27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK1996SALI Surbetçilere ayhakkı • ANKARA (AA) - DSP Grup Başkanvekili Hüsamettın Özkan. partisinin. yurtiçi ve yurtdjşında yaşayan •vatandaşlann sorunlanna çözüm üretmede tüm siyasi partilerin önünde olduğunu rildirdi. TBMM Başkanı Mustafa Kalemlı'nin '•yurtdışındakı vatandaşlanmızın Türkiye'deki seçimlerde oy kullanmalannı kolaylaştıracak iüzenlemeler için hiçbir •sıyasi partinin yasa :eklifınin bulunmadığını" 5elirttiğini anımsatan Dzkan, DSP'nin, lSKasım I996 tarihinde TBMM 3aşkanlığı'na verdıği yasa eklifinin yurtdışında /aşayan seçmenlenn ilkemizdekı seçimlerde oy nıllanmasını colaylaştıracak birçok düzenleme ve yenilik ıçerdiğini belirtti. Yılmaz tazminat kazandı • ANKARA (AA) - Ankara .1. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türkiye gazetesi ile köşe yazan Yalçın Özer'i. birköşe jazısında ANAP lideri Mesut Yılmaz'ı "yolsuzluk yapmakla" suçladığı gerekçesiyle, toplam 600 milyon lira tazminat ödemc^e mahkûm etti. Demirel'den çocuklara • ANKARA (AA)- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ANAP Manisa Milletvekilı Ekrem Pakdemırli aleyhine açtığı tazminat davası sonucu kazandığı 5 milyar lırayı, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Derneği'ne bağışladı. Demirel, paranın yasal faizinden gelen yaklaşık 3 milyar lirayı ise Spastik Özürlü Çocuİtlar Derneği ile Sokak Çocuklan Derneği arasında paylaştırdı. Girik'e hapis cezası • ANKARA (AA) - Ankara 15. Asliye Ceza Mahkemesi. Kanal D'de yayımlanan "Söz Fato'da" programında, tiyatro sanatçısı Kâmil Aydan Bol'un kişilik haklanna hakaret edildığı gerekçesiyle programın yapımcı ve sunucusu Fatma Girik ile Kanal D'nin eski Genel Yayın Yönetmeni ve Genel Müdürü Ibrahim Altınsay'ı 5 ay 25'er gün hapis, 2 milyon 916 bin 666'şar lira ağır para cezasına çarptırdı. Mahkeme, sanıklara verilen hapis cezalannı paraya çevirerekerteledi. RP'liler İsrail yolcusu I ANKARA (AA)- Muhalefette iken sürekli Israil aleyhinde politika yürüten ve "Sıyonistlikle" suçlayan RP, iktidan döneminde savunma sanayii işbirliği anlaşması imzaladığı Israil'e şimdi de milletvekillerini geziye gönderiyor. TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin Israil Parlamentosu'nun daveti üzerine 5-9 ocak tarihleri arasında Israil'e gideceği bildirilirken, Turizm Bakanı Bahattin Yücel ve Mukadder Başeğmez'in yanı sıra DYP'nin Musevi milletvekili Cefi Kamhı'nin de önümüzdeki günlerde bu ülkeyi ziyaret edeceği açıklandı. DüZYAZIı HABERLER Susturulamayan vardiya düdüğü: Karabük / 4 Devletmalının sahibi işçiIŞIKKANSU K arabük fabnkasınınyeni yönetimi. yaklaşık 70 milyon dolara çıkması beklenen "çelikhane modcrnizasyonu tasanmı"ndan da övgü ile söz ediyor. Son hazırladıklan raporlardan birinde, bu tasanm ile ilgili şu bilgilere yer veriliyor: "Sürekli döküm tesisi, konvertör sistemi ve yeni çelikhant binası yaünmlanna flilen başlanmışür. Bu çerçevede yaptlacak olan gaz temizleme ve toz tutma ünitelerinin tamamlanması ve >eni çelikhanenin işletmeye alınması ile çevre kirliliği probleminin temelden çözüme kavuşturulması miimkün hale gelecektir. Bu projenin 1997 yıh sonunda tamamlanması planlanmıştır ve süresi içinde vatınmın tamamlanması için şirketin tüm nıali ve teknik imkânlan seferber edilmiştir." Yatınm için öneriler toplanmış, şartnameler hazırlanmış, bir bölümünün sözleşmeleri imzalanmış. Bir bölümü de - örneğin çelik konstrüksiyon bina- Kardemir'in kendi olanaklan ile gerçekJeştirilecek. Bu yatınm, fabrika kamunun elindeyken gerçekleşemez miydi? Uzmanlara bakılırsa, gerçekleştirilebilirdi. Aynı yatınm istemi. 1974'ten beri gündemdeydi, ama ülke yönetiminden, KlT'lerden sorumlu olanlar - dolayısıyla KİT'lerin zor duruma düşürülmesınin başrol oyunculan ipe un sermişler, kulaklannın üstüne yatmışlardı. Tekel zarar eder mi, eder... Geçmişte, aynı sorumlulann gerçekleştirdikleri akıllara seza bir uygulama daha var: Kardemir, sanayi tesıslerinin karkasında kullanılan "200 mm. üstündeki u ve i kesitlerindeki profıl" üretiminde tekeldir. O zamanlar demişler ki "Biz bundan zarar ediyoruz, o zaman bunu üretmeyeüm." Tekelı bile zarar ettirme başansını gösterenleri kutlamak gerek. Şımdi bunun tam tersi kanıtlanmış ki, bu türden büyük gelir elde ediliyor. Dünya borsalannda 450-500 dolar ediyor bu ürün. fCardemir, aynı ürünü 375-400 dolara satıyor ve iyi de para kazanıyormuş. Artı, Kardemir, Istanbul Teknik Üniversitesi ile bir çalışma yürütüyor. Özellikle deprem bölgelerindekı devlet yapılannın çelik konstrüksıyonla çatılmasının, insan sağlığı ve yapılann sağlamlığı açısından önemini Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'na anlatmaya çalışıyor. Gelelim işçilerin yüksek fınnda dile getirdikleri yeni çimento fabrikasına... Zamsız çalışıp kâra geçtiler Kardemir'deçalışan 5 bine yakın işçinin iicretlerine geçen yıl hiç /stm vapılmadı. İşciler, bir yandan fabrikayı sahiplenirkeo, bir vandan da özveride bulundular. 1996 vılında ise i$çi iicretlerine yüzde 40 dolaylannda zam yapılmiş. (Fotoğraflar: TARIK T1NAZAY) Kardemir, yüksek fınndan çıkan curufu değerlendırip basit bir çimento fabrikası yapmayı planlamış. Hemen Sabancı Holding'den öneri almış, "GeBo, çimento fabrikasını birlikte kuralırn" dıye. Kardemir yönetimi anlaşmış. Yılda 200 bıp ton çimento üretecek olan fabrika, Kardemır'in içinde kurulacak. Kardemir'in fabrikadaki payı yüzde 49, Sabancı"nın payı da yüzde 50 olacak. Gerisi var. Kardemir, bir de curuf değerlendirme tesisi kuracak. Çelikhane curufunda yüzde 5 oranında çelik bulunurmuş. Bunu mıknatısla geri alacak tesis oluşturulacak. Başka bırdeyışle, sinekten yağ çıkanlacak. Dahası, Karabük işletmesi eskiden enerjinin yüzde 70'ni TEK'ten alır. yüzde 30"nu kendisi üretirmiş. Şimdi tam tersi olmuş, yüzde 70'ni kendisi üretiyor, yüzde 30'nu TEK'ten alıyor. tstense. tüm bunlar Karabük Deınir Çelik devletin elindeyken gerçekleşemez mıydı? Bu soruvu kıme yöneltsek. "Elbette gerçekleştirebilirdi, ama istek ulusal endüstrivi geliştirmek değildi ki. İstek. bunlan bile bile iiklürmek. parçalamak. yok etmekü"" karşılığını alıyoruz. Sendikanın işlevi ve ücretler Yeni Kardemir yönetımının. tüm sayılan atılımlan yapmasının, kârlılığı arttırmasının en önemlı etkenlerinden bin, Kardemir'de çalışan 5 bıne yakın işçının ücretlenne geçen vıl hıç zam yapılmamasıydı. fşçiler, bir yandan fabriRâyı safiiplenirken, bir yandan da öz\ende bulunmuşlardı 1996 yılında ıse ışçi ücretlenne yüzde 40 dolaylannda zam yapılmiş. Ortalama brüt ışçi ücreti 38 milyon. ortalama net ücret ise 24 milyon lira dolaylannda. Pekı. devır sonrasında işçi atılmış mı? Hayır. Aynlanlar, emekli olanlar olmuş. Ama, işçi atılmamış. Hatta, çoğunluğu Karabük ve çevresindeki sanat okullanndan mezun olmuş 750'ye yakın yeni işçi alınnuş. Çıkanlacak dersler Olumlu bir model midir bugün Karabük'te uygulanan? Şurası kesin: Işçiler ve halk, zoraki itilmıştir bu noktaya. Ne adına, Özelleştirmeden vazgeçtik, yıllardır Türkiye'ye yeni fabrikalar kazandıran bir devasa tesisi kapatma adına. Emekle yoğrulmuş o çelikhanenin, o yüksek fınnlann homurtusunu hiç duymamış, üretimın çığlığına kulak vermeyen "vizyon" sahiplerinin, proje mühendislerinin. sözüm ona ekonomistlerin; uğruna iş kazasında can vermedikleri, geleceğınde çocuklannın yannını görmedikleri bu ışletmenin ulusal sanayiyi dirençli bir lokomotif gibi çekecegine inanmadıklan besbelü. Yaptıklan, "kambur" diye niteledikleri bu tesisın tüm özürünü Karabük işçisine, emeklisıne ve halkına yüklemekti. İşçinin, emeklinin, halkın direnci, özverisi bu özürü şimdilik giderdi. Ancak, daha önce de vurgulamaya çalıştığımız gibi, sağlığına kavuşmuş gibi görünen yapıda, her an bir aksayan yan çıkabilır. Eğer önlem alınmaz, işe kötüniyet girer, hele hele "serbest piyasa" adı altında "vahşi kapitalizm^in kurallan işler. hisse senetleri el değiştirirse, ister "özyönetim", ister "sermayenin tabana yayıknası", ister "işçi yönetimi" deyin, bu model sürer mi? Kardemir modelinden çıkanlacak ilk ders bizce şudur: Karabük işletmesi ve diğcr KlT'ler, neoliberal politikalann izindcn gidcn siyasiler ve onlann kadrolan tarafindan bilerek ve isteyerek batma noktasına getinlmıştir. Ikinci ders şudur: Karabük işletmesi ve diğer KlT'ler, yönetimi tümüyle bağımsız, ama mutlaka düriist çalışan İcamusa! denetimli özerk bir yapıya kavuşturulduğunda başanlı olabiliyorlar. Hatta, son dönemde önem kazanan "dünya üe rekabet edebüme" koşulunu da yenne getirebiliyorlar. Üçüncü ders de şudur: lşletmelerde sorunlar, gerek kamuda, gerek özerk bir yapıda, gerekse özel sektörde olsun, ışçınıa yönetıme katılması ile büyük ölçüd^gfderilebiltyor. • Değerlendirrhelerimizi, Karabük'te duyduğumuz son bir sözle bitirelim: "Devletin işletmesinin tepesine vurukhı. Devletin malına sahip çıkmak, biz işçiler ve halka kaMı." BİTTJ K a y ı p p a t I a m a s ı ' y a ş a n ı y o r 1996yüında 203 insan kaybedildiALPERTURGUT Gende bıraktığımız 1996 yılı içinde çoğunluğu Olağanüstü Hal Bölgesi'nde (OHAL) olmak üzere 203 kişi için kayıp başvurusu yapıldı. Bu sayıyla 1996 yılı, 299 kayıpla en çok kayıp olayının yaşandığı 1994 yılından sonra 2'nci sırayı aldı. 1980-90 yıllan arasında 13 kişi kaybedilirken 9O'lı yıllarda bu sayı büyük bir artışla 623'e tırmandı. BM ve Avnıpa İnsan Haklan Raporu'na göre Türkiye'de 20 bin adli kayıp bulunurken, siyasi kayıplann sayısı 420'ye ulaştı. İnsan Haklan Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Haklan Vakfi'na (TİHV) yapılan resmi başvurular çerçevesınde 1996 yılı içinde 203 kişınin kay bedtldigi belırlendi. Çoğunluğu OHAL bölgesınde meydana gelen siyasi kayıplann önüne geçilemediğini dile getiren ilgililer, 96'nın kasım ayında 9 • 1994 yılı 299 kayıpla 1996'nın önünde birinci sırada yer alıyor. 1980- 90 yıllan arasında 13 kişi kaybedilirken 9O'lı yıllarda bu sayı büyük bir artışla 623'e tırmandı. • Birleşmiş Millletler ve Avrupa İnsan Haklan Raporu'na göre Türkiye'de 20 bin adli kayıp bulunurken, siyasi kayıpların sayısı 420'ye ulaştı. Toplam kayıp sayısı: 623 kişi. kişinin kaybedıldiğine ve "kayıt dışı kayıpİar~ın fazlalığına dikkat çektiler. Gözaltında kaybedilen insan sayısının 9O'lı yıllarda artış gösterdiğini vurgulayan yetkililer. kayıplardan korucular ve özel timin sorumlu olduğunu öne sürdüler. İlk kayıp 1921 yılında Ülkemizde ilk siyasi kayıp olayı 1921 yılında yaşandı. Sosyalıst lider Mustafa Suphi ve 15 arkadaşı Karadenız'de kaybedıldı. Boz Mehmet lakaplı Mehnıet Bozışık'ın ağabeyi Salih Büzışıkın 1936 yılında kaybolmasından 37 yıl sonra 6 Şubat 1973 tanhınde gözaltına alınan Ali Kayahan kaybedildi. 1980 yılında Hayrettin Eren'in kaybedilmesıyle başlayan \e bugüne dek geçen süreçte ise 623 kişi kaybedildi. Kayıplardan yalnızca 3'ünün cesedi ortaya çıktı. 1995 yılında İstanbul'da Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un Kınkkale'de ise sendikacı AyşenurŞimşek'in işkence sonucu parçalanmıs cesetleri bulundu. TBMM Failı Meçhul Çınayetlerı Araştırma Komisyonu raporunda, 12 Eylül 1980-Haziran 1985 yıllan arasında 412 kişinin gözaltında kaybedildiği belirtildi. Raporda, 1995 yılında kimsesızler mezarlığında yapılan araştırmanın sonuçlanna da yer venldı. Raporda 75 gün içerisinde 105 kişinin kimsesizler mezarlığına gömüldüğü, 1995-96 yıllannda ise yüzde 60'ı normal olmayan ölüm raporuyla 369 kişinin toprağa verildıği ortaya çıktı. Içişlen Bakanlığı'nın 1995 yılı ve 1996 yılının ilk 6 ayında yaptığı araştırmaya göre, 4 bin 198 kayıp başvurusu yapılmiş. Bu insanlardan 2 bin 824'ü bulunurken 2 bin 94'ünden haber alınamadı. Birleşmiş Milletler (BM) ve AvTupa İnsan Haklan Roporu'na göre, 1995 yılında dünya genelinde toplam 43 bin kişi kaybedildi. Arjantın: 1976-83 yıllan arasında yaklaşık 40 bin kışı kaybedildi. Plaza del Mayo Alanı'nda gösteri yapan Mayıs Anneleri (Madres de Mayo), kaybedilen çocuklannı istediler. Lübnan: 1975-90 yıllan arasında polis kayıtlanna geçen tam 17 bin kayıp olayı yaşandı. Çad: 1982-90 yıllan arasında 40 bınden fazla insan kaybedildi. Fas: 9O'lı yıllarda kaybedilen insan sayısı 600. Uganda: 1981-1986 yıllan arasında ülkede 100 bini aşkın insan kaybedildi. Şili: 1973-77 yıllan arasında cunta 7 bin kişiyi kaybetti. Peru. Son 10 yılda ülke genelinde 4 bin 300 insan kaybedildi. Türkiye: 20 binin üzerinde kayıp var. Kayıtlara geçmeyenler hanç sivasi kayıp sayısı 420. ORHAN BİRGİT Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in geçen hafta cuma günü, Ankara Polis Akademisi'nde yaptığı konuşma, Su- surluk dosyas'nın belgeleri arasında yer alacak kadar önem taşıyor. Ben bu ziyareti ve orada yapılan konuşmayı 1996 yılının en önemli olaylarından bi- risi olarak görüyorum. Ve bu kadar önemli bir ıpucunu, özel- lik anamuhalefet liderinin de Ecevit dı- şındaki muhalefet önderlerinin de med- yamızın yazar çizerlerinin de niçin ele al- madıklannı anlayamıyorum. Bayan Çiller, geçen hafta salı günü, DYP Grup Toplantısı'nda Mesut Yıl- maz'ın Susurluk'la ilgili bir konuşması ile Öcalan'ın Med Televizyonu'nda ya- yımlanan bir demeci arasında benzer- liklerkurdu. Partisinin yöneticilerine, her iki konuşmayı da bastınp vatandaşlara dağıtmalann, salık verdi. Böylece Me- sut Yılmaz fobisi ile kendisini nasıl kay- bettiğini, yasaların suçlu saydığı bir kim- senin konuşmalannı DYP propaganda belgeleri halinde dağrtmanın, bu parti ile yöneticilerini nasıl suçlu durumuna ge- tireceğini hesap bile etmedi. Bayan Çiller, bununla da kalmadı. iki lün sonra, Ankara Gölbaşı'ndaki Polis ''ademisi Eğitim Tesisleri'ne gitti. Bu- 96'nın Son Fotoğrafı... rada saptanılan fotoğraf belgeselini canlandırmak için, Dışişleri Bakanı'nın beraberindekilerin kimliklerini unutma- malıyız: Elbette Içişleri Bakanı ve Emniyet Ge- nel Müdürü, Çiller ile birlikteler. Ama on- ların yanı sıra DYP'nin son genel se- çimlerde liste başı yaparak parlamen- toya aldığı ve dokunulmazlık kazandır- dığı "polis" orijinli Çiller'in "A" takımı mensuplan. Yani Hayri Kozakçıoğlu, yani Bekir Aksoy, yani Saffet Ankan Bedük ve Ünal Erkan. Böylesine bir fon perdesinin önünde Bayan Çiller, özel harekât timinin operasyonlar sıra- sında giydiği üniforma sırtında mikrofon başına geçiyor ve özel tim mensupları- nı "devletin savunma refleksini yok et- meye çalışan hainlere baş eğdirtme"ye çağınyor. Deneyimli Ecevit'in de dediği gibi, özel timi düpedüz kışkırtıyor. Bu kışkırtmanın polisi politize etme- yi amaçladığı belli de belirli olmayan DYP liderinin kendisini savunmaya kal- kışırken, devleti niçin böylesine tehlike- ye düşürecek biçimde sözler söylediği. Rahmetli İsmet Inönü, böyleleri için bir tarihlerde "suçlulann telaşı içinde" ol- duklannı söylemişti. Bülent Ecevit de Çiller'in "ateşle oynadığını, hem kendi- sini hem de devletiyakabileceğini" du- yurmak zorunda kaldı. Susurluk olayında ve devlet adına el atılmış olan dığer yasadışı eylemlerde kim tüm güvenlik güçlerini suçluyor ki? Tam aksine, güvenlik örgütlerinin bü- yük çoğunluğu, aralanndan çıkan az sayıdaki kimsenin bu tür eylemlerini devlet adına, yasalan uygulayarak kont- rol altına almak istiyor. Bunu ısterken, yasalan. devletin düzenıni ve halkın çı- karlannı en onde tutuyor. Suçluların el- bette yargılanmalan için, hazırlık soruş- turmalannı tamamlamak görevi ile kar- şı karşıya kalıyor. Bakınız, Bayan Çiller, bu aşamada özel tım görevlileri karşısında nasıl ko- nuşabiliyor: "Bugün bırıleri çıkıp sızi yargılamaya kalkıyorsa, sizin şerefli mü- cadelenizi yargılamaya kalkıyorsa, bi- zim onlara söyleyebileceğimiz tek söz vardır: Durun bakalım orada, haddinizi aşmayın." Son yazılann binsinde, Çiller'in bu ko- nuşmalarını, demeçlerini kimin hazırla- dığını merak ettiğimi belirtmiştim. Gerçekten bu "kılavuz karga "nın kim- liği salt benim degıl, birçok kimsenin merak konusu olmalı. "Size söz veriyo- rum ki bu devletin hangı şartlarda, ne- yin karşılığında ayakta kaldığını, güçlü kaldığını anlamayan gafiller yakında başlarını öne eğeceklerdır" sözünü, 1996 yılının son haftasında Türkiye Cumhurıyeti Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı'na söyleten aklıevvel kım- dir? O aklıevvel bu devletın bir hukuk dev- leti olduğunu ve sadece hukukun üs- tünlüğü ile yasaları uygulayarak ayakta kaldığını, insan haklanna saygı göste- rerek güçlü olduğunu ve olacağını, Ba- yan Çiiler'den önce öğrenmeli değil mi- dir? Ama, heyhat.. DYP Genel Başkanı, bir kez korku ve kuşku içinde bırakılmış- tır. Yasadışı hareket etmiş olduğu anla- şılan birtakım devlet görevlilerini savun- makla kalmayacak, onlan tüm güven- lik güçleri ile özdeşleştirmeye kalkışa- cak kadar heyecanlanmıştır. Böyle duy- gulara kendisini kaptıran adam, üstelik politikada ve devlet yönetiminde günü gününe aldığı dersleri tekrarlamaya kal- karsa ne yapar? Kalkar, birlikte eski polis yöneticileri- ni de götürdüğü bir törende, kendisini dinleyenlere "gerekirse mezara birlikte gömülmekten" söz açar. • • • Bu ülkede namuslu, yasalara bağlı milyonlarca insan, yasalara bağlı ve na- muslu polise güven besliyor. Kimse ateşle oynamaya kalkmasın ve kendi- lerini bekleyen karanlıklara başkalannı da ortak olarak götürme sevdasına ka- pılmasın. Bilmiyorum, Bülent Ecevit'in "Çamu- ra bulanan ellerie temizlikyapılmaz" sö- zünü bir önemli özdeyiş olarak yılbaşı kutlama kartı haline getiren girişimcile- nmiz oldu mu? Olduysa, bir tane edinip Tansu Ha- nım'a göndermek isterdim. • • • Sağlık, mutluluk, banş içinde bir yıl ve mafyasız, çetesiz bir Türkiye özlemi ile... GUNDUZ GOZUYLE MELİH CEVDET ANDAY Anlamsız Bir Konu Geçen salı bu köşede çıkan yazımda Iran Dev- let Başkanı Sayın Rafsancani'nin Türkiye'yı ziya- reti sırasında söylediği kimi sözler üzerinde dur- muş, onun Anıtkabir'e uğramaması konusuna baş- ka bir yazımda değineceğimi belirtmiştim. Bugün o konuyu ele alacağım. Önce söyleyıvereyim ki, Sayın Rafsancani'nin Anıtkabri ziyaret etmemesinden hıçbirimiz alınmış, gücenmiş, danlmış değiliz. Atatürk öyle büyük bir adamdır ki, böyle bir olaydan ötürü onun kişiliğin- de herhangi bir etkilenme olacağı düşünülemez. Bu tür ziyaret programlarının iki yandan protokol temsilcileri arasında nasıl hazırlandığı konusunda bir bılgım yok; ama Iranlı protokol temsilcisinin, "Yo, Sayın Rafsancani Anıtkabir'e gidemez" deme- sini, diyebilmesini gene de aklım almıyor. Çünkü bunu dile getırenın, herhangi bir neden söylemek zorunda kalacağı da yadsınamaz. Ne bileyim, "Bizim başkan Atatürk'ü sevmez" gibi, "Atatürk bir Islâm ülkesine laikliği getirdiği için bizce dinsiz sayılır" gibi bir söz. Uluslararası ilişkilerde sevip sevmemenin, din ayrımının, ya da dinsiz olup olmamanın bir yeri bu- lunmadığı, bulunamayacağı düşüncesindeyim ben. Antikomünist bir devlet başkanı, komünist bir devleti ziyarete gidemez mi? Yakın tarihte bunun tam tersini gösteren örnek- lerle bol bol karşılaşmışızdır. Dış politika ilişkileri böylesi kişisel, duygusal dav- ranışları kaldırmaz. Bakın, "ayıptır" demiyorum, "ay/p"ındaburada bir yeri yok. Mahalle ilişkisi değil bu. Düşük Şah'a Avrupa'da sormuşlar, "Atatürk'ten etkilendinizmi?" diye; "Hayır, odinsizdir, benMüs- lüman 'ım" yanıtını vermiş. Demek Müslüman olma- sı onu kurtaramadı. Aynca belirtmem gerekir ki, o- nun babası, Atatürk'ü ziyarete gelmişti ve burada büyük bir törenle karşılanmıştı. Benim Sayın Rafsancani'ye, bu olay dolayısıyle anımsatmak istediğim bir şey var: Laik Türkiye Cumhuriyeti, bir mezardan daha canlı olarak temsil eder Atatürk'ü, çünkü laik Tür- kiye Cumhuriyeti onun en büyük yapıtıdır. Şimdi insanın aklına şu soru gelmiyor mu? "Sayın Rafsancani, Anıtkabir'e gitmiyorsun a- ma onun en büyük yapıtı olan laik Türkiye Cum- huriyeti'niziyarete geliyorsun, neden?" "Türkiye'de Islâm yükseliyor da ondan" diye- mez; Türkiye'de Islâm vardı, Islâm'ın yükselipyük- selmemesi ise anlamsız bir konudur. Tüzük hazırlandı Yeni Oluşumcular partileşiyor HÜLYA KARABAĞLI ANKJVRA - Partı tüzügü- nü "karaıasarük. kararsız- hk ve genel başkan sultalığı- nısonaerdiren*' yapılanma- da odaklandıran Yeni Olu- şumcular, Meclis aritmetı- ğinın 11 şubatta değışeceğı yönünde mesaj veren açık- lamalarda bulundular. Olu- şumun lideri Hüsamettin Cindoruk. ideolojilerini "özgürlük ve dcmokrasi" olarak nıtelendinrken kur- maylardan İsmet Sezgin. ta- mamen üyenin egemenliğı- ni öngören bir tüzük hazır- landığını bildırdi. Yapılan kamuoyu yoklamalannda kararsızlann oyunun yüzde 40 olduğuna dikkat çeken Rıfat Serdaroglu. önümüz- deki günlerde Çiller ailesı- nin sıyaset sahnesınde yer almayacağını söyledi. DYP'den aynlmalannın ardından Cindoruk önderlı- ğinde bir parti kurmaya ha- zırlanan Yeni Oluşumcular. partilennin amaç ve yapı- lanmasını Cumhuriyet'e değerlendirdiler. Cindoruk, 7 ocakta res- men kurulacak partinin id- diasmı. DYP'nin 1987 yılın- daki görüntüsüyle aktardı. "•52, kişijle başladık" diyen Cindoruk, partinin ciddi bir biçimde özgürlükçü kimlik taşıdığını vurguladı. Parti isminin önceden açıklan- masını istemeyen Cindoruk. açık sözlü bir siyaset yapa- caklannı dile getirerek "Denge partia olacak" dedı Cindoruk, partı içi demok- rasi ile yumuşak disiplinlı anlayışı benimseyen bir tü- zük hazırlandığını kaydede- rek "Türkiye'de zaten lider yok da genel başkan suttası- nı sona erdircn bir yaklaşunı ortaya kovduk" diye konuş- tu. DYP Âydın MÎlletvekıiı ismet Sezgin. parti tüzüğü- nün baskıya verildiğini, programın ise son aşamada olduğunu belinti. 'Korku dağlan aştT Partiyle ilgili olarak "hiç- bir partinin tüzüğüne ben- /cme>en, tamamcn partidc üyenin egemenliğini esas alan yapılanma" dıyen Sez- gin, türkiye'nin tıkanan ve işlemeyen çarklanna yeni- den işlerlik kazandınlacağı- nı dile getirdi. Resmi olarak kurulduktan sonra siyasette çok şeyin değişeceğini de savunan Sezgin, "Sayın Çil- ler, a\ nı gün miting düzenli- yor. Korku dağlan aşmış, ale\ r baca> ı sarnuş" dıye ko- nuştu. Kararsızlığı, karam- sarlığı yenmeyi ve düriist si- yaset yapmayı amaçlayan bir tüzük oluşturduklannı kaydeden Sezgin, "Demok- ratik güçleri seferber etme- \e, katkılara vezengûıleşme- ye açık, dinamik ve saydam bir programla halkımızın hiznıetint 1 taüp olduk" ded^. lzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu. Adalet Parti- si'nin (AP) kuruluş günû olan 11 Şubat 1997'deMec;- lis aritmetiğınin değişeceği- ni ve hükümetin düşeceğirii öne sürdü. 20'nin üstünde bir sayıyla TBMM'de grup kuracaklannı savunan Ser- daroğlu. "DYP'ji çok zor şartlar alünda kurduk. Şim- di, Özcrve Tansu Çiller par- tisi oldu. AP'den birçok ar- kadaşımızıa desteği var. D\ P'den de arkadaşlannuz gelecek. Daha sonra Siyasi Partilcr Vasası'nda değişik- lik yapacağız" dedı. SILA BAR YILBAŞI ÖZEL EĞLENCE PROGRAMI DOSTLUĞUN VE KARDEŞLİĞİN ORTAMJ SILA BARDA ÇAĞDAŞ HALK MÜZİĞİ YORÜMLARIYLA ORUPIAÇIN ı "•':- OÛLPEBİ ÖZfÜRK ZEHRA AKKAYA ORUP YÖtE AHMET DUMLUPINAt ADNANİMAN VE SÜPRİZ SAMATCILAR 1997 YILI İÇİN 3ARIŞ, CX)STLUK, KARDEŞLIK DiYORJZ KZERVASVOM TELt 0312 431 9t 12 0312 433 20 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle