Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 ARALJK 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Cumhuriyet, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen liderler zirvesinin tutanaklannı yayımlıyor
TaiKmeçhııller tafimatla'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel
Başkanı Mesut Vılmaz'ın, Susurluk skandalını gö-
rüşmek üzere gerçekleştirilen Çankaya Köşkü'nde-
ki liderler zırvesinde, aydınlatılamayan cinayetler
konusunda dönemin Başbakanı Tansu Çiller'i suç-
ladığı ortaya çıktı. Cumhuriyet' in ele geçirdiği tu-
tanaklara göre Yılmaz, "Sayuı ÇilJer'in 'PKK'ye
yardım eden işadamlannı biliyoruz' beyanının ar-
kasından. bu cinayetler gelmiştir. Ama olay şu anda
bambaşka bir mecraya gjrmiştir. Zamanında bölü-
cü terörle mûcadele için bu işi yapan insanlar, şündi
cepleri için bu işi yapar hale gelmişlerdir. Geçmişte
polis üstüne düşeni yapmadı. Yargısız infazlann hiç-
birisi, ama hiçbirisi adli ve idari soruşturmalar so-
nucunda aydınlığa çıkmadı" dedı.
Başbakan Necmettin Erbakan da devlet içinde
kirli işlere kanşanlann temizlenmesi ve gerekirse
adalet organlannda da "temizliğe gjdilmesinin" zo-
runlu hale geldiğini belirterek, "Bundan bövle hiç-
bir şekilde devletin kanunsuz iş yapmavacağını ilan
etmek suretiyle halka gü\eni tesis etmeliyiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirerın, Erbakan ta-
rafindan masaya getirilen ve "devlet içinde kontrot-
sûz örgütlenmeler bulunduğunu" kaydederek, ko-
ruculuk sisteminin kaldınlmasını öneren Milli Istih-
Erbakan
Bütün bu işlere
kanşanlan
temizlemek
mecburiyetindeyiz.
Adaletin içinde de
bu temizlikleri
yapmak
mecburiyetindeyiz.
Bundan böyle
hiçbir şekilde
devletin kanunsuz
iş yapmayacağını
ilan etmek suretiyle halka güveni
tesis etmeliyiz. Herkes kendine göre
içtihat yapmaya kalkarsa, ortada
devlet kalmaz.
barat Teşkilatı (MİT) raporu için, "Tabiio raporla-
n biraz ihtiyati kayıtla alacaksınız" değerlendirme-
sini yapması dikkat çekti.
Çankaya Köşkü'ndeki zirvedp kayda alınan ve
toplantıdaki liderlere gönderilen 74 sayfalık tutana-
ğın, daha Önce yayımlanmayanbölümleri özetle ay-
nen şöyle:
Ecevit:.... Bazı şeyler kendiliğinden kazara veya
medyanın katkısıyla ortaya çıktı ve artık dönüşü ol-
mayanbiryola geldi. Mutlaka sonuna kadarbu dev-
letı saran ilişkiler ağının üstüne yürünmesi gereki-
yor. Bu karanlık ilişkiler ağının içinde yer alan ve-
ya yer aldığı tahmin edilen kjşiler ve kuruluşlar çok
çeşitli; bazı üst düzey güvenlik görevlıleri. üst dü-
zey kamu görevlileri, bazı politikacılar, milletve-
killeri, bazı istihbarat elemanlan; uyuşturucu, ku-
mar, ihale, kara para mafyalan; silahlı eylem güç-
leri. tahsilat mafyası ve tetikçileri, devlete geçmiş-
ten veya yakın zamandan diyet borcu bulunan bir-
takım suçlular, cinayetlere kanşmış kimseler, Gü-
neydoğu'daki feodal güçler, o feodal güçlere bağlı
olarak bir kısım köy koruculan, bir kısım özel tim
görevlileri ve bankalar. Bankalar da Türkiye'deki
yozlaşmanın ve yolsuzluklann odak noktalanndan
biri haline geldi. Birtakım bankalar batıyor. batın-
lıyor, bunlar batıranlann cebine kâr kalıyor, ama va-
tandaşlanmız büyük ıstırap çekiyorlar. Bu kadar çe-
şitli unsurlann kanşmış olduğu bir ilişkiler ağına Sa-
yın Yılmaz'ın da söylediği gibi ne Susurluk'taki ne
Istanbul'dakı ne Ankara'daki savcılar, hepsini kap-
sayacak şekilde ve sonuç verecek şekilde eğilemez-
ler. Mutlaka değişik bir mekanizma gerekli.
Baykal:... Herkes dılınin altında cinasla konuşu-
yor. lstıareyle, teşbihle, imayla konuşuyor. Bu ma-
sanın etrafinda özellikle çok açık konuşmamız la-
zım. Sıradan bir yasa ihlali durumunun ötesinde bir
tablo var. ldarenin kritık noktalannda görev yapan-
lann. bu büyük yanlışı vatan, millet adına terörle
Çiller
Tansu Çiller ise
konuşmalannda
görevden alınan
Kemal
Yazıcıoğlu'nu
suçladı. Üç özel
tim görevlisinin
Yazıcıoğlu'nun
isteği ile Ankara'ya
gönderildiğini
iddia eden Çiller,
Yazıcıoğlu'nun telefon açarak , "Ben
bu üç kişiyi buldum, gelin alın. Ben
burada bunlan tutmak istemiyorum"
dediğini söyledi.
mûcadele için, işte ülkenin yararlannı korumak için
kullandıklan anlaşılıyor. Yapamazlar.
Nasıl bu koca sistem? Siverek nüfus dairesinden
başlayıp Londra'daki büyükelçiliğe kadar uzanan
bir büyük sistem. Bu kimliğin tümünü kotarmak
için nasıl işbirliği yapılmıştır. Nereden çıkmıştır?
Bunlar çok önemli. Bu zata (Abdullah Çatlı) bir
kimlik verilmiştir, bu zata silah taşıma ruhsatı ve-
rilmiştir, bu zata silah verilmiştir, susturucu veril-
miştir, bu zata görev verilmiştir. Yurtdışına defalar-
ca çıkmıştır, gelmiştir. Sadece bu zata mı verilmiş-
tir? Başka verilen yok mudur? Devletin Milli İstih-
barat Teşkilatı, bu konudakı tespıtlennı bir rapor
olarak belki Sayın Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na
değıl, ama kamuoyuna intikal ettirmiştir. Şimdi bız
bu gerçeği görmemezlikten mi geleceğiz? Susur-
luk taki kazadan aylar önce bir rapor yayımlanmış-
tır, raporun MlT'ten kaynaklandığı açıktır. Raporun
doğru olduğu, bugüne kadar yaşanan olaylarla ka-
nıtlanmıştır.
Türkiye'de bazı resmi şahsiyetlerin yetkili bazı
otorite merkezlerinin, suçlu ve kaçak aranan birta-
kım insanları belli bir pazarlıkla bir kamu ajanı gi-
bi üstlerinde yetki dışı kullanmak üzere harekete
geçtiğini zannediyorum. Kanaatim budur. Çatlı ken-
di başına değildir.
Çiller: Devletin içinde çete var demek, son dere-
ce vahim bir olaydır. Bunu söylediğiniz zaman bu-
nun üstüne gideceksinız, o zaman da neyin eksik ol-
duğunu ilk önce adli idari mekanizmalara göstere-
ceksiniz. Şimdi hem hukuk devletine inanıyorum di-
yeceksiniz, hem her şey meşru güçlerle yapılmalı
diyeceksiniz; hukuk devletinin her şeyi geçerlı ol-
malı diyeceksiniz, o ülkenin hâkımine inanmıyorum
diyeceksiniz. savcısına inanmıyorum diyeceksiniz,
başbakanına inanmıyorum diyeceksiniz. Parlamen-
toda istediğiniz zaman araştırma ve soruşturma ko-
misyonlan insanları aklamak için kullanılır diye-
ceksiniz. sonra başka bir ortamda ben bunlara da
inanmıyorum diyeceksiniz. Bütün bunlan bir hukuk
devletiyle bağdaştırmak mümkün değil.
Yurtdışında bu devleti tahnp eden güçlerle, Do-
ğu Perinçek'in söyledikleriyle ana muhalefet parti-
sinin söyledikleri eğer aynı şekilde ve de MED TV
yayınlan aynı şeyi yapmaya başlarsa bu tahribattır.
Belgesiz şu şu yetkililer bu işi yapmıştır demek,
hiç kimseyi de biz birtakım insanlann paranoyası-
nı hukuk yerine koyamayız, kanun yerine koyama-
yız.
Hiçkimse devlete Yunan dahil, PKK'nin örgütlen-
meleri dahil, bu tahribat yapma başansına ulaşama-
dı.
Erbakan:.... Şimdi tabıi"Bunlanortayereçıkar-
dığınız zaman devlet zarar göriir" sözü kanaatimce
doğru bir söz değildir. Tam tersıne bu dedikodular
ve bu propagandalardan devlet zarar görür. Bunla-
n cesur bir şekilde ortaya çıkanp koyduğunuz za-
man bu, devletin güven kazanmasına sebep olacak-
tır.
Gerçeği ortaya çıkarmalıyız. Kim, ne zaman, ne
maksatla, nereye kanşmış bu bilinmeli. Hemen ifa-
de edeyim ki, bunun hiçbir maksadı olamaz. Kim
yargıya havale etmeden kendisi bir icra organı ol-
duğu halde infaz işine kalkışmışsa suç işlemiştir. tc-
ranın görevi, nihayet alıp adalete teslim etmekten
ibarettir, kim olursa olsun. Bunun dışında kendi ken-
dine hüküm verip infaz etmesi olamaz. Bu kapı açıl-
dığı zaman nereye kadar gideceği çünkü belli olmaz.
MİT raporunda belirtildiği gibi gerekçesi bütün bu
tespitlerden sonra birtakım devlet mercilerinin içe-
nsinde bu ışe kanşmış insanlar varsa ikinci yapaca-
ğımız iş, geniş bir temizliktir. Yanı bütün bu işe ka-
nşanlan temizlemek mecburiyetindeyiz. Şu andaki
intibamız odur ki, emniyetin içinde buna kanşanlar
söz konusudur; adaletin içerisinde... Çünkü bu mah-
kemeler nasıl kapatılıyor böyle? Bunlar kendi ken-
dine kapatılacak şeyler değil. Demek ki^daleti de
etkiliyorlar. O halde adaletin içerisinde de gerekı-
yorsa bu temizlikleri yapmak mecburiyetindeyiz.
İdari kademelerin neresinde bu işe kanşanlar varsa
temizlik yapmalıyız ve halk bu temizliğin yapıldı-
ğını görmeli.
Çıkacak sonuçlara göre gerektiği takdirde geniş
bir temizliğin yapılması ve bundan böyle hiçbir şe-
kilde devletin kanunsuz iş yapmayacağı ilanı, nere-
de kim buna dair bir şey görüyorsa bildirsın, derhal
gerekenin yerine getiriîeceğinin ilan edilmesi sure-
tiyle halkın güvenini tesis etmeliyiz ve hakikaten
devleti bu ithamlardan kurtarmalıyız. Bunlan yapan
insanlar varsa bunlardan da temizlemeliyiz. Velev
ki bunlan kendi tasvirlerine göre, işte biz bunlan
milli menfaat için, milletimiz için yapıyoruz vesa-
ire demiş olsalar dahi, hukuk hukuktur. Böyle bir-
takım içtihatlarla siz birtakım kendi kendinize hu-
kukun dışına çıkamazsınız, çıkarsanız herkes ken-
dine göre bir içtihat yapmaya kalkar ve bu iş sade-
ce çorba olur, ortada devlet kalmaz.
Yılmaz: Sayın Başbakan dahil bütün sayın genel
başkanlann ifadelerinden çıkanlacak ortak husus,
geçmişte devlet adına birtakım usulsüz işlerin ya-
pıldığıdır, aşağı yukan bunda mutabıkız.
Efendim, burada devlet sorumluluğu taşımış ve
taşımaya aday parti liderleri olarak birbirimize dev-
let sorumluluğunu hatırlatma hakkımız yoktur.
.... Şimdi demek ki bu olayın üstünü örtmek iste-
yenler var. Demek ki, bu olayın üstünü örtmek iste-
yenlerin hükümette de birtakım uzantılan var. Hü-
kümet yetkilileri de bu işin içine kanşabiliyorlar.
Efendim, üç yıldan beri. 1993 yılından beri bu hu-
kuk dışı olaylar devlette devam etmektedir. Bir id-
dia vardır ki, MGK'de PKK'nin lojistik desteğinin
kesilmesi konusunda bir karar alınmış, bu karara da-
yalı olarak da devlet içinde birtakım odaklar, birta-
kım yargısız infazlara girmiştir. MGK'nin benim
bildiğim böyle bir karan yoktur. Ama besbelli ki
devletin içinde önemli makamlarda birtakım kişi-
ler, birtakım siyasi kişilerin himayesine güvenerek
bu olaylan yapmışlardır. Sayın Çiller'in dediği gi-
bi münferit olay söz konusu değildir. Bireysel olay
söz konusu değildir. 2 sene içinde 50 tane bireysel
olay söz konusudur. Eski tçişleri Bakam'nın (Meh-
met Ağar) ifadesine göre binden fazla operasyon söz
konusudur. Bu yargısız infaz yetkisi kullanıldıysa
kimin izniyle kullanılmıştır. Devlet kendi vatanda-
şına karşı yargısız infaz karan verdiyse - bizim dö-
nemimiz dahil, Sayın Erbakan, ANAP dönemi da-
hil - hangi iktidar döneminde kim bu karara imza
atmıştır, kim bu karara onay vermiştir? Bu kanun-
suz emri kim uygulamıştır? Bunlann ortaya çıkma-
sını istiyoruz.
Meselenin yeni bir boyutu var. Mesele 1993 so-
nundaböyle başlamıştır. Sayın Çiller'in beyanı var-
dır: "PKK'ye yardım eden işadamlannı biMyoruz"
diye beyanı vardır. Arkasından bu cinayetler gelmiş-
tir, ama şu anda olay bambaşka bir mecraya girmiş-
tir. Artık devletin koruma menfaatı falan yoktur,
bölücü terörle mûcadele yok. Zamanında bölücü te-
rörle mûcadele için bu işi yapan insanlar. şimdi cep-
leri için bu işi yapar hale gelmişlerdir. Topal cina-
yeti bunun açık örneğidir. Onun için münferit bir o-
lay olarak görülemez. Yeni bir trendin baslangıcı-
dır. Yani devlet yetkisi kullanan insanlann, devletin
silahını kullanan insanlann, siyasiler tarafından hi-
maye edilen insanlan, sırf kendilerine kanunsuz ge-
lir elde etmek için yaptıklan bir şeydir. Kirli servet
elde etmek için yaptıklan bir operasyondur.
Geçmişte polis, üstüne düşeni yapmadı. Yargısız
infazlann hiçbinsi, ama hiçbirisi bu soruşturmalar,
adli ve idari soruşturmalar sonunda aydınlığa çık-
madı. Onun için "Sizin de katkınızla şu yöntemi öne-
riyonım" demeniz lazım. Siz bunu yapmadınız, siz
bunu yapmadığınız için bu mûcadele devam edecek.
Saym Cumhurbaşkanı'nın başta koyduğu gibi, bu
bir rejim mücadelesidir.
Efendim, verdikleri (Erbakan'ın) bir örnek beni
çok rahatsız etmiştir. DGM'de benim bir tane tanı-
dığım savcı vardır. Ben o savcıya telefon ettim. Şim-
di bir telefon görüşmesinin Sayın Başbakan'a yan-
sımış olmasından hakikaten, bu devlete güvenileme-
yeceği konusunda yeni bir delile ulaştım.
Ecevit: (Çiller'e) Kontgenlla olayının üstüne yü-
rümedığimi söyledıniz. Ben 1974 öncesinde bazen
Demirel
MGK hiçbir zaman
meşruiyetin dışına
çıkan bir karar
almamıştır. Faili
meçhul cinayetler
eğer
aydınlatılamazsa
bir gün bunlar
devletin üstünde
kalır. Bu
toplantıdan böyle
çıkıp gidemeyiz.
Çıkıp gideriz de, 'işte oturdular,
konuştular, ettiler hiçbir şey çıkmadı
da, havanda su dövdüler' derler.
Zaten adamlar hazır her şeye.
kontgenlla sözünü genel anlamda kullanmış olabı-
lirim. Fakat 1974'te öğrendiğim bazı çok acı devlet
gerçekleri üzerine Türkiye'de resmen kontgerilla di-
ye bir örgüt olmadığını. ama ışleri gören bir kuru-
mun varolduğunu, Ozel Harp Dairesi'nin sivil uzan-
tısının var olduğunu ve bunlann çok karanlık birta-
kım olaylara kanşmış olabileceğini gördüm ve
1978'de başbakan olur olmaz yeni Genelkurmay
Başkanı Sayın Kenan Evren'e bu konunun üzerine
yürümesi ve o zaman kullandığım tabirle devlet
içinde, ama devlet dışında. devlet kontrolü dışında-
ki kurumlaşmanın hukuk devleti kurallan içine çe-
kilmesi görevini, talimatını verdim. Sayın EvTen de
yazılı anılannda bunu doğnılamaktadır. Yani ben o
konuda Genelkurmay'ın gerekeni yapması için
elimden gelen çabayı gösterdim.
Baykal: Yanı hâlâ öyle anlaşılıyor ki, ne zat-ı âli-
niz, ne herhangi biriniz soruşturma mekanizması,
soruşturma süreci resmen başladı mı başlamadı mı
bilmiyorsunuz. Sızin görev verdiğiniz denetim ele-
manlan henüz bilgı toplama aşamasında mıdırlar.
araştırma aşamasında mıdırlar, inceleme aşamasın-
da mıdırlar, yoksa soruşturma aşamasında mıdırlar
bunu bilmiyoruz. Bunun bilinmemesi olmaz. Bu
kadar önemli bir konuyu bu kadar afaki ve iç içe ge-
çen kavramlara emanet edemeyiz. Hele siyasi oto-
rite olarak soruşturma talimatını bizzat vermesi ge-
reken şahsiyet olarak sizin bunu denetim elemanla-
nna emanet etmeniz bence sakıncalıdır, doğru de-
ğildir.
Çiller: (Bulgulan) Savcılığa intikal ettirmiyor (Ya-
zıcıoğlu). Ve bir itham daha var onun isteğiyle gön-
derildiği, açıyor şu üç kişiden dolayı diyor ki. ben
bu üç kışiyı buldum. gelin alın, ben burada bunu tut-
Yılmaz
Zamanında bölücü
terörle mûcadele
için bu işi yapan
insanlar, şimdi
cepleri için bu işi
yapar hale
gelmişlerdir. Onun
için Topal cinayeti
münferit bir olay
olarak görülemez.
Yeni bir trendin
başlangıcıdır.
Geçmişte polis üstüne düşeni
yapmadı. Faili meçhullerin hiçbirisi,
adli ve idari soruşturmalar sonucunda
aydınlığa çıkmadı.
mak istemiyorum, bu araştırmayı yapmak istemiyo-
rum. Bir şaibe de bu. İşte böyle bir şeyi içinde, ken-
di içinde itham içinde olan birisi.
Baykal: Yani şimdi eğer hükümet, tstanbul Em-
niyet Müdürü'nü bu konuyu soruştururken elde et-
tiği bilgilerin gereğını yapmadığı için görevden al-
dı ise o bilgilerin gereğini hükümet yaptı mı ki da-
ha sonra? Ö bilgilenn gereğini yapmayan bir emni-
yet müdürünü siz sadece görevden alarak işi nokta-
layamazsınız. O zaman ortada, demek o bilgileri
ciddiye alıyorsunuz, onun için cıddi cezai sorumlu-
luğunu ortaya koyacak yönde bir şeyler yapmak la-
zım. Onu sadece makamdan uzaklaştınyorsunuz.
Çiller: Bir şaibe var ki. kendisi istiyor, benim elim-
de böyle adamlar var, siz gelin alın diye. Aynca da-
ha bu olayın içinde var mı yok mu belirlenmiş de
değil. Yani bu 3 kişi (Bucaİc'ın koruması özel tim
görevlileri) var mı, yok mu o da belirlenmiş değil.
Ve böyle bir durumda töhmet altında duran insan-
lar için de rapor veriliyor kişilerin. Şimdi. yani bu-
nun bir boyutunu görüp öbür boyutunu görmemez-
lik edemeyiz. Ve bu arada Cumhurbaşkanı'na gidi-
liyor, muhalefet başkanına gidiliyor ve Sayın Erba-
kan'a gidiliyor. Bazı şeyler veriliyor. Tamam hep be-
raber gidelim üstüne. Niye o zaman vermedin bu-
nu. niye saklıyordun. Sen bu işin içinde misin? İçin-
de olan birisiyle tahkikat yapılmaz.
Baykal: Bu kadar önemli bir olayı aydınlatacağı
iddiasını Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a söy-
lemiş olan bir emniyet müdürünün bu yanlışlannın,
bu çelişkilerinin, bu tutarsızlıklannın hesabını ken-
disine "Haydi bakalun yap şunu" deyip onu aydın-
lığa kavuşturduktan sonra sormak gerekiyordu. Ya-
ni bir iddiası var o insanın.
Demirel: Bir şeyi daha aydınlatayım, MGK'de
hiçbir zaman meşruiyetin dışına çıkan bir karar ahn-
mamıştır. Sizler de o kurullarda bulundunuz. Geçen
5 sene zarfında ben o kurulun başbakan olarak üye-
siyim veya cumhurbaşkanı olarak başkanı olduğum
kurullann hiçbir tanesinde işte devletin güçlerinin
dışında birtakım adamlan kullanalım diye, bu ma-
naya gelebilecek uzaktan yakından hiçbir şey alın-
mamıştır. Aksine ben Sayın Yılmaz'a da söyledim,
beni çok rahatsız eden şeylerden birisi, Türkiye"de
faili meçhul cinayetlerdir. Faili meçhul cinayetler
eğer aydınlatılmazsa bir gün bunlar devletin üstün-
de kalır. Hukuk devleti cinayet işlemez ve işlettir-
mez. Benim ıdare anlayışım budur. Binaenaleyh,
1991 Kasımf ndan bu yana Sayın Yılmaz'ın bana
hükümeti devrettiğinden bu yana, başında bulundu-
ğum hükümetler veya başında bulunduğum bu dev-
let, benim bılgim dahilinde hiçbir cinayet işine ka-
nşmamıştır. Hiçbir şekilde. Çünkü ben kesinlikle
buna karşı çıkmışımdıı ve "Aman dikkat edin şu
'adamdan.^ ve devlet çok önemli bir iştir. Devlet bu
çeşit işlere girmez. Her şeyi meşruiyet içinde yapa-
caksınız. Devlet bir meşru kurumdur. Aman devle-
ti meşru olmayan işlere kanştırmayın şeklinde ol-
muştur. Bunlan şey için açıklamak istedim.
Baykal: Evet bu Istanbul Emniyet Müdürü'nün
konuyu ele alış verişte, işleyış biçiminde, yönetim
zaafiyetleri olduğu anlaşılıyor. Yanı bunlar gayet
açık bir şekilde gözüküyor. Bu yönetim zaafiyetle-
rinin gerekçesi olarak işte siyasi bağlantılar. Bu si-
yasi bağlantılar karşısında bu konuyu aydınlatmak
çok güçlükler gösterebilir. O nedenle acaba ben,
resmen muttali olmuş olayım mı olmayayım mı,
elimdeki belgeleri vereyim mi vermeyeyim mi gibi
düşüncelerherhalde rol oynamıştır. Öyle anlaşılıyor
Ama biçim için temel sorun, konuyu aydınlatmak-
tır. Konuyu aydınlatmaya katkı yapacak kim varsa
o hangi yönetim hatasının içinde bulunursa bulun-
sun, hangi yanlış davranışm sorumlusu olursa olsun,
eğer gerçekten konuyu aydınlatmaya yardımcı ola-
cak bir katkı şansı varsa onu seferber etmektir. Onu
seferber etmek imkânından yoksun kalmış olma-
mız, bir ciddi üzüntü noktası.
... Aynca şunlar ortada, yanı ortada bir yeşil pa-
saport verilmiş, ortada bir kimlik kartı verilmiş, si-
lah kullanma ruhsatı verilmiş. Bunlann uydurma
olmadığı. yapma, sahte olmadığı ortada. Merciden
verilmiş, merciden kumanda edenlerin kim olduğu
belli. onlara yönelik bir tahkikat ve soruşturma da-
ha başlamış değil. Onlar orda duruyor ve bu konu-
lar her an hassas ilişkilerle çok değişik noktalara çe-
kilebılir halde ve biz müthiş bir ferahlık içinde za-
man kullanıyoruz. Bu doğru değildir.
Erbakan: Yani birtakım pasaportlar verilmiş, bir-
takım vakalar. Bunlar için soruşturmalar zaten açıl-
dı. Içişleri Bakanlığı bu pasaportu nasıl vermış?
Şimdi televizyonlarda naklettiler. Geliyor birisi
muhtara. işte şuradaki karakol benim ikametgâhım
gösterilmek üzere ben polisım, burada ikamet kâ-
ğıdı veriliyor diye zorluyor. Muhtar da "Ne yapa-
yım, beni böyle zorladığı için ben de mührü bastım
verdim" diyor. Evet şimdi bunun gibi birtakım mu-
ameleler yürümüştür. Burada elbette çeşitli insan-
lann sorumluluklan var. Bunlann soruşturmalan,
tespit edilen hepsi bir yandan açılmıştır ve yürümek-
tedir. Bunlar açılmış, ama meselenin özüne taalluk
etmediğı için önemi yok.
... Tabıi dikkati çekecek nokta şudur; bakınız qzat
(Kemal Yazıcıoğlu) vazıfesinın başındayken bu par-
mak izı meselesi 5 aydır ortaya çıkmadı. Şimdi ogit-
ti, parmak izi meselesi ortaya çıktı. Yani bu zat, böy-
le bizim istediğimız gibi delilleri orta yere koyma
gayretı içinde olan bir tavır sergilememiştir. Tam ter-
sine, resmi beyanında hiçbir şey yok bu beyanlann
içinde. Bu, tabii doğru bir davranış değil, "Ben iti-
mat etmiyorum" hayır, bilakis itimat etmiyorsa bir
insan, bütün bu iddialan vesıkalara geçirmeye gay-
ret etmesi lazım. Böyle iki türlü tavır içerisinde olun-
maz. Ama bizim için "Ben bunun madem ki ne ol-
duğunu ortaya çıkarabilirim" diyor, tamam. Bu bir'
ipucudur, sonuna kadar giderek onu çıkarmaya ça-
lışın, ne çıkarabılecekse çalışılsın. Bu potansiyeli
mutlaka kullanmak mecburiyetimiz vardır.
Çiller: Sayın Yılmaz'ın yanında anlaşılan Ölmez
diye bir çete reisı varmış. Sayın Bedük. Ankara'da
vali iken bu Ölmez'i, Sayın Yılmaz'ın kongredeki
-belgesi var bunun- kendi kongresinde verdiği bir
yemekte yanından alıyor ve götürüyor.
Yılmaz: Olay tamamen asılsız, rivayet, ben o ta-
rihte başbakan falan değilim. Benim bir toplantıda
yanıma gelmiş adam, vali gayet tabii alıp götürecek.
Çiller: Bu toplantının iki amacı var. Bu ikinci
amacı ûzerinde de durulması için verdim bunu. Te-
şekkür ederim.
Demirel: Evet, bu toplantının aslında bir amacı
var. tki değil. bir tane amacı var. O amaç da şu: Tür-
kiye'de bir huzursuzluk var, devlet birtakım eleşti-
rilerin değil, kötülemelerin mihrakındadır, odağın-
da. Devlet bir kurumlar mecmuudur. bir tüzelkişi-
dir. Devlete suç atfetmek mümkün değildir. Suç var-
sa, o suçu kim işlemişse ona aittir.
Devlete inancımız var dediğimiz zaman bu, ne
Hüseyin Kocadağ'ı, ne cinayete kanşmış bir adamı
beraat ettirmiyor. Temize çıkarmıyor, o ayn iş. Şim-
di size bir şey daha söylemek istiyorum; hep bera-
ber bu ülkenin hizmetinde uzun seneler olduk, bu
çeşit genellemeye dayanan tartışmalar. yani münfe-
rit olmaktan çıkanlıp genellendiği takdirde -ki halk-
taki huzursuzluğun sebebi odur- çok güzel söyledi
Yazıcıoğlu, arayışlara sevk ediyor. Türkiye'de değil,
yani hiçbir ülkede. Türkiye gibi her gün rejım ara-
yışı tartışılmaz.
... Yalnız, bu toplantıdan böyle çıkıp gidemeyiz,
yani şu manada söylüyorum, çıkıp gideriz de bun-
lann şeyi işte oturdular. konuştular, ettiler. hiçbir şey
çıkmadı da havanda su döv düler diye zaten adam-
lar hazır her şeye. Bütün bu sıkıntılara sebep olan,
aslında örtbas edilir endişesidir. Yani korku odur. Ve
bu bir güven buhranıdır. Bu- güven buhranını dev-
lete sıçratmamak lazımdır. Siyasetçilerbirbirinegü-
venmeyebilir, bunu kabul ediyorum. Ama nihayet
bugün siyasetçınin siyasetçiye güveni veya güven-
sizliği değil söz konusu olan, siyasetçinin bu ülke-
nin hâkimine, bu ülkenin savcısına, bu ülkenin ida-
recisine ve bu ülkenin müfettişine olan güvenidir.
Ve durun bakalım, bir yapsınlar bir şey. Eğer yap-
tıklan şey örtbas etmek hissini veriyorsa o zaman
yine her şeyi söyleme hakkımız var. Herkesin hak- •
kı var. Ama evvela devletin normal mekanizmala-"
nnın işlemesi, her hadisede olduğu gibi işlemesi ve
bir yere varması lazımdır.
Ecevit: Yalnız o mekanizmalarla bu noktaya gel-
mişiz Sayın Cumhurbaşkanı.
Demirel: Ama bız bir ülkeyiz, muyak halındeyiz.
Yani...
Ecevit: Ama bütün toplumu, bütün devleti saran
bir hastalık.
Demirel: O zaman "ört ki ölem" demek lazım. O-
nun çaresi yok.
Ecevit: Onun çaresi tedavi tabii.
Demirel: Hiçbir şey örtbas edilemez. Hepimiz ta-
kıpçısı olalım, ama bunu devletle özdeşleştirmeye-
lım dıyorum. Devlet kavramından bunu ayıralım.
MİT tartışması ~
Ecevit: Efendim şimdi siz, özür dilerim, iktidara
gelmeden önce saya saya bitirmezdiniz devletin iş-
leyişındeki aksaklıklan. Şimdi bakın. sizin okduğu-
nuz rapor -MlT'ten- devlet içinde kontrolsüz örgüt-
lenmeler var diyor.
Erbakan: Delil getir diyoruz, daha henüz ortada
bir delıl yok.
Ecevit: Efendim. köy koruculuğu kalkmalı diyor.
Erbakan: Hem hukuktan bahsediyoruz.
Ecevit: Devletin işleyişinde birtakım aksaklıldar...
YazKioğlu: Sistem diyelim efendim, orada zaten
esasen Türkiye'de sistemin bir yığın yanlışlıklan
var.
Erbakan: Böyle bir araya gelerek devlete bir za-
af kabulü içinde olamayız.
Erbakan'dan uyan
Erbakan: Her bırimız bu toplantı hakkında ayn
Ecevit
Bazı şeyler
kendiliğinden
kazara veya
medyanın
katkısıyla ortaya
çıktı ve artık
dönüşü olmayan
bir yola geldi.
Mutlaka sonuna
kadar bu devleti
saran ilişkiler
ağının üstüne
yürünmesi gerekiyor. Bu karanlık
ilişkiler ağının içinde yer alan veya
yer aldığı tahmin edilen kişiler ve
kuruluşlar çok çeşitli.
ayn beyanat vermeyelim. Çünkü bir araya geldik,
konuyu konuştuk, bir noktada mutabık kalındı.
Yılmaz: Olur mu efendim. bu mutabık kaldığımız
hususlardır, mutabık kalmadığımız hususlan elbet-t
te her birimiz kendi versiyonumuzdan anlatacağız^
kamuoyuna.
Ecevit: Şimdi siz mekanizmada hiçbir değişiklik
yapılmasın istiyorsunuz. Sayın Başbakan Yardım-
cısı da öyle, buna karşılık muhalefet partilerinin
farklı görüşleri var.
Demirel: Ben devletin başıyım, ben güvensızlik
ifade edemem.
Ecevit: Bu güvensizlik değil ki Sayın Cumhurbaş-
kanım. Çok boyutlu bir .... Yani iş Güneydoğu'dakı
feodal yapıya, köy koruculuğuna kadar gidiyor ba-
kın Sayın Erbakan'ın okuduğu MİT raporunda.
Demirel: Tabii o raporlan biraz ihtiyati kayıtla
alacaksınız. Yani hepiniz devlette bulundunuz bu ka-
dar zaman. Onlan ihtiyatli kayıtla, ondan sonra hiç-
bir şey demediler filan demezsin. Yani inanmayın
demiyorum.
Erbakan: Bırbırimızle kavga etmiş görüntüsünü,
imajını bırakacaksınız.
Ydmaz: Ama olmayan şeyi niye var diye söyle-
yelim.
Erbakan: (Bu toplantıyı kastederek) Bu toplan-
tıda gördük ki deyip de bu toplantıyı şey edecek
olursak yoksa herkes kendi şeyini, kararlılıklannı
söyler.
Yılmaz: Ben sizin yerinizde olsaydım. 4 kasımda
bir soruşrurma açardım. Bir emniyet müdürii, o ara-
bada eğer susturucu olursa, bir cinayet işlenmesi
haline getirilir ve... Susturucu, başlı başına soruş-
turma nedenidir.
Baykal: Bakanın imzası var. Belgeleri o Içişlen
Bakanı vermış.
Yılmaz: Ruhsatsız silahlar var. Israil'den satın
Baykal
Bu kadar önemli
bir olayı
aydınlatacağı
iddiasını Sayın
Cumhurbaşkanı ve
Başbakan'a
söylemiş olan bir
emniyet
müdürünün bu
yanlışlannın, bu
çelişkilerinin, bu
tutarsızlıklannın
hesabını kendisine
"Haydi bakalım yap şunu" deyip onu
aydınlığa kavuşturduktan sonra
sormak gerekiyordu. Yani bir iddiası
var o insanın.
alınmış. Ne olduğu belli değil, bir sürü dolambaçlı
işler. Yani sizin gözünüzü açmanız gerekirdi.
Erbakan: O söylediğiniz insan zaten vefat etmiş-
tir.
Baykal: tçişleri Bakanlığı görevlendirmiş Çat-
lı'yı. tçişleri Bakam'nın ajanı o. îçişleri Bakanı onu
resmi memur gibi kullanıyor.
Erbakan: Nerede onun belgesi?
Baykal: Verdiği yeşil pasaportta. Yeşil pasaportu
Îçişleri Bakanlığı veriyor.
Çiller: Eyvah, Sayın İnönü'ye de verilmiş, şimdi
ne olacak?
Demirel: Evet. Hepinize teşekkür ederim. Fev-
kalade zor bir konuda büyük olgunluk gösterdiniz.
Teşekkür ederim.