23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1996 PAZAR 14 KULTUR Sanatçı da faşist kimliği taşırsa? EMRE KOYL'NCUOĞLU Tiyatro Ti, Bertolt Brecht'ın 'Adam Adamdır' adlı oyununu 'Bebek Fil' adlı ön oyunla birlikte sahneliyor. Alman- ya'da 1920'lerinendüstnieşmeortamın- da yazılan "Adam Adamdır". bu döne- min sanat ortamında görülen çeşitli et- kileri de ıçenyor. Sahneleme \e oyuncu- luk açısından sürprizlere. deneysel yak- laşımlara açık olan oyun, Brecht'in da- ha sonra yazdığı 'epik tnatronun yetkin örnekleri" olarak bilincn oyunlara da bır geçi^ nıieliği taşıyor. Metnin konuyuele alış biçımi. toplum yaşamına ilişkın ki- mi görüşleri dayatmaktan çok, karmaşık etkilerin bır arada yer aldığı bır ortamı tanımaya, sorgulamaya yönelik Oyunun yönetmenîiğini üstlenen Ma- hirGünsiray, ön oyun 'Bebek Fil' ile, gü- nümüz tiyatrolannın bırçoğunun ıçinde bulunduğu yapmacıklığı. yalan oyuncu- luk dolu vapının parodisini yaptıklannı, 'Adam Adamdır'da ise diirüst bir oyun sergilemeye özen gösterdikJerini söylü- yor. Brecht'i değiştirmeye. onun tiyatro dünyasını çarpıtmaya yönelmedıklerini, tam tersıne onu bulunduğu toplumsal or- tam içinde algılamaya çalıştıklannı vur- guluyor Mahir Günşiray. -Adam Adam mı dır? MAHİR GÜNŞİRAY - Bence değil- dir. "Adam adamdır" mantığının içinde insanı hıçleştiren, onu yok eden, öteki- lerinden farksızlaştıran bir anlayış yatar. Yanı, "Bir kimse, tfiçkimsedir, birinin ona kim olduğunu soytemesi gerekir ve her zaman birinin yerine bir başkası ko- nabilir" düşüncesidir bu. - Oyun için bu düşüncenin sorgulama- sı diyebilir miyiz? GU NŞİRAY- Evet böyle de denebilir. Ama bunu biraz detaylandırmak gerek- li sanınm Özellikle iki dünya savaşı ara- sındaki dönemde Avrupa toplumlannda bireyler, hızlı endüstrileşmenin etkisiy- le, kimlik belirsizlikleri içinde oradan oraya savruldular. Her şeyin değişim de- ğeriyle ölçüldüğü bu ortamda turunacak dal arayan insanlan sunulan kimi "ko- lay kimlikler"in, onlan otoriteryapılann araçlanna dönüştürdüğünü söyleyebili- riz. İçinde bulunduğumuz dönemde, en- düstri-ötesı bir dönüşüm yaşanmakta \e bir toplumsal çözülme söz konusu ol- makta. Birbirbirleriyle gerçek anlamda ilişki kurmayan bireyler. standart düşün- ce ve da\ranış kalıplannda birleşmeye zorlanmakta. Kişi arkasında ne oıduğu- nu anlamadığı hazır imgelerin yansıtıcı- sı konumuna ingirgenmekte, çoğu za- man kendini, tanımlayamadığı kadar bü- yük bır bütünün ne işe yaradığını anla- madığı küçükbirparçasının uygulayıcı- sı olarak bulmakta. İçinde yaşamaya zorlandığı koşullara - ^^•p- ^"^V- •s°m>mm fj^H ma£* \ \ f T^H 1 ]• ı I FOTOGR\KLAR: LE\ E\T ÖGET ^fanat dünyası ve ^ toplum, imajlar ^y dünyası tarafından kuşatılmış durumda. Bu bombardıman her türlü kimliği olanakh kılmakta. Insanlar, yani bizler, oyuncular kimlikten kimliğe sürüklenebilirler. Her 1 •• rolu oynayan ınsan- oyuncunun her amaca alet olabileceği tehlikesi vardır. Kişilikler yok olduğunda, kitle haline gelindiğinde, kimlik kaybına uğrayan, parçalanan insan-oyuncu kendisinin bile farkında olamayacağı bir değişime uğrar. •J~\ ir gün faşist r£ kimlik de farkında J~J olmadan ona sunulduğunda artık onu da kabul edecektir. Her rolü oynama yeteneğine sahip olan kişilerin en çok da sanatçılar olduğu düşünülürse, farkında olmadan faşist kimliğe bürünme tehlikesi en çok da bizler için geçerlidir. sûrekli uyum sağlamaya zorlanan kişi, uyum yeteneğıni öylesine geliştirebilir ki, beklenenden çok daha fazlasını vere- bilen. kendinden uzaklaşarak başka kim- liklere kolaylıkla bürünebilen bir alete, hatta bir canavara dönüşebilir. Bu. en- düstri \ e endüstri-ötesi ortamlarda ortak bir ınsanhk durumu. Işte bizleri, bu pro- jeyi bugün gerçekleştirmeye yönelten, bu ortak paydadır. - Bu düşüncelerin oyuna yansıması ne şekilde oldu? GÜNŞİRAY- Oyunu sahnelerken biz bu durumu ızleyıciye göstermek, öğret- mek tavrından uzak durduk. Oyunun toplumun durumunu yansıtmadığını, bi- zim sorunumuzu sergilediğini düşüne- rek oynamaya çalıştık. Bir sergi gibı se- yircinin ısterse bakıp seçebıldıği. isterse ilgilendiği, hiçbir şeye zorlanmadığı bır oyun sunmak istedik. Ama aynı zaman- da da kendisinin tutumu olmaksızın oyu- nun eksik kalacağının seyirci tarafından hissedilmesinı sağlamaya çalıştık. - "Adam Adamdır" ın başlangıcında, oyunculardan ba/ılan 'seyircı'yi oynu- jorlardı? Bu, bir anlamda biraz önce bahsettiğin 'seyircinin tutumuna' yöne- lik bir özellik mi? Ya da, izleyici 'seyirci- nin seyircisi* konumuna koyup, bir tür 'kendıne uzaktan bakma'sını mı sağh- yor? GÜNŞİRAY- Tabil ki sahnedeki iki izleyici, yani iki "palyaço", toplumun, dolayısıyla izleyıcinin yerini alan iki ki- şi. Oyunun tam başmdan demek istiyo- ruz ki: "Burada gösterdiğimiz her şey daha çok kendimizlc HgHL" Ön oyun bi- tip de "Adam Adamdır"a geçerken di- yoruzki: "Buakşam burada sizesundu- ğumuz şe> gerçek mi>di? Ya da izJediğj- niz iyi bir tiyatro mu? Kötü bir tiyatro rau?" - 'Kötü tiyatro' nedir sizce? GÜNŞİRAY- Bunun yanıtını biz se- Londra'da Cezanne firbnasıZAFERARAPKİRLİ LONDRA- Paris'ten gelen bir firuna, per- şembe gününden itibaren lngiltere başken- tini etkisi altına aldı. Şiddeti: saatte binler- ce kişi . Merkez üssü: Tate Galerisi.. Adr Cezanne Fırtınası.. On dokuzuncu yüzyıl Fransası'nın en çok tartışılan sanatçılann- dan Paul Cezanne'ın eserleri, Londra'nın bu en büyük heyecanla beklenen sergisinin konuğu. Ingilizler, şubat ayının bu karlı ve soğuk günlennde, Thames Nehri kjyısında- kı ünlü galerinın önünde uzun kuyruklar oluştururken, gıriş için ödediklerı 7 sterlin (yaklaşık 700 bin Türk Lirası) buna fazla- sıyla değdiğini biliyorlar. Geçen yıl ilkba- haraylannda, Cezanne'dan "tekveenbüyük ustam" diye söz eden Pabio Picasso'ya ev- sahipliği eden Tate Galerisi. bu yıl da Fran- sız ustanm 150 eseri ile ziyaretçi rekoru kır- maya hazırlanıyor. Günde 2 binden fazla bi- let satışı yapıldığı, sergi daha açılmadan, tam 40 bin biletin kapış kapış gittiği bildi- riliyor. Aralannda Paul Cezanne'ın ünlü eserlerinden "Saint Vıctoire Dağı" ve "YH kanan Kadınlar" isimli tablolannın da bu- lunduğu yapıtlar bugün hayranlıkla izlenirken, bir yandan da sanat tarihçileri, ünlü ressamın, yaşadığı yıllarda nasıl hararetlı tartışmalann odağinda oldu- ğunu anımsatıyorlar. On dokuzuncu yüzyılda çağdaş- lannın bazılan tarafından, sanatsal açıdan "kafadan sakat" diye nitelenen Cezanne, bugün bile, "gerçek resimden anlamaz" diye eleştiriliyor kimilerince . Ömeğin sanat eleştirmeni Paul Johnson, bir İngiliz gazetesinde Cezanne aleyhinde yazdığı yazılara yüz- lerce destek mekrubu aldığını söylerken. "Tablolar- daki bu garip ve itici kadınları kim beğeniyor acaba ? Bu adam kadın resmi yapma>ı bile bilmiyordu" di- >or Ancak Londra'dakı Courtauld Enstıtü^ü'nde Ce- zanne uzmanı olan Profesör John House. "Cezanne" dı\or. "belki iyi çizemiyordu.. Ama işte, farklıhğı da buradaydL 19. yüzyıl ölçülerinde bile çi/emivordu. Ama fikirlerini ve ofkesini ifade edecek yolu bulmuş- tu. Renk lekcleri ile, yapılan ve oylumları anlatıyor- du. Bu >öntem, çizginin tam tersi olsa bile." Hakkın- da vapılan tartışmalar, 1906 yılında ölen ressamın. 7906 yılında ölen Fransız ressam Paul Cezanne'ın 150 eseri, Tate Galerisi'nde sergilenirken sergi ziyaretçi rekorlan kırmaya hazırlanıyor. Daha kapılannı açmadan, 40 bin bilet kapış kapış gitti. yaklaşık bir yüzyıl ardından sürüyor. Ama gittiği her yerde olay yaratan Cezanne sergisi, ya da fırtınası, Amerika Birleşik Devletleri'ne. Philadelphia'ya git- nıcden önce. Londra'yı kasıp kavurmaya aday görü- nüyor CstclikTate Galensi'ne gelen ziyaretçilerinin ceplerini de boşaltarak.. Sadece "astronomik" bilet ücreti ile değil, Cezanne şarabı, Cezanne fincanlan, Cezanne eşarplan ve mendillen ile de.. Cezanneviçi de (Cezanne Sandviçi) unutmayalım.. Avokado, do- mates, çamfıstığı ve yeşil salatalı.. yirciye bırakıyoruz. Ancak, "Adam Adamdır"ı bir boks ringi ipi arkasında izlemesıni sağlıyoruz. Bu bizim için şu anlama geliyor: Boks sporu. dürüst bir karşılaşmadır Yalana, yapmacığa, role, numarayayeryoktur. Bellı kurallan var- dır ve bır boksör ya da bir sporcu her za- man yaptiğı hareİcetleri teknık olarak ay- nı şekilde yapar. Yapılan hareketlerin psikolojik alrmetnı yoktur. Ve bir boksör ringde daima iki ayağının üstünde sağ- lam durmak ve çatışmak zorundadir. On oyunda biz günümüz tiyatrolannın bir- çoğunun içinde bulunduğu yapmacıklı- ğı, yalan oyunculuk dolu yapının paro- disini yapıyoruz. Daha sonra "Adam Adamdır*'da ise, dürüst bir oyun sergi- lemeye özen gösteriyoruz. - "Brecht'i eleştirmeden Brecht sah- nelemek. Brecht'e ihanettir" sözünden yola çıkarak soru>orum: Brecht'e ne ka- dar şadıksın? GÜNŞİRAY Biz Brecht i değıştır- meye, onun tiyatro dün>asını çarpıtma- ya asla yönelmedik. Tam tersi, onu bu- lunduğu toplumsal ortam içinde algıla- maya çalıştık. "Adam Adamdır' 1 ıçın bır >azısında, oyunu nasıl yorumladığını an- latır ve şöyle der- "Ben bu sonuca var- dım. Siz bir başka sonuca varırsanız, dünya üzerinde buna en son itira/ edecek kişi benim." Biz oyunu uyarlamadık. Yo- rumlamadık. Biz, "Adam Adamdır"ı bugün içinde yaşadığımız dünyadaki sa- natçılardan bin olarak kendi gözümüzle ve beynimizle yeniden okuduk. Bu şekil- de yapmamış olsak, Brecht'in bize "Ba- na ihanet ettiniz" diyeceğınden hiç kuş- ku yok. Ancak sahnelenen oyuna bakıl- dığında, "bir Brecht ojTinu" görmek is- teyenleri şaşırtabilır. Metinden kuşku bi- le duyabilırler. Kuşkusuz bu oyunu seç- memizdekj önemli etkenlerden bin de oyunun değişik anlatımlara açık olma özelliğiydi. Çünkü bu oyun Brecht'in da- ha sonralan yazdığı "epiktiyatronun yet- kin örnekleri" olarak bılinen oyunlanna da bir geçiş nitelıği tasımakta... - O> ununu/da, epik tiyatronun "anla- tıcı'sına neoldu? GÜNŞİRAY- Epik tiyatroda anlatıcı, sahnede seyirciye doğrudan seslenir. Oyun üzerine yorum yapar ve kısa anla- tıcı bölümlerle sıçramalar yaratır. Biz se- yirciye bir şey anlatmaktan daha çok kendi durumumuzu sergilemeyi ve doğ- rudan seyirciye değil, bizim de içinde yeT aldığımız mekâna ilişkin söz söyle- meyi uygun bulduk. Gördügümüz epik tiyatronun kimi "kötü" örneklerinde ol- duğu gibi, bütün bir oyunu en baştan bi- len ve bunu bildiğini hep gösteren oyun- cular yerine. "oynarken oyunu anlama- ya çalışanlarla" bir gösteri hazırladık. - Peki ben sana bir soru sormak istiyo- rum, oyunda "oyuncuyu" ve "oyuncu dünyasını", oyundan ayn olarak izleye- bOiyor musun? GÜNŞİRAY- Evet, izleyicinin karılı- mının gerektiği yer tam bu nokta sanı- nm. - "Gördüğüne biraz daha mesafeden bakmaya ve tümünü kavramaya çalış- maya" doğru izleyiciye bir yol açıyorsu- nuz. Peki, bunu biraz açar mısın? GÜNŞİRAY- Aslında genel anlamda alırsak, sanat dünyası ve toplum, imaj- lar dünyası tarafından kuşatılmış durum- da. Bu bombardıman her türlü kimliği olanakh kılmakta. Insanlar. yani bizler. oyuncular kimlikten kımliğe sürüklene- bilirler. Her rolü oynayan insan-oyuncu- nun her amaca alet olabileceği tehlikesi vardır. Kişilikler yok olduğunda, kitle haline gelindiğinde, kimlik kaybına uğ- rayan, parçalanan insan-oyuncu kendisi- nin bile farkında olamayacağı bir deği- şime uğrar. Bir gün faşist kimlik de far- kında olmadan ona sunulduğunda artık onu da kabul edecektir. Her rolü oyna- ma yeteneğine sahip olan kişilerin en çok da sanatçılar olduğu düşünülürse, far- kında olmadan faşist kimliğe bürünme tehlikesi en çok da bizler için geçerlidir. - Oyundaki Gally Gay'in durumu gibi mi? GÜNŞİRAY- Evet tam da böyle. Gal- ly Gay kimlikten kimliğe, rolden role en kolay geçme yeteneğine sahip olan bir kişidir. Buonun yaşamdan yanatutumu- nu gösterir. Oysa bilindik anlamda he- men tanımlanabilecek faşist kimliğe sa- hip olan Fairchıld kahramanca, "onur- lu", ama yaşama aykın tercıhıyle baş başakahr. Bu da cinselliğinı öne çıkaran erkeklik organını iğdiş etmesidir. Böyle- likle, namını korumayı sürdürdüğüne inanır. İzleyici eğer bu iki tercih dışında bir başka seçenek olabileceğıni düşüne- bilse, ne iyi olur değil mı? KOŞEBENT ENÎS BATUR Ayağa Karşı El: Futbol ve Edebiyat Edebiyat adamlarının, sanatçıların sporla tutkulu ilişkiler geliştirmeleri her zaman yadırgatıcı görün- müştür nedense: Sanıyorum, soyutlama eğilimi yük- sek uğraşlann insanları için somut cephesi ağır ba- san bir yalan sayılıyor spor. Gövdeyle zihni böylesi- ne kısır çizgilerle biribirlerinden ayırmak yanlış oysa. Sporun, zihinsel dayanaklarını yok saymak iyiden iyiye yanlış ayrıca: Bütün başarıların arkasında per- formansı yönlendiren zekâ bekler. Kadim Yunan'ın Spor'a bakışında, gene de yetkin gövde düşü belirleyici olmuştur: Olimpiyat yontula- nnda altın oran, altın ortalama öne çıkar: Neredey- setanrısal kılınmış insan. Çağdaşlarımız da aynı bü- yüye kapılmamışlar mıdır zaman zaman: Monther- lant'ın sporcularında III. Reich'a teğet bir anlayış ör- tünür. Ne olursa olsun, Asri Zamanlar'ın yazın adamı, ressam, sinemacısı için spor ve sporcu, daha çok dramatik biratmosferin ürünüdür. Amerikan resmin- de sert bır gerçekçilik çizgisi ortaya koyan boks re- simlerinden (ünlü bir örnek, George Bellovvs'un 1907 tarihli "Stag at Sharkey's"ü\r), Delaunay ın ya da Leger'in koşucularına, Jean Bazaine m "Dalı- c/"sına böyledir bu. Bir ölçüde Italyan lütüristteri ay- rılır yoldan: Onlarda hız daha çok coşkudur, yücelti- lir ve parlak bir ışığa tutulur. Dramatik gerilim, sporu sinemada da genellikle kasvet yüklü bir sisin arkasına gömmüştür: ingiliz si- nemasının 'The loneliness of the Long Dıstance Runner" ya da "Thıs Sportıng Life" gibı usta işı film- lerinde toplumsal atmosferın boğuculuğu ıçınden sporcunun ve sporun konumu sorgulanır. Amerikan sinemasında, ya "Jack la Motta "gibi sinsi yaşamöy- küsü denemeleri ya da "Rollerball" gibi spor-oyun (game-play) ıkileminin metafizik boyutunun irdelen- diği yapıtlar öne çıkar. Edebiyat-sanat bağlamında en fazla ilgi duyulan alanlardan biri, oyun ile spor arasında asılı kalmış olan boğa güreşleridır. Hemingvvay ile Bataille'e aynı boğa güreşi birer anlatı yazdırmıştır. Gene de ko- nunun iç organlarına asıl yönelenler, "Tauromachi- es'siyle Michel Leiris ve desenlerıyle Picasso ile Andre Masson olmuştur. Boğa güreşi burada birden fazla ana sorunun oda- ğı kılınmıştır: Yaşam ve ölüm kefelerinden oluşan tehlıkelı bir tuzağın ortasında 'cüref, 'erillik', 'ero- tizm', 'kurban've 'sunak', 'kült' ve 'kültür', korku ve yılgı eşelenir. Boğa güreşi, sanki 'hayat'/n doğrudan aynası kılınmıştır. Bu bağlamda, bana en şaşırtıcı görünen olgu, yüz- yılın hem de evrensel düzlemde tartışmasız en po- püler spor dalı olan futbolun (hemen belırteyım: Ame- rikan futbolunu ayn tutuyorum,) edebiyatta ve sanat- ta egemen bir rol oynamamış olmasıdır. Futbolun incelikten yoksun bır spor türü sayılma- sına katılmıyorum her şeyden önce. Kitlelerin afyo- nu olarak görülmesi, kadınları erkeklerden ayırması, seyircide şiddet eğilimi doğurması belli ölçülerde doğrulanabilir belki. Ama teknık, hüner, organizas- yon, ekip çalışması açısından bakıldığında ince bır spor dattdir futbol. Şostakoviç gibi bir bestecinirrr takımının maçını ızlemek ıçın trenle Moskova'dan Bakü'ye gitmesini başka gerekçelere dayandırmak şart değildir. Abidin Dino'nun yetkin Dünya Kupası filmi üzeri- ne Melih Cevdet Anday'ın yazdığı şiırı saymazsak, şairlerin futbolu yapıtlarına sokmaya yanaşmadıkla- nnı görüyoruz. Hollanda gibi dünya futbotunda ay- ncalıklı bır yer tutan bir ülkenin şaıri olmasına karşın, Hugo Claus, "Futbolcular" adlı yetkin şiirini New York'ta, Amerikan futbolu üzerine yazmıştır. Peter Handke'nin, "Kalecinin Penaltı Atışı Sıra- sındaki Tedirginliği" başlıklı anlatısına gelince, bu yazann futbol konusunda düpedüz kör cahil oldu- ğunu Alman Ulusal Takımı'nın penattıcısı Netzer ka- nıtlamıştır: Penaltı sırasında as>l tedirgin olan kaleci değildir, bu konuya başka bır denememde değinmiş- tim. lleride, XX. yüzyıl üzennde çalışacak kültür tarih- çileri, antropologlar, davranış bılimcileri şaşıracaklar- dır. Futbol tutkunu şairler, yazarlar Go oyununa, ho- roz dövüşüne, atletızme ayarlı onca yapıta karşın tutkularından neden uzak durmayı yeğlemişlerdir? Hamiş: Oysa futbolcularyazar olmuşlardır: Schu- macher, Platini ilk akla gelen örnekler. Hatta filozof kesilmişlerdir: Eric Cantona. Arif Sami Toker'e Sevgi Gecesi Kültür Servisi - Türk sanat müziğinin ünlü isimlerinden Arif Sami Toker için yann akşam saat 20.00'de AKM'de bir konser düzenlendi. Arif Sami Toker'e Sevgi Gecesi adı altında düzenlenen konserde TRT'nin 70 civannda ses ve saz sanatçısı, ağırlıklı olarak Toker'in eserlerini seslendirecek. Bahçelievler Lions Kulübü ile TRT'nin ortaklaşa düzenlediği geceden elde edilecek gelir. rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir tedavi altında olan bestekâr. ses sanatçısı ve şef yönetmen Arif Sami Toker'in ihtıyaçlannı karşılamak amacıyia bir bankaya yatınlacak. halyan Kiittür Merkezi'nde şan konserî Kültür Servisi - Bugün saat 18.30'da ttalyan Kültür Merkezi Tiyatro Salonu'nda ttalya'nın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı dolayısıyla bir konser düzenleniyor. Tenor Maurizio Saltarin, mezzosoprano lşın Güyer ve piyanist Elisabetta Di Stefano'nun katılacağı kon,serde P. Mascagni. G. Verdi. G. Puccini, F. Cilea ve U. Giordano'dan eserler seslendirilecek. Geliri Istanbul Italyan Hayırsever Cemiyeti'ne bağışlanacak olan konserin bıletleri için Italyan Kültür Merkezi (Tel:293 98 48) veya Italyan Hayırsever Cemiyeti'ne (Tel:244 17 59) başvurmak gerekıyor. Yılm ilk antika ve sanat eserleri müzayedesi Kültür Servisi - Koleksiyon AŞ, yılın ilk antika ve sanat eserleri müzayedesini bugün saat 14.00'te Istanbul Princess Oteli'nde düzenliyor.Müzayedede, Osmanlı dönemine ait el yazması Kuran'lar. fermanlar. tuğralı gümüşler, porselen objeler ve Edime ahşap işçiliği kapı ve şerbetliğin yanı sıra ünlü Rus ressam Ayvazovsky'nın "Mehtaplı Deniz" ve Yakup Cem'in "Hamam" konulu neo-klasik tarz tablolan teklif usulü satışa vunulacak. Aynca önemli Türk ressamlanndan Namık Ismail. Sami Yetik, Hikmet Onat, tbrahım Callı, Eşref Üren, Şefik Bursalı, Ayetullah Sümer. Necdet Kalay. Turgut Zaim. Hamıt Görele gibi sanatçılann eserlerinın yanı sıra ünlü Avrupalı ressamlann tablolan da dahil toplam 297 parça eser satı>a sunilarak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle