02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.513 90 98 KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK Kitap tek fakat yorum çok olunca ş enatçılar pek şaşırdılar. Türki- ye'de tam kadayıfın altı kıza- nrken, Suudi'nin kelle kesme- si denereden çıktı, diye... Öy- lesine çuvalladılar ki, kelle kesmenın şeriattayen bulunmadığını, hatta ilave- ten Suudi Arabistan'da şeriat olmadı- ğını beyan ettiler... Çuvallayan sadece şeriatçılar ve on- lann yardakçılan numaracı cumhuri- yetçiler değildi tabii... Hükümet de ne yapacağını şaşırdı. Türkiye Cumhuri- yeti Devleti'nı yabancı bir ülkede dip- lomatların temsil etmesi gerekirken, Tansu Çiller Suudi Arabistan'a Nev- zat Yalçıntaş'ı "özel temsilci" sıfatıy- la gönderiverdi. Neymiş, Suudi Kralı Fahd, Yalçın- taş'ı tanıyonmuş... Tanımaz olur mu hiç... Arabistan'da şeriat kurallarına göre banka yöneticiliği yapan ve bu sistemi dünyaya yaymaya çalışan kaç Türk vaıi Haa, bu arada anlaşıldı ki emekli va- iz Fethullah Gülen'in Arabistan'da pek esamesi okunmuyor daha! Bu ko- nuda "out" kaldı takkeli liboşların ho- caefendisi. Keşke razı edebilselerdi de Alya- naklı Hoca gitseydi Arabistan'a... Ya da Hoca'yı temsilen Şevki Yılmaz... Hani şu Rize Belediye Başkanı olan zat! Hac sırasında ağzından köpükler saçarak, Türkiye'de şeriat düzeni kur- mak üzere insanlara yemin ettiren adam. Necmettin Erbakan'ın gitmesi da- ha hayırlı olurdu aslında. Erbakan'ın Suudi'lerle dostluğu çok eskilere daya- nır. 1974'te başbakan yardımcıyken, hacca gittiğinde iktidar koltuğuna ilk kez oturmanın dayanılmaz hafifliği ile Arapların kralına bir mektup yazmış, kredi istemişti: "Beni Türkiye'de güçlendirin. Bu kre- di gerçekleşirse Türkiye'de Islam ale- mine yeni bir açılma ve yeni bir çığır başlayacaktır. Yardımınız, açılacak bu yeni çığtn güçlendirecektir." Bu kez "El aman" derdi Hoca, "Kes- SESSİZ SEDASIZ tiğin kelleler bizim iktidann da önünü kesiyor..." Gerçekten de, Türkiye'deki şeriatçı- lann çuvallamasına neden olan bu kel- le kesme işi şeriata uygun mu değil mi? Arabistan'da verilen fetvalara ba- kılırsa uygun, Türkiye'dekilere bakılır- sa değil... Bu ne iş? Yoksa Arabistan Dar-ül Harp diyan mı! Aslında işin aslı yoruma bağlı... Kut- sal kitap tek ama yorum çok. Mezhep- lerin, mezhepler içindeki farklı yorum- lar nedeniyle de sayısız tarikatın orta- ya çıkması bu yüzden... Mezheplerden ya da tarikatlardan hangisi iktidarı ele geçirirse şeriat da onun yorumuna kalmış... Kısacası şe- riat, iktidardakinin uyguladığı! Bu nedenle şeriat düzeninde, iktida- ra yakın olmayan mezhep ya da tari- katlann bile fazla yaşam hakkı yok... Inanç özgüriüğünün tek güvencesi, zavallı şeriatçılann, numaracı cumhu- riyetçilerin, sahtedemokratlann birtür- lü akıl erdiremediği laik düzende... Beyin özürlüler ebetiko ve Balkan halk müzi- ği uzmanı, görme engelli sa- natçı Muammer Ketencoğ- lu, geçen yıl bir konser ver- mek üzere uçakla Istanbul'dan Antal- ya'ya giderken, Atatürk Havaalanı'nda uçağa bininceye kadar kendisine yar- dımcı olması için bir eşlikçi görevlen- dirilmişti. Vaziyet okurian anımsayacaktır Ke- tencoğlu, eşlikçisine nereye gittiğini birkaç kez söylemesine karşın bir ya- nıt alamamıştı. Çünkü bu görevli işitme engelliydi... Bu vaziyeti Vaziyet'e aktaran Cem Timuroğlu, Muammer Ketencoğ- lu'nun geçenlerde yine bir konser ver- mek üzere Kıbns'a gittiğini bildirdi: "Muammer, bu kez de Kıbns Türk Hava Yollan'nın özürtü hizmetiyle kar- şılaşmış. Muammer'e bir tekerlekli is- kemle getirmışler!" R Mert Ali Başanr'dan SÖZDEYİŞLER Bu dünyaya izinli geldim, dönerken rapor alacağım. Gemlik Körfezi'nde koli basilinin 'sıfır' olduğu koy G emlik Körfezi'nin hali malum... Pislikten geçilmiyor. Yine de kıyısındaki "yazlıkkentler" ana baba günü... Bu bakımdan halkı bir dereceye kadar uyarmak için düzenli deniz suyu analizleri yapılıyor. Bölgeleregöre koli basili oranlan muh- tariıklara bildiriliyor. Meraklısı da son ölçüm raporuna göre denize giriyor ya dagirmiyor... Gemlik Körfezi'nin kuzey kıyısında Gemlik'ten başlayarak Küçük Kumla, Büyük Kumla, Karacaali, Nariı, Fıstık- lı, Kapaklı ve Armutlu'da yapılan öl- çümlerde koli basili oranı giderek dü- şüyor. Körfez'in ıçinden buruna doğru deniz daha temiz oluyor... Doğal bir sonuç... Ancak, kirliliğin epeyce fazla çıktığı Karacaali köyü ile Naıiı köyü arasında bir koyda kurul- muş Bayındırlık Bakanlığı'nın tesisleri var ki, önündeki denizde koli basili ora- nı 0 çıkıyor. Evet srfır. Karacaali ya da Narlı'da denize girilmesi tenlikeliyken burada koli basilinin zerresine rastlan- mıyor... Hafta sonlan da çevre köyler- de oturanlar, yazlıkçılar akın akın "sı- fır'lık koya gelip, "tertemiz" sulara ken- disini bırakryor... Fakat, çevredeki köylerin muhtaria- n bu işe pek akıl erdiremiyor... Bayın- dırlık Bakanlığı tesisinin bulunduğu koydan özel bir su örrteği aldınp, Bur- sa'ya analize gönderiyoriar... Gelen sonuç, "sıfır" koli basili oranı- nı doğruluyor. Evet, o koyda koli basili yaşamıyor... Rapor, bunun nedenini de açıklıyor... Çünkü çevrede kullanılan zehirli ta- nm ilaçları yağmur sulanyla, derelerle koya akıyor. Ve böylesine zehirli suda koli basili bile yaşamıyor! Kelle avcısı kabile ile kelle kesici kabile arasındaki uygarlık farkuun petrol fiyutıyla ilgisi var mı? Sezen Aksu, bir beste de Hıncal Uluç için yapmalı1 ' urup durup hep aynı yanlışa Cezalar için ne diyordu sanatçı dos- ' "*" " ' •- "•• düşüyor Hıncal Uluç... Elma- tumuz? Okuyalım bakalım: laria armutları bıriiktetopluyor. Bakın dün ne yazmış: "Kara kaplı kitap, 'ülkeye uyuştu- rucu sokanın başı halkın önünde kı- lıçla kesilir' diye yazıyor. Hukuka ve yasalara saygılı kadı, 'idam' karan vermiş. Hukuka ve yasalara saygılı ceflat, önüne uzanan başlara birer birer kılıcı indiriyor." Sonra, lafı bendenize getirmek için önce bir soru soruyor "Peki o zaman niye bizde bunca kıyamet kopuyor. Niye Cumhuriyet mesela ve onun köşe yazarian, hu- kuka ve yasalara saygılı kadılara ve cellatiara sahip çıkmıyoriar?" Buyrun buradan yakın! Türkiye'deki sözde de olsa laik ve demokratik pariamenter sisteme "el- ma", Suudi Arabistan'dakı din kuralla- nna dayalı monarşiye de "armut" der- sek, "elma hukuku"na göre mi yoksa "armut hukuku"na göre mi olaya yak- laşacağız? Ya da "elma yasalarTna mı sahip çı- kacağız, "armut yasalan"na mı? Peşisıra lafı bendenize getiriyor: "Deviet Tiyatrolan Disiplin Kuru- lu'nun verdiği cezalara fena halde takmış Cumhuriyet yazan. Kurulun verdiği cezalar yüzünden, Genel Müdür Bozkurt Kuruç'a bir sakJınyor, okumalısınız." Haydaaa! 60 kişiye birden ceza veren Kuruç'un tutumuna karşı bir sanatçı dostun gö- rüşlerini yansıttık diye al başına bela- yı... 'Bu kurulun özel bir yönetmeliği ol- madığı için Devlet Tiyatrosu mensup- ları, 657 sayılı Devlet Memurlan Kanu- nu'nun disiplin hükümlerine göre ceza- landınlır. Bu cezalar, belirienmiş olan suça göre kurulun vicdanına en uygu- nu hangisi ise onu seçme imkanı verir. Yani aynı suçtan siz, bir şahsa kınama da verebilirsiniz, üç ay para kesme ce- zası da. Bu karar oluşurken, bütün jü- ri, genel müdürün işaretine bakar. Göz kırpma tiki, e-ö sesleri ya da hukuk müşvavirinin sahibinin sesini çalması gibi." Dönelim Uluç'un yazısına ve yazının "püf noktası"na: "Peki nerede o 'hukuka ve yasa- lara saygılı bürokrat' edebiyatı..." Uluç'un derdi RTÜK Başkanı Ali Ba- ransel... Yeni yayın dönemi başlayacak ya, televizyondaki şaka programlanndan birinde sunuculuk yapıyor ya, Baran- sel de şaka programlannda insanlann küçük düşürülmesine karşı çıktı ya. Yazılarındaki "Sevgili Baransel"i bir anda "Bay Baransel" yapan Hıncal Uluç, Vaziyet'te Baransel'in "hukuka ve yasalara saygılı bir bürokrat" olarak tanımlanmasını bir türlü hazmedeme- di. Baransel'in de eksik ve sakıncalı yönlerini gündeme getirip değiştirilme- si gerektiğini vurguladığı televizyon ya- sasını parlamentoda adam etmek ye- rine Baransel'le uğraşmanın alemi ne olabilir: "Benim programıma kimsekanşma- sın! Çünkü ben bu ülkenin gerçekten çok imtiyazlı bir vatandaşıyım." Evet, aynen böyle. Çünkü kendisine "imtiyazlı vatan- daş" tanımını yakıştıran yine kendisi... Çok kişi Sezen Aksu'nun konserine bilet bulamazken, kendisi üç gece üs- tüste gitmiş de ondan! Anlaşılan Sezen Aksu'nun söyledik- lerini can kulağıyla dinliyor... Sezen Hanım'dan rica etsem acaba Hıncal Uluç için elmalarta armutlann birlikte toplanamayacağını anlatan bir beste yapar mı! Neyse. Uluç'un yazısı şöyle bitiyor: "Cumhuriyet, önüne gelenin, ak- lına geleni yazdığı bir gazete değil- dir." (Sabah'la kanştınyor.) "Oraya kırk düşünüp, bir yazılır." (Doğru. Hele meyhane çıkışında asla.) 'Düşünme- den yazılan satırlann hesabının ne- relere varacağını, varabileceğini göstermek istedim sadece." (Elma- larla armutları birlikte topladıktan son- ra hesap yapmak kolay.)" Ben 'ifade özgürlüğü' için savaşı, Cumhuri- yette yazarken öğrendim." (Sportif konular tamam da siyasi konulardaki öğrenim yarım kalmış.) "Bu savaşım sonuna dek sürecektir." (Ûnceki tümcede olduğu gibi sözcüğü muha- rebe anlamında kullandıysa kendisine bol tanklı, tüfekli 'savaş'lar. Yok, müca- dele anlamında kullandıysa savaşımım demeliydi.) "Hukuka ve yasalara say- gılı bürokratlara ve böylelerine sa- hip çıkan 'yeni' Cumhuriyet yazar- lanna karşı bile olsa." (Zaten 'eski'le- ri kırpıp kırpıp medyada yıldız yapıyor- lar.) BODRUM SULH HUKUK MAHKEMESİ 1994/269 Davaci Cemile Sezen vekilı avukat Onur Karaşin tarafından davalılar Mehmet Zekai Sezen ve Serpil Çelıköz aleyhıne mahkememıze Cemıle Sezen'ın terekesıne mümessil tayıni için açılan davada; Davalılann adresleri meçhul olduğundan dava dılekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş olup ılanen tebliğıne kaar verilmekle; Işbu davanın duruşmasi 10.10.1995 günü saat 09.00 olup adı geçenlerin gösterilen tarih ve saatte duruşmada hazır bulunmalan veya kendilenni vekıllle temsil ettirmeleri, aksi takdirde HUMK'nın 509 ve 510. maddelen gereğince davaya gıyaplannda devam olunacağı ve dava dılekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 1.8.1995 Basın: 37340 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl ^ | , . **iı %£&&^ HARBİ SEMİH POROY GADDAR DAVUT NURI KURTCEBE BULUT BEBEK NVRAYçtFTçt MIRMIRLAR UĞUR DURAK OFF 1 A&Rt\ ^_r KUTU MAP BÜL- YA«kB..ş^r^y A,A! KİNC£ ACAVI'P o u İŞAUBAJ <AFAM 1 TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKAN 23 Ağustos SOVYET-NAZI ANTLAŞMASH. 1333'M &U6ÜN, NA2İAIMAHVA'Sl İLE SOVYETl£lt RİÜLI6İ ARA&INPA BİR SALDIRMA2LIK PAKT1 İM- ZALANPI. SON SIRALARDA AÇ/KÇ4 SÖ&ÜLEN Alr MAM GEUİÇIEME POÜTİKA&NA KAeŞl,/NGİL7S- R£ Ve FKAHSA, SOVYeTLEH SıeüSİ İL£ BrR. ANTIAÇMA YAPMAYA ÇAUÇieKBN', HıTLSg ttjü- NAZCA S/£ GieiÇlMLŞ STALIN'İ tCANCHRMAYI 8A$ARMtÇri. STAÜN, /N&IUSKE VE F8ANSA' YLA ANLAŞMAIOAN VA2GEÇİP ALMANYA 'NIN TEİC- UFINE yANAÇTt.ALMANYA TEMSfLCJSİ Rt&BEN TKCP(^esimde,eul akhıSol<ian üçüncii) İLE SOVYET- LBR BIOJGİ TSM£İlCİSİ MOLJDTOlf (phjrvi), SAL- OIRMA2UK MADOELE.R.IYLE BİBLİKTE, GİZLİ C4A- RAK POLOMYA'NIN SÖIÜÇÜIMESİNI t>E fÇEREN ANTIAÇMAYI MC&KOVA'OA IM2ALADILAR...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle