19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Kültür Bakanı Fikri Sağlar, demokratik standartlann Avrupa boyutuna ulaşması gerektiğini vurguladı 6 Uyum yasaları bir an önce çıkmah' Kültür Servisi- Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne geçiş sürecinde demokratik standartlan- nı Batı boyutuna ulaştırması gerektiğini belırterek. uyum yasalannın hiç zaman yitirmeden çıkanlmasının bir zorunlu- luk olduğunu vurguladı. Bakanlık ola- rak, gümrük birliği çerçevesinde kültü- rel altyapının temellerini şimdiden attık- lannı söyleyen Sağlar. "Eğer Türkiye Avrupa Biıiiğî'ne kısa sürede girmcyi he- defliyorsa. aynı süre içersinde, yürürlük- teki kendi normlaruıı bu ortak normlar- la bağdaştırmak zorundadır. Ancak, bu çalışmalann etkili olabilmesi için gerekli olan altyapı, özcllikle ülkemizdeki de- mokratik standartlann Avrupa standart- lanna ulaştınlmasıdır"dedı. Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Avrupa Birliği "ne geçiş sürecinde Kültür Bakan- lığı'nın faaliyetleri konusunda bir basın toplantısı düzenledi. Kültür ve sanat et- kinliklerinin söz konusu etkinlikler için- de ağırlıklı bir yer tutacağına değinen Bakan Sağlar, Kültür Bakanlığı olarak, Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere, diğer kurum ve kuruluşlarla eşgüdüm ve işbirliği içersinde. her türlü ön hazırhğı yaptıklannı, bu amaçla da bu hafta so- nunda Almanya'da. Avrupa'daki kültür müsavırleriyle bir araya gelerek yeni pro- jelerbelirleyeceklerini açıkladı. Türkiy e'nın .gecikmeyle de olsa Güm- rük Bırlıgi'ne girdiğini, böylelikle ama- ca ulaşma doğrultusunda çok önemli bir basan gerçekleştirildiğini söyleyen Fik- ri Sağlar, bu aşamanın, ekonomik açı- dan en azindan kısa vadede, Türkiye için ciddi güçlükleri de beraberinde getirdi- K ğine de değindı ve Avrupa Birliği 'ne gir- me sürecinedikkati çekerek, şunlan söy- ledi: "Önümüzdeki bir iki yıl yaşamsal bir önem taşımaktadır. Bu süre içerisin- dc Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olmayı hakettiğini Avı-upa kamuoy una kabul et- tirmek durumundadır. A\rupa Birliği, salt ekonomik birlikteliğe yönelikhirnlu- şum değikiir. \\rupa Birliği, ekonominin yanısıra siyasaL sosyaL, hukuki ve bilim- sel değerleri de kapsayan bir birlikteliği ifade etmektedir. Bu birtiktelik kapsaya- cağı coğrafyada, her ülkenin kendine öz- gü ulusal degerlerini ve özellikle kültür- lerini dışlamadan, yozlaştırmadan. her alanda işbirliği ve iletişimi sağla>acak or- tak normlan zonınlu kılmaktadır."" Kültür Bakanlığı olarak. 1991 yılı so- nundan itıbaren bu oluşuma öncülük edecek yasal düzcnlemeleri içeren çeşit- li çalışmalar yaparak. Başbakanlık ve TBMM'ne sunduklannı anlatan Sağlar, "Aralannda Fikir ve Sanat Eserleri Ya- sası, Sinema ve Video Eserleri Yasası, Muzır Yasası. kültür ve Tabiat Varhkla- nnı Koruma Yasası gibi yasalann bu ça- lışmalardan ne yazık ki, sadece Fikir ve Sanat Eserleri Yasası TBMM'de kabul ültür Bakanı Fikri Sağlar, Avrupa Birliği'ne geçiş sürecinde kültür ve sanat etkinliklerinin ağırlıklı bir yer tutacağına değinerek, bu amaçla bugün Almanya'da, Avrupa'daki kültür müşavirleriyle bir araya gelerek yeni projeler belirleyeceklerini açıkladı. edilerek, yürürlüğe girebilme olanağmı bukhı" dedi. Türk halkının çok büyük bir bölümünün ve onlan temsil eden siyasi partilerin yüzde sekseninden fazlasının, ilke olarak Türkiye'nin Avrupa Birli- ği'ne katılmasını istediğini söyleyen Sağlar, önümüzdeki dönem içersinde Türkiye'yi yönetecek siyasi iktidarlann, Avrupa Birliği üyeliği için, birlik üyesi ülkelerde geniş çaplı tanıtım etkinlikle- rini gerçekleştirmelerinin beklendiğini vurguladı. Önümüzdeki dönem içinde kesinleşen projelerden de söz eden Sağ- lar, şubat ayında Paris'te Expolangu- es'96'ya katılacaklannı, 1997'de Belçi- ka'da yapılacak olan Europalia için ha- zırlıkların sürdürüldüğünü, nisan ayında Paris'te Pompideu Kültür Merkezi'nde kapsamlı bir Türk filmleri gösterisi dü- zenleneceğini belirtti. Sağlar, kasım so- nunda Strasburg Türk Sinema Günle- ri'nin gerçekleştirileceğini. bu fılmlerin Fransa ve öteki Avrupa kentlerinde gös- terileceğini ve Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nin "Satome" operasını Kopen- hag'da sergileyeceğini söyledi. Demokratik standarüar Türkiye'nin demokratik standartlannı Avrupa standartlanna uygun duruma ge- tirmesi gerektiğini bildiren Sağlar, bu- nun için uyum yasalannın öncelikli ola- rak çıkanlmasının bir zorunluluk oldu- ğunu kaydettı. Bunlann yapılmaması du- rumunda nitelikli tanıtım etkinliklerinin bir işe yaramayacağını vurgulayan Sağ- lar, şöyle konuşru: "Eğer ülkenizde yazarlar, aydınlar dü- şünceterini açıkladıklan için cezalandın- lryorsa, gazeteciler yazdıklan yazılar için yüzJerce yıllık hapis cezalanna çarpbn- lıyorsa, bir gazeteci polisin elindey ken öl- dürülebiHyorsa ve bu tüm dünyaya duyu- ruluyorsa, kim Türkiye'nin Avrupa stan- dartlanna ulaştığına inanabilir ki?" Kültür Bakanı Fikri Sağlar, bakanlık- la ilgili fikri mülkiyet haklan, kültürel mallann ihracı ve serbest dolasımı ve ül- kemizden, Avrupa Birliği üyesi ülkelere yasadışı yollarla kaçınlan kültürel obje- lerin iadesi konulanndaki idari düzenle- meler üzerinde çalışıldığını da sözlerine ekledi. Onno Tunç, toprağa verildi Küçümen hiç büyümesın! Karikatür sanatçısı Haslet Soyöz 'ün yıllann birikimi olan çizgilerinden bir derleme kitabı çıktı Diıstlanndan oluşan orke>tra. Onno Tunç'un 'Işık Doğudan Y ükselir'adü parçasını scslendirdL (DEVRİM BARAN) 'Müziğin derinliklerine yücelmiş bir insandı' Kültür Servisi - Bursa ya- kınlannda geçen hafta geçir- dığı uçak kazası sonucu yaşa- mını yitıren ünlü mûzısyen Onno Tunç için dün Atatürk Kültür Merkezi'nde bir tören düzenlendi. Törene, Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve Tunç'un ailesinin yanı sıra Se- zen Aksu, Garo Mafyan, Nilü- fer,Ajda Pekkan, Sezen Cum- hurOnal.Kayahan,CemKa- raca, Ayşegül Aldinç, Erol Ev- gin, Hümeyra, Zuhaj Olcay. Rahmi Saltuk. Atilla Özdemi- roğiu. Bedri Baykam, Hüsa- mettin Koçan, Gani Müjde, Ferhan Şensoy, Uğur Yücel gibı sanat ve müzık dünyasın- dan pek çok isim katıldı. AKM Büyük Salonu'nda gerçekleştirilen törende ilk sözü alan müzısyen Garo Mafyan, "Onno. müziği ola- ğanüstü boyutlara ulaştıran, hiç kimseyi kırmayan, kızar- ken gülebilen bir insandı. CM- dükten sonra hatırlanmak. sanatçılann kaderi. Ama On- no, yaşarken de değeri bilinen bir sanatçı olduğu için şans- lıydı. Muhterem, sana elveda demeyeceğim. Günün birinde buluşacağımız yerde görüs- mek ü/freşimdilik boşçakal" dıye konuştu. Kültür Bakanı Fikn Sağlar, son derece üzüntülü olduğu- nu söyleyerek "Hepimizin kalbimize gömdüğümüz bu acıyı dile gerirmek çok zor._ Onno Tunç. ülkemizde eşi oJ- mayan bir sanatçıydL Türki- ye'nin şansıy dı. Yaraülan, ya- şamanın zevkini anlattrdı. O bir klasik. o bir çagdaş. o bir gelecekti. Bir isyanı dile getir- mek istiyorum: Neden iyüer, daha yapacaklan pek çok sey varken çabuk ölüp gkfiyor?" dedi. Kültür Bakanlığı olarak Onno Tunç adına bir 'Hafîf MüzikBesteYanşmas' açtık- lannı belırten Sağlar. Tunç'un anısinı sonsuza dek yaşata- caklannı söyledi. Onno Tunç'un yakın arka- daşlanndan müzisyen Atilla Özdemiroğlu. "canı gibi sev- digi arkadaşı"nın ardından yaptığı konuşmada "Onno, müziğin derinliklerine yücel- miş bir insandı. Hepimiz on- dan feyz aidık... Tutkulann in- sanıydı. Son merakı göklerdi, yine göklerde yüceldi. gitti. Ama onun o güzel eserleriyle her an içimizde olacagına ina- nıyorum" dıyerek Onno Tunç'un, Sezen Aksu'nun son çalışması ıçm bestelediğı "Ex Oriente Lux" (Işık Doğudan Yükselir) adlı parçayı Onno Tunç'un dostlanndan oluşan orkestrası ile seslendirdi. Tunç'un ABD'de yaşayan kardeşi müzısyen Arto Tunç ise duygulannı "Bugün On- no'nun en mutlu günlerinden biri. Onun da bizi bir yerler- den izledigine eminim. Bera- berliğimi/j, yakın dostlan çok i>i bilir. Ara sıra tartışırdık. bana kızardı. Her zaman ken- dimi en iyi şekilde temsil et- memi ısterdi. Bugün onun el- bisesini giy iyorum_. Arük ba- na kızmayacak_. Ona allaha- ısmarladık demeyeceğim, çünkü Onno hepimizin içinde sonsuza dek yasayacak" söz- lenyle aktardı. Törende daha sonra Onno Tunç için bir da- kikalık saygı duruşunda bu- lunuldu. Törenden sonra sa- londa fenalaşan Onno Tunç'un annesı. Kültür Baka- nı Fikri Sağlar" ın da yardı- mıyla AKM'nın kulisıne gö- türüldü. Onno Tunç'un cena- zesi. Balıkpazan Ermeni Ki- lısesı'nde yapılan dinı tören- den sonra Şişli Ermeni Me- zarlığı'nda toprağa verildi. •"Her konunun anlatımında sonsuz alternatifler vardır" diyor Haslet Soyöz, "Önemli olan konulann nasıl ânlatılabileceğini kestirmektir. Dünyanın en kapalı ve baskıcı rejimlerinde bile, sanatçılar çeşitli semboller kullanarak düzene kafa tutabilmişlerdir." AHU ANTMEN "İnsanlar öldükten sonra cennete gftmek isriyoriar... Ama yaşadıklan cenneti cehenneme çoiriyorlar!" dıyordu Küçümen, yıllar öncesinin çizgi bantlanndan birinde. Galiba üzerinde siyah ılkokul önlüğü vardı. Büyümüş de küçülmiiş bir çocuktu Küçümen. Ya da hiç büyümemiş. dünyaya kirlenmemış çocuk gözleriyle. yitmemış umutlarla bakan, ufak tefekbiradamdı. Duyarlı, düşünen bir kafaydı Küçümen'in o kocaman kafası. ( "Günlük çizgi bantı Küçümen. Aziz Nesin 'in 'Şimdiki çocuklar harika' dediği tipin ta kendisidir.. Oturduğu yerden pek kalkmaz, hoplamaz, zıplamaz ama boyundan büyük laflar eder, günlük sivasete bikbulaşır. 'BABA'lan. 'ÂNA'lan eleştirir... Kim bilir helki de gelecekte Aziz Nesin 'in. Rıfat llgaz 'm bırahığı boşlugu dolduracaktır ablcı Küçümen..."- Turhan Selçuk) 1978 yılında Cumhuriyet gazetesinde 'doğan' Küçümen tıplemesinin babası, şimdi Milliyet gazetesi çizerlerinden Haslet Soyöz'ün yıllann bırikiminı bir araya getirdiği kitabı, "Haslet" çıktı. Kıtapta yalnız Küçümen yok, kuşkusuz. 1970'li yıllann ikinci yansmdan itibaren Vatan, Politika, Cumhuriyet. Dünya gibi gazetelerde çizgileriyle yer alan Haslet Soyöz'ün ilk çizgilerinden son çizgilerine dek bir derleme bu kitap. Soluğu tükenmeyen bir çizerin dünyası. Haslet Soyöz'ün günlük olaylardan çıkanp, yıllardır kendine özgü bir yaratıcılıkla çerçevesini çizdiği bu dünyanın kimi adalannı görüyoruz bu ^«taptarböyte»" toplu haldc bir bakış da ortaya çıkanyor ki aslında 'hüzünlü Soyöz'ünki. Siyah-beyaz bir tstanbul kaosunun ortasında yeşil bir mezarlık, soluklanacak yeri kalmayan. eciş bücüş bir kent halısının altına süpürülen gecekondular. beşyıldızlı otellerin açıldığını 'müjdelcyen' gazete sayfasıyla soğuktan korunan, yıldızlann altında uyuyan evsizler, şehre göçün hüznü... kirlenen kentlere. kirlenen dünyaya, kirlenen insana bakıyor Haslet Soyöz. "Konulan aktarma biçinıimdeki hüzünlü gültimseyiş, dünyayı algılama ve yorumlama anlayışımdan kaynaklanryor" diyor "Bunun bclirii bir amacı da yok. Ancak, ele aldıgun konunun realitesinde fazla abartıya kaçmamam. işlediğim konulann yaşamın içinden oluşu kendiüğinden bir 'hüzünlü gülümseyiş'e dönüşüyor. Konulanma unsur olarak 'komiklık'katmayı tercih etmiyonıın.'" Soyöz'ün öyküleri Kitaba bir önsöz yazan Ergm Ünal, Haslet Soyöz'ün kişiliğini en iyi yansıtan çizimlerinin "çizgi hikâyeleri"olduğunu söylüyor. Aslında Soyöz'ün bütün çizimlennde, belki hikâyelerinde daha belirgin olarak ortaya çıkan bir özelliği - duygusallığı - hep ön planda. Kitapta yer alan İlkAskınT, u Yaşh Balıkçı" yada "tnsanlannne kadar soğuk olduklannı, onun sıcak bakışlanndan hissettiği" Yılmaz Güney hikâyeleri, bunlara birer örnek. Günlük yaşamak Türkiye gerçekleri, çizgi lerden okunuyor Haslet Soyöz'ün kitabında. Özellikle son bölümde yer alan günlük siyasi karikatürler, eğer deyim yerindeyse, bir gazete çizerinin 'gündem sanatçısı'olma zorunluluğunu akla getiriyor. Gazete çizerlerinin günlük yaşadığını yadsımıyor Haslet Soyöz. "Ama"diyor, "günlük yaşamalan onlann evrensd boyutlardan uzaklaşmalan anlamına gelmez. Insan birçok şeyi bir anda yapmak zonında kalınca, güncellik ve evrensellik dengesi zaman zaman bozulabiliyor. Bence önemli olan bir çizerin kapasitesidir. KJtabıma girmeyen, sağa-sola vcrilmiş, kaybolmuş, hatırlayamadtğım yığuıla evrensel işlerim de var. Bu Idtabtm, benim çeşitli atanlardaki i^lerimin küçük bir göstergesidir." Türkiye'nin, bir karikatür sanatçısı için 'malzeme cenneti' olduğundan söz edilır hep. "Gülelim, aglanacak hafimize" başka çaresi yok, gibi, alışılagelmiş bir söylemimiz vardır. Oysa pek gülünesi bir halimiz yok, uzunca bir süredir. Haslet Soyöz, Türkiye'nin karikatürcüler için bir malzeme cenneti olduğu düşüncesine katılmıyor: "Bana göre, dünyanuı berhangi bir yeri de malzeme cenneti olabiÛr. Bu iş, sanatçının kendi gözlemlerine ve yeteneklerine bağndır." Bir de özgürlük meselesı \ar ki akla önce sansürü, sonra otosansürü getiriyor. "Her konunun anlatımında sonsuz alternatifler vardır" diyor Haslet Soyöz. "Önemli olan konulann nasıl ânlatılabileceğini kestirmektir. Dünyanın en kapalı ve baskıcı rejimlerinde bile sanatçılar çeşitli semboller kullanarak düzene kafa tutabilmişlerdir." Düzene kafa tutmak... Bir Küçümen çizimi var böyle, kitapta; kafasında saçlan yerine sıkı bir yumrukla duran, öfkeli gözleriyle dünyayı süzen, siyah önlüklü bir küçük adam. Şimdilerde Milliyet'in ufak bir köşesinden seslenen, eskisi kadar duyulmayan o sağduyulu sese ve onun gibi seslere, aslında her zaman olduğundan daha da çok ihtiyacımız olduğunu düşünmeden edemiyor insan, çizgilerin ötesine bakıp, Küçümen'i çıldırtan o gerçeklerle yüzleşince. 'Sanatçılar, siyasetçilereyol gösterirler' Kültür Servisi- Zülfü Livaneli, UNESCO Genel Dırektörü Federico Major tarafından özel müzik danışmanlığına seçilmesi ve bugüne dek sanata yaptığı katkılardan dolayı Kültür Bakanlığı tarafından ödüllendirildi. Sanatçıya onur ödülünü, kuruluşunda büyük emeği geçtiği Istanbul Devlet Modern Folk Müzik Topluluğu'nun verdiği konserden sonra Kültür Bakanı Fîkri Sağlar verdi. Sağlar, önce Zülfü Livaneli'den ve tüm aydınlardan devlet adına özür diledi. Kültür ve sanat adamlanmızın evrenselliğe ulaşabileceğini kanıtladığını belirten Sağlar, Zülfü Livaneli'nin Türk sanatçısının da, kültür adammın da evrensele ulaşabileceğini, uluslararası aileler içersinde saygın bir yer alabileceğinı gösterdiğini vurguladı. Ayrıca Livaneli'nin son derece mütevazi olduğuna da değinen Sağlar, sanatçıyı; *yapûğıyia övünmeyen, ülkemizdeki bütün aydınlar gibi açoğı yolun ne denli ışıklı olduğunun bilindnde ama bununla yetinmeyen, sadece görev veriküği zaman görevi üstlenen ve hiçbir görev den kaçmayan bir aydın, bir sanatçı, bir kültür adamı" olarak tanımladı. Sağlar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ben bu salonda nke UvanelOeri görüyorum. Nice u\ kültür adamlanmta, yazarlannuzı göriiyonım. Biz yönetidler, siyasetciler sanatçılan bugüne kadar hep kullanmaya çalışük. Sanatçılan kullanmak niyeh'nde olan siyasetçilerin ülkeyi düzlüğe çıkarmadıklannı gördük. Sanatçılar kullanılmazlar, aslında sanatçılar yöneticilerc. siyasetçilere yol gösterirler. Siyasetciler bunun bflincine varmış olsa, inanıyorum NESCO özel müzik danışmanlığına getirilmesi ve kültürel alandaki yaptığı çalışmalardan dolayı Zülfü Livaneli'ye Kültür Bakanlığı tarafından onur ödülü verildi. Tören öncesinde Istanbul Devlet Modern Folk Müzik Topluluğu bir konser verdi. ki ülkemiz. çağdaş bir ûlke olma doğrultusunda çoktan belli noktayı aşmış olurdu." Bu ödülün alışık olmadığı bir şey olduğunu belirten Zülfü Livaneli, "Biziın deviene ilişkimiz ödüllendirilme biçiminde olmaz. Devlet sanatçıyı ce/alandırmak için vardır. O bakımdan biraz şaşkınım doğrusu. Çünkü Türkiye'dc, Fikri Sağlar'ın övgülerini taşıyabOecek, bunu hakedebilecek çok sanatçı var. Ülkemiz sanatçısı bol bir ülke, sanatçı bakımından kıthğımız yok. Biam bütün kıthğımız, bu sanatçılan takdir edebilecek bir devlet adammın eksikliği. Bu bakımdan Fikri Sağlar gibi devlet adamı ounası gerek" dedi. Livaneli, bu ödülün devletin verdiği bir ödül olarak algilamanm çok zor olduğunu belirtti: "Çünkü başından beri bihyonız ki, yıllardan beri Sayın Fikri Sağlar, bu ülkede devletin sanatçıdan özür dflemesi bağtamında çok iş yapn. Bakan oluşunun ertesi gününden başlamak üzere, bütün Türkiyeli sanatçılan onore etmeye, devlet adına oniardan özür dilemeye çalışü. Sonra ilketeriyle bağdaşmadığını gördüğü anda, istifa edebilmek. bakanhğı bırakmak gibi erdemler gösterdL Bizim bütün ihtiyacımız bugün, bu güzelim ülkede yöneticflerde katiteyi arttirarak, dürüst ve halkıyla büiikte çarpan yüreklerin bu ülkeyi yönetmesi." Fikri Sağlar'ın büyük desteği olmasa bu orkestranın da kurulamayacağıru söyleyen Zülfü Livaneli. konuşmasını "Bütün yüreğimte teşekkür edıyorum. Yıllarca Kültür Bakanhğı hatta Başbakanhk Fikri Sağlar'ın oteun inşaBah" dileğiyle tamamladı. DUŞUNCEYE SAYGI Kimlik kartımı yitirdim, hükümsüzdür. MEYRANLİMAN MEMET FUAT Cezaevleri Cezaevlefinin iyileştirilmesi, yargının hızlandınlma- sı gerekirmiş toplumun rahat bir soluk alması için... Demek ki cezaevleri gene tıklım tıklım dolup taşa- cak, ama dağlar gibi yığılan davalar daha çabuk ka- rara bağlanacak, kısacası, bu düzen böyle sürüp gi- decek... Cezaevleri iyileştirilsin, yargı hızlı işlesin, tamam, ama biri de çıkıp suç oranı neden bu kadar yüksek bu ülkede diye araştırmasın mı? Kimler yatıyor cezaevlerinde? Nedir bu üst üste yığılan davalar? Niye bu kadar çok suç işleniyor memleketimizde? Hangi koşullarda yaşayanlar suç işliyor? On sekizinci yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış bir bilim dalı var: Kriminoloji. Suç işlenmesine yol açan, toplumsal, tutumbilim- sel, ekinsel, ruhbilimsel vb nedenleri araştınyor. Is- tatistikler oluşturmak, bunlan yorumlamak, örnek- olay incelemeleri yapmak gibi çeşitli araştırma yön- temleriyle suçluları tanımaya, suç türlerini ayırmaya, suç oranlannı bulmaya çalışıyor, dolayısıyla yargıç- lara, savcılara, avukatlara, cezaevi görevlilerine bü- yük oranda yardımcı oluyor. Türkçesi: Suçbilim. Suçbilimin çok önemli bir yönü ise suçların önlen- mesinin yollannı araştıran bir bilim dalı olması... Demek ki toplumlan biçimlendiren kimselerin, bu arada siyasacıların da suçbilimin verilerinden yarar- lanmalan gerekli... Ama, sanırım, ülkemizde, yargıçlar, savcılar, avu- katlar, cezaevi görevlileri, onlann da bir bölümü dı- şında, bu iki yüzyıllık bilime pek önem veren yok. Ya- sa koyucular, toplumumuzun biçımlenmesinde en etkili olanlar, suçbilimle ilgilenmiyorlar. Insanlan suça itecek koşullara yol açar mı, açmaz mı diye hiç düşünmeden aldıklan kararlarla ülkeyi cehenneme çevirenler, çareyi cezaevlerini lyileştir- mekte, yargıyı hızlandırmakta arıyorlar. Oysa ilk sormaları gereken soru şu: "Neden bu kadar çok suç işleniyor?" Yanıtını suçbilimcilerden alacaklar... Hemen arkasından sormalan gereken ikinci soru: "Bu kadar çok suç işlenmesine yol açan nedeni, ya da nedenleri nasıl ortadan kaldırabiliriz?" Bu sorunun yanıtını arayanlar arasında da, top- lumbilimciler, tutumbilimciler vb ile birlikte, gene suç- bilimcilerolacak... Insanların düşüncelerinden dolayı yıllarca cezaev- lerinde yattıkları bir ülkede, alay eder gibi olacaksa da, haydi söyleyelim: Amaç cezaevleri olmayan bir ülke yaratmaktır... Evet, bir düş, ama bir toplumsal düzenin yapısı, da- ha baştan, insanın içinde böyle bir düşü taşımasına bile engel oluyorsa, o düzenin hiçbiryere varamaya- cağı, çekişmeler, çatışmalar içinde, bir şiddet batak- lığına dönüşeceğı kesindır. "Bize çok cezaevi gerekli, eldekilen de iyileştırmek zorundayız, yûz kişilik koğuşlarda ikiyüz kişiyatıyor," diyorsanız, sorununuza cezaevlerinin içinde değil, dışında çözüm aramalısınız. Suçbilimcilere başvurursanız bütün istatistikleri önünüze sererler: Hangi ülkelerde, ne oranda, ne tür suçlar işleniyor? Cezaevlerini boşaltmanın yolları ne- dir? Insanlannı suça zorlamayan, uygar bir ülke ol- mak için neler yapılmalı? Kanıtlara dayanan bir saptama değil, ama bana öy- le geliyor ki, bugün dünyanın birçok yerinde yaşa- nan sorunlar tutumbilimcilerin suçbilimcilerte işbirli- ği yapmamalanndan, ya da yapıyorlarsa bile onlann önerilerini dinlememelerinden doğuyor. Bizde de, örnekse şu son günlerde yaşanan ceza- evi olaylan, tutuklulann insansal haklarını aramak için eylem yapmak zorunda kalmalan, suçbilimcilerin ko- laylıkla önceden saptayıp çözebilecekleri bir sorun, ne büyük çekişmelere yol açtı... Dört genç insan öldürüldü... Siyasacılar cezaevlerimizin durumunu suçbilimci- lerie, ama bu konuda bir iki kitap karıştırdığı için uz- man sayılan sallabaşlarla değil, doğrulan olduğu gi- bi sergilemekten çekinmeyen gerçek bilginlerle bir- likte gözden geçırirlerse, yanlışlarının nerede oldu- ğunu görür, iyileştirmeleri öncelikle toplumsal dü- zende yapmalan gerektiğini anlariar... Metin Göktepe için dinleti Kültür Servisi- Güzellikler Evi Oyunculan bugün Muammer Karaca Tiyatrosu'nda saat 18.30'da "Türkülerde ve Mısralarda Sevda" adlı bir dinleti sunacaklar. Dinletinin tüm geliri Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin ailesine vcrilecek. (Tel:244 33 17) Mumcu, Lülebupgaz'tla anılacak Kültür Servisi - Atatürkçü Düşünce Derneği Lüleburgaz Şubesi, gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün yıldönümü olan 24 ocak çarşamba günü 19.30'da bir anma programı düzenliyor. 2 bölümden oluşan programm birici bölümünde Türkülerimiz adlı müzik dinletisi; ikinci bölümde ise Lüleburgaz Gençoyuncular'ın oynayacağı "Ada" adlı oyun sergilenecek. Cumartesinin kârlı öğütleri: h Başanya giden yolun yansı istemektir. Kalan yansmda gerekeni yapın. 2. Çarşı'da indirim devam ediyor, sık sık hatırlayın. L A R I «*<ARA. CSKKS • Kıaa, Çarş§ indirimi her gece 22:00'a kadar sizi bekliyor. Kalite her zamanki kadar yuksek, fiyatlar çok daha uygun. Kaçırmayın!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle