04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 1996 CUMARTESf 12 DIZIYAZI YABANCI BASIN GÖZÜYLE LAİK 4 CUMHURÎYEJfl DOĞUYORJİC. • A . •••••••' HAZ1RLAYAN: CÜNEYH Rumlarve Ermenilerkaçmıyor' F ranklın Bouıllon Turkıye Cumhunyetı'nın kuruluşunda rol oynayan bir Fransız diplomattır. F Bouillon. Fransa'nın temsılcısi olarak geldiğı Ankara'da >apıcı bir rol oynadı. Türkıye ıle Fransa'nın aralanndaki sorunlan çözmclerine katkıda bulundu. Sonunda F. Bouillon'un Fransaadına ımzaladıgı Ankara İtilarhamesı (2ü Ekım 1921) ile Batılı bir dev let ılk kez Türkivc C'umhunyeti'ni tanımış oldu. Franklın-Bouıllon. Fransız ba.sınının \e yabancı basının temsılcılerıne. Mustafa Kemaf ne/dınde gösterdığı kışisel cabalan ve Mudanya Konferansı"nın koşullannı bırsunuı? biçimınde ılettı. Mustafa Kemal'e telgraf çekme girişimi 18 evlülde Franklın Bouillon dan geldi "Hakkınızda bildiklerimi \eö/ellikle bizi bir araya getiren \c güç günlerde sınanan dostfuğu anımsatarak. benimle görüşmeden önce herhangi bir askeri harekâtta bulunnıamanı/ı. diplonıatik planda hcrhangi bir karar almamanı/ı, sizden kişisel olarak rica ediyorum." Bouillon üç gün sonra şu vanıtı aldı: "Si/i bekliyorum ama çabuk geliniz. Dostunuz. Kcmal.*1 Bouillon. bu telgrafı alır alma/ >ola çıkîı. "İzmir'e vanr varnıaz. Kemal. sivil ve askeri yönericilerle bir araya geldim. l'lusal hükiimetin, Mudanya'da generaller bir araya gelinceye kadar bülün askeri harekâtları tümüy le durdurma kararını almış olduğunu duvmak. beni çok nıutlu etti. Bu arada Trâkya'nın Türklere geri vcrilmcsi yolundaki miittefîk karan vasıl ulu>ordu. "Böy lece otu/ altı saat içinde. salt kişisel girişimlerimle, askeri harekâtın durdurulmasının yanı sıra Türklerin, tıpkı Kilikya'da olduğu gibi. Trakya'yı tedrici olarak işgal etmelerinı sağlayan dü/enlemelerin ana hatlannı İ/mir'de kabul ettirmeyi başarmıştım. "Mudama protokolünü ele alırsanız. bunun temelde İ/mir dikenlcmcsine dayandığını görürsünüz.'" Franklın Bouillon daha sonra bizatihı Mudanya'da çıkan güçlükler hakkında açıklamalarda bulundu. "İletişim güçlükkrri görüşmelerimizi günlerce kesintiye uğraltı. Dahası. dil farklılıkları \e askeri görüşmecilerin ruh hali göriişmeleri daha karmaşık hale getirdi. Sonunda, mürtefîk hükümetler büyük bir içtenlikle İzmir'de ha/ırlanan düzenlemenin en kiiçük ay nntılanna kadar rartışüabileceğine inanmışlardı; oysa Dogulular, Batı diplomasisinin yöntemlerini büyük bir çekingenlikle karşılarlar. Onlara yeni metinlerin farklılıklarımn açıklandıği /snnan süresi içinde, gmenden çok güvensizlik doğdu. Doğu'da sorunların hepsi psikolojiktir... "Karşı karşıya olduğumuz durumu tahayy ül etmeve calışın. İşte, on beş gün içindc düşnıanı yok eden, başkentten yalnızca kırk kilometre u/aklıkta bulunan birlikJer; bu anda. nüfuzuna güvenen Fransa onlara şunları söylüyor: "Durun! Dertlennız olabılır ama dünya savaştan usandı; haklı olsanız btle. muzaffer ordularınızı durdunnalısıni7 çünkü dünyava savaşı dayatmaya hakkınız yok.' "Sonra, iiç gün bo> unca, görüşmeler 'Şimdi en iyisi padişahla ilgilenmektir' Bu kargaşa ıçinde, bu kaosta, padışaha ne oldu? Bu soru sürekli soruluyor. Bu konuda Vakit bu sabah şunlan yazıyordu: "Kamuoyu Vıldu'da bulunan kişinin durumuyla boşu boşuna uğraşıyor. Bu konuda kafa uırmanın bir anlamı yok. Birim gözümüzde bu kişi. ulusun bir birc\idir. Onun hakkında gerekli şe>leri vapmak, hükiimetin yetkisindedir. En iyisi, şu an için onunla ilgilennıemektir." Düne kadar çok güçlü biri olan padışahtan bugün nasıl küçümseyici bir ifadeyle söz edildiğini görüyorsunuz. Yıldız Sarayi'na kapanmış düşük padişah kadinlan ve gizlilık nedenleriyle Saray'dan çıkmalanna bir süreden beri izin verilmeyen sınırlı sayıdaki sadık adamıyla kaçmaya hazır durumdadır. Ingilızler kaçışına destek oluyorlar ve padışahı Hındistan'agötürecekleri !>öyleniyor. VI. Mehmed bundan önce tahttan çekilecek mi? Kimse bir şcy bilmiyor; çünkü özellikle Saray'da bulunan hazinelerin bir bölümünü kaçarken götürmek üzere hazırlık yaptığına inanılıyor. 15.11.1922 tarihli Le Journal 'den alınmıştır. talimatlar olmadığı için de kesildi. Bu mu/afTer birlikler arasında sabırsı/Jık. gerginlik hatta is>an nasıl ortava çıkmazdı?" Franklın Bouillon devam ederek ^unlan söyledı "Size burada iki çarpıcı şc> sunuyorum: Her şeyden önce dünya banşı, varlığını Türk ulusunun başındaki kişinin, Mustafa kemal Paşa'nın ha>ran olunası bilge ta\nna borçludur. Doğal olarak muzafler ordusu tarafından ters yöne çekilmek istenen Mustafa Kemal Paşa, biriiklerinin hızını kesme>i tercih erti. Bunun tanığıyım \e kimse tersini iddia edemez. Sonra, gözlemci sıfahvla izlediğinı Mudama görüşmeleri sırasında, Türkjer taahhütlcrini asla ihlal etnıediler, İzmir'deki ilk konuşmalar sırasında zorunlu gördüklerini belirtmiş oldukları koşullara uygun düşmeyen yeni iddialar öne sürmediler. Bu vüzden sadakat ve iyi niyet konusunda kimse onlara herhangi bir serzenişte bulunama/." Mudanya görüşmelerinin güçlüklerinı böylece ortaya koyan Franklın Bouillon sonuçian şöyle nctle^tirdi- "Cephedeön sıradaki 150.000 kişilik gücü> le ve bir o kadarlık ihtiyatıyla Türk ordusu, tam iki yıl boyunca uğrunda savaşmış olduğu başkentinin 40 km. uzağında durdu. Trak\a kendisine vaat edildiği için. Türkiye A\Tupa'ya güven duyuyor ve Ik)ğa/lar'ın öteki kryısına tek bir asker dahi göndermemeyi kabul ediyor. \iha\et, fngiliz dostlarunızın son derece tehlikeli bir durumda oldukları. savılan yü/ binlere ulaşmadıkça kahramanlıkla turunmanın imkânsı/ olduğu Çanakkale'de, Türkler >alnı/ca isleğimiz iuerine bülün çatışmalan tek taraflı olarak durdurdular." "Ha\atımın en kötü günlerini Mudama'da geçirdim"dıve so/ünü bağladı Franklin Bouillon, "'Korkunç bir sorumluluğun daha da ağırlaştırdığı çetin güçlüklerin kı<«kacında>dım; günümü/de her şev yoluna girdi fakat savaş 48 saat boyunca bir biçhmde vasandı. Şunu belirtmek istiyorum, general Harrington banşa emek verdi. Protokolün imzası sırasında gelip İsmet Paşanın elini sıkarken şunlan sövledi: 'Buraya düşman girdik, buradan dost çıkıvoruz.' Şimdi birinci kriz sona erdiğine göre konferans banş için toplanacak. Buna ulaşabilmek için sa\aşçı ruh hali ile konuşmamak gerekir. Olası iki sivascl vardır: Cüce davanan sivaset va da akla ve adalete davanan si>aset; bunları sonuçian ile değerlendirmek gerekir. Türklerin güç karşısında bo> un cğdiği söylendi. Eğer tek bir ulus güce başvuraıak istese>di, adalet adma görüşmelerde bulunmak isteyen başka giiçier olmasaydı, Türkler İstanbul'u işgal etmiş. ve dünyada yeni bir savaş başlamış olacakh. Fransa, sözüne sadakat ve eşitlik vanlısı polirikalan ile Doğu'da sağladığı moral desteği müttefiklerin emrine tahsis ederek, banşı kurtardı. V üz bin e\ ateşe verilmiş olduğu için. Anadolu'da kış aylan vaklaşırken, bir mihvon Türk bannaksızdır. Bunun için Türkler. aynı vahşetin \aşanmaması için, Trakva'nın vakit geçirmeden \a Mütteflk Kuv-vetlerce >a da Osmanlı jandarmasınca işgal ediimesini istediler." Son olarak, Fransız askerlcrinin Kilikya'dan kendi yönetimi altmda nasıl çekıldiği sorulduğunda. Franklin Bouillon şu açıklama>ı vaptı: "Kilikva'vı kendi irademizle terfc -J^J-IC ertiğimi/de. kesinlikle galip taraftık. BizJm i>i nivetimizi islisnıar etmiş olan issatistiklerin tersine. bölgenin Türk oiduğu bi/e kanıtlandı; orada kalnıak istemedik. Bu bölgevi Türkive'ye geri verdik. Bu adil davranıştan. dün Mudama'da barışın korunması amacıvla kullandığımız manevi gücii eldeettik." İstanbuFda Panik İstanbul, 7 kasım - Dünyada halkın görüşlennin bu kadar bölünmüş olduğu bir ba^ka >cr olamaz. Korku. tcrör. akıldı^ı bir güven duygusuyla. sarhoşluğa dönüşen bir heyccanla karşı karşı\a geliyor; ba^kentin küçük bir bölümü vakınırken, öteki bölümü, görebıleceğı acılara aldırmadan sevınçten uçuyor. Hâlâ kazandıklan askeri ba^annın etkısinde olan mılliyetçiler, Yunanlılan denize dökerken, Anadolu'da yaptıklan gıbi, gemıleri yakarak Türkı>e"yı veniden canlandıracaklarını öne 'Ankara Bab-ıAtt'yesaldınyor'31 ekim tarihinde Ankara'dan gelen bir telgrafa göre, Bab-ı AIi'>'e karşı izlenecek politika ile ilgili bir di/i karar. MiÜet Meclisi'nin özel oturumunda kabul edildl Bu kararlarla şunlar amaçlanıyor: (t) Banş Konferansı ile ilgili olarak, Saravın uygunsuz davranışlannı ve Bab-ı Ali'nin entrikalannı kınamak. (2) İstanbul'u idari bir bölge statüsüne indirgemek. (3) Sadra/amın telgrafina >anıt vermemek (Banş Konferansı hakkında) (4) tstanbui'un bu telgrafını Bakaniar Kurulu'na gondermenin suç olduğu saptanıasından >olıi çıkarak, cjlemin sorumİMİannı cezalandınnak. Mecüs daha sonra Sultan'ın starüsü ve Sallanatın Hilafetten aynbnası tarnşmasına geçti. Bu konuda Rıza Nur Be> ve 76 mJllervekili tarafından inualanmış olan bir önerge şiddedi taroşmalara yol açtL Fethı Bey, Kâzım Karabekir Paşa v* Ali Fuat Paşa avn ayn konuşmaiar yaparak. önergeye destek verdiler. buna karşılık muhatefetin önde gelen isimlerindcn Mersin Millehekili Selahaddın Bey karşı çıkh. O>lama, tasannuı 132 kişinin desteğini aldığını ortaya ko\du. bu ise yeterli sayınuı alondaydı. Doğuhı miİlervekiUeri bu tasânya şiddefle karşı çıktılar ve birçoğu orurumu terketti. Ankara'dan I kasımda gelen başka telgraflara göre, görüşmeler daha da şiddetlenen tartışmalarla sürmüştü. Rıza Bey'in tasansına aşağıdaki cümle eklenmişti: "Büyük Millet Meclisi Hilafeti esaretten kurtaracaktır."L'zun süren ve harareth geçen tartışmalardan sonra, tasan hukuk komısyonuna havale edildi. Birçok mılletvekili konunun Banş Konferansr'na kadar ertelenmesınden yanaydı. Bunun üzerine Mustafa Kemal uzun bir konuşma yaptı, argümanlannı. hükümdar ile halifenin özdeşleşmesinin yarattığı sakıncalan kanHlamak ve tasannın yeniden tartışılmasının gereğinde tsraretmek üzere Islam tanhıne dayandırdı. 3.11.1922 tarihli The Times 'den (İngiliz büyük sermayesinin sözcülüğünü yapan gazete) ahnmiitır. sürüyorlar. Bütün engelleri a^arak zafere ulaşan kişiler, otokratık sıyasal adetlerini değiştirerek vatanlannı yeniden organize etmeyi ve onu her türlü yabancı katkıdan annmış bir refaha doğru yöneltmeyı düşünüyorlar. Fakat reformlannın gözüpekligi yurttaijlanndan bırçoğunun gözünü korkutuyor. Egemenliğın ve ulusal ıradenın iktıdann tek ve mutlak sahibi Bü yük Millet Meclisi tarafından temsil edilecegini vurgulayan yeni Türkıye'nin örgütsel statüsünün açıkianması. birçok eleştiriye neden oldu. Mılliyetçilenn gelecekte halifeyi seçme hakkını kendilenne ayırmalan, bir bölünmenin Islam dünyasını zayıflatmasından kaygılanan Türkleri de çok tedirgın ettı.Gümrük vergısindeki. yüzde 11 'den yüzde 55'e çıkan beklenmedik artış hemen etkisinı gösterdi. Bugün hiçbir yerde şeker ve tuz yoktu. Fınnlann çoğu kapalı kaldı ve un stokunun birkaç günlük tüketime ancak yettiği İstanbul'da, ekmek kısa sürede yoklara kanşacak. Öteki besin maddelerini ellerinde bulunduranlara gelınce. yeni gümrük vergisi kesinleşinceye kadar bunlan ellerinde bulundurmaktan gen durmayacaklar. Peki ama müttefikler buna izin verecek mi?.. İsmet Paşa ve onunla birlikte Ankara'dan buraya gelen şahsiyetler, başka birdilden konuşuyorlar. Ankara tarafından son zamanlarda alınan kararlan müttefiklerin protesto edebılecekleri hususunu anlamıyodar. Onlara göre durum açık. Muzaffer. düşmanı topraklanndan söküp atan Türkiye kendı evinın hâkimi olmak istiyor; ne yabancı sınırlama ne de yabancı denetim istiyor ve kendi ülkesıni yeniden örgütlemeye koyulurken, kimseden alacağı bir ta\sıye olmadığına inanıyor. "Kapitülasyon" kelimesi telaffiız edılınce, insanlar sıze gülerek bakıyorlar ve tebessüm ediyorlar... Müttefiklerin temsilcilerinin görüşleri kuşkusuz bu yönde değil. Bununla birlikte general Pelle(Fransız temsilci; >.n.) ve marki Garoni, (Italyan temsilci; y.n.) olaylann kötü bir mecraya sürüklenmesine engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna karşılık, İngiliz Yüksek Komiseri aynı kaygıyı paylaşmıyor. İngiliz askeri çevrelennde ortaya çıkan sorunlu durumlardan memnuniyet duyuluyor ve Kemalisrlerin kibri yüzünden çatışmalann şiddetleneceği umudu taşınıyor. Düşünün ki, en sinir bozucu haberler böylesi bir ortamda yayılıyor. Kesin olan şudur: Kentte, büyük bir panık hüküm sürüyor. Yalnızca Rumlar ve Ermeniler kaçmıyorlar; milliyetçilerin tasanlanna engel olan birçok Türk de kaçmanın biryolunu anyor. Son kırk sekız saatte, neredeyse hepsi Liberal itilaf'a mensup (Hürn'yet ve İtilaf Partisi yandaşlan; y.n.) iki yüz siyasetçi İngiliz elçiliğine sığındı; burada bu kişılenn gızlice Mısır'a yollanmalanna uğraşılıyor. Bu kişilerin kaygılannın bir temelı de var; çünkü onlar gibi vapmak istemeyen arkadaşlanndan sekizi tutuklandı. Bunlann arasında. Ferit Paşa kabinesinde İçisjeri Bakanı olan Mehmed Ali Bey de buiunuyor. Onlan nasıl birgelecek beklıyor 11 Tam da bu sorunun yanıtı aranıyor. Ali KemaPin bu sabah İstanbul "a ulaşan trajık sonu haben, havayı daha da gerginleştirdi. 15.11.1922 tarihli Le Journal'den (Paris 'te yayımlanan günlük gazete) ahnmıştır. Sürecek POLİTİKA VE OTESI MEHMED KEMAL Paşa'nın Dediği Olur... Birkaç haftadır göründüğü yoktu, karşılaştığım- da: "Nerelerdesin?" diye sordum. "Koşulardaydım." dedı, gülerek. "Kazandın mı?" "Ne gezer, eldeki avuçtakini verdikten sonra borçlandık bile.." At yanşları yapılırdı. İstanbul'da nasıl Veli Efendi varsa, Ankara'da da Hipodrom olacaktı. Atatürk, Selanik'te gençliğinde ne görmüşse Ankara'da on- lan görmek istemiştir. Çiçekçi yoktur Ankara'da, öyleyse olacaktır. Baş- ka bir yerde okumuştum ama, Beyoğlu dergisinde Zeynep Yücel'in yazısında daha derli toplu gör- düm. Ünlü Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, Yorgo Sa- buncakis'i Ankara'ya götunir, Ata'nın karşısına çı- karır. Ata emir verir, bir hafta ıçinde bir çiçekçi açıl- masını ister. Ankara'da o yıllarda sebzeci dükkânı yoktur ki çiçekçi dükkânı olsun! Zaten çiçekçi de koskoca istanbul'da bir taneciktir. "Derhal bir çiçekçi dükkânı açacaksın." "Dükkânı açmaya açayım da çiçekleri kime sa- tacağım Paşa Hazretleri?" "Bana satarsın." Çok iyi anımsanm Ulus'ta Şehir Bahçesi'nin ön kapısı önünde kocaman levhalı "Sabuncakis" açıl- mıştı. Böylece ilk kez çiçek sosyeteye girmişti. Zamanla çiçek yetiştıren bir bahçıvanlık okulu açıldı. Çiçek alanlar Sabuncakis'i çiçek adı sanır-, lardı. Atatürk döneminde Cumhuriyet baloları da çok görkemli olur ve başta gelirdi. Cumhuriyet'in 73. yı- lında yapılan balolar eski günleri aratmadı. Balolar gösterişli oldu ama, Cumhuriyet'in düşmanlan da kendilerini göstermeden geri kalmadılar. Düşman her uygun gördüğü yerden başını gösterdi. Olen- ler, öldürenler, pusu kuranlar, çarşaflı kadın kılığına girerek cinayet işleyenler de boş durmuyorlardı. Anıtkabirde toplanan 75 binlik kalabalık Atatürk sevgisinin bir ölçeğiydi. Bir yandan gelip ziyaret ederek, öte yandan süzulüp gıdıyorlardı. Balo olunca özel giysı de olacaktır. Gelsin smo- kin, frak, jaketatay... • ;• "Atatürk 'ün ardından gelenler de karşısında olan- lar da vardı. Koca bir imparatorluğu parçaladılar. Devleti mıiyonlarca borca soktular. Lozan'da Ca- vit, devletizarara sokuyordu. ismet Paşa yüz bın- leri küçümsedi. Yalnız ülke çıkanna çalıştı. Geçen yıl San Remo'da görüştüğum zaman her şeyi Pa- dişah'a anlattığını söyledi." Bunlar da muhaliflerden birkaç satır. , • î O gece Çankaya'da toplandılar. Bütün yakın ar- kadaşları yanındaydı. Hazırlıklar tamamdı. Anaya- sanın değiştirilecek maddelerini son defe gözden geçirdiler: "Arkadaşlar yann cumhunyetı ilan ediyoruz" de- di. Cumhuriyet'in ilan edilecegini çok az kişi biliyor- du. Bu, sonra çok eleştirildi. Ama Cumhuriyet ilan edilmıştı. j Cumhuriyet uzun yıllar tartışılmadı. - - | Şimdi şeriatla karşı karşıya geliyor. Karşılaşma nasıl sonuçlanacak. Bir yana bel verecek. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAIV SOLDANSAĞA: 1/ \er"ın bıçım ve boyutlannın belır- lenmesı ve ince- lenmesıyle ilgili bilim dalı. 2/ As- 3 ya'da bir ülke... Afrıka'da yaşayan bırantılop. 3/Tür- kıye'nin plaka işa- retı... Terlemekten ya da sıcaktan vü- cutta görülen kü- çük pembe kabar- 8 tılar. 4/ Parlak kır- g mızırenktebirsüs taşı... Tokyo'nun eski adı. 5/Hinduizm'de hiçbir var- lığı ıncırmeme ılkesı... Yi- yecek bulamayan, yoksul kimse. 6/Ortodoks kilise- si başkanı. 7/ Yakın arka- 4 daş... " kaşlann ça- tar'Gamzesı sıneme batar" (Karacaoglan). 8/ "Vur- 6 gun, kâr" anlamında argo sözcük... Bir peygamber. 9/Düzen vermek. YUK.\RIDA.N ASAĞIYA: 1/ Danımarka anakarasını oluşturan yarımada. 2/Bın "Er- zurumlu", diğeri "Ercışlı" lakabıyla anılan ıkı halk şairi- mizin ortak adı... Düz ve geniş arazi. 3/Kemıklerin yuvar- lak ucu... Yüzgeçlennde zehırlı dıkenler bulunan bir balık. 4/"Daveteden, çağiran" anlamında eski sözcük... Gazel ve kasidenın ılk beytı. 5/ Aralanndaki akrabalık ılışkıleri ne- deniyle yasalar ya da gelenekler tarafından ev lenmeleri ya- saklanan kışıler arasındaki cinsel liışkı... Parola. 61 Yöne- tim. II Eskimolar'ın buzdan kulübelerine verilen ad... Kemıklerin içmdeki yağlı madde. S'Nıkelin simgesi... Metin Toker tarafından yayımlanmışhaftalıkhaberdergısı. 9/Şef- talı, kayısı gıbı meyvelenn çekirdeklennın sert kabuğu... Yerçatlağı. İLAN T.C. ANKARA ASLÎYE 24. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996 410 Davacı Başbakanlık vekili Av. Gönül Atalay tara- fından davalı Oğuz FındıJdı hakkında açılan alacak da- vasına esas olmak üzere: Davalı, Oğuz Findiklı adına çıkanlan tebligat bila ikmal iade edılmiş. zabıta tahkikatında da adresi meç- hul kaldığından, dava dilekçesinin ve duruşma günü- nün ilanen tebliğine karar venlmiş olup; davacı veki- li tarafından açılan alacak davası ile; Başbakanlık ele- manı iken, ıstifa etmesi nedenıyle peşin ödenen ma- aştan Hazine borcu 5.566.000 TL'nun 15.4.1994 tari- hinden tahsıl tarihine kadar işleyecek %30 kanuni fa- izınin. fazlaya dair dava haklannın saklı kalmak kay- dı ile, davalıdan tahsilini talep etmiş olduğundan, bu dava ile ilgili ibraz etmek istediğiniz belgeleri duruş- manın bırakıldığı 26.11.1996 günii saat 09.45'e ka- dar göndermenızveya durusmaya getirmeniz gerek- tiği, durusmaya gelmediğinız veya bir vekil tarafın- dan kendinizi temsil ettirmediğıniz takdirde HUMK'nun 213. ve 377. Md'si gereğince yargılama- ya yokluğunuzda devam edilip, hüküm verileceği, da- va dilekçesi ve duruşma günü yerine kain olmak üze- re ilanen duyurulur. Basm: 114338
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle