Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVtN ILYASOĞLU
Ye
Massiono Quarta
eni mevsimde
kuruluşunun 5O.yılmı
kutluyor Istanbul Devlet
Senfoni Orkesrası.
Bütçesi Kültür
Bakanlığı'ndan geliyor.
Başlıca sponsoru
Istanbul Filarmoni
Derneği. Bu yıl ilk kez
15 ağustos gibi erken bir
tarihte ÎDSO'nun tüm
konserleri kesinlik
kazanmış, programlar
hazırlanmış bile. Ne
yazık ki, henüz IDSO
konserleri, festivaldeki
gibi özel kuruluşlardan
destek bulamıyor. Verda Erman
IDSO^nun kış hazırbğı taıııaıııIstanbul Devlel Senfoni Orkestrası, on
milyonluk Istanbul'un tek senfoni orkest-
rasıdır. Cuma ve cumartesi günleri Ata-
türk Kültür Merkezi'nde verdiği konser-
lerde kemikleşmiş beş-altı bin kişi tzlerbu
orkestrayı. Başka rakibi olmadığından, tek
orkestra olmanın sefasını da sürer. cefası-
nı da çeker. 1994-1995 mevsiminde kuru-
luşunun 50. >ıhnı kutluyor İDSO. Elli yıl
önce Cemal Reşit Rey'ın ütopik gayretle-
ri ve medyatık gücü ile Şehir Orkestrası
olarak kurulmuş; 1972'de Belediye'den
Kültür Bakanlığı'na geçmiş. Istanbul'da
elli yıldır böylece bir konser geleneği
oluşmuş. Bütçesi, Kültür Bakanlığı'ndan
geliyor. Başlıca sponsoru Istanbul Filar-
moni Derneği. Bu yıl kaşe olarak yaban-
cı şeflere 2500 dolar verebiliyor; yabancı
solistlere de 2000 dolar Yerli şeflere 5 mil-
yon TL; yerli solistlere ise 4 milyon TL.
IDSO'nun bir teknik kurulu var, bir de yö-
netim kurulu. Aynca reklamını yapacak.
reklam alacak, sponsor toplayacak bir
kadrosu yok. Orkestrarun kendi sanatçıla-
nndan oluşan yönetim kurulu hem sanat-
çı yazışmasını ve angajmanlan düzenli-
yor; programlan yapıyor; bir yandan da
konserlerine sponsor bulma çabasında.
Tüm yıhn programı şimdiden
hazır*
Yıllardır yaz sonuna doğru IDSO mü-
dürüne gidip, gelecek mevsimin program-
lannı derlemeyi, hemen bir özet yapıp
okurlara aktarmayı gelenek edinmiştir.
Baştangiçta her seferinde solisti, şefi ve-
ya program içeriği belli olmayan, yıl için-
de kesinleşeceği söylenen birçok konser
çıkar karşımıza. Bu yıl ilk kez 15 ağustos
gibi erken bir tarihte ÎDSO'nun tüm kon-
serleri kesinlik kazanrruş. programlar ha-
zırlanmış bile. (Bir tek Hikmet Şimşek'in
programı her zamanki gibi henüz belli de-
ğil). Böylece 13 Ekim 1995'ten25 Mayıs
1996'ya kadar kim gelecek, ne çalacak,
ber şey belli olmuş durumda. Eğer yeni bır
ekonomik kriz yaşanmazsa parasal açı-
dan da orkestra bütçesi bu konserlen kar-
şılamaya hazır. İDSO yöneticiierini bü-
yük bir özveri ile özenli bir konser yılını
şimdiden düzenleyebildikleri için kutlanz.
Ne yazık ki henüz İDSO konserleri, fes-
tivaldeki gibi özel kuruluşlardan destek
bulamıyor. Nedense lDSO'yu destekle-
mek henüz gelenekselleşmedi. Oysa Is-
tanbul'un orkestrasına sponsorluk yap-
mak, nıce özel kuruluş için kıvanç verici
olmalı. Üstelik bunlar büyük paralan da
gerektirmeyen sponsorluklar. Bu yıl yine
birçok yabancı sanatçı hatır gönül ışi or-
kestranın çağnsma katıhyor. Kimi önce-
den gelip tstanbul'a doyamamış, kimi ki-
şisel ilişkilerle Türkleri sevmiş, kimi de
sanat uğruna bir özveri için dünyanın hiç-
bir yerinde olmadığı kadar düşük kaşe ile
çalacak. Orkestra yönetimi elindeki büt-
çeyt en ekonomik şekilde kullanarak önü-
müzdeki yıl için güvence kazanmak pe-
şinde. Bu nedenle sponsorlar hâlâ birçok
ilginç konser seçip destekleyebilirler. Bu
arada 800 kişilik bir abonman kapasitesi
de konser başına 150.000 TL gibi bir ra-
kama satılmakta. Bilet fiyatlan da dünya-
nın hiçbir yerinde raslamayacağınız daha
düşük tutulmakta.
Şehir Orkestrası olarak elli yıl önce ve-
rilen ilk düzenli konser tarihi, 13 Aralık
1945. Programda Egmond Uvertürü,
L'Arlessiene'den seçmeler ve Frank'm re
minör senfonisi varmış. Orkestra üyeleri,
konservatuvardan derlenen yetenekli öğ-
renciler ve başka meslekten gelme ama-
tör heveslilerden oluşuyormuş. Bu yıldö-
nümünün anısına 16-17 şubat tarihlerin-
de Strugalay önetiminde bir konser yapı-
lacak. Yine Egmond Uvertürü ve Beetho-
ven'in 9. Senfonisi çalınacak. Bu konser-
de orkestranm hayatta kalan en eski üye-
lerinin de sahnedeyeralmalan bekleniyor.
Bu konser mevsiminde, birkaç tane so-
listsiz konser yapılması (New York Filar-
moni'nin turne konserleri gibi orkestrayı
eşlikte kullanmadan, görkemli yapıtlan
dinletmek amacıyla); önceden denenmiş
ve beğeni kazanmış şef ve solistlere ağır-
lık verilmesi; orkestra solistlerinin yer al-
Tadeusz Stnıgala
Antje \Veithaas
Francesca Manara
u konser mevsiminde birden çok
solistli yapıtlar göze çarpıyor. Geçen
yıllardan aklımızda kalan başanlı şef
ve solistlerin davet edilmesi topluluğa
olduğıı kadar dinleyicilere de güven veren
bir ortam yaratıyor.
olonyah şef Tadeusz Strugala'nın
dört kez gelip üstüste iki hafta
yönetmesi topluluk açısmdan büyük
kazanç olsa gerek. Programda ünlü
kemancılann ağırhk kazandığı göze
çarpıyor. Knoserlerden bazılan da koro ve
şan içeren yapıtlardan oluşuyor.
maması; iki-üç solistli konserlerin azal-
ması: buna karşın iki-üç solisti gerektiren
yapıtlann seçihnesi; program içerikleri-
nin dengeli ve belirli bir felsefeye göre
düzenlenmesi; büyük çaplı senfonilere yer
verilmesi; Strugala gibi önemli bir şefin
8 hafta orkestrayı yönetmesi dikkati çeken
özellikler...
Solistlere yeni statüler
İDSO'nun ıki yıllık müdürü Türkmen
Güner, seçildiği günden beri solistlik kad-
rolanna ait eksik çıkanlmış bir karama-
menin sorunlanna dikkati çekmekte. Or-
kestra solistleri statüsünde orkestra üyele-
rinin kadrosundan maaş alan sekiz kişinin
ödemeleri, İDSO yönetimince durdurul-
muştu.
Kültür Bakanlığı bir üst makamdan ge-
çici olarak ödemelen yerine getirdi, şim-
dilerde Maliye Bakanlığı'nca düzenlenen
bir bordrodan ödeme yapılacağı belirtili-
yor. Böylece orkestra, sekiz kişilik bir
kadro kazanmış olacak. Solistler genel-
likle pivanistlerden oluşuyor: Güher-Sü-
her Pekinel, Mcral Güneyman, bir süre
önce yitirdiğımiz Hürya Savdam, Mehmet
Okonşar, Akın Karamürsel gibi. Flütçü
Gülşen Tatu"dan başka bir de orkestra şe-
fi olarak atanmış ancak kendisini bugüne
dek hiç sahnede görmediğimiz ama hiç-
bir konseri kaçırmayan birdinleyici varbu
gnıpta. (Anlaşılan orkestraya kadroiu din-
leyici de atanabiliyor hem de yıllık teşvik
birimi de ödenerek.)
Böylece IDSO bu yıl maaşlannı öde-
mediği, bir başka statüye devredilmeleri-
ni beklediği bu solistlere zorunlu olarak
konser de ayırmamış. Önümüzdeki yıllar-
da her birinin herhangi bir solist gibi da-
vet edilebileceği belirtiliyor.
Bu konser mevsiminde birden çok so-
listli yapıtlargözeçarpiyor: Ömeğin Max
Bnıch'un klarinet ve viyola için konçer-
tosunda Ayşegül Kirmanoğlu \c Çimen
Karaömeroğullan; Mozart'ın flüt ve arp
konçertosunda Chritian Larde ve Marie-
Claire Jamet; Brahms'ın keman ve viyo-
lonsel için konçertosunda Ulf Hoelscher
ve Danid Grosgorin; Beethoven'in üçlü
konçertosunda Pikayzenkr ve Doğan
Cangal yer alacaklar. Birden çok solistli
yapıtlar, dinleyici için alımlı olduğu kadar
şef için riskli olaylar.
Geçen yıllardan aklımızda kalan başa-
nlı şef ve solistlerin davet edilmesi, top-
luluğa olduğu kadar dinleyicilere de gü-
ven veren bir ortam yaratıyor. Çok iyi bir
çalıştıncı olduğu bilinen Polonyalı şef Ta-
deusz Strugala'nın dört kez gelip üst üste
iki hafta yönetmesi. topluluk açısından
büyük kazanç olsa gerek. Peter Vronsky,
Madimir Ahschuler; Ramiz Meük Asila-
nov, Christof Escher, Lucas Pfaffvc Ivan
Anguelov gibi her birinin yönetiminde
zevkli konserler izlediğimiz şeflere, bu
arada artık neredeyse bizden sayılan Ho-
vvardGriffiths ve lonescnGalati'nin isim-
lerine raslamak sevindirici. Türk şeflerin
genç yeteneği Naci Ozgüç de dahil olmak
üzere hemen hepsi bu yıl içinde İDSO'yu
yönetecekler. Ancak Gürer AykaTın adı-
na yine raslamadığımızda orkestra yöne-
timinden şöyle bir açıklama aldık. "Ön-
ccki yıilarda Gürer Aykal Ud kez konseri-
ni iptal etmişti. Şef ve solistleri teknik ku-
rul seçer, vönetim kurulu karar verir. Bi-
zeteknik kuruldan gelenti>tedeGürer Ay-
kal'ın isnıi yoktu."
Bilmem dinleyiciye bu açıklama yeter-
li ocak mı? Gürer Aykal gibi yüzümüzü
ağartan bir şefin. ÎDSO'nun 50. yıldönü-
mü kutladığı önemli bir döneminde yer
almamasını. yalnız bu mevsimin dinleyi-
cisi değil. ileride orkestranın tarihini ya-
zanlar da merak edeceklerdir.
Bu yıl ünlü kemancılann ağırlık kazan-
dığı göze çarpıyor. Ulf Hoebcheryıllardır
Türk dostu olmuş ünlü bir kemancı. Yıl-
lar önce BülentTarcan'ın keman konçer-
tosunun ilk seslendınsini yapmış. Danid
Grosgurin ile Brahms' m ikili konçertosu-
nu seslendirecek.
Geçen yıl Cemal Reşid Rey Salonu'nda
HüseyinSermeteşliğinde dinlediğimiz pı-
nl pınl kemancı Tecfi Papavrami (1971) bu
kez Prokofiyefin 2. koncertosu ile orkest-
ramıza konuk olacak. Arnavut asıllı ke-
mancı 1982'den beri Paris'te yaşamakta.
Şu sıralar konserleriyle ve aralannda Hü-
seyin Sermet ile yaptığı Alkan kaydı ve P4-
res ile yaptığı Beethoven sonatlan da ol-
mak üzere CD'leriyle, diskleriyle ve elin-
deki çok değerli Stradivarius ile adından
çok söz ettirmekte. DavidOistrakh'ın öğ-
rencisi Vıktor Pikazyend e hiç yabancımız
değil. Antje Wehhaas (1966) Doğu Al-
man kökenli bir kemancı. Gürer Aykal yö-
netimindeki Bilkent Akademik Sinfoniet-
ta eşliğinde geçen nisanda çaldığı Sibeli-
us koncertosu uzun zaman lculaklanmız-
dan silinmemişti. Sanatçı bu kez Griffîths
yönetiminde Dvorak'ın konçertosunu ça-
lacak. Yine geçen yıldan güzel anılar bı-
rakan Gürcü Kemancı Liana Issakadze,
Şostakoviç'ın 1. keman konçertosunu,
bestecinin 90. doğum yılı konserinde ça-
lacak.
Türk dinleyıcisinin uzun yıllardır tanı-
dığı bir başka değerli kemancı Vadav Hu-
dacek, Vivaldi'nin Mevsimleri'ne solist
olacak. Şef Galati'nin oğlu FlorinGalati,
son yıllann parlayan kemancısı. Florin,
bu kez Beethoven'ın konçertosunu baba-
sı yönetiminde çalacak. Genç ttalyan ke-
mancı Massüno Quarta. Bnıch'un lskoç
Fantazisini: La Scala opera orkestrasının
baş kemancılanndan Francesco Manara
da Mozart'ın Türk konçertosunu seslen-
direcek. Bizim kemancılanmızdan ise açı-
lış konserini yapan Suna Kan. Mozart
konserinde yer alan Ayla Erduran, geçen
yıl tanıştığımız gençlerden Bahar Biricik
ve nicedir ilk kez dinleyeceğimiz tsmail
Aşan'ın isimleri göze çarpıyor.
Piyanistler ise Meüıikov, Ferhat Badal-
beyH ve Şahan Arzruni dışında hepsi yer-
li. Arzruni'nin çağdaş yapıtlardan oluşan
bir resitalini dinleyip olağanüstü tekniği-
ne, piyanoyu kullanma ustalığına hayran
kalmıştık. Yine bir çağdaş yapıtla, Hovha-
ness'in piyano konçertosuyla katılıyor bu
yıl orkestraya. tdil Biret, Ayşegûl Sanca,
Hüseyin Sermet, Gûlsin Onay, Verda Er-
man dışında yine nicedir orkestrayla din-
lemediğimiz Mehveş Emeç bu yılki piya-
nistlerimiz.
Howard Griffîths yönetimindeki yeni
yıl konserine katılacak olan Finc ArtBrass
Ensemble (Bakır Nefesliler Beşlisi) yıhn
en ilginç konserlerinden birini seslendire-
cekler. Aynca Ayşe Nü Menteş'in klavsen
solosuyla Haydn'ın Moreno konçertosu-
nu; Günay Yeitiz'ın flüt solosuyla JoK-
vet'nin konçertosunu; .\lfredo More-
no'nun gitanndan Rodrigo nun konçerto-
sunu, AntoD Niculescu'nun çellosundan
Gulda'nın konçertosunu dinleyeceğiz.
Bunlar da bu yıla ayncalık kazandıran,
her zaman raslamadığımız yapıtlar.
Bu yılki konserlerden bazılan da koro
ve şan içeren yapıtlardan oluşuyor. Beet-
hoven'ın 9. senfonisinde Ayhan Baraa,
Süha Yıkhz, Işın Güyer ve Âytül Büyük-
saraç yer alacaklar. Mahler'in ikinci sen-
fonisinin solistleri ZehraYıknzve Marta
Benackova.Pergolesi'ninStabetMater"in-
de soprano Zehra Yıldız ile bir yabancı al-
to yer alacak. Solistsiz konserlerden enil-
gincini Brucknerin 100. ölüm yılı anısı
için Strugala'nın yöneteceği, bestecinin
beşinci senfonisi.
Bu yılki programa göz atınca genelfik-
le iyi anılar bırakmış şef ve solistlerden bir
seçim yapıldığı göze çarpıyor. Orkestra
solisti olmalan gerekçesiyle şimdilik kon-
ser vermeyen Pekineller, Meral Güney-
man ve Mehmet Okonşar gibi piyanistle-
rimizi GülşenTatu gıbı bir flütçümüzü yi-
ne de dinlemek isterdik. Öte yandan, ön-
ceki yıilarda üst üste başansız konserle-
riyle dikkati çeken YeşimGökalp'a Gersh-
win'in Fa mfnör piyano koncertosu ile yi-
ne şans tanınması. umanz genç sanatçmın
bu kez kendini kanıtlamasına firsat verir.
Türk bestecileri
Türk bestecilerin yapıtlanna yine pek
fazla yer aynlmamış. Otuz bir program
içinde PeterVronsky, Cemal Reşid Rey' in
Fatih Senfonisf ni; Strugala. Uhi Cemal
Erkin'in Köçekçe'sini; Erol Erdinç, .4li
Darmar'ın Sümelası'nı ve Rengim Gök-
men, Turgay Erdener'in Mi 'den Dört Bö-
lüm'ünü yönetecek.
Geçen yıilarda Fransızlar Pierre Bo-
tdez'nin 70. yaşını, tngjlizler de Michael
Hppet'in 90. yaşını bütün bir konser mev-
simi boyunca kutladıklannda hayretlere
düşmüştüm. Çünkü bu besetecilerin stil-
leri hakkında konferanslar dûzenlenmiş,
hiç seslendirilmemiş yapıtlan gün ışığına
çıkanlmışh. Biz de Türk çoksesli müziği-
nin öncü besteçilerini anrnak için fırsatlar
yaratabiliriz. Ömeğin, yakın müzik tari-
himize şöylece bir gözatınca Hasan Ferit
Alnar'm (1906-1978) 11 martta 90. yaşı;
Ahmet Adnan Saygun'un (1907-1991) 6
ocakta ölümünün beşinci yılı; Bülent
Ard'in (1918-1990) 24 kasımda ölümü-
nün beşinci yılı; Kemal tlerid'nin (1910-
1986) ölümünün onuncu yılı; Ühan Mi-
maroğta'nun (1926) ise yetmişinci doğum
ytlı anılabilirdi. Uhi Cemal Erkin'in
(1906-1972) en çok çalınan yapıtı Köçek-
çe'nin programa alınması, bestecinin 14
mart tarihine raslayan 90. doğum gününü
anmak için mi yoksa bir raslantı mı bile-
miyoruz.
Ünlü müzisyenler Beyrut'a akın ediyor
Kültür Servisi- Birkaç yıl önce-
sine kadar dünyanın en çok insan
kaçınlan yeri olarak ün kazanan te-
rör merkezi Beyrut'a, ünlü müzis-
yenler konser vermek için akın edi-
yor.
Efcyrut, mayıs ayından beri on iki
koruere ev sahipliği yaptı. On üçün-
cü lonserise 1975-1990 yıllan ara-
sıncaki iç savaşa çok yakından ta-
nıklketmiş, bindıği uçak 1985 yı-
lınch kaçınlmış, Demis Roussos. Ro-
usscs, ağustos ayı içerisinde, Bey-
rut'a 3 konser verecek.
Eu ayın başında bir konser veren
Ingliz grup Haddavvay'den Mfchel-
le Everettde Beyrut'un dünyanın en
büyük müzik merkezlerinden birisi
olacağını söylüyor.
Beyrut'ta sahne alan gruplardan
birisi de Alphaville.Grup 5 ağustos-
ta Şitik kuşak' için bir konser ver-
di.'
Beyrut'a konuk olan sanatçılar
bunlarla da kalmıyor. Jimmy Sum-
merville, Marc Almond. Rednex,
Culture Beat, Sonia, Yakida ve D.
Alban da son üç ay içerisinde kent-
te konserler v erecekler. Şimdi, Lüb-
nanlı heavy metal hayranlan arasın-
da, Iron MakJen'in de bu yıl içeri-
sinde kente geleceği söylentileri do-
laşıyor. Alphaville'nin solisti Mar-
rion Gold, Lübnan'm 15 yıldır tra-
jik bir tarihi olduğunu, ama artık bu-
nun düzelmeye başladığını söyledi.
"Bence, bu kentin bir banş kenti
olduğunu ispat etmek için daha çok
grubun buraya gelip çalması gere-
kir
7
" dıyor Gold. Tıpkı, geçen hafta
iki konser veren ve Beyrut'ta olmak-
tan korkmadığını söyleyen ChrisDe
Burghgibi.
Tamamı dolan konserlerde, grup-
lar ağırlıklı olarak banş ve dostluk
temasını işlediler ve Beyrut'un artık
banş içerisinde bir kent olduğu
mesajını verdiler.
Yeni Norma: Betty Bucldey
Kültür Servisi- Broadvvay'in gelmişgeçmişen
ünlü müzikallerinden "Sunset Bulvan", Nevv
York'ta yenıden sahneleniyor. Andrevv Lloyd
Webber'm sahneye koyduğu müzikal, BiDy Wil-
der'ın 1950'de çektıği filmle aynı adı taşıyor.
"Sunset Bulvan", Brooadvvay'in yıllara meydan
okuyan belki de tek müzikali. Ancak. bugûnler-
de Nevv York'ta sahnelenen 1995 tanhli müzıka-
lin dikkat çeken bir başka özelliği de, başrol
oyuncusunun sık sık değışmesi.
Patti Lupone, Elaine Paige, Faye Dunawa>- ve
son olarak Glen Oose'dan sonra, başrolü devra-
lan 48 yaşındaki sanatçı Betty Buckky, müzika-
lin en önemli karakteri Norma Desmond'ı can-
landınyor. Sanatçı, rolü hakkında "Muakalti>'at-
ro alanında en güçlö şekilde kaleme alınmış ka-
dın karakterierden biri" yorumunu yapıyor.
"Sunset Buhan"nda Glen Close gibi bir Holry-
vvood yıldızmdan boşalan yeri doldurmanın, ilk
anda kendısine güç geldiğini ıfade eden Buckley,
müzikalin superstarlara ihtiyaç duymadan da var
olabilecek bir eser olduğunu söylüyor. Eleştir-
menlerin ortak dûşüncesı. Buckley'in Norma
Desmond karakterini yommlamada Glen Clo-
se'dan çok daha başanlı olduğu. Faye Dunavvay
ise iyi şarkı söyleyemediği için müzikalden ih-
raç edılmış. Buckley, hem şarkıcılık hem de oyun-
culuk yeteneğiyle diğer oyunculardan daha başa-
nlı bulunuyor. Buckley, rolüne Norma Desmond
karakterini ölümsüzlüğe kavuşturan Glona
Svvanson'u, 1950tarihli "SunsetBulvan" fıhnin-
de defalarca ızleyerek hazırlandığını belirtiyor.
"İnsanlar, bu ölümsüz aşk hikâyesini severek iz-
liyorlar. Yıllardır aşina olduklan eseri izlerken
haklı olarak birtakını bekkntilere sahiplcr. Bu
yüzden onlara en Hi\i vermek zonındayım."
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Uygulamadan Gelenler
Adnan Benk'in eleştiriye yakın durduğu, az da ol-
sa gazetelerde, dergilerde yazılar yazdtğı, kulaktan
dolma yaşayanlan bilgisi, saldırgan üslubuyla baya-
ğı tedirgin ettiği günlerdi...
İkinci Yeni'nin hızlı günleri...
Fransız yazını doçenti, üstelik de günü kovalayan
biraydın... Neyin, nereden aktanldığını birbakıştaan-
layacağı biliniyor...
Özellikle şairleri tedirgin etmesi doğal...
Işte o günlerde, sanınm bir gazetenin sanat say-
fasında, belki de bir dergide, Adnan Benk imzalı kı-
sacık bir şiir çıkmıştı. iyi mi, kötü mü olduğuna karar
veremediğim bir şiir...
Yayınevine gelen bir şair arkadaşa sormuştum:
"Adnan Benk'in şiirini okudun mu?"
Beğenip beğenmediğini söylemeye gerek bile duy-
madan bayağı öfkeyle patlamıştı:
"Böyledir zaten bu adamlar!"
Bütün eleştirmenleri başlangıçta şiir yazmaya he-
ves eden, beceremeyince eleştirmenliğe sapan, o
yüzden de şairlere karşı içlerinde dinmez bir ktskanç-
lık taşıyan yeteneksiz kisiler olarak görüyordu.
Adnan Benk'in o kısacık şiiri içte kalmış bir heve-
sin uç göstermesiydi...
Bir eleştirmenin şiir yazmasına bir şairin bu kadar
kızabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi.
Dünyanın dört bir yanında eleştiri yazılan yazan
şairier gibi şiir yazan eleştirmenler de pek çok...
Adam ünlü bir eleştirmendir, şair olarak adı bile anıl-
maz, ama bakarsıntz yapıtlan arasında şiir kitaplan
davar...
Bizde ise yazına şiirle başlayıp sonradan eleştiri-
ye geçmek bir tür yeteneksizlik göstergesi sayılıyor.
Mehmet H. Doğan geçenlerde yayımlanan birya-
zısında bu konuya şöyle değindı:
"Bir kez bizde bütün eleştirmenler şiirde başansız
olduklan için eleştiriyi seçmiş değillerdir. Öyle bile ol-
sa şiir, öykü çalışmalan gibi şeyler, onlann ilk genç-
liklerinde kalmış denemelerdir, herkesin başına ge-
lebilecektürden bir şeydirbu.Eleştirmenlerde bizim
arayacağımız şey, eleştiriye nereden geldikleri değil,
şu anda neyaptıklan olmalıdır gibıme geliyor. Onla-
nn, yıllarca kötü şüryazmayı sürdüren minor şaihe-
rin yanında, en azından iyi şiir yazamadıklannı her-
kesten önce anlayıp ilk neşteri kendilerine vurmuş
olmak gibi bir üstünlükleri vardır." (Adam Sanat,
Ağustos 1995)
Demek ki eleştiri yeteneği olmayan kötü şairier,
yazdıklan şiirlerin kötülüğünü anlayamadıklanndan
şiir alanında kalıyoriar. Böylece de eleştiri alanına, yal-
nızca eleştiri yeteneği olanlar geliyor.
İyi birsüzgeç...
Aynca, tam tersine, başlangıçta bir yazın türünü
denemiş olmanın, yani uygulamadan gelmenin eleş-
tiriye yaranndan da söz edilebilir.
Sporiarda bunun özellikle üstünde dururtar. Bir
sporu yapmamış olan, uygulamadan gelmeyen bir
kimsenin o sporu eleştirip değerlendiremeyeceği
söylenir.
"Adam ayağını topa değmemiş, futbol yazahığı
yapıyor" derier...
Arjantin'de futbol antrenöriüğü yapan eski bir vo-
leybolcu gazetelere konu olmuştu: Futbol oynama-
mış bir futbol antrenörü... Şaşılacak şey!..
Beni de voleybol ulusal takımlanmıza antrenöriük
ettiğim on yıl boyunca hep bu açıdan eleştirdiler: Vo-
leybol oynamamış bir voleybol antrenörü...
Sporiarda uygulamadan gelmeye çok önem veri-
lir. Başanlı sporcu olmak, yıldız olmak gerekmez. Uy-
gulamış olmak, ışin içinde yaşamış olmak yeter.
En iyi değeriendirme yapanlar, en iyi antrenörier,
başanlı sporcular arasından çıkabileceği gibi başa-
nsız sporcular arasından da çıkabilir.
Yazın eleştirisinde ise uygulamadan gelmek nere-
deyse bir aşağılanma nedeni...
Gerçi ünlü sanatçıların eleştiri yazılan yazmalanna
karşı çıkan yok, başanlı bir uygulamacıysanız kimse
bir şey dıyemiyor, ama başanlı değilseniz bir yolunu
bulup yeteneksizliğinizi yüzünüze vuruyorlar. Uygu-
lamadaki basansızlığınız, eleştiri alanında da başa-
nlı olamayacağınız anlamına geliyor.
Demek ki uygulama alanına hiç uğramamış olmak
eleştirmenler için bir üstünlük...
Kısacası, yazınımızda "ayağını topa değmemiş fut-
bol yazartan" daha değerii...
OevelancPda rock
and roll nıüzesi
Kültür Senisi- Cleve-
landlılar, uzun bir gecikme-
den sonra açılacak olan
"Rock and RoD MüzesTni
büyük bır şölenle kutlama-
ya hazırlanıyor.
92 milyon dolara mal
olan müzenin açılışı onu-
runa, 70000 kişilik stad-
yumda, ünlü rock and roll
yıldızlan, BruceSpringste-
en, Aretfaa Franklin, Chuck
Berry, Jerry Lee Lewis ve
James Bnmıt'ın katılacaği
birkonserdüzenleniyor. Bu
kadar da değil: Littte Rk-
hard, Johny Cash, ABce in
Chains. Al Ğreen,Soul Asy-
lum ve birçok ünlü yıldız
daha konserde sahnne ala-
caklar.
Müze yöneticisi Dennis
Barrie, "Böyle bir konser
daha öncedüzenlenmemiş-
tL Bundan sonra da olaca-
ğını sanmryorum" dedi.
Böyle bir müzenin de
benzeri olacağını sanmıyo-
ruz. Erie Gölü kjyısında
kunılmuş cam ve çelikten
oluşan piramıtte rock and
roll tarihinin ilginç ve de-
ğerli parçalan yer aiıyor.
Buddy Hofly'nin lise diplo-
ması, Keith Moon'un mü-
ziğe karşı bir yeteneği ola-
bileceğine dair bir rapor,
Alice Cooper'in yılan deri-
si şapkası müzede sergile-
nen parçalardan sadece bir-
kaçı.
Aynca John Lennon'un
Beatles klasiği "Sgt Pep-
per's Lonely Hearts Ciub
Band " albümündeki kos-
tümü. James Brovvn'un el
yazısıyla şarkı sözleri, El-
vis'in deri ceketi ve gitan...
Daha bitmedi : VVilsoo
Pickett'ın gitan. Jimi
Hendrtx'in el yazısıyla
"Purple Haze" şarkısının
sözleri, U 2 grubunun tur-
nelerde kullandığı Trabant
marka otomobil...
Müzenin müdürü Barrie,
müzik tarihinin en büyük
koleksiyolanndan birisine
sahip olduklanıu söylüyor.
"Sergilenen binlerce eşya
var. Kiminin değeri 50 do-
lar, kiminin 500000. Ama
böv le bir hazineye paha bi-
çUemez."
Müzeyi yılda bir mily«»
insanın zıyarat etmesi bek-
leniyor. Barrie, müzenin,
rock müziginin insanlar
üzerindeki etkisini yansıta-
cağını söylüyor: "Rock and
roll her kuşağa seslenen bir
müzik. İnsanlar sevinçleri-
ni, öfkelerini. yani ha> aÜ»-
nnı bu müzikte buluyorbnf
Müzede sergiler dışında,
fılm gösterileri ve ünlü sa-
natçılann konserleri de yer
alacak.
Müzenin üst katlannda
ise ünlüler salonu yer ah-
yor. Bu salonda şimdiden
126 ünlü insan yerini almış.
Küçük bir kent olan Cle-
veland, bu müzeye ev sa-
hipliği yapabilmek için bü-
yük bir parayı gözden çı-
karmış.
Berie, "Rock and roll bu
tür yerlerden kaynaklandL
Kırsal kesimde doğdu ve
endüstri merkezlerine ta-
şındı" diyor.