28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA 10 DİZİ YAZI Olağanüstü hal ve hak ihlalleriTürkiye hasım gösterilerek yapılan şikâyet başvuruları, başlıca iki grupta toplanabilir. İlki, olağanüstü hal rejimi uygulanan bölgelerde kamu otoritelerinin tasarrufları nedeniyle yapılan hak ihlalleri; ikincisi ise, ülkenin olağan rejim uygulanan bölgelerinde yine kamu otoritelerinin tasarrufları nedeniyle öne sürülen hak ihlali şikâyetleridir. İnsan Haklan"^ ve Başvurusu Doc. Dr. M. Semih Gemalmaz ORNEK KARARLAR ÖmekKarar 1: M.Demir v. Türkiye Vak'ası: "Komisyen, Sözleşme Madde 26 'nut (iç-hukukyol- laruıı tüketme kuralını düzenleyen hüküm. MSG) sa- dece, sözleşme ihlali iddiaianna ilişkin bulunan ve aynı zamanda etkin ve yeterli tazmin/giderim sağla- yun hukukyollarmın tüketilmesinigerektirdiğiniha- briatmaktadiT. Birbaşvurucu, herne kadar teurikola- rak hukuk/başvuruyolu mah'ryetinde olsa da, ilerisü- rülen ihlali tazmine/giderime ilişkin herhangî birfir- satıgerçekte sunmayan hukuk/başvuruyollarını kul- lanmak zorunda değildir. Kaldı ki, elverişli veyeter- li iç-hukuk yollarmın var olduğunun kanıtlanması yükü, bunu ileri süren devletin üzerindedir", (Mah- mutDemirv Türkiye Vak'ası, Başvuru No: 22280/93. komisyonun karar tarihi: 9.1.1995). ÖmekKarar 2: S.Çetin v. Türkiye Vak'ası: "Komisyon, sonuç olarakpek çok insanı yerlerin- deneden, Türkiye'nin Güney-doğusu'ndakiköylerin tahribinin bilinen bir olgu olduğuna işaret etmekte- dir. Hükümet, güvenlik kuvvetleri tasarrufları aley- hine yapılan şikâyetler için normal olarak elverişli başvuru yolları bulunduğuna ilişkin birgenel çerçe- veyi çizerken, komisyon, Türkiye'nin Güney-doğu- su 'nda evlerin ve mülklerin tahribinin sıklıkla vuku bulmasına karşın, hükümetin, şikâyetçilerin maruz kaldıklart zararla karşılaştırılabilir şekilde köylüle- re verilmiş tek bir tazminat örneğini sunamamış olu- şunu dikkate değer bulmaktadır. Hükümet, benzeri biçimde, köylerin tahribi ve köylülerin göçe zorlan- ması nedeniyle güvenlik kuvvetleri mensupları aley- hine açümış ve başanh sonuç veren davalann/ko- vuşturmaların uygun örneklerinide sunamamışür", (Salilı Çetin v. Türkiye Vak 'ası, BaşvuruNo: 22677/93, komisyonun karar tarihi: 9/1/1995). Örnek karar 3: M.Kaya v. Türkiye Vak 'ası: "Komisyon, şikâyetlerinin etkin olarak ele alındı- ğı yeterli nitelikli başvuru yollarmın başvurucunun hizmetine amade bulunduğunun kanıilanmadığı hu- susunda başvurucu ile aynı fıkirdedir. Komisyon il- kin. başvurucunun, babasmın çeşitli kovuşturma mercilerineyaptığufakat aşikârşekilde herhangîbir kayda değer/somutsonuç vermeyen şikâyetlerine iliş- kin beyanına işaret etmektedir. Dahası, başvurucu- nun kardeşinin 26/Şubat/1993'tekiölümü konusun- da cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen derdest bulunan soruşturmaya hükümet yollama yaparken, komisyon, öldiirme eyleminin üzerinden neredeyse i- kiyılgeçtiğini ve komisyonun, bu kovuşturmada her- hangi bir kayda değer ilerieme sağlandığı hususun- da bilgilendirilmediğini belirtmektedir. Söz konusu gedkmeler ie suçun ciddi mahiyetidikkate alındığın- dö, komisyon, bu soruşturmamn, sözleşme madde 26 'nın amaçları bakımından etkin bir hukuksalbaş- vuruyu sağladığı şeklinde değerlendirilmesi husu- sunda ikna olmamışür", (Mahmut kaya v. Türkiye Vak'ası, Başvuru No: 22535/93, komisyonun karar ta- rihi: 9.1.1995). Örnek karar 4: Z. Aksoy v. Türkiye Vak'ası *'Başvurucunun, komisyona şikâyette hutunması- nın ardından, aldığmı iddia ettiği tehditlerin yanı sı- ra, halen tam olarak netleştirilemeyen şartiar altın- dakitrajik ölümü, hukuk/başvuruyollarını izlemenin ciddi nitelikli tehlikelerden saktntlamayacağı yolun- daki görüşü, en azından, destekleyen artt unsurlar- dır. Komisyon, sonuç olarak, salıverilmesinden önce cumhuriyet savcısı önüne çıktığı zaman başvurucu- nun uygun bir hukuk yoluna başvurmuş olduğu ve mevcut koşullarda, hükümet tarafından gösterilen diğerhukuk/başvuruyoüarını izlemekleyükümlü ol- madtğı hususlarında ikna olmuştur", (Zeki Aksoy v. Türkive Vak'ası, Başvuru No: 21987/93, komisyonun karar tarihi: 19.10.1994). ÖmekKarar 5: A.Menteş vd. v. Türkiye ile î. Gündem \: Türkiye Vak 'aları: "Komisyon, köylerin geçici ya da sürekli olacak şekilde boşaltılması, belli biryerde oturmaya/ikame- te yasaklamalar getirilmesi ya da insanlarm başka yeıiere nakle zorlanması sonucunu doğuran olağa- nüstü hal (rejimi) çerçevesinde, bölge valisinin emir- leri uyarınca gerçekleştirilen tasarruflardan ötürü, bunları takiben açtlmış türdeki kovuşturmaların o- lasıgörülmediğigörüşündedir. Komisyon ayrıca, hem güvenlik kuvvetlerinaen ve hem de PKK 'nin terörist faaliyetlerinden kaynaklanan baskı altında, taşın- mazlarından çıkarılan başvurucuların saldınlara açık oluşlannı/savunmasızlıklarını dikkate almıştır ve onlurın. güvenlik kuvveılerinin tasarrufları hak- kında şikâyette bulunurlarsa misülemeye maruz kalacaklanna dair korkulannın bütünüyle temelden yoksun olduğunun bu aşamada söylenemeyeceği görüşündedir", (Azize Menteş, Mahiie Turhafh. Sıtl- hiye TurhaUı. Sariye Uvat v. Türkiye Vak 'ası. Başvuru No: 21386/94. komisyonun karar tarihi: 9ı\:1995 ve aynı doğrultuda Bkz. İsmet Gündem v. Türkiye Vak 'ası, Başvuru No: 22275/93, Komisyon 'un karar tarihi: 9/1/1995). d) BAŞVURUNUN, USULI GEREKLERE UYGUN OLMASI ZORUNLULUĞU Bireysel baş,vurulann red- dedilmesi, kabul edilemez- lik karan verilmesinde temel belirleyici unsur. prosedürel (usuli) gereklerin yerine ge- tirilmemiş olmasıdır. Buna ilişkin verilen gerekçelerin en yaygın ikisi, ya "iç-hu- kuk yollarmın tüketilme- diği*' ya da "altı aylık süre kaydının geçirildiği" ge- rekçeleridir. Türkiyedekl hak İhlalleri 1) Olağanüstü Hal Reji- mi Kaynaklı Başvurularda Kabuİ edilebilirlik Karar- ları: Türkiye hasım gösterile- rek yapılan şikâyet başvuru- lan incelendiğinde, bunlann başlıca iki grupta toplanabi- leceği görülüyor. tlki, ülke- nin olağanüstü halrejimiuy- gulanan bölgesinde kamu otoritelerinin tasarruflan ne- deniyle hak ihlali iddialan- nın ileri sürüldüğü başvuru- lar. Ikincısı ise, ülkenin diğer bölgelerinde, yani olağan re- jim uygulanan kesimlennde yine kamu otoritelerinin ta- sarrufları nedeniyle ileri sü- rülen hak ihlali şikâyetleri. Her iki gruptaki başvuru- larda da hükümet, şikâyet komisyon aracılığı ile ken- disine iletildikten sonra, baş- vurucuların "iç-hukuk yol- larını tüketmediği" şeklin- de bir ön ve matbu ıtirazda bulunmaktadır. Hükümetin bu ön itirazlannın bir bölü- mü komisyon tarafından ye- rinde bulunarak şikâyet baş- vurulan reddedilmiş; diğer bir bölümü ise, komisyonca geçersiz bir itiraz sayılarak diğer koşu1lara da uygun olduğun- da, başvuralann "kabul edilebilir- liği" doğrultusunda karara bağlan- mıştır. Bu bağlamda, komisyon, olağanüstü hal rejimi uygulanan bölgeden yapılan başvurulann ezı- ci bir çoğunluğu için "kabul edile- bilirlik'' karan vermiştir. 2) OHAL Kaynaklı Başvuru- larda "İç-hukuk yollarını tüket- me" Yükümlülüğünden Başvu- rucuların Muaf Tutulması: "İç-hukuk yollarını tüketme" koşulu bakımından anılan kabul edilebilirlik kararlannın belirgin özelliği, şikâyetçilerin başvurula- nnda yer verdiği iki unsurdur. Bun- lara göre, ya iç-hukuk yollan, ola- ğanüstü hal rejimi ekseninde hiç "tanınmamakta" ve olağan rejim- den farklı olarak bu rejimde olası hukuksal başvuru yollan "kapatıl- mış", "kurumsallaştınlma- mış"bulunmaktadır, yahut da sınır- lı biçimde de olsatanınmış, kurum- sallaştınlmış olan kısmıyla mevcut hukuksal başvuru yollan, "pratik- te işlememekte", "etkin, somut bir sonuç verir nitelik"gösterme- mektedir. Hükümet de, bu iddialara karşı, olağanüstü hal rejimi altında da, iç- hukuk yollannın tanındığı ve baş- vurulduğunda sonuç vereceği argü- manlanyla ilk itirazını yapmış- tır/yapmaktadır. Işte komisyon. yukanda değini- len karşıt argümanlan. sunulan ka- nıtlar ışığında değerlendirerek, hü- kümetin değil. şikâyetçilerin görüş- lerini geçerlı saymaktadır. Başka deyişle. komisyona göre, bu konu- daki onlarca karar irdelendığinde görüleceği üzere, Türkiye'dekı ola- ğanüstü hal rejimi hukuku ve prati- ği bakımından, olası hak ihlalleri mağdurlan önüne başvurabilecek- leri iç-hukuk yollan için, normatıf kayıtlamalar yargısal denetimden bağışıklıklargetirildikten başka, bir de mevcut sınırlı başvuru olanakla- n da etkili biçimde işlememektedir. Belirtilen içtihadi standartlan ko- misyonun kabul edilebilirlik doğ- rultusunda verdiği ömek kararlarda yer verilen ifadesi ile göstermek olanaklıdır (Bkz. Örnek kararlar). Komisyon içtihadi Örnek kararlardan hareketle ül- kemiz hukukçulannın dikkatini çekmek istediğimiz bir husus da, komisyonun konuya ilişkin yerle- şik bir içtihadıdır ki, bu, Türki- ye'den yapılan bazı başvurularda da kullanılmıştır. Içtihat şudur: Eğer, bir şikâyet başvurusunda hasım olarak gösteri- len muhatap hükümet, başvuru, ko- misyonca kendisine iletildikten sonra, "iç-hukuk yollarmın tüke- tilmemiş olduğu" ilk itirazını yap- maz ise, artık o şikâyet başvurusu ekseninde anılan gerekçe ile bir ka- bul edilemezlik karan verilemez. Buna bir örnek şudur: "Bir vak'a/başvuru muhatap hükümete iletildiğinde. o hükü- met iç-hukuk yollarmın tüketil- mediği hususunu yazılı görüşle- rinde ileri sürmedikçe/ortaya koymadıkça. o başvurunun iç-hu- kuk yolları tüketilmediği için ka- bul edilemez olduğunu ilan etme- mek, komisyonun olağan/mutad uygulamasıdır. Komisyon, aynı il- ke, muhatap hükümet tarafın- dan, bu vak'ada olduğu gibi, her- hangi bir görüşün hiç sunulma- mış bulunduğu hallerde, uygu- lanmalıdır görüşündedir", (İsmet Asker v. Türkiye Vak'ası. Başvuru No: 23185'94. komisyonun karar tarihi: 28.11.1994. Şükran Aydın v. Türkiye Vak'ası. Başvuru No: • Hükümetin, şikâyet komisyon aracılığıyla kendisine iletildikten sonra, başvurucuların "iç-hukuk yollarını tüketmediği" biçimindeki ön itirazlannın bir bölümü, komisyon tarafından yerinde bulunarak şikâyet başvuruları reddedilmiş, ancak olağanüstü hal bölgelerindeki başvurulann büyük çoğunluğu için "kabul edilebilirlik" karan verilmiştir. Hatta. dahası, olağanüstü hal bölgesi içinde gerçekle- şen bir hak ihlali için yapıla- bilecek bir başvuruda da, iç- hukuk yollannı tüketebilme yükümlülüğünden sıynlabil- mek için, başvurucunun, bu olanağı kullanabilmekten yoksun olduğunu kanıtlama- sı, en azından komisyonu bu konuda ikna etmesı zorunlu- dur. Bu hususu netleştirmek üzere bir başka örnek vak'a gösterelim: Örnek Karar: N.Koç v. Türkiye Vak'ası: Almanya'da yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşı Ni- lüfer Koç, bir insan hakIan heyetiyle Güneydoğu bölge- sinde bulunurken, Eylül 1993'te Şırnak'ta gözaltına alındığını ve çeşitli işkence ve kötü muamelelere bu sü- reçte maruz kaldığını ve ni- hayet salıverildikten sonra 7.10.1993 günü Bremen'e (Almanya'ya) geri dönebil- diğini ileri sürerek komis- yon "a 28.3.1994'te başvur- muştur. Komisyon, başvuru- cunun ıddialanm değerlen- dirdikten sonra, şu hususla- nn altını çizerek, kabul edi- lemezlik karan vermiştir. "Komisyon, sözleşme madde 26'ya göre, bir me- seleyi ancak, uluslararası hukukun genel olarak ta- nınmış bulunan kuralları uyarınca, bütün iç-hukuk yolları tüketildikten sonra ele alabileceğini hatırlat- maktadır. Komisyon ayrı- ca, sözleşme madde 26'nın. bir başvurucu tarafından ileri sürülen ihlalleri taz- min/giderim fırsatının ulu- sal makamlara sağlanma- sını amaçladığını da sapta- maktadır. Bu vak'ada ko- misyon, şimdi önüne getirilmiş bulunan şikâyeti, başvurucunun, CML K madde 151 ve 153 uyarın- ca, Cumhuriyet Savcısı ya da ye- rel idari mercilere bir suç ihbarı olarak götürmediğine yahut ulu- sal mahkemelere sunmadığına işaret etmektedir. Dahası, başvu- rucu, ileri sürdüğü kötü muame- leyi belgeleyecek bir tıbbi muaye- neyi temin etmek üzere herhangi bir adım da atmamıştır. Komis- yon, bu nedenle, bu vak'ada, baş- vurucu tarafından ileri sürülen sözleşme ihlalini düzeltme fırsa- tının ulusal makamlara verilme- diği sonucunu çıkarmaktadır... Bu bağlamda komisyon, başvu- rucunun, ileri sürülecek herhan- gi bir hukuk yolu bu vak'anın ko- şullan içinde yetersiz ve etkisiz olduğundan bunları tüketme yü- kümlülüğü altında değildi şeklin- deki sunumuna dikkati çekmek- tedir. Oysa komisyon, bu tür aşı- n/sınırsızca genelleyici sunumun esastan yoksun olduğu ve belli bir hukuk yolunun öngörülebilir bir başarılı sonuç vermeyeceği husu- sunda yalnızca bir kuşkunun va- rolmasının, bir başvurucuyu bu yolu denemekten muaf/bağışık tutmadığı görüşündedir... Daha- sı komisyon, başvurucunun şim- di Almanya'da ikamet ettiğine ve bu nedenle, zalimce muamele görmekten korkmaksızın, Al- manya'dan, Yetkili Türk mercile- ri aleyhine bir şikâyette bulun- muş olması gerektiğine dikkati çekmektedir. Dolayısıyla başvu- rucu, iç-hukuk yollarını tüketme koşuluna uymamıştır". (Nilüfer Koç v. Türkiye Vak ası, Başvuru No: 24257'94. komisyonun karar tarihi: 2.3.1995). 23178/94, komisyonun karar tari- hi: 28.11.1994, Nebahat Akkoç v. Türkiye Vak'ası başvuru No:22947-22947/93, Komisyon karar tarihi 11.10.1994). Komisyon, yukandaki ilkeden hareketle, Ismet Asker v. Türkiye; Şükran Aydın v. Türkiye, Nebahat Akkoç v. Türkiye vakalannda, baş- vurunun, iç-hukuk yollan tüketil- mediği gerekçesine dayanılarak reddedilemeyeceği sonucuna var- mıştır. Demek ki, doğrudan ya da bir temsilcisi aracılığıyla başvuracak olası şikâyetçiler bakımından özen- le üzerinde durulması gerekli bir yön de, sadece doğru bir başvunı yapmak değil, ama onun yanı sıra, başvurudan sonra komisyon önün- de süregiden yargılama işlemleri sürecinde dosyayı, gelişmeleri, ve- rilen yanıtlan titiz ve dikkatli bi- çimde takip edebilmedir. 3) "İç hukuk yollarını tüket- me" Yükümlülüğünden Muaf Tutulmama Örneği: Yukanda ömeklenen ve iç-hukuk yollannın tüketilmediği itirazını ge- çersiz sayarak. diğer koşullan da ta- şıdığı için, kabul edilebilirlik sonu- cuna bağlanan kararlann, Türki- ye'nin olağanüstü hal rejimi uygu- lanan bölgesi için geçerli kabul edildiği bir kez daha hatırlatılmalı- dır. Diğer söyleyişle, olağan rejim altındaki yerlerde vuku bulduğu id- dia edilebilecek hak ihlallerinde, olası başvuruculann iç-hukuk yol- lannı tüketmesi yükümlülügü sür- mektedir. Yani. komisyonun, bu aşamada, Türkiye'nin olağan rejim uygulanan bölgelerinden yapılan şi- kâyet başvurulannda şikâyetçilerin iç-hukuk yollannı tüketmesine ge- rek bulunmadığı hususunda oluş- muş bir içtihadi yoktur. Yarın: Komisyon kararlannın sonuçları ÇALIŞANLARIN SORULARISORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL Kıdem tazminatı 1996 SORU: Bir kamu kurumunda işçi statüsünde çalışıyorum. Kısa bir süre önce, kıdam tazminatlarını ilgilendiren bir uygulamanın 1996 >ılı başında yürürlüğe gireceği ( konuşuluyordu. Ancak bu konuda somut bir açıklama > yapılmadı. 1996 yılında kıdem tazminatlarını etkjleyen nasıl bir değişiklik yapılmış olabilir? Yapıldıysa neleri etluleye- cektir? i (V.A.) YAN1T: 1475 sayılı tş Yasası'nın kıdem tazminatı ile ilgili 14. mad- desinde "Toplusözleşmelerle ve hizmet aktifleriyle belirlenen kıdem taz- minatlannın yıllık miktan. Devlet Memurlan Kanunu'na tabi en yüksek devlet memuruna 5134 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet vılı için ödenecek azamı emeklilik ik- ramiyesıni geçemez" denilerek kıdem tazminatlanna tavan sının getırilmıştır Buna uygulama ile kıdem tazminatının tavanı. en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müşteşan'na bir hizmet yılı ödenecek emeklilik ikramiyesine eşitlenmiştir. Devlet memurlanna ödenen emeklilik ikramiyesi: A) Genel aylık, B) Kıdem aylık, C) Taban aylık, D) Özel tazmi- nat toplamından oluşmaktadır. Genel aylık. genel gösterge ile ek gösterge toplamının, genel ay- lık katsayısı ile çarpımından oluşur. Genel aylık, hizmet sınıflanna. görev unvanlanna ve aylık derecelerine göre her memur için ayn be- lirlenir. Kıdem aylığın hesaplanmasında, her kıdem yılı için 20 gösterge sayısı esas alınır. Ancak kıdem aylık göstergesi 500"de dondurulmuş- tur. Kıdem aylık göstergesi ile genel katsayı çarpıldığında kıdem ay- lık tutan bulunur. Bütün memurlar için kıdem göstergesi aynıdır. Taban aylık ise taban gösterge olan 1.000 sayısının taban aylık kat- sıyısı ile çarpımı sonucu bulunur. Taban aylık da kıdem aylık gıbi tüm memurlar için a>nı gösterge ve aynı katsayı esas alınarak kıde- me göre hesaplanır. Özel tazminat ise Başbakanlık Müsteşan'nın genel aylık göster- gesi (1.500) ve ek göstergesi (8.000) toplamının (9.500), katsayı (1.225) ile çarpımının yüzde 26'sı tutannda (3.025.750) bütün me- murlann emekli aylıklan ile emeklilik ikramiyelerine yansır. 25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562 sayılı yasa hükmünde kararnamenin 13 maddesi ile emeklilik ikramiye- sine yansıyan özel tazminat oranı, ek göstergelere göre yüzde 26'dan kademelı olarak yüzde 100'e kadar çıkanlmıştır. Bu uygulama ile: 1995,1996,1997ve 1998 yıllannda günümüz katsayısına göre Baş- bakanlık Müşteşan'na emekli olduğunda ödenecek özel tazminat oranlan ve tutarlan: Özel Tazminat Yıl Katsayı Oranı Tutarı TL. 1995 1996 1997 1998 1.225 1.225 1.225 1.225 %26 %50 %75 %100 3.025.750 5.818.750 8.728.125 11.637.500 POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Kavgacılıkla Ünlüdür... Lisenin (Ankara) son sınıfına geldiğimizde birkaç Karadenizli öğrenci "peyda"olmuştu. Uslu çocuk- lardı ama "Lazoğli" diye bizlerden ayrılıyorlardı. Bir yaramazlık oldu mu hemen "Lazoğli" diye onların üstüne yıkılırdı. Onlar da kendilerini yaban saydık- lanndan çar naçar üstlenirlerdi. Bunlardan biri Muzaffer Pehlivanoğlu'ydu. Yan yana bir sırada otururduk. Çalışkandı. Okulu bitirin- ce dişçi olmak istiyordu. Nitekim ünlü bir diş heki- mi oldu da... Üniversitenin sağcılık, solculuk diye dalgalandığı bir dönemde (rektörlüğü basmışlar, rektörü maka- mından atmışlar), Muzaffer'ın kardeşi Şadi (Pehli- vanoğlu) koyu bir Turancı kesılmişti. Turancıların önünde gidiyordu. Muzaffer'e de Şadi'ye de takılır- dık: "Hem Lazoğli, hem Turancı nasıl oluyor?" "Siz anlamazsınız." Biz anlamıyorduk ama Turandlığı da bir türlü ak- lımız kesmıyordu. Şadi, Turancıların peşinetakılmış 'hadit ve şedit' bir öğrenciydi. Nerede bir solcu gör- se, kırmızı görmüş boğa gibi saldırırdı. Kavgacı, yan- daşlarını bulunca saldırgan biri olur çıkardı. Turan- cılık onun için bir sığınma silahıydı. Çoğu zaman ağzı burnu kırılmış olarak ortaya çıkar, kimi zaman da ağız burun kırardı. Şadi'yle rastlaştığımızda, "Ağabeyiminarkadaşısın, duaet..."derd\. Ağbisinin arkadaşı olmasak bizim de ağız burun tehlikedey- di. Böylece kurtulmuş oluyorduk. Her öğrenci gös- terisinin, her Nihal Atsız karşılamanın içinde Şadi bulunurdu. Aradan yıllar geçti. Şadi, kökeni DP olan partiler- den milletvekili oldu. Mılletvekili olamadığı dönem- lerde kodaman bankaların yönetim kurulu üyeliğine (başkanlığına) geldi. Toplantılarda Şadi varsa orada bir dövüş, bir şamata oluyordu. Tabancası görünür bir biçimde Meclis korıdorlarında gezinir, fiyakasın- dan geçilmezdi. Artık kanıksanmış bir kavgacı po- litikacıydı. Kavgacı idiamaasıl ününü 1965'ten son- ra Meclis'e girdiğinde TlP'lilere sataşmasıyla sağ- ladı. Çetin Altan gözde bir milletvekiliydi. Kürsüye çıktığında konuşmalarına kimse karşı çıkamazdı. Gözde milletvekiliydi. Çetin Altan'ın karşısına bırini çıkarmak istiyorlardı, bûlamıyorlardı. Bir ara Ekrem Alican'ı denemek istediler, olmadı. Biri anıyordu. Bu sırada Şadi Pehlivanoğlu zuhur etti. Tartışarak, söylev sanatının inceliklerini göstererek Şadi'yi sal- mak istediler ama bir kez Şadi'nin diksiyonu bozuk- tu, şivesi Karadenizliye çalıyordu. Şadi, bir hitabet ustası gibi göruneceğine (ismiyte müsemma) peh- lıvan gibi Çetin'in üstüne saldırdı. "Bravo, yaşa Şadi!.." diye bağıranlar, alkışlayan- lar olsa bile Çetin'le Şadi'nin yöntemleri uymuyor- du. Ünlendiyse de Çetin Altan'a saldıran, tabanca çeken biri olarak ünlenmişti. Bazı ünler vardır ki, in- sanı ömür boyu izler, adının başından hiçbir zaman silinmez. Şadi'nin şöhreti de Çetin Altan'a saldıran kişi olarak kaldı. Uçakta, hostesle arasında bir ma- raza çıktığında Çetin Altan'a saldırması da anımsan- dı. Kavgacıydı, kavgada sabıkalıydı, huyu itibarıyla 'hadit veşedit'ti. Her ne kadar, "Hostesi dövmedim, dövüşmedim" dese de şöhreti ardından geliyordu. "Milletvekiline saldıran Şadi..." Şimdi de hostes dudağı patlatan Şadi diye bir macerası daha oluyordu. Partinin başkanı Mesut Yılmaz ne denli arka çıkarsa çıksın, Şadi Pehliva- noğlu'nun kavgacılığı silinmeyecektır. Her kavgada ötekilerle birlikte hatırlanacaktır. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAGA: 1/ Ortaçagda, çe- lik lamalarla ya da balınalarla ya- pılmış bir çerçeve üzerinde dikılen bol ve geniş kadın etekligi. 2/ Düz- gün sanlmış halat yumagı... Bir As- ya ülkesınin baş- c kenti. 3/llkelbir sılah.. Belli bir topluluğa özgü olan işaret. 4/ Ku- zey denizlerinde yaşayan bir balık. 5/ Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç. 6/ "Sarhoş" anla- mında argo sözcük... Fasıla. II Ayın etkisiyle huyunun değiştığı sanılan kimse. 8/ Necati Cumalı'mn. filme aktanlrnış olan bir oyunu... Hıntli kadınlann ulusal giy- sısı. 9/Küçüktuzlubısküvı. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Canlılarda bütün hücreler- de bulunan ve kalıtsal bilgi- y i yapısındaki genlerle taşıyan ıplıksı mıkroskobık yapı. 2/ XVIII. yüzyılda Fransa'da modaolmuşgöstenşlibirbeze- me bıçemi... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 3/ tl- kel benlik... Yurdumuzda bir petrol bölgesi. 4/ Aktarma, taşıma... Tavlada bir sayı. 5/ Güzel görünüşlü bir akik tü- rü. 6/Takılmışad...Baston. 7/KazDağı'nınantikdönem- lerdeki adı... Kımi kuşlann başında bulunan yelpaze biçi- mınde tepelik. 8/ Bir ya da iki mılımlik pli... Bir nota. 9/ Briçtesanzatununkısayazılışı.. Mavı renktedeğerlı birsüs taşı. Her kıdem ylı için ödenecek kıdem tazminatı tutan (günümüz kat- sayısı ile) 1996'da 2 milyon 793 bin, 1997'de 5 milyon 702 bin ve 1998'de 8 milyon 611 bin lira artacaktır. VEFAT Canımız değerli. insan, Em. Banka Müdürü HASAN SİNCİ Yakalandığı amansız hastalık neticesı vefat etmiştir. Cenazesı 30 Ağustos 1995 Çarşamba günü öğlen namazı Şişli Camii'nden kaldınlarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Sevenlenne duyurulur. CUMALİ TLNÇAY VEFAT Dağcı dostumuz. Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Dr. TAYFUN TERCAN'ın acı bir kazada yaşamını yitirmiş olduğunu üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. "Dağlann coşkusu seninle ve bizimle kalsın..." Kederli ailesine ve dağcılık camiasına başsağlığı dileriz. ORTADOĞL DAĞCILIK ve DOĞA SPORLARI DERNEĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle