25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7OCAK1996PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Sııratnıa tıiküriüeıı tophmı ZEKİ COŞKUN Tabıı kı başlık hoş degıl. "Yeni >ü" ha- vasına hıç uvgun değıl. Hele de zamana. hayata "kültür" cephesinden bakmayı ta- sariayan \azi\a... Ama baktığınız yerde gördüklennizın adını koymak zorundası- nız. Burada yapılan budur. • • • "Kültür. okuduklannızı, öğrendiklerini- zi unuttuktan sonra sizde kalan şcydir" de- mış bırdüşünür. Bunagöre kültür. bır "*tor- tu". Zıbınsel tortu. Neyse kı yaşadığımız toplumdj "okuma-öğrenme" gibi bir ge- reksinim yok. Bunun en \ec12 ıfadesinı "yeni yıl mesajı~yla Selahattin Duman > az- dı, okurlannı u\ ardı: "\an\ı birşev okuma- jna volundaki azminizi, kaset mariferivle delme>e çalışıvorlar. Bu tip tertiplcre karşı ııvanık olun." Havatımızda unutulacak (kültürel gös- terge oluşturacak) bir şey olmadıgına gö- re. yılın "unutulmazlar"ma bakalım. Selahattin Duman" 1 andık. oradan de- \am edelım. Yılın starlanndan biri de o. Geçen yılın ortalanna dek gazetesınde "dmarvazısr vazıyordu. llöşeyazılannın "duvar jazı$ı"na: graffıtiye dönmesiyle mecbııren köşe yazarı oldu. Bu "yükse- Iiş"te hiçbir kışisel çaba. zorlama \ok.. Koşullar öv le gerektırdı. Çam devırme yanşçılarının. Cem Özer'ın yadaGüTgûnFe>man'ın varımşar sayfalık "köşe"lere-"\azar"'sıfatıvla-ku- rulduğıı dönemde Duman gıbı bıremekta- nn kö^e vazarlığı. kutlanacak bır durum. O da yazdıklannı Kendimi Tebrik Ederim adıyla kitaplaştırdı. Starlar kadar onlan yaratan kuruiuşlar da tebrik edılmeli. \1alum "medyaçağTnda- yız. \'e "med>a savaşlarTnı da >aşı\oruz. T\' \ e gazeteler. "rating" y a da "'tiraj"' adı altındakı çıkarsavaşlarından fırsat bulduk- ça starlannı parlattılar... Ama asıl tebrik edılmeM gereken. star-çıkar savaşı malıye- tinın "proınosyon" adlı rüşvet teknıgı\le "kitle'ye vüklenmesıydı. .Medya deyıp geçmemek gerek. Yaşanan zamana. zıhinleredanıgasmı \uruyor. Gör- sellesen, "gösteri~leşen ıletışım. durmak- sızın akan göruntü. ses. olay. durum düze- negıyle "izîeyici" ıçın. ınsan içın her şeyı. ama her şeyı olağanlaştırıvor. sıradanlaştı- rıyor. tükemor! Onun içın "ulaganüstü"yü zoılayan dtırumlar: "ola> \ar-yangın var- polis imdat" v b. "reality show"lar en çok ızlenen -\e yaşanan- programlar oluyor. Çünkü o programlarda, herkes hem katil. hem kurban. hem yargıç. Bütün "çıplaklı- ğıyla." Sadece "ola>" >ok medyada -özellıkle TV'de-: kendısı "ola>". Yıfın "TVolayla- rTnın basinda geceyansı kahramanlan ge- Iıyor. Bırı kanaldan kanala gezen "Beyaz saçlı prens" "Kafadan koparan" Gözle- nnın. v ücudunun oynaklıgıyla, şuh kahka- halarıy la "komışuyor". Bu "konuşma" bı- çımı yığınla ınsanı geceyarılarında onu ız- lemek ıçın TV başma. öfıa ü*âşrtıak1cîh te- lefon başına kenethvor. Prens. hayatı bır yük olarak y aşayan. yü- kü ıfadelendirecek sözeüklcrden yoksun olan, ezılmemek ıçın bır tiir arsızlığa vu- ranların "terapisti". "Eveeet, hadiii, sahi miiL, yok yaa" dıyor. sonunda da "Sana bir M edya deyip geçmemek gerek. Yaşanan zamana. zihinlere damgasını vuruyor. Görselleşen. 'gösterTleşen iletişim, durmaksızın akan görüntü, ses, olay, durum düzeneğiyle izleyici' için. insan için her şeyi, ama her şeyi olağanlaştınyor, sıradanlaştırıyor, tüketiyor! tarlar kadar onlan yaratan kuruluşlar da tebrik edilmeli. Malum 'medya çağfndayız. TV ve gazeteler, 'rating' ya da 'tiraj' adı altındaki çıkar savaşlarından fırsat buldukça starlannı parlattılar... Ama asıl tebrik edilmesi gereken, star-çıkar savaşı maliyetinin 'promosyorf adlı rüşvet tekniğiyle "kitle'ye yüklenmesiydi. parça kovuyonım -gönderhurum- çok se- veceksin" dıyordu. Ikıncı kahraman "Gece Kuşu"\du. Onun "kinVsı. hajatı ve "konuşma"vı da- ha cıddıye alıyordu görünüşte- Telefon açıp adlannı. konuşmak ıstedıklen konuyu kay- dettıriyor. sonra karşilannaçıkarılan-çıka- rılacak bir başkaM\la telefon -ve ekran- aracılığıylagörüşüvorlardı. Ama aradaor- ganızasyonu -ve programı- gerçekleştıren "*G«cekuşu" \ardı. Ö. ikı sözcükte bırdev - reye gınyor. zılgıtını çekiyor, tehdıtmı sa- vuruyor\e apansız o kutsal aletı: hepıını- zın elındeki "u/aktan kumanda"w kulla- nıyor. "L'çurdum sizi" dı\ordu. verinden zıplayarak! Telefon ve ekran başındakı "kitle". uçurulacagını bıle bıle. "L'çurma- yın beni"" dıye yalvara \alvara orada bck- lıyordu. • • • Gazetelenn yatak odalanndan mutfağa. oradan salona evı kuşatan.eşya rüş\etı. u llan adilor. kendi halitûze bırakılsa > uzü- mü/e bakmayacaksınız. Alın şu avantalan da idareedin" demek değıl mıdır? T\ "le- nn bırbıny le yanş halınde -4 realit> ". "•falk" ve "night show"lar düzenlemesı. onların yukandaanılan ıçengı-nıtelığı "BizsiJBnci- gerinizi biliriz" demek degıl mıdır? Ve bütün bunlar. bır toplumun suratına tükürmek değıl midir. Kafadan koparılan. uçurulan ve suratı- na tükürülen bır toplum! UIus - kültür üreticisi medya Bu kadardadegil.diyenlerolabilir. Ben- ce de; daha ötesı var. Örneğın "ulus""un klasık tanımı ı>öyle\dı: "Belli bircografŞa üzerinde vaşavan. din. dil. ırk hiriiğine sa- hipinsan topluluğunaulusdt-nir"dı. Tabıı. bu vapı. o topluluğa: ulusa özgü -kültür" bıçımını de ıçerıyordu. Irlandalı bılım .ıda- nıı Benedict -\nderson,'*MilliyetçiliğinKö- kenleri \e Va\ılınası"nı ınceiedığı Havali CenıaatkrJJII calı>nu<>ında. onak coğıaf- ya üstünde yaşayan ınsanlara "ortak du- yum"u: yanı ulus kımlığını -ve kültüriinü- veren. suııan ctmen olarak gazetev 1 göbte- rıvor. Alman sos>olog llriehBcckıse Aıı- dersonın tanımım "re\ize'"c(Jı_vorveartık ulusun ~TVşe>redt.'rekvarokiujSunij" ka>- •öedtyor... n n 1 İ'stelik TVnın ve onu seyrederek var olan "ulus'un yurdu. dılı. dını. değerlerı vb. artık ü.stünde yaşanan alanla. topluluk- la sınırlı değıl. Ama bu "'açılım'" yıne de topkıluğun ıçınde bulunduğu. yaşadığı "zaman"dan. onun ola\ larından baüıniMz değıl. Gazete ve TV'lerın yukarıda anılan •*gösteri"lennın anlamı bu nedenle önem- lı. Gazete ve TVden ızlediğımiz sonsuz açılınılı bır dünya var bugün önümüzde. KLıtle ıletışım araçları "medja" adını -ve yapısını- almazdan önce. dünyayı, yaşa- nanları "gi>sternıek*'le kalmaz. onu "bi- rim" adımıza -bıze kılav uzluk etınek iize- re- vorumlarlardı Gazetelerde fıkra yazar- Ijrının. T\'"lerde "Günün VMTimu'na çı- k>ın "otorite'*lcTin rolıı buydıı. Ivı mıvdı. kötü müydü a\ rı sorıı. ama artık bunlar bü- yukölçüdetanhekanştı. '»ukandadeğınıl- dı: "fikracılar* sözcüğün >azınsal anla- mıvla değıl. gündelık anlamda fıkra \aza- rak-anlatarak varolabılıvor. Köşeler -du- var". yazılar graffıtı. Gazetelenn "*pop"laşmaM T\ "nın ürü- nü mü. yoksa T\' de mı pop ürünü. tartı^ı- lır. Ama T\; gösterdığı dün\a ve havatla- rın hem ajnı (kameravla kavdedılmış. montajlanmi!,: düzenlenmiş) olduğunu .Kemdehcr bırınm (arklıoltluûunıı bılışor. söy lüyor. O nedenle de TY"de sankı tek bır program var. -Pntgram" olarak kabul edıl- ıncyen. ücret karşilıgı veprogramlarınara- Mna sıkiştırılan tanıtım fılmlerının; rek- lamların dokusu. mantığı. TV'nın haber- den eöleneeve. dızı filmlere dek bütün 'Modern dans9 daha şeffaf ve diirüst' KültürServisi- Emlak Banka.sı'nın 70. k*ruluş yıldönümü nedeniyle ıkı temsil vermek üzere lstanbul'a gelen Rus asıllı ünlii dansçı Mikhail Banşniko>, Çıragan Oteh'nde düzenlediğı basın toplantısın- da hakkındaki ö\gü dolu sözlere karşılık olarak. Istanbul gıbi bır tarihsel kenttc bulunmaktan \e mükemmel bır seyırcı önünde bır kere dans edecek olmaktan büyük onur duydugunu belirttı. Grubu 'UhiteÖak Project' ile müzık ve dansın ıç içe geçtıgı çok özel bır göV ten Minacaklannı söyleyen ünlü dansçı. 'dans etmese> diniz ne yapardınız?'' şek- lındekı bır soruyu. 'Bİlemem, berhalde MısırÇarşısı'nda alış\eriş ederdim' dı>e yanıtlayan ünlü dan&çı. dans dışında en büyük keyfinın çocukları ıle ilgilenmek olduğunu belırtti. Türk Devlet Opera ve Balesi ileortak bırprojede misafirsanat- çı olarak yeralıpalmak istemediğineiliş- kın bırsoruyu 'Her ikitaraf için uvgun ko- şullarda bir olanaksöz konusıı olursa. ne- denolmasın' dı>e yanıtlayan Barışnikov. bugün \e yann AKM'de sahneleyeceği gösterının orkestra. dans ve seyırci bütün- leşmesi açısından önemli birgösteri ola- cağını sö)ledı. Klasık baleyi bırakıp. modern dansa geçiş nedenlennden de söz eden ünlü dansçı. "Modern dansa olan ilgim bir- denbire ortaya çıkmadı. 20 vıl novunca zaten bu alanda çalışıyordum. ABD'deki ilk günlerimde Martha Graham. Mark Morns gibi konulannın piri ofan usta ko- reograflaıia çabşma fırsan buldum. Mo- dem danstan etkilenen koreografiann or- ta\ a çıkmasıy la benim de ilgim çağdaş ba- le>e>öneldi" diye konu^tu. Klasik bale>i bırakıp. modern dansa geçiş nedenkrinden de söz eden ünlü dansçı Barışnikı». -.Modern dansa olan ilgim birtfcnbire ortava çıkmadı. 20 >ıl bo> unca zaten bu alanda çalışnordutn. ABD'deki ilk günferimde Martha Graham. Mark Morrisgibi konulannın piri olan usta korcograflaıia çalışma fırsatı buldum" divor. Modern dansm daha şeffaf ve dürüst olduğunu belırten Banşnıkov. klasık dan- sın belirli ekolleredayalı vekışiselgörüş- lerı hareketedökmeye ızın vermeyen bır yapısı olduğunu düşünüvor. 47 yaşında- kı dansçı. yaşını klasik dans ıçın fazla. modem dans ıçinse *orta' buluvor. For- munu korumak ıçın günde birkaç saat eg- sersiz yapan Barışnikov. yaşına rağmen sahip olduğu enerjiyi temelındeki klasik balc eğitımıne baglıyoı. Kırov BaleM'nın bııgünkü durumunu 'facia'olarak nıteleyen sanutçı. Kırov Ba- leM'nın gelecekte daha i\ı koşiıllara ııla- şacağını ümıtettıgını>ö>lüyor. E>kıSov- \etler Bırlığı'ne ılişkın düşüncclerını ıse -İnsa'ilann sadece tek bir vaşanıı vardır. Benim vaşamınıın önemli bir hölümü ABD'de geçti. Artık So\>etler Biriiği'nde olan pek çok şe\i anlavamnorum. ABD'deki ba/ı şe> kri de oıılara anlatmak kola> olmuvor. Kalbimleolmasa da havat tarzımla ben bir Amerikalıvım" dıye an- latan ünlü dansçı. balenın kışısel. ıçsel bırsanatoldıığumı v urguladı. Banşnıkov. Nanatı konusunda veni bır •jeyleryapmak. yenı ınsanlarlatanışmak vekeşif\apmak isteğı ıle dopdolu. "Ancak gün gelir de bunlann hiçbirini vapama/duruma gelir- sem ne olur bilmitorum. Bu «ıruv u ken- dime hep soruvorum" dıyor. Barışnikov. bugün ve varın AKM'de 'Sololar. Düetfcr \e Oda SliLzıği Gecesi' olarak adlandırdığı gösteriMnde grubu "VV'hite Oak Danee Project"ın beş kişilık orke^rası eşlığınde tek başına dans ede- cek. Ünlü dansçının Istanbul'da 'dün\a prömiverini" yapacağı dansında ken- dısıne Rob Besserereşlık edecek. programlarına egemen oluyor. Bunun en belirgin halını "haberler"de görebılınz. Bülten. "iç1ndekUer"ın anon- suyla (daha doğrusu kiıp-reklamıyla) açı- lır. Sunucu "\e şimdi haberler" dedıkten sonrakı akışa. "haber"ın sunuluş tarzına bakarsanız. klıpdokusunun. reklamdılının çok da değışmedığını görürsünüz. Cstelık bunun adı dakonmuşturartık: Şımdıfalan- ca lıder. kışi şa daolayla ilgılı "haberkli- bimizekrana geli,\or"dur. Bu da kesmez hı- zımızı. "haber şaka"lar gelır ekrana. Klıp, TVnın müzık endüstrisinden ödünçaldıgıbırsözcük. Bırşarkıcınınpar- çası (ya da albümü) içın hazırlanan tanıtım (yani reklam) filmıne "küp" deniyor. Söz- cükingilizce:sıkıştırma. kırpmavehızan- Ijmlanna gelıyor. Klıpler tam da bu an- lamda üretılıvor: Sıkıştırılarak hızlandınl- mış "görüntü" ve ona eşlık eden müzık... Bu. müzığın reklamı. Ama vapı bır kez oluştııktan sonra. her yerde: TV'nın u ha- ber"ınde de kullanılıyor. haberı. programı bıçımlendıriyor. Bazen 1 *haber'*ın görüntüsünden müzı- ğe klıp üretilır. ana haber bültenınde. (Se- nırkent'i ve "Bu da gelir. bu da geçer"ı anımsay ın.) "Haber klibi" sözcüğü genel- lıkle ofaylara. durumlara bıyık altından gülme hallerınde kullanılır. Ama bır sel afetının. henüzpıyasaya verılmemışbıral- bümün "hit" olması tasarlanan parçası ıçın -klip" olarak kullanımındayha dramatızas- von vardır. Aynıkurguyu-ikılıkullanım bı- çımını. reklamlardagörebılıriz: MFÖ'nün "Güllerin İçinden" parçaMiıın "Şapkasız çıkmamabi"sloganlı reklam fılmmınhaı- cı olması (mızah). bır sonrakı reklam fıl- minde o vazgeçılemeyen şapkanın sakat bır çocuğun başına konmasi (dramatıza.s- yonlgıbı. Pop ve klıp (reklam) belırleyıcilıgi bu kadarla kalmıvor. -Streetsof Philadtlphia" klıbinde BruceSpringsteensokaklardayü- röyor. Yerlı "prodüktör" buııu bır "pro- je"sıne uvarlıyor. Adam yürüvor. ben de yürüterek başlatır. ardından koştururum' Tabıı adamın saçından favonsıne. gı>sı- sinden ayakkabısına. adına dek her şe\ "proje" kapsamında düzenlenıyor. "Mal" pıyasayasürülü>or... Kıyametlerkopuyor. On bınlerce hayran! Sıra "meraklar") gı- dermeve. kamuoyunu aydınlatmaya gelı- yor. Ağzını açan her "yetkili" (üretınıde görev alanlar). söze "Mirkelam projesi" dıye başlıyor... \'e "star" olan kışı. -pro- je" olarak anılmakian sunulmaktan. açık- lanmaktan en ufak bır gocunma duymu- >or... Izleyıcıler de öyle! Sunuş-satış tek- nıklerı ıletişimın (bu arada müzık örneğm- de oldugu gıbı sanatın) gerçekleştırılış ve algılanış bıçımlerınr de belırlıyor. Bunun anlamı nedır dıye Normuyorum artık. Tüküriik hokkası Geçen yıl bu sayfalarda vayımlanan ilk ya/ım "Zaman A_\arlı Bomba" başlıgını taşıyordu. Onat Kuttar'ın v ıne bu sayfala^> da yer alan "95*e Doğru" v azısından •*ayi~ na"nm: medyanın kırlilığı ve "Birşüoff*- ni alanındavız" sözlerını alıntılamiştım. "Zanıan Avarlı Bomba" şöyle noktalanı- yordır "Zamanın göstergesi sa\ılan tak\i- me dek artık tam bir vanlma vaşamamız \aratı\or belki de 'şızofreni alanı'nı. Res- mi düdemde veni bir vılın başlangıcı sayı- fan gün, zaman ve onun karşılanış biçimi. fiili düzlemde bir küfür gibi algılanıvür. Ve fiili geı-çek. fiili güç. kendisinin katıİmadı- «L reddettiği takvinıi. zamanı silivor. vırtı- vor. imha edivor." -Geçen v ılın son günü bir simgedir. Dok- san beşe doğru bir bomba patladı. Birçok insan gibi Onat Kutlar da kendisi\le za- manla olan rande\ usuna «idemedi. Zaman avarlı bomba çoktan duruvordu ortada." "Gelin. önce güdüklerimizi silelim." • • * Görünen o ki. çagrı karşılıksız. kırlilık sonsuz. Bomba hâlâ ortada. patlamalar sürüyor. Kamksanmış ölüm halınde toplum. Arada bıralevleryiikseliyor. Ardındanonadaalı- şiyoruz. Ankara Beledıye Başkanı. yılın başlannda bır heykelı "müstehcen" bula- rak kaldırdı Tepkıler üstüne "Tükürüriim ben böylesanatın içine" dedı. tepkı daha da arttı. Yılın sonlannda aynı kışi yıne Anka- ra'da Kültür Bakanlığı'nca açılan Nâzım Hikmet he>kelinı de sökeceğını açıkladı. (Hey kel bır başka gerekçeyle söküldü.) Ay - nı kışi. yıne yılın sonlannda hükümet kur- mapazarlıklarınıyürütüyordu.milletvekı- lı olmamasınakarşın. Hiç mi hiçyadırgan- madı. Belki dedogal olan bu! Belki de "tûkür- me'"eylemi-sözükarşısındaki tepkilerdo- ğal değildı. tükürük hokkasına dönmüş bir toplumda... Not: Bu vazı. "yılın kültür değerlendir- mesi" içın ıstenmıştı. Böyle oldu. EÜimîzclen kaçan ECE TEMELKL RAN ANKLARA - -Pek gençti daha. Öy- le eni konu ölçülüp tartılnıadan. taş- tan taşa v urulmadan edinilen bilgiler- le yetinilmemesi gerektiğini öğrenmiş- ti." "Göçmüş Kedikr Bahçesi" adlı ki- tabındakı bu tümceye bakılırsa. Bilge Karasu. çok yaşlıydı yaşarken. Çün- kü hakkında konuşanlar, düşünsel ve duygusal titizliginden, yazma serüve- nindekı ciddiyetinden söz ediyorlar hep. Geçen yıl kanserden yitirdiğimiz Bılge Karasu'nun dün 66. yaşgününü kutladık. Okurlann neyı nasıl anlaya- caklannı önemsemeyen, belki de bu yüzden Türk okuru ıçın biraz da "zor"olan Bilge Karasu'vu. sırasıyla Ayşe Kıran'a \e lonna İCuçuradi'ye sorduk. - Karasu için neden "elimizden ka- çırdığımız" yazardiyorsunuz? - Bılge Karasu"yu okurken. güzel- dır. Seçtiği sözcükler, cümlelenn bo- zulamaz biçimi. herşey çok güzeldır. Ama kitabı okuyup bitirdiğinizde. "Neolduşimdi?"diyesorarsınız. Ka- rasu'yu okuduktan sonra nıye kafa- mızda. onun yazdığı kitaptan ayrı bir kitap oluşur? Niye onu hep elimizden kaçınrız? Bu sorunun vanıtı olduğu- nu sandıgım bir sonııca ulaştını so- nunda. Yazar. kendıne ılginç görüne- ni yazar hep. bütünden bir parça ko- panr. Edebiyat kııramcılan buna "düz değişmece ilişkisi" derler Düz değiş- mecenin birözellığı de "içeren-içeri- len" ılişkisidir. Örneğin. "Bir şişeyi bıtirdik" dersiniz. Oysa bıtırdığınız şişedeğil.içındekidir. Karasu'nun ne- den elimizden kaçtığı sorusunu yanıt- larken. hareket noktam bu oldu. Ede- biyatta içerenler. en temelde. kişi. za- man ve uzamdır. 19 Mayıs. 12 Eyliil gibi. Ya da Paris. sokaklar. Ankara gi- bi. bunlar yazılanındış çerçevesiniçi- zerler. Işte Karasu. ıçerenlere hiç al- dırmıyor. Onun kitaplannda biz. bir kişinın yalnız mavi göziü olduğunu bilıyoruz örnegin. - Bunlar umumnda değilse. ıımu- runda olan ne? - L'murundaolan. yazma serüvenin kendisı. Kıtaplannın hepsınde kahra- manlar da kendi kitaplannı yazarlar. Özellıkle son kitabı olan "Narta İnci- re GazePde yazma serüvenin kendi- si anlatılıyor. - Zaman ve ıı/am gibi anlamamızı kolavlaştıranögekrinönenısenmeme- si Karasu'vu okur için biraz ulaşılmaz kılıvor mu? - Ulaşılmazlıgı okuryaratıyor. Ka- rasu, okura dışyapıyı kendisinin kur- masını önenyor. Böylece. okura faz- la iş düşüyor. Okur. onun deyımi\le "çalışkan bir okur" değilse. ıvınıvet- li değilse. metin elinden kaçıp gider. Çünkü O. okurundan ıkıncı biryarat- ma süreci bekliyor. Okurdan. en az yazar kadar uğraşmasını bekliyor. - Kuramsal olarak Karasu'vu bir >ere kovmak olanaklı mı? - Deûıl. Karasu. edebıyatta birada- dır. - Nasıl bir ada? - Öncelıkle miithiş bir kültür biri- kımi üzerine kurulu bır ada. Yapıtla- nnı da ancak ona yakın bır kültür dii- zeyindeki ınsanlar anlayabilir. O'nu ancak kültürünüz oramnda anlayabı- lirsıniz. Kuçuradi: Sembolik anlatış Kuçuradinin Karasu'ya ılişkın so- rularımıza verdığı yanıtlar da şöyle: - Felsefeci olarak, Karasu'nun ya- pıtlarında ne görüyorsunuz? - Çeşıt çcşıt. Edebiyatın en önemli anlatış biçimi olan sembolik anlatışı görüyorum örneğin. Bılge Kara- su'nun yapıtları. sembolik anlatımın en önemli örneklerindendir. Bana so- rarsanız edebiyat. Bilge Karasu'nun vaptığı gibi olur. Tek olanak değildir belki ama. O'nun sembolik anlatışı en iyi örneklerdendir. Yalnız Türki- ve'de değil. bu yüzyılın dünya edebi- yatında da en iyi örnektır - Karasu'nun vapıtiannı nasıl an- lamlamlınvorsunuz? - Karasu ıle benim, metini anlama konusuna bakışlanmız çok farklıydı. O. bütün yazılara bır metin olarak ba- kardı veokuyucunun istedıği gibi an- layabileceğini savunurdu. Ben. yaza- nn, temelde anlatmak istediği bir şey olduğunu düşünürüm. Okumak da, anlatılmak istenene temellendirilebi- lır bır biçimde ulaşmaktır bence. Tü- ketici bır bakış değildir bu. Böylece farklı yönde, çok sayıda anlama mümkündür. Bilge Karasu, okuyucu- nun istediği gıbi anlayabileceğini ve benim önerdiğim yöntemin de bunun ıçinde olduğunu söylerdi. Ama bir- leştiğimiz bir konu vardı. O da. yaza- rın. kendi yapıtı hakkında konuşma- ması - Bir felsefe akımından etkilendiği söylenebilir mi? - Belki söylemek olası. Ama etiket yapıştırmak istemem. Ben, öyle bak- madım onun yapıtlarına. Onun yaz- dıkları hakkında konuşurken, onun kadar tıtiz olmak gerekıyor. PENALTI MEMET BAYDUR Piblokto Zihinsel ve ruhsal bakımdan anormal düşünce, duygu ve davranışlar gösterme hali, bu nitelikle be- lirgin bir ruh hastahğı olarak tanımlanıyor psikopati. Depresyon ise bambaşka bir mesele. Hüzüne, ke- derli olmaya dayanan bır çeşit ruhı çöküntü halıymiş depresyon. Sistemde normal çalışma temposunun ileri derecede azalması, bu durumun sonuçlarından biri. Psikopati ile depresyonun uzmanlarca birbirlerine kanştırılması. Batı ruhbiliminde kötü sonuçlar verme- ye başlayınca meseleye kültür, tarih. coğrafya açı- sından yaklaşmayı deniyor şimdi aynı uzmanlar. Ru- hi çöküntü (depresyon) hahndeki insanlara psıkopat tedavisi uygulamanın yanlış olduğt'nu düşünüyorlar. Ruh hastalıklarıyla ilgilenen herkes antropolojı ça- lışmak zorunda. Perulu bir hasta ıle Alman bır man- yağı aynı kefeye koymak mümkün değıl gıbı görü- nüyor artık, ruhbilim açısından. Bazı kültürlerdeki akıl bozukluklarının "Batı" kültürlerınde/<arş///ğ/ yok çün- kü. Örneğin utanç, onur, korku gibi kavramların ağır- lığı bir Belçikalı, Türk, Ingiliz için başka, bır Japon, Arjantınlı ya da Eskimo için bambaşka. Akıl bozuk- luklarında kültürün can yakıcı etkısi üstüne düşünü- yor şimdi doktorlar. Çok sevip oynaştığımız teknoloji, çok özleyip ku- caklamaya çalıştığımız endüstrının yan etkıleri. tek- nolojik ve endüstriyel alanlarda gelişmemiş toplum- lann insanları üstünde şaşırtıcı ve genel-geçer ku- ramlara sığmayan etkiler gösterıyor. Hastalığın adın- dan çok, çeşitlı kültürlerdeki ınsanlann o hastalığı "nasıl" algıladıklan önemsenıyor artık. Bu açıdan bakınca bır "Türk", kendını bır Fransız gibi hissedemez. Bütün özenti, ruhbılimsel açıdan bı- tiyor gibi. Özdeşleşmeye çalıştığınız şeyle aranızda- ki kültürel uçurum büyüdükçe büyüyor. Bu nedenlerden ötürü hastanın hangı kültürden geldiği ya da etnik köklerı ilk kez tedavı aşamasında önemsenmeye başlanıyor. Bır başka onemlı ayrıntı da, hastanın kendi bünyesindeki hastalık belirtılerini nasıl algıladığı. Örneğin bir Latın Amerika ülkesı olan Ecuadorlu bır hasta, bir Amerıkan doktoruna şöyle anlatmış derdı- ni: "Ruhum benimle beraber değıl artık. Elim kolum bağlı, hiçbir şey yapamıyorum." Bu doktorun teşhı- sı psikopati olmuş. ilaç tedavısine geçılmeden önce hastay 1 bir de Perulu bir ruhbılımci görmüş. Onun teş- hisı ise Susto. Susto da neyin nesiymiş dıyeceksi- niz. Latın Amerika ve Karaib ulkelerinde yaşayan in- sanlar arasında görülen psışik bır-durum. Ruh yıtimi anlamında bir söz- cük. Korkutucu ya daçoküzücübırola- yın ardından ruh göv- deden ayrılıyor ve korku, keder ve fizik- sel rahatsızlık yaratı- yor bu durum. Peru- lu doktor, Ecuadorlu hastasını ilaca bağ- lamadan lyileştirmiş. Japonya'da yay- gın bır çeşit ruh has- talığı var: Taijin Kyo- fushe. Yaklaşık çevi- risi "ınsan korkusu". ; Başkalarını utandıra- cak bir eylemde bu- lunmaktan aşırı dere- cede korkan ınsanla- rın hastalığı. Toplum- sal utanç kavramında şekıllenen bır belirtı. Batı psı- kolojisindeki yaklaşık karşılığı Sosyal Korku. Ama bu rahatsızlık bambaşka bir telaştan kaynaklanıyor Ba- tı toplumlarında: insanların sizi eleştireceği korkusu, kuşkusundan. Oysa Japon toplumunun bireylerınde bu hastalıktan mustarıp kışıler, kendilennı değıl "baş- kalannı" gülünç duruma düşürmekten korkup rahat- sızlanıyorlar. Batı'da ise başkalannı gülünç düşür- mek korkusu, bir psikolojik hastalık olarak görülmü- yor uzmanlarca. Hopi kabilesine mensup kızılderililerin dilinde dep- resyon ıçın beş ayn sözcük kullanılıyor. Bu kabılede en ağır keder durumu: Kalp Kınlması. Standard psı- kiatrinin tedavi yöntemleriyle bu insanları lyıleştirmek mümkün değil. Bu anlaşılıyor yavaş yavaş. • Kuzey Afrika ve Ortadoğu ulkelerinde görülen bir rahatsızlık da Zar. Zar hastaları gövdelerıne cın gır- diğine ınanıyorlar; bağırmaya, süreklı gulmeye. ka- falannı oraya buraya çarpmaya başlıyorlar, ama ış bu- nunla bitmiyor. Batı ruhbiliminde Zar. patolojik, yani marazı olarak görülmüyor. Bir de Piblokto durumu var. Eskimolarda görülen bir depresyon çeşidi. Had safhada heyecanlanma, fiziksel ya da sözlü şiddete başvurma, sonra kasılıp çırpınma ve kısa süren bir koma halı. Liste uzun mu uzun sayın okuriar. Akıl hastanesinde geçen bır oyun için biraz önokuma gerekir diye düşündüm. karşıma bunlar çıktı şimdilik. Flack? klasiklerini seslendirdi Kültür Ser> isi - Rober- ta Flack. Emirates Ha\a- yollan'nın 10 kuruluşvılı dolayısıyla önceki gece Hılton Convention Çen- ter'dabirkonserverdi. Blıı- es ve pop-caz'ın ünlü ismı. konserde klasik hali- ne gelmiş şarkılannın ağırlıkta olduğu bır repertuar sundu. 12kişılıkorkestra- sı ile sahneye çıkan Roberta Flack. son albümü ~Rober- ta"dan parçaların ya- nısıra, "Killing Me Softh'^SneetGeor- gia Brown"ile B.B. Kingden-ThrillHas Gone" ve Donny Hathavayden "Clo- ser I Get To You" gi- bi sevilen şarkılan da söyledi. Izleyıcıler ile sıcak bır ilişkı kuran Flack'ın şarkılanna hayranlan da coşkuy- laeşliketti. Kons.erin sponsorluğunu Emırates üstlenirken, organizasyonu ise İstanbul Kültür \e Sa- nat Vakfı tarafından yapıl- dı. ilk albümünü 26 yıl ön- ce çıkaran. bugüne kadar 13 albüme imza atan ünlü sanatçı. defalarca Grammy ödülü aldı. albümleri satış rekorları kırdı Müzikse- \erlerin karşısına çeşitlı türlerden sarkılarla çıkan sanatçının "The Closer I Get To Muu". "St't The Night To Music". "Feel Li- ke Makin" Lo\e"ve "Here It Comes" gıbı parçaları listelerdeki yerını koruyor. Özellıkle-Killing MeSoft- h " ve "No \\oman No Cr>" gibi şarkılarla tanı- nan sanatçı. son albümü "Roberta'da seçnıe şarkı- lanna yer vermiş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle