Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK1996SALI
12 DIZIYAZI
SoIdaYeni Soluk
S e r d a r KIZIK
Bülent Forta
•"Parti içi demokrasiyi ve farklılığı, bir güç olarak
savunuyoruz. Kaldı ki farklılıklann bir çatı altında
sunulması, Türkiye'ye de önerilecek bir şeydir.
Fabii ÖDP, emekten yana olanlann ve olmayan-
ann birlikte bulunduğu bir parti değildir, asgari
Dir müşterek vardır. Sonuçta bir senteze ulaşa-
sağız... Dönek gibi kavramlar, ÖDP'de olmuyor.
Tabii şu da var; ÖDP'de kavga olmaması tehlike-
i, ancak eskisi gibi olursa bu iki kat daha tehli-
<eli. Bu noktadan sonra, yan yana gelmeyi bir-
eşmeye dönüştürmek zorundayız. Bir ÖDP kim-
iğine gerek var."
'Her şeydenönce ODP'li'ÖDP, Türk solunıın bugüne değin sağlanan en ge-
niş birüği. Geçmişteki bir dizi sol, sosyalist, komünist
parti ve hareketin içindeki unsurlann büyük buluşma-
sı bir yanıyla da. Uzlaşmalar iizerine kurulan bu ya-
pıda bir araya gelenler, bu buluşmayı ne ölçüde sindi-
rebildiler? Yeniden, Kurtuluş, TKP, TSİP, Troçkist, E-
mek ve başka gruplardan gelenler kendilerini nasıl ta-
nımlıyor?
Gruplann, hareketlerin çekışmesı var mı, varsa ne
düzeyde?
Yoksa bastınlmış bir suskunluk mu söz konusu bu-
gün ıçin?
Gruplann bir bölümü ÖDP'ye gelirken diğer yan-
lan niçin dışanda bekliyor?
Bir dönem kitle içınde parti çalışması yapma tarzı-
nı benimseyen çevTeler, şimdi ÖDP içinde kitle çalış-
ması yaparâk kendi gruplannı büyütme hesabındalar
mı?
Bu insanlar açısmdan bağlayıcı olan, parti kararla-
nndan çok, kendi grup çevrelerindeki politik kararlar
mı?..
Yöneticilerin bütün bu sorulara verdikleri yanıtlar,
elbette ki "bayır", ama bu hayır, sahicı mi?
ÖDP'li yöneticilerle yaptığımız görüşmelerde bu
sorulann yanıtlannı ararken resmi cevaplar ya da dı-
şa verilen cevaplar büyük ölçüde iyimser bir tablonun
üstüne oturdu. Belki, bugünü değerlendirirken daha
çok sol açısından geleceğe yönelik umutlan sürdür-
mek adına, iyi niyetli yaklaşımlann yansıtılmasıydı bu
durumun gerekçeleri. Kimileri sorunlan, açık yürek-
lilikle dile getirdi. Kimileri ise parti içinde daha çok
üst yönetimde ya da kendi gruplannda, karşı tarafa yö-
nelttikleri sert eleştirileri daha yumuşatarak dile ge-
tirmeyi yeğTedi.
Örneğin, Masis Kürkçügü'e göre en önemlisi ÖDP
kunılurken "Bunlar 3 günde parçalanırlar. dağılırlar,
kedi köpek gibi birbirlerine girerler" diyenlenn yanıl-
malanydı. Gruplar adına yapılacak değerlendirmenin
ana göstergesi buydu. Feminist hareketten Gülnür
Savran'ın da konuyla ilgili yakJaşımlan benzer bir
noktada. Partide zoraki, uzlaşmaya dayalı bir suskun-
luğun olup olmadığı konusunu şöyie açıyor: "Bazıye-
rel örgütkrde olabilir, ama en aandan merkez organ-
lannda böyle bir sorun yok. Ben daha farklı bir nok-
tadan söylüyorum; tam tersine. ortak potitikalar üre-
tecek hale geldik. Kurul toplannlannda insanlann yo-
rucu konuşmalan oluyor, bunlara tepki doğuyor. An-
cak, bu hırçın tepkilcri. ÖDP'de hâlâ iç çanşmalar olu-
yor şeklinde yorumlamak mümkün değil. Her partide
oJabikcek şey lerdir bunlar..."
