun halde diledikleri
hızı yapabileceklerini söylüyor.
Çevremdeki araçlann sürücülerini ve
içindekilen izliyonım. Kimsede evecenlik,
kaygı. tasa ve smirargınlığı yok. Kimileri
kayak yapmaya gidiyor. Araçlannın
tepesinde kayak takımlan ya da
çocuklannın kızaklan. Kimileri günün iş
tedirginlığinden soyutlanmış, gülümseyerek
bakıyor sağına soluna. Kimi hınzır bir tilki
gibi geceyi düşlüyor. Essen'e varmak için
geciktik, Köln'e yaklaşıyoruz. Nedendir
bilmem, durup dururken Frankfurt'u
özlemeye başladım.
ÇOCUK AKIL
SAĞLIĞI
DERNEĞİ
OKULVE
DAVRANIŞ
SORUNLARI
Danışma
Rehabilitasyon
Tedavi
Taksim: Aydede Cad.
No: 30 Kızılay
Dispanseri
Tel: 256 14 62'den
randevu
Romanlarınız ve
ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel.: 554 08 04
Kahırlanma gökyüzünün karanp kaldığına
Inan gelecek günlerin güzel ve aydınlık olduğuna,
Umutsuzluğa düşme sakın
Bakarsin bir yağmur başlar ansızın
Boşaltır bulutlan
Bakarsın hiç belli olmaz
Tomurcugunu patlatır
Kocaman bir çiçek.
Doğar mor dağlann ardından güneş
TEŞEKKÜR
ALttHSAN
YALON'mHastalığında ve toprağa verilişinde
bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlara
teşekkür ederiz.
Eşi GÜNAY YALÇIN, Çocuklan DENİZ YALÇIN
veULAŞYALÇIN
Biraz ayıp olmuyormubeyler?Üç haftadır, her Allah'ın günü
gazetelerde okumaktan, radyo ve
televizyonlarda dinlemekten,
taksi şoförleri ve birahane
müdavimleriyle muhabbetinden
bıkmıştık, malum "Sarah-Musa"
hikâyesinin..
Kafamızdan çıkanp atmak
istiyorduk bu Kahramanmaraşlı
Romeo-Jülyet olayını. "Yeter
artık, dünyanın bin türlü derdi
varken, btrim de basın olarak
oraya buraya ba> rak dikmek gibi
önemli vazifelerimiz varken;
İngütere'nin, Tiirkiye1
nin başka
sorunJan dağ gibi yiğılı dururken
bu konuya fazla taktık" derken,
yine de aklımızın \e gözümüzün
bir ucu ile "acaba sonu ne
olacak?" di>e merak etmekten de
geri durmuyorduk. Sonunda
"küçük" Sarah evine döndü ve
hikâye şimdilik uykuya yatrruş
görünüyor. Derken, ekranlarda ve
sayfalarda boy gösteren iki haber,
yeniden "içimizi gıcıklanverdi."
"Seks turizmine karşı Avam
Kamarası'nda vasa tasarm."
lnsanın aklına hemen, yetişkin
erkeklerin, başka ülkelere
giderek bu ülkelerdeki yetişkin
hayat kadınlan ile para karşılığı
birlikte olmasına karşı yasal
düzenlemeler getirildiği
geliyordu. Hani, tasvip etmesek
de. dünyanın bu en eski
mesleğinin ıcraatına henüz
kimseler kesin bir çözüm
bulamamış olsa da, "ne anlamı
var yani, bunca iş dururken"
demekten kendimizi alamadık.
Oysa kazın ve kızın ayagı hiç de
öyledeğildi. Ingiliz erkekJerin,
hem de koca koca adamlann
Uzakdoğu ülkelerine akın
edişinin ardındakı gerçek çok
acıydı. Oraya hayat kadınlan ile
değil, "kız çocuklan üe" yatmaya
gidiyorlardı. Daha "adlı adınca"
söyleyelim: Tüyü bitmemiş
yetimlerle... 12-13 yaşlanndaki
kızlarla.. Yani, Taylandlı ya da
Singapurlu Sarah'larla...
Yani bu kadan da biraz ayıp
olmuyor muydu? Hani, Essexli
Sarah'vı Maraşlı Musa'dan ve
LONDRA
ZAFER
ARAPKİRLİ
tabii Müslüman bir ülkeden
korumaya çaiışan namus ehli
tngilizler, kendileri uçaklara
doluşup ağızlanndan salyalar
akarak "körpe kızlar" peşine
düşmüşlerdi demek... Üstelik
çoğu kez organize turlarla..
Hedef ülkeler arasında en .
popüler olanı, son istatistiklere
göre yaklaşık 200 bin kız ve
oğlan çocuğun fahişeliğe itildiği
ve 35 sterlin (üçbuçuk milyon
lira) gibi ücretler karşılığı
kendilerini sattıklan Tayland'dı.
Üstelik insan haklan örgütlerinin
ve kadın kunıluşlannın bunca
yıldır ısrarla kampanya
yürütmesine rağmen bu işin önü
alınmıyor, alınmak istenmiyordu.
Oysa başka ülkelerde. örneğin
Avustralya. Fransa ve Amerika
Birleşik Devletleri'nde bu tür
işler yapanlar, ülkelerine geri
döndüklerinde bile polis
tarafından kovuşturmaya
uğrayabiliyor ve
cezalandınlıyorken.
Avam Kamarası, bu konuya,
yıllar sonra yeni yeni el atmaya
yanaşırken kamuoyu genelde
tepkisizdi. Hani, biraz ayıp
oluyordu.. tngiliz basını geçen
hafta içinde bir diğer haberle
çalkalandı: "Cençkızlara
serbestçe satılan dergjler,
cinselliği bilinçsiz biçinıde
körüklüyor"du...
Times gazetesinin bir yazan, "Bu
ülkede" diyordu. "12-13
yaşındaki kız çocuklara, doğum
kontrolü, prezervatif kullanınu,
oral seks gibi konulann
ögretilmesini savunanlar
bulundukça Sarah gibilerinin
Kahramanmaraş'a kaçmalanna
neden kızıvoruz? Keşke diğerleri
de kaçabilseterdi" Gerçekten de,
tartışılan bu dergileri açıp
baktığınızda, (bunu utanılacak
birilerinin yanında yapmayın
sakın). hedef kitleleri için biraz
fazla "erken" bilgiler ve resimler
içerdiğini görürsünüz.
Bir Ingiliz dostumuz da,
"Herhangi bir mağazaya girip de
çocuk iç çamaşııian bölümünden
geçerken, değil minicik kmni7a.,
sevgilinize bile alırken vü/ünüz
kızaracak dizavndaki çamaşııian
birgörün" diyordu.
Sonra da, 18 yaşındaki cahil
Maraşlı Musa'ya âşık olup da,
"Ben burada kalıp Musa ile bir
yastıkta kocamak istivorum"
diyen zavallı Sarah 'ya, sözüm
ona "sahip çılap" koruma
pozlanna giren Ingilizlere
öfkelenmeyın.. Türklerin de,
Ingilizlerin de bu olaydan
çıkaracaklan çok dersler
olduğunu ve önce "toplumsal
a>na>a bakma" alışkanlığını
edinmek gerektiğıni söyleyenler
neyse ki hâlâ yaştyor.
Sosyal Demokratlar
kurultay hazırlığmda
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Mart ayında yapılacak olan
olağandışı kurultay öncesi Sosyal
Demokratlar hani hanl hazırlık
telaşındalar. Partı başkanı ve
Başbakan Ingvar Carbonn daha
geçen yılın güzünde her iki
koltuğu da bırakacağını (ne garip,
gönüllü olarak başbakanlık
koltuğundan aynlabilen
başbakanlar da var!) açıklamıştı.
Simdi kurultaya gidilirken eldeki tek lider adayı, Maliye
Bakaru Göran Persson. Persson, elisıkı mali politikasını diğer
konularda da uygulamakta kararlı. Üzerinde öncelikle
durulacak konulann başında, halkın politikacılara karşı
yitirdiği güven duygusunun zararlannı gidermek. olasıysa
eğer, yepyeni bir güven yaratabitmek var. Çünkü. başbakan
>ardımcısı ve partinin genel sekreteri Mona Sahün'dcn tutun,
çeşitli görevlerde yeralan birçok bölge politikacısının adı, irili
ufaklı skandallara kanşmıştı. kanşmakta. Bundan önceki orta-
sağ koalisyonu sırasında bankalarda patlayan skandallar
medyada geniş yer alıyordu; şimdi ıse hangı politıkacının bağlı
bulunduğu yönetim adına kredi kartıyla özel alışverişlenni
>aptığı. hangilerinin konferans gezisinin uzak ülkelerde içkili
vemeğe dönüştüğü gözler önüne seriliyor. Her ne kadar
Isveçlilerin devlet kasasından kırpmalannın boyutu. bizdeki
ömeklerin yanında çok daha önemsizse de bu ülkede yeterince
tepki yapacak güçte. Göran Persson. tarihınde ılk kez kamuoyu
yoklamasına göre ezeli rakibi muhafazakârlann gensıne düşen
panisinin yitirdiği prestiji onarmak zorunda 94 genel
seçimlerinde bu partiye oylann yüzde 45'inden fazlasını vereıı
lsveç halkının, bir buçuk yıl sonra bu yüzdeyı vuzde 30un
altına kaydırmasının bir nedeni olmalı. "Seçinıler farkbdır"
deyip geçmek. yüzde 15 gibi yüksek bir oram açıldamak için
>eterli değil Sosyal Demokratlann parti yönetim kurulu,
nükleer reaktörlenn devre dışı bırakılması için ılk adımı.
reaktörlerin birini 1998'de kapatarak atacagını açıkladı. Bu
adımı, endüstrinin enerji gcreksinmesinin hiçbir şekilde riske
edilmemesi koşuluyla düzenli olarak diğer reaktörlerin de
kapatılması izleyecek. Rusya ve Ukrayna gibi komşu
ülkelerdeki bakımsız nükleer reaktörlerin yarattığı kaygıyı
derinden duyan lsveç halkının bu açıklamayı sevindırici
bulduğu açık. 1980'de yapılan halkoylaması sonucunu
gözönüne alan parlamento. çalışmakta olan 12 nükleer
reaktörün kademelı olarak 2010 yılına dek kapatılmasını
yasaya bağlamıştı. Göran Persson bu yönde ilk ve önemli
adımın atılacağını açıklayarak olumlu puan almış oldu. Sosyal
Demokratlann kabuk kırma çabasında, düşürülen işsizlü;
sigortası oranının tekrar bir önceki durumtına getirilmesi, yani
yüzde 75'ten yüzde 80'e çıkartıiması de yer alıyor. Bu konuda
son seçimlerden önce verdikleri sözü iktıdara geçince
tutmayan Sosyal Demokratlann bu yeni sözüne ne denli
güvenilebilir, bilinmez. Yine de Dagens Nyheter gazetesinin
politika analizcisi Ake Ekdahl'ın yazısına başlık olarak uygun
gördüğü gibi, "llk raunt Sosyal Demokratiann" demek olası.
Belçikalı olmanın dayanılmaz hafifliği (2)Anneme göre, cadaloz olduklanhı
yazarak Brükselli kadınlara
haksızlık etmişim. Böyle
konularda hep haklı oîduğu için
ben de bu hafta biraz da erkeklere
yüklenmeye karar verdim. Zaten
erkekler, biz kadınlara, onlann
bitmez tükenmez meziyetlerini
anlatabilmek için yeterince
malzeme veriyorlar. Belçika'nın
en büyük havayolu kunıluşu
Sabena'daki grev nedeniyle,
suratsız ve önemli işadamlannın,
kendileri gibi önemli işlerinin
aksadığı bugünlerde.tüm Belçika
kamuoyunu oyalayan olay,
Ispanya'nın, Brüksel
büyükelçisini geri çekmesi oldu.
iki Avrupa Birliği üyesi ülkeyi
karşı karşıya getiren olay,
İspanya'daki Bask bölgesinin
bağımsızlığı için savaşan yasadışı
terörist örgüt ETA'nın militanı
olduğu iddia edilen Jose Luis
Morvna Ramajoadlı tspanyol
v atandaşı ile Racquel Garcia
adındaki kansının önce Belçika
polisi tarafından tutuklanmalan,
ancak daha sonra Ispanya'nın
tutuklulann iadesi için yapiığı
resmi talebe rağmen Belçika
mahkemelerince serbest
bırakılmalan oldu. Kan koca.
1992 yılında bir polis görevlisini
öldüren kişilere yataklık etmekle
suçlanıyorlar. Belçika Adalet
Bakanlığı, ispanya'nın,
tutuklulann iadesi talebine olumlu
yanıt vermesine rağmen davaya
bakan Belçika mahkemesı, ETA
üyesi olmanın suçlu olmakla
eşanlamlı olmadığı sonucuna
vardı. Birinci perde, Ispanya'nın
Belçika ile tüm adli ilişkilerini
BRÜKSEL
SEDEF
KORAY
askıya aldığını açıklamasıyla son
buldu. lkinci perde ise Belçika
mahkemesi, önümüzdeki aylarda
bu konu üzerinde son bir karara
vardığında açılacak. Ispanya'nın
bu tepkisine bir anlam veremeyen
Belçikalılar ile tspanya'nın
Basklılara karşı devlet terorizmi
uyguladığını dile getiren Belçika
gazeteleri kendilerini, sığınmacı
ve mülteci ailelerin 8-12 yaş
arasındaki erkek çocuklannı,
cinsel ilişkide bulunmak ya da
pornografik video fılmleri
çekmek isteyen erkeklere satan bir
ağin ortaya çıkanimasıyla
oyaladılar. Bu ağın tutuklanan
üyeleri arasında yüksek rütbeli bir
subay, kimsesiz çocuklann
bakıldıgı bir evde çaiışan
Antvverpli bir psikiyatrist,
Brugges kentinde bulunan bir
yunus akvan'umunun yardımcı
direktörü ve Yugoslavya'dan gelen
çocuklar üzerine bir projede
çaiışan bir mühendis bulunuyor.
Olay, 34 yaşındaki bir polisin.
Brüksel'in ünlü Grand-Place
yakınındaki garajda park etmiş bir
arabanın içinde üç küçük erkek
çocuğun çıplak fotoğraflannı
çekerken yakalanmasıyla ortaya
çıktı ve tüm Belçika polis
teşkilatının onurunu yerle biretti.
Bu arada geçimini. erkeklerle para
karşılığı seks \aparak kazanan
bazı Brükselli kadınlar ve erkekler
ise mesleklerinin en azından 1000
yıllık geçmişine rağmen
kendilerine koca kentte bir yer
bulamıyorlar. Mahaüi belediyeler
ile uzun zamandır sürdürülen
görüşmeler sonucu kraliyet savcısı
tarafından ortaya atılan bazı özel
bölgelerin oluşturulması önerisi
sert bir muhalefetle karşılaştı. Işin
gerçeği, hiçbir semt belediyesi bu
bölgeyı kendi sınırlan içinde
görmek istemiyor. Polis ise bu tür
bölgelerin yaratılmasının hem bu
kişiler hem de müşterileri için
daha güvenlikli olacağını ve suç
oranını azaltacağını savunuyor.
Şimdilik kadın ve erkek tüm
fahişeler. halen yollarda belediye
yetkiiileri tarafından oradan oraya
sürülüvorlar.
Sevgili Arkadaşımız
Devrimci insan
İMAM
AYGÜN
(1952-1996)
Çok Acılar Çektin
Yanında Olamadık
1969-İTÜ MMF-ELEKTRİK'ten
SINIF ARKADAŞLARIN
Ahmet Uzunkaya, Hüseyin
Gürbüz, Hüseyin Yeşil, Mustafa
Ayduran, Orhan Örücü
ACI KAYBIMIZ
Derneğimizin eski başkanı ve hayat boyu şeref
başkanı, derneğimizin gelişmesinde büyûk katkısı
ve hizrnet payı olan
Profesör Dr.
SAHİR
ERMAN'ın
8 Şubat 1996 Perşembe günü ebediyete intikal
etmiş olduğunu bütün üye ve kardeşlerimize en
derin teessürlerimizle bildiririz. Cenazesi 12
Şubat 1996 Pazartesi günü saat 10.30'da Istanbul
Üniversitesi'ndeki töreni müteakip, Teşvikiye
Camii'nde öğle namazı kılındıktan sonra
Âşiyan'daki kabristanda ebedi istirahatgâhına
tevdi olunacaktır. Tann'dan aziz ve sevgili
başkanımızdan rahmetini esirgememesini niyaz
ederiz.
TÜRKİYE FİKİR \E KÜLTÜR
DERNEĞİ
_ Sahir Hoca'yı kaybettik.
Önünde saygıyla eğiliyoruz.
Baromuz değerli üyelerinden sevgili hocamız
Av. SAHİR ERMAN'ı
kaybetmiş olmanın denn üzüntüsü içindeyiz.
Merhum meslektaşımızın aziz naaşı, 12.2.1996
Pazartesi günü (vann) saat 10.30'da Istanbul
Üniversitesi'nde yapılacak tören ve Teşvikiye
Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra
Zincirlıkuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Hukuk dünyamızda yeri asla unutulmayacak olan
değerli meslektaşımız ve sevgili hocamıza
Tann'dan rahmet, kederli ailesine, yakınlanna,
meslektaşlanna ve dostlarına başsağlığı ve sabır
dilivoruz.
İSTANBUL BAROSL BAŞkANLIĞI