Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA
10 DİZİ YAZI
Olağanüstü hal ve hak ihlalleriTürkiye hasım gösterilerek yapılan
şikâyet başvuruları, başlıca iki
grupta toplanabilir. İlki, olağanüstü
hal rejimi uygulanan bölgelerde
kamu otoritelerinin tasarrufları
nedeniyle yapılan hak ihlalleri;
ikincisi ise, ülkenin olağan rejim
uygulanan bölgelerinde yine kamu
otoritelerinin tasarrufları nedeniyle
öne sürülen hak ihlali şikâyetleridir.
İnsan Haklan"^
ve
Başvurusu
Doc. Dr. M. Semih Gemalmaz
ORNEK KARARLAR
ÖmekKarar 1: M.Demir v. Türkiye Vak'ası:
"Komisyen, Sözleşme Madde 26 'nut (iç-hukukyol-
laruıı tüketme kuralını düzenleyen hüküm. MSG) sa-
dece, sözleşme ihlali iddiaianna ilişkin bulunan ve
aynı zamanda etkin ve yeterli tazmin/giderim sağla-
yun hukukyollarmın tüketilmesinigerektirdiğiniha-
briatmaktadiT. Birbaşvurucu, herne kadar teurikola-
rak hukuk/başvuruyolu mah'ryetinde olsa da, ilerisü-
rülen ihlali tazmine/giderime ilişkin herhangî birfir-
satıgerçekte sunmayan hukuk/başvuruyollarını kul-
lanmak zorunda değildir. Kaldı ki, elverişli veyeter-
li iç-hukuk yollarmın var olduğunun kanıtlanması
yükü, bunu ileri süren devletin üzerindedir", (Mah-
mutDemirv Türkiye Vak'ası, Başvuru No: 22280/93.
komisyonun karar tarihi: 9.1.1995).
ÖmekKarar 2: S.Çetin v. Türkiye Vak'ası:
"Komisyon, sonuç olarakpek çok insanı yerlerin-
deneden, Türkiye'nin Güney-doğusu'ndakiköylerin
tahribinin bilinen bir olgu olduğuna işaret etmekte-
dir. Hükümet, güvenlik kuvvetleri tasarrufları aley-
hine yapılan şikâyetler için normal olarak elverişli
başvuru yolları bulunduğuna ilişkin birgenel çerçe-
veyi çizerken, komisyon, Türkiye'nin Güney-doğu-
su 'nda evlerin ve mülklerin tahribinin sıklıkla vuku
bulmasına karşın, hükümetin, şikâyetçilerin maruz
kaldıklart zararla karşılaştırılabilir şekilde köylüle-
re verilmiş tek bir tazminat örneğini sunamamış olu-
şunu dikkate değer bulmaktadır. Hükümet, benzeri
biçimde, köylerin tahribi ve köylülerin göçe zorlan-
ması nedeniyle güvenlik kuvvetleri mensupları aley-
hine açümış ve başanh sonuç veren davalann/ko-
vuşturmaların uygun örneklerinide sunamamışür",
(Salilı Çetin v. Türkiye Vak 'ası, BaşvuruNo: 22677/93,
komisyonun karar tarihi: 9/1/1995).
Örnek karar 3: M.Kaya v. Türkiye Vak 'ası:
"Komisyon, şikâyetlerinin etkin olarak ele alındı-
ğı yeterli nitelikli başvuru yollarmın başvurucunun
hizmetine amade bulunduğunun kanıilanmadığı hu-
susunda başvurucu ile aynı fıkirdedir. Komisyon il-
kin. başvurucunun, babasmın çeşitli kovuşturma
mercilerineyaptığufakat aşikârşekilde herhangîbir
kayda değer/somutsonuç vermeyen şikâyetlerine iliş-
kin beyanına işaret etmektedir. Dahası, başvurucu-
nun kardeşinin 26/Şubat/1993'tekiölümü konusun-
da cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen derdest
bulunan soruşturmaya hükümet yollama yaparken,
komisyon, öldiirme eyleminin üzerinden neredeyse i-
kiyılgeçtiğini ve komisyonun, bu kovuşturmada her-
hangi bir kayda değer ilerieme sağlandığı hususun-
da bilgilendirilmediğini belirtmektedir. Söz konusu
gedkmeler ie suçun ciddi mahiyetidikkate alındığın-
dö, komisyon, bu soruşturmamn, sözleşme madde
26 'nın amaçları bakımından etkin bir hukuksalbaş-
vuruyu sağladığı şeklinde değerlendirilmesi husu-
sunda ikna olmamışür", (Mahmut kaya v. Türkiye
Vak'ası, Başvuru No: 22535/93, komisyonun karar ta-
rihi: 9.1.1995).
Örnek karar 4: Z. Aksoy v. Türkiye Vak'ası
*'Başvurucunun, komisyona şikâyette hutunması-
nın ardından, aldığmı iddia ettiği tehditlerin yanı sı-
ra, halen tam olarak netleştirilemeyen şartiar altın-
dakitrajik ölümü, hukuk/başvuruyollarını izlemenin
ciddi nitelikli tehlikelerden saktntlamayacağı yolun-
daki görüşü, en azından, destekleyen artt unsurlar-
dır. Komisyon, sonuç olarak, salıverilmesinden önce
cumhuriyet savcısı önüne çıktığı zaman başvurucu-
nun uygun bir hukuk yoluna başvurmuş olduğu ve
mevcut koşullarda, hükümet tarafından gösterilen
diğerhukuk/başvuruyoüarını izlemekleyükümlü ol-
madtğı hususlarında ikna olmuştur", (Zeki Aksoy v.
Türkive Vak'ası, Başvuru No: 21987/93, komisyonun
karar tarihi: 19.10.1994).
ÖmekKarar 5: A.Menteş vd. v. Türkiye ile
î. Gündem \: Türkiye Vak 'aları:
"Komisyon, köylerin geçici ya da sürekli olacak
şekilde boşaltılması, belli biryerde oturmaya/ikame-
te yasaklamalar getirilmesi ya da insanlarm başka
yeıiere nakle zorlanması sonucunu doğuran olağa-
nüstü hal (rejimi) çerçevesinde, bölge valisinin emir-
leri uyarınca gerçekleştirilen tasarruflardan ötürü,
bunları takiben açtlmış türdeki kovuşturmaların o-
lasıgörülmediğigörüşündedir. Komisyon ayrıca, hem
güvenlik kuvvetlerinaen ve hem de PKK 'nin terörist
faaliyetlerinden kaynaklanan baskı altında, taşın-
mazlarından çıkarılan başvurucuların saldınlara
açık oluşlannı/savunmasızlıklarını dikkate almıştır
ve onlurın. güvenlik kuvveılerinin tasarrufları hak-
kında şikâyette bulunurlarsa misülemeye maruz
kalacaklanna dair korkulannın bütünüyle temelden
yoksun olduğunun bu aşamada söylenemeyeceği
görüşündedir", (Azize Menteş, Mahiie Turhafh. Sıtl-
hiye TurhaUı. Sariye Uvat v. Türkiye Vak 'ası. Başvuru
No: 21386/94. komisyonun karar tarihi: 9ı\:1995 ve
aynı doğrultuda Bkz. İsmet Gündem v. Türkiye Vak 'ası,
Başvuru No: 22275/93, Komisyon 'un karar tarihi:
9/1/1995).
d) BAŞVURUNUN,
USULI GEREKLERE
UYGUN OLMASI
ZORUNLULUĞU
Bireysel baş,vurulann red-
dedilmesi, kabul edilemez-
lik karan verilmesinde temel
belirleyici unsur. prosedürel
(usuli) gereklerin yerine ge-
tirilmemiş olmasıdır. Buna
ilişkin verilen gerekçelerin
en yaygın ikisi, ya "iç-hu-
kuk yollarmın tüketilme-
diği*' ya da "altı aylık süre
kaydının geçirildiği" ge-
rekçeleridir.
Türkiyedekl hak
İhlalleri
1) Olağanüstü Hal Reji-
mi Kaynaklı Başvurularda
Kabuİ edilebilirlik Karar-
ları:
Türkiye hasım gösterile-
rek yapılan şikâyet başvuru-
lan incelendiğinde, bunlann
başlıca iki grupta toplanabi-
leceği görülüyor. tlki, ülke-
nin olağanüstü halrejimiuy-
gulanan bölgesinde kamu
otoritelerinin tasarruflan ne-
deniyle hak ihlali iddialan-
nın ileri sürüldüğü başvuru-
lar. Ikincısı ise, ülkenin diğer
bölgelerinde, yani olağan re-
jim uygulanan kesimlennde
yine kamu otoritelerinin ta-
sarrufları nedeniyle ileri sü-
rülen hak ihlali şikâyetleri.
Her iki gruptaki başvuru-
larda da hükümet, şikâyet
komisyon aracılığı ile ken-
disine iletildikten sonra, baş-
vurucuların "iç-hukuk yol-
larını tüketmediği" şeklin-
de bir ön ve matbu ıtirazda
bulunmaktadır. Hükümetin
bu ön itirazlannın bir bölü-
mü komisyon tarafından ye-
rinde bulunarak şikâyet baş-
vurulan reddedilmiş; diğer
bir bölümü ise, komisyonca
geçersiz bir itiraz sayılarak
diğer koşu1lara da uygun olduğun-
da, başvuralann "kabul edilebilir-
liği" doğrultusunda karara bağlan-
mıştır. Bu bağlamda, komisyon,
olağanüstü hal rejimi uygulanan
bölgeden yapılan başvurulann ezı-
ci bir çoğunluğu için "kabul edile-
bilirlik'' karan vermiştir.
2) OHAL Kaynaklı Başvuru-
larda "İç-hukuk yollarını tüket-
me" Yükümlülüğünden Başvu-
rucuların Muaf Tutulması:
"İç-hukuk yollarını tüketme"
koşulu bakımından anılan kabul
edilebilirlik kararlannın belirgin
özelliği, şikâyetçilerin başvurula-
nnda yer verdiği iki unsurdur. Bun-
lara göre, ya iç-hukuk yollan, ola-
ğanüstü hal rejimi ekseninde hiç
"tanınmamakta" ve olağan rejim-
den farklı olarak bu rejimde olası
hukuksal başvuru yollan "kapatıl-
mış", "kurumsallaştınlma-
mış"bulunmaktadır, yahut da sınır-
lı biçimde de olsatanınmış, kurum-
sallaştınlmış olan kısmıyla mevcut
hukuksal başvuru yollan, "pratik-
te işlememekte", "etkin, somut
bir sonuç verir nitelik"gösterme-
mektedir.
Hükümet de, bu iddialara karşı,
olağanüstü hal rejimi altında da, iç-
hukuk yollannın tanındığı ve baş-
vurulduğunda sonuç vereceği argü-
manlanyla ilk itirazını yapmış-
tır/yapmaktadır.
Işte komisyon. yukanda değini-
len karşıt argümanlan. sunulan ka-
nıtlar ışığında değerlendirerek, hü-
kümetin değil. şikâyetçilerin görüş-
lerini geçerlı saymaktadır. Başka
deyişle. komisyona göre, bu konu-
daki onlarca karar irdelendığinde
görüleceği üzere, Türkiye'dekı ola-
ğanüstü hal rejimi hukuku ve prati-
ği bakımından, olası hak ihlalleri
mağdurlan önüne başvurabilecek-
leri iç-hukuk yollan için, normatıf
kayıtlamalar yargısal denetimden
bağışıklıklargetirildikten başka, bir
de mevcut sınırlı başvuru olanakla-
n da etkili biçimde işlememektedir.
Belirtilen içtihadi standartlan ko-
misyonun kabul edilebilirlik doğ-
rultusunda verdiği ömek kararlarda
yer verilen ifadesi ile göstermek
olanaklıdır (Bkz. Örnek kararlar).
Komisyon içtihadi
Örnek kararlardan hareketle ül-
kemiz hukukçulannın dikkatini
çekmek istediğimiz bir husus da,
komisyonun konuya ilişkin yerle-
şik bir içtihadıdır ki, bu, Türki-
ye'den yapılan bazı başvurularda da
kullanılmıştır.
Içtihat şudur: Eğer, bir şikâyet
başvurusunda hasım olarak gösteri-
len muhatap hükümet, başvuru, ko-
misyonca kendisine iletildikten
sonra, "iç-hukuk yollarmın tüke-
tilmemiş olduğu" ilk itirazını yap-
maz ise, artık o şikâyet başvurusu
ekseninde anılan gerekçe ile bir ka-
bul edilemezlik karan verilemez.
Buna bir örnek şudur:
"Bir vak'a/başvuru muhatap
hükümete iletildiğinde. o hükü-
met iç-hukuk yollarmın tüketil-
mediği hususunu yazılı görüşle-
rinde ileri sürmedikçe/ortaya
koymadıkça. o başvurunun iç-hu-
kuk yolları tüketilmediği için ka-
bul edilemez olduğunu ilan etme-
mek, komisyonun olağan/mutad
uygulamasıdır. Komisyon, aynı il-
ke, muhatap hükümet tarafın-
dan, bu vak'ada olduğu gibi, her-
hangi bir görüşün hiç sunulma-
mış bulunduğu hallerde, uygu-
lanmalıdır görüşündedir", (İsmet
Asker v. Türkiye Vak'ası. Başvuru
No: 23185'94. komisyonun karar
tarihi: 28.11.1994. Şükran Aydın v.
Türkiye Vak'ası. Başvuru No:
• Hükümetin, şikâyet komisyon
aracılığıyla kendisine iletildikten sonra,
başvurucuların "iç-hukuk yollarını
tüketmediği" biçimindeki ön itirazlannın
bir bölümü, komisyon tarafından yerinde
bulunarak şikâyet başvuruları
reddedilmiş, ancak olağanüstü hal
bölgelerindeki başvurulann büyük
çoğunluğu için "kabul edilebilirlik" karan
verilmiştir.
Hatta. dahası, olağanüstü
hal bölgesi içinde gerçekle-
şen bir hak ihlali için yapıla-
bilecek bir başvuruda da, iç-
hukuk yollannı tüketebilme
yükümlülüğünden sıynlabil-
mek için, başvurucunun, bu
olanağı kullanabilmekten
yoksun olduğunu kanıtlama-
sı, en azından komisyonu bu
konuda ikna etmesı zorunlu-
dur.
Bu hususu netleştirmek
üzere bir başka örnek vak'a
gösterelim:
Örnek Karar: N.Koç v.
Türkiye Vak'ası:
Almanya'da yaşayan Kürt
kökenli Türk vatandaşı Ni-
lüfer Koç, bir insan hakIan
heyetiyle Güneydoğu bölge-
sinde bulunurken, Eylül
1993'te Şırnak'ta gözaltına
alındığını ve çeşitli işkence
ve kötü muamelelere bu sü-
reçte maruz kaldığını ve ni-
hayet salıverildikten sonra
7.10.1993 günü Bremen'e
(Almanya'ya) geri dönebil-
diğini ileri sürerek komis-
yon "a 28.3.1994'te başvur-
muştur. Komisyon, başvuru-
cunun ıddialanm değerlen-
dirdikten sonra, şu hususla-
nn altını çizerek, kabul edi-
lemezlik karan vermiştir.
"Komisyon, sözleşme
madde 26'ya göre, bir me-
seleyi ancak, uluslararası
hukukun genel olarak ta-
nınmış bulunan kuralları
uyarınca, bütün iç-hukuk
yolları tüketildikten sonra
ele alabileceğini hatırlat-
maktadır. Komisyon ayrı-
ca, sözleşme madde 26'nın.
bir başvurucu tarafından
ileri sürülen ihlalleri taz-
min/giderim fırsatının ulu-
sal makamlara sağlanma-
sını amaçladığını da sapta-
maktadır. Bu vak'ada ko-
misyon, şimdi önüne getirilmiş
bulunan şikâyeti, başvurucunun,
CML K madde 151 ve 153 uyarın-
ca, Cumhuriyet Savcısı ya da ye-
rel idari mercilere bir suç ihbarı
olarak götürmediğine yahut ulu-
sal mahkemelere sunmadığına
işaret etmektedir. Dahası, başvu-
rucu, ileri sürdüğü kötü muame-
leyi belgeleyecek bir tıbbi muaye-
neyi temin etmek üzere herhangi
bir adım da atmamıştır. Komis-
yon, bu nedenle, bu vak'ada, baş-
vurucu tarafından ileri sürülen
sözleşme ihlalini düzeltme fırsa-
tının ulusal makamlara verilme-
diği sonucunu çıkarmaktadır...
Bu bağlamda komisyon, başvu-
rucunun, ileri sürülecek herhan-
gi bir hukuk yolu bu vak'anın ko-
şullan içinde yetersiz ve etkisiz
olduğundan bunları tüketme yü-
kümlülüğü altında değildi şeklin-
deki sunumuna dikkati çekmek-
tedir. Oysa komisyon, bu tür aşı-
n/sınırsızca genelleyici sunumun
esastan yoksun olduğu ve belli bir
hukuk yolunun öngörülebilir bir
başarılı sonuç vermeyeceği husu-
sunda yalnızca bir kuşkunun va-
rolmasının, bir başvurucuyu bu
yolu denemekten muaf/bağışık
tutmadığı görüşündedir... Daha-
sı komisyon, başvurucunun şim-
di Almanya'da ikamet ettiğine ve
bu nedenle, zalimce muamele
görmekten korkmaksızın, Al-
manya'dan, Yetkili Türk mercile-
ri aleyhine bir şikâyette bulun-
muş olması gerektiğine dikkati
çekmektedir. Dolayısıyla başvu-
rucu, iç-hukuk yollarını tüketme
koşuluna uymamıştır". (Nilüfer
Koç v. Türkiye Vak ası, Başvuru
No: 24257'94. komisyonun karar
tarihi: 2.3.1995).
23178/94, komisyonun karar tari-
hi: 28.11.1994, Nebahat Akkoç v.
Türkiye Vak'ası başvuru
No:22947-22947/93, Komisyon
karar tarihi 11.10.1994).
Komisyon, yukandaki ilkeden
hareketle, Ismet Asker v. Türkiye;
Şükran Aydın v. Türkiye, Nebahat
Akkoç v. Türkiye vakalannda, baş-
vurunun, iç-hukuk yollan tüketil-
mediği gerekçesine dayanılarak
reddedilemeyeceği sonucuna var-
mıştır.
Demek ki, doğrudan ya da bir
temsilcisi aracılığıyla başvuracak
olası şikâyetçiler bakımından özen-
le üzerinde durulması gerekli bir
yön de, sadece doğru bir başvunı
yapmak değil, ama onun yanı sıra,
başvurudan sonra komisyon önün-
de süregiden yargılama işlemleri
sürecinde dosyayı, gelişmeleri, ve-
rilen yanıtlan titiz ve dikkatli bi-
çimde takip edebilmedir.
3) "İç hukuk yollarını tüket-
me" Yükümlülüğünden Muaf
Tutulmama Örneği:
Yukanda ömeklenen ve iç-hukuk
yollannın tüketilmediği itirazını ge-
çersiz sayarak. diğer koşullan da ta-
şıdığı için, kabul edilebilirlik sonu-
cuna bağlanan kararlann, Türki-
ye'nin olağanüstü hal rejimi uygu-
lanan bölgesi için geçerli kabul
edildiği bir kez daha hatırlatılmalı-
dır. Diğer söyleyişle, olağan rejim
altındaki yerlerde vuku bulduğu id-
dia edilebilecek hak ihlallerinde,
olası başvuruculann iç-hukuk yol-
lannı tüketmesi yükümlülügü sür-
mektedir. Yani. komisyonun, bu
aşamada, Türkiye'nin olağan rejim
uygulanan bölgelerinden yapılan şi-
kâyet başvurulannda şikâyetçilerin
iç-hukuk yollannı tüketmesine ge-
rek bulunmadığı hususunda oluş-
muş bir içtihadi yoktur.
Yarın: Komisyon
kararlannın sonuçları
ÇALIŞANLARIN SORULARISORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
Kıdem tazminatı 1996
SORU: Bir kamu kurumunda işçi statüsünde çalışıyorum.
Kısa bir süre önce, kıdam tazminatlarını ilgilendiren
bir uygulamanın 1996 >ılı başında yürürlüğe gireceği
(
konuşuluyordu. Ancak bu konuda somut bir açıklama
> yapılmadı.
1996 yılında kıdem tazminatlarını etkjleyen nasıl bir
değişiklik yapılmış olabilir? Yapıldıysa neleri etluleye-
cektir?
i (V.A.)
YAN1T: 1475 sayılı tş Yasası'nın kıdem tazminatı ile ilgili 14. mad-
desinde
"Toplusözleşmelerle ve hizmet aktifleriyle belirlenen kıdem taz-
minatlannın yıllık miktan. Devlet Memurlan Kanunu'na tabi en
yüksek devlet memuruna 5134 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine göre bir hizmet vılı için ödenecek azamı emeklilik ik-
ramiyesıni geçemez" denilerek kıdem tazminatlanna tavan sının
getırilmıştır
Buna uygulama ile kıdem tazminatının tavanı. en yüksek devlet
memuru olan Başbakanlık Müşteşan'na bir hizmet yılı ödenecek
emeklilik ikramiyesine eşitlenmiştir.
Devlet memurlanna ödenen emeklilik ikramiyesi:
A) Genel aylık, B) Kıdem aylık, C) Taban aylık, D) Özel tazmi-
nat toplamından oluşmaktadır.
Genel aylık. genel gösterge ile ek gösterge toplamının, genel ay-
lık katsayısı ile çarpımından oluşur. Genel aylık, hizmet sınıflanna.
görev unvanlanna ve aylık derecelerine göre her memur için ayn be-
lirlenir.
Kıdem aylığın hesaplanmasında, her kıdem yılı için 20 gösterge
sayısı esas alınır. Ancak kıdem aylık göstergesi 500"de dondurulmuş-
tur. Kıdem aylık göstergesi ile genel katsayı çarpıldığında kıdem ay-
lık tutan bulunur. Bütün memurlar için kıdem göstergesi aynıdır.
Taban aylık ise taban gösterge olan 1.000 sayısının taban aylık kat-
sıyısı ile çarpımı sonucu bulunur. Taban aylık da kıdem aylık gıbi
tüm memurlar için a>nı gösterge ve aynı katsayı esas alınarak kıde-
me göre hesaplanır.
Özel tazminat ise Başbakanlık Müsteşan'nın genel aylık göster-
gesi (1.500) ve ek göstergesi (8.000) toplamının (9.500), katsayı
(1.225) ile çarpımının yüzde 26'sı tutannda (3.025.750) bütün me-
murlann emekli aylıklan ile emeklilik ikramiyelerine yansır.
25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562 sayılı
yasa hükmünde kararnamenin 13 maddesi ile emeklilik ikramiye-
sine yansıyan özel tazminat oranı, ek göstergelere göre yüzde 26'dan
kademelı olarak yüzde 100'e kadar çıkanlmıştır. Bu uygulama ile:
1995,1996,1997ve 1998 yıllannda günümüz katsayısına göre Baş-
bakanlık Müşteşan'na emekli olduğunda ödenecek özel tazminat
oranlan ve tutarlan:
Özel Tazminat
Yıl Katsayı Oranı Tutarı TL.
1995
1996
1997
1998
1.225
1.225
1.225
1.225
%26
%50
%75
%100
3.025.750
5.818.750
8.728.125
11.637.500
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Kavgacılıkla Ünlüdür...
Lisenin (Ankara) son sınıfına geldiğimizde birkaç
Karadenizli öğrenci "peyda"olmuştu. Uslu çocuk-
lardı ama "Lazoğli" diye bizlerden ayrılıyorlardı. Bir
yaramazlık oldu mu hemen "Lazoğli" diye onların
üstüne yıkılırdı. Onlar da kendilerini yaban saydık-
lanndan çar naçar üstlenirlerdi.
Bunlardan biri Muzaffer Pehlivanoğlu'ydu. Yan
yana bir sırada otururduk. Çalışkandı. Okulu bitirin-
ce dişçi olmak istiyordu. Nitekim ünlü bir diş heki-
mi oldu da...
Üniversitenin sağcılık, solculuk diye dalgalandığı
bir dönemde (rektörlüğü basmışlar, rektörü maka-
mından atmışlar), Muzaffer'ın kardeşi Şadi (Pehli-
vanoğlu) koyu bir Turancı kesılmişti. Turancıların
önünde gidiyordu. Muzaffer'e de Şadi'ye de takılır-
dık:
"Hem Lazoğli, hem Turancı nasıl oluyor?"
"Siz anlamazsınız."
Biz anlamıyorduk ama Turandlığı da bir türlü ak-
lımız kesmıyordu. Şadi, Turancıların peşinetakılmış
'hadit ve şedit' bir öğrenciydi. Nerede bir solcu gör-
se, kırmızı görmüş boğa gibi saldırırdı. Kavgacı, yan-
daşlarını bulunca saldırgan biri olur çıkardı. Turan-
cılık onun için bir sığınma silahıydı. Çoğu zaman
ağzı burnu kırılmış olarak ortaya çıkar, kimi zaman
da ağız burun kırardı. Şadi'yle rastlaştığımızda,
"Ağabeyiminarkadaşısın, duaet..."derd\. Ağbisinin
arkadaşı olmasak bizim de ağız burun tehlikedey-
di. Böylece kurtulmuş oluyorduk. Her öğrenci gös-
terisinin, her Nihal Atsız karşılamanın içinde Şadi
bulunurdu.
Aradan yıllar geçti. Şadi, kökeni DP olan partiler-
den milletvekili oldu. Mılletvekili olamadığı dönem-
lerde kodaman bankaların yönetim kurulu üyeliğine
(başkanlığına) geldi. Toplantılarda Şadi varsa orada
bir dövüş, bir şamata oluyordu. Tabancası görünür
bir biçimde Meclis korıdorlarında gezinir, fiyakasın-
dan geçilmezdi. Artık kanıksanmış bir kavgacı po-
litikacıydı. Kavgacı idiamaasıl ününü 1965'ten son-
ra Meclis'e girdiğinde TlP'lilere sataşmasıyla sağ-
ladı. Çetin Altan gözde bir milletvekiliydi. Kürsüye
çıktığında konuşmalarına kimse karşı çıkamazdı.
Gözde milletvekiliydi. Çetin Altan'ın karşısına bırini
çıkarmak istiyorlardı, bûlamıyorlardı. Bir ara Ekrem
Alican'ı denemek istediler, olmadı. Biri anıyordu.
Bu sırada Şadi Pehlivanoğlu zuhur etti. Tartışarak,
söylev sanatının inceliklerini göstererek Şadi'yi sal-
mak istediler ama bir kez Şadi'nin diksiyonu bozuk-
tu, şivesi Karadenizliye çalıyordu. Şadi, bir hitabet
ustası gibi göruneceğine (ismiyte müsemma) peh-
lıvan gibi Çetin'in üstüne saldırdı.
"Bravo, yaşa Şadi!.." diye bağıranlar, alkışlayan-
lar olsa bile Çetin'le Şadi'nin yöntemleri uymuyor-
du. Ünlendiyse de Çetin Altan'a saldıran, tabanca
çeken biri olarak ünlenmişti. Bazı ünler vardır ki, in-
sanı ömür boyu izler, adının başından hiçbir zaman
silinmez. Şadi'nin şöhreti de Çetin Altan'a saldıran
kişi olarak kaldı. Uçakta, hostesle arasında bir ma-
raza çıktığında Çetin Altan'a saldırması da anımsan-
dı. Kavgacıydı, kavgada sabıkalıydı, huyu itibarıyla
'hadit veşedit'ti. Her ne kadar, "Hostesi dövmedim,
dövüşmedim" dese de şöhreti ardından geliyordu.
"Milletvekiline saldıran Şadi..."
Şimdi de hostes dudağı patlatan Şadi diye bir
macerası daha oluyordu. Partinin başkanı Mesut
Yılmaz ne denli arka çıkarsa çıksın, Şadi Pehliva-
noğlu'nun kavgacılığı silinmeyecektır. Her kavgada
ötekilerle birlikte hatırlanacaktır.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAN SAGA:
1/ Ortaçagda, çe-
lik lamalarla ya
da balınalarla ya-
pılmış bir çerçeve
üzerinde dikılen
bol ve geniş kadın
etekligi. 2/ Düz-
gün sanlmış halat
yumagı... Bir As-
ya ülkesınin baş- c
kenti. 3/llkelbir
sılah.. Belli bir
topluluğa özgü
olan işaret. 4/ Ku-
zey denizlerinde
yaşayan bir balık.
5/ Boyu yüz metreyi aşabilen
bir ağaç. 6/ "Sarhoş" anla-
mında argo sözcük... Fasıla.
II Ayın etkisiyle huyunun
değiştığı sanılan kimse. 8/
Necati Cumalı'mn. filme
aktanlrnış olan bir oyunu...
Hıntli kadınlann ulusal giy-
sısı. 9/Küçüktuzlubısküvı.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Canlılarda bütün hücreler-
de bulunan ve kalıtsal bilgi-
y i yapısındaki genlerle taşıyan ıplıksı mıkroskobık yapı. 2/
XVIII. yüzyılda Fransa'da modaolmuşgöstenşlibirbeze-
me bıçemi... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 3/ tl-
kel benlik... Yurdumuzda bir petrol bölgesi. 4/ Aktarma,
taşıma... Tavlada bir sayı. 5/ Güzel görünüşlü bir akik tü-
rü. 6/Takılmışad...Baston. 7/KazDağı'nınantikdönem-
lerdeki adı... Kımi kuşlann başında bulunan yelpaze biçi-
mınde tepelik. 8/ Bir ya da iki mılımlik pli... Bir nota. 9/
Briçtesanzatununkısayazılışı.. Mavı renktedeğerlı birsüs
taşı.
Her kıdem ylı için ödenecek kıdem tazminatı tutan (günümüz kat-
sayısı ile) 1996'da 2 milyon 793 bin, 1997'de 5 milyon 702 bin ve
1998'de 8 milyon 611 bin lira artacaktır.
VEFAT
Canımız değerli. insan, Em. Banka Müdürü
HASAN SİNCİ
Yakalandığı amansız hastalık neticesı vefat etmiştir.
Cenazesı 30 Ağustos 1995 Çarşamba günü öğlen
namazı Şişli Camii'nden kaldınlarak Zincirlikuyu
Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Sevenlenne duyurulur.
CUMALİ TLNÇAY
VEFAT
Dağcı dostumuz. Türkiye Dağcılık
Federasyonu Başkanı
Dr. TAYFUN
TERCAN'ın
acı bir kazada yaşamını yitirmiş olduğunu üzüntü
ile öğrenmiş bulunuyoruz. "Dağlann coşkusu
seninle ve bizimle kalsın..." Kederli ailesine ve
dağcılık camiasına başsağlığı dileriz.
ORTADOĞL DAĞCILIK ve
DOĞA SPORLARI DERNEĞİ