'Her şeyden önce ÖDP'li'
Partiye 'yeşfl' taraftan gelen Aso Deükara için grup-
lann varlığı sorun değil. Kaldı ki o, bu yapıyı "çok-
seslilik" olarak tanımlıyor ve olumlu buluyor. Örne-
ğin kendisi, partinin yeşili, ama her şeyden önce
ODP'li...
Şimdi burada, konuya daha farklı bakan, daha açık
bir tablo sergileyen Dev-Yol kökenli Melih Pekde-
mir"e kulak verelim. Pekdemir, ÖDP içindeki grup-
larla ilgili hem daha açık saptamalar yapıyor hem de
uyanlanm ekliyor. Farklı duruşlan, farklı gruplan çok
ciddi bir sorun olarak görmese de kendi içinden bir iti-
rafi da dile getiriyor: "_ Öte yandan partinin kuruluş
aşamasında farklı sol gruplar arasında sağlanan mu-
tabakat, elbette olumlu hava yaratmışür. Ama itiraf et-
roek laztm ki bu mutabakaün fiiliyatta nasıl süreceği-
ne dair miiphem durum. bu havayı şimdi oMukça bo-
ğucu hak getirmiştir-"
Gruplann tartışmalan konusunda, anlamlı buldugu
bir suskunluğu işaret ediyor Pekdemir'in anlattıklan.
Suskunluğun kulislerde bozulduğu saptamasıyla bir-
likte bir sorusu ve buna kendi yanıtı da var: "KuHsler-
de konuşulanlann, kürsükrden anlahlmaması tuhaf-
tF. Anlanlırsa aynlık çıkar mı? Korkmayın, çıkmaz.
Çünkü sağlanan mutabakaün yazüı olmayan yanında,
ODP'nin arnk gklilecek son köy olduğu yer almakta-
<hr_"
"Son köy" yargısını Pekdemir'den başka daha açık
dile getiren olmadı. Ancak resmen dilegetirilmese de
anlaşılan o ki çoğu grup ve kişi için ÖDP, gidilecek
son köy.
Yaşamın dayatması
Şimdi de Pekdemir'den oldukça farklı düşünen
MYK üyesi Ahmet Asena'ya kulak verelim:
"ÖDP'nin kuruluş iradesini oluşturan bfleşenleri, is-
ter belli bir siyasal geleneğin temsilcisi olsun, ister be-
nim gibi bağımsız düşünceli insanlardan olsun, isterse
parti kuruluşunda 3. taraf dediklerinden olsun, bugün
bunlann esamisi okunmuyor parti içinde»''
Asena bunu söylerken dayanağıru "yaşamın kendi-
si" olarak gösteriyor. Çünkü, "Parti mech'sindeki oy-
lamada tabii ki bu esami okunuyor, ama partinin dV
namiği içinde, örneğin Bakırköy'e oy almak için gjdi-
yorsanız eğer, efendim ben x dergisindeki falanca gö-
rüşün edftörüyüm diyemiyorsunuz. Çünkü orada baş-
ka bir gerçekük varJ"
Asena'nın vurgulamasında partideki saflaşmalann
\arlığı ayn bir nokta, bunlann esamisinin okunmama-
sı ayn. Orneği şöyle veriyor:
- "Taraflann esamisi okunmuyordedik. Örneğin ben,
a fikirlerimden vazgeçiyorum. ama bazılannı ısrar-
Tuınuyorum. Şimdi, partide sözü edilen saflaşma
- ve iyi bir tarrjşmadır. Ama saflaşma, ÖDP'nin
sjni belirleyen kerameti kendinden menkul fî-
ıfindaki saflaşma değildir, hayabn kendisklir.
partinin içinde bazı taraflar vannr. Örne-
ğin ANAP'ın içinde dörteğilimden sözedih'yor. CHP'de
de her zaman bir sol kanat olmuştur. Bırakın bunlan.
ilkgal olan TKP'de meşhur Konya kongresinde inanıl-
mazsaflaşmalarortayaçıkmıştır.kanatlaroluşmuştur.
Dola>ısı\la ÖDP'de farklılıklann olması son aerecede
doğaldır. Aslında olmazsa. o >apı ölmüştür. Monolotik
bir parti > apısı, ÖDP'nin projesine tümüj le a> kındır."
Şimdi de konuyu Ertuğrul Kürkçü'yle tartışalım:
- Partide gruplann varlığı. etkıleri hangi boyutta ?
"ÖDP kunılurken ister istemez bir özlem ön plana
çıkü; sokrular bir araya gekliler. Adeta bu parti onlar
arasında düzenlenen mutabakat üzerinde kuruldu. Bu
kuşkusuz başlangıçta olumlu bir kazançü. Fakat bu du-
rumun sürekli olarak gündernde kalması, partiUleri
rahatsız ediyor..."
- Gruplaşmalardan hangi ölçüde annıldı?
"Parti. bünyesindeki mocut sol gruplann kotasın-
dan çıkma aşamasına gelmiş durumda. Bu da parti için
bir kazançtır. Sonuç olarak üretilen projeler, geçmise
referansla değildir-'"
Gruplar varsa bunlann egemenlığı de olacaktır. Bu
hangi noktalarda, nereye kadar kabul edilebılir? Mu-
ratBelge açısından egemenlik isteğı doğal. ama zarar-
lı. Daha da önemlisi şöyle: "Bu gnıplaşma herkesin
fiark ettiği bir şe>. .\ma egemenliği ele geçirmek istemek,
herkesin zaranna. Eski gelenekten gelen insanlann bu
tür egemenlik istemeleri doğal, ama tabandan gelen
genç insanlann herhangi bir önyargılan yok. İşte bu.
önemlL." Belge'nin bir vurgulaması da "iç hesaplaş-
ma"nın bir yönüyle işe yaraması: Şöyle: "ÖDP nin
kuruluş aşamasmda daha açık ortaya çıkan iç hesap-
laşması, partinin devamlı olarak dinamik olmasına
yol açıyor. Aslında dünya da bir geçiş noktasmda; her-
kes tartişıyor. Bunlann sürmesi bence sağlık kaynağı-
dır. Öneniü olan bu tartışmalan insanlann. geçmişte
olduğundan daha fazla bir olgunlukla karşüamalan-
dır."
Oğuzhan Müftûoğlu'na gelince; o, gruplann varlı-
ğını ciddi bir sorun olarak görmüyor. Bununla da kal-
mıyor. "Konu, içe dönük ve boştur. DevTİmci miicade-
le bu harmanlamayu aynşmayı yeniden gerçekleştire-
cektir" diyor.
Taraflann. kimliklerinden ne ölçüde anndıklannın
yanıtını da genel başkan yardımcısı SaruhanOluç'tan
alalım : "Farklı geleneklerin yan yana gelmesi, bunla-
nn geçmişlerini tamamen reddetmeleri aniamına gel-
miyor. Bunlar bir takım mücadete tandanm, deney inı-
lerini ta^ı\arak \an yana gekliler. Bir harmanlama sü-
reci yaşıyoruz ÖDP'de. Bu süreçte insanlar, birbirleri-
ni aıiladıklan ölçüde, söylediklerini ortaklaşOrabildik-
leri ölçüde geçmiş kimliklerinden anmyoıiar.-"
Oluç, bu sürecin tamamlanmadığını söylüyor. Ona
göre süreç kesintiye uğramazsa, farklı gelenekler ay-
nı dili konuşmaya başlayacak, o zaman çok daha güç-
lü bir bütünleşme yaşanacak.
'Gruplar sorunu aşıldı*
Gruplaşmanın yol açacağı sorunlann aşıldığı inan-
cında olanlardan bın de "Metin Çulhaoğtu". Tarafla-
nn, insanlann artık birbırleriyle anlaşabildiklerini, es-
kı sınırlann kalktığını söylüyor. Geçmişte birbirlerini
salt yazılardan tanıyanlann bugün daha farklı bir bo-
yutta insan ilişkisıne girdıklenni vurguluyor. Başlar-
dakı daha az anlaşılmalar, aşılmış Çulhaoğlu'na göre.
Pekı, bu gruplann ağırlığını nasıl görüyor Çulhaoğlu?
Bu sorunun yanıtında birincısi "kaygı'' boyutunu, ıkın-
cisi bu boyurun ne denli ycrsız olduğunun anlaşıldığt-
nı vurguluyor: "Hiçbir gurubun ÖDP'de tek başına
ağırlıklı olmadığını söy leyebilirim. Oldukça ciddi ağır-
lıgı olan bağımsızlara bakarsak, onlar da geçmişte mut-
laka bir tarafa mensuptular. Durum şudur; insanlar
partideki fikir taruşmalannda hangi gruptan etkileni-
yoıiarsaognıbayakınoluyoriarzamanla.ÖDPkurul-
duğunda insanlarda bir endişe \ardi: bu partinin içe-
risinde pek çok grup var, bunu bu şekUde götüremez-
'ÖDP'de birbirimizi anladık'
TKP MK v« politbüro üyeliği, S-
BP ve BSP genei başkan yardımcı-
lıklanron ardmdan şimdi ÖDP PM
üyesi Srtkı Ctışkıın, geçmişteki bö-
lüameye karşnı bugünODP'nin Ijtr-
leştirici bir unsıır oiarak ortaya çık-
masmı temei alıyor. "Bugün eger
bir komünist parrisiBe gjreksinim
varsa,buÖDP'dir.Dev-Yol dtjmter-
sa,boÖDPdir. Kurtuluş dwwbrsa,
bu ÖDP^dir" diyor. Coşkun'a göre
eğer bugün Kurtuluş hareketi ya da
TKP yaşiyor olsaydı, ÖDP gıbi bir
şey olurdu. Marksizmde en çok de-
ğişkenin örgütletıme anlaytşındaol-
duğunu da şöyle belirtiyor Coşkun
"'İVlarksKrodeeflçokdt'ğişenşt'y,teş-
kflatyapBjnaiHşkindir.TKPK-üîde
Kurruluş için de tekran mümkün
oünayan bir şeyi yaşamak istemek
imkânszdır. Bugüne ilişkin bir şey-
ter yapmak gerekir. Baaa göre o da
ÖDP'dir.Sorun,bugünün şarflarm-
daMarksBtteorininışığuıda,işçis»-
mnnj,khkk^Wrteştinnekse,bunu
adres ÖDPdir. Marks'm komünist
topluma iltşkin öogörükrinia ana
hatları bugün de geçerikür. Doiayj-
sı>1a ssvaşsEe, sömürüsüz. devietsiz,
arafez Wrtuplum zenıini befirgindir.
Eskizin ana çizgileri bdtidir. \ine
doictsirfik. yinc dzgürifikeülfik, yi-
ne eşit paylaşanı. Ekonomide ve po-
lirikâda yöneten kesimin ortadan
kaknnldiğı ütopva, bugün de geçer-
B." Kurtuluş kökenli, GBK'den
ÖDP'ye gelen ve MYK'de genel
başkan yardımcıst olarak yer alan
Saruhan Oluç'ta stra. 80 soarası ya-
şananlar sonucunda geçmişin poli-
tik gruplanntn aslında politik ve
toplıunsal bir meşruiyetleri kalma-
dığı görüşünde. "Dolayısçla bütün
noktadan harekeöe sokta devrimci-
lerin, «m atistlerin, radtkal tk-mok-
ratların birtigini savunmak biam
için çok enemHydL Bu möcadeleci
bir biriik olmak durumundaydL
ÖDP bunu sağJadı" diyor. ÖDP'nin,
mücadele sürecinde farklı kjıivar-
larda koşmuş olan insaniann, akım-
lann. matematik oiarak yan yana
gelmeleri olmadığmı söylüyor.
Farklı bilgi ve birikimlerin yan ya-
na geimesnu, birbirlermı zenginleş-
tırmelerini, v'eni adtmlar atmaianm
ÖDP'ye tanfliyor. "ÖDP'nin anla-
mı, esas olarak bu noklada düğüm-
leniyoı: Gerçekten çok farklı müca-
deletarztaruun bir araya geimesiso-
nucunda, karşılıkJı olarak birbiri-
mizden öğrenmt sürecini yaşadık.
Yaşamaya da devam ediyoruz" diye
sözJenni tamamhyor.
ler diye. Biz bence bu sorunu aştık. Anlaşıldı ki bu ko-
nu, o kadar da reel bir sorun değilmiş. Yani ÖDP'yi de-
ğerli bir çiçek tarlası gibi görmeliyiz."
Aynı konuda TKP kökenli Sıtkı Coşkun'un yakla-
şımlan şu noktada: "ÖDP'de taraflardan hangisinin
daha etkin olduğuna, hangisinin daha ağır bastgına
ilişkin bir değeriendirme yapmak mümkün değil. ODP
içerisindeki sayisal doküman konusunda bir şey söyle-
mekiçin vakitçokerken. Daha doğrusu bunun,ÖDP'yi
açıklamak için çok uygun bir yöntem olduğunu da dü-
şünmüyorum. Bugün TKP kökenli bir kadroyla
THKP^C kökenli bir kadronun ÖDP'de ayıu fikirieri
sa\ unduğunu görmeniz mümkün. Başa en temel fikir-
leri koyarak mücadeleyi vürütmek en akıkı yoMur."
'Çiçek tarlası'
Partide, emek- sermaye çelişkisini tek başına alıp
diğerlerinı es geçen yaklaşımlann karşısında olanlar
da var. Coşkun bu durumu nasıl değerlendinyor? Ver-
dığıyanıtta "dünyanın değiştiği" de \ar:
"Önce şunu beürtmek gerekir ki ÖDP'nin emek ek-
senli bir yapıda olmaması gerektiğini söyleyenler, ııfak
birer grup olarak kaldılar. Ancak dünya değişiyor, do-
layısıyla işçi suufi değişiyor ve Marksist partinin de bu-
na göre oluşması gerekiyor. ÖDP'nin içinde farklı ses-
lerin obnası bir zenginliğin ifadesidir. Bu partinin için-
de çeşitiilik, her zaman olacaktir. İşçi sınıfinın çeşitiili-
gi arrtığı müddetçe de bu son derece doğaldır"
Bülent Forta farklılıklann bir çatı altında buluşma-
sını Türkiye'ye de öneriyor. Buradan yola çıkıp parti-
de kavga olmasmı da tehlikeli buluyor. olraamasını da:
"Parti içi demokrasiyi ve farklılığı, bir güç olarak sa-
vunuyoru/. Kaldı ki farklılıklann bir çatı amnda su-
nulması, Türkiye'ye de önerilecek bir şeydir. Tabii ÖDP,
emekten yana olanlann \e olmayanlann birlikte bulun-
duğu bir parti değildir, asgari bir müşterek \ardır. So-
nuçta bir senteze ulaşacağız... Dönek gibi kavramlar,
ÖDP'de olmuyor. Tabii şu da \ar: ÖDP'de kav ga olma-
ması tehlikeli. ancak eskisi gibi olursa bu iki kat daha
tehlikeli. Bu noktadan sonra, yan yana gelmeyi büieş-
meyedönüştürmekzorundayız. Bir ÖDP kimİiginege-
rek var."
Forta, yan yana durmayı bırleşme aşamasına getir-
mek için kendisinden örnek gösteriyor. 20 yıllık poli-
tik kimliğinın ÖDP'nin kurulmasıyla hemen ortadan
kalkmayacağını söylüyor. Ancak bugün partide baş-
ka geleneklerden gelenlen, kımı zaman kendısıne da-
ha yakın gördüğünü de ekliyor...
Böyle gitmez'
TStP kökenli Tektaş Ağaoğlu ise biraz kaygılı. O,
gruplann doğurduğu gerıhmi şu sözlerle açıklıyor:
" Bu parti. tek tek birey lerin ve belB gruplann bir ara-
ya gehnesiyie kuruldu. Bu durum partinin içerisinde
hâlâ sürüyor. Yazgeçilmesi imkânsız bir halde. Buna
karşın partinin içinde böy le gitmemesi gerektiğini söy-
leyen, arük bu durumun değişmesini isteyen sesler çı-
kıyor. Bu durum bir müddet daha böyle gidecektir.
Gruplar partisi görünümü, zamanla partinin grupla-
nna dönüşecektir."
MYK'de üçüncü taraf ya da bağımsızlar adma Gen-
cay Görsoy'la tartışalım konuyu ve soralım:
- Partiyi oluşturan gelenekler, siyasi hareketler or-
tak ÖDP kımliğıni sağlayabildiler mi? Eski ve önce-
ki duruşlar kınldı mı?
"Bence kınldı. Ben ki bu konuda daha uzun bir za-
man diliminin gerektiğini düşünüyordum başlangıçta,
ama daha kısa sürede oldu. Geçen zamanda bekledi-
ğimin ötesinde yol aldık. Tabii bu. politik hatbmız. po-
litik berraklığımız bugün Türkiye'de yaşanan sorun-
lara ortak ce\abunız var da o cevaplarda birleşiyonız
aniamına gelmiyor. Sonuç olarak kemikleşnüş grup
kimlikleri bugün ÖDP ortak kimliği alünda ya\aş ya-
\aş eriyor. Yeni bir oluşumun sancüannı içimizde ya-
şıyoruz. Yani büyüme denen krizi yaşıyonız. Çok bü-
yük terslikler olmazsa bu krizi de aşacağunızı samyo-
rum."
- Gruplar kınldı diyorsunuz, ama ömeğin partinin
Marksist bir yapıda olmasını sav unanlar var, bir de bu-
na karşı çıkanlar. Dolayısıyla bu anlamda taraflar uç
noktalara düşmüyor mu?
-"Doğnı. Partide eski yapılarm kimliklerinin süin-
mesi hiçbir zaman yeni gruplar olmayacağı aniamına
gelmiyor. Çok renklilikten biraz da ben bunu anlıyo-
rum. Yani bu tip aynlıklann. yaklaşım farkhhklannm
olması. partinin dinami/midir. Bence ÖDP'deöyle kes-
kinlikkr yok. Bugün hâlâ geleneksel parti anlayişını hâ-
kim lalmaya çalışan arkadaşlar yok mu parti içerisin-
de. var elbette. Ama ben, bunun tersine bir anlayışın
geliştiğini görüyorum. Daha esnek, parti içi demokra-
siyi daha kollay an, daha çok renkli bir anlayışı egemen
oiarak görüyorum. Bu o kadar ki. zaman zaman tar-
dşuğunız parti olmayan parti söylemini ortaya çıkan-
yor."
Sadun Aren'le kapatalım bu bülümü: "Bence eski
gruplann dağılması söz konusu. Gruplar içinde kişiler
olarak eski konumlannı muhafaza edenler var. ama o
kadar. Bu arada partideki değişiklikleri salt bağımsız-
lar yapmıyor, gruplar da değişerek yapıyor. ÖDP kim-
liğinin oluşmasının nnemi konusunda hem o grup de-
nilenler hem de içindeki o eski insanlar bunun gerek-
liliğini görüyorlar. Tabii ÖDP kimliğinin öneminin bi-
lincinde olmayanlar da vardır. Ancak arük ÖDP'yi bu
anlamda durduracak ve kimlığini zedeleyecek önemli
güç merkezleri yoktur."
Yarın: ÖDP neler yaptı,
ya da yapmadı
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Rasinln Domuz Tablosu!
Emekli veteriner Prof. Ragıp Saguner'le (82) tadına
doyulmaz bir söyleşiye kendimizi kaptırmış gidiyoruz.
Domuz, domuz ahınndaki erkekle, dişı domuz koku ya-
yıncaya değin ilgilenmiyordu. Ragıp Saguner
- Sanki biz ilgileniyormuyuz? diyordu (gülüşmeter). Do-
muzlar, erkekdişi birlikteyaşamıyoriar mı? Yani, birsûrü
düşünûn, sürünün bir komutanı var, arkasında bir dolu,
erkek dişi. Dişi domuz, erkek domuzu seçinceye değın,
kimseonayanaşamıyor. Böyle yaşıyorlar. Yoksa, tümüai-
le halinde değil. llk insanlar gibi ortak aile, kan-koca yok.
- Ragıp Bey, kimileri, domuz dişisini kıskanmaz, domu-
zun etini yiyen de dişisini kıskanmaz! diyorlar. Buna ne
dersiniz? Bununla tüm Hıristiyanlara hakaret etmıyorlar
mı?
- Müslüman olmayana hakaret ediyoriar. Oomuzun kıs-
kanç olmadığını söylemek de, etini yiyenin de kıskanma-
yacağını söylemek de, bilimsellikten, hatta bilgisizlikten
de uzaktır. İnsan karakteri, yediği yemekten aldığı gıda-
lardan psikolojik olarak etkilenmez. Böyle öğeler yoktur
onda. Yalnız vûcudu besleyen öğeler vardır. Kaz yiyen kaz
gibi, hindi yiyen hindigibi mi olacak? Tatariarat etiyer-
ier, onlar at gibi kişniyor mu yani? Çok bilgisizce, çokkö-
tü bir şey!
- Türkiye'de domuzlann dramına örnekleriniz var mı?
- Size Et ve Balık Kurumu'nda başımızdan geçenleh
anlatayım: Kimileri, domuzu gerçekten günah sayıyor.
Yahudilerden geliyor bu yasaklama aslında. Araplar, Is-
lamı, Yahudilerden esinlendikleh için, domuz totemini
korumaya çalışmışlar. Niye Türkiye'de hayvan kaçakçılı-
ğı var? Cezire denen bölgede bile hayvan, insan beslen-
mesine yetecek durumda değil. Hele çöllerde, deveden
başka hayvan yok. O yüzden Arabistan'da çekırge bıle
yiyorlar. "Cerrara... cerrara..." diyesokaklarda çekirge sa-
tariar. Anadolu bu gereksinimi duymamış. Bizım gelip
yerleştiğimiz Anadolu, çok gûzel yerdi domuzu. Biz bir-
likte^ ıslamlığı getirdik. Islamdakı şeyleri anlamadık, sah-
tekâhıkyaptık. Kuran'daki "tezkiye" işiniyanlışyorumla-
dık.
- Türklerin domuza düşmanlığı var mı?
- Aleviler, domuzun girdiği bahçeye girilmez gibi bağ-
naz korkuya bağlı değillerdir. Sünni mal sahibi ise domu-
zun girdiği bahçeye girmez şartlandırmadan. Şartlandır-
ma da şöyle olur: Yedi tas bir köşeye, yedi tas bir başka
köşeye su dökerek, domuzun gûnahlığını bahçeden kov-
duğuna ınanır. Ben, Et ve Balık Kurumu'ndayken Ege
Bolgesı'ndedomuzlar, tarialara, bahçeleregirer, hemyer-
ler hem çığneherdi. Zavallı köylüler, geceleri nöbet bek-
ler, onlan vururiardı. Yanm milyona yakın domuz Ege Böl-
gesi'nin anasını ağlatırdı. Yıl 1952-53, tarih boyunca do-
muz tahalan harap etmiş. Bu hayvanlar öldürülüyoriar, fa-
kat öldükleri yerde de kalıyor, yenmiyorlar. Ne deıisinden
ne etinden yarartanılıyor. Et ve Balık Kurumu yöneticileri
olarak usumuza geldi, "Vurulmuş domuzlan biz alalım, yü-
zelim, etlerini parçalayalım, Itatya o zaman Türkiye'den ya-
ban domuzu alıyordu, oraya satalım!" Ama ilk gûçlük şo-
förierde çıktı; Izmır'e gidip de soğuk kamyonlara yükle-
yip taşımakistedik. Taşımadılar. Çünkü "Domuz taşımam
ben!" diyor. Domuzun her şeyi, kokusu bile günah sayı-
lıyor. Fırçalan bile "Domuz kılından yapılmıştır" diye ya-
sak ettiler. Eee, sürücü bulamadık. Fazla çalışma ücreti
falan filan, birkaç kabadayı çıktı. Ama arabaya ölmüş do-
muzu yükleyecek, tariada köylü bulamadık. Yahu, orada
servet yatıyor, döviz yatyor. Onu kamyona yükleyecek-
siniz, gjdecek kesim deposuna, orada işlemler bitecek.
l-ıh. Türkiye bir domuz yasağı korkusuna sokulmuş, ko-
kusundan tutun, resmini bile görmeyi günah sayıyor ki-
mileri. Ege'de görürüz, kulaklannı bile tıkarlar. Bu derttir!
Domuzu yasak sayan şehatçı Islam erkeği, sosyal de-
ğildir. Kıskanç da değildir. Neden? Birkez, birincikannın
üstüne ikincı kan, üçüncü kan, dördüncü kan alma yo-
luyla, kanlar arasındaki yeğlemeyi (tercihi) yitirmiş oluyor.
Benim kanmın yanına güzel biri geldi diye, kanmı tep-
mem, atmam. Ama, o boşuyor. Şeriatta dört kadını da,
hiçbir işleme, hiçbir ödemeye gerek duymadan bir söz'
cükle atabilirsinsz. "Boş" dediniz mi, bitmiştir. Yani, sev*
diğini bu denli kolay atabilen kişi kıskanç değildir. Soka-
ğa atıyor, hem de beş parasız. Kabul etmediyse emzik-
teki çocuğunu birlikte atıyor. Buna artık, "Kansını koru-
yor, kıskanıyor" denmez. Siz bunlara inanıyorsanız, ku-
surumu bağışlayınız. Sonra dört kanyı aynı anda... Şöy-
le: Birinci kanyı alıyor, üç yıl kullanıyor, ikinci kanyı alıyor,
kullanıyor, dört kan! Öyle oluyor ki bu, zamanı geliyor, dör-
dünü birden boşuyor. Dördünü birden alıyor.
Boşanabildikçe alıyorsunuz. Her kan ile iki yıl yaşasa-
nız, kırk yılda seksen kan alabilirsiniz. Dört kan olunca, 4
x 80 = 320 kanyla yaşam sürebilirsiniz, şenatta!
Ona, ressam Rasin'in yaptığı domuz tablosunu gös-
teriyorum, hayran kalıyor. Rasin, tablosunu imzalarken;
"Sevgili Ekmekçi'ye, sağlık, mutluluk, domuzuna üret-
kenlik dileklerimle" diye yazmış.
Rasin, bu domuz tablosunu yapıp gönderdiğinde, ki-
tabada koyabilmek için fotoğrafını çektırmıştim. Dişi bir
domuz portresi. Fotoğrafı çeken Selahattin Akman, bak-
tı baktı:
- Yav, domuz bu denli güzel miymiş? dedi.
Ragıp Saguner sordu:
- Bu tablonun adı ne? '•
- Bilmem, koymadık.
- Bence "iletişim" olmalı. öyle bir bakışı var ki, "Ben
seni sevdim, gel!" diyor.
Domuz tablosu, bana Rasin'in yeni yıl armağanı olduv
Bizde ressamlar, hatta çizerler nedense domuz çizmez-
ler. Oysa, Batı'da çizerler kuşkusuz. !
ismail Gülgeç "Domuzuna Yazılar"a güzel çizgilerçiz-
di. Uzgöreçte. domuz filmleri göstenlir çocuklara. Bunla-
n da göstermemek için kim bilir neler yapıyorlardır? Eşek
yasak değil de domuz yasak. Bilmem, 148 ne der buna?
Domuz çantalı Tansu ne der ki? Zavallı domuzcuklar ne-
ler çekiyorlar?
Tüm okurlann yeni yılı kutlu olsun!
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ " Yapraklara dal-
lara allara /
Nıce nıce yıllara '
Gülüm / Nice Nice
yıllara" (Nâzım
Hikmet).2/Bekta-
şi dervişi... Halk
dilinde sebze bah-
çesi. 3/ Kimi top
oyunlannda oyun-
culardan birinin
topu başkasına ge-
çırmesi... Hücre
yapısında bulunan
ve proteinlerin
oluşturulmasında önemli
rol oynayan asıt grubunun
kısa yazılışı. 4/ Bir serene
ya da herhangi bir ağaca
açılan delik. 5/ Ödünç alı- 3
nan ya da verilen şey...
Türkiye'nin de üyesi oldu-
ğu bir örgüt. 61 Artvın'ın
bir ilçesi... Bir soru eki. 7/ "
Hah ya da kilim dokunan 7
tezgâh... Işyeri olarak kul- 8
lanılan birkaç katlı yapı. 8/ g
Güney Amerika'da, dün-
yanın en yüksek gölü. 9/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Bıt-
İcilerden elde edilen ilaçlarla bir hastalığı iyileştirmek.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Yılm ilk günü. 2/ Hayat arkadaşı... Çarşılarda aynı işi ya-
pan esnafın bulunduğu bölüm. 3/ Hüseyin Rahmi Gürpı-
nar'ın bir romanı.4/Jplikboyamateknıklerinden biri... Franz
Kafka'nın bir romanı. 5/ Eti lezzetli bjr balık. 6/ Bir nota...
Yinelenen bir sayının toplamı... Kalsıyumun sımgesı. 7/Müs-
lümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dinsel du-
alar... Yenecek kadar olgun olmayan. 8/ Akira Kurosava'mn
bir fılmi... Asma kütüğu. 9/ Erden çavuşa kadar olan asker-
lere verilen ad... Gözü kapalı inanılan düşünce.
Cumhuriyetokurlarınmyeniyılını kutlar, kişiselvetoplum-
sal mutluluklar dilerim.
Sedai Yaşayan \