Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK1996SALI
Surbetçilere
ayhakkı
• ANKARA (AA) - DSP
Grup Başkanvekili
Hüsamettın Özkan.
partisinin. yurtiçi ve
yurtdjşında yaşayan
•vatandaşlann sorunlanna
çözüm üretmede tüm siyasi
partilerin önünde olduğunu
rildirdi. TBMM Başkanı
Mustafa Kalemlı'nin
'•yurtdışındakı
vatandaşlanmızın
Türkiye'deki seçimlerde oy
kullanmalannı
kolaylaştıracak
iüzenlemeler için hiçbir
•sıyasi partinin yasa
:eklifınin bulunmadığını"
5elirttiğini anımsatan
Dzkan, DSP'nin, lSKasım
I996 tarihinde TBMM
3aşkanlığı'na verdıği yasa
eklifinin yurtdışında
/aşayan seçmenlenn
ilkemizdekı seçimlerde oy
nıllanmasını
colaylaştıracak birçok
düzenleme ve yenilik
ıçerdiğini belirtti.
Yılmaz tazminat
kazandı
• ANKARA (AA) - Ankara
.1. Asliye Hukuk
Mahkemesi, Türkiye
gazetesi ile köşe yazan
Yalçın Özer'i. birköşe
jazısında ANAP lideri
Mesut Yılmaz'ı "yolsuzluk
yapmakla" suçladığı
gerekçesiyle, toplam 600
milyon lira tazminat
ödemc^e mahkûm etti.
Demirel'den
çocuklara
• ANKARA (AA)-
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, ANAP Manisa
Milletvekilı Ekrem
Pakdemırli aleyhine açtığı
tazminat davası sonucu
kazandığı 5 milyar lırayı,
Dr. Sami Ulus Çocuk
Hastanesi Derneği'ne
bağışladı. Demirel, paranın
yasal faizinden gelen
yaklaşık 3 milyar lirayı ise
Spastik Özürlü Çocuİtlar
Derneği ile Sokak
Çocuklan Derneği arasında
paylaştırdı.
Girik'e hapis
cezası
• ANKARA (AA) - Ankara
15. Asliye Ceza
Mahkemesi. Kanal D'de
yayımlanan "Söz Fato'da"
programında, tiyatro
sanatçısı Kâmil Aydan
Bol'un kişilik haklanna
hakaret edildığı
gerekçesiyle programın
yapımcı ve sunucusu Fatma
Girik ile Kanal D'nin eski
Genel Yayın Yönetmeni ve
Genel Müdürü Ibrahim
Altınsay'ı 5 ay 25'er gün
hapis, 2 milyon 916 bin
666'şar lira ağır para
cezasına çarptırdı.
Mahkeme, sanıklara verilen
hapis cezalannı paraya
çevirerekerteledi.
RP'liler İsrail
yolcusu
I ANKARA (AA)-
Muhalefette iken sürekli
Israil aleyhinde politika
yürüten ve "Sıyonistlikle"
suçlayan RP, iktidan
döneminde savunma
sanayii işbirliği anlaşması
imzaladığı Israil'e şimdi de
milletvekillerini geziye
gönderiyor. TBMM
Başkanı Mustafa
Kalemli'nin Israil
Parlamentosu'nun daveti
üzerine 5-9 ocak tarihleri
arasında Israil'e gideceği
bildirilirken, Turizm Bakanı
Bahattin Yücel ve
Mukadder Başeğmez'in
yanı sıra DYP'nin Musevi
milletvekili Cefi Kamhı'nin
de önümüzdeki günlerde bu
ülkeyi ziyaret edeceği
açıklandı.
DüZYAZIı
HABERLER
Susturulamayan vardiya düdüğü: Karabük / 4
Devletmalının sahibi işçiIŞIKKANSU
K
arabük fabnkasınınyeni
yönetimi. yaklaşık 70
milyon dolara çıkması
beklenen "çelikhane
modcrnizasyonu tasanmı"ndan da
övgü ile söz ediyor. Son
hazırladıklan raporlardan birinde,
bu tasanm ile ilgili şu bilgilere yer
veriliyor:
"Sürekli döküm tesisi, konvertör
sistemi ve yeni çelikhant binası
yaünmlanna flilen başlanmışür. Bu
çerçevede yaptlacak olan gaz
temizleme ve toz tutma ünitelerinin
tamamlanması ve >eni çelikhanenin
işletmeye alınması ile çevre kirliliği
probleminin temelden çözüme
kavuşturulması miimkün hale
gelecektir. Bu projenin 1997 yıh
sonunda tamamlanması
planlanmıştır ve süresi içinde
vatınmın tamamlanması için
şirketin tüm nıali ve teknik
imkânlan seferber edilmiştir."
Yatınm için öneriler toplanmış,
şartnameler hazırlanmış, bir
bölümünün sözleşmeleri
imzalanmış.
Bir bölümü de - örneğin çelik
konstrüksiyon bina- Kardemir'in
kendi olanaklan ile
gerçekJeştirilecek.
Bu yatınm, fabrika kamunun
elindeyken gerçekleşemez miydi?
Uzmanlara bakılırsa,
gerçekleştirilebilirdi. Aynı yatınm
istemi. 1974'ten beri gündemdeydi,
ama ülke yönetiminden,
KlT'lerden sorumlu olanlar -
dolayısıyla KİT'lerin zor duruma
düşürülmesınin başrol oyunculan
ipe un sermişler, kulaklannın
üstüne yatmışlardı.
Tekel zarar eder mi, eder...
Geçmişte, aynı sorumlulann
gerçekleştirdikleri akıllara seza bir
uygulama daha var: Kardemir, sanayi
tesıslerinin karkasında kullanılan "200
mm. üstündeki u ve i kesitlerindeki profıl"
üretiminde tekeldir. O zamanlar demişler
ki "Biz bundan zarar ediyoruz, o zaman
bunu üretmeyeüm." Tekelı bile zarar
ettirme başansını gösterenleri kutlamak
gerek.
Şımdi bunun tam tersi kanıtlanmış ki, bu
türden büyük gelir elde ediliyor. Dünya
borsalannda 450-500 dolar ediyor bu ürün.
fCardemir, aynı ürünü 375-400 dolara
satıyor ve iyi de para kazanıyormuş.
Artı, Kardemir, Istanbul Teknik
Üniversitesi ile bir çalışma yürütüyor.
Özellikle deprem bölgelerindekı devlet
yapılannın çelik konstrüksıyonla
çatılmasının, insan sağlığı ve yapılann
sağlamlığı açısından önemini
Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'na
anlatmaya çalışıyor.
Gelelim işçilerin yüksek fınnda dile
getirdikleri yeni çimento fabrikasına...
Zamsız çalışıp kâra geçtiler
Kardemir'deçalışan 5 bine yakın işçinin iicretlerine geçen yıl hiç /stm vapılmadı. İşciler, bir yandan
fabrikayı sahiplenirkeo, bir vandan da özveride bulundular. 1996 vılında ise i$çi iicretlerine yüzde
40 dolaylannda zam yapılmiş. (Fotoğraflar: TARIK T1NAZAY)
Kardemir, yüksek fınndan çıkan curufu
değerlendırip basit bir çimento fabrikası
yapmayı planlamış. Hemen Sabancı
Holding'den öneri almış, "GeBo, çimento
fabrikasını birlikte kuralırn" dıye.
Kardemir yönetimi anlaşmış.
Yılda 200 bıp ton çimento üretecek olan
fabrika, Kardemır'in içinde
kurulacak. Kardemir'in fabrikadaki payı
yüzde 49, Sabancı"nın payı da
yüzde 50 olacak. Gerisi var.
Kardemir, bir de curuf değerlendirme
tesisi kuracak.
Çelikhane curufunda yüzde 5 oranında
çelik bulunurmuş.
Bunu mıknatısla geri alacak tesis
oluşturulacak. Başka bırdeyışle,
sinekten yağ çıkanlacak. Dahası, Karabük
işletmesi eskiden enerjinin yüzde 70'ni
TEK'ten alır. yüzde 30"nu kendisi
üretirmiş. Şimdi tam tersi olmuş, yüzde
70'ni kendisi üretiyor, yüzde 30'nu
TEK'ten alıyor.
tstense. tüm bunlar Karabük Deınir Çelik
devletin elindeyken gerçekleşemez mıydı?
Bu soruvu kıme yöneltsek. "Elbette
gerçekleştirebilirdi, ama istek ulusal
endüstrivi geliştirmek değildi ki. İstek.
bunlan bile bile iiklürmek. parçalamak.
yok etmekü"" karşılığını alıyoruz.
Sendikanın işlevi ve ücretler
Yeni Kardemir yönetımının. tüm sayılan
atılımlan yapmasının, kârlılığı
arttırmasının en önemlı etkenlerinden bin,
Kardemir'de çalışan 5 bıne yakın işçının
ücretlenne geçen vıl hıç zam
yapılmamasıydı. fşçiler, bir yandan
fabriRâyı safiiplenirken, bir yandan da
öz\ende bulunmuşlardı 1996 yılında ıse
ışçi ücretlenne yüzde 40 dolaylannda zam
yapılmiş. Ortalama brüt ışçi ücreti 38
milyon. ortalama net ücret ise 24 milyon
lira dolaylannda.
Pekı. devır sonrasında işçi atılmış mı?
Hayır. Aynlanlar, emekli olanlar olmuş.
Ama, işçi atılmamış. Hatta,
çoğunluğu Karabük ve
çevresindeki sanat okullanndan
mezun olmuş 750'ye yakın yeni
işçi alınnuş.
Çıkanlacak dersler
Olumlu bir model midir bugün
Karabük'te uygulanan?
Şurası kesin: Işçiler ve halk, zoraki
itilmıştir bu noktaya. Ne adına,
Özelleştirmeden vazgeçtik,
yıllardır Türkiye'ye yeni fabrikalar
kazandıran bir devasa tesisi
kapatma adına.
Emekle yoğrulmuş o çelikhanenin,
o yüksek fınnlann homurtusunu
hiç duymamış, üretimın çığlığına
kulak vermeyen "vizyon"
sahiplerinin, proje
mühendislerinin. sözüm ona
ekonomistlerin; uğruna iş
kazasında can vermedikleri,
geleceğınde çocuklannın yannını
görmedikleri bu ışletmenin ulusal
sanayiyi dirençli bir lokomotif gibi
çekecegine inanmadıklan besbelü.
Yaptıklan, "kambur" diye
niteledikleri bu tesisın tüm
özürünü Karabük işçisine,
emeklisıne ve halkına yüklemekti.
İşçinin, emeklinin, halkın direnci,
özverisi bu özürü şimdilik giderdi.
Ancak, daha önce de vurgulamaya
çalıştığımız gibi, sağlığına
kavuşmuş gibi görünen yapıda, her
an bir aksayan yan çıkabilır. Eğer
önlem alınmaz, işe kötüniyet girer,
hele hele "serbest piyasa" adı
altında "vahşi kapitalizm^in
kurallan işler. hisse senetleri el
değiştirirse, ister "özyönetim",
ister "sermayenin tabana
yayıknası", ister "işçi yönetimi"
deyin, bu model sürer mi?
Kardemir modelinden çıkanlacak
ilk ders bizce şudur:
Karabük işletmesi ve diğcr
KlT'ler, neoliberal politikalann
izindcn gidcn siyasiler ve onlann kadrolan
tarafindan bilerek ve isteyerek batma
noktasına getinlmıştir. Ikinci ders şudur:
Karabük işletmesi ve diğer KlT'ler,
yönetimi tümüyle bağımsız, ama mutlaka
düriist çalışan İcamusa! denetimli özerk bir
yapıya kavuşturulduğunda başanlı
olabiliyorlar. Hatta, son dönemde önem
kazanan "dünya üe rekabet edebüme"
koşulunu da yenne getirebiliyorlar.
Üçüncü ders de şudur: lşletmelerde
sorunlar, gerek kamuda, gerek özerk bir
yapıda, gerekse özel sektörde olsun,
ışçınıa yönetıme katılması ile büyük
ölçüd^gfderilebiltyor. •
Değerlendirrhelerimizi, Karabük'te
duyduğumuz son bir sözle bitirelim:
"Devletin işletmesinin tepesine vurukhı.
Devletin malına sahip çıkmak, biz işçiler ve
halka kaMı."
BİTTJ
K a y ı p p a t I a m a s ı ' y a ş a n ı y o r
1996yüında 203 insan kaybedildiALPERTURGUT
Gende bıraktığımız 1996 yılı
içinde çoğunluğu Olağanüstü Hal
Bölgesi'nde (OHAL) olmak
üzere 203 kişi için kayıp
başvurusu yapıldı. Bu sayıyla
1996 yılı, 299 kayıpla en çok
kayıp olayının yaşandığı 1994
yılından sonra 2'nci sırayı aldı.
1980-90 yıllan arasında 13 kişi
kaybedilirken 9O'lı yıllarda bu
sayı büyük bir artışla 623'e
tırmandı.
BM ve Avnıpa İnsan Haklan
Raporu'na göre Türkiye'de 20 bin
adli kayıp bulunurken, siyasi
kayıplann sayısı 420'ye ulaştı.
İnsan Haklan Derneği (İHD) ve
Türkiye İnsan Haklan Vakfi'na
(TİHV) yapılan resmi başvurular
çerçevesınde 1996 yılı içinde 203
kişınin kay bedtldigi belırlendi.
Çoğunluğu OHAL bölgesınde
meydana gelen siyasi kayıplann
önüne geçilemediğini dile getiren
ilgililer, 96'nın kasım ayında 9
• 1994 yılı 299 kayıpla 1996'nın önünde birinci sırada yer alıyor. 1980-
90 yıllan arasında 13 kişi kaybedilirken 9O'lı yıllarda bu sayı büyük bir
artışla 623'e tırmandı.
• Birleşmiş Millletler ve Avrupa İnsan Haklan Raporu'na göre
Türkiye'de 20 bin adli kayıp bulunurken, siyasi kayıpların sayısı 420'ye
ulaştı. Toplam kayıp sayısı: 623 kişi.
kişinin kaybedıldiğine ve "kayıt
dışı kayıpİar~ın fazlalığına dikkat
çektiler. Gözaltında kaybedilen
insan sayısının 9O'lı yıllarda artış
gösterdiğini vurgulayan yetkililer.
kayıplardan korucular ve özel
timin sorumlu olduğunu öne
sürdüler.
İlk kayıp 1921 yılında
Ülkemizde ilk siyasi kayıp olayı
1921 yılında yaşandı. Sosyalıst
lider Mustafa Suphi ve 15
arkadaşı Karadenız'de kaybedıldı.
Boz Mehmet lakaplı Mehnıet
Bozışık'ın ağabeyi Salih
Büzışıkın 1936 yılında
kaybolmasından 37 yıl sonra 6
Şubat 1973 tanhınde gözaltına
alınan Ali Kayahan kaybedildi.
1980 yılında Hayrettin Eren'in
kaybedilmesıyle başlayan \e
bugüne dek geçen süreçte ise 623
kişi kaybedildi. Kayıplardan
yalnızca 3'ünün cesedi ortaya
çıktı. 1995 yılında İstanbul'da
Hasan Ocak ve Rıdvan
Karakoç'un Kınkkale'de ise
sendikacı AyşenurŞimşek'in
işkence sonucu parçalanmıs
cesetleri bulundu.
TBMM Failı Meçhul Çınayetlerı
Araştırma Komisyonu raporunda,
12 Eylül 1980-Haziran 1985
yıllan arasında 412 kişinin
gözaltında kaybedildiği belirtildi.
Raporda, 1995 yılında
kimsesızler mezarlığında yapılan
araştırmanın sonuçlanna da yer
venldı. Raporda 75 gün içerisinde
105 kişinin kimsesizler
mezarlığına gömüldüğü, 1995-96
yıllannda ise yüzde 60'ı normal
olmayan ölüm raporuyla 369
kişinin toprağa verildıği ortaya
çıktı.
Içişlen Bakanlığı'nın 1995 yılı ve
1996 yılının ilk 6 ayında yaptığı
araştırmaya göre, 4 bin 198 kayıp
başvurusu yapılmiş. Bu
insanlardan 2 bin 824'ü
bulunurken 2 bin 94'ünden haber
alınamadı.
Birleşmiş Milletler (BM) ve
AvTupa İnsan Haklan Roporu'na
göre, 1995 yılında dünya
genelinde toplam 43 bin kişi
kaybedildi.
Arjantın: 1976-83 yıllan arasında
yaklaşık 40 bin kışı kaybedildi.
Plaza del Mayo Alanı'nda gösteri
yapan Mayıs Anneleri (Madres de
Mayo), kaybedilen çocuklannı
istediler.
Lübnan: 1975-90 yıllan arasında
polis kayıtlanna geçen tam 17 bin
kayıp olayı yaşandı.
Çad: 1982-90 yıllan arasında 40
bınden fazla insan kaybedildi.
Fas: 9O'lı yıllarda kaybedilen
insan sayısı 600.
Uganda: 1981-1986 yıllan
arasında ülkede 100 bini aşkın
insan kaybedildi.
Şili: 1973-77 yıllan arasında
cunta 7 bin kişiyi kaybetti.
Peru. Son 10 yılda ülke genelinde
4 bin 300 insan kaybedildi.
Türkiye: 20 binin üzerinde kayıp
var. Kayıtlara geçmeyenler hanç
sivasi kayıp sayısı 420.
ORHAN BİRGİT
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in
geçen hafta cuma günü, Ankara Polis
Akademisi'nde yaptığı konuşma, Su-
surluk dosyas'nın belgeleri arasında
yer alacak kadar önem taşıyor. Ben bu
ziyareti ve orada yapılan konuşmayı
1996 yılının en önemli olaylarından bi-
risi olarak görüyorum.
Ve bu kadar önemli bir ıpucunu, özel-
lik anamuhalefet liderinin de Ecevit dı-
şındaki muhalefet önderlerinin de med-
yamızın yazar çizerlerinin de niçin ele al-
madıklannı anlayamıyorum.
Bayan Çiller, geçen hafta salı günü,
DYP Grup Toplantısı'nda Mesut Yıl-
maz'ın Susurluk'la ilgili bir konuşması
ile Öcalan'ın Med Televizyonu'nda ya-
yımlanan bir demeci arasında benzer-
liklerkurdu. Partisinin yöneticilerine, her
iki konuşmayı da bastınp vatandaşlara
dağıtmalann, salık verdi. Böylece Me-
sut Yılmaz fobisi ile kendisini nasıl kay-
bettiğini, yasaların suçlu saydığı bir kim-
senin konuşmalannı DYP propaganda
belgeleri halinde dağrtmanın, bu parti ile
yöneticilerini nasıl suçlu durumuna ge-
tireceğini hesap bile etmedi.
Bayan Çiller, bununla da kalmadı. iki
lün sonra, Ankara Gölbaşı'ndaki Polis
''ademisi Eğitim Tesisleri'ne gitti. Bu-
96'nın Son Fotoğrafı...
rada saptanılan fotoğraf belgeselini
canlandırmak için, Dışişleri Bakanı'nın
beraberindekilerin kimliklerini unutma-
malıyız:
Elbette Içişleri Bakanı ve Emniyet Ge-
nel Müdürü, Çiller ile birlikteler. Ama on-
ların yanı sıra DYP'nin son genel se-
çimlerde liste başı yaparak parlamen-
toya aldığı ve dokunulmazlık kazandır-
dığı "polis" orijinli Çiller'in "A" takımı
mensuplan. Yani Hayri Kozakçıoğlu,
yani Bekir Aksoy, yani Saffet Ankan
Bedük ve Ünal Erkan. Böylesine bir
fon perdesinin önünde Bayan Çiller,
özel harekât timinin operasyonlar sıra-
sında giydiği üniforma sırtında mikrofon
başına geçiyor ve özel tim mensupları-
nı "devletin savunma refleksini yok et-
meye çalışan hainlere baş eğdirtme"ye
çağınyor.
Deneyimli Ecevit'in de dediği gibi,
özel timi düpedüz kışkırtıyor.
Bu kışkırtmanın polisi politize etme-
yi amaçladığı belli de belirli olmayan
DYP liderinin kendisini savunmaya kal-
kışırken, devleti niçin böylesine tehlike-
ye düşürecek biçimde sözler söylediği.
Rahmetli İsmet Inönü, böyleleri için bir
tarihlerde "suçlulann telaşı içinde" ol-
duklannı söylemişti. Bülent Ecevit de
Çiller'in "ateşle oynadığını, hem kendi-
sini hem de devletiyakabileceğini" du-
yurmak zorunda kaldı.
Susurluk olayında ve devlet adına el
atılmış olan dığer yasadışı eylemlerde
kim tüm güvenlik güçlerini suçluyor ki?
Tam aksine, güvenlik örgütlerinin bü-
yük çoğunluğu, aralanndan çıkan az
sayıdaki kimsenin bu tür eylemlerini
devlet adına, yasalan uygulayarak kont-
rol altına almak istiyor. Bunu ısterken,
yasalan. devletin düzenıni ve halkın çı-
karlannı en onde tutuyor. Suçluların el-
bette yargılanmalan için, hazırlık soruş-
turmalannı tamamlamak görevi ile kar-
şı karşıya kalıyor.
Bakınız, Bayan Çiller, bu aşamada
özel tım görevlileri karşısında nasıl ko-
nuşabiliyor: "Bugün bırıleri çıkıp sızi
yargılamaya kalkıyorsa, sizin şerefli mü-
cadelenizi yargılamaya kalkıyorsa, bi-
zim onlara söyleyebileceğimiz tek söz
vardır: Durun bakalım orada, haddinizi
aşmayın."
Son yazılann binsinde, Çiller'in bu ko-
nuşmalarını, demeçlerini kimin hazırla-
dığını merak ettiğimi belirtmiştim.
Gerçekten bu "kılavuz karga "nın kim-
liği salt benim degıl, birçok kimsenin
merak konusu olmalı. "Size söz veriyo-
rum ki bu devletin hangı şartlarda, ne-
yin karşılığında ayakta kaldığını, güçlü
kaldığını anlamayan gafiller yakında
başlarını öne eğeceklerdır" sözünü,
1996 yılının son haftasında Türkiye
Cumhurıyeti Hükümeti'nin Başbakan
Yardımcısı'na söyleten aklıevvel kım-
dir?
O aklıevvel bu devletın bir hukuk dev-
leti olduğunu ve sadece hukukun üs-
tünlüğü ile yasaları uygulayarak ayakta
kaldığını, insan haklanna saygı göste-
rerek güçlü olduğunu ve olacağını, Ba-
yan Çiiler'den önce öğrenmeli değil mi-
dir?
Ama, heyhat.. DYP Genel Başkanı,
bir kez korku ve kuşku içinde bırakılmış-
tır. Yasadışı hareket etmiş olduğu anla-
şılan birtakım devlet görevlilerini savun-
makla kalmayacak, onlan tüm güven-
lik güçleri ile özdeşleştirmeye kalkışa-
cak kadar heyecanlanmıştır. Böyle duy-
gulara kendisini kaptıran adam, üstelik
politikada ve devlet yönetiminde günü
gününe aldığı dersleri tekrarlamaya kal-
karsa ne yapar?
Kalkar, birlikte eski polis yöneticileri-
ni de götürdüğü bir törende, kendisini
dinleyenlere "gerekirse mezara birlikte
gömülmekten" söz açar.
• • •
Bu ülkede namuslu, yasalara bağlı
milyonlarca insan, yasalara bağlı ve na-
muslu polise güven besliyor. Kimse
ateşle oynamaya kalkmasın ve kendi-
lerini bekleyen karanlıklara başkalannı
da ortak olarak götürme sevdasına ka-
pılmasın.
Bilmiyorum, Bülent Ecevit'in "Çamu-
ra bulanan ellerie temizlikyapılmaz" sö-
zünü bir önemli özdeyiş olarak yılbaşı
kutlama kartı haline getiren girişimcile-
nmiz oldu mu?
Olduysa, bir tane edinip Tansu Ha-
nım'a göndermek isterdim.
• • •
Sağlık, mutluluk, banş içinde bir yıl ve
mafyasız, çetesiz bir Türkiye özlemi ile...
GUNDUZ GOZUYLE
MELİH CEVDET ANDAY
Anlamsız Bir Konu
Geçen salı bu köşede çıkan yazımda Iran Dev-
let Başkanı Sayın Rafsancani'nin Türkiye'yı ziya-
reti sırasında söylediği kimi sözler üzerinde dur-
muş, onun Anıtkabir'e uğramaması konusuna baş-
ka bir yazımda değineceğimi belirtmiştim.
Bugün o konuyu ele alacağım.
Önce söyleyıvereyim ki, Sayın Rafsancani'nin
Anıtkabri ziyaret etmemesinden hıçbirimiz alınmış,
gücenmiş, danlmış değiliz. Atatürk öyle büyük bir
adamdır ki, böyle bir olaydan ötürü onun kişiliğin-
de herhangi bir etkilenme olacağı düşünülemez.
Bu tür ziyaret programlarının iki yandan protokol
temsilcileri arasında nasıl hazırlandığı konusunda
bir bılgım yok; ama Iranlı protokol temsilcisinin,
"Yo, Sayın Rafsancani Anıtkabir'e gidemez" deme-
sini, diyebilmesini gene de aklım almıyor. Çünkü
bunu dile getırenın, herhangi bir neden söylemek
zorunda kalacağı da yadsınamaz.
Ne bileyim, "Bizim başkan Atatürk'ü sevmez"
gibi, "Atatürk bir Islâm ülkesine laikliği getirdiği
için bizce dinsiz sayılır" gibi bir söz.
Uluslararası ilişkilerde sevip sevmemenin, din
ayrımının, ya da dinsiz olup olmamanın bir yeri bu-
lunmadığı, bulunamayacağı düşüncesindeyim
ben. Antikomünist bir devlet başkanı, komünist bir
devleti ziyarete gidemez mi?
Yakın tarihte bunun tam tersini gösteren örnek-
lerle bol bol karşılaşmışızdır.
Dış politika ilişkileri böylesi kişisel, duygusal dav-
ranışları kaldırmaz.
Bakın, "ayıptır" demiyorum, "ay/p"ındaburada
bir yeri yok. Mahalle ilişkisi değil bu.
Düşük Şah'a Avrupa'da sormuşlar, "Atatürk'ten
etkilendinizmi?" diye; "Hayır, odinsizdir, benMüs-
lüman 'ım" yanıtını vermiş. Demek Müslüman olma-
sı onu kurtaramadı. Aynca belirtmem gerekir ki, o-
nun babası, Atatürk'ü ziyarete gelmişti ve burada
büyük bir törenle karşılanmıştı.
Benim Sayın Rafsancani'ye, bu olay dolayısıyle
anımsatmak istediğim bir şey var:
Laik Türkiye Cumhuriyeti, bir mezardan daha
canlı olarak temsil eder Atatürk'ü, çünkü laik Tür-
kiye Cumhuriyeti onun en büyük yapıtıdır.
Şimdi insanın aklına şu soru gelmiyor mu?
"Sayın Rafsancani, Anıtkabir'e gitmiyorsun a-
ma onun en büyük yapıtı olan laik Türkiye Cum-
huriyeti'niziyarete geliyorsun, neden?"
"Türkiye'de Islâm yükseliyor da ondan" diye-
mez; Türkiye'de Islâm vardı, Islâm'ın yükselipyük-
selmemesi ise anlamsız bir konudur.
Tüzük hazırlandı
Yeni Oluşumcular
partileşiyor
HÜLYA KARABAĞLI
ANKJVRA - Partı tüzügü-
nü "karaıasarük. kararsız-
hk ve genel başkan sultalığı-
nısonaerdiren*' yapılanma-
da odaklandıran Yeni Olu-
şumcular, Meclis aritmetı-
ğinın 11 şubatta değışeceğı
yönünde mesaj veren açık-
lamalarda bulundular. Olu-
şumun lideri Hüsamettin
Cindoruk. ideolojilerini
"özgürlük ve dcmokrasi"
olarak nıtelendinrken kur-
maylardan İsmet Sezgin. ta-
mamen üyenin egemenliğı-
ni öngören bir tüzük hazır-
landığını bildırdi. Yapılan
kamuoyu yoklamalannda
kararsızlann oyunun yüzde
40 olduğuna dikkat çeken
Rıfat Serdaroglu. önümüz-
deki günlerde Çiller ailesı-
nin sıyaset sahnesınde yer
almayacağını söyledi.
DYP'den aynlmalannın
ardından Cindoruk önderlı-
ğinde bir parti kurmaya ha-
zırlanan Yeni Oluşumcular.
partilennin amaç ve yapı-
lanmasını Cumhuriyet'e
değerlendirdiler.
Cindoruk, 7 ocakta res-
men kurulacak partinin id-
diasmı. DYP'nin 1987 yılın-
daki görüntüsüyle aktardı.
"•52, kişijle başladık" diyen
Cindoruk, partinin ciddi bir
biçimde özgürlükçü kimlik
taşıdığını vurguladı. Parti
isminin önceden açıklan-
masını istemeyen Cindoruk.
açık sözlü bir siyaset yapa-
caklannı dile getirerek
"Denge partia olacak" dedı
Cindoruk, partı içi demok-
rasi ile yumuşak disiplinlı
anlayışı benimseyen bir tü-
zük hazırlandığını kaydede-
rek "Türkiye'de zaten lider
yok da genel başkan suttası-
nı sona erdircn bir yaklaşunı
ortaya kovduk" diye konuş-
tu. DYP Âydın MÎlletvekıiı
ismet Sezgin. parti tüzüğü-
nün baskıya verildiğini,
programın ise son aşamada
olduğunu belinti.
'Korku dağlan aştT
Partiyle ilgili olarak "hiç-
bir partinin tüzüğüne ben-
/cme>en, tamamcn partidc
üyenin egemenliğini esas
alan yapılanma" dıyen Sez-
gin, türkiye'nin tıkanan ve
işlemeyen çarklanna yeni-
den işlerlik kazandınlacağı-
nı dile getirdi. Resmi olarak
kurulduktan sonra siyasette
çok şeyin değişeceğini de
savunan Sezgin, "Sayın Çil-
ler, a\ nı gün miting düzenli-
yor. Korku dağlan aşmış,
ale\
r
baca> ı sarnuş" dıye ko-
nuştu. Kararsızlığı, karam-
sarlığı yenmeyi ve düriist si-
yaset yapmayı amaçlayan
bir tüzük oluşturduklannı
kaydeden Sezgin, "Demok-
ratik güçleri seferber etme-
\e, katkılara vezengûıleşme-
ye açık, dinamik ve saydam
bir programla halkımızın
hiznıetint
1
taüp olduk" ded^.
lzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu. Adalet Parti-
si'nin (AP) kuruluş günû
olan 11 Şubat 1997'deMec;-
lis aritmetiğınin değişeceği-
ni ve hükümetin düşeceğirii
öne sürdü. 20'nin üstünde
bir sayıyla TBMM'de grup
kuracaklannı savunan Ser-
daroğlu. "DYP'ji çok zor
şartlar alünda kurduk. Şim-
di, Özcrve Tansu Çiller par-
tisi oldu. AP'den birçok ar-
kadaşımızıa desteği var.
D\ P'den de arkadaşlannuz
gelecek. Daha sonra Siyasi
Partilcr Vasası'nda değişik-
lik yapacağız" dedı.
SILA BAR
YILBAŞI ÖZEL EĞLENCE
PROGRAMI
DOSTLUĞUN VE KARDEŞLİĞİN ORTAMJ
SILA BARDA
ÇAĞDAŞ HALK MÜZİĞİ YORÜMLARIYLA
ORUPIAÇIN
ı "•':- OÛLPEBİ ÖZfÜRK
ZEHRA AKKAYA
ORUP YÖtE
AHMET DUMLUPINAt
ADNANİMAN
VE SÜPRİZ SAMATCILAR
1997 YILI İÇİN
3ARIŞ, CX)STLUK, KARDEŞLIK
DiYORJZ
KZERVASVOM TELt
0312 431 9t 12
0312 433 20 29