02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23AĞUSTOS1995 ÇARŞAMBA - 14 KULTUR Uluslararası KütüphaneDernekleri ve Kuruluşhm Federasyonu (IFLA) 61. GenelKongresisürüyor Költfir Bakanı İsmail C eııı. açıiı-> konuşmasındakütüphaneciliğin hem çokyasjı hem de çokgenç bir meslekülduğunu vurguladı. (Fotoğraflar: KAAN SAGANAK) ^DüşünceıiDi pasaportu olmayacak' PUYGU DURGUN Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kuruluşlan Federasyonu (IFLA) 61. Ge- nel Kongresi, Atatürk Kültür Merke- zi'nde vapılan resmi açılışla başladı. Açılışa, Kültür Bakanı İsmail Cem. Is- tanbul Büyükşehir Belediyesı Başkanı R.Tayyip Erdoğan, IFLA "95 Organizas- yon Komitesi Başkanı Altınay Senıikli, IFLA Başkanı Robert Wedgeworth. UNESCO Temsılcıleri L. Voogt, Aziz Abid, UNESCO Yürütme Kurulu Türkı- ye Temsilcisi Talat Halman. konuşmacı olarak katıldı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu ÇiBer, gön- derdıklen mesajlarla kongre açılışını kut- ladılar. Kültür Bakanı İsmail Cem, açılışta yap- tığı konuşmada, kitabın yazar ve okur ara- sında büyülü bir îlışkı yarattı|ını söyle- yerek, bu ilişkiyi kurmakta kütüphanele- nn ve kütüphanecılcı ın ör.emli bir rol ny- nadığını belirtti. Cem. "Kütüphane.insanlığınortakdü- şünce birikimidir. bu birikimin korundu- ğu. düzenlendiği, geniş kitleiere ve gelecek kuşaklara aktanldığı mekândır. Bir bakı- • IFLA'nın düşünceyi ifade etme ve bilgilenme özgürlüğü konusunda son derece duyarlı olduğunu belirten Robert Wedgeworth, "Geleceğin bilgi toplumunda fikirlerin pasaporta ihtiyacı olmayacak. Düşünceler bir toplumdan ötekine rahatça geçecek" dedi. ma. kütüphane,insanoğhınun ürettiği bil- ginin mekânıdır. kütüphaneci. bu bilginin en kola> biçimde topluma aktanlmasuu, bilgiye en rahat biçimde ulaşılmasını dü- zenleyen kişidir. Bu özelliklcriyle, kütüp- hane ve kütüphaneci, hepimize ait olan bir büyük mirası yaşatan, bu mirasın büyü- yerek sonraki kuşaklara devrini sağlayan temel mekân ve meslektir'" dedı. Cem. dünyanın her koşesınden tstan- bul' a gelmış katılımcılara yönelik konuv tnasında "Biz, Sümerlerin bilgi birikimi- ni nasıl inceleyebilmekteysek, bundan 5 bin yıl sonra da insanlar, dünya kütüpha- necilerinüı 1995 yüında İstaııbuPda top- landığını, 'Bilgi ÇagYnı üretmenin so- rumluluğunu ve heyecanını paylaştığını ögrcnebil"w* ** deHi Istanbul Büyükşehir Belediyesı Başka- nı R Tayyip Erdoğan ıse kütüphanelen, "geçmişi geleceğebağlayan en önemli kül- tür kurumu"olarak değerlendirdi "Bele- diyelerin en önemli görevlerinden birinin kütüphane kurmak \e halkın kütüphane- lerden faydalanmasını sağlanıak" oldu- ğunu belirten Erdoğan, bilgi toplumunun yaratılmasmda kütüphanelerin önemli bir rol oynadığına dikkat çektı. IFLA Başkanı Wedgeworth ise konuş- masında bir ülkenin sahip olduğu fikır zengjnlıklennin geleceğe aktanlması ge- rektığine değindi. IFLA'nın düşünceyi ifade etme ve bilgilenme özgürlüğü ko- nusunda son derece duyarlı olduğunu be- lirten Wedgeworth. "Geleceğin bilgi top- lumunda fikirlerin pasaporta ihtiyacı ol- mayacak. Düşünceler bir toplumdan öte- kine rahatça geçecek" dedi. Organizasyon Komitesi Başkanı A!tı- nay Serniklı, Doğu ve Batı arasında bir köprü olan tstanbul'da gerçekleştirilen kongrenın, bu ikı kültürün kaynaşmasm- da önemli bir adım olduğunu söy ledi. Genel kongre açılışında yer alan son konuşmacı Talat Halman ise geleceğın bilgi toplumunun yaratıimasmda teknolo- jinin bir amaç değil, araç olduğuna dik- kat çekti. Halman. "Kütüphaneciler, en- formasyon çağını tüm insanlığa hizmet venme ideali iie küresd gelişme için en doğ- ru strateji ile, hayaUeri ve gerçekleri oluş- turan değerler ile donatıp güçkndinnek görevini üsdenmişlerdir" dedı. Kongrede dün, Bilim Kütüphanelen, Kütüphane Tanhı, Sanat Kütüphanelen, Parlamento Kütüphaneleri, Bilgi Dünya- sında Kadınlar, Nadir Kitaplar ve El Yaz- malan ve Mılli Kütüphaneler konulu bil- dınler sunuldu. Onak teması, "tsiam Sa- natı Koleksiyonlan" olan "Sanat Kütüp- haneleri"başlıklı toplantıya, katılımcılar yoğun bir ilgi gösterdiler. Toplantıda su- nulan "Bosna-Hersek Kütüphaneleri: Yok Olan Kültür Mirası". günün en ilgi çekici bildırilen arasındaydı. Harvard Unıversıtesi'nden Andras J. Rieldma- yer'in sunduğu bıldiride. son üç yılda Bosna-Hersek'te kültür merkezleri ve kü- tüphanelerin yanı sıra kütüphane arşivle- ri ve müzelerin de yok edildiği belirtildi. Rieldmayer, tüm dünya kütüphanecileri- nı Bosna'da yaşanan kültürel soykinma karşı çıkmaya ve Bosna kütüphanelerine maddi yardıma çağırdı. New York Bro- oklyn Müzesi'nden Deirdre E. Lawren- ce'ın "Brooldyn Müzesi'nde İslam Sana- tı Koleksivonu" konulu bildırisı ise ABDdekı İslam sanatına olan ilgivi ko- nu alıyordu. Istanbul Üniversıtesfden Nurhan Atasoy'un "Türkiye'de Sanat Kütüphaneleri" başlıklıbildirisi.özellik- le Istanbul da yer alan sanat kütüphanele- rinin tarihsel gelışım sürecini konu alma- sı açısmdan ilgi topladı. Atasoy, Osman- Iı kütüphanelerinın son derece gelişmiş arşiv ve dokümantasyon merkezleri oldu- ğuna dikkat çektı Bıldinde bir slayt gös- terisi de sunuldu IFLA Genel Kongresi kapsamında, AKM 'de "Rus Kütüphaneleri" konulu bir sergi açıldı. Sergı. Rusya'nın kütüphane teknolojısınde ulaştığı son aşamalan ko- nu alıyor. 1994'te Prag, 1995'te ise Leip- zıg'de ızlenıme sunulan sergi. Rusya Fe- derasyonu Kültür Bakanlığı ve Rusya Milli Kütüphanesi'nin katkılanyla ger- çekleştiriliyor. Manas Destanı'nın 1000. yılı kutlanıyor Kültür Servisi- Kırgızis- tan. Manas Destanı'nın 1000. yıldönümünü kutlu- yor. Türklerin önemli des- tanlarından olan Manas Destanı, UNESCO'nun hi- mayesinde kutlanıyor. Türkiye de kutlamalara. Dışişleri Bakanhğı'nın or- ganizasyonu ve Turizm Ba- kanhğı'nın desteğiyle katılı- yor. Kutlama nedeniyle. Bişkek ve Talas şehirlerine tanıtım ve turistik amaçlı turlar ve Türkiye"den başla- yıp Kazakistan'da sona ere- cek "Süper At Maratonu" düzenlenecek. Aynca sergi- ler ve çeşitli yanşmalar da kutlama programında yer alıyor. Kırgız kültürünün ve tari- hinin odak noktasını oluştu- ran Manas Destanı, Çin'in güneybatı sınırlanndayaşa- yan, atlı göçebe Manas'ın savaşarak Kırgızlan birleş- tirmesıni ve yeni bir ulusal bilinç yaratmasını anlatıyor. Bu yıl bir "Manas Festi- \ r ali"düzenleneceğini söyle- yen Kırgızistan Cumhurbaş- kanı Askar Akayev, "Zor durumda kaldığımızda, kahraman atalanmız bize güç verir" dıyor. Akayev*e göre "Destandaanlatılanlar bugün için degeçeriL Birçok ulus hâlâ bağunsızlığına ka- vuşmayı umuyor." Akayev, Manas'ın. birlik, uyum ve güçlü devlet değerlerinin yeni Kırgızistan'ın da te- mellerini oluşturduğunu söylüyor. 25-31 ağustos tarihleri arasında düzenlenecek olan festival daha önce Sovyr et yöneticileri tarafından ay- nmcılık yapıldığı gerekçe- siyle engellenmişti. Fakat Manas Destanı, baskılara rağmen varlığını sürdürü- yor. KuşakJar boyu dilden dile aktanlan destan, ancak 1920 yılında yazıya aktanl- mış. Destan, 530 bin dize- den oluşuyor ve bu. Home- ros'un Odyssesy'inın 20 ka- tı uzunlukta olduğu anlamı- na geliyor. Birçok insan için Manas bir hikâyeden daha çok şey ifade ediyor. Kimine göre bir felsefe, kimisıne göre ise gerçek bir tarihsel metin. Destan'ın dinsel yönüne dikkati çekenler de var. Manas hakkındaki tartış- malar ise sürüyor. Tarihçı Terobek Otarbayev. Mana- sın gerçek bir karakter oldo- ğunu ve MS 23 yılında 52 yaşmda öldüğünü söylerken diğeruzmanlardestanın 15. yüzyılda Taciklerden kay- naklandığını söylüyor Kır- gızıstan'ın ünlü yazan Cen- giz Aytmatov. Manas'ın ta- rihsel biranlatı olarak kabul edilmesi gerektığini söylü- yor. "l'zmanlar.destanın ta- rihsel olaylan sanatsal bir bi- çimde anlattığını söylüyor. Ama destanda bunun yanın- da felsefi vedi/tsel bilgiler de bulabilirsiniz." Festıvalin açılış törenı için başkent Bişkek'te bir Manas Köyü inşa edilıyor. Orta Asya devletleri. Pa- kistan ve Azerbaycan lider- lerı kutlama törenlerinden iki gün önce Talas'ta bir ara- ya gelecekler Talas. Kırgı- zistan'ın batısında. destana göre Manas'ın mezannın bulunduğu yer. Kenttekı. Manas'a ait olduğuna ina- nılan 14. yüzyıldan kalma birmezarrestoreedildı. Me- zann çevresındekı alanda düzenlenecek geleneksel Kırgız oyunlanna tüm Kır- gızistan Uan katılımcılar ve ızleyıcilerin gelmesi bekle- niyor. Kırgızistan'ın bütçesini aşan 5 milyon dolarlık res- torasyon çalışmalannın masraflan UNESCO ve ba- zı yabancı firmalar tarafın- dan karşılandı. Bişkek'in yakınlannda, destanın ruh- sal yönünü gösteren "Ma- nas Ruhsal MerkezT işa- damlan tarafından yapıldı. Merkez. dört büyük dini temsil eden bir pıramitten oluşuyor. Hiroşima felaketinin 50. yıldönümü nedeniyle Kenzaburo Oe ile Günter Grass mektuplaştı ToiTiıılarınıa Andersen ıımsallanm öneriyorum GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Günter Grass. Hiroşima ve Nagasakı felaketinden sonra geçen 50 yıl süresınce nükle- er tehlıkenin azalmadan varlığını sürdürdügünü belirterek dünyanın bugünkü durumunu anlatıyor: "Jn- sani nedenlerle yapılan çağnlar. po- Btik \e ekonomik saldırganhğa kar- şıetkili olamıyor. Fransa, hugün bön- lüğün ve büyük saldırganhğın n'pik örneğidir. Başkan, Atlas Okyanu- su'nu bir dizi atom patlamalan için sahne yapmakta karartı; belki böy- lelikle kendine bir kimlik edinmek, belki de ordunun w atom endüstri- sinin yaptığı baskıya boyıın eğdiği için. Akıl almıyor: EUi yıl önce, insa- nın değerini yok sayan dev bir dene- me >t elü yil sonra, dogu-ban çaöş- masının biriminden birkaç yıl geç- mişken, karşüıklı atom tehdidL. A\- rupa'nuı aydmlanmasına bu denli çok katkıda bulunmuş olan bir ülke- nin tavn,yüreğimi acıtıyor. Montaıg- ne. Diderotve Zola, bu duruma ne derlerdi diye düşünmeden edemi- yorum. (...) Bu soru, aşlında ikimi- zi de ilgilendiriyor. Örneğin, Ja- ponya'da söylediklerinize kulak asıyorlar mı? Tehditkârca karşıhk verenler kadar, tartışma masasına orurmak isteyenler de var mı? Bi- zim burada, sağırlık egemen. Gü- nümü/de atom enerjisine karşı kitleler sokaklara dökülmüyorlar. Ellili yıllan anımsıvorum. Ben ve binlercemiz, paskalya zamanı so- kakları doldurmuş. atom bomba- sını kınamıştık. Klimizde, 'Atom enerjisinın banşçıl amaçlarla kulla- nılması' istegini belirten bandroller \ardı. Ne safmışız ama... Ne de koiay kandırümışız_."Günter Grass. atom enerjısinin savaşçıl amaçlarla kulla- nılması tehlikesini. şimdiki yetışkın neslin uzun süre yeterince idrak ede- mediğini ve bu nedenle de gelecek nesle çok ağır bir mirasın bırakıl- makta olduğunu belirtiyor. Aynca. ABD'nın ikı kenti yok etmesinin gerçek bir savaş suçuoldugunun bu- Gunter Grass irisi dünyaca ünlü toplumcu bir Alman yazar, öteki evrensel edebiyat anlayışıyla ulusçuluğa karşı çıkan, Nobel Edebiyat Odülü sahibi Japon yazar. İkisinin de buluştuğu ortak nokta, nükleer tehlikeye karşı kitlelerin duyarlıhk göstermediği. Isveç'in Dagens Nyheter gazetesinin aracılığıyla daha önce de mektuplaşan iki düşünürün son mektuplanndan böiümler veriyoruz. gün bile kabul edilmemiş olmasım kmıyor "Galipler nadiren suçlanmn bilincinde olurlar" diye yazan Gün- ter Grass. mektubunu şöyle sürdürü- yor: "Bunun ardından atom bomba- sı potansiyeli hızla gelişti. Terör den- gesi denilen şey ortadan kalktıktan sonra, atom silahlannın bir bölümü- nün denetimi yok olmuşa benziyor. Aynca, klasik 'atom silahı ülkele- n dışında hangi ülkelerin atom bom- basına sahip olduğu büinmiyor. Nal- nızca Hindistan'la Pakistan mı? Ybk- sa yakında canı çeken gidip bomba- vı satın aiabilecek mi? 1986'dan beri Israilli atom teknisyeni Mordechaı Vanunu, Kudüs'teki tecrit hücresin- de 18 yıllık cezasını çekmekte. Suçu. jsrail'deki nükleer silahlanmayı bir İngiüz gazetesine anlatmış olması. O zaman adı büyük başlıklarla geçti, ama şimdi aruk unutubnuşgibi. Yal- mzca bir avuç insan, aralannda İn- giliz yazar Harold Pınterde olmak üzere, onun özgürlüğüne kavuşması için uğraş veriyor.*' Günter Grass. Kenzaburo Oe'ye yazdığı mektubu şöyle bitiriyor: "Torunlanma H. C. Andersen'in masallanm. özellikle İmparatorun (ıiv sılcrı' ni yenidenokumalannı sa- lık veriyorum. Çünkü dünyanın bir- çok köşesinde imparatoıiar anadan doğma çıplak oiduklan halde, göz kamaşüncı giysiler kuşanmış oiduk- lan inancıyla dolaşıyorlar." Kenza- buro Oe. Alman yazann mektubuna, konuyu derhal Fransa'ya getirerek yanıt veriyor: "Fransız kültürüne olan güvenim nedeniyle üzüntüm. çokfazlalaştı. Soğuk savaşın bitimin- den sonra egemen güçlerin, nükleer silahsız bir dünya için güçleri birteş- tirdiğine inanacak denli saf değüun. Ne var ki Avnıpa'daki bir devlet ola- rak Fransa'nın bu yönde bir adım atarak kendi büyüldüğünü göstere- ceğini sanıyordum. Eğer insanlık, atom bombasının ahldığı günden sonra var olmayı sürdürebilmişsc bu- nun teknedeni,\ar olmaktaki karar- lılığıdır. Bu sözleri ilk kez bir Fransız yazar yazdı: Benim birçok anımda yer alan, Sartre." Oe. Fransa Devlet Başkam'nın bu karan almasını. 'gü- v'enlik nedeniyle' açıkladığını anım- Yayıncılar Birlîği'nden IFLA Kongresi'ne tepki J tılAnt, / l kongrenin J~L Türk düzenleyicilerini, yayıncı ve kitaba saygıya davet ederek, "Eğer yayınevi olmazsa, kitap olmazsa, kütüphane ve kütüphaneci de olmaz" dedi. Kültür Servisi- Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, Türkiye Yayıncılar Bırliği ve yayınevlennın. Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kuruluşlan Federasyonu'nun (IFLA) Istanbul'da yapılan 61. Kongresi'ne çağnlı olmamasını kınadı. Ant, "Yıllardır büyük unkânsızlıklara rağmen mesleklerini fedakârca sürdüren kütüphaneci arkadaşlanmıza büyük saygı duyuyoruz. Ancak bu toplantıyı düzenleyen Türk kütüphanecileri, kütüphanenin yayıncıya ve yazara ve dolay ısıyla kitaba ihtiyaç duymadan kurulabileceğini ve sürdürebileceğini bu toplann vasıtasıyla dünya kütüphanelerine ögretme imkânına da kavuştular. Bunu anlatmanın en kolay yolu olarak da yayınevlerini ve Türkiye Yayıncılar Birliği'ni bu kongreden uzak tutmay ı buJduIar** dedi. Ant, son birkaç yıldır Türkiye kütüphanelerine doğru dürüst kitap girmediğini öne sürerek, okuru kütüphaneye getırmek. kütüphanedeki az sayıdakı kitabı okurla birleştırebilmek için hiçbirçaba gösterilmediğini belirtti. Kütüphaneciliğin yayıncılık sektörünün bir parçası olduğunu hatırlatan Ant, "Eğer yayınevi olmazsa, kitap olmazsa, kütüphane ve kütüphaneci de olmaz. Ama Türkiye, okullar olmazsa Milli Eğitimi ne güzel yönetirim diyen Milli Eğitim bakanları görmüş bir ülkedir. Niye yayıncı ve kitap olmazsa ben ne güzel kütüphanecilik yapanm diyen kütüphaneciler olmasın?"dedi. Atıl Ant. kongrenin Türk düzenleyicilerini, yayıncı ve kitaba saygıya davet ettığini sozlenne ekledi. Kenzaburo Oe. satıyor ve Fransa'nın bu anlayışıyla Çin'ın yanında yer almasının. 'Tru- man'ın Hiroşima ve Nagasaki'yi bonıbalama karanna'büyük saygı gösteren Clinton'un ABD'sini ve Yeltsin'in Rusya'sını da aynı tavra çekmesınden kaygılandığını yazıyor. Kenzaburo Oe. Japon hükümetinin. atom bombası kurbanlannın çağnla- nna yeıerince kulak asmadığını. na- diren de olsa Çin'i ve Fransa'yı pro- testoettıği zamanlardabılepek inan- dıncı olmadığını belirtiyor. Japon yazar. kendisinın ulusçu çevrelerce vatan haini olarak tanımlandığını anımsattıktan sonra, nükleer silah- lann geleceğıni tartışmanın, Japon halkının ulusal geçmişini unutmak anlamına gelmediğini, ancak konu- nun yalnızca Japon ulusunu ilgilen- dirmediğinı anlatmakta güçlük çek- tiğini açıklıyor. Kenzaburo Oe, Gün- ter Grass'a yazdığı yanıt mektubu- nu şöyle sonuçlandınyor: " BöyleHkle, sevgili Günter Grass, sizüı teşvik edici mektubunuzdaki, 'emre ıtaat etmeme, askeri sırları açıklama onurluluğu' ile Ander- sen'in masalındaki çocuğun cesare- ti'yle ilgili yazdıklanmzı destekliyo- nım. Doğaİ bilimlerin giderek çeşit- lilik kazandığı ve büyük bir hızla ge- UştiğL arahksız olarak yeni buluşla- nn yapıldığı günümüzde kazanılan her kanş tuprağın insanlık için iyi mi, kötü mü olduğunu anlamakta güç- lük çekiyoruz. Yahuzca askeri sıriar konusunda değiL büyük şirkederde- ki. bürokrasideki gizlilikleri -eğer in- sanhk için tehlike oluşfumyorsa- ka- muoyuna açıklayacak denli yiirekU olmak zonındayız. Bi/ ya/arlar. bu tür sesleri duyabilmeli ve geniş çev- rderin dikkatini çekebilmeliyiz. Böy- leliklc imparatorun çıplaklığını hay- kıran çocuğun erdemini, günlük ya- şama getirmiş oluruz." NEW YORK^TAN İLHAN MİMAROĞLU Miki Fare Tekeli Büyük haber: Miki Fare televizyon aldı. Demek oluyor kı Walt Disney, ABC televizyon şebekesini sa- tın aldı. ABC bundan önce de satın alınmış olduğun- dan Capital Cities/ABC adını taşıyordu. ilginç ad Ca- pital Cities. Başkent kentler, başpara kentler, anamal kentler... Sizcehangisi imparatorluk kavramını daha iyi canlandınyorsa onu seçin. ABC'de çalışanlar tedirgin. Ya işten atılırlarsa? Kendilerıne büyük ölçüde temizliğe gidilmeyeceği güvencesi verilmişse de büyükten daha küçük ölçü- nün ne olduğunu bilemiyoriar. Aralannda Vakvak Kar- deş gibi giyinmek zorunda bırakılmaktan korkanlar da var. Işinin elinden alınacağını ve ancak yeni şirketin ku- rulunda üye olarak çalıştınlacağını bilen ABC Baş- kanı iyimser davranıyor. Çocuk programlannın geliş- tirileceğini söylüyor. Hem de VValt Disney'in temiz adıyla dünya çapında bir büyük başanya erişilece- ğini öngörüyor. Unutmayı uygun gördüğü, Ameri- ka'nın kara liste yıllannda VValt Disney'in onu bunu gammazlamış olduğudur. Şu da var ki bu tür bilgiler artık bir adı lekelemeye yaramıyor. Öyleyse kime ne? Ertesı gün ortanca haber: Buzdolabı da televizyon aldı. Bu kez satın alınan CBS televizyon şebekesi, satın alan da VVestinghouse. Buz kesıldiler CBS'te çalışanlar. Büyük ölçüde işten atılmayacaklan güven- cesi bile verilmedi kendilerıne. Boş yere "tekelleşme" denmiyor bir şirketin öbü- rünü ele geçirmesine. Her bir tekelleşmede öbür e) kesilıyor. "Dikey biçimlenme" de deniyor tekelleşme- lere. Tekelleşmelerin son amacı yeryuvartağını saran bir imparatorluk kurmak olduğuna göre "yusyuvar- lak biçimlenme" dense daha iyi olur. Artık Miki Fa- re'den "medya devi" diye söz ediliyor. Geçenlerde Lincoln Center'in meydanında, Metropolitan opera binasıyla boydaş bir Miki Fare heykeliyle karşılaştı- ğımda o farenin dünya çapında bir medya impara- tortuğu kurma yolunda olduğunu anlamıştım. Bakın şu işe ki bizim medyayı çoktan kapattım. "Bizim medya" dediğim evdeki televizyon. Düğme- sini çevirmek yetmiyor muydu kapatmaya? Yetmi- yor, çünkü 75 kanalın hepsini alabilmek için kablo- ya abone olup yılda 300 dolar gibi bir para ödemek gerek. 75 kanalın hiçbırınde bakacak hiçbir şey ol- madığı için kabloyu kapattırdım. Şimdı ancak anten- le (ve bedavadan) üç dört kanalı alabiliyorum. Med- ya devi Miki Fare böylesine beni elinden kaçırmış ol- du. Pek de değil belki. Arada bir açıyorum televiz- yonu, bakacak bir şey var mı diye. Yok. Gene bir aç- tığımda çocuk programlanndan bin geçiyordu. Göz- lerinden ahmaklık akan bir yaratık çıktı karşıma. Bir kedi! Çocuğa sevimli göstermek için kediyi bile ah- mağa çevirmışlerdi. Bugünlerde gazetelerin başyazılarında, köşe ya- zılannda sık sık Miki Fare kaygısıyla karşılaşıyorum. "Disney Kapanı" bunlardan birinin başlığı. "Kükre- yen Fare" bir başkasınınki. Övgüyle karışık olanlan da var. "Çocukfuğumda Miki Fare benim dünyam- dı" diye başlıyor biri. Benim çocukluğumun dünya- sı Miki Fare değildi. Birçok şey vardı o dünyada. Si- nema da vardı. Sinemaya gittiğimde gelecek prog- ramdan parçalar, dünya haberleri, bir de Miki gös- terildikten sonra film başlardı. Miki'lerle ilgım konu- şan hayvanlarla değil, "canlı resim"dedıklerıni nasıl yaptıklanylaydı. Biz çocuklar o günlerde büyüklerin gördükleri filmleri görürdük. Bugün yanıhp da sine- maya gittiğimde gelecek programlardan parçalann ardından başlayan film, gelecek programlardan par- çalara benziyor. Hem de, "canlı resim" fılmi olsun ya da olmasın bunlar, çoğu konuşan hayvan filmleri. Dünya haberleri gösterilmiyor artık filmden önce. Mi- ki de yok. Başka yerlerde şimdi Miki Fare. Medya im- paratoru olma yolunda. Büyüklerin gördüğü filmle- re gelince, büyükler gitgide küçülüyorlar. Çocukluğumda "medya"sözcüğünü duymamış- tık. Bayram yerlerine de, bugün Dısneyland'a ve ben- zeri eğlence yerlerine dendığı gibi, "theme park" denmezdi. Televizyonda ahmak suratlı mordinozor- la kucaklaşıp "Ben seni seviyorum, sen de beni se- viyorsun" diye birlikte şarkı söyleyen çocuklar da yoktu. Çünkü televizyon yoktu. Olmadığı için, adıy- la sanıyla tavukoğlu Jim Henson'un "Susam Soka- ğ;"ndaki sersem kuklaları da yoktu. Televizyon de- nen nesneyi çocukluk y/llarımdan çeyrek yüzyıla ya- kın bir süreden sonra Amerika'ya ilk geldiğimde gör- düm. Bireksikliğin beni nelerden koruduğunu anla- maya başladım. Sözü açılmış olduğuna göre gelelim gene "Forrest Gump"a. O filmin sonunda Forrest Gump'ın kendi gibi ahmak olmayan küçük oğlu, televizyonun başı- na geçip konuşan hayvanlı bir çocuk programına bakar, sonra da otobüse bınip okuluna gider. Bunu korku verici bir bitış sayıyorum ve günün birinde ya- pılırsa Forrest Gump No.2'yi şöyle düşünüyorum: Televizyondaki çocuk programlanna baka baka, hem de okuluna gide gide, akıllı çocuk babasından daha büyük bir ahmak olur çıkar. Büyüdüğünde önce, ba- basının Vietnam'a gıtmesi gibi, o da Amerika'nın as- ker gönderdiği yerlerden birine savaşa gider. Diye- lim ki Amerikan uşağı bir dıktatörü korumak için Af- rika ülkelerinden birine. Bosna'ya değil. Döndüğün- de yolu açılır. Zengin olmaya başlar. Kazandığı pa- ralarta VValt Disney'i, ABC'yi, CBS'İ, dünyada ne ka- dar televizyon istasyonu, film şirketi, gazete, dergi ve kitap yayımcısı varsa hepsini satın alıp bir med- ya imparatorluğu kurar ve babası gibi parasının bir kısmını kiliseye bağışlar. O filmin ikincisini bu türlü yapacaklarını pek san-i mıyorum. ı 'Yazarlar Dünyası' çıktı Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikasf nın yeni yayın organı 'Yazarlar Dünyası' çıktı. Başyazıyı Ataol Behramoğlu'nun yazdığı dergide aynca, yine Ataol Behramoğlu imzalı, Cumhurbaşkanı'na yazılmış bir mektup yer alıyor. Dergi üç bölümden oluşuyor: İlk bölümde, kültür ve sanat etkinliklerinin çizelgesi veriliyor. tkinci bölümde. ölüm yıldönümlerinde A. Kadir, Ümit Kaftancıoğlu ve Orhan Kemal'i anan, doğum yıldönümlerinde de Melih Cevdet Aııday ve Mehmed Kemal'i işleyen yazılar yer alıyor. Üçüncü bölümde ise mesleki sorunlara ve dış ilişkilere yer veriliyor. Aziz Nesin'i anlama günü ALtAĞA (AA) - Aliağa Belediyesı Kent Pariamentosu Kültür ve Gençlik Komisyonu tarafından 'Aziz Nesin'i Anlama Günü' düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi'ndeki toplantı öncesinde. Aziz Nesin'in gazetelerde çıkan haberlerinden derlenen bir sergi açıldı ve Nesin'in Aliağa zıyaretı sırasında çekilen video görüntüleri davetlılere gösterildi. Toplantıda bir konuşma yapan Sosyalist Birlik Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Sadun Aren, Aziz Nesin'in girişimci ve özgürlükçü olduğunu. sosyalist partilerin kurulmasında büyük rolü olduğunu ifade etti. Aziz Nesin'in oğlu Ahmet Nesin ise toplantıda kısa bir konuşma yaptı. Ahmet Nesin, babasının 12 Eylül sonrasında Sosyalist Birlik Parrisi'ni kurdurduğunu. ancak üye olmadığmı hatırlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle