Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 1996 PAZARTESİ
um:ag eğitim
programı
• AMKARA(ANKA)-
Uğur Mumcu Araştırmacı
Gazetecılık Vakfı lunrag)
tarafından ilki geçen yıl
düzenlenen 'araştırmacı
gazetecilik eğitim
programf nın ikincisine
katılacaklar belli oldu.
Programın kuramsal
bölümüöOcak I997'de
um:ag'nin eğitim
merkezınde ba^lay acak.
unragden yapılan
açıklamaya göre Altan
Öymen. Ilhan Tekeli. Emin
Özdemir. Selim İlkin.
Korkmaz Alemdar \e
Güldal Mumcu'dan oluşan
seçici kurul. Ali Olcay
Aydilek, Tolga Candan.
Mutlu Demirekan. Murat
Eralp Giirgen, Füsun Iğdır.
Leyla Karakoç. Ayşın
Örem. Gülşem Solaker\e
Meltem Yılmaz'ın M997
araştırmacı gazetecilik
eğitim programf na
katılmasını uygun gördü.
Belediyeden
Atatürk takvimi
• ANKARA(AA)-
Çankaya Belediyesi, ulu
önder Atatürk ün
fotograflanna kolaj
çalışmasıyla yapılan
rengârenk bir tak\ imle yeni
vılı karşılıyor. •"Hayatın
Içinden Mustafa Kemal"
isimli tak\im. Atatürk'ün
gündelik hayatta. halkın
arasındayken çekilmiş
fotoğraflanndan oluşuyor
Tak\imin kapağında.
Çankaya Belediye Başkanı
Doğan Taşdelen'in önsözü
yeralıyor. Yenı yılda
Atatürk'ün çizdiği aydınlık
temele yakışan bir gelecek
dileyen Taşdelen. önsözde.
'"Onu aniadığımızı
söyleyerek, "ızindeyız"
diyerek ondan daha fazla
uzaklaştık. Toplumsal
geleceğimizi anlık
çıkarlarımıza teslim ettik.
Bir dönemın söyle\ trafiği.
yerini. yükselen değerlerin
temelsiz eleştirilerıne
bırakırken onun aydınlık
gelecek çabalannı hep
gözardı ettik" diyor.
CHP'de kurultay
tartışması
• ANKARA (.\NKA) - Sık
sık yaptığı kurultaylarla
dikkatteri çeken CHP'de.
yeni yılla birlikte yine
kurultay tartışmalan
yaşanacak. Olağan takvıme
göre haziran ya da temmuz
ayında yapılması gereken
CHP büyük kurultayı
şimdiden giindeme
gelmeye başladı. CHP"li
muhalifler kurultayın
ertelenmesi yönünde
planlar yapıldığı iddiasında
bulunuyorlar. Muhaliflere
göre partinin yönetim
kadroları \e izlenilen
politikaların kurultay
zemininde tartışılması.
parti ıçinde yönetını
kadrolarında değişikliğe
kadar uzanacak bir
hareketliliğe neden olacak.
Muhalifler bu süreci
geciktirmek için genel
merkez yönetiminin
kurultayı erteleme
eğiliminde olduğunu
sa\unuyorlar
Koruculara
yardım vakfı
• ANKARA (ANKA) - Son
günlerde kamuoyunun
gündeminde sıkça yer alan
Güneydoğu'daki koruculara
yardtm için bir \akıf da
Van'da kuruldu. Abdülkadir
Sarı adlı kişi, 1 milyar lira
nakit malvarlığıyla 'Van İli
ve İlçeleri Köy Koruculan
Sağlık. Eğitim \e
Dayanışma Vakfını kurdu.
Vakfın Van ili kapsamında
görev yapan. sağlık \e
sosyal yardım
kuruluşlanyla bağlantısı
bulunmayan geçici \e
gönüllü köy koruculanyla
diğer korucuların terör,
doğal afet ve öngörülmeyen
nedenlerle uğradıklan
bedensel zararlanyla mal ve
benzer konulardakı
zararlannı karşılamak.
ölümleri halinde yasal
mirasçılanna yardım etmek
amacıyla kurulduğu
bildirildi.
DİSK'ten uyarı
• ADANA (Cumhuriyet
Güney İlleri Bürosu) -
Tekstil İşçileri Sendikası
Mensa Şubesi'nin 2. Olağan
Genel Kurulu'na katılan
DİSK'ebağlı Tekstil tşçileri
Sendikası Genel Başkan
Vekili Süleyman Çelebi.
"Türkiye de kansere doğru
bir gidU \ar. Kansere doğru
bu gidişi durduracak olan
en önemli güç de işçi
sınıfıdır" dedi.
Demokrasiyi en çok
işçilerin ıstediğini
vurgulayan Çelebi.
kirlenmenin önüne
geçilmesi için işçilerin
birlikte mücadele etmesi
gerektiğini dile getirdi.
HABERLER
S u s t u r u l a m a y a n v a r d i y a d ü d ü ğ ü : K a r a b ü k / 3
'Biz yaptık başardık'IŞ1K KANSl
U
zaktan gelen
tekdüze
gümbürrüler.
fabrikanın ginş
kapısında doğuma
hazırlanan bir kadının
derinden ınıltilerıne
benzer. Içerilere.
çelikhanenin. yüksek
fırınların oraya doğru
yürüdükçe. üretimin
sesine alışırsınız.
Demırden, çelikten \e
sacdan. ko\u
kahverengive boyanmış
bir kent görüntüsüdür
artık fabrika. Orada
burada. kımıldayan
turuncu kaskları ıle
işçiler görürsünüz.
Kaynak \apar. paslı
yüzle hurdaların
ardından çıkar. bir-ıkı
dakikalık sigara
kaçamağındadırlar.
Yeni ev alındığında
âdettendır. E\e gelen
konuklara. tek tek odalar
gezdirilır. yeni eşyalar
göstenlerek bundan
gızlıden gizlıye ö\ünç
duyulur. Tıpkı onun gibı
Kardemir işçileri de bize
"fabrikalannı"
dolaştırdılar. tlk durak.
yeni yatırımın yapıldığı
böliimdü. Sözü biri
bırakıyor. öbürü alı\or.
soluksuz anlatıyorlardı:
"İşte burası sürekli
döküm tesisi, komertör
sistemi ve \eni çelikhane
binasının olacağı yer. 70
mihon dolara gelecek
diyorlar. 1998'in başında
devre\e girecekmiş.
Kütüğün maliyotî 230
dolardan 170 dolara
inecek. Düşün. maliyet
tonda 60 dolar inecek.
Düşün. tuğlava filan
gerek olmayacakmış,
ikide bir ocaklar için
onanma. \enilemeye
gerek kalmayacakmış. Çok işlem ortadan
kalkacak. kütüğü verecekmiş... Erdemir
Ue yarışacakmışız."
Az ileride, mıktanıslı bir vinç. eski püskü
bir kamyondan hınltılarla hurda
kaldınyor. Vinç operatörü Llvi
Öngören"ın gözleri panldıyor:
"Şu alanı görüyor nıusun. hani hurda ile
dolup taşan alanı. Hah. işte orası eskiden
(tesis kendi eüerinde değilken) futbol
sahası gibiydi, inan. Bomboştu vani. İn
cin top ovnardı yani. Bak, bak hurdamız
bol şimdi."
Önümüzden yürüyüp. mutlaka
çelikhaneyi görmemiz gerektiğini
söylüyorlar. Bir yandan övünme sürüyor:
"Arkadaşlarımız iş kazası geçirinee. SSK
ambulansı ya gelir, ya gelmezdi. Şimdi
gıcır gıcır ambülans aldık. İçinde her şe>
var. Şu ilerideki grayder var ya, onu da
biz aldık..." Çelikhanedeyız. Siz. hıç
Sıemens Martin çelik ocağının karşısında
durdunuz mu
1
' Şöyle anlatalım: Henzel
ile Gretel'in kötü cadıyı ıçine ittikleri
fınnın en az yüz katını düşünün. Ağzı
açıldı mı alaz: dudaklarınızı.
yanaklannızı ka\urup geçiyor. Gözünüz.
tam dıbınizde yüzlerce flaş patlamış gibi
kamaşıyor. İşte işçıler. burada çelik
döküm elde ediyorlar Eskiden Siemens
Martin'den 9 saatie bir döküm elde
ederken daha sonralan oksijen üfleyerek
yakılan ocaklarla bu süreyi 4 saate
indirmişler. Hani biraz önce öve öve
bitiremedikleri yeni yatınmlan var ya,
yani konvertöryöntemi ile 50 dakikada
çelik döküm alacaklarmış. Çelikhane
işçileri ile konuşuyoruz:
- Durum nasıl?
- Iyiyiz, çalıyoruz işte.
Birkaç günlük sakallı olanı. "Durum iyi
değil. Parasal açıdan yani. Ücretler düşük.
Para yetmiyor" diyor. Diğerlerinin yüzü
gölgeleniyor. Kızdılar. Kulağımıza
fısıldıyorlar:
"İnsan parasını çarçur ederse. elbet
kalmaz parası..."
Çelikhaneden çıkıyoruz. Yüksek
"Biz" sihirli bir sözcük olmuş. "Biz" yaptık. "biz" başardık. Bu duygulaı. ce\ her buy uk tanklara dökülürken patla-
yan binlerceışık topu gibi işçilerin gönlünde ba> ram maytaplan ile kutsamyor: "Birlikte üretiyoruz. Birbirimizi denet-
İiyoruz. Çünkii, bu fabrika bi/im." (Fotoğraf: TARIK TINAZAYI
fınnlarda sıra. "llkü, Fatma.Ze\nep~
adlı yüksek fınnlar. bacalan ile
karşımızda. Işçiler. onları da
sahiplenmışler:
"Çevher. bi/im donıuz arabalan ile
geliyor. Yukarıdan aşağı giriş \apı\or.
Dolduruyoruz vukarıdan madeni. taşı.
toprağı, kömürü, kireç taşını.
çakmaktaşını. Abyoruz alttan cevheri."
Yüksek fırının ağzındayız. tşçiler.
çamurdan y'oi smyorlar. Az sonra ce\her
akacak bu oluklardan. Başlannı.
boğazlarını havlularla sarmışlar.
şakaklan pembeleşmiş. Kolay değil.
karşıdan yaklaşık bin derece harlıyor
üstlerine üstlerine. Onlara soruyoruz.
"Yeni durumu nasıl karşılıyorsunuz"
dı\e. Yanıt kısacık:
"Âllah'a şükür..."
Maden ocaklannın girişine asılan yazıyı
anımsıvoruz:
halkının başka bir geliri yoktur."
Muzaffer Akça. 30 yaşında. \eni
nişanlanmış. Düğününe az kalmı^.
Kolumuzdan çekı^tiriliyoruz. İşçinın
fabrikabinın yeni harikası gösterilecek.
Gazeteci gelmiş Ankara'dan.
Bilgilendırmek gerek:
"Şu kanalı görüyor musun? Bu kanaldan
haflf olduğu için cevherden aynşan curuf
akar. Hah. bu kanaldan şu su dolu yere
dökülür curuf. Bu curuf eskiden
kullanılmıyor. götürülüp dereye. çay a
dökülüyordu. Şimdi bi/im yönetim
çimento fabrikalan ile anlaşıyor.
Bartın'dan. Bolu'dan gelip. çimento
hammaddesi olarak alıyorlar bi/den.
Yakında çimento fabrikası da kumlacak.
Biz ortak olduk."
"Biz" .sihırli bir sözcük olmuş. "Biz"
yaptık. "biz" başardık. Bu duygular.
ce\ her büv ük tanklara dökülürken
ardemir işçisi, fabrikası ile övünç duyuyor. Arttınlan
üretimden, zarardan kurtulup kâra geçilmesinden, yeni
yatınmlar yapılmasmdan, hepsinden hepsinden...
"Önce tevekkül."
Fabnkayı gezdiren işçiler, burada bizi
yine gururla Muzaffer Akça ile
tanıştınyorlar. Muzaffer"in babası
İbrahim Akça 1978 yılında bir iş
kazasında ölmüş. Toplusözleşmede. iş
kazasında ölenlerin çocuklanna iş
olanağı tanınacağı yazılmış olmasına
karşın Muzaffer"ı "eski yönetim" bir
türlü işe almamış. Ama işçiler. fabnkayı
sahiplenince Muzaffer de yüksek fınnda
işe başlamış. Fabrika ile yaşamının nasıl
özdeşleştiğıni anlatıyor:
"Bu fabrika ekmek teknesi. İlk,
dedelerimiz başladı çalışmaya. Ardından
babalarımız. Sıra bizde. Benden sonra
çocuklanm burada çalışacaklar. Karabük
patlayan binlerce ışık topu gibi işçinin
büyük bir kısmının gönlünde bayram
maytapları ile kutsamyor:
"Birlikte üretiyoruz. Birbirimizi
denetliyoruz. Çiinkü. bu fabrika bizim..."
Bu "sahiplenme"nin çelikten yazıtı
dökülmüş \e K.ardemir Genel Müdür
Yardımcısı Ersin Öztürk'ün odasında. en
görünür yere asılmış:
"Kardemir bir ailedir \e şirket
bizimdir..."
Karabüklülerın anlatımına göre. Ersin
Öztürk tam anlamıyla Karabük Demir
Çelikin çocuğu. Karabük'te büyümüş.
Karabük'te okumuş. yıllarca da
Karabük'te çalışmış.
Karabük'ü kapatma önerisi getiren
siyasiler bilmem
yakından tanıdılar mı
Ersin Öztürk'ü ve 80"li
yaşına karşın sabahlara
değin komisyon
toplantılanna katılarak
Karabük Demır-Çelik'in
mutlaka yaşatılması için
bilgi. veri toplayan,
sayfalarca rapor yazan
Metalurji Yüksek
Mühendisi Selaharrin
Şanbaşoğlunu? Onlan
tanısalar. zaten
Karabük'e gelip ya da
çıkardıklan dergilere
yazılar yazıp. zorla
işçilenn kucağına
ittikleri Karabük
işletmesinde bugün
uygulanan modeli kendi
eserleri gibi tanıtmaya
kalkmazlardı.
Şanbaşoğlu. raporunu
y azdıktan sonra
aramızdan aynldı.
Öztürk ise vılmadan.
didinmeden çalışmayı
sürdürüyor. Öztürk ile
yaptığımız uzun
söyleşide, artık ender
görülen coşkulu. inançlı,
üretimin önemini
kavramış bir yurtsever.
bir Kardemir tutkunu ile
karşı karşıya olduğumuz
kanısına varıyoruz.
Kardemir'in nasıl kârlı
dumma getirildiğini
anlatır, yeni yapılacak
yatırımları dile getirirken
bütün bunlardan onur
duyduğunu
gizleyemiyor. Önce
kârlılıktan giriyor:
"Bugün Kardemir kâr
eder durumda. Fabrika
devraknmadan önce
kokta da pikte de
kütükte de y uvarlak,
köşebent üriinlerde de
profilde de zarar
ederdik. Alın rakamlar
size: 19%'da kokta ton
başına 31 dolar, pikte 25
dolar, kütükte 9 dolar.
vuvarlakta 17 dolar. köşebentte 34 dolar,
profilde 68 dolar kâr eder duruma
geldik."
Peki, kamunun elindeyken bu kârlan elde
etmek için Karabük tesıslerinın elıni
tutan mı vardı? Varmış. GeneHikle türn
ürÜBİer. malıyetin altında zararma
safılırmış. Sonra.' Fabnka. siyasiler
tarafından bile bile üretimde piyasadaki
isteme karşın yanlış yönlendirılirmiş.
Sonra? "Sorumluluk alıp bir işe
giriştiğinde. anında hesap soraıiardı.
Zanıan içinde canı yanan insanlar,
sorumluluktan kaçmaya başladüar."
Karşılaştırmalı örneğı Ersin Öztürk.
şöyle veriyor:
"Şimdi yatınmlar y apıyoruz biz. Eskiden
böy lesi yatınmlar. büyük şirketlere,
müteahhitlere ihale edilirdi. Bu
müteahhitler paray ı de\ letten alır. işi
kendi yapmaz, küçük taşeron şirketlere
de> rederdi. Şimdi biz ne yapıyoruz?
Kardemir'in mühendisleri \ar. büyük bir
makine parkı var. Bazı projeleri kendi
mühendislerimize \aptin\oruz. İnşaatın
büyük bölümünü biz yapıyoruz.
Konverterleri Ereğli'den alıyoruz. Çeşitli
birimlerin ihalelerini ise ayrı ayn yabancı
şirketlere ihale ettik. Bir tek müteahhitlik
şirketi ile çalışmıyonız sizin anlayacağınız.
Gerektiğinde kendi özkaynaklanmızı
kullanıyoruz, kendi yapamadıklarunızı da
ihale ediyoruz. Ama, tünı denetim bizim
elimizde."
Kardemir. şimdi büyük, çağdaş bir
çelikhane yatınmı yapıyor. Çağdaşlığı
şurada: Bugünkü üretim biçimine göre
sıvı çelik önce 4 tonluk kalıplara
dökülüyor. Bu soğuruluyor. tavlanıyor.
Yani. inanılmaz bir enerji yitiği. Şimdi
yeni yatınm ile soğutmadan. enerji
tasarrufu sağlayarak çok seri ve ayn
ebatlarda ürün alınabilecek. Bundan da
ton başına yaklaşık 63 dolar tasarruf
sağlanacak. Böylece Kardemır
ürünlerinin rekabet gücü çok yükselecek.
SÜRECEK
BKBIZE
ERDAL ATABEK
ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Diyarbakır'ın Lice ilçesinden
günlerdir büyük gazetelere
fazla yansımayan feryatlar ge-
liyor. Tanık olanların söylediği-
ne göre olaylar şöyle gelişti:
Toprak Holding'in sahibi Halis
Toprak, memleketi olan Li-
ce'ye yatınm yapmaya karar
verdi. Bunu, aylarca önce Li-
ce'ye giderek açıkladı.
Toprak'ın ilk attığı temel,
mermer fabrikasıydı. Bu fabri-
kanın önümüzdeki aylarda bi-
teceği söyleniyordu. Her şey
bu fabrikanın bitme ihtimali ge-
rekçe göstenlerek başlatılmış-
tı.
Öykünün bundan sonrası
şöyle gerçekleşti: 20 aralık ge-
cesi asker ve özel tim mensup-
ları. Lice'deki bütün evlerin ka-
pılarını çaldı. 15 ile 60 yaş ara-
sındaki bütün erkekleri kasa-
banın meydanında topladı.
Meydandaki erkeklerin sayısı
2500 civarındaydı.
Komutan, meydanda topla-
nanlara mermer fabrikasını an-
lattı ve 100-150 civarında ko-
rucuya ihtiyaç hissettiklerini
Susurluk, Lice'den doğdu
söyledi. Liceliler, başından be-
ri koruculuğa sıcak bakmıyor-
lardı. Bu öneriyi kabul etmedi-
ler. Mermer fabrikası gerekçe-
sine de pek inanmadılar. Çün-
kü ortada henüz fabrika yoktu.
Korucu önerisinin reddedil-
mesi. gece yarısı toplu gözal-
tına almalara neden oldu. Be-
lediye başkanı da ilçe sakinle-
rini ikna etmek üzere çağrıldı.
Lice Belediye Başkanı, nelerle
karşılaştıklarını gazetecılere
şöyle anlattı:
"Zorlamalar olmuştur; ben
kendim geceyarılarına kadar
direndim. Halka silah verilme-
sinden ve olayın basına yansı-
masından sonra Devlet Baka-
nı ve Diyarbakır Milletvekili Sa-
Mm Ensarioğlu beni aradı.
Hükümet ortaklarından olan
DYP'nin Belediye Başka-
nı 'yım. Belediye Başkanı ola-
rak Lice halkının yanındayım.
Benim iki akrabama da silah
verdiler,"
Bu baskıların sonucu 104 Li-
celiye zorla silah verildi ve ko-
rucu yapıldı. Bunu gerçekleş-
tirebilmek amacıyla halk ağır
baskılara uğratıldı. Korucu ol-
mak istemeyen 7 Lıceli günler-
ce kayıp oldu ve işkencelere
uğradı. Bu 104kişiden 12'sinin
lise öğrencisi olduğu anlaşılın-
ca. silahları geri alındı ve koru-
culukları iptal edildi.
Olayları yerinde izlemek
amacıyla bir grup aydın bugün
Lice'ye gidiyor. Aralannda
ÖDP, KESK, DİSK, İHD. HA-
DEP temsilcilerinin de bulun-
duğu heyet, Lice'de günlerdir
feryat eden halkı dinleyecek.
Güvenlik güçlerinin uygulama-
larının gerekçelerini öğrenme-
ye çalışacak.
Lice, üç yıl önce General
Bahtiyar Aydın'ın şüpheli ölü-
mü nedeniyle günlerce yakılıp
yıkılmıştı. Zamanın başbakan-
ları ve başbakan yardımcıları
bile asker tarafından şehre so-
kulmamıştı. Bu olaylardan
sonra şehrin nüfusu üçte iki
azalmıştı.
Kalanların çilesi bir türlü bit-
miyor. Devletin güvenlik güçle-
ri burada halkın önüne iki yol
koyuyor: Ya özel time ve aske-
re tamamen teslim olacaklar,
ya kaçıp dağlara gıdecekler.
Eğer olanakları varsa şehri terk
edip başka şehirlere de sığa-
nabilirler.
• • •
Hepimiz günlerdir, Susurluk
sonrası ortaya çıkan ilişkileri
görüp korku ve dehşet içinde
havaya sıçrıyoruz. Ancak, Su-
surluk'a giden yola nasıl girdi-
ğimizi bir türlü derinlemesıne
sorgulamıyoruz. Elinde silah
olanların bu kadar korkusuz ve
saldırgan hale gelmesinin ar-
kasındaki anlayışı yeterince ir-
delemiyoruz.
Lice'de olanlara bu açıdan
yeniden bakmamız gerekiyor.
Elinde silah olanlar. yani gü-
venlik güçleri, askerler ve özel
tim, burada her istediklerini
yapmayı kendilerinde hak gö-
rüyorlar. Devletin en üst düze-
yinde artık koruculuğun çıkar
yol olmadığı kabul görürken,
birden bir kasabanın tüm er-
kekleri korucu olmaları için
zorla toplanabiliyorlar. istedik-
leri gibi davranmayanlara da
tehdit ve işkence uyguluyorlar.
Susurluk sonrası, cinayetle-
ri açığa çıkan ve hâlâ elini ko-
lunu sallayarak dolaşan silahlı
kişiler. işte bu ortamdan bes-
lendiler. Onları bu anlayış teş-
vik etti, arkasını sıvazladı ve ci-
nayetlere yönlendirdi. Sonra
da Susurluk'taki manzara orta-
ya çıktı.
Lice'de bunlar yapıldıkça,
yeni Susurluk manzaraları izle-
meye devam ederiz. Toptan bir
anlayış değişikliğine ihtiyaç ol-
duğu artık görülmeli. Savaşçı
değil, barışçı bir iklime yönel-
medikçe, "vatan sevgisiyle
dolu" kara gözlüklü katiller
TV'lerde boy göstermeye de-
vam ederler.
1997 Ellerimizle
Biçimlenecek...
Yarın akşam, 31 Aralık 1996 Salı gününün tam
gece yarısında. saat 24'te ellerinize bakın. Ellerini-
ze dikkatle bakın. 1997 yılının ilk dakikalarında he-
pimize "yeniyıl" gibi gelen bir zaman dilimini elle-
rimizle biçimlendireceğiz.
"Ellerimiz", alnımızı ovuşturup başımızı mı çev-
releyecek? Yoksa iki yanımıza mı düşecek? "Elle-
rimizi" nereye koyacağımızı bilemeyecek miyiz?
Yoksa "elimizi" ileri uzatıp işaret parmağımızla
"sensin" diye gösterecek miyiz? "Ellerimiz" yum-
ruk mu olacak? "Ellerimiz" başka ellerle tutuşup
büyük bir güç mü oluşturacak? Ellerimiz toprağı mı
ekecek? Ellerimiz makineleri mi çalıştıracak? Elle^-
rimiz silahların tetiklerini mi çekecek? Ellerimiz
bombaların pimlerini mi çekecek? Ellerimiz dost-
ça uzanacak mı? Ellerimiz terleyecek mi? Ellerimfc
kirlenecek mi?
Biz neye karar verirsek "ellerimiz" onu yapacak
ve 1997 yılı öyle biçimlenecek.
Birbirimize sağlık, başan, mutluluk dilemek iyi
bir şeydir, ama önümüzdeki yeni yılı biçimlendirmek
bizim irademizdedir.
Şans da biziz, şanssızlık da. •
• • •
1996 yılının son "Siyaset Meydanı"nda Ali Kır-
ca ve ekibi çok güzel. çok anlamlı bir program yap-
tı. 12-15 yaş arası "çocuk-gençler" programa ka-
tılarak duygularını, düşüncelerini söylediler. Özgür-
ce tartıştılar. Onur Mumcu'yu dinlemenizi ister-
dim. Bütün çocukları dinlemenizi isterdim. Onur, 14
yaşındaydı. Çoğu öğrenci çocuk-gençlerdi. So-
kakta yaşayanları vardı, ilkokulu zorla bitirip kon-
feksiyonda, oto tamirhanesinde çalışanları vardı.
Çocuk-gençler, Susurluk'tan söz ettiler; eğitimin
ezberciliğini, sınav hedefinin yanlışlığını, müfreda-
tın donukluğunu, eğitimin eşitsizliğini, geleceğe ye-
tişemediğini anlattılar. Neden herkesin sadece ken-
di çıkarını düşündüğünü sordular. Aralarında öğren-
diklerini yineleyenler de vardı, düşündüklerini söy-
leyen de vardı, çok parlak analizler yapanlar da
vardı.
Onlardan birisi olan Onur, "Biz bilgi çağının çoj-
cuklanyız" dedi: "Biz farklı bir dünyada yaşayacâ;
ğız, o dünyaya hazırlanıyoruz. Bizi biz olarak tant-
mak gerekiyor. Büyüklerin bizi iyi tanımalan gere-
kiyor. Biz barışı istiyoruz, üreticiliği istiyoruz, in-
sanlann dostça yaşamalannı istiyoruz."
Düşünmek, düşünebilmek, düşündüğünü kor-
kusuzca açıklayabilmek...
Çalışmak, çalışabilmek, emeğinin karşılığını ala-
bilmek...
Yaşamak. yaşayabilmek. yaşarken mutlu oldu-
ğunu hissetmek...
Demokrasi işte buydu. Özgürlük işte buydu.
Çağdaşlık işte buydu.
Onlara bakarken soluklanmız genişledi. Günler-
dir incinen onurlarımız yükseldi. Göğüslerimiz gu-
rurla kabardı.
Onlar bizim çocuklarımızdı. Onlar hepimizin ço-
cuklarıydı.
Onlar ellerimizdi. . . . j
1997 ellerimizle biçimlenecektir. <
• • •
Bir gece önce de 26 Aralık 1996'da HBB televiz.-
yonunda özel tim görevlisı Ayhan Çarkın vard/.
Lütfü Topal cinayetiyle ilgili sorgulanmasını anlat-
tı. Ötekı iki arkadaşı da programa telefonla katıldı'-
lar. Ayhan Çarkın. konuşmasının içindeki anlık çı-
kışlarıyla "içindeki ben "i anlatıyordu: "Ben radika-
lim", "Özel timdeolmak bir yaşam biçimidir", "Si-
lahımı istedikleri zaman, 'Benim silahımı alamaz-
sınız, siz daha elinizi atarken ben beşinizi de vuru-
rum' dedim." O bunları hissetmek için, bunları yap-
mak için yetiştirilmişti.
Ertesi gün özel tim karargâhına giden Başbakan
Yardımcısı Tansu Çiller, onlara teminat verdi, on-
ların anası olduğunu ilan etti. "Devletin koruma ref-
leksıni zayıflatmaya yönelik hareketler karşısında
onu bulacaktı ve onlara özel tim grubu baş eğdi-
recekti." Bu çok anlamlı, bir o kadar da tehdit do-
lu hareketin hedefleri de vardı.
Ayhan Çarkın'ın geniş kenariı siyah gözlüklerinin
arkasında sadece kendisi değil. otuz yıllık sağ otok-
ratik siyasetin bütün kadrosu vardı. ;
• • •
Düşünce özgüriüğünü ezen sağ otokratik siya
1
-
set.
Düşündüğünü açıklama özgüriüğünü ezen sağ
otokratik siyaset.
Emek özgüriüğünü ezen sağ otokratik siyaset.
Örgütlenme özgüriüğünü ezen sağ otokratik si-
yaset.
Insan değerlerinin yerine parayı koyan sağ otok-
ratik siyaset.
Seçimiyle darbesiyle hiç değişmeyen sağ otok-
ratik siyaset.
Çatlı'lar da, Kırcı'lar da o siyasetin yarattığı el-
lerdir.
Yetiştirmişler, ellerine silah vermişler, arkalamış-
lardır.
Ve hepsini de işleri bitince harcamışlardır.
• • •
1997 ellerimizle biçimlenecektir.
Ellerimize ve herkesin eline dikkatle bakalım. *
İlk adım atıldı
Doğalgaz
anlaşması
TAHR\N (AA) - Türk-
men ve tran doğalgazının
Türkiye ve Avrupa'ya tes-
limi amacıvla Iran, Türk-
menistan \e Türkiye ara-
sında dün ışbırliği anlaşma-
sı ımzalandığı bildirildi.
Iran resmi haber ajansı
IRNA"nın haberine göre.
Türkiye'ye yılda 18 milyar
metreküp tutarında Türk-
men \e tran doğalgazının
teslimıni öngören anlaşma-
ya. Enerji \eTabii Kaynak-
lar Bakanı Recai Kutan.
Iran Petrol Bakanı Gulanı-
nza Agazade ile Türkme-
nistan Başbakan Yardımcı-
sı Batır Sardzhayev imza
koydular. Anlaşmayla Tür-
kiye. Iran \e Türkmenis-
tan"ın 30 gün içinde. üç ül-
ke arasındaki mevcut do-
ğalgaz boru hattı ile yeni
ışbırliği
imzalandı
hat konusunda bir çalışma
grubu oluşturmalanna ka-
rar verildi. Anlaşma. 8 mil-
yar metreküp Türkmen ile
10 milyar metreküp Iran
doğalgazının Türkiye yo-
luyia Avrupa'ya sevk edil-
mesini öngörüyor.
Kutan. Türkiye'nin
2000 yılında 27 milyar
metreküp. 2010 yılında da
yaklaşık 52 milyar metre-
küp doğalgaza ihtiyacı olsC-
cağını belirterek imzalanan
anlaşmanın. Türkiye'ye
doğalgaz sağlanması için
üç ülke arasındaki işbir-
lığinin ilk adımı olduğunu
söyledi. Kutan, ikinci aşa-
mada. üç ülkenin 20 milyar
metreküp doğalgazı Tür-
kiye üzerinden Avrupa'ya
ulaştırmak için işbirliğj
yapacaklarını ifade etti.