29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 1996 PAZARTESİ um:ag eğitim programı • AMKARA(ANKA)- Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecılık Vakfı lunrag) tarafından ilki geçen yıl düzenlenen 'araştırmacı gazetecilik eğitim programf nın ikincisine katılacaklar belli oldu. Programın kuramsal bölümüöOcak I997'de um:ag'nin eğitim merkezınde ba^lay acak. unragden yapılan açıklamaya göre Altan Öymen. Ilhan Tekeli. Emin Özdemir. Selim İlkin. Korkmaz Alemdar \e Güldal Mumcu'dan oluşan seçici kurul. Ali Olcay Aydilek, Tolga Candan. Mutlu Demirekan. Murat Eralp Giirgen, Füsun Iğdır. Leyla Karakoç. Ayşın Örem. Gülşem Solaker\e Meltem Yılmaz'ın M997 araştırmacı gazetecilik eğitim programf na katılmasını uygun gördü. Belediyeden Atatürk takvimi • ANKARA(AA)- Çankaya Belediyesi, ulu önder Atatürk ün fotograflanna kolaj çalışmasıyla yapılan rengârenk bir tak\ imle yeni vılı karşılıyor. •"Hayatın Içinden Mustafa Kemal" isimli tak\im. Atatürk'ün gündelik hayatta. halkın arasındayken çekilmiş fotoğraflanndan oluşuyor Tak\imin kapağında. Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'in önsözü yeralıyor. Yenı yılda Atatürk'ün çizdiği aydınlık temele yakışan bir gelecek dileyen Taşdelen. önsözde. '"Onu aniadığımızı söyleyerek, "ızindeyız" diyerek ondan daha fazla uzaklaştık. Toplumsal geleceğimizi anlık çıkarlarımıza teslim ettik. Bir dönemın söyle\ trafiği. yerini. yükselen değerlerin temelsiz eleştirilerıne bırakırken onun aydınlık gelecek çabalannı hep gözardı ettik" diyor. CHP'de kurultay tartışması • ANKARA (.\NKA) - Sık sık yaptığı kurultaylarla dikkatteri çeken CHP'de. yeni yılla birlikte yine kurultay tartışmalan yaşanacak. Olağan takvıme göre haziran ya da temmuz ayında yapılması gereken CHP büyük kurultayı şimdiden giindeme gelmeye başladı. CHP"li muhalifler kurultayın ertelenmesi yönünde planlar yapıldığı iddiasında bulunuyorlar. Muhaliflere göre partinin yönetim kadroları \e izlenilen politikaların kurultay zemininde tartışılması. parti ıçinde yönetını kadrolarında değişikliğe kadar uzanacak bir hareketliliğe neden olacak. Muhalifler bu süreci geciktirmek için genel merkez yönetiminin kurultayı erteleme eğiliminde olduğunu sa\unuyorlar Koruculara yardım vakfı • ANKARA (ANKA) - Son günlerde kamuoyunun gündeminde sıkça yer alan Güneydoğu'daki koruculara yardtm için bir \akıf da Van'da kuruldu. Abdülkadir Sarı adlı kişi, 1 milyar lira nakit malvarlığıyla 'Van İli ve İlçeleri Köy Koruculan Sağlık. Eğitim \e Dayanışma Vakfını kurdu. Vakfın Van ili kapsamında görev yapan. sağlık \e sosyal yardım kuruluşlanyla bağlantısı bulunmayan geçici \e gönüllü köy koruculanyla diğer korucuların terör, doğal afet ve öngörülmeyen nedenlerle uğradıklan bedensel zararlanyla mal ve benzer konulardakı zararlannı karşılamak. ölümleri halinde yasal mirasçılanna yardım etmek amacıyla kurulduğu bildirildi. DİSK'ten uyarı • ADANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) - Tekstil İşçileri Sendikası Mensa Şubesi'nin 2. Olağan Genel Kurulu'na katılan DİSK'ebağlı Tekstil tşçileri Sendikası Genel Başkan Vekili Süleyman Çelebi. "Türkiye de kansere doğru bir gidU \ar. Kansere doğru bu gidişi durduracak olan en önemli güç de işçi sınıfıdır" dedi. Demokrasiyi en çok işçilerin ıstediğini vurgulayan Çelebi. kirlenmenin önüne geçilmesi için işçilerin birlikte mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi. HABERLER S u s t u r u l a m a y a n v a r d i y a d ü d ü ğ ü : K a r a b ü k / 3 'Biz yaptık başardık'IŞ1K KANSl U zaktan gelen tekdüze gümbürrüler. fabrikanın ginş kapısında doğuma hazırlanan bir kadının derinden ınıltilerıne benzer. Içerilere. çelikhanenin. yüksek fırınların oraya doğru yürüdükçe. üretimin sesine alışırsınız. Demırden, çelikten \e sacdan. ko\u kahverengive boyanmış bir kent görüntüsüdür artık fabrika. Orada burada. kımıldayan turuncu kaskları ıle işçiler görürsünüz. Kaynak \apar. paslı yüzle hurdaların ardından çıkar. bir-ıkı dakikalık sigara kaçamağındadırlar. Yeni ev alındığında âdettendır. E\e gelen konuklara. tek tek odalar gezdirilır. yeni eşyalar göstenlerek bundan gızlıden gizlıye ö\ünç duyulur. Tıpkı onun gibı Kardemir işçileri de bize "fabrikalannı" dolaştırdılar. tlk durak. yeni yatırımın yapıldığı böliimdü. Sözü biri bırakıyor. öbürü alı\or. soluksuz anlatıyorlardı: "İşte burası sürekli döküm tesisi, komertör sistemi ve \eni çelikhane binasının olacağı yer. 70 mihon dolara gelecek diyorlar. 1998'in başında devre\e girecekmiş. Kütüğün maliyotî 230 dolardan 170 dolara inecek. Düşün. maliyet tonda 60 dolar inecek. Düşün. tuğlava filan gerek olmayacakmış, ikide bir ocaklar için onanma. \enilemeye gerek kalmayacakmış. Çok işlem ortadan kalkacak. kütüğü verecekmiş... Erdemir Ue yarışacakmışız." Az ileride, mıktanıslı bir vinç. eski püskü bir kamyondan hınltılarla hurda kaldınyor. Vinç operatörü Llvi Öngören"ın gözleri panldıyor: "Şu alanı görüyor nıusun. hani hurda ile dolup taşan alanı. Hah. işte orası eskiden (tesis kendi eüerinde değilken) futbol sahası gibiydi, inan. Bomboştu vani. İn cin top ovnardı yani. Bak, bak hurdamız bol şimdi." Önümüzden yürüyüp. mutlaka çelikhaneyi görmemiz gerektiğini söylüyorlar. Bir yandan övünme sürüyor: "Arkadaşlarımız iş kazası geçirinee. SSK ambulansı ya gelir, ya gelmezdi. Şimdi gıcır gıcır ambülans aldık. İçinde her şe> var. Şu ilerideki grayder var ya, onu da biz aldık..." Çelikhanedeyız. Siz. hıç Sıemens Martin çelik ocağının karşısında durdunuz mu 1 ' Şöyle anlatalım: Henzel ile Gretel'in kötü cadıyı ıçine ittikleri fınnın en az yüz katını düşünün. Ağzı açıldı mı alaz: dudaklarınızı. yanaklannızı ka\urup geçiyor. Gözünüz. tam dıbınizde yüzlerce flaş patlamış gibi kamaşıyor. İşte işçıler. burada çelik döküm elde ediyorlar Eskiden Siemens Martin'den 9 saatie bir döküm elde ederken daha sonralan oksijen üfleyerek yakılan ocaklarla bu süreyi 4 saate indirmişler. Hani biraz önce öve öve bitiremedikleri yeni yatınmlan var ya, yani konvertöryöntemi ile 50 dakikada çelik döküm alacaklarmış. Çelikhane işçileri ile konuşuyoruz: - Durum nasıl? - Iyiyiz, çalıyoruz işte. Birkaç günlük sakallı olanı. "Durum iyi değil. Parasal açıdan yani. Ücretler düşük. Para yetmiyor" diyor. Diğerlerinin yüzü gölgeleniyor. Kızdılar. Kulağımıza fısıldıyorlar: "İnsan parasını çarçur ederse. elbet kalmaz parası..." Çelikhaneden çıkıyoruz. Yüksek "Biz" sihirli bir sözcük olmuş. "Biz" yaptık. "biz" başardık. Bu duygulaı. ce\ her buy uk tanklara dökülürken patla- yan binlerceışık topu gibi işçilerin gönlünde ba> ram maytaplan ile kutsamyor: "Birlikte üretiyoruz. Birbirimizi denet- İiyoruz. Çünkii, bu fabrika bi/im." (Fotoğraf: TARIK TINAZAYI fınnlarda sıra. "llkü, Fatma.Ze\nep~ adlı yüksek fınnlar. bacalan ile karşımızda. Işçiler. onları da sahiplenmışler: "Çevher. bi/im donıuz arabalan ile geliyor. Yukarıdan aşağı giriş \apı\or. Dolduruyoruz vukarıdan madeni. taşı. toprağı, kömürü, kireç taşını. çakmaktaşını. Abyoruz alttan cevheri." Yüksek fırının ağzındayız. tşçiler. çamurdan y'oi smyorlar. Az sonra ce\her akacak bu oluklardan. Başlannı. boğazlarını havlularla sarmışlar. şakaklan pembeleşmiş. Kolay değil. karşıdan yaklaşık bin derece harlıyor üstlerine üstlerine. Onlara soruyoruz. "Yeni durumu nasıl karşılıyorsunuz" dı\e. Yanıt kısacık: "Âllah'a şükür..." Maden ocaklannın girişine asılan yazıyı anımsıvoruz: halkının başka bir geliri yoktur." Muzaffer Akça. 30 yaşında. \eni nişanlanmış. Düğününe az kalmı^. Kolumuzdan çekı^tiriliyoruz. İşçinın fabrikabinın yeni harikası gösterilecek. Gazeteci gelmiş Ankara'dan. Bilgilendırmek gerek: "Şu kanalı görüyor musun? Bu kanaldan haflf olduğu için cevherden aynşan curuf akar. Hah. bu kanaldan şu su dolu yere dökülür curuf. Bu curuf eskiden kullanılmıyor. götürülüp dereye. çay a dökülüyordu. Şimdi bi/im yönetim çimento fabrikalan ile anlaşıyor. Bartın'dan. Bolu'dan gelip. çimento hammaddesi olarak alıyorlar bi/den. Yakında çimento fabrikası da kumlacak. Biz ortak olduk." "Biz" .sihırli bir sözcük olmuş. "Biz" yaptık. "biz" başardık. Bu duygular. ce\ her büv ük tanklara dökülürken ardemir işçisi, fabrikası ile övünç duyuyor. Arttınlan üretimden, zarardan kurtulup kâra geçilmesinden, yeni yatınmlar yapılmasmdan, hepsinden hepsinden... "Önce tevekkül." Fabnkayı gezdiren işçiler, burada bizi yine gururla Muzaffer Akça ile tanıştınyorlar. Muzaffer"in babası İbrahim Akça 1978 yılında bir iş kazasında ölmüş. Toplusözleşmede. iş kazasında ölenlerin çocuklanna iş olanağı tanınacağı yazılmış olmasına karşın Muzaffer"ı "eski yönetim" bir türlü işe almamış. Ama işçiler. fabnkayı sahiplenince Muzaffer de yüksek fınnda işe başlamış. Fabrika ile yaşamının nasıl özdeşleştiğıni anlatıyor: "Bu fabrika ekmek teknesi. İlk, dedelerimiz başladı çalışmaya. Ardından babalarımız. Sıra bizde. Benden sonra çocuklanm burada çalışacaklar. Karabük patlayan binlerce ışık topu gibi işçinin büyük bir kısmının gönlünde bayram maytapları ile kutsamyor: "Birlikte üretiyoruz. Birbirimizi denetliyoruz. Çiinkü. bu fabrika bizim..." Bu "sahiplenme"nin çelikten yazıtı dökülmüş \e K.ardemir Genel Müdür Yardımcısı Ersin Öztürk'ün odasında. en görünür yere asılmış: "Kardemir bir ailedir \e şirket bizimdir..." Karabüklülerın anlatımına göre. Ersin Öztürk tam anlamıyla Karabük Demir Çelikin çocuğu. Karabük'te büyümüş. Karabük'te okumuş. yıllarca da Karabük'te çalışmış. Karabük'ü kapatma önerisi getiren siyasiler bilmem yakından tanıdılar mı Ersin Öztürk'ü ve 80"li yaşına karşın sabahlara değin komisyon toplantılanna katılarak Karabük Demır-Çelik'in mutlaka yaşatılması için bilgi. veri toplayan, sayfalarca rapor yazan Metalurji Yüksek Mühendisi Selaharrin Şanbaşoğlunu? Onlan tanısalar. zaten Karabük'e gelip ya da çıkardıklan dergilere yazılar yazıp. zorla işçilenn kucağına ittikleri Karabük işletmesinde bugün uygulanan modeli kendi eserleri gibi tanıtmaya kalkmazlardı. Şanbaşoğlu. raporunu y azdıktan sonra aramızdan aynldı. Öztürk ise vılmadan. didinmeden çalışmayı sürdürüyor. Öztürk ile yaptığımız uzun söyleşide, artık ender görülen coşkulu. inançlı, üretimin önemini kavramış bir yurtsever. bir Kardemir tutkunu ile karşı karşıya olduğumuz kanısına varıyoruz. Kardemir'in nasıl kârlı dumma getirildiğini anlatır, yeni yapılacak yatırımları dile getirirken bütün bunlardan onur duyduğunu gizleyemiyor. Önce kârlılıktan giriyor: "Bugün Kardemir kâr eder durumda. Fabrika devraknmadan önce kokta da pikte de kütükte de y uvarlak, köşebent üriinlerde de profilde de zarar ederdik. Alın rakamlar size: 19%'da kokta ton başına 31 dolar, pikte 25 dolar, kütükte 9 dolar. vuvarlakta 17 dolar. köşebentte 34 dolar, profilde 68 dolar kâr eder duruma geldik." Peki, kamunun elindeyken bu kârlan elde etmek için Karabük tesıslerinın elıni tutan mı vardı? Varmış. GeneHikle türn ürÜBİer. malıyetin altında zararma safılırmış. Sonra.' Fabnka. siyasiler tarafından bile bile üretimde piyasadaki isteme karşın yanlış yönlendirılirmiş. Sonra? "Sorumluluk alıp bir işe giriştiğinde. anında hesap soraıiardı. Zanıan içinde canı yanan insanlar, sorumluluktan kaçmaya başladüar." Karşılaştırmalı örneğı Ersin Öztürk. şöyle veriyor: "Şimdi yatınmlar y apıyoruz biz. Eskiden böy lesi yatınmlar. büyük şirketlere, müteahhitlere ihale edilirdi. Bu müteahhitler paray ı de\ letten alır. işi kendi yapmaz, küçük taşeron şirketlere de> rederdi. Şimdi biz ne yapıyoruz? Kardemir'in mühendisleri \ar. büyük bir makine parkı var. Bazı projeleri kendi mühendislerimize \aptin\oruz. İnşaatın büyük bölümünü biz yapıyoruz. Konverterleri Ereğli'den alıyoruz. Çeşitli birimlerin ihalelerini ise ayrı ayn yabancı şirketlere ihale ettik. Bir tek müteahhitlik şirketi ile çalışmıyonız sizin anlayacağınız. Gerektiğinde kendi özkaynaklanmızı kullanıyoruz, kendi yapamadıklarunızı da ihale ediyoruz. Ama, tünı denetim bizim elimizde." Kardemir. şimdi büyük, çağdaş bir çelikhane yatınmı yapıyor. Çağdaşlığı şurada: Bugünkü üretim biçimine göre sıvı çelik önce 4 tonluk kalıplara dökülüyor. Bu soğuruluyor. tavlanıyor. Yani. inanılmaz bir enerji yitiği. Şimdi yeni yatınm ile soğutmadan. enerji tasarrufu sağlayarak çok seri ve ayn ebatlarda ürün alınabilecek. Bundan da ton başına yaklaşık 63 dolar tasarruf sağlanacak. Böylece Kardemır ürünlerinin rekabet gücü çok yükselecek. SÜRECEK BKBIZE ERDAL ATABEK ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Diyarbakır'ın Lice ilçesinden günlerdir büyük gazetelere fazla yansımayan feryatlar ge- liyor. Tanık olanların söylediği- ne göre olaylar şöyle gelişti: Toprak Holding'in sahibi Halis Toprak, memleketi olan Li- ce'ye yatınm yapmaya karar verdi. Bunu, aylarca önce Li- ce'ye giderek açıkladı. Toprak'ın ilk attığı temel, mermer fabrikasıydı. Bu fabri- kanın önümüzdeki aylarda bi- teceği söyleniyordu. Her şey bu fabrikanın bitme ihtimali ge- rekçe göstenlerek başlatılmış- tı. Öykünün bundan sonrası şöyle gerçekleşti: 20 aralık ge- cesi asker ve özel tim mensup- ları. Lice'deki bütün evlerin ka- pılarını çaldı. 15 ile 60 yaş ara- sındaki bütün erkekleri kasa- banın meydanında topladı. Meydandaki erkeklerin sayısı 2500 civarındaydı. Komutan, meydanda topla- nanlara mermer fabrikasını an- lattı ve 100-150 civarında ko- rucuya ihtiyaç hissettiklerini Susurluk, Lice'den doğdu söyledi. Liceliler, başından be- ri koruculuğa sıcak bakmıyor- lardı. Bu öneriyi kabul etmedi- ler. Mermer fabrikası gerekçe- sine de pek inanmadılar. Çün- kü ortada henüz fabrika yoktu. Korucu önerisinin reddedil- mesi. gece yarısı toplu gözal- tına almalara neden oldu. Be- lediye başkanı da ilçe sakinle- rini ikna etmek üzere çağrıldı. Lice Belediye Başkanı, nelerle karşılaştıklarını gazetecılere şöyle anlattı: "Zorlamalar olmuştur; ben kendim geceyarılarına kadar direndim. Halka silah verilme- sinden ve olayın basına yansı- masından sonra Devlet Baka- nı ve Diyarbakır Milletvekili Sa- Mm Ensarioğlu beni aradı. Hükümet ortaklarından olan DYP'nin Belediye Başka- nı 'yım. Belediye Başkanı ola- rak Lice halkının yanındayım. Benim iki akrabama da silah verdiler," Bu baskıların sonucu 104 Li- celiye zorla silah verildi ve ko- rucu yapıldı. Bunu gerçekleş- tirebilmek amacıyla halk ağır baskılara uğratıldı. Korucu ol- mak istemeyen 7 Lıceli günler- ce kayıp oldu ve işkencelere uğradı. Bu 104kişiden 12'sinin lise öğrencisi olduğu anlaşılın- ca. silahları geri alındı ve koru- culukları iptal edildi. Olayları yerinde izlemek amacıyla bir grup aydın bugün Lice'ye gidiyor. Aralannda ÖDP, KESK, DİSK, İHD. HA- DEP temsilcilerinin de bulun- duğu heyet, Lice'de günlerdir feryat eden halkı dinleyecek. Güvenlik güçlerinin uygulama- larının gerekçelerini öğrenme- ye çalışacak. Lice, üç yıl önce General Bahtiyar Aydın'ın şüpheli ölü- mü nedeniyle günlerce yakılıp yıkılmıştı. Zamanın başbakan- ları ve başbakan yardımcıları bile asker tarafından şehre so- kulmamıştı. Bu olaylardan sonra şehrin nüfusu üçte iki azalmıştı. Kalanların çilesi bir türlü bit- miyor. Devletin güvenlik güçle- ri burada halkın önüne iki yol koyuyor: Ya özel time ve aske- re tamamen teslim olacaklar, ya kaçıp dağlara gıdecekler. Eğer olanakları varsa şehri terk edip başka şehirlere de sığa- nabilirler. • • • Hepimiz günlerdir, Susurluk sonrası ortaya çıkan ilişkileri görüp korku ve dehşet içinde havaya sıçrıyoruz. Ancak, Su- surluk'a giden yola nasıl girdi- ğimizi bir türlü derinlemesıne sorgulamıyoruz. Elinde silah olanların bu kadar korkusuz ve saldırgan hale gelmesinin ar- kasındaki anlayışı yeterince ir- delemiyoruz. Lice'de olanlara bu açıdan yeniden bakmamız gerekiyor. Elinde silah olanlar. yani gü- venlik güçleri, askerler ve özel tim, burada her istediklerini yapmayı kendilerinde hak gö- rüyorlar. Devletin en üst düze- yinde artık koruculuğun çıkar yol olmadığı kabul görürken, birden bir kasabanın tüm er- kekleri korucu olmaları için zorla toplanabiliyorlar. istedik- leri gibi davranmayanlara da tehdit ve işkence uyguluyorlar. Susurluk sonrası, cinayetle- ri açığa çıkan ve hâlâ elini ko- lunu sallayarak dolaşan silahlı kişiler. işte bu ortamdan bes- lendiler. Onları bu anlayış teş- vik etti, arkasını sıvazladı ve ci- nayetlere yönlendirdi. Sonra da Susurluk'taki manzara orta- ya çıktı. Lice'de bunlar yapıldıkça, yeni Susurluk manzaraları izle- meye devam ederiz. Toptan bir anlayış değişikliğine ihtiyaç ol- duğu artık görülmeli. Savaşçı değil, barışçı bir iklime yönel- medikçe, "vatan sevgisiyle dolu" kara gözlüklü katiller TV'lerde boy göstermeye de- vam ederler. 1997 Ellerimizle Biçimlenecek... Yarın akşam, 31 Aralık 1996 Salı gününün tam gece yarısında. saat 24'te ellerinize bakın. Ellerini- ze dikkatle bakın. 1997 yılının ilk dakikalarında he- pimize "yeniyıl" gibi gelen bir zaman dilimini elle- rimizle biçimlendireceğiz. "Ellerimiz", alnımızı ovuşturup başımızı mı çev- releyecek? Yoksa iki yanımıza mı düşecek? "Elle- rimizi" nereye koyacağımızı bilemeyecek miyiz? Yoksa "elimizi" ileri uzatıp işaret parmağımızla "sensin" diye gösterecek miyiz? "Ellerimiz" yum- ruk mu olacak? "Ellerimiz" başka ellerle tutuşup büyük bir güç mü oluşturacak? Ellerimiz toprağı mı ekecek? Ellerimiz makineleri mi çalıştıracak? Elle^- rimiz silahların tetiklerini mi çekecek? Ellerimiz bombaların pimlerini mi çekecek? Ellerimiz dost- ça uzanacak mı? Ellerimiz terleyecek mi? Ellerimfc kirlenecek mi? Biz neye karar verirsek "ellerimiz" onu yapacak ve 1997 yılı öyle biçimlenecek. Birbirimize sağlık, başan, mutluluk dilemek iyi bir şeydir, ama önümüzdeki yeni yılı biçimlendirmek bizim irademizdedir. Şans da biziz, şanssızlık da. • • • • 1996 yılının son "Siyaset Meydanı"nda Ali Kır- ca ve ekibi çok güzel. çok anlamlı bir program yap- tı. 12-15 yaş arası "çocuk-gençler" programa ka- tılarak duygularını, düşüncelerini söylediler. Özgür- ce tartıştılar. Onur Mumcu'yu dinlemenizi ister- dim. Bütün çocukları dinlemenizi isterdim. Onur, 14 yaşındaydı. Çoğu öğrenci çocuk-gençlerdi. So- kakta yaşayanları vardı, ilkokulu zorla bitirip kon- feksiyonda, oto tamirhanesinde çalışanları vardı. Çocuk-gençler, Susurluk'tan söz ettiler; eğitimin ezberciliğini, sınav hedefinin yanlışlığını, müfreda- tın donukluğunu, eğitimin eşitsizliğini, geleceğe ye- tişemediğini anlattılar. Neden herkesin sadece ken- di çıkarını düşündüğünü sordular. Aralarında öğren- diklerini yineleyenler de vardı, düşündüklerini söy- leyen de vardı, çok parlak analizler yapanlar da vardı. Onlardan birisi olan Onur, "Biz bilgi çağının çoj- cuklanyız" dedi: "Biz farklı bir dünyada yaşayacâ; ğız, o dünyaya hazırlanıyoruz. Bizi biz olarak tant- mak gerekiyor. Büyüklerin bizi iyi tanımalan gere- kiyor. Biz barışı istiyoruz, üreticiliği istiyoruz, in- sanlann dostça yaşamalannı istiyoruz." Düşünmek, düşünebilmek, düşündüğünü kor- kusuzca açıklayabilmek... Çalışmak, çalışabilmek, emeğinin karşılığını ala- bilmek... Yaşamak. yaşayabilmek. yaşarken mutlu oldu- ğunu hissetmek... Demokrasi işte buydu. Özgürlük işte buydu. Çağdaşlık işte buydu. Onlara bakarken soluklanmız genişledi. Günler- dir incinen onurlarımız yükseldi. Göğüslerimiz gu- rurla kabardı. Onlar bizim çocuklarımızdı. Onlar hepimizin ço- cuklarıydı. Onlar ellerimizdi. . . . j 1997 ellerimizle biçimlenecektir. < • • • Bir gece önce de 26 Aralık 1996'da HBB televiz.- yonunda özel tim görevlisı Ayhan Çarkın vard/. Lütfü Topal cinayetiyle ilgili sorgulanmasını anlat- tı. Ötekı iki arkadaşı da programa telefonla katıldı'- lar. Ayhan Çarkın. konuşmasının içindeki anlık çı- kışlarıyla "içindeki ben "i anlatıyordu: "Ben radika- lim", "Özel timdeolmak bir yaşam biçimidir", "Si- lahımı istedikleri zaman, 'Benim silahımı alamaz- sınız, siz daha elinizi atarken ben beşinizi de vuru- rum' dedim." O bunları hissetmek için, bunları yap- mak için yetiştirilmişti. Ertesi gün özel tim karargâhına giden Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, onlara teminat verdi, on- ların anası olduğunu ilan etti. "Devletin koruma ref- leksıni zayıflatmaya yönelik hareketler karşısında onu bulacaktı ve onlara özel tim grubu baş eğdi- recekti." Bu çok anlamlı, bir o kadar da tehdit do- lu hareketin hedefleri de vardı. Ayhan Çarkın'ın geniş kenariı siyah gözlüklerinin arkasında sadece kendisi değil. otuz yıllık sağ otok- ratik siyasetin bütün kadrosu vardı. ; • • • Düşünce özgüriüğünü ezen sağ otokratik siya 1 - set. Düşündüğünü açıklama özgüriüğünü ezen sağ otokratik siyaset. Emek özgüriüğünü ezen sağ otokratik siyaset. Örgütlenme özgüriüğünü ezen sağ otokratik si- yaset. Insan değerlerinin yerine parayı koyan sağ otok- ratik siyaset. Seçimiyle darbesiyle hiç değişmeyen sağ otok- ratik siyaset. Çatlı'lar da, Kırcı'lar da o siyasetin yarattığı el- lerdir. Yetiştirmişler, ellerine silah vermişler, arkalamış- lardır. Ve hepsini de işleri bitince harcamışlardır. • • • 1997 ellerimizle biçimlenecektir. Ellerimize ve herkesin eline dikkatle bakalım. * İlk adım atıldı Doğalgaz anlaşması TAHR\N (AA) - Türk- men ve tran doğalgazının Türkiye ve Avrupa'ya tes- limi amacıvla Iran, Türk- menistan \e Türkiye ara- sında dün ışbırliği anlaşma- sı ımzalandığı bildirildi. Iran resmi haber ajansı IRNA"nın haberine göre. Türkiye'ye yılda 18 milyar metreküp tutarında Türk- men \e tran doğalgazının teslimıni öngören anlaşma- ya. Enerji \eTabii Kaynak- lar Bakanı Recai Kutan. Iran Petrol Bakanı Gulanı- nza Agazade ile Türkme- nistan Başbakan Yardımcı- sı Batır Sardzhayev imza koydular. Anlaşmayla Tür- kiye. Iran \e Türkmenis- tan"ın 30 gün içinde. üç ül- ke arasındaki mevcut do- ğalgaz boru hattı ile yeni ışbırliği imzalandı hat konusunda bir çalışma grubu oluşturmalanna ka- rar verildi. Anlaşma. 8 mil- yar metreküp Türkmen ile 10 milyar metreküp Iran doğalgazının Türkiye yo- luyia Avrupa'ya sevk edil- mesini öngörüyor. Kutan. Türkiye'nin 2000 yılında 27 milyar metreküp. 2010 yılında da yaklaşık 52 milyar metre- küp doğalgaza ihtiyacı olsC- cağını belirterek imzalanan anlaşmanın. Türkiye'ye doğalgaz sağlanması için üç ülke arasındaki işbir- lığinin ilk adımı olduğunu söyledi. Kutan, ikinci aşa- mada. üç ülkenin 20 milyar metreküp doğalgazı Tür- kiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmak için işbirliğj yapacaklarını ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle