27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 1996 CUMARTESJ 12 HABERLER TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Hüsamettin Korkutata 'DemiraL, soruşturmayı engefledTERGÜN AKSOY ANKARA - Görev süresi dolan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi RP Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata, gazetemiz yazarı UğurMumcu'nun katledilmesine yönelik soruşturma konusunda dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nusret Demiral'ı eleştirdi Korkutata, Demiral'ın, cinayetin tek tanığı olan Ayhan Aydın'ı "yalancı tanık' konumuna düşürdüğünü öne sürerek "Bu işin IdJit ismi Nusret Demiral'dır. Demiral, bir şeyler biliyordu ki. soruşrurmayı engeUeme çabası içine girdi" dedi. Insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen de faili meçhul • Korkutata, Demiral'ın, cinayetin tek tanığı olan Ayhan Aydın'ı 'yalancı tanık' konumuna düşürdüğünü öne sürerek "Bu işin kilit ismi Nusret Demiral'dır. Demiral, bir şeyler biliyordu ki soruşturmayı engelleme çabası içine girdi" dedi. cinayetleri çözmenm devletin asli görevi oldufunu söyledi. Gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun katledilmesinin ardından 3 yıl geçmesine karşın ciddı bir ilerleme kaydedilemeyen soruşturmanın savsakJandığını kanıtlayan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun raporu rafa kaldınldı. Görev süresi sona erdikten sonra uzatıimayan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun üyesi RP Bingöl Milletvekili Korkutata, dönemin Ankara DGM Başsavcısı Demiral'ın, soruşturmayı engellemek için elinden gelen tüm çabayı gösterdiğıni iddia etti. Mumcu cinayetinin tek tanığı Ayhan Aydın'ın, olayı aydınlatacak önemli bir ısim olduğu kanısına vardıklannı belirten Korkutata, " Demiral, bu olayın tek taıuğuu yalancı tanık konumuna düşürdü ve a kaybettirdi" diye konuştu. Korkutata, Cumhuriye<'e şunlan söyledi: "Komisyon olarak bu kişivle göriişmek istedik ve güvenlik birimlerine başvurduk. Ancak emnivct Aydın'ı adresindc bulamadığını bildirdi. Bu bildirimi bi/e vaptıklan güniin akşanu, Aydın'ı TV'ye çıkanırak yalancı tanık konumuna düşürdüler. Yalancı tanık konumuna düşen Aydın'u daha sonra bizimle görüştürdüİer. Aydın hakkında da savcdık, bir süre sonra yalancı tanıkiıktan soruşturma başlattı. Bu işin kilit ismi Demirardır. Demiral bir şeyler biliyordu ki, soruşturmayı engelleme çabası içinde girdi. Cinayeti soruşturan kurumlardan bilgi istedik. Ancak Demiral, bu kurumlara gizli bir yazı yazarak bu bilgiierin komisyona verilmemesini istedi. Bu olayda büviik bir hedef saptırma var. Olavın başından beri bazı kişiler, ortaya bir şeyler atarak hedef saptınyorlar." Korkutata, olayda devletin kusuru varsa bunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak "Devlet, kendi içindeki insanlaruun da yanüş yapabileceklerini hesaba katmalıdjr" diye konuştu. Devletin bu anlayışla kendisini sorgulaması gerektiğini aniatan Korkutata, aksi takdirde faili meçhul olaylann aydırüatılamayacağını sözlerine ekledi. însan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen de dün düzenlediği basm toplantısında, Uğur Mumcu'nun öldüriilmesinin ardından 3 yıl geçtiğini anımsatarak şöyle dedi. "Onur dendi, namus dendi, umutlar yaraOldı. 1yi sözler söylendi, teminatlar verikli. Ancak katiller hâlâ yakalanamadL Bir bakan olarak bunun üzüntüsü içindeyim. Faili meçhulleri çözmek, devletin asli görevidir.''Adnan Ekmen de faili meçhul soruşturmayı engellemek için elinden konumuna düşürdüler. Yalancı tanık Korkutata, 'Niçin Uğur Mumcu?' konulu panelde çeşitli sorulara yanıt arandı Vlıuııcıı^ıııuı öliimü sorgulandıANKARA (CumhııriyetBürosu) - Yazanmız Uğur Mumcu'nun kı- şıliği, neden araştırmacı gazetecı olarak Türkiye'de var olduğu ve ni- çin öldürüldüğü sorulanna yanıt arandı. Ankara Deneme Lisesi Me- zunları Derneğı'nın düzenlediği "Niçûı Uğur Muracu?" konulu pa- nelde, Mumcu'nun neden öldürül- dügünün yanıtının bulunması du- rumunda. "demokrasinin düzlüğe çıkabilecegT vurgulanarak TBMM Faılı Meçhul Siyasi Cinayetlen Araştırma Komisyonu Raporu'nun genel kurulda ele alınmasının sağ- lanması ıstendı. Mumcu'nun yanı sıra çok sayıda faili meçhul siyasi cinayetin soruşturmasını karanlık- ta bırakan eski Ankara Devlet Gü- venlik Mahkemesi Başsavcısı Nus- ret Demiral'a TBMM tarafından "şükran" plaketı sunulmasının eleştın konusu olduğu panelde, bu plaketi veren ve içine sındiren par- lamenterler kınandı. Tıyatro sanatçısı Metin Akpınar. Mumcu'yu öldürenlerle ılgılı ola- rak yaptığı değerlendirmede, "UğurMumcu'nun karşısındaolan herkesten ve her kurumdan, her şejden şüpheieniyonım. Hepsi ya- pabilir. Müştereken vapabiiir. Hat- ta, adı geçen globalizasyon. dolaşan 200 trilyon paranm nerelere akaca- ğını avariavan, uvuşturucu ticareti- ni. silah tkaretini avarlavan güçler, başka tetikler bularak da bir şey va- pabiiir. Bütün bunlar olabilir, ama ben net ve açık bir katil söylemeye- ceğim. Katiller. göriinüyor" dedi. Mumcu'nun yaşaması durumunda, böyle bir olay karşısında parlamen- tonun "çok ciddi bir çalışma yap- masını" bekleyeceğine dikkat çe- ken Akpınar, şunlan söyledi: "Rapor, TB.VlM'degöriişülerne- di. Acaba seçün, sadece bir neden miydi raporun görüşülememesi için? Yöksa, Uğur Mumcu'nun ba- şından beri olmadığım savunduğu kuvveder ay nlığı prensibinin işkv memesi miydi? Yürütme, acaba ya- samaya bir başka gözle nıi bakıyor- du? Yargıya, bir başka gözle mi ba- knordu da. istenmedi tarüşılmasL Muhalefet şerhi koyacağun diye,ay- larca düşünmek fikri. kimin fikriy- di? Muhalefet şerhi konulması uza- dığı için, genel kunıla gelmeyen bu raporda, kimler, neleri saklamak is- tiyorlardı? Acaba. yürütmenin için- de, yürütmenin de hâkim olmadığı birileri mivardı? Ya dayürütmenin dışında. yürütmeye hâkim olan bi- rileri mi vardı? Milletin denetk-diği bir parlamento,parlamentonun de- nettediği bir yüriitme niçin yoktu? Bütün bunlan birleştirirsek bu işin içinde baa gizlflikler, bazı saklıkk- lârve baa pislikJer olduğu ortada." Yazar AH Sirmen de Mumcu'nun niçin var olduğunu konuşmadan, öldürülme nedeninın anlaşılamaya- cağına dikkat çekti. Sirmen, Mum- cu'nun katillerinin bulunması için namus sözü verenlerin, kavramla- nn ıçmi boşalttıklannı kaydederek "Namusun anlamı kalmayınca, na- mus sözünün ne anlamı kalır?" de- di. Prof. Alparslan Işıkb da Mum- cu'nun eğilmeyen. bükülmeyen ka- rakterinin, mizah gücü ile bütün- lendiğini vurgulayarak "Döneklik hastahğınaçok uzaklarda oldu.As- la egilip bükülmedi. Yükselen de- ğerler modasına, kendisiııi kapor- madı. Tam aksine, Uğur Mumcu, yükseieni değern' saymak noktasın- da. hiçbirzaman olmadı. Buna kar- ştlık. değerlinin >ükselmesi için, de- ğerii olduğuna inandıklannın yiik- seunesi için >aşamını, gözünü kırp- madan tehlikeye sokmasını bikü*' diye konuştu. Işıklı, Türkiye'de "Egetnenlik kayrtsız şartsız ulusun- dur" dıyen Mustafa KemaJ'ın çiz- gisıyle çelışen ve "Egemenlik ka- yıtstz şartsz ulusiararası serma\e- nindir" yönünde bir özlemın varlı- gına değinerek şunlan söyledi: "Bazuannın. bu değerleri dinozor- luk olarak ifade etmelerine şaşma- mak gerekir. Ama bu arada düşü- nülmesi gerekir ki bunlann dino- zorluk olarak ifade ettiği bu değer- lerin yerine ikame edüecek şeyler daha ileri bir çözüm değildir. Vani ulusal devletin yerine, vani demok- rasinin yerine, bir evrensel kardeş- lik ve dayajuşma mı getirilmek iste- niyor? Bunun sonılması gerekiyor. Burada onlaruı getirmek istediİde- ri, ulusiararası sermayenin kayıtsız şartsız egemenliği üzerine kunılu ve demokrasive yer tanunayan bir tür imparatoıiuktur." Turgut Kazan da Mumcu'nun öldürülmek ıçın seçılme nedenıne verilecek yanıtın, "demokrasiyi düzlüğe çıkarmak" açısından önemli olduğunu savundu. Kazan, olay tarihinde Içışleri Bakanı olan, Ismet Sezgin'ın TBMM Başkanı olduğu dönemde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral'a plaket vermesini eleştirerek Sezgin'ı ayıpladı. Ka- zan, TBMM Başkanlığf nca Demi- ral'a şükran plaketı venlmesinin nedeninı sorarak şöyle konuştu: "Şimdi herhalde çalışmasını da çok beğendikleri için o onur ve na- mus sözü türküleri söyleyenlerden birisi, Nusret Bey cmekli olurken ona TBMM adına plaket vermeji ihmal etmedi. Şimdi gerçekten bu inanrlma/ biroJaydır. ıçişleri Baka- nı olan. sayın o günkü İsmet Sezgin, TBMM Başkanı sıfatıyla Demiral'a TBMM'nin şükran plaketini sun- muştur. Bir sa\cı. sa>cıdır. Türki- ye'de başsavcı sayısı yaklaşık 100'dür. Yani.böyle birgelenek yok- rur, bö>le biralışkanlık yoktur, böy- lebir usuldeyoktur. Hermemurgi- bi başsa\cı da cmekli olur. Olabilir. Ancak, TBMM niçin bu jesti yap- mışür. Ve. TBMM üyeleri, böyle bir jesti. nasıl içlerine sindircbilmişler- dir. Bu sorunun ce\abı \crikbilme- lidir. Bu sorulan cevaplayabilmek için 'Demiral ne yaptı' sorusunu sormak gerekir. Ne >aptı da bir şey verdiniz. Bütün başsavcüardan a\- n nıtup bir şey >erdik. Bunu verme- ni/j gerektiren ne yaptı? Arkadaş- lar, şimdi, temel ö/elüği, bir yerler için çözümsüz kalması gereken her -oruş(urma\ı başamla karanlığa iömmenin ötesinde hiçbir şey yap- ııamışür. \iani, Turgut Özal suikas- 11ndan başlamak üzere nerede. ne ki karanlıkta kalsın. hepsini karanlık- ta bırakmışdr. Hangi faili meçhulü çözmekte başanlı olmuşrur ki bü- tün TürkKt'deki başsavcılara fark atıp bir başsa>cıva emekli oturken TBMM plaket vermiştir." Adalet ve Demokrasi Haftası et- kinlikleri kapsamında, dün de Ad- liye Sarayı'nda Uğur Mumcu ve Prof. Muammer Aksoy anısına "Hukuk Devleti'' konulu panel ya- pıldı. Anayasa Mahkemesi Başka- nı Yekta Güngör Ozden, panelde yaptığı konuşmada, hukuk devle- tinde dinsel yansızlığın korunması,,. hiçbır ınanca ye tankata ayncajık tanınrnaması geFektTğTnı vurgulâ- yarak. "Yönetim başka şeylere de- ğil, yalnu hukuka dayamp guven- melidir. BaroUnn bağımsızuğını da icerecek biçimde vargı bagunsıziığf- nı ve yargıç güvencesini göigeleyen durumlar kaldınlmalı, ulusiarara- sı anüaşmalara uyumu sağlayacak anayasa değişiklikleri gerctkleştiril- meüdir" dedi. Eskı Türkıye Baro- lar Bırlıği Başkanı ve CHP Grup Başkanvekili Önder Sav da, bazı çevTelerin devlet ışlerinde dmi ege- men kılmaya çalışnklanna dikkat çekerek, "Teokratlan yazılannda eleştiren Aksoy, Mumcu gibi aydın- lanmız, öldürülerek susruruluyor, kimiayduıianmızyinesusuyor. Din, devleti vetoplumun yapısını güçten- diren bir mihrakgibi gösteriüyorsa ve ayduıianmız susuyorsa, tehlike büyüktiir" dedi. Gützazetemız yazan Işık Kan- su'nun konuşmacı olduğu "Uğur Mumcu'yu Anlamak" konulu söy- leşi de dün gerçekleştirildı. Sanat Kurumu ve Türk Devrim Kuru- mu'nun düzenledikleri "Atatürk Fotoğraflan Sergisi" de Artosfer Sanatevrnde (Kuleli Sokak 33/15 GOP) açıldı. ADD GECEStNDE DEVLET SUÇLANDI Mumcu, Aksoy ve Göktepe anıldı ESKİŞEHİR / SrVAS (Cumhuriyet) - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Es- kışehır Şubesi tarafindan dü- zenlenen "Uğur Mumcu ve MuammerAksoy'u unutma- dık™ gecesinde konuşan ga- zetemiz yazan Mustafa Bal- bay, "Bir ülkenin aydmlan yok ediliyor ve katilleri bulu- nanuyorsa suç. devieti yöne- tenlerdedir" dedi. Mumcu için Sıvas'ta düzenlenen pa- nelde de yazanmız Abmet Taner Kışlalı konuştu. Eskişehir'de Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen Lğur Mumcu ve Muammer Aksoy'u anma gecesinde konuşan gazete- miz yazarlanndan Mustafa Balbay, Türkiye'de artık po- lislerin sorgulamalannda bi- le işkenceden söz edilmeye başlandığına dikkat çekerek "Bjr ülkenin aydınlan yok ediliyor \« katilleri bulunamı- yorsa suç, devleti yönetenler- dedir. Polis teşkilaö zan alün- dadır. İki bûıeyakın faili meç- hul cinayet yaşandı. failleri bulunamadr dedi. L'ğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu da yapuğı konuşmada. "Faili meçbulci- na>etlerin sayısının belli ol- madığı devlet, ciddi devlet olabilir mi? Caziosmanpa- şa'da kim kime laydı, bilmek istiyorum. Bu cinayeder hâlâ Meclis gündemine alınamı- vor" d)\c ->ordu. Eskı sena- törlerden Suphi Karaman da katledılen aydınlann tümü- nün 'laiklikyanbsı' olduğunu belirterek "Bütün faili meç- hul cinayeder aydınlatilmab- dır.Genç gaztteci Metın Gök- tepe katJediliyor, devletin yet- kili agızlan, 'duvardan düş- tü' ve "sandalyeden düşrû' gi- bi gülünç açıklamalarda bu- lunuyorlar" dedi. Gecede ADD tıyatro toplulugu 'U- mutTiyatro', Kemal Ozer'in şıırlennden oyunlaştırdığı "Oğullan Öldürülen Ana- lar" isimli oyunu sergiledi. Gecenin onur konuğu Kemal Özer, oyundan sonra yaptığı konuşmada, "Acılanmızı pavlaşmak durumundayız. Bu tür topiannlar ve gösteri- ler de acüanmızın pav laşıldı- ğı yerler oluyor" dedi. Uğur Mumcu'nun ölüm yıldönümü nedenıyle ADD tarafindan Sıvas'ta düzenle- nen "Kemalizm, demokrasi ve laiklik" konulu panelde konuşan gazetemiz yazan Ahmet Taner Kışlalı. Os- manlı dönemindeki şeriat uy- guiamalanna değindi. Kışla- lı, "Kanuni Sultan Süley- man'ın bile kendi yapüğı ka- nunlarortadadır. Şeriatyeri- ne akılcı kanunlar yapılmıs- tir" dedi. Gecede konuşan ADD Genel Başkan Yardım- cısı Tevfik Kırankaya ıse şe- natçılann amacınm cumhun- yetin temellennı \ıkmak ol- duğunu söyledi. İHH bildirisi, Genelkurmay Başkanlığı'nı harekete geçirdi 'Doktorlar polk baskısmda9 ALPER BALLI ANKARA - Antalya'da jn- san Haklan için HekimlerÖr- gütü'nce (IHH) düzenlenen bir toplantıda sunulan ve iş- kence uygulamasının saptan- ması sırasuıda hekimlerin po- lis baskısı altında olduğu sa- vını ıçeren "Türkiye'deınsan Haklan thlallerinin Belgelen- mesinde Adli Tıbbın Rolü" başlıklı bildın, Genelkurmay BaşkanJığı'nı harekete geçir- di. Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı'na gön- derdiği yazıda, konunun araş- tuılması için girişimde bulu- nulmasını istedi. IHH Yönetim Kurulu üye- si Viflcentlacopino tarafindan sunulan bildıride, 60 adli tıp doktoru arasında yapılan an- kette, Türkiye'de şüphelı sa- nıklara yaygın işkence yapıl- dığı; siyasi tutuklulara işken- ce yapılmasının da "adeta ev- rensel bir uygulama" olarak nitelendinldığınin ortaya çık- tığı iddıa edildi. Antalya'da 19 Ekım 1995 tarihinde düzenlenen adli tıp çalışmalannın ele alındığı bir toplantıda sunulan bildıri, Ge- nelkurmay Başkanlığı tarafin- dan Dışişleri Bakanlığı'na u- laştırılarak, ıddiaların ınce- lenmesi istendi. Dışişleri Ba- kanlığı da konuyu Sağlık Ba- kanlığı'na iletti. Sağlık Ba- kanlığı Dış Ilişkıler Daıresı Başkanlığı'na göndenlen ya- Hasta mahkûma tahliye istemi İstanbul Haber Servisi- Insan Haklan Demeği (tHD) İstanbul Şubesi, örgût üyeliği suçuyla 15 yı! hapis cezasına mahkûm edilen ve halen Üsküdar E tipi Cezaevi'nde bulunan Ahmet Ep'in kalbinden rahatsız olduğunu, tedavi edilmesi için tahliye olması gerektiğini belirtti.Insan Haklan Derneği'nde basm toplantısı düzenleyen eşi Şefika Ep ile babası Hüseyfn Ep, Ahmet Ep'in kalbinden rahatsız olduğunu söyledi. Ep'in avukau Eren Keskiıı de Ahmet Ep'is AJB Dalga adındakı PKK ttirafçısının ifadesi nedenıyle 24 Ocak 1992 yılında "orçut üyesi ofanak'' gerekçesıyle tutuklandîğını belirtti. Ep'in kalbinden rahatsız oiduğunu ve yüzde 60 çahşamaz raporu olduğunu söyleyen Keskin, "Biryıl BayTampaşa Cezaevi'nde tutuklu kaian Ahmet Ep, rahatsızlığı nedeniyie bu süre içerisinde cezaevinin hastanesinde yatn. Daha sonra tahSye oldu. Ancak davası sonuçlandı ve 15 yü ceza akü. 1995 vıü AraJık ayuıda tekrar cezaevine girdi Sağkk durumu çok körü olmasuta karşın kendisint' cezaevinde Lşkence jaJMİdı" dedi. Ep'in tedavi olabilmesi için CMUK'un 399. maddesi gereğince cezasının ertelenmesi talebiyie savcılığa başvurduklannı ifade eden Keskin, " Ep'in tahlhe olnıasuu istiyoruz. Aksi takdirde içeride ölebûır'' diye konuştu. zıda, toplantıda sunulan bil- dınnin İstanbul, Ankara ve Diyarbakır'da iki aylık bir araştırma sonucunda hazır- landığı iddiasına yer verilerek işkence uygulamalanna iliş- kın bazı değerlendirmeler ya- pıldığı anlatıldı. Yazıda, 19 Ekim 1995'te Antalya'da bu tür bir toplantıdan bakanlığuı ılgili birimlerinin bilgısı ol- madığı belırtılerek "Bu ne- denle, anılan tarihte Antal- ya'da bövie birtoplantının dü- zenlenip düzenlenmediği, dü- zenlenmiş ise toplantıya kim- lerin iştirak ettiği ve ulusiara- rası düzeyde katılım olup ol- madığı konulannda bilgi>eih- tiyaç duyulmaktadır. Söz ko- nusu tebliğin doktorlanmızı ağır irham altında bıraknğı görülmektedir. Savcılanmız da işkence iddialannı araştır- mamakla suçlanmaktadır- lar" denildı. Bıldınyı sunan Vincent lacopino, IHH'nın ulusiararası insan haklan ve insancıl hukuk ihlailenni araştırmak için tıp bılimıni kullanan hekimlerin ve dığer sağlık çalışanlannın kurduğu bir örgüt olduğunu anlattı ve örgütün Türkiye'dekı ılk ça- lışmasının 1994 yılında ger- çekleştirılen bir değerlendir- me gezisıyle başladığını kay- detti. lacopino, 1995 Ocak ayında. gözaltındakilere adli muayene yapan 60 hekime anket formu dağıtıldığını kay- dederek anketı vanıtlavan bu hekımienn hazırladıklan top- lam adli rapor sayısının 1994 yılı için 15 bin ile 45 bin ara- sındaolduğunun belirlendiği- ni söyledi. lacopino, hekimle- rin yaptığı "işkence*tanunıy- la ilgıîı olarak şunlan söyledi: "Hekimlerin yüzde 93'ü ağır fiziksel ve ruhi yaralanmalan işkence olarak tanımladı. An- cak, anketi cevaplayanlann yüzde 57'si fiziksel yaralan- manın oluşmadığı durumlar- da. kendi başına korkutmave- ya incitmetehditierini veva ka- ba dayağı işkence olarak gör- mediklerini de ifade ettiler." Ankete katılan doktorlann yansından fazlasının gözaltı- na almanlann işkence gör- düklenne inandığını ıleri sü- ren lacopino, "Doktorlann yüzde 13'ü siyasi nedenlerie gözaitma almanlann vaklaşık bepsinin, ankete karjJanlann yüzde İS'İ ise bazılannın iş- kencegördüğüne inanıyordu" dedi. lacopino, ankete katı- lanlann yüzde 55'inin daha önce verilen bir doktor rapo- ru ile rapor yazdıklannı bil- dirdiğini savlayarak, burapor- lann yüzde 40'ının işkence kanıtiannı gösterdiğıni ileri sürdü. lacopino, diğer bulgu- lan da şöyle açıkladı: - Hekimlenn yüzde 40'ı muayene sırasında, polisin, odanın içinde bulunma girişi- minde bulunduğunu söyledi- ler. Doktorlann sadece yüzde 16'sı polisin varlığının mu- ayeneyı ve yazılı raporu etki- lediğini ifade ettiler. Ancak, doktorlann yüzde 53'ü bu so- ruyu cevapsız buaktı. - Cevap verenlerin yüzde 40'ı yasal kısıtlamalann, bul- gulannı doğru biçimde yo- rumlamalannı önlediğini ifa- de ettiler. Bunun nedenleri aşağıdaki gibi verihnişti: Bu türsonuçlara varmam benden ıstenmiyor: yüzde 25. Yasa beni kısıtlıyor; yüzde 13. Ce- zalandınlmaktan, tepki gör- mekten korkuyorum; yüzde 13. Cevap vermeyenler; yüz- de 52. - Yüzde 83 'ü güvenlik güç- lennin adli muayene sırasında içeride ofmaması gerektiğini söyledi. POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL İlginç Siyasetçi... Kasım Gülek doğumundan ölümüne ilginç bir adamdı. Önce ölümünden başlayalım. Cenaze na- mazının Fethullah Hoca tarafindan kılınmasını iste- miş. Anlamı? Sanki Gülek bir nâzır, Fethullah Hoca' daşeyhülislam... Şatafatlı olmasmt istemiş. Cenaze- de kimler yok... Eski yeni bütün siyaset adamlan var. Namazı kıldıracak olanın öne geçmesi lazım. Fet- hullah Hoca öne geçebilmek için Demirel'den izin is- temiş, o da vermiş. Çakılmayan bir Osmanlı gelene- Yaşamöyküsünü verirlerken "Güneyde doğmuş, yoksulbir köylü çocuğu" dediler. Oysa bir köylü ço- cuğu değil, "ağa çocuğu"ydu. Bir köylü çocuğu ol- sa Galatasaray'da, Robert Kolej'de, Cambridge'de, Colombia'da, Berlin'de okuyabilir miydi? 7-8 yaban- cı dili hem yazar, hem okur muydu? Kore Komisyo- nu'na gittiğinde Korece de öğrenmişti. Yabancı dil öğ- renmede özel bir yeteneği vardı. CHP'de siyasete atılmıştı. Çok partili dönemde mil- letvekili olmuş, parti içinde muhalefete de geçmiş, ar- dından da bakan olmuştu. Partisi 1950'de ve 1954'te seçimleri yitirince, uzun yıllar genel sekreterliği üst- lenmişti. İlginç bir genel sekreterliği vardı. Bir eşeğe binmiş, yanına da kaval ve heybeyi al- mış, köy köy dolaşmıştı. Kolej kıyafetinden ötürü, "sünnetsiz" demişlerdi. O da tutmuş, hamamda ba- sın toplantısı yapmıştı. Amerikanvari bir toplantı. Siyasetçiler için rüşvet söylentileri çalkanınca, "A/e- reden buldun?"yasasını önermişti. Bugünkü rüşvet söylentilerine bundan 40 yıl önce parmak basmıştı. 1957 seçimlerinde parti büyük bir hız kazanmış, karşrtlan Gülek'i çekemez olmuşlardı. İsmet Paşa'yla "Ya benya o"diyecek kadar arası açılmıştı. Gerçek- ten de durum "Ya ben ya o" şekline girmişti. Paşa şöyle diyordu: "Sabahleyin erken kalkanlann kongreleri, hatta ku- rultayı basmalannı kabul edemiyorum. Omuzlarda kongrelere koşanlar var. Onu dinleriz, ama çoğunlu- ğun dediği olur. Emaneti bırakır giderim." Gülek, genel sekreteriikten istifa etti. Yıllarca ününü korudu, ama siyasetteki eski çizgi- sini bir daha koruyamadı. Uzun yaşamı boyunca tür- lü görevlere özendi ise de dilediği olmadı. Büyülü kuş bir kez elden uçmuştu. Gülek tabutta yatarken, cenazeye gelmiş olanlann bir gösterisi vardı. Fethullah Hoca, fırsat ele geçmiş- ken Ecevrt'ı öpüyor, Demirel Fethullah Hoca'y'a kar- şılaşmamak için yan çiziyor. Alparslan Türkeş, Os- man Bölükbaşı'yla kol kola giriyor, kimileri de cami avlusunun tenha yerierine sığınıyordu. Gençler Bölükbaşı'na soruyorlardı: "Eski arkadaşınız mı?" "Uzun yıllar." "Bir anınızı anlatır mısınız?" "O kadar çok ki hangi birisini anlatayım?" Gerçekten de 1960 askeri hareketinden sonra po- litikacılar öylesine birbirine kanştılar ki ayırt etmek kolay değil! Darbeyi yapan da darbeyi yiyen de böy- le cenazelerde karşılaşıyorlar. Bugün nelerle uğraşıyoruz: Tansu Çiller, kabine- yJ kuracak mı kuramayacak mı?" .P.lllSini j "Bazar bozuldu yığ bisatın Bu kafileden kes irtibatın." BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Çarpışma sonu- cu ortaya çıkan 1 kanşık durum. 2/ _ Denizcilik dilinde ^ "alt, aşağı" anla- 3 mında kullanılan sözcük... Tahıl. 4 kepek ve keten to- g humu kanşımın- dan oluşan at ye- 6 mi. 3/ Güzel bir görünüş, bir dü- şünce karşısında kendinden geçer- cesine sessiz bir 1 2 3 4 5 6 7 8 coşkuya dalma... Bir göster- me sıfatı. 4/ Bir zaman bin- mi... Keseli ayı da denilen ve Avustralya'da yaşayan bir hayvan. 5/ Duvar içinde bıra- kılan oyuk bölüm... Bir sıvı- nın içindeki alkol derecesı. 6^ Halk arasında negatif fotoğ- rafa verilen ad... Utanç duy- ma. 7/Kazak başkanlanna ve- nlen ad. 8/ Iris Murdoch'un, dilimıze de çevrilmış bir ro- manı... Büyük zoka. 9/ Ser- sem, budala... Kastamonu'nun bir ilçesı. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Müzikte bir cümlenin. bir parçacığm ya da bütün bir bes- tenın sonunu belirten formül... tlenme, beddua. 2/E1 doku- ması yünden yapılan üst gıyeceği... Zehir. 3/ Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Sığ sularda ağır yüklen taşunak için kullanılan altı düz tekne. 4/ "Ne şair yaşa döker, ne — ağlar / Tarihe kanştı eski sevdalar" (Fa- ruk Nafiz Çamlıbel)... Türk müziğinde bir makam. 5/ Te- keşlilik. 61 Anadolu'da yüzyıllardan bu yana göçerler ara- sında dokunan bir tür ensiz dokuma. 7/Kemiklerin yuvar u- cu... Bir nota... Bir meyve. 8/ Yapraklan sezbe olarak kul- lanılan bir bitkı... Eski Misır'da güneş tannsı. 91 Saka Türk- leri'nin ünlü destanı... Sıfat gibi kullanılan eylem soylu söz- cük. İLAN T.C.KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN DosyaNo: 1995/53 Davalı: S.S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatifi Ma- mak Muhabere Okulu ve Eğitim Merkez Kom. Bila No. Davacı Hasan Sezer vekiii tarafından davalı S.S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatifi aleyhine, Yapı Kre- di Bankası Eşrefpaşa şubesine ait 617800 seri nolu 240.000.000.- TL'lik çekten dolayı borçlu olmadıkla- nnın tespiti ve çek iptali talebiyie açıian davanın du- ruşmasında; Davalı S. S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatifi'nin adresine çıkanlan tebligat bila tebliğ iade edilmiş olup, yeni adresi tespit edilemediğinden, mahkemece ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Karar gereğince duruşmanın atılı bulunduğu 13.2. 1996 günü saat 09.30'da davalı S. S. Tayfun 86 Konut Yapı Kooperatifi'nin yetkiliierinin mahkememizde ha- zır bulunması, duruşmaya gelmedikleri takdirde HUMK'nin 3156 S.Y. ile değişik 213/2. maddesi gereğince yargilamaya yokluklannda devam olunacaği hususu, davetiye yerine kaim olmak üzere işbu ilan tebfiğ olunur. 16.1.1996 Basın: 67606
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle