Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7OCAK1996PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Sııratnıa tıiküriüeıı tophmı
ZEKİ COŞKUN
Tabıı kı başlık hoş degıl. "Yeni >ü" ha-
vasına hıç uvgun değıl. Hele de zamana.
hayata "kültür" cephesinden bakmayı ta-
sariayan \azi\a... Ama baktığınız yerde
gördüklennizın adını koymak zorundası-
nız. Burada yapılan budur.
• • •
"Kültür. okuduklannızı, öğrendiklerini-
zi unuttuktan sonra sizde kalan şcydir" de-
mış bırdüşünür. Bunagöre kültür. bır "*tor-
tu". Zıbınsel tortu. Neyse kı yaşadığımız
toplumdj "okuma-öğrenme" gibi bir ge-
reksinim yok. Bunun en \ec12 ıfadesinı
"yeni yıl mesajı~yla Selahattin Duman > az-
dı, okurlannı u\ ardı: "\an\ı birşev okuma-
jna volundaki azminizi, kaset mariferivle
delme>e çalışıvorlar. Bu tip tertiplcre karşı
ııvanık olun."
Havatımızda unutulacak (kültürel gös-
terge oluşturacak) bir şey olmadıgına gö-
re. yılın "unutulmazlar"ma bakalım.
Selahattin Duman" 1 andık. oradan de-
\am edelım. Yılın starlanndan biri de o.
Geçen yılın ortalanna dek gazetesınde
"dmarvazısr vazıyordu. llöşeyazılannın
"duvar jazı$ı"na: graffıtiye dönmesiyle
mecbııren köşe yazarı oldu. Bu "yükse-
Iiş"te hiçbir kışisel çaba. zorlama \ok..
Koşullar öv le gerektırdı.
Çam devırme yanşçılarının. Cem
Özer'ın yadaGüTgûnFe>man'ın varımşar
sayfalık "köşe"lere-"\azar"'sıfatıvla-ku-
rulduğıı dönemde Duman gıbı bıremekta-
nn kö^e vazarlığı. kutlanacak bır durum.
O da yazdıklannı Kendimi Tebrik Ederim
adıyla kitaplaştırdı.
Starlar kadar onlan yaratan kuruiuşlar da
tebrik edılmeli. \1alum "medyaçağTnda-
yız. \'e "med>a savaşlarTnı da >aşı\oruz.
T\' \ e gazeteler. "rating" y a da "'tiraj"' adı
altındakı çıkarsavaşlarından fırsat bulduk-
ça starlannı parlattılar... Ama asıl tebrik
edılmeM gereken. star-çıkar savaşı malıye-
tinın "proınosyon" adlı rüşvet teknıgı\le
"kitle'ye vüklenmesıydı.
.Medya deyıp geçmemek gerek. Yaşanan
zamana. zıhinleredanıgasmı \uruyor. Gör-
sellesen, "gösteri~leşen ıletışım. durmak-
sızın akan göruntü. ses. olay. durum düze-
negıyle "izîeyici" ıçın. ınsan içın her şeyı.
ama her şeyı olağanlaştırıvor. sıradanlaştı-
rıyor. tükemor! Onun içın "ulaganüstü"yü
zoılayan dtırumlar: "ola> \ar-yangın var-
polis imdat" v b. "reality show"lar en çok
ızlenen -\e yaşanan- programlar oluyor.
Çünkü o programlarda, herkes hem katil.
hem kurban. hem yargıç. Bütün "çıplaklı-
ğıyla."
Sadece "ola>" >ok medyada -özellıkle
TV'de-: kendısı "ola>". Yıfın "TVolayla-
rTnın basinda geceyansı kahramanlan ge-
Iıyor. Bırı kanaldan kanala gezen "Beyaz
saçlı prens" "Kafadan koparan" Gözle-
nnın. v ücudunun oynaklıgıyla, şuh kahka-
halarıy la "komışuyor". Bu "konuşma" bı-
çımı yığınla ınsanı geceyarılarında onu ız-
lemek ıçın TV başma. öfıa ü*âşrtıak1cîh te-
lefon başına kenethvor.
Prens. hayatı bır yük olarak y aşayan. yü-
kü ıfadelendirecek sözeüklcrden yoksun
olan, ezılmemek ıçın bır tiir arsızlığa vu-
ranların "terapisti". "Eveeet, hadiii, sahi
miiL, yok yaa" dıyor. sonunda da "Sana bir
M
edya deyip geçmemek gerek.
Yaşanan zamana. zihinlere
damgasını vuruyor. Görselleşen.
'gösterTleşen iletişim, durmaksızın akan
görüntü, ses, olay, durum düzeneğiyle
izleyici' için. insan için her şeyi, ama her
şeyi olağanlaştınyor, sıradanlaştırıyor,
tüketiyor!
tarlar kadar onlan yaratan kuruluşlar da
tebrik edilmeli. Malum 'medya
çağfndayız. TV ve gazeteler, 'rating'
ya da 'tiraj' adı altındaki çıkar savaşlarından
fırsat buldukça starlannı parlattılar... Ama
asıl tebrik edilmesi gereken, star-çıkar savaşı
maliyetinin 'promosyorf adlı rüşvet
tekniğiyle "kitle'ye yüklenmesiydi.
parça kovuyonım -gönderhurum- çok se-
veceksin" dıyordu.
Ikıncı kahraman "Gece Kuşu"\du.
Onun "kinVsı. hajatı ve "konuşma"vı da-
ha cıddıye alıyordu görünüşte- Telefon açıp
adlannı. konuşmak ıstedıklen konuyu kay-
dettıriyor. sonra karşilannaçıkarılan-çıka-
rılacak bir başkaM\la telefon -ve ekran-
aracılığıylagörüşüvorlardı. Ama aradaor-
ganızasyonu -ve programı- gerçekleştıren
"*G«cekuşu" \ardı. Ö. ikı sözcükte bırdev -
reye gınyor. zılgıtını çekiyor, tehdıtmı sa-
vuruyor\e apansız o kutsal aletı: hepıını-
zın elındeki "u/aktan kumanda"w kulla-
nıyor. "L'çurdum sizi" dı\ordu. verinden
zıplayarak! Telefon ve ekran başındakı
"kitle". uçurulacagını bıle bıle. "L'çurma-
yın beni"" dıye yalvara \alvara orada bck-
lıyordu.
• • •
Gazetelenn yatak odalanndan mutfağa.
oradan salona evı kuşatan.eşya rüş\etı.
u
llan adilor. kendi halitûze bırakılsa > uzü-
mü/e bakmayacaksınız. Alın şu avantalan
da idareedin" demek değıl mıdır? T\ "le-
nn bırbıny le yanş halınde
-4
realit> ". "•falk"
ve "night show"lar düzenlemesı. onların
yukandaanılan ıçengı-nıtelığı "BizsiJBnci-
gerinizi biliriz" demek degıl mıdır?
Ve bütün bunlar. bır toplumun suratına
tükürmek değıl midir.
Kafadan koparılan. uçurulan ve suratı-
na tükürülen bır toplum!
UIus - kültür üreticisi medya
Bu kadardadegil.diyenlerolabilir. Ben-
ce de; daha ötesı var. Örneğın "ulus""un
klasık tanımı ı>öyle\dı: "Belli bircografŞa
üzerinde vaşavan. din. dil. ırk hiriiğine sa-
hipinsan topluluğunaulusdt-nir"dı. Tabıı.
bu vapı. o topluluğa: ulusa özgü -kültür"
bıçımını de ıçerıyordu. Irlandalı bılım .ıda-
nıı Benedict -\nderson,'*MilliyetçiliğinKö-
kenleri \e Va\ılınası"nı ınceiedığı Havali
CenıaatkrJJII calı>nu<>ında. onak coğıaf-
ya üstünde yaşayan ınsanlara "ortak du-
yum"u: yanı ulus kımlığını -ve kültüriinü-
veren. suııan ctmen olarak gazetev 1 göbte-
rıvor. Alman sos>olog llriehBcckıse Aıı-
dersonın tanımım "re\ize'"c(Jı_vorveartık
ulusun ~TVşe>redt.'rekvarokiujSunij" ka>-
•öedtyor... n n 1
İ'stelik TVnın ve onu seyrederek var
olan "ulus'un yurdu. dılı. dını. değerlerı
vb. artık ü.stünde yaşanan alanla. topluluk-
la sınırlı değıl. Ama bu "'açılım'" yıne de
topkıluğun ıçınde bulunduğu. yaşadığı
"zaman"dan. onun ola\ larından baüıniMz
değıl. Gazete ve TV'lerın yukarıda anılan
•*gösteri"lennın anlamı bu nedenle önem-
lı. Gazete ve TVden ızlediğımiz sonsuz
açılınılı bır dünya var bugün önümüzde.
KLıtle ıletışım araçları "medja" adını -ve
yapısını- almazdan önce. dünyayı, yaşa-
nanları "gi>sternıek*'le kalmaz. onu "bi-
rim" adımıza -bıze kılav uzluk etınek iize-
re- vorumlarlardı Gazetelerde fıkra yazar-
Ijrının. T\'"lerde "Günün VMTimu'na çı-
k>ın "otorite'*lcTin rolıı buydıı. Ivı mıvdı.
kötü müydü a\ rı sorıı. ama artık bunlar bü-
yukölçüdetanhekanştı. '»ukandadeğınıl-
dı: "fikracılar* sözcüğün >azınsal anla-
mıvla değıl. gündelık anlamda fıkra \aza-
rak-anlatarak varolabılıvor. Köşeler -du-
var". yazılar graffıtı.
Gazetelenn "*pop"laşmaM T\ "nın ürü-
nü mü. yoksa T\' de mı pop ürünü. tartı^ı-
lır. Ama T\; gösterdığı dün\a ve havatla-
rın hem ajnı (kameravla kavdedılmış.
montajlanmi!,: düzenlenmiş) olduğunu
.Kemdehcr bırınm (arklıoltluûunıı bılışor.
söy lüyor. O nedenle de TY"de sankı tek bır
program var. -Pntgram" olarak kabul edıl-
ıncyen. ücret karşilıgı veprogramlarınara-
Mna sıkiştırılan tanıtım fılmlerının; rek-
lamların dokusu. mantığı. TV'nın haber-
den eöleneeve. dızı filmlere dek bütün
'Modern dans9
daha şeffaf ve diirüst'
KültürServisi- Emlak Banka.sı'nın 70.
k*ruluş yıldönümü nedeniyle ıkı temsil
vermek üzere lstanbul'a gelen Rus asıllı
ünlii dansçı Mikhail Banşniko>, Çıragan
Oteh'nde düzenlediğı basın toplantısın-
da hakkındaki ö\gü dolu sözlere karşılık
olarak. Istanbul gıbi bır tarihsel kenttc
bulunmaktan \e mükemmel bır seyırcı
önünde bır kere dans edecek olmaktan
büyük onur duydugunu belirttı.
Grubu 'UhiteÖak Project' ile müzık
ve dansın ıç içe geçtıgı çok özel bır göV
ten Minacaklannı söyleyen ünlü dansçı.
'dans etmese> diniz ne yapardınız?'' şek-
lındekı bır soruyu. 'Bİlemem, berhalde
MısırÇarşısı'nda alış\eriş ederdim' dı>e
yanıtlayan ünlü dan&çı. dans dışında en
büyük keyfinın çocukları ıle ilgilenmek
olduğunu belırtti. Türk Devlet Opera ve
Balesi ileortak bırprojede misafirsanat-
çı olarak yeralıpalmak istemediğineiliş-
kın bırsoruyu 'Her ikitaraf için uvgun ko-
şullarda bir olanaksöz konusıı olursa. ne-
denolmasın' dı>e yanıtlayan Barışnikov.
bugün \e yann AKM'de sahneleyeceği
gösterının orkestra. dans ve seyırci bütün-
leşmesi açısından önemli birgösteri ola-
cağını sö)ledı.
Klasık baleyi bırakıp. modern dansa
geçiş nedenlennden de söz eden ünlü
dansçı. "Modern dansa olan ilgim bir-
denbire ortaya çıkmadı. 20 vıl novunca
zaten bu alanda çalışıyordum. ABD'deki
ilk günlerimde Martha Graham. Mark
Morns gibi konulannın piri ofan usta ko-
reograflaıia çabşma fırsan buldum. Mo-
dem danstan etkilenen koreografiann or-
ta\ a çıkmasıy la benim de ilgim çağdaş ba-
le>e>öneldi" diye konu^tu.
Klasik bale>i bırakıp.
modern dansa geçiş
nedenkrinden de söz
eden ünlü dansçı
Barışnikı». -.Modern
dansa olan ilgim
birtfcnbire ortava
çıkmadı. 20 >ıl
bo> unca zaten bu
alanda çalışnordutn.
ABD'deki ilk
günferimde Martha
Graham. Mark
Morrisgibi
konulannın piri olan
usta korcograflaıia
çalışma fırsatı
buldum" divor.
Modern dansm daha şeffaf ve dürüst
olduğunu belırten Banşnıkov. klasık dan-
sın belirli ekolleredayalı vekışiselgörüş-
lerı hareketedökmeye ızın vermeyen bır
yapısı olduğunu düşünüvor. 47 yaşında-
kı dansçı. yaşını klasik dans ıçın fazla.
modem dans ıçinse *orta' buluvor. For-
munu korumak ıçın günde birkaç saat eg-
sersiz yapan Barışnikov. yaşına rağmen
sahip olduğu enerjiyi temelındeki klasik
balc eğitımıne baglıyoı.
Kırov BaleM'nın bııgünkü durumunu
'facia'olarak nıteleyen sanutçı. Kırov Ba-
leM'nın gelecekte daha i\ı koşiıllara ııla-
şacağını ümıtettıgını>ö>lüyor. E>kıSov-
\etler Bırlığı'ne ılişkın düşüncclerını ıse
-İnsa'ilann sadece tek bir vaşanıı vardır.
Benim vaşamınıın önemli bir hölümü
ABD'de geçti. Artık So\>etler Biriiği'nde
olan pek çok şe\i anlavamnorum.
ABD'deki ba/ı şe> kri de oıılara anlatmak
kola> olmuvor. Kalbimleolmasa da havat
tarzımla ben bir Amerikalıvım" dıye an-
latan ünlü dansçı. balenın kışısel. ıçsel
bırsanatoldıığumı v urguladı. Banşnıkov.
Nanatı konusunda veni bır •jeyleryapmak.
yenı ınsanlarlatanışmak vekeşif\apmak
isteğı ıle dopdolu. "Ancak gün gelir de
bunlann hiçbirini vapama/duruma gelir-
sem ne olur bilmitorum. Bu «ıruv u ken-
dime hep soruvorum" dıyor.
Barışnikov. bugün ve varın AKM'de
'Sololar. Düetfcr \e Oda SliLzıği Gecesi'
olarak adlandırdığı gösteriMnde grubu
"VV'hite Oak Danee Project"ın beş kişilık
orke^rası eşlığınde tek başına dans ede-
cek. Ünlü dansçının Istanbul'da 'dün\a
prömiverini" yapacağı dansında ken-
dısıne Rob Besserereşlık edecek.
programlarına egemen oluyor.
Bunun en belirgin halını "haberler"de
görebılınz. Bülten. "iç1ndekUer"ın anon-
suyla (daha doğrusu kiıp-reklamıyla) açı-
lır. Sunucu "\e şimdi haberler" dedıkten
sonrakı akışa. "haber"ın sunuluş tarzına
bakarsanız. klıpdokusunun. reklamdılının
çok da değışmedığını görürsünüz. Cstelık
bunun adı dakonmuşturartık: Şımdıfalan-
ca lıder. kışi şa daolayla ilgılı "haberkli-
bimizekrana geli,\or"dur. Bu da kesmez hı-
zımızı. "haber şaka"lar gelır ekrana.
Klıp, TVnın müzık endüstrisinden
ödünçaldıgıbırsözcük. Bırşarkıcınınpar-
çası (ya da albümü) içın hazırlanan tanıtım
(yani reklam) filmıne "küp" deniyor. Söz-
cükingilizce:sıkıştırma. kırpmavehızan-
Ijmlanna gelıyor. Klıpler tam da bu an-
lamda üretılıvor: Sıkıştırılarak hızlandınl-
mış "görüntü" ve ona eşlık eden müzık...
Bu. müzığın reklamı. Ama vapı bır kez
oluştııktan sonra. her yerde: TV'nın u
ha-
ber"ınde de kullanılıyor. haberı. programı
bıçımlendıriyor.
Bazen 1
*haber'*ın görüntüsünden müzı-
ğe klıp üretilır. ana haber bültenınde. (Se-
nırkent'i ve "Bu da gelir. bu da geçer"ı
anımsay ın.) "Haber klibi" sözcüğü genel-
lıkle ofaylara. durumlara bıyık altından
gülme hallerınde kullanılır. Ama bır sel
afetının. henüzpıyasaya verılmemışbıral-
bümün "hit" olması tasarlanan parçası ıçın
-klip" olarak kullanımındayha dramatızas-
von vardır. Aynıkurguyu-ikılıkullanım bı-
çımını. reklamlardagörebılıriz: MFÖ'nün
"Güllerin İçinden" parçaMiıın "Şapkasız
çıkmamabi"sloganlı reklam fılmmınhaı-
cı olması (mızah). bır sonrakı reklam fıl-
minde o vazgeçılemeyen şapkanın sakat
bır çocuğun başına konmasi (dramatıza.s-
yonlgıbı.
Pop ve klıp (reklam) belırleyıcilıgi bu
kadarla kalmıvor. -Streetsof Philadtlphia"
klıbinde BruceSpringsteensokaklardayü-
röyor. Yerlı "prodüktör" buııu bır "pro-
je"sıne uvarlıyor. Adam yürüvor. ben de
yürüterek başlatır. ardından koştururum'
Tabıı adamın saçından favonsıne. gı>sı-
sinden ayakkabısına. adına dek her şe\
"proje" kapsamında düzenlenıyor. "Mal"
pıyasayasürülü>or... Kıyametlerkopuyor.
On bınlerce hayran! Sıra "meraklar") gı-
dermeve. kamuoyunu aydınlatmaya gelı-
yor. Ağzını açan her "yetkili" (üretınıde
görev alanlar). söze "Mirkelam projesi"
dıye başlıyor... \'e "star" olan kışı. -pro-
je" olarak anılmakian sunulmaktan. açık-
lanmaktan en ufak bır gocunma duymu-
>or... Izleyıcıler de öyle! Sunuş-satış tek-
nıklerı ıletişimın (bu arada müzık örneğm-
de oldugu gıbı sanatın) gerçekleştırılış ve
algılanış bıçımlerınr de belırlıyor. Bunun
anlamı nedır dıye Normuyorum artık.
Tüküriik hokkası
Geçen yıl bu sayfalarda vayımlanan ilk
ya/ım "Zaman A_\arlı Bomba" başlıgını
taşıyordu. Onat Kuttar'ın v ıne bu sayfala^>
da yer alan "95*e Doğru" v azısından •*ayi~
na"nm: medyanın kırlilığı ve "Birşüoff*-
ni alanındavız" sözlerını alıntılamiştım.
"Zanıan Avarlı Bomba" şöyle noktalanı-
yordır "Zamanın göstergesi sa\ılan tak\i-
me dek artık tam bir vanlma vaşamamız
\aratı\or belki de 'şızofreni alanı'nı. Res-
mi düdemde veni bir vılın başlangıcı sayı-
fan gün, zaman ve onun karşılanış biçimi.
fiili düzlemde bir küfür gibi algılanıvür. Ve
fiili geı-çek. fiili güç. kendisinin katıİmadı-
«L reddettiği takvinıi. zamanı silivor. vırtı-
vor. imha edivor."
-Geçen v ılın son günü bir simgedir. Dok-
san beşe doğru bir bomba patladı. Birçok
insan gibi Onat Kutlar da kendisi\le za-
manla olan rande\ usuna «idemedi. Zaman
avarlı bomba çoktan duruvordu ortada."
"Gelin. önce güdüklerimizi silelim."
• • *
Görünen o ki. çagrı karşılıksız. kırlilık
sonsuz.
Bomba hâlâ ortada. patlamalar sürüyor.
Kamksanmış ölüm halınde toplum. Arada
bıralevleryiikseliyor. Ardındanonadaalı-
şiyoruz. Ankara Beledıye Başkanı. yılın
başlannda bır heykelı "müstehcen" bula-
rak kaldırdı Tepkıler üstüne "Tükürüriim
ben böylesanatın içine" dedı. tepkı daha da
arttı. Yılın sonlannda aynı kışi yıne Anka-
ra'da Kültür Bakanlığı'nca açılan Nâzım
Hikmet he>kelinı de sökeceğını açıkladı.
(Hey kel bır başka gerekçeyle söküldü.) Ay -
nı kışi. yıne yılın sonlannda hükümet kur-
mapazarlıklarınıyürütüyordu.milletvekı-
lı olmamasınakarşın. Hiç mi hiçyadırgan-
madı.
Belki dedogal olan bu! Belki de "tûkür-
me'"eylemi-sözükarşısındaki tepkilerdo-
ğal değildı. tükürük hokkasına dönmüş bir
toplumda...
Not: Bu vazı. "yılın kültür değerlendir-
mesi" içın ıstenmıştı. Böyle oldu.
EÜimîzclen kaçan
ECE TEMELKL RAN
ANKLARA - -Pek gençti daha. Öy-
le eni konu ölçülüp tartılnıadan. taş-
tan taşa v urulmadan edinilen bilgiler-
le yetinilmemesi gerektiğini öğrenmiş-
ti."
"Göçmüş Kedikr Bahçesi" adlı ki-
tabındakı bu tümceye bakılırsa. Bilge
Karasu. çok yaşlıydı yaşarken. Çün-
kü hakkında konuşanlar, düşünsel ve
duygusal titizliginden, yazma serüve-
nindekı ciddiyetinden söz ediyorlar
hep.
Geçen yıl kanserden yitirdiğimiz
Bılge Karasu'nun dün 66. yaşgününü
kutladık. Okurlann neyı nasıl anlaya-
caklannı önemsemeyen, belki de bu
yüzden Türk okuru ıçın biraz da
"zor"olan Bilge Karasu'vu. sırasıyla
Ayşe Kıran'a \e lonna İCuçuradi'ye
sorduk.
- Karasu için neden "elimizden ka-
çırdığımız" yazardiyorsunuz?
- Bılge Karasu"yu okurken. güzel-
dır. Seçtiği sözcükler, cümlelenn bo-
zulamaz biçimi. herşey çok güzeldır.
Ama kitabı okuyup bitirdiğinizde.
"Neolduşimdi?"diyesorarsınız. Ka-
rasu'yu okuduktan sonra nıye kafa-
mızda. onun yazdığı kitaptan ayrı bir
kitap oluşur? Niye onu hep elimizden
kaçınrız? Bu sorunun vanıtı olduğu-
nu sandıgım bir sonııca ulaştını so-
nunda. Yazar. kendıne ılginç görüne-
ni yazar hep. bütünden bir parça ko-
panr. Edebiyat kııramcılan buna "düz
değişmece ilişkisi" derler Düz değiş-
mecenin birözellığı de "içeren-içeri-
len" ılişkisidir. Örneğin. "Bir şişeyi
bıtirdik" dersiniz. Oysa bıtırdığınız
şişedeğil.içındekidir. Karasu'nun ne-
den elimizden kaçtığı sorusunu yanıt-
larken. hareket noktam bu oldu. Ede-
biyatta içerenler. en temelde. kişi. za-
man ve uzamdır. 19 Mayıs. 12 Eyliil
gibi. Ya da Paris. sokaklar. Ankara gi-
bi. bunlar yazılanındış çerçevesiniçi-
zerler. Işte Karasu. ıçerenlere hiç al-
dırmıyor. Onun kitaplannda biz. bir
kişinın yalnız mavi göziü olduğunu
bilıyoruz örnegin.
- Bunlar umumnda değilse. ıımu-
runda olan ne?
- L'murundaolan. yazma serüvenin
kendisı. Kıtaplannın hepsınde kahra-
manlar da kendi kitaplannı yazarlar.
Özellıkle son kitabı olan "Narta İnci-
re GazePde yazma serüvenin kendi-
si anlatılıyor.
- Zaman ve ıı/am gibi anlamamızı
kolavlaştıranögekrinönenısenmeme-
si Karasu'vu okur için biraz ulaşılmaz
kılıvor mu?
- Ulaşılmazlıgı okuryaratıyor. Ka-
rasu, okura dışyapıyı kendisinin kur-
masını önenyor. Böylece. okura faz-
la iş düşüyor. Okur. onun deyımi\le
"çalışkan bir okur" değilse. ıvınıvet-
li değilse. metin elinden kaçıp gider.
Çünkü O. okurundan ıkıncı biryarat-
ma süreci bekliyor. Okurdan. en az
yazar kadar uğraşmasını bekliyor.
- Kuramsal olarak Karasu'vu bir
>ere kovmak olanaklı mı?
- Deûıl. Karasu. edebıyatta birada-
dır.
- Nasıl bir ada?
- Öncelıkle miithiş bir kültür biri-
kımi üzerine kurulu bır ada. Yapıtla-
nnı da ancak ona yakın bır kültür dii-
zeyindeki ınsanlar anlayabilir. O'nu
ancak kültürünüz oramnda anlayabı-
lirsıniz.
Kuçuradi: Sembolik anlatış
Kuçuradinin Karasu'ya ılişkın so-
rularımıza verdığı yanıtlar da şöyle:
- Felsefeci olarak, Karasu'nun ya-
pıtlarında ne görüyorsunuz?
- Çeşıt çcşıt. Edebiyatın en önemli
anlatış biçimi olan sembolik anlatışı
görüyorum örneğin. Bılge Kara-
su'nun yapıtları. sembolik anlatımın
en önemli örneklerindendir. Bana so-
rarsanız edebiyat. Bilge Karasu'nun
vaptığı gibi olur. Tek olanak değildir
belki ama. O'nun sembolik anlatışı
en iyi örneklerdendir. Yalnız Türki-
ve'de değil. bu yüzyılın dünya edebi-
yatında da en iyi örnektır
- Karasu'nun vapıtiannı nasıl an-
lamlamlınvorsunuz?
- Karasu ıle benim, metini anlama
konusuna bakışlanmız çok farklıydı.
O. bütün yazılara bır metin olarak ba-
kardı veokuyucunun istedıği gibi an-
layabileceğini savunurdu. Ben. yaza-
nn, temelde anlatmak istediği bir şey
olduğunu düşünürüm. Okumak da,
anlatılmak istenene temellendirilebi-
lır bır biçimde ulaşmaktır bence. Tü-
ketici bır bakış değildir bu. Böylece
farklı yönde, çok sayıda anlama
mümkündür. Bilge Karasu, okuyucu-
nun istediği gıbi anlayabileceğini ve
benim önerdiğim yöntemin de bunun
ıçinde olduğunu söylerdi. Ama bir-
leştiğimiz bir konu vardı. O da. yaza-
rın. kendi yapıtı hakkında konuşma-
ması
- Bir felsefe akımından etkilendiği
söylenebilir mi?
- Belki söylemek olası. Ama etiket
yapıştırmak istemem. Ben, öyle bak-
madım onun yapıtlarına. Onun yaz-
dıkları hakkında konuşurken, onun
kadar tıtiz olmak gerekıyor.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Piblokto
Zihinsel ve ruhsal bakımdan anormal düşünce,
duygu ve davranışlar gösterme hali, bu nitelikle be-
lirgin bir ruh hastahğı olarak tanımlanıyor psikopati.
Depresyon ise bambaşka bir mesele. Hüzüne, ke-
derli olmaya dayanan bır çeşit ruhı çöküntü halıymiş
depresyon. Sistemde normal çalışma temposunun
ileri derecede azalması, bu durumun sonuçlarından
biri.
Psikopati ile depresyonun uzmanlarca birbirlerine
kanştırılması. Batı ruhbiliminde kötü sonuçlar verme-
ye başlayınca meseleye kültür, tarih. coğrafya açı-
sından yaklaşmayı deniyor şimdi aynı uzmanlar. Ru-
hi çöküntü (depresyon) hahndeki insanlara psıkopat
tedavisi uygulamanın yanlış olduğt'nu düşünüyorlar.
Ruh hastalıklarıyla ilgilenen herkes antropolojı ça-
lışmak zorunda. Perulu bir hasta ıle Alman bır man-
yağı aynı kefeye koymak mümkün değıl gıbı görü-
nüyor artık, ruhbilim açısından. Bazı kültürlerdeki akıl
bozukluklarının "Batı" kültürlerınde/<arş///ğ/ yok çün-
kü. Örneğin utanç, onur, korku gibi kavramların ağır-
lığı bir Belçikalı, Türk, Ingiliz için başka, bır Japon,
Arjantınlı ya da Eskimo için bambaşka. Akıl bozuk-
luklarında kültürün can yakıcı etkısi üstüne düşünü-
yor şimdi doktorlar.
Çok sevip oynaştığımız teknoloji, çok özleyip ku-
caklamaya çalıştığımız endüstrının yan etkıleri. tek-
nolojik ve endüstriyel alanlarda gelişmemiş toplum-
lann insanları üstünde şaşırtıcı ve genel-geçer ku-
ramlara sığmayan etkiler gösterıyor. Hastalığın adın-
dan çok, çeşitlı kültürlerdeki ınsanlann o hastalığı
"nasıl" algıladıklan önemsenıyor artık.
Bu açıdan bakınca bır "Türk", kendını bır Fransız
gibi hissedemez. Bütün özenti, ruhbılimsel açıdan bı-
tiyor gibi. Özdeşleşmeye çalıştığınız şeyle aranızda-
ki kültürel uçurum büyüdükçe büyüyor.
Bu nedenlerden ötürü hastanın hangı kültürden
geldiği ya da etnik köklerı ilk kez tedavı aşamasında
önemsenmeye başlanıyor. Bır başka onemlı ayrıntı
da, hastanın kendi bünyesindeki hastalık belirtılerini
nasıl algıladığı.
Örneğin bir Latın Amerika ülkesı olan Ecuadorlu bır
hasta, bir Amerıkan doktoruna şöyle anlatmış derdı-
ni: "Ruhum benimle beraber değıl artık. Elim kolum
bağlı, hiçbir şey yapamıyorum." Bu doktorun teşhı-
sı psikopati olmuş. ilaç tedavısine geçılmeden önce
hastay 1 bir de Perulu bir ruhbılımci görmüş. Onun teş-
hisı ise Susto. Susto da neyin nesiymiş dıyeceksi-
niz. Latın Amerika ve Karaib ulkelerinde yaşayan in-
sanlar arasında görülen psışik bır-durum. Ruh yıtimi
anlamında bir söz-
cük. Korkutucu ya
daçoküzücübırola-
yın ardından ruh göv-
deden ayrılıyor ve
korku, keder ve fizik-
sel rahatsızlık yaratı-
yor bu durum. Peru-
lu doktor, Ecuadorlu
hastasını ilaca bağ-
lamadan lyileştirmiş.
Japonya'da yay-
gın bır çeşit ruh has-
talığı var: Taijin Kyo-
fushe. Yaklaşık çevi-
risi "ınsan korkusu".
;
Başkalarını utandıra-
cak bir eylemde bu-
lunmaktan aşırı dere-
cede korkan ınsanla-
rın hastalığı. Toplum-
sal utanç kavramında şekıllenen bır belirtı. Batı psı-
kolojisindeki yaklaşık karşılığı Sosyal Korku. Ama bu
rahatsızlık bambaşka bir telaştan kaynaklanıyor Ba-
tı toplumlarında: insanların sizi eleştireceği korkusu,
kuşkusundan. Oysa Japon toplumunun bireylerınde
bu hastalıktan mustarıp kışıler, kendilennı değıl "baş-
kalannı" gülünç duruma düşürmekten korkup rahat-
sızlanıyorlar. Batı'da ise başkalannı gülünç düşür-
mek korkusu, bir psikolojik hastalık olarak görülmü-
yor uzmanlarca.
Hopi kabilesine mensup kızılderililerin dilinde dep-
resyon ıçın beş ayn sözcük kullanılıyor. Bu kabılede
en ağır keder durumu: Kalp Kınlması. Standard psı-
kiatrinin tedavi yöntemleriyle bu insanları lyıleştirmek
mümkün değil. Bu anlaşılıyor yavaş yavaş.
• Kuzey Afrika ve Ortadoğu ulkelerinde görülen bir
rahatsızlık da Zar. Zar hastaları gövdelerıne cın gır-
diğine ınanıyorlar; bağırmaya, süreklı gulmeye. ka-
falannı oraya buraya çarpmaya başlıyorlar, ama ış bu-
nunla bitmiyor. Batı ruhbiliminde Zar. patolojik, yani
marazı olarak görülmüyor.
Bir de Piblokto durumu var. Eskimolarda görülen
bir depresyon çeşidi. Had safhada heyecanlanma,
fiziksel ya da sözlü şiddete başvurma, sonra kasılıp
çırpınma ve kısa süren bir koma halı. Liste uzun mu
uzun sayın okuriar. Akıl hastanesinde geçen bır oyun
için biraz önokuma gerekir diye düşündüm. karşıma
bunlar çıktı şimdilik.
Flack? klasiklerini
seslendirdi
Kültür Ser> isi - Rober-
ta Flack. Emirates Ha\a-
yollan'nın 10 kuruluşvılı
dolayısıyla önceki gece
Hılton Convention Çen-
ter'dabirkonserverdi. Blıı-
es ve pop-caz'ın ünlü ismı.
konserde klasik hali-
ne gelmiş şarkılannın
ağırlıkta olduğu bır
repertuar sundu.
12kişılıkorkestra-
sı ile sahneye çıkan
Roberta Flack. son
albümü ~Rober-
ta"dan parçaların ya-
nısıra, "Killing Me
Softh'^SneetGeor-
gia Brown"ile B.B.
Kingden-ThrillHas
Gone" ve Donny
Hathavayden "Clo-
ser I Get To You" gi-
bi sevilen şarkılan da
söyledi. Izleyıcıler ile
sıcak bır ilişkı kuran
Flack'ın şarkılanna
hayranlan da coşkuy-
laeşliketti. Kons.erin
sponsorluğunu Emırates
üstlenirken, organizasyonu
ise İstanbul Kültür \e Sa-
nat Vakfı tarafından yapıl-
dı.
ilk albümünü 26 yıl ön-
ce çıkaran. bugüne kadar
13 albüme imza atan ünlü
sanatçı. defalarca Grammy
ödülü aldı. albümleri satış
rekorları kırdı Müzikse-
\erlerin karşısına çeşitlı
türlerden sarkılarla çıkan
sanatçının "The Closer I
Get To Muu". "St't The
Night To Music". "Feel Li-
ke Makin" Lo\e"ve "Here
It Comes" gıbı parçaları
listelerdeki yerını koruyor.
Özellıkle-Killing MeSoft-
h " ve "No \\oman No
Cr>" gibi şarkılarla tanı-
nan sanatçı. son albümü
"Roberta'da seçnıe şarkı-
lanna yer vermiş.