Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1996 PAZAR
14 KULTUR
Sanatçı da faşist kimliği taşırsa?
EMRE KOYL'NCUOĞLU
Tiyatro Ti, Bertolt Brecht'ın 'Adam
Adamdır' adlı oyununu 'Bebek Fil' adlı
ön oyunla birlikte sahneliyor. Alman-
ya'da 1920'lerinendüstnieşmeortamın-
da yazılan "Adam Adamdır". bu döne-
min sanat ortamında görülen çeşitli et-
kileri de ıçenyor. Sahneleme \e oyuncu-
luk açısından sürprizlere. deneysel yak-
laşımlara açık olan oyun, Brecht'in da-
ha sonra yazdığı 'epik tnatronun yetkin
örnekleri" olarak bilincn oyunlara da bır
geçi^ nıieliği taşıyor. Metnin konuyuele
alış biçımi. toplum yaşamına ilişkın ki-
mi görüşleri dayatmaktan çok, karmaşık
etkilerin bır arada yer aldığı bır ortamı
tanımaya, sorgulamaya yönelik
Oyunun yönetmenîiğini üstlenen Ma-
hirGünsiray, ön oyun 'Bebek Fil' ile, gü-
nümüz tiyatrolannın bırçoğunun ıçinde
bulunduğu yapmacıklığı. yalan oyuncu-
luk dolu vapının parodisini yaptıklannı,
'Adam Adamdır'da ise diirüst bir oyun
sergilemeye özen gösterdikJerini söylü-
yor. Brecht'i değiştirmeye. onun tiyatro
dünyasını çarpıtmaya yönelmedıklerini,
tam tersıne onu bulunduğu toplumsal or-
tam içinde algılamaya çalıştıklannı vur-
guluyor Mahir Günşiray.
-Adam Adam mı dır?
MAHİR GÜNŞİRAY - Bence değil-
dir. "Adam adamdır" mantığının içinde
insanı hıçleştiren, onu yok eden, öteki-
lerinden farksızlaştıran bir anlayış yatar.
Yanı, "Bir kimse, tfiçkimsedir, birinin
ona kim olduğunu soytemesi gerekir ve
her zaman birinin yerine bir başkası ko-
nabilir" düşüncesidir bu.
- Oyun için bu düşüncenin sorgulama-
sı diyebilir miyiz?
GU NŞİRAY- Evet böyle de denebilir.
Ama bunu biraz detaylandırmak gerek-
li sanınm Özellikle iki dünya savaşı ara-
sındaki dönemde Avrupa toplumlannda
bireyler, hızlı endüstrileşmenin etkisiy-
le, kimlik belirsizlikleri içinde oradan
oraya savruldular. Her şeyin değişim de-
ğeriyle ölçüldüğü bu ortamda turunacak
dal arayan insanlan sunulan kimi "ko-
lay kimlikler"in, onlan otoriteryapılann
araçlanna dönüştürdüğünü söyleyebili-
riz.
İçinde bulunduğumuz dönemde, en-
düstri-ötesı bir dönüşüm yaşanmakta \e
bir toplumsal çözülme söz konusu ol-
makta. Birbirbirleriyle gerçek anlamda
ilişki kurmayan bireyler. standart düşün-
ce ve da\ranış kalıplannda birleşmeye
zorlanmakta. Kişi arkasında ne oıduğu-
nu anlamadığı hazır imgelerin yansıtıcı-
sı konumuna ingirgenmekte, çoğu za-
man kendini, tanımlayamadığı kadar bü-
yük bır bütünün ne işe yaradığını anla-
madığı küçükbirparçasının uygulayıcı-
sı olarak bulmakta.
İçinde yaşamaya zorlandığı koşullara
-
^^•p- ^"^V- •s°m>mm fj^H
ma£* \ \ f T^H
1 ]• ı
I FOTOGR\KLAR: LE\ E\T ÖGET
^fanat dünyası ve
^ toplum, imajlar
^y dünyası tarafından
kuşatılmış durumda. Bu
bombardıman her türlü
kimliği olanakh
kılmakta. Insanlar, yani
bizler, oyuncular
kimlikten kimliğe
sürüklenebilirler. Her
1 ••
rolu oynayan ınsan-
oyuncunun her amaca
alet olabileceği tehlikesi
vardır. Kişilikler yok
olduğunda, kitle haline
gelindiğinde, kimlik
kaybına uğrayan,
parçalanan insan-oyuncu
kendisinin bile farkında
olamayacağı bir
değişime uğrar.
•J~\ ir gün faşist
r£ kimlik de farkında
J~J olmadan ona
sunulduğunda artık onu
da kabul edecektir. Her
rolü oynama yeteneğine
sahip olan kişilerin en
çok da sanatçılar olduğu
düşünülürse, farkında
olmadan faşist kimliğe
bürünme tehlikesi en çok
da bizler için geçerlidir.
sûrekli uyum sağlamaya zorlanan kişi,
uyum yeteneğıni öylesine geliştirebilir
ki, beklenenden çok daha fazlasını vere-
bilen. kendinden uzaklaşarak başka kim-
liklere kolaylıkla bürünebilen bir alete,
hatta bir canavara dönüşebilir. Bu. en-
düstri \ e endüstri-ötesi ortamlarda ortak
bir ınsanhk durumu. Işte bizleri, bu pro-
jeyi bugün gerçekleştirmeye yönelten,
bu ortak paydadır.
- Bu düşüncelerin oyuna yansıması ne
şekilde oldu?
GÜNŞİRAY- Oyunu sahnelerken biz
bu durumu ızleyıciye göstermek, öğret-
mek tavrından uzak durduk. Oyunun
toplumun durumunu yansıtmadığını, bi-
zim sorunumuzu sergilediğini düşüne-
rek oynamaya çalıştık. Bir sergi gibı se-
yircinin ısterse bakıp seçebıldıği. isterse
ilgilendiği, hiçbir şeye zorlanmadığı bır
oyun sunmak istedik. Ama aynı zaman-
da da kendisinin tutumu olmaksızın oyu-
nun eksik kalacağının seyirci tarafından
hissedilmesinı sağlamaya çalıştık.
- "Adam Adamdır" ın başlangıcında,
oyunculardan ba/ılan 'seyircı'yi oynu-
jorlardı? Bu, bir anlamda biraz önce
bahsettiğin 'seyircinin tutumuna' yöne-
lik bir özellik mi? Ya da, izleyici 'seyirci-
nin seyircisi* konumuna koyup, bir tür
'kendıne uzaktan bakma'sını mı sağh-
yor?
GÜNŞİRAY- Tabil ki sahnedeki iki
izleyici, yani iki "palyaço", toplumun,
dolayısıyla izleyıcinin yerini alan iki ki-
şi. Oyunun tam başmdan demek istiyo-
ruz ki: "Burada gösterdiğimiz her şey
daha çok kendimizlc HgHL" Ön oyun bi-
tip de "Adam Adamdır"a geçerken di-
yoruzki: "Buakşam burada sizesundu-
ğumuz şe> gerçek mi>di? Ya da izJediğj-
niz iyi bir tiyatro mu? Kötü bir tiyatro
rau?"
- 'Kötü tiyatro' nedir sizce?
GÜNŞİRAY- Bunun yanıtını biz se-
Londra'da Cezanne firbnasıZAFERARAPKİRLİ
LONDRA- Paris'ten gelen bir firuna, per-
şembe gününden itibaren lngiltere başken-
tini etkisi altına aldı. Şiddeti: saatte binler-
ce kişi . Merkez üssü: Tate Galerisi.. Adr
Cezanne Fırtınası.. On dokuzuncu yüzyıl
Fransası'nın en çok tartışılan sanatçılann-
dan Paul Cezanne'ın eserleri, Londra'nın
bu en büyük heyecanla beklenen sergisinin
konuğu. Ingilizler, şubat ayının bu karlı ve
soğuk günlennde, Thames Nehri kjyısında-
kı ünlü galerinın önünde uzun kuyruklar
oluştururken, gıriş için ödediklerı 7 sterlin
(yaklaşık 700 bin Türk Lirası) buna fazla-
sıyla değdiğini biliyorlar. Geçen yıl ilkba-
haraylannda, Cezanne'dan "tekveenbüyük
ustam" diye söz eden Pabio Picasso'ya ev-
sahipliği eden Tate Galerisi. bu yıl da Fran-
sız ustanm 150 eseri ile ziyaretçi rekoru kır-
maya hazırlanıyor. Günde 2 binden fazla bi-
let satışı yapıldığı, sergi daha açılmadan,
tam 40 bin biletin kapış kapış gittiği bildi-
riliyor. Aralannda Paul Cezanne'ın ünlü
eserlerinden "Saint Vıctoire Dağı" ve "YH
kanan Kadınlar" isimli tablolannın da bu-
lunduğu yapıtlar bugün hayranlıkla izlenirken, bir
yandan da sanat tarihçileri, ünlü ressamın, yaşadığı
yıllarda nasıl hararetlı tartışmalann odağinda oldu-
ğunu anımsatıyorlar. On dokuzuncu yüzyılda çağdaş-
lannın bazılan tarafından, sanatsal açıdan "kafadan
sakat" diye nitelenen Cezanne, bugün bile, "gerçek
resimden anlamaz" diye eleştiriliyor kimilerince .
Ömeğin sanat eleştirmeni Paul Johnson, bir İngiliz
gazetesinde Cezanne aleyhinde yazdığı yazılara yüz-
lerce destek mekrubu aldığını söylerken. "Tablolar-
daki bu garip ve itici kadınları kim beğeniyor acaba
? Bu adam kadın resmi yapma>ı bile bilmiyordu" di-
>or Ancak Londra'dakı Courtauld Enstıtü^ü'nde Ce-
zanne uzmanı olan Profesör John House. "Cezanne"
dı\or. "belki iyi çizemiyordu.. Ama işte, farklıhğı da
buradaydL 19. yüzyıl ölçülerinde bile çi/emivordu.
Ama fikirlerini ve ofkesini ifade edecek yolu bulmuş-
tu. Renk lekcleri ile, yapılan ve oylumları anlatıyor-
du. Bu >öntem, çizginin tam tersi olsa bile." Hakkın-
da vapılan tartışmalar, 1906 yılında ölen ressamın.
7906
yılında
ölen
Fransız
ressam Paul
Cezanne'ın
150 eseri,
Tate
Galerisi'nde
sergilenirken
sergi ziyaretçi
rekorlan
kırmaya
hazırlanıyor.
Daha
kapılannı
açmadan, 40
bin bilet kapış
kapış gitti.
yaklaşık bir yüzyıl ardından sürüyor. Ama gittiği her
yerde olay yaratan Cezanne sergisi, ya da fırtınası,
Amerika Birleşik Devletleri'ne. Philadelphia'ya git-
nıcden önce. Londra'yı kasıp kavurmaya aday görü-
nüyor CstclikTate Galensi'ne gelen ziyaretçilerinin
ceplerini de boşaltarak.. Sadece "astronomik" bilet
ücreti ile değil, Cezanne şarabı, Cezanne fincanlan,
Cezanne eşarplan ve mendillen ile de.. Cezanneviçi
de (Cezanne Sandviçi) unutmayalım.. Avokado, do-
mates, çamfıstığı ve yeşil salatalı..
yirciye bırakıyoruz. Ancak, "Adam
Adamdır"ı bir boks ringi ipi arkasında
izlemesıni sağlıyoruz. Bu bizim için şu
anlama geliyor: Boks sporu. dürüst bir
karşılaşmadır Yalana, yapmacığa, role,
numarayayeryoktur. Bellı kurallan var-
dır ve bır boksör ya da bir sporcu her za-
man yaptiğı hareİcetleri teknık olarak ay-
nı şekilde yapar. Yapılan hareketlerin
psikolojik alrmetnı yoktur. Ve bir boksör
ringde daima iki ayağının üstünde sağ-
lam durmak ve çatışmak zorundadir. On
oyunda biz günümüz tiyatrolannın bir-
çoğunun içinde bulunduğu yapmacıklı-
ğı, yalan oyunculuk dolu yapının paro-
disini yapıyoruz. Daha sonra "Adam
Adamdır*'da ise, dürüst bir oyun sergi-
lemeye özen gösteriyoruz.
- "Brecht'i eleştirmeden Brecht sah-
nelemek. Brecht'e ihanettir" sözünden
yola çıkarak soru>orum: Brecht'e ne ka-
dar şadıksın?
GÜNŞİRAY Biz Brecht i değıştır-
meye, onun tiyatro dün>asını çarpıtma-
ya asla yönelmedik. Tam tersi, onu bu-
lunduğu toplumsal ortam içinde algıla-
maya çalıştık. "Adam Adamdır'
1
ıçın bır
>azısında, oyunu nasıl yorumladığını an-
latır ve şöyle der- "Ben bu sonuca var-
dım. Siz bir başka sonuca varırsanız,
dünya üzerinde buna en son itira/ edecek
kişi benim." Biz oyunu uyarlamadık. Yo-
rumlamadık. Biz, "Adam Adamdır"ı
bugün içinde yaşadığımız dünyadaki sa-
natçılardan bin olarak kendi gözümüzle
ve beynimizle yeniden okuduk. Bu şekil-
de yapmamış olsak, Brecht'in bize "Ba-
na ihanet ettiniz" diyeceğınden hiç kuş-
ku yok. Ancak sahnelenen oyuna bakıl-
dığında, "bir Brecht ojTinu" görmek is-
teyenleri şaşırtabilır. Metinden kuşku bi-
le duyabilırler. Kuşkusuz bu oyunu seç-
memizdekj önemli etkenlerden bin de
oyunun değişik anlatımlara açık olma
özelliğiydi. Çünkü bu oyun Brecht'in da-
ha sonralan yazdığı "epiktiyatronun yet-
kin örnekleri" olarak bılinen oyunlanna
da bir geçiş nitelıği tasımakta...
- O> ununu/da, epik tiyatronun "anla-
tıcı'sına neoldu?
GÜNŞİRAY- Epik tiyatroda anlatıcı,
sahnede seyirciye doğrudan seslenir.
Oyun üzerine yorum yapar ve kısa anla-
tıcı bölümlerle sıçramalar yaratır. Biz se-
yirciye bir şey anlatmaktan daha çok
kendi durumumuzu sergilemeyi ve doğ-
rudan seyirciye değil, bizim de içinde
yeT aldığımız mekâna ilişkin söz söyle-
meyi uygun bulduk. Gördügümüz epik
tiyatronun kimi "kötü" örneklerinde ol-
duğu gibi, bütün bir oyunu en baştan bi-
len ve bunu bildiğini hep gösteren oyun-
cular yerine. "oynarken oyunu anlama-
ya çalışanlarla" bir gösteri hazırladık.
- Peki ben sana bir soru sormak istiyo-
rum, oyunda "oyuncuyu" ve "oyuncu
dünyasını", oyundan ayn olarak izleye-
bOiyor musun?
GÜNŞİRAY- Evet, izleyicinin karılı-
mının gerektiği yer tam bu nokta sanı-
nm.
- "Gördüğüne biraz daha mesafeden
bakmaya ve tümünü kavramaya çalış-
maya" doğru izleyiciye bir yol açıyorsu-
nuz. Peki, bunu biraz açar mısın?
GÜNŞİRAY- Aslında genel anlamda
alırsak, sanat dünyası ve toplum, imaj-
lar dünyası tarafından kuşatılmış durum-
da. Bu bombardıman her türlü kimliği
olanakh kılmakta. Insanlar. yani bizler.
oyuncular kimlikten kımliğe sürüklene-
bilirler. Her rolü oynayan insan-oyuncu-
nun her amaca alet olabileceği tehlikesi
vardır. Kişilikler yok olduğunda, kitle
haline gelindiğinde, kimlik kaybına uğ-
rayan, parçalanan insan-oyuncu kendisi-
nin bile farkında olamayacağı bir deği-
şime uğrar. Bir gün faşist kimlik de far-
kında olmadan ona sunulduğunda artık
onu da kabul edecektir. Her rolü oyna-
ma yeteneğine sahip olan kişilerin en çok
da sanatçılar olduğu düşünülürse, far-
kında olmadan faşist kimliğe bürünme
tehlikesi en çok da bizler için geçerlidir.
- Oyundaki Gally Gay'in durumu gibi
mi?
GÜNŞİRAY- Evet tam da böyle. Gal-
ly Gay kimlikten kimliğe, rolden role en
kolay geçme yeteneğine sahip olan bir
kişidir. Buonun yaşamdan yanatutumu-
nu gösterir. Oysa bilindik anlamda he-
men tanımlanabilecek faşist kimliğe sa-
hip olan Fairchıld kahramanca, "onur-
lu", ama yaşama aykın tercıhıyle baş
başakahr. Bu da cinselliğinı öne çıkaran
erkeklik organını iğdiş etmesidir. Böyle-
likle, namını korumayı sürdürdüğüne
inanır. İzleyici eğer bu iki tercih dışında
bir başka seçenek olabileceğıni düşüne-
bilse, ne iyi olur değil mı?
KOŞEBENT
ENÎS BATUR
Ayağa Karşı El: Futbol
ve Edebiyat
Edebiyat adamlarının, sanatçıların sporla tutkulu
ilişkiler geliştirmeleri her zaman yadırgatıcı görün-
müştür nedense: Sanıyorum, soyutlama eğilimi yük-
sek uğraşlann insanları için somut cephesi ağır ba-
san bir yalan sayılıyor spor. Gövdeyle zihni böylesi-
ne kısır çizgilerle biribirlerinden ayırmak yanlış oysa.
Sporun, zihinsel dayanaklarını yok saymak iyiden
iyiye yanlış ayrıca: Bütün başarıların arkasında per-
formansı yönlendiren zekâ bekler.
Kadim Yunan'ın Spor'a bakışında, gene de yetkin
gövde düşü belirleyici olmuştur: Olimpiyat yontula-
nnda altın oran, altın ortalama öne çıkar: Neredey-
setanrısal kılınmış insan. Çağdaşlarımız da aynı bü-
yüye kapılmamışlar mıdır zaman zaman: Monther-
lant'ın sporcularında III. Reich'a teğet bir anlayış ör-
tünür.
Ne olursa olsun, Asri Zamanlar'ın yazın adamı,
ressam, sinemacısı için spor ve sporcu, daha çok
dramatik biratmosferin ürünüdür. Amerikan resmin-
de sert bır gerçekçilik çizgisi ortaya koyan boks re-
simlerinden (ünlü bir örnek, George Bellovvs'un
1907 tarihli "Stag at Sharkey's"ü\r), Delaunay ın ya
da Leger'in koşucularına, Jean Bazaine m "Dalı-
c/"sına böyledir bu. Bir ölçüde Italyan lütüristteri ay-
rılır yoldan: Onlarda hız daha çok coşkudur, yücelti-
lir ve parlak bir ışığa tutulur.
Dramatik gerilim, sporu sinemada da genellikle
kasvet yüklü bir sisin arkasına gömmüştür: ingiliz si-
nemasının 'The loneliness of the Long Dıstance
Runner" ya da "Thıs Sportıng Life" gibı usta işı film-
lerinde toplumsal atmosferın boğuculuğu ıçınden
sporcunun ve sporun konumu sorgulanır. Amerikan
sinemasında, ya "Jack la Motta "gibi sinsi yaşamöy-
küsü denemeleri ya da "Rollerball" gibi spor-oyun
(game-play) ıkileminin metafizik boyutunun irdelen-
diği yapıtlar öne çıkar.
Edebiyat-sanat bağlamında en fazla ilgi duyulan
alanlardan biri, oyun ile spor arasında asılı kalmış
olan boğa güreşleridır. Hemingvvay ile Bataille'e
aynı boğa güreşi birer anlatı yazdırmıştır. Gene de ko-
nunun iç organlarına asıl yönelenler, "Tauromachi-
es'siyle Michel Leiris ve desenlerıyle Picasso ile
Andre Masson olmuştur.
Boğa güreşi burada birden fazla ana sorunun oda-
ğı kılınmıştır: Yaşam ve ölüm kefelerinden oluşan
tehlıkelı bir tuzağın ortasında 'cüref, 'erillik', 'ero-
tizm', 'kurban've 'sunak', 'kült' ve 'kültür', korku ve
yılgı eşelenir. Boğa güreşi, sanki 'hayat'/n doğrudan
aynası kılınmıştır.
Bu bağlamda, bana en şaşırtıcı görünen olgu, yüz-
yılın hem de evrensel düzlemde tartışmasız en po-
püler spor dalı olan futbolun (hemen belırteyım: Ame-
rikan futbolunu ayn tutuyorum,) edebiyatta ve sanat-
ta egemen bir rol oynamamış olmasıdır.
Futbolun incelikten yoksun bır spor türü sayılma-
sına katılmıyorum her şeyden önce. Kitlelerin afyo-
nu olarak görülmesi, kadınları erkeklerden ayırması,
seyircide şiddet eğilimi doğurması belli ölçülerde
doğrulanabilir belki. Ama teknık, hüner, organizas-
yon, ekip çalışması açısından bakıldığında ince bır
spor dattdir futbol. Şostakoviç gibi bir bestecinirrr
takımının maçını ızlemek ıçın trenle Moskova'dan
Bakü'ye gitmesini başka gerekçelere dayandırmak
şart değildir.
Abidin Dino'nun yetkin Dünya Kupası filmi üzeri-
ne Melih Cevdet Anday'ın yazdığı şiırı saymazsak,
şairlerin futbolu yapıtlarına sokmaya yanaşmadıkla-
nnı görüyoruz. Hollanda gibi dünya futbotunda ay-
ncalıklı bır yer tutan bir ülkenin şaıri olmasına karşın,
Hugo Claus, "Futbolcular" adlı yetkin şiirini New
York'ta, Amerikan futbolu üzerine yazmıştır.
Peter Handke'nin, "Kalecinin Penaltı Atışı Sıra-
sındaki Tedirginliği" başlıklı anlatısına gelince, bu
yazann futbol konusunda düpedüz kör cahil oldu-
ğunu Alman Ulusal Takımı'nın penattıcısı Netzer ka-
nıtlamıştır: Penaltı sırasında as>l tedirgin olan kaleci
değildir, bu konuya başka bır denememde değinmiş-
tim.
lleride, XX. yüzyıl üzennde çalışacak kültür tarih-
çileri, antropologlar, davranış bılimcileri şaşıracaklar-
dır. Futbol tutkunu şairler, yazarlar Go oyununa, ho-
roz dövüşüne, atletızme ayarlı onca yapıta karşın
tutkularından neden uzak durmayı yeğlemişlerdir?
Hamiş: Oysa futbolcularyazar olmuşlardır: Schu-
macher, Platini ilk akla gelen örnekler. Hatta filozof
kesilmişlerdir: Eric Cantona.
Arif Sami Toker'e Sevgi Gecesi
Kültür Servisi - Türk sanat müziğinin ünlü
isimlerinden Arif Sami Toker için yann akşam saat
20.00'de AKM'de bir konser düzenlendi. Arif Sami
Toker'e Sevgi Gecesi adı altında düzenlenen konserde
TRT'nin 70 civannda ses ve saz sanatçısı, ağırlıklı
olarak Toker'in eserlerini seslendirecek. Bahçelievler
Lions Kulübü ile TRT'nin ortaklaşa düzenlediği
geceden elde edilecek gelir. rahatsızlığı nedeniyle
uzun süredir tedavi altında olan bestekâr. ses sanatçısı
ve şef yönetmen Arif Sami Toker'in ihtıyaçlannı
karşılamak amacıyia bir bankaya yatınlacak.
halyan Kiittür Merkezi'nde
şan konserî
Kültür Servisi - Bugün saat 18.30'da ttalyan Kültür
Merkezi Tiyatro Salonu'nda ttalya'nın Avrupa Birliği
Dönem Başkanlığı dolayısıyla bir konser
düzenleniyor. Tenor Maurizio Saltarin, mezzosoprano
lşın Güyer ve piyanist Elisabetta Di Stefano'nun
katılacağı kon,serde P. Mascagni. G. Verdi. G. Puccini,
F. Cilea ve U. Giordano'dan eserler seslendirilecek.
Geliri Istanbul Italyan Hayırsever Cemiyeti'ne
bağışlanacak olan konserin bıletleri için Italyan Kültür
Merkezi (Tel:293 98 48) veya Italyan Hayırsever
Cemiyeti'ne (Tel:244 17 59) başvurmak gerekıyor.
Yılm ilk antika ve sanat eserleri
müzayedesi
Kültür Servisi - Koleksiyon AŞ, yılın ilk antika ve
sanat eserleri müzayedesini bugün saat 14.00'te
Istanbul Princess Oteli'nde düzenliyor.Müzayedede,
Osmanlı dönemine ait el yazması Kuran'lar.
fermanlar. tuğralı gümüşler, porselen objeler ve Edime
ahşap işçiliği kapı ve şerbetliğin yanı sıra ünlü Rus
ressam Ayvazovsky'nın "Mehtaplı Deniz" ve Yakup
Cem'in "Hamam" konulu neo-klasik tarz tablolan
teklif usulü satışa vunulacak. Aynca önemli Türk
ressamlanndan Namık Ismail. Sami Yetik, Hikmet
Onat, tbrahım Callı, Eşref Üren, Şefik Bursalı,
Ayetullah Sümer. Necdet Kalay. Turgut Zaim. Hamıt
Görele gibi sanatçılann eserlerinın yanı sıra ünlü
Avrupalı ressamlann tablolan da dahil toplam 297
parça eser satı>a sunilarak