Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Cumhuriyetimizin Temeli
30 Ağustos Başkomutanhk Meydan Savaşı, Atatürk'ün
önderliğinde Türk Devrimi'yle süren Ulusal Kurtuluş Savaşı'mn
utkuyla sonuçlanan bir evresidir ve cumhuriyetimizin temelidir.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Hukukçu
T
arih, toplumun belleğidir.
Yansıtıp değerlendirdiği
"dûn"ün bilimsel öyküsü
değil, "bugünT>
ün aynası,
"yann"ın öğretisidir. Ulu-
sal kimliğin en gerçekçi,
en sağlıklı bilgilerini içeren bu kaynağı
yadsıyıp dışlayarak göriiş ve düşünce
açıkJayanlar, yanhştan ve yanılgıdan kur-
tulamazlar. Kötü niyetle, önyargılı ve ko-
şullanmış biçimde eleştiriye kalkışanlar
ise kendi karanlıklannda unutulur, yiter-
ler.
1. Dünya Savaşı sonunda toprakJannın
önemii bölümûnü dûşmanlara kaptıran
(bırakan), siyasal alanda parçalanma aşa-
masına gelen, kendisinin ve çevresinin
güvencesinden başka bir şey düşünme-
yen Padişah-Halife'yle birlikte davrana-
rak her kötü oluşuma katlanan Damat Fe-
rit Paşa Hükümeti yönetimindeki Os-
manlı devleti, işgale karşı çıkmak yerine
boyun eğmek zorunda kalmıştı.
Yıtahş vediriBş
Azınlıklann sapkınlıklan (ihaneti), din
ve gelenek bağlanyla yönetimin doku-
nulmazlığına saygılı kimilerinin yanında
yikılışm ayırdında olmayanlann aymaz-
lığı (gafleti), bilgisizlik nedeniyle olay-
lan izlemek durumunda kalanlann bağ-
nazlığı (cehaleti), dış güçlerin ülkeyi par-
çalama amaçlanyla birleşince fngilte-
re'nin koruyuculuğu, Amerika'rnn gü-
dümü, birkaç ile çekilip küçülerek yaşa-
ma önerileri tartışılırken Mustafa Kemal,
bagsız-koşulsuz ulusal egemenliğe da-
yalı, tam bağımsız bir Türk devleti kura-
rak Türk ulusunun onurla yaşamasından
başka bir çözüm olamayacağını açıkla-
mıştı. Tarihin yönünü değiştiren karan:
ne ölçüde varhklı ve gönençli olursa ol-
sun bağımsızhktan yoksun bir ulusun,
uygar insanlık gözünde uşaklıktan ötede
bir değer taşıyamayacağı düşüncesine
dayanmaktaydı. Yabancılann güdümünü
(mandayı) ya da korumasını istemek in-
sanlık niteliklerinden yoksunluğu, güç-
süzlüğü. uyuşukJuğu benimsemenin aşa-
ğılığından başka bir şey olmadığı inan-
cındaydı. Onuru ve yetenekJeri çok yük-
sek ve çok büyük olan Türk ulusu tutsak
yaşamaktansa yok olsa daha iyiydi. Bu
anlayışla "Ya bağnnsızlık, ya öJüm" di-
yerek her evresi aynntılanna değin düşü-
nülmüş Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ilk
adımını 19 Mayıs 1919'da attı. Amasya
Genelgesi, Erzururn Kongresi, Ulusal
And (Misak-ı Milli) karanru alan Sıvas
Kongresi, TBMM'nin açılışı. hukuksal
evreleri, 9 Ocak 192 l'de Birinci tnönü ve
31 Mart 1921'de lkinci tnönü Savaşf yla
başlayıp 13 Eylül 1921 'de Sakarya Sava-
şı'yla sürüp 30 Ağustos 1922 Başkomu-
tanlık Meydan Savaşf yla utkuya ulaşan
destanlar, askersel evreleri; saltanatın yı-
kılması. cumhuriyetin ilaru. hilafetin kal-
dınlması ve Lozan Banş Antlaşması.
devletin kuruluş evreleri; Atatürk'ün ön-
derliğindeki Türk Devrimi de aydınlan-
ma ve çağdaşlaşma bölümleridir. Tarih-
sel gelişim, devrimin sürekliliğine uygun
olarak sonsuza akışın her aşamasında
ulusal bilince işlenmektedir. Mustafa Ke-
mal "Ulusal smırianmız içinde özgür ve
bağımsız yaşamaktan başka bir şey iste-
miyoruz" (Eylül 1921)diyerekaçıkladı-
ğı en doğal insanlık gereklerini "Onftı-
lar! tlk Hedefiniz Akdeniz'dir! 1leri!"
bu>Tuğuyla savaşarak sağlamıştır. lşgali
kaldınp vatanı kurtaran bu savaşa, Baş-
komutan olarak planlayan. 4. Kolor-
du'nun birinci hatta karşı saldınya geçen
11. tümenini bölgesinde yöneten Mare-
şal Mustafa Kemal'e ordulannın saygı,
bağblık ve güveninin belirtisi olarak
"Başkomutaıthk Meydan Savaşı" adının
verildiğını Batı Cephesi Komutanı lsmet
İnönü 3 Eylül 1922'de komutanlıklara
gönderdiği yazıda duyurmuştur.
Amacı, anlamı ve değeri
Ulusal Kurtuluş Savaşı, 19 Mayıs
1919 'da "bağsK-koşulsuz ulusal egemen-
liğe dayanan yeni bir Türk de\ leti kur-
mak" kararının gerçekleşmesine olanak
tanıyan atılımlar dizisidir. Savaş sonra-
sında toplum ve devlet her yönden yeni-
lenecekti. Yeniden doğuş, yükseliş ve yü-
celiş, cumhuriyetle ve Kurtuluş Sava-
şı'nın ikinci aşaması sayılan devrimler-
le gerçekleşmiştir. Ulusal Kurtuluş Sava-
şı böylece amacına ulaşrruştır.
Bu nedenle Türkiye Curnhuriyeti'nin
kanla, canla, onurla örülü gerçek temeli-
dir. Ölüm fetvalan, idam fermanlan, güç-
lükler ve yoksunluklarla duraksamayan,
rütbe ve makamlan, ünleri ve sanlan ite-
rek, hiçbiretnik ve dinsel aynm gözetme-
den vatanı için yaşamını adayan ulusu-
nun başında başanya koşan Atatürk
"Cumhuriyeti kuran halka Türk ulusu
denir" sözüyle tarihsel gerçeği vurgula-
mıştır.
Atatürk'ün, 20 Mart 1923'te "Kurtu-
luş Savaşı, Türklerin din toplumu duru-
mundan ulus yaşamına geçişidir" sözü
çok anlamlıdır. Ulus, ulusal devlet, çağ-
daş toplum bu savaşın kazanımıdır. Ata-
türk "Dumlupmar Meydan Savaşı Türk
ulusu için önemii bir dönüm noktasmı
oluşturur. Ulusal tarihimiz çok büyük ve
çok parlak zaferlerie (utkularla)doludur.
Bu utku yalnı/ bizim tarihimize değil,
dünya tarihine yön veren kesin etkisiyle
özgündür. -Her evreiy ie düşünülmüş, ha-
zırianmış, yönetilmiş ve utkuyla sonuç-
landınlmış bu eser, Türk ordusunun,
Türk subay ve komutanlannın yüksek
kudret ve kahramanhğını taribe geçiren
büyük bir başandır. Bu eser, Türk ulusu-
nun özgürtiik ve bağımsızlık diişüncest-
nin ölümsüz bir anındır-. Bu büyük zafe-
rin türlü sonuçlannuı en önemüsi ve de-
ğerlisi Türk ulusunun bağsız-koşulsuz
egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu oia-
yın tarihimizde ve bütün dünyada ne bü-
yük, ne verimli bir devrim okluğunu açık-
lamayagerekgörmem1
' sözleriyle değer-
lendirdiği bu ölüm-kalım savaşını unu-
tanlar var. Özgürlük savaşının demokra-
si uğraşlannın tarihsel kaynagmı, usçu
dayanaklannı gözardı ederek, yapay so-
runlar, etnik aynmcılık, din ve mezhep
kavgalan yaratmaya çalışarak kalkınma-
rnızı istemeyen dış güçlerin oyunlanna
araç olanlar. haklan ve özgürlükleri kö-
tüye kullananlar, yalan-dolanla çıkar ba-
tağma saplananlar, Sevr özlemcilerine
katılıp Lozan'ı karalayan kendini bilmez-
ler çabalannı yoğunlaştırdılar. Nitelik-
siz, düzeysiz, kişiliksizler, düşmanlıktan
çekinmeyen uydular, uşaklar ve kukJalar
düşünceye, inanca saygılı olmayı ve
onursuz yaşanamayacağını öğrenmeli-
dir.
Şehit kanlanyla yoğrulmuş vatan bi-
zim her şeyimizdir. Devletin tekliğini,
ülkenin tümlügünü, ulusun birliğini dilek
ve dualarla değil, canla kazandık. Bu ko-
nularda ödün vermek ölümdür. Bugün-
leri, 30 Ağustos'u kazananlara borçlu-
yuz. Vatan kurtanp devlet kuranlara el
ve dil uzatanlar, ne olduklannı, onlar ol-
masaydı ne olacaklannı her an yeniden
düşünmelidirler. Varhklannı cumhuriye-
te borçlu olanlar 30 Ağustos'u unutamaz.
Bu savaş, Türk ulusunun banş özlemle-
rinin, özgürlük tutkusunun doğrulanma-
sıdır Türk devrimi. "milli mücadele nı-
hu"nun cumhuriyetle yansıyan uygar ya-
nıdır. 30 Ağustos, siyasal utkulann ana-
sıdır.
Bize emanet edilen bu görkemli ve
kutsal yapıyı, gereken özen ve duyarlık-
la koruduğumuz söylenemez. Tersine, ki-
mi alanlarda her gün geriye gidildiği
üzüntüyle ve acıyla izlenmektedir. Laik-
liğe bağlı kalma andı içenlerden kimile-
rinin davranışlan, Sıvas ve Samsun olay-
lan, Gümüşhane Baro Başkanı'nın laik-
lıği koruduğu için öldürülmesi... fşteor-
man yangınlan, orman ve arsa kolaylık-
lan, af yasalan... Işte Öğrenim Birliği
Yasası... Işte medyanın bir kesimi.. işte
kimi kuruluşlar, kimi belediyeler, kimi
üniversiteler ve okullar... İşte kimi ay-
dınlar... İşte kimi kentler, sokaldar... iş-
te... İşte... Toplumsal doku bozulmuşça-
sına toplumsal banş yara almış, insanlar
yakılıp öldürülmüş, inanç adına gözdağı
ve baskı usalmaz boyutlara varmıştır. Ki-
mi sorumlu ve yetkililerle kimi siyaset-
çilerin aldatıcı konuşmalan, çelişkili tu-
tumlan, kayırmalan. içtenlikli uyanlara
aldırmaksızm oy için her gün verdikleri
ödün ve destekle, yasama organı başta.
girmediği yer kalmayan cumhuriyet-Ata-
türk-laıklik, özetle Türkiye karşıtlan, ki-
mi yerlerde ağırlık ve egemenlik sağla-
yıpetkilı olsalardaözellikle Silahlı Kuv-
vetler ve yargı -zaman zaman kimi umut
ve düş kıncı durumlara ve olumsuzluk-
lara karşm- güven kurumlan olduğun-
dan Türk ulusunun sağduyusunun, öz-
lemlerinin doğrultusunda onurlu görevi-
nin gereklerini bilınçle yerine getirmek-
tedir.
Sonuç
Savaş ortamında yaşamamış, kötü ko-
şullarda aç-susuz, bakımsız bırakılma-
rruş, anasmı-babasını yitirmemiş, vatan-
sız kalmamış sözde ilerici, sözde demok-
rat, sözde özgürlükçü ve sözde bilimden
yana kimileri kutsal değerlere, ulusal var-
lıklara karşı değişık biçim, kılık ve adla
saldınya kalkışmışlardır. "Çağdaşkk''tan
söz eden "çağdışı'* göstericiler, çok yüz-
lüler, Türk-lslam sentezcisi yeni Osman-
lılar, şeriatçılığı, Kürtçülüğü ve komü-
nistliği kaynaştırmaya çalışan sahte din-
ci "faşist nasyonal sosyalisfler, her gün
giderek küçülen bölücüler "adam" ola-
mamışlar, yıkıma girmişlerdir. Arap mil-
liyetçiliğine özenenler, ümmeti ulusa
yeğleyenler, tarihi, uzak-yakm öraekleri
bilmeden hukuk devletini din devletine
dönüştürmek isteyenler, büyük Ata-
türk'ün çağdaş milliyetçiliğinı bırakıp tu-
tuculuğa. gericiliğe ve ırkçılığa kayanlar.
büyük Atatürk'ün yüzyıllar sonrasını ön-
görerek söylediği "Ne mırtlu Türküm dl-
yene!" özdeyişini kavrayamazlar. Din-
den, devletten, hukuktan, demokrasiden,
insan haklanndan ve insandan anlama-
yan, anlamak istemeyen yabancılaşmış
zavallılann yoğunlaşan kötülükleri ken-
di ruh ve düşün yapılannın sergilenme-
sidir. Atatürk ve laiklik karşıtlığıyla, din-
sel sömürü ve etnik aynmcılıkla yürütü-
len Türkiye Cumhuriyeti düşmanlanna
30 Ağustos bir "ders'' oimalıdır. Çirkin
oyunlann sorumlulan insanlık dışına dü-
şenlerdir. Vatanı olmayanm hiçbir şeyi
olamayacağını bilmeyecek düzeydekile-
re ne anlatılsa boştur. Ama Türkiye Cum-
huriyeti sahipsiz değildir. Hukukun üs-
tünlüğünü içtenlikle benimsemiş, de-
mokrasinin aydınlığında onur ve erdem
bildiğimiz her insan hakkını ve tüm öz-
gürlükleri mutlulukla tatmak istem ve is-
tenciyle sonsuza değin bağımsız yaşaya-
cağız. Ödünlerle değil, özverilerle; yad-
sımacı ve dışlayıcı görüşlerle değil, an-
layış ve hoşgörüyle... Her zaman ve her
koşulda. Nerede, hangi görevde bulunur-
sa bulunsun iç ve dış tüm Türkiye düş-
manlanna karşın.. Ne mutlu utkulan
gereğiyle algılayıp yaşayanlara ve yaşa-
tanlara!
Yakında üniversiteler açılıyor biliyor musunuz?..
Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN, Çağdaş Yaşamı Destekleme Der. Gen.Başkam
Y
akında üniversitelerimiz açılıyor.
Siyasal erkin oy toplama yöntemi-
ne dönüştürdüğü, bir gece oturu-
munda, aceleyle listeye giren, tari-
katlara peşkeş çekilen mescit-üni-
versiteleri, umarsız olguJar oiarak
bir yana bırakırsak, yıllar içinde gelişmiş ya da ken-
dini gelişme yolunda kanıtlamış pek çok üniversi-
temizin çeşitli fakültelerine yüzlerce yeni öğrenci
heyecan ve istekle gelecek ve kendini büyük ve or-
ta boy kentlerin o insani şaşlona çeviren karmaşası
içinde bulacak: Bunların çok az bir bölümü, çocu-
ğÂınun yüksek öğretim gereksinimlerini kendi başı-
na çözebilecek maddi olanaklara sahip ailelerden.
kendini korunmayı ve güvence içinde olmayı bece-
rebilecek niteliklerle geliyor; büyük çoğunluk ise
gerçekten olağanüstü bir şok yaşıyor:
Geçen yıl, köylüler tarafmdan toplanan 500 bin
TL ile Topkapfdan Beyazıt'a ulaşıp ne yapacağını
şaşırmış ve "Ben ne aküia buralara geküra, nasıl kö-
yümegeridönebiKrim'" diye ağlayan delikanlı ile ka-
dın tüccarlannın eline düşen kızımız, bu karmasa-
nın tek kurban örnekleri değil.
Zengin ya da tüm olanaklannı çok değerli çocuk-
lannın geleceğine adamış ailelerin, özel okul-kurs-
özel öğretmen üçgeninde ya da kısır döngüsünde sü-
ren ve de çoğunlukla psikiyatristlerde sonuçlanan
alışılagelmiş görüntülerinin çok çok dışında, bir
başka gençlik dünyası olduğunu asla aklımızdan çı-
karmamalı, çözüm üretmenin bize de düştüğünü
kavrayana ve eyleme geçene dek bu acı gerçekle yat-
malı, bununla kalkmahyız!..
Ülkemizde. üniversitelerin çeşitli fakültelerinı
yüksek puanlarla kazanan çocuklanmızın büyük bir
bölümü kırsal kesim kökenli. kasabalannm öğret-
men-araç- gereç yetersizliğindeki orta öğretimin-
den, dersîerin bir bölümûnü belki de hiç görmeden.
hıç ama hiç kurslara gitme olanağı bulamadan ya
da çok yetersiz bazı kurslara şans eseri katılarak bü-
yük kentlere geliyorlar. Çoğunun önünde ardında
beşer onar kardeş var, bir bölümü en zor koşullar-
da okumaya. kendini kurtarmaya. kötü yazgısını
yenmeye çabalıyor bu kardeşlerin. Baba ya tarlasız
çiftçi, ya çorak birkaç dönüm tarlası var diye yeşil
kart bile alamayan gruptan ya da emekJi bir işçi-kü-
çük memur.
Köydekilerin kerpiç bir iki göz evi var. kent gö-
çerlerininse birgecekondusu... Anneler. bu on'lar-
la çocuğu 'Tann verdi' diye diye doğuran okumaz
yazmaz, otuzundayken altmışındaki nineye dönüş-
müş analar, hep 'ev kadmı' görülür doldurulan form-
larda. Bir bölümü öğrttmen çocuklandır, yoksul
ama yürekli ve disiplinli bir yaşantıdan gelirler, ba-
şanlannı ailelerine borçludurlar. Yine oldukça
önemii bir bölümünün anası ya da babası yoktur.
ölüvermiştiröyle sudan birnedenden, yoksulluktan.
trafik karmaşasından ya da geç tam konulan ölüm-
cül bir hastalıktan... Evde kuma anneler vardır, kan
davalan, kız kaçırmalar ve de terör ilinde var olma.
Orta öğretimi bitirerek buralara gelmeyi başarrruş-
lardır, ama buradan sonrasını hiç bilemezler, onla-
n bekleyen tuzakJardan haberleri yoktur. Bütün bu
olumsuzluk ve yoksunluklann aslında kader değil,
yalnız ve yalnız yönetsel beceriksizlik, dengesizlik
ve tutarsızlık olduğunu nereden bilsinler ki...
Kız olsun erkek olsun bu gençlerin çoğuna yakı-
nınm cinsel sorunlan, çevreye uyumsuzluklan var-
dır, parasal durumlan öylesine yetersizdir ki çoğu
bulup buluşturdugu parayı, giysilerini, okuyan öbür
kardeşleriy İe paylaşmak, hatta hasta anasına işsiz ya
da yatalak babasına bir şeyler göndeımek durumun-
da olabilir. Birkaç aylık yaz tatilinde memleketleri-
ne gitmeyip bulabildikleri bir işte çalışan ya evine
destek olan ya da gelecek yılın giderleri için para
toplayan, dinlencesini en ağır bedensel yorgunluk-
la dolduran çocuklanmız, sokaklarda ayakkabı bo-
yayan yavrulanmızdan az değil. Bunun da ötesin-
de. hem okuyup hem de geceleri çok az ücretle ça-
lışan, uykusunu. kaslannm. beynin dinginliğini yok-
sulluğuna kurban edenler de azımsanmayacak den-
lidir.
İşte kısaca çerçevesini çizmeye çalıştığım, olağa-
nüstü ham zekâlanyla, artılan eksileri doğru yerle-
re yerleştirerek her yıl akin akın kokuşmuş koca
kentlere 'adam ohnaya" gelen gençlerimiz, yeni,
yepyeni bir başlangıç noktasındadırlar, üniversite-
yekayıtolurken...
Uygar bir ülkede. yoksulluk \e sefalet yazgı değil-
dir. Gençler yüksek okullarda kendi olanaklanyla
okuyamazlarsa, çeşitli kurumlann insanca yaşaya-
cak \eterlilikte olan burslanıu alır. rahat yurt koşul-
lannda hem derslerineçahşır hem de ünhersite kent-
ierinin kültürel ve sanatsal ortamından olabikligin-
ce yararlanarak kendilerini geliştirir. çağdaş insan-
lar olarak gek-ceğin uygar toplumunu oluşturuıiar.
Olkemizde de yükseköğrenım gençleri için bazı
olanaklar vardır. Varlıklı kişi ve kuruluşlar en iyiyi,
en başanlıyı seçip kanatlan altına alırlar. Ancak bu
destek koşulludur, sınıfta kalınmayacak ve ileride
(çoğunlukla) geri ödenecek, birçok formalite. ko-
lay bulunmayacak kefiller, borçlanmalar ve Demok-
les'in kılıcı gibi 'kesOme'olasılığı... Bütün bu zor-
luklan aşıp bir bursa kavuşan çocuk, bir başka yer-
den de kedisine ya da ailesine destek için burs ala-
mayacak, uygun görülen 750 bin TL'den başlayıp 1
- 1.5 milyona varabilen bir miktarla yetinecektir.
Ailesinden hiçbir destek almayan çocuk için bu ko-
şullar son derece yetersizdir. Birçok gencimiz okul
dışında -geceleri bedenini çok yoran bir işte çahşa-
rak- geçimine destek sağlamakta, çalışıp yoruldu-
ğu için fazla başanlı olamamakta ve azıcık da olsa
katkı bulduğu 'bursunu ymrme' tehlikesiyle karşı
karşıya bulunmaktadır. Okurlann ve burs verenle-
rin bu kısır döngüye ve onun genç insanımıza ver-
diği gerginliği kendilerinin yaşadığını varsaymala-
nnı diliyorum.
Madalyonun bir yüzünde, bazı gençlerimize sağ-
lanan ve çok zor bir seçimle ve çok gerçekçi olma-
yan koşullarla verilen eğitime katkı burslanndan
söz ederken öbür yüzündeki tuzaklan, Anadolu
kentlerinden okuyup adam olmak üzere gelen genç-
lerimizi kendi çağdışı amaçlannın mılitanı yapmak
üzere elde etmeye çalışan, bu nedenle ve vitrinleri-
ne en cekici olanaklan koymuş bulunan, kuzu pos-
tuna bürünmüş sanklı ve çarşaflı amca ve teyzele-
ri, inanç sömürüsünü ilke edinmiş tarikat-ticaret-si-
yasat sömürüsü yapan yoz- yobaz oluşumlan gözar-
dı etmeliyiz.
Tıp fakühesinde hjçkınğın ohışunı mekanizması
anlatılırken bir grup öğrencinin "Hocam yanhş an-
latıyorsunuz, hıçkuiğı insana şeytan yaptuır" diye-
bilmesi. yine bir başka sınıfta beynin birçok duygu-
nun merkezi okluğunu söyleyen öğretim üyesine, ba-
zı öğrencOerin 'yanhş söylüyorsunuz duyulann mer-
kezi kalbimizdir'diye karşı çıkması. inanç sömürii-
sünün gençlerimizi getirdiği inanılmaz açmaznı ve
çeüşkinin yalnızca ufak bir örneğidir.
Gençlerimize bu kesimin sunduğu tuzak-olanak-
lar bugün kaygı ve kuşku uyandıran boyutlara ulaş-
mışsa, bunun nedeninin, ülkenin kendi halinde ya-
şayan, çarpık amaçlan olmayan. demokrasi içinde
yaşamlannın sorumluluğunu hep 'devfct'e bırakan,
bizim ve sizin gibi "Ben tek basnna ne yapabifiriın
ki" sorusunun ardına saklanan sade yurttaşlann vur-
dumduymazlığı ve sorumsuzluğu olduğu çok acı bir
gerektir. Bunu, kendi kendimize itiraf ederek yeni
bir 'sorumlu yurttaş ve birey olma' değerlendirme-
si yapıp eyleme geçmedikçe, gençlerimize sahip
çıkmadıkça yerimizde sayma olanaklannı bile yiti-
rebileceğimiz ve çocuklanmızın suçlayan bakışla-
nndan kurtulamayacağımız açıktır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ve arma-
ğan ettiği bu güzel ülkede, bağımsız, eşitlikçi. de-
mokrasi ve uygarlık yolunda yürümek, gençlerimi-
zi, kendi aklını kullanan, asla güdülemeyen ve ken-
di yararlannı veren, bilim, sanat ve her türlü kültür-
le çokyönlü yetişmiş çağdaş bireyler olarak göımek
istiyorsak onlara tıpkı kendi doğurduğumuz çocuk-
lara olduğu gibi ciddi ve kararlı olarak sahip çık-
malıyız.
ATATÜRK VE BARIŞ KONSERİ - 2
HARBİYE
AÇIKHAVA
TİYAT«O$U
SAAT 20 00
HUTT TEVUN YER1ERI
• AOO BIANtUMaKEZ^JKSİ TB.: p212) 277 62 H
• K0D. KADKCH v UOKOf $UKS
• WU0CO«AMA OOBBO (WKSİM • SUAOYE - NÇANIAŞI)
harvv 200.000TL'Ar
h k h A l C l û
ASSOS
HOTEL NAZLIHAN
Cnnu-Pazar (2 Gece): Standart odada 2.150.000 TL.
Balkonsuz ön odada 2.350.000 TL.
Balkonlu ön odada 2.750.000 TL.
Pazar-Cuma(5Gece): Standart odada 5.400.000 TL.
tki kişilik odayı paylaşan
1 kişi yarım pansiyon
Otel Disco'suna giriş ve
birinci yerli içki ücretsiz
İSTANBULİRTİBAT BÜROSl:
TtL: 0212 250 «45-25» 7199
OLUM
YAŞAR DOSTER
(Yaşar Hoca)
Bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdı. Cenazesi 30
Ağustos 1995 Çarşamba günü (bugün) Kadıköy
Söğütlüçesme Camii'nden öğle namazı sonrasında
kaldınlacak ve Topkapı Mezarîığı'nda
son yolculuğuna çıkacak.
Not: Çelenk gönderilmemesi rica olunur.
AİLESt
BAŞSAĞLIĞI
YAŞAR DOSTER
Yaşar Hocamızı yitirdik. Cenazesi bugün Kadıköy
Söğütlüçesme Camii'nden öğle namazından sonra
alınıp Topkapı Mezarlığı'nda^on yolculuğuna çıkacak.
Onu hep anacağız. Ailesine başsağlığı dıleriz.
CUMHURtYET SPOR SERVÎSÎ
ÇALIŞANLARI
VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI
Cemiyetimız üyesı, değerti arkadaşımız
REFİK ÖZDEK28 Ağustos Pazartesı günü vefat etmiştır. Vefatı camıamızda
buyük üzüntü yaratan ÖZDEK'ın cenazesi 29 Ağustos Salı
günü Türkiye Gazetecıler Cemıyetı önünde yapılan törenı
müteakip ikındı namazını takıben Nuruosmanıye Camii'nden
alınarak Hasdal Mezariığı'nda toprağa verilmiştır.
REFİK ÖZDEK'e Tanrı'dan rahmet aılesıne ve üyelerimize
başsağlığı dileriz.
TÜRKİYE GAZETECILER CEMİYETİ
Imkânsız diye bir şey
yoktur!
Ayda 1,990,000 lira taksit, 16 ay vadeyle, hemen teslim.
Telefunken Space TV
Telefunken Space 51 L
Telefunken Space 51 TXL
Peşinat
3.750 000
3 750 000
16 Taksit
, 1 990 000
2 150 000
Toplam
35 590 000
38 150 000
Diğer ödema koşullann. AEG/Talsfunken VstkM Sabcılanndan SğranebiUrainiz.
Fıyatlara KDV dahıldır. KDV ve dığer vergılerde bir değışıkhk oljrsa fıyat'ara yansıtılacaklır Kampanyamız
2 Eylül 1995 tarıhınde sona erecektır Bu kampanya Grünberg Tıcaret AŞ (Cemal Sahır Sokak 26/28
Meodıyekûy-istanbul} tara'ndan duzenlenni'ştır Ü'ünlenmız AEG/Telefjnken Yetkıiı Satıcılarında tesltm
edılecektır Sanayı ve Tıcaret Bakanlığı'nca 25 5 1994 tarıfı ve 21940 sayıiı Resmı Gazetede ılan sMen
teblfğe uygundur
Telefunken gibi teknolojinin en son yeniliklerini
taşıyan bir televizyona bu kadar kolay sahip
olabilmek... İnsana imkânsız gibi geliyor. Ama değil.
Bu kalite, bu teknoloji, bu taksitler... hepsi gerçek!
AEG/Telefunken Yetkili Satıcılarına hemen uğrayın.
AEG_ _ . _ - . . - . — » - . Ucretsız teiefonlarımız
TELEFUNKEN gggg | j * «g§«
OSOO 211 4O29
Dığer telefonumuz
(O-212) 274 «S 9O
Doıijio lerlezi TLRK STAND«m_ARI E-NSTTTLSL
TlRKlSH STANDAROS İNSTITLTIOS
TELEFUNKEN