22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN ILYASOĞLU Ye Massiono Quarta eni mevsimde kuruluşunun 5O.yılmı kutluyor Istanbul Devlet Senfoni Orkesrası. Bütçesi Kültür Bakanlığı'ndan geliyor. Başlıca sponsoru Istanbul Filarmoni Derneği. Bu yıl ilk kez 15 ağustos gibi erken bir tarihte ÎDSO'nun tüm konserleri kesinlik kazanmış, programlar hazırlanmış bile. Ne yazık ki, henüz IDSO konserleri, festivaldeki gibi özel kuruluşlardan destek bulamıyor. Verda Erman IDSO^nun kış hazırbğı taıııaıııIstanbul Devlel Senfoni Orkestrası, on milyonluk Istanbul'un tek senfoni orkest- rasıdır. Cuma ve cumartesi günleri Ata- türk Kültür Merkezi'nde verdiği konser- lerde kemikleşmiş beş-altı bin kişi tzlerbu orkestrayı. Başka rakibi olmadığından, tek orkestra olmanın sefasını da sürer. cefası- nı da çeker. 1994-1995 mevsiminde kuru- luşunun 50. >ıhnı kutluyor İDSO. Elli yıl önce Cemal Reşit Rey'ın ütopik gayretle- ri ve medyatık gücü ile Şehir Orkestrası olarak kurulmuş; 1972'de Belediye'den Kültür Bakanlığı'na geçmiş. Istanbul'da elli yıldır böylece bir konser geleneği oluşmuş. Bütçesi, Kültür Bakanlığı'ndan geliyor. Başlıca sponsoru Istanbul Filar- moni Derneği. Bu yıl kaşe olarak yaban- cı şeflere 2500 dolar verebiliyor; yabancı solistlere de 2000 dolar Yerli şeflere 5 mil- yon TL; yerli solistlere ise 4 milyon TL. IDSO'nun bir teknik kurulu var, bir de yö- netim kurulu. Aynca reklamını yapacak. reklam alacak, sponsor toplayacak bir kadrosu yok. Orkestrarun kendi sanatçıla- nndan oluşan yönetim kurulu hem sanat- çı yazışmasını ve angajmanlan düzenli- yor; programlan yapıyor; bir yandan da konserlerine sponsor bulma çabasında. Tüm yıhn programı şimdiden hazır* Yıllardır yaz sonuna doğru IDSO mü- dürüne gidip, gelecek mevsimin program- lannı derlemeyi, hemen bir özet yapıp okurlara aktarmayı gelenek edinmiştir. Baştangiçta her seferinde solisti, şefi ve- ya program içeriği belli olmayan, yıl için- de kesinleşeceği söylenen birçok konser çıkar karşımıza. Bu yıl ilk kez 15 ağustos gibi erken bir tarihte ÎDSO'nun tüm kon- serleri kesinlik kazanrruş. programlar ha- zırlanmış bile. (Bir tek Hikmet Şimşek'in programı her zamanki gibi henüz belli de- ğil). Böylece 13 Ekim 1995'ten25 Mayıs 1996'ya kadar kim gelecek, ne çalacak, ber şey belli olmuş durumda. Eğer yeni bır ekonomik kriz yaşanmazsa parasal açı- dan da orkestra bütçesi bu konserlen kar- şılamaya hazır. İDSO yöneticiierini bü- yük bir özveri ile özenli bir konser yılını şimdiden düzenleyebildikleri için kutlanz. Ne yazık ki henüz İDSO konserleri, fes- tivaldeki gibi özel kuruluşlardan destek bulamıyor. Nedense lDSO'yu destekle- mek henüz gelenekselleşmedi. Oysa Is- tanbul'un orkestrasına sponsorluk yap- mak, nıce özel kuruluş için kıvanç verici olmalı. Üstelik bunlar büyük paralan da gerektirmeyen sponsorluklar. Bu yıl yine birçok yabancı sanatçı hatır gönül ışi or- kestranın çağnsma katıhyor. Kimi önce- den gelip tstanbul'a doyamamış, kimi ki- şisel ilişkilerle Türkleri sevmiş, kimi de sanat uğruna bir özveri için dünyanın hiç- bir yerinde olmadığı kadar düşük kaşe ile çalacak. Orkestra yönetimi elindeki büt- çeyt en ekonomik şekilde kullanarak önü- müzdeki yıl için güvence kazanmak pe- şinde. Bu nedenle sponsorlar hâlâ birçok ilginç konser seçip destekleyebilirler. Bu arada 800 kişilik bir abonman kapasitesi de konser başına 150.000 TL gibi bir ra- kama satılmakta. Bilet fiyatlan da dünya- nın hiçbir yerinde raslamayacağınız daha düşük tutulmakta. Şehir Orkestrası olarak elli yıl önce ve- rilen ilk düzenli konser tarihi, 13 Aralık 1945. Programda Egmond Uvertürü, L'Arlessiene'den seçmeler ve Frank'm re minör senfonisi varmış. Orkestra üyeleri, konservatuvardan derlenen yetenekli öğ- renciler ve başka meslekten gelme ama- tör heveslilerden oluşuyormuş. Bu yıldö- nümünün anısına 16-17 şubat tarihlerin- de Strugalay önetiminde bir konser yapı- lacak. Yine Egmond Uvertürü ve Beetho- ven'in 9. Senfonisi çalınacak. Bu konser- de orkestranm hayatta kalan en eski üye- lerinin de sahnedeyeralmalan bekleniyor. Bu konser mevsiminde, birkaç tane so- listsiz konser yapılması (New York Filar- moni'nin turne konserleri gibi orkestrayı eşlikte kullanmadan, görkemli yapıtlan dinletmek amacıyla); önceden denenmiş ve beğeni kazanmış şef ve solistlere ağır- lık verilmesi; orkestra solistlerinin yer al- Tadeusz Stnıgala Antje \Veithaas Francesca Manara u konser mevsiminde birden çok solistli yapıtlar göze çarpıyor. Geçen yıllardan aklımızda kalan başanlı şef ve solistlerin davet edilmesi topluluğa olduğıı kadar dinleyicilere de güven veren bir ortam yaratıyor. olonyah şef Tadeusz Strugala'nın dört kez gelip üstüste iki hafta yönetmesi topluluk açısmdan büyük kazanç olsa gerek. Programda ünlü kemancılann ağırhk kazandığı göze çarpıyor. Knoserlerden bazılan da koro ve şan içeren yapıtlardan oluşuyor. maması; iki-üç solistli konserlerin azal- ması: buna karşın iki-üç solisti gerektiren yapıtlann seçihnesi; program içerikleri- nin dengeli ve belirli bir felsefeye göre düzenlenmesi; büyük çaplı senfonilere yer verilmesi; Strugala gibi önemli bir şefin 8 hafta orkestrayı yönetmesi dikkati çeken özellikler... Solistlere yeni statüler İDSO'nun ıki yıllık müdürü Türkmen Güner, seçildiği günden beri solistlik kad- rolanna ait eksik çıkanlmış bir karama- menin sorunlanna dikkati çekmekte. Or- kestra solistleri statüsünde orkestra üyele- rinin kadrosundan maaş alan sekiz kişinin ödemeleri, İDSO yönetimince durdurul- muştu. Kültür Bakanlığı bir üst makamdan ge- çici olarak ödemelen yerine getirdi, şim- dilerde Maliye Bakanlığı'nca düzenlenen bir bordrodan ödeme yapılacağı belirtili- yor. Böylece orkestra, sekiz kişilik bir kadro kazanmış olacak. Solistler genel- likle pivanistlerden oluşuyor: Güher-Sü- her Pekinel, Mcral Güneyman, bir süre önce yitirdiğımiz Hürya Savdam, Mehmet Okonşar, Akın Karamürsel gibi. Flütçü Gülşen Tatu"dan başka bir de orkestra şe- fi olarak atanmış ancak kendisini bugüne dek hiç sahnede görmediğimiz ama hiç- bir konseri kaçırmayan birdinleyici varbu gnıpta. (Anlaşılan orkestraya kadroiu din- leyici de atanabiliyor hem de yıllık teşvik birimi de ödenerek.) Böylece IDSO bu yıl maaşlannı öde- mediği, bir başka statüye devredilmeleri- ni beklediği bu solistlere zorunlu olarak konser de ayırmamış. Önümüzdeki yıllar- da her birinin herhangi bir solist gibi da- vet edilebileceği belirtiliyor. Bu konser mevsiminde birden çok so- listli yapıtlargözeçarpiyor: Ömeğin Max Bnıch'un klarinet ve viyola için konçer- tosunda Ayşegül Kirmanoğlu \c Çimen Karaömeroğullan; Mozart'ın flüt ve arp konçertosunda Chritian Larde ve Marie- Claire Jamet; Brahms'ın keman ve viyo- lonsel için konçertosunda Ulf Hoelscher ve Danid Grosgorin; Beethoven'in üçlü konçertosunda Pikayzenkr ve Doğan Cangal yer alacaklar. Birden çok solistli yapıtlar, dinleyici için alımlı olduğu kadar şef için riskli olaylar. Geçen yıllardan aklımızda kalan başa- nlı şef ve solistlerin davet edilmesi, top- luluğa olduğu kadar dinleyicilere de gü- ven veren bir ortam yaratıyor. Çok iyi bir çalıştıncı olduğu bilinen Polonyalı şef Ta- deusz Strugala'nın dört kez gelip üst üste iki hafta yönetmesi. topluluk açısından büyük kazanç olsa gerek. Peter Vronsky, Madimir Ahschuler; Ramiz Meük Asila- nov, Christof Escher, Lucas Pfaffvc Ivan Anguelov gibi her birinin yönetiminde zevkli konserler izlediğimiz şeflere, bu arada artık neredeyse bizden sayılan Ho- vvardGriffiths ve lonescnGalati'nin isim- lerine raslamak sevindirici. Türk şeflerin genç yeteneği Naci Ozgüç de dahil olmak üzere hemen hepsi bu yıl içinde İDSO'yu yönetecekler. Ancak Gürer AykaTın adı- na yine raslamadığımızda orkestra yöne- timinden şöyle bir açıklama aldık. "Ön- ccki yıilarda Gürer Aykal Ud kez konseri- ni iptal etmişti. Şef ve solistleri teknik ku- rul seçer, vönetim kurulu karar verir. Bi- zeteknik kuruldan gelenti>tedeGürer Ay- kal'ın isnıi yoktu." Bilmem dinleyiciye bu açıklama yeter- li ocak mı? Gürer Aykal gibi yüzümüzü ağartan bir şefin. ÎDSO'nun 50. yıldönü- mü kutladığı önemli bir döneminde yer almamasını. yalnız bu mevsimin dinleyi- cisi değil. ileride orkestranın tarihini ya- zanlar da merak edeceklerdir. Bu yıl ünlü kemancılann ağırlık kazan- dığı göze çarpıyor. Ulf Hoebcheryıllardır Türk dostu olmuş ünlü bir kemancı. Yıl- lar önce BülentTarcan'ın keman konçer- tosunun ilk seslendınsini yapmış. Danid Grosgurin ile Brahms' m ikili konçertosu- nu seslendirecek. Geçen yıl Cemal Reşid Rey Salonu'nda HüseyinSermeteşliğinde dinlediğimiz pı- nl pınl kemancı Tecfi Papavrami (1971) bu kez Prokofiyefin 2. koncertosu ile orkest- ramıza konuk olacak. Arnavut asıllı ke- mancı 1982'den beri Paris'te yaşamakta. Şu sıralar konserleriyle ve aralannda Hü- seyin Sermet ile yaptığı Alkan kaydı ve P4- res ile yaptığı Beethoven sonatlan da ol- mak üzere CD'leriyle, diskleriyle ve elin- deki çok değerli Stradivarius ile adından çok söz ettirmekte. DavidOistrakh'ın öğ- rencisi Vıktor Pikazyend e hiç yabancımız değil. Antje Wehhaas (1966) Doğu Al- man kökenli bir kemancı. Gürer Aykal yö- netimindeki Bilkent Akademik Sinfoniet- ta eşliğinde geçen nisanda çaldığı Sibeli- us koncertosu uzun zaman lculaklanmız- dan silinmemişti. Sanatçı bu kez Griffîths yönetiminde Dvorak'ın konçertosunu ça- lacak. Yine geçen yıldan güzel anılar bı- rakan Gürcü Kemancı Liana Issakadze, Şostakoviç'ın 1. keman konçertosunu, bestecinin 90. doğum yılı konserinde ça- lacak. Türk dinleyıcisinin uzun yıllardır tanı- dığı bir başka değerli kemancı Vadav Hu- dacek, Vivaldi'nin Mevsimleri'ne solist olacak. Şef Galati'nin oğlu FlorinGalati, son yıllann parlayan kemancısı. Florin, bu kez Beethoven'ın konçertosunu baba- sı yönetiminde çalacak. Genç ttalyan ke- mancı Massüno Quarta. Bnıch'un lskoç Fantazisini: La Scala opera orkestrasının baş kemancılanndan Francesco Manara da Mozart'ın Türk konçertosunu seslen- direcek. Bizim kemancılanmızdan ise açı- lış konserini yapan Suna Kan. Mozart konserinde yer alan Ayla Erduran, geçen yıl tanıştığımız gençlerden Bahar Biricik ve nicedir ilk kez dinleyeceğimiz tsmail Aşan'ın isimleri göze çarpıyor. Piyanistler ise Meüıikov, Ferhat Badal- beyH ve Şahan Arzruni dışında hepsi yer- li. Arzruni'nin çağdaş yapıtlardan oluşan bir resitalini dinleyip olağanüstü tekniği- ne, piyanoyu kullanma ustalığına hayran kalmıştık. Yine bir çağdaş yapıtla, Hovha- ness'in piyano konçertosuyla katılıyor bu yıl orkestraya. tdil Biret, Ayşegûl Sanca, Hüseyin Sermet, Gûlsin Onay, Verda Er- man dışında yine nicedir orkestrayla din- lemediğimiz Mehveş Emeç bu yılki piya- nistlerimiz. Howard Griffîths yönetimindeki yeni yıl konserine katılacak olan Finc ArtBrass Ensemble (Bakır Nefesliler Beşlisi) yıhn en ilginç konserlerinden birini seslendire- cekler. Aynca Ayşe Nü Menteş'in klavsen solosuyla Haydn'ın Moreno konçertosu- nu; Günay Yeitiz'ın flüt solosuyla JoK- vet'nin konçertosunu; .\lfredo More- no'nun gitanndan Rodrigo nun konçerto- sunu, AntoD Niculescu'nun çellosundan Gulda'nın konçertosunu dinleyeceğiz. Bunlar da bu yıla ayncalık kazandıran, her zaman raslamadığımız yapıtlar. Bu yılki konserlerden bazılan da koro ve şan içeren yapıtlardan oluşuyor. Beet- hoven'ın 9. senfonisinde Ayhan Baraa, Süha Yıkhz, Işın Güyer ve Âytül Büyük- saraç yer alacaklar. Mahler'in ikinci sen- fonisinin solistleri ZehraYıknzve Marta Benackova.Pergolesi'ninStabetMater"in- de soprano Zehra Yıldız ile bir yabancı al- to yer alacak. Solistsiz konserlerden enil- gincini Brucknerin 100. ölüm yılı anısı için Strugala'nın yöneteceği, bestecinin beşinci senfonisi. Bu yılki programa göz atınca genelfik- le iyi anılar bırakmış şef ve solistlerden bir seçim yapıldığı göze çarpıyor. Orkestra solisti olmalan gerekçesiyle şimdilik kon- ser vermeyen Pekineller, Meral Güney- man ve Mehmet Okonşar gibi piyanistle- rimizi GülşenTatu gıbı bir flütçümüzü yi- ne de dinlemek isterdik. Öte yandan, ön- ceki yıilarda üst üste başansız konserle- riyle dikkati çeken YeşimGökalp'a Gersh- win'in Fa mfnör piyano koncertosu ile yi- ne şans tanınması. umanz genç sanatçmın bu kez kendini kanıtlamasına firsat verir. Türk bestecileri Türk bestecilerin yapıtlanna yine pek fazla yer aynlmamış. Otuz bir program içinde PeterVronsky, Cemal Reşid Rey' in Fatih Senfonisf ni; Strugala. Uhi Cemal Erkin'in Köçekçe'sini; Erol Erdinç, .4li Darmar'ın Sümelası'nı ve Rengim Gök- men, Turgay Erdener'in Mi 'den Dört Bö- lüm'ünü yönetecek. Geçen yıilarda Fransızlar Pierre Bo- tdez'nin 70. yaşını, tngjlizler de Michael Hppet'in 90. yaşını bütün bir konser mev- simi boyunca kutladıklannda hayretlere düşmüştüm. Çünkü bu besetecilerin stil- leri hakkında konferanslar dûzenlenmiş, hiç seslendirilmemiş yapıtlan gün ışığına çıkanlmışh. Biz de Türk çoksesli müziği- nin öncü besteçilerini anrnak için fırsatlar yaratabiliriz. Ömeğin, yakın müzik tari- himize şöylece bir gözatınca Hasan Ferit Alnar'm (1906-1978) 11 martta 90. yaşı; Ahmet Adnan Saygun'un (1907-1991) 6 ocakta ölümünün beşinci yılı; Bülent Ard'in (1918-1990) 24 kasımda ölümü- nün beşinci yılı; Kemal tlerid'nin (1910- 1986) ölümünün onuncu yılı; Ühan Mi- maroğta'nun (1926) ise yetmişinci doğum ytlı anılabilirdi. Uhi Cemal Erkin'in (1906-1972) en çok çalınan yapıtı Köçek- çe'nin programa alınması, bestecinin 14 mart tarihine raslayan 90. doğum gününü anmak için mi yoksa bir raslantı mı bile- miyoruz. Ünlü müzisyenler Beyrut'a akın ediyor Kültür Servisi- Birkaç yıl önce- sine kadar dünyanın en çok insan kaçınlan yeri olarak ün kazanan te- rör merkezi Beyrut'a, ünlü müzis- yenler konser vermek için akın edi- yor. Efcyrut, mayıs ayından beri on iki koruere ev sahipliği yaptı. On üçün- cü lonserise 1975-1990 yıllan ara- sıncaki iç savaşa çok yakından ta- nıklketmiş, bindıği uçak 1985 yı- lınch kaçınlmış, Demis Roussos. Ro- usscs, ağustos ayı içerisinde, Bey- rut'a 3 konser verecek. Eu ayın başında bir konser veren Ingliz grup Haddavvay'den Mfchel- le Everettde Beyrut'un dünyanın en büyük müzik merkezlerinden birisi olacağını söylüyor. Beyrut'ta sahne alan gruplardan birisi de Alphaville.Grup 5 ağustos- ta Şitik kuşak' için bir konser ver- di.' Beyrut'a konuk olan sanatçılar bunlarla da kalmıyor. Jimmy Sum- merville, Marc Almond. Rednex, Culture Beat, Sonia, Yakida ve D. Alban da son üç ay içerisinde kent- te konserler v erecekler. Şimdi, Lüb- nanlı heavy metal hayranlan arasın- da, Iron MakJen'in de bu yıl içeri- sinde kente geleceği söylentileri do- laşıyor. Alphaville'nin solisti Mar- rion Gold, Lübnan'm 15 yıldır tra- jik bir tarihi olduğunu, ama artık bu- nun düzelmeye başladığını söyledi. "Bence, bu kentin bir banş kenti olduğunu ispat etmek için daha çok grubun buraya gelip çalması gere- kir 7 " dıyor Gold. Tıpkı, geçen hafta iki konser veren ve Beyrut'ta olmak- tan korkmadığını söyleyen ChrisDe Burghgibi. Tamamı dolan konserlerde, grup- lar ağırlıklı olarak banş ve dostluk temasını işlediler ve Beyrut'un artık banş içerisinde bir kent olduğu mesajını verdiler. Yeni Norma: Betty Bucldey Kültür Servisi- Broadvvay'in gelmişgeçmişen ünlü müzikallerinden "Sunset Bulvan", Nevv York'ta yenıden sahneleniyor. Andrevv Lloyd Webber'm sahneye koyduğu müzikal, BiDy Wil- der'ın 1950'de çektıği filmle aynı adı taşıyor. "Sunset Bulvan", Brooadvvay'in yıllara meydan okuyan belki de tek müzikali. Ancak. bugûnler- de Nevv York'ta sahnelenen 1995 tanhli müzıka- lin dikkat çeken bir başka özelliği de, başrol oyuncusunun sık sık değışmesi. Patti Lupone, Elaine Paige, Faye Dunawa>- ve son olarak Glen Oose'dan sonra, başrolü devra- lan 48 yaşındaki sanatçı Betty Buckky, müzika- lin en önemli karakteri Norma Desmond'ı can- landınyor. Sanatçı, rolü hakkında "Muakalti>'at- ro alanında en güçlö şekilde kaleme alınmış ka- dın karakterierden biri" yorumunu yapıyor. "Sunset Buhan"nda Glen Close gibi bir Holry- vvood yıldızmdan boşalan yeri doldurmanın, ilk anda kendısine güç geldiğini ıfade eden Buckley, müzikalin superstarlara ihtiyaç duymadan da var olabilecek bir eser olduğunu söylüyor. Eleştir- menlerin ortak dûşüncesı. Buckley'in Norma Desmond karakterini yommlamada Glen Clo- se'dan çok daha başanlı olduğu. Faye Dunavvay ise iyi şarkı söyleyemediği için müzikalden ih- raç edılmış. Buckley, hem şarkıcılık hem de oyun- culuk yeteneğiyle diğer oyunculardan daha başa- nlı bulunuyor. Buckley, rolüne Norma Desmond karakterini ölümsüzlüğe kavuşturan Glona Svvanson'u, 1950tarihli "SunsetBulvan" fıhnin- de defalarca ızleyerek hazırlandığını belirtiyor. "İnsanlar, bu ölümsüz aşk hikâyesini severek iz- liyorlar. Yıllardır aşina olduklan eseri izlerken haklı olarak birtakını bekkntilere sahiplcr. Bu yüzden onlara en Hi\i vermek zonındayım." DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Uygulamadan Gelenler Adnan Benk'in eleştiriye yakın durduğu, az da ol- sa gazetelerde, dergilerde yazılar yazdtğı, kulaktan dolma yaşayanlan bilgisi, saldırgan üslubuyla baya- ğı tedirgin ettiği günlerdi... İkinci Yeni'nin hızlı günleri... Fransız yazını doçenti, üstelik de günü kovalayan biraydın... Neyin, nereden aktanldığını birbakıştaan- layacağı biliniyor... Özellikle şairleri tedirgin etmesi doğal... Işte o günlerde, sanınm bir gazetenin sanat say- fasında, belki de bir dergide, Adnan Benk imzalı kı- sacık bir şiir çıkmıştı. iyi mi, kötü mü olduğuna karar veremediğim bir şiir... Yayınevine gelen bir şair arkadaşa sormuştum: "Adnan Benk'in şiirini okudun mu?" Beğenip beğenmediğini söylemeye gerek bile duy- madan bayağı öfkeyle patlamıştı: "Böyledir zaten bu adamlar!" Bütün eleştirmenleri başlangıçta şiir yazmaya he- ves eden, beceremeyince eleştirmenliğe sapan, o yüzden de şairlere karşı içlerinde dinmez bir ktskanç- lık taşıyan yeteneksiz kisiler olarak görüyordu. Adnan Benk'in o kısacık şiiri içte kalmış bir heve- sin uç göstermesiydi... Bir eleştirmenin şiir yazmasına bir şairin bu kadar kızabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Dünyanın dört bir yanında eleştiri yazılan yazan şairier gibi şiir yazan eleştirmenler de pek çok... Adam ünlü bir eleştirmendir, şair olarak adı bile anıl- maz, ama bakarsıntz yapıtlan arasında şiir kitaplan davar... Bizde ise yazına şiirle başlayıp sonradan eleştiri- ye geçmek bir tür yeteneksizlik göstergesi sayılıyor. Mehmet H. Doğan geçenlerde yayımlanan birya- zısında bu konuya şöyle değindı: "Bir kez bizde bütün eleştirmenler şiirde başansız olduklan için eleştiriyi seçmiş değillerdir. Öyle bile ol- sa şiir, öykü çalışmalan gibi şeyler, onlann ilk genç- liklerinde kalmış denemelerdir, herkesin başına ge- lebilecektürden bir şeydirbu.Eleştirmenlerde bizim arayacağımız şey, eleştiriye nereden geldikleri değil, şu anda neyaptıklan olmalıdır gibıme geliyor. Onla- nn, yıllarca kötü şüryazmayı sürdüren minor şaihe- rin yanında, en azından iyi şiir yazamadıklannı her- kesten önce anlayıp ilk neşteri kendilerine vurmuş olmak gibi bir üstünlükleri vardır." (Adam Sanat, Ağustos 1995) Demek ki eleştiri yeteneği olmayan kötü şairier, yazdıklan şiirlerin kötülüğünü anlayamadıklanndan şiir alanında kalıyoriar. Böylece de eleştiri alanına, yal- nızca eleştiri yeteneği olanlar geliyor. İyi birsüzgeç... Aynca, tam tersine, başlangıçta bir yazın türünü denemiş olmanın, yani uygulamadan gelmenin eleş- tiriye yaranndan da söz edilebilir. Sporiarda bunun özellikle üstünde dururtar. Bir sporu yapmamış olan, uygulamadan gelmeyen bir kimsenin o sporu eleştirip değerlendiremeyeceği söylenir. "Adam ayağını topa değmemiş, futbol yazahığı yapıyor" derier... Arjantin'de futbol antrenöriüğü yapan eski bir vo- leybolcu gazetelere konu olmuştu: Futbol oynama- mış bir futbol antrenörü... Şaşılacak şey!.. Beni de voleybol ulusal takımlanmıza antrenöriük ettiğim on yıl boyunca hep bu açıdan eleştirdiler: Vo- leybol oynamamış bir voleybol antrenörü... Sporiarda uygulamadan gelmeye çok önem veri- lir. Başanlı sporcu olmak, yıldız olmak gerekmez. Uy- gulamış olmak, ışin içinde yaşamış olmak yeter. En iyi değeriendirme yapanlar, en iyi antrenörier, başanlı sporcular arasından çıkabileceği gibi başa- nsız sporcular arasından da çıkabilir. Yazın eleştirisinde ise uygulamadan gelmek nere- deyse bir aşağılanma nedeni... Gerçi ünlü sanatçıların eleştiri yazılan yazmalanna karşı çıkan yok, başanlı bir uygulamacıysanız kimse bir şey dıyemiyor, ama başanlı değilseniz bir yolunu bulup yeteneksizliğinizi yüzünüze vuruyorlar. Uygu- lamadaki basansızlığınız, eleştiri alanında da başa- nlı olamayacağınız anlamına geliyor. Demek ki uygulama alanına hiç uğramamış olmak eleştirmenler için bir üstünlük... Kısacası, yazınımızda "ayağını topa değmemiş fut- bol yazartan" daha değerii... OevelancPda rock and roll nıüzesi Kültür Senisi- Cleve- landlılar, uzun bir gecikme- den sonra açılacak olan "Rock and RoD MüzesTni büyük bır şölenle kutlama- ya hazırlanıyor. 92 milyon dolara mal olan müzenin açılışı onu- runa, 70000 kişilik stad- yumda, ünlü rock and roll yıldızlan, BruceSpringste- en, Aretfaa Franklin, Chuck Berry, Jerry Lee Lewis ve James Bnmıt'ın katılacaği birkonserdüzenleniyor. Bu kadar da değil: Littte Rk- hard, Johny Cash, ABce in Chains. Al Ğreen,Soul Asy- lum ve birçok ünlü yıldız daha konserde sahnne ala- caklar. Müze yöneticisi Dennis Barrie, "Böyle bir konser daha öncedüzenlenmemiş- tL Bundan sonra da olaca- ğını sanmryorum" dedi. Böyle bir müzenin de benzeri olacağını sanmıyo- ruz. Erie Gölü kjyısında kunılmuş cam ve çelikten oluşan piramıtte rock and roll tarihinin ilginç ve de- ğerli parçalan yer aiıyor. Buddy Hofly'nin lise diplo- ması, Keith Moon'un mü- ziğe karşı bir yeteneği ola- bileceğine dair bir rapor, Alice Cooper'in yılan deri- si şapkası müzede sergile- nen parçalardan sadece bir- kaçı. Aynca John Lennon'un Beatles klasiği "Sgt Pep- per's Lonely Hearts Ciub Band " albümündeki kos- tümü. James Brovvn'un el yazısıyla şarkı sözleri, El- vis'in deri ceketi ve gitan... Daha bitmedi : VVilsoo Pickett'ın gitan. Jimi Hendrtx'in el yazısıyla "Purple Haze" şarkısının sözleri, U 2 grubunun tur- nelerde kullandığı Trabant marka otomobil... Müzenin müdürü Barrie, müzik tarihinin en büyük koleksiyolanndan birisine sahip olduklanıu söylüyor. "Sergilenen binlerce eşya var. Kiminin değeri 50 do- lar, kiminin 500000. Ama böv le bir hazineye paha bi- çUemez." Müzeyi yılda bir mily«» insanın zıyarat etmesi bek- leniyor. Barrie, müzenin, rock müziginin insanlar üzerindeki etkisini yansıta- cağını söylüyor: "Rock and roll her kuşağa seslenen bir müzik. İnsanlar sevinçleri- ni, öfkelerini. yani ha> aÜ»- nnı bu müzikte buluyorbnf Müzede sergiler dışında, fılm gösterileri ve ünlü sa- natçılann konserleri de yer alacak. Müzenin üst katlannda ise ünlüler salonu yer ah- yor. Bu salonda şimdiden 126 ünlü insan yerini almış. Küçük bir kent olan Cle- veland, bu müzeye ev sa- hipliği yapabilmek için bü- yük bir parayı gözden çı- karmış. Berie, "Rock and roll bu tür yerlerden kaynaklandL Kırsal kesimde doğdu ve endüstri merkezlerine ta- şındı" diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle