Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1995 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Halkın kimliği
levhalarda gizli
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Bundan önceki pazar ya-
zımızda, Isveç tıpırefahmo-
delinin çatlamakta olduğu-
nu yazmıştık. Her ne kadar
yazının makaslanma yüzün-
den kendi değil, iskeleti ya-
yımlandıysa da lsveç'teki
son gelişraelenn hiç de ıyi
olmadığını anlatabildik her-
halde. Zaten bir gözlemci-
nin -yazar, gazetecı, araştır-
macı, ne olursa olsun- göre-
vi, nesnel bir şekilde izle-
ninüerinı iletmek, değerlen-
dirmektır. Bir ülkedeki
olumlu. örnek yönler anlatı-
lırken sanki Merih gezegeni
anlatılıyormuş gibi davran-
mamak gerekir. Ayru şekil-
de, olumsuz yönler de
"Anıan bir açıklannı bul-
dum keferelerin, hemen_"
anlayışıyla venlmemelıdır.
Jsveç, doğayı koruma bakı-
mından çok duyarli bir ülke.
Su sorunu tanımıyor. Suyla
ilgili tanınan sorunlar yok
değıl gerci; ama, farklı ko-
numda. Ilkbaharda eriyen
kar, derelerin yükselmesine,
yeî yer taşmasına neden olu-
yor. Komşu Norveç bir ay
önce daha da güç durumday-
dı. Ama sel baskınlanna kar-
şı önlem alınmıştt, mal kay-
bı oldu, ama kımsenin bur-
nukanamadı. Havakirliliği-
nin yol açtığı göl kırlenme-
len de var. Göller ülkesınde
azımsanmayacak sayıda
gölde balık kalmadı, ama sü-
reklı olarak alınan önlemler-
le bu durumdakı göller \eni-
den "yaşama döndürülüyor-
tor." Hava kirhliğinın en
önemli sorumlusu da zaten
Orta Avrupa. tstanbul'un
Trakya tarafma yeni bir
"otoban" yapılması ıçin ya-
şamsal öneme sahıp ağaçlar
kesiliyor, temız su kaynakla-
n risk altına sokuluyor. En
azından gazetemiz, her za-
manki tutarlı tavnyla bu kat-
liama büyüteçle yaklaşıyor;
diğerlerini pek bılemem.
Kirli suyun yol açtığı hasta-
lıklaT nedenıyle hastanelerin
önünde oluşturulan upuzun
kuyruklann fotoğrafinı ga-
zetemizde gördüm. Şımdi
sizlere oturup Stockholm'de
ağustos aymda bir kez daha
yapılacak olan "Su Festiva-
li"ni, başkentin göbeğinde
tertemiz somon balıklannın
nasıl avlandığını yazdığim/
yazacağım zaman, yazının
başında değındığım ikilem-
le karşılaşıyorum. Çünkü Is-
tanbul'un ve dığer birçok
yenn kısa erimli çıkarlar içın
feda edıtmesinin sorumlusu
sizler değilsıniz. "Yahu biz
burada içecek su bulamryo-
ruz, o bize oradan nekr an-
laöyor"denmesı riskıylegö-
revimi yapma durumunda-
yım. Anlatmam, anlatma-
mız gerckiyor çünkü. Hıçbir
halk, böylesine hor görül-
meyı hak etmemıştır çünkü.
Değerlı Hakan Aksay, 4 ha-
zirandakı yazısında, mıryon-
lann umarsızlıgından yakı-
nıyor ve soruyordu: "Hepsi
kiracKi mı bu yaşamın? Ya
evsahibi kim bu dünyada?'"
tşte bu noktada, başka tnsan-
lan, ülