29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU Milli Kütüphane Başkanı Altınay Sernikli, Türk insanının kitap sevgisini ve Türk kütüphaneciliğini değerlendirdi Sigarayı kitaba tercih ediyoruzSUNUŞ Uluslararası Kütüphaneler Birlikleri Federasyonu'nun (IFLA) bu yılki kongresi İstanbul'da yapıldı. Aslında şu çelişkiye ve düşündükçe insanda gülme isteği uyandıran garip duruma bakar mısınız? Türkiye, İstanbul, kitap, kütüphanecilik ve okuma... Açılan kitabevlerinin iş yapamadıklan için lahmacun dükkânı ya da butiğe dönüştürüldüğü ülkemizde, Milli Kütüphane Başkanı Altınay Sernikli'nin iyi niyeti, çabalan ve önayak olmasıyla IFLA toplantısı gerçekleştirildi. Dileriz, toplantıya katılan IFLA delegeleri "kendileri çahp kendileri oynadıklan" ve Türk toplumunun okumaya ve kitaba inanılmaz bir ilgisizlik duyduğu izlenimini edinmemişlerdir. Bu kaygılanmızı saklı tutarak; Altınay Sernikli'yle IFLA kongresi, Milli Kütüphane'nin etkinlikleri, Türkiye'de kütüphaneciliğin durumu ve milletimizin okuma ahşkanlığı ya da ilgisizliği üzerine bir konuşma yaptık. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Uluslararası Kütüphaneler Birlikleri Federasyonu (IFLA) toplantısı İstanbul'da ya- pıldı. Bu toplantının gündem başlıklan neler- di? SERNİKLİ- Bu toplantıda ana tema gelece- ğin kütüphaneleriydi. IFLA. bir federasyon. Ama çok etkin. Kütüphanecilik, bilgi sektörün- de ve bilgi bılımıne ulaşmada etkin bir kuruluş. Bunun ıçin de kendısını uzmanlık alanlarına ayırmış. Sekızana böüime bağlı, 32 alt seksiyo- nu var. Bunlann her binsi dünyada bir başka tür kütüphanenin hizmetlenni eleştiriyor, çalışıyor, kotanyor. Bu 32 seksiyonun hepsinin birden gö- rüşebileceği konular seçildı. Bunlar; geleceğin kütüphanelerinde bilim ve eğitim nasıl olmalı, geleceğin kütüphanelerinde özürlü insanlara na- sıl hizmet edilmeli gibı... Kütüphaneci likte bir takım standartlar var; kataloglama. tasnif.arşiv- leme gibi... Bunlann daha mükemmel olmasına ulaşmanın yollan, nadir eserlerin korunması, ba- kımı, gelecek kuşaklara aktanlması konulan ir- delendi. Toplantının asıl başlangıç tarihi olan 20 ağustosta. sırf kütüphanecilik hizmetleriyle ilgi- li bir sergi açıldı. 21 agustosta da büyük açılış yapıldı.IFLA kongTesi çalışmalan, 26 agustos- ta sona erdi. Bu kadar geniş bir federasyonun bir de yönetim kurullan alt toplantısı vardı. Esas toplantılara rapor hazırlayacak olan yönetim ku- rullan. 20 ağustostan önceki üç gün içinde top- landı. H ^ ^ H Katılım nasıl oldu? SERNİKLİ- IFLA'ya 142 ülkeden 1340 ku- ruluş üye. Bu kuruluşlann kışı bazında delege- len üç bini aşıyor. Önıeğin 1989'da Paris'tekı toplantıda üç bin 600 delege hazır bulunmuştu. Bu toplantıya 1500'ün üzerinde delege katıldi.. Bir de IFLA toplantılannda anında karar verip toplantı günü gelerek kaydını yaptıran delegeler vardır. Bunlann sayısı da bir hayli tutar. 500 ki- şi kadar da onlan hesap edersek yurtdışından 2000 delege katıldı, diyebiliriz.. Paris'ten sonra en yüksek rakama, Barselona toplantısında ula- şılmıştı. Barselona'nın 2600 katılımcısı vardı. ^ ^ ^ H Böyle bir toplantı Türkiye'nin dış dünyada tanıtunı için vesile olabilir mi? SERNİKLİ- Bu toplantılara katılan her bir delege, Türkiye'den döndükten sonra kütüphane- sinin başına gittiğinde en az altı ay Türkiye'de- ki anılannı, Türkiye'de gördüklerini anlatacak Insandan insana îietîşim çok ünemli. Ülke ima- jı açısındandaönemli. Bunubirkütüphanecinin yaptığını düşünün. Bu insanlar, ülkelerine dön- düklerinde, kütüphaneleri için Turkiye'yle ilgi- li belgeler de edinmek isteyeceklerdir. Turki- ye'yle daha iyi bilgi iletişimi kurmayı amaçla- yacaklardır. Bana göre son yıllarda Türkiye. dün- yadaki imajını değiştirmek için büyük bir atağa kalktı. • ^ ^ H Buradaki toplantıya katılıp da ülkele- rine geri dönen kütüphane yöneticileri, Turki- ye'yle ilgili yayınlar elde etmek isteseler, sizce bunları bulabilecekler mi? SERNİKLİ- Tabii ki bulamayacaklar. O bir gerçek. Biz kütüphaneci olarak isteyene o kita- bı ulaştırmakla görevli sayanz kendimizi. En azından ben öyle sayıyorum. Kitabın imajı. tü- rü, yazısı, cinsi ne olursa olsun, bir kışi o tür bir bilgiye ulasmak istiyorsa benim kütüphaneci ola- rak görevim onu, en lcısa zamanda, en kolay ve en ucuz biçimde o kişiye ulaştırmaktır. Türki- ye'de bunu sağlayabilecek kurumlaşma daha tam yok. Kültür Bakanlığı bunu büyük ölçüde yeri- ne getirmeye gayret ediyor. Büyük bir kısmını da Milli Kütüphane yerine getirmeye çalışıyor Ama bakanlık. devlet olarak yetersiz kalıyor. Sizce neden böyle bir araştırmayapü- ması gereği duyuldu? SERNtKLİ- Yurtdışı ilişkilerimizin, Türki- ye'nin amaçlanna yönelik daha az organize ol- masından kaynaklanıyor diye düşünüyorum.Bu konuda size bir örnek vereyim: Özellıkle Orta Asya'daki Türki cumhuriyetleri çok gezdim. Oralardaki milli kütüphanelerle iyi ilişkiler ku- rup daha çok yayın göndermek, daha iyi bilgi bi- rikimi paylaşmak istedik. Zaten bizim politika- mız da o. Yurtdışındaki bütün milli kütüphane- lerle bilgi değişimi yapmak, birbirimizi destek- iemek amacındayız. Çok acıdır. O kütüphaneler- de kitaplann tamamı Kiril alfabesiyle yazılmış. Bunlann yüzde doksanı da Rusça. Türkçe, Tür- kiye'yle ilgili, Türklerle ilgili çok fazla yayına ihtiyaçlan var. Devlet bütçesinde dilimi binde 5.5 olan bir bakanlığın, bu kadar çok yayın sağ- laması mümkün değil. Bizim ülkemizde de Kül- tür Bakanlığı'nın taşrada 300'ün üzerinde halk kütüphaneleri var. Onlar da kitaba muhtaç. Ne kadar çok gönderirseniz o kadar ihtiyaçlan var. Ama bir dilimini de onlara ayırmak büyük biröz- veri oluyor. Aslında biz millet olarak kitap temi- nine. kitap vermeye, kitap koleksiyonu oluşfur- maya birçeşit hayır gözüyle bakardık. Bu konu- da her şeyi devletten beklememek lazım. Vakıf- lar, hayır kurumlan. hayır yapacak insanlar bu tür yayınlan nereye, nasıl gönderilmesi gerekti- ğini organize etmeliler. Bu bağlamda bir soru sormak istiyo- rum. Sizce Türkler okumayı seven bir millet PAZAR KONUGU Birpaket sigara 50 bin liraysa, 50 bin liraya ala- cağınız kitap da vardır. Ya da üç gün sigara iç- mezseniz 150 bin liraya alacağınız kitap vardır. Biz bu tasarrufu da yapmıyoruz. Sigarayı kita- ba tercih ediyoruz. Bir de başka açıdan bunu eleştirirsek yurtdışında çok kitap okunuyor da okunan her kitap okumaya değer mı? Onu da sanmıyorum. Çünkü yurtdışınaki koleksiyonla- n da gözden geçirdiğinizde cep kitaplan diye çı- kan, zaman dolsun diye okuduğunuz bilimsel içeriği olmayan ya da edebi, sanatsal içeriği ol- mayan bir yığın yayın vardır. Biz nasıl basımızı dinlemek için televizyonun düğmesine basıp sı- radan bir programı da seyretmekten hoşlanıyor- sak, onlar da vakit geçirmek için hiç degeri ol- masa da kitap okumaktan hoşlanıyorlar. O insan- lar bunu alışkanlık haline getirmişler. Kuyruğa girdiklerinde kitap okuyunca o kuyruğun daha çabuk biteceğini sanıyorlar. Ama yüzdeye vurur- sanız okuduklan kitabın belki de sizin okuduğu- nuzun 40'ta bıri kadar değeri yoktur. Bu da bir ölçü olmalı. Az okuyan birmilletizdediğimiz za- man, bu ölçüleri hep dikkate almamız gerekiyor. ALTINAY SERNİKLİ Erzurum, 1942 doğumlu. Orta öğrenimini An- kara Kız Lisesi, yüksek öğrenimini AÜ Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü nde tamamladı. 1965 te Milli Kütüphane'de dexlet memuru olarak göreve başladı. Kütüphanecilik eğitimi sırasmda ek branş olarak sanat tarihi öğ- renımi gördü Ikiyıl tngilizce, ikiyıl Farsçaoku- du.Felsefe fakültesinden pedagoji diploması al- dı. Bu arada hizmet içi eğitim, yönetici kurslan- na katıldı. Devlet Lisan Okulu 'nun Almanca bö- lümünü bitirdi. Şimdiki halde Milli Kütüphane Başkanlığı görevim sürdüriiyor. Türkiye 'de kütüphanecilik bilinci na- sıl oluştu ve gelişti? SERNİKLt- Türkiye'de kütüphanecilik bilin- cinin moderti hale getirilmesi tabii ki Atatürk'le başlıyor. Ben, Atatürk'ün 1933 yılında, "Bu ül- kenin bir milli kütüphanesi olmalı" demecini o günkü gazeteden okumuş ve hayran olmuş- tum. Milli Kütüphane'de ve Çankaya Kütüpha- nesi 'nde bazı kitaplarda Atatürk'ün sayfa kenar- lanna aldığı notlar vardır. Kütüphaneye, okuma- ya ve kitaba olan düşkünlüğüne hayran kalırsı- nız. Cumhuriyetle birlikte o zihniyeti de yerleş- tirmeye çalışmış. Bu, çok iyi bir şey. Bugün kü- tüphanelerimızde bir modemizasyon görüyor- sak bunun temeli yine Atatürk'edayanıyor. Ben, bugün bir milli kütüphane başkanıysam bunu Atatürk'e ve devrimlerine borçlu olduğuma ina- nıyorum. Bu ülke, modern bir milli kütüphane- ye sahipse bunu ülkedeki demokrasiye, cumhu- riyete ve Atatürk'e borçludur. Milli Kütüphane, Ortadoğu'nun en büyük milli kütüphanesi. • • • Milli Kütüphane 'de kaç kitap var? SERNİKLİ- Bir buçuk milyona yakın. Ama bunu içerik olarak değerlendirmek lazım. Bir buçuk milyon sayıca az olabilir. Ama bazı Orta Asya cumhuriyetlerinin öyle milli kütüphanele- ri var ki kitap sayısınm altı milyon olduğu söy- leniyor. Ama milli kütüphanelerin öz görevi o ülkeyle ilgili. o ülkede basılan yayınlan topla- SERNİKLİ- Okumayı sevmeyen millet de- mek haksızlık olur. Ama dünya standartlannda UNESCO'nun (BM Ekonomik, Sosyal ve Kül- tür Örgüfü) ıstatistiklerine baktığımızda az oku- yan ülkelerdeniz. Bunun dayandığı nedenlerin bir kısmı tabii ki gerçekçi. Gerçekçi olanlardan bınsi, acaba insanımızı okumaya özendirecek yeterlı yayına sahip miyiz, sorusu. Bana göre de- ğiliz. Ben Milli Kütüphane'de Derleme Yasa- sı'yla Türkiye'de basılan tüm yayınlan alan bir kuruluşun sorumlusuyum. Bir yıl içinde gelen hemen hemen tüm yay ınlan şöyle bir gözden ge- çiriyorum. Bunlann hepsinin müşterisi var mı- dır, yok mudur, sorusunu kendi kendime soru- yonım. Başka bir nokta daha var. Biz dinleme- ye meraklı bir milletiz. Hiç ılgisizde olsa biroda- nın içinde diksiyonu güzel, anlatım yetenegi olan birisi yalan yanlış bir şeyler anlatıyorsa da, hiç araştırmadan saatlerce dinleriz. Ama aynı öykü- leri kitap halinde bu insanlara verseniz evlerine götürüp bir sayfasına bile bakmazlar. Bu, bir kül- tür meselesi. • ^ ^ B Kitabı az mı üretiyoruz? SERNtKLİ- Evet, az kitap üretiyoruz. Bazı ülkelerde üç bin. dört bin basan yayın bulamaz- sınız. Beş binin altında tiraj bulamazsınız. Öyle yayınlar vardır ki 15 bin, 20 bin tirajlabasılır. Bi- zim ülkemizde daha ders kitaplannın dışında sa- nıyorum ki tek baskıda 10 binin üzerinde tirajı olan bir kitap olsun. Tabii ki 10 bini bulan ya- yınlar var. Ama birinci baskısı 2 bin, geri kalan baskılan artarak lObine ulaşıyor. Çünkü yayın- cı da kendisıni garantiye almak istiyor. On bini birden basarsa satılıp satılmayacağını bilmiyor. Az baskı da ülkemiz için bir dezavantaj. Bir de ülkemizde insanlann mali gücü, yayına ulaşma- ya u>gun mu, ona bakmak lazım. Uygun değil. mak, Bizde. cumhuriyetten bu yana ve daha ön- ceki kültürümüze ait yayınlar bulunuyor. Bir kc- re 1923'ten bu yana basılan tüm yayınlar mev- cut. Ondan öncekiler de satın alabildıklerimiz. Afîş, ilan, para, bunlann hepsi de var. H I ^ H Türkiye'de sizce kütüphaneciye yete- rince değer veriliyor mu? SERNtKLİ- Benim kanımca, hayır. Ama kü- tüphanelerin gittikçe geliştiğini gözlemek müm- kün. Özellikle devlet bu konuda çok destek ve- riyor. Ama bu millet daha fazlasını hak ediyor. Ama o da tabii ki bütçe dilimiyle ilgili. Yani pa- rasal olanaklarla... Kütüphaneci olarak biz, top- lumun ilgisinden çok. demin sözünü ettiğim, mü- rekkep yalamış, bu ülkenin kaderinde iki duda- ğının arasından çıkacak kelimelerin bir değeri olan insanlann, bilgi birikimine daha çok önem vermelerini isteriz. Artık bilgi çağında yaşıyo- ruz. Bilgi bankalan kurulmuş. İnsanlar bilgisa- yar hafızalannda binktirdikleri bilgiyi Internet kanalıyla satıyorlar: bunun dakikasına para alı- yorlar. Bunun adına da bilgi bankası, demişler. Bunu artık bir ticaret meta haline getirmişler. Bilgi çağında, IFLA'nın Türkiye'de olması bizim için çok önem taşıyor. 142 ülkeden 50'sinin kongre yapabilme kapasitesi varsa ve bu kong- re bugün Türkiye'de yapılıyorsa, bu şansı biz an- cak 50 yıl sonra yakaİayacağız demektir. Ama 50 yıl sonra ülke ve dünya bilgi çağı açısından ne- reye gelecek, bunu kestiremiyorsunuz bile. Tek- noloji hızla ilerliyor. Biz Sayın Bakanımıza "Bir basın toplantısıvla IFLA'nın önemini kamu- oyuna duyuralım" dedık. Bu konuda büyük bir hazırlık yaptık. Ama bir gün önce tesadüfen bü- yük bir şanssızlık, Ayasofya'da bale gösterisı olayı patlak verdi. Saat 11'de basın toplantısı başladı. Basın toplantısına gelen konuklanmız IFLA'yJa ilgili 10 dakika soru ya sorduiar ya sormadılar. Geriye kalan 40 dakikayı Ayasof- ya'daki bale gösterisine ayırdılar. Ertesi gün bü- tün gazeteleri önüme aldım. Iki gazete hariç bü- tün öbürgazeteler, manşetten, bakanın basın top- lantısını Ayasofya'daki bale gösterisi olayına kaydırmışlardı. • İ ^ H Türkiye'deki kütüphanelerde kitap ba- kımı sizce yeterli mi? SERNİKLİ- Kitaplanna çok iyi bakan kütüp- haneler var. Bakmak, kitabın sağlığını sağlamak pahalı bir uğraş. Birtalum teknolojık gereçler, bir takım standartlan olan ortamlar istiyor. Aynca bir parşömen kitabı, 700,800,11000 yıl sonra bi- le kütüphanelerimizde görebiliyoruz. Bugünkü kâğıt üretimını sağlayan sanayiinin sonucu ba- sılan kitaplann kaç yıl yaşayacağını ise söyleye- mezsiniz. Elyazması kitaplan alın. Kâğıdı, bu"- çok muameleden geçmiştir. Perdahlanmıştır, aharlanmıştır. Aharlanmayanlar dezenfekte edil- miştir. O kitaplaronun için bugüne kadar kalmış- lardır. Ama bugün üretılen kâğıtlann kimyasal içeriklerinin 50 yıl sonra ne duruma geleceğini ûretenler de bilmiyor. Ama bu konuda, özellik- le yurtdışında çalışanlar; kimyasal maddelenn dikkatli kullanılmamalan durumunda üretilen belgelerin, bilgilerin. kitaplann toz halinde eri- yeceğini saptamışlar. Peki, Türkiye 'de bunun önlemi alını- yor mu? SERNİKLİ- istanbul'da, Süleymaniye Kü- tüphanesi'nde gûzel bir laboratuvar var. Çok iyi bakım ve onanm yapıyorlar. Ama bunlan, eski kitaplara uyguluyorİar. Türkiye'de bugün yeni üretilmiş kitaplann ne sağlıklı bir depolan ne de nasıl bakılacağını bilen var. Milli Kütüphanenin 100 kadar deposu vardır. Bu depolar, penceresiz- dir. Kasa kilitli kapılan vardır. lçeride yangın alarm sistemı bulunmaktadır. Bu sistem gaz püs- kürtmelidir. Çünkü gaz, alev ortamını yok edi- yor. Aynı zamanda da kitaplara zarar vermiyor. Isı ve nem ayarlannı yapan havalandırma sis- temleri vardır. Çok nadide kıtaplar için kompakt sistem de bulunuyor. Kompakt sistemin ne olduğunu anla- tır mısınız? SERNİKLİ- Bir çelik dosya dolabı düşünün. Ama devasa bir çelik dosya dolabı olsun. Bunu tekerlekler üzerine yerleştirin. Bu dolaplar, o te- kerleklerle otomatik raylann üzerinde hareket ediyor. Dolaplann içine en ufak bir haşeratın sız- ması, fare gibi keminci hayvanlann girmesi mümkün değil. Toz girmesi de çok asgariye in- dirilmiş oluyor. Bir de dolabı kilitlediğiniz za- man kitaplann hepsi kilitli bir ortama girmiş olu- yor. O dolaplar da havalandırma, yangm alarm sistemi olan depolara monte edilmiştir. Bir de Türkiye'nin en büyük taş plak koleksiyonu da Milli Kütüphane'de. Yaklaşık 7-8 bin taş plağı- mız var. Bunlan hep satın almayla edindik. Bi- raz da bu Derleme Kanunu'na bağlı. Bu kanun yine Atatürk döneminde çıktı. Özellikle son yıl- larda derleme nüshası toplamı gittikçe düşüyor. Bunun nedeni nedir? SERNİKLİ- Derleme Kanunu, Atatürk'ün çı- kardığı biçimıyle duruyor. Onun üstüne yayın ha- yatı, bilgi malzemeleri değişti. Üretilen ve saklan- ması gereken, ülkenin kültürüne ait malzeme de- ğişti. Bantlar. kasetler, CD'ler, bilgisayar prog- ramlan var artık. Hepsi saklanması gereken bilgi kaynaklan. ABD'de, Library of Congress, ABD'nin hem Kongre Kütüphanesi, hem de Mil- li Kütüphanesi 'dir. Burada şarap şişelerinin üze- rine basılan etiketleri bile biriktiriryorlar. Oysa bi- ze kitap bile gelmiyor. Derleme Kanunu'nda çok az bir para cezası öngörülüyor. Yayını basan da "Ben bu pahalı fiyata ürfinü göndereceğime cezasını verir kurtulurum" diyor. Işin acı tara- fi bunu yapanı yakalayıp cezayı kesen yok. 50 yıl sonra 1994'te 6 bin ile 7 bin arası kitap derlenmiş görünecek. Bunlar hazin şeyler. Şimdi dikkate alınmayan, ama gelecek kuşaklann bizi nedamet- le anmasına yol açacak ilgisizlikler bunlar. TÜRKÎYE SÎYASETİNDE # DEP DEPREMI A. Osman ÖLMEZ Türkiye'deki Kürtlerin, Kürdistan Teali Cemiye- ti'nden (1918), Demokrasi Partisi'ne (1994) kadar uzanan legal politik miicadelelerini anlatan "Türkiye Siyasetinde DEP DEPREMÎ" çıktı. Üç yıldır süren çalışmalaıın üriinü olan eser, alamnın ilk örneği olmast açısından da belge niteliği taşıyor. Gazeteci ÖLMEZ'in canlı tanıklığında yazılan bu kitap, halkların kardesliğine ve barışa adanmıştır. Donık Yayıncıhk, Tel - Fax: 0 (312) 435 24 97 (512 sayfa; fiyatı: 500.000.- TL.) HOTELMAVİ Bardakçı koyunda, klimalı odanızda, tertemiz bir denizle iç içe, düşlediğiniz gibi bir Bodrum tatili için... "Gitar ve buzuki eşliğinde Akdeniz'den esintiler" ÖZELTANITLM İNDİRİMİ Tel.: 0 252 313 03 71 -74 TC BAKIRKOY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ Savı. 1995,410 Mahkememize davacı Naci Kıran vek tarafından açılan vası ta- yını davası sebebıyle. Mahkememızee venien 995' 410-615 sayılı ve 11.8.1995 tanhlıkaran ıletst. FatıhTevkııcaferMah C: 006,02, S 57. K 124'te nufusa kayıtlı Nacı ve Asıye Sıgar'dan olma 1963 d.lu Gökhan Kjran'ın \ esayet altına alınmasına karar venlerek ken- dısıne babası Nacı Kıran vası tayin edilmiştir. ttırazı olanlann yu- kanda numarası yazılı dosyamıza müracaat elmclcn. aksı takdırde kesınleşeceğı hususu ilan olunur 11.8 1995 Basırr 38621 EVLENDİK. Ferhunde KOÇOĞLU Ue Murat DUMAN 26 AĞUSTOS KADIKÖY EVLENDİRME DAÎRESI ZEYTİNBURNU SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1995/46 vasi Karar No: 1995/44 vasi Hâkim: Kadri Murat Onar 21866 Kâtip: Zarif Akgün HÜKÜM ÖZETl Davacı Hüsameddin Atamer tarafından Zafer Atamer'e vasi tayin edilmesi istenilmiş, mahke- memizce yapılan yargılamalar sonunda Zafer Ata- mer hacir altına alınarak kendisine Hüsameddin Atamer, mahkememizin 1995/46 vasi esas 1995/44 vasi karar 14.8.1995 tarihli ilamı ile vasi tayin edil- miştir. 14.8.1995 Basın: 38893 TOKAT SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1995-153 Mahkememizin işbu davasımn yapılan açık yar- gılaması sırasında verilen ara karargeregince: Tokat 2. Noterliği'nce tanzim edilen 22 Mayıs 1989 tarih ve 9628 yevmiye no'Iu vasiyetname geregince; To- kat ili merkez Kabei Mescit Mahallesi, cilt 036-01, sayfa 069, kûtük 117'de nüfusa kayıtlı Ahmet ve ts- met'ten olma 1334 doğumlu Musliha Kayalar'ın; To- kat ili merkez ilçesi Yaşmeydan Mahallesi Bekirpa- şa mevkii pafta 2, ada 135, parsel 13 mımaralı gayn- menkulündekı hissesini yine Tokat ili Karşıyaka Ma- hallesi Delikkapı me\kiinde. pafta 44, ada 490, par- sel 8 numarada kayıtlı gayrimenkulündeki hissesini, yine Tokat ili Karşıyaka Mahallesi Delikkapı mev- kiinde pafta 14. ada 490, parsel 4 numarada kayıtlı gaynmenkulündekı hissesini, Tokat ili merkez ilçesi Gezirlik Mahallesi Kiremitlık mevkiınde kain tapu- nun pafta 49, ada 533, parsel 13 numarada kayıtlı gay- nmenkullerini, gayrimenkullerdeki hak ve hisselenni Hikmet Kayalar, Hakkı Kayalar, Leman Kayalar ve Tûrkân Erdurak'a (yeğenlerine) eşit ve musavi şekil- de vasiyet ettiğinden: Davanın duruşma günü 23.10.1995 tarihınebırakılmışolup mirasçılann ilan tarihinden ıtıbaren bir ay içerisinde vasiyetnameye karşı ıtırazlannı mahkememizin 1995/153 no'ludos- yasına bildirmeleri, biidirmediklen lakdırde vasiyel- namenın aynen tenfızüıe karar verileceği ilancn teb- liğ olunur. Basın: 37244 Everywhere at the Ralace PALACE HOTEL GSTAAD SWITZERLAND Pleaso call Phonc+4130'83131 TL lofax+41 30 433 44
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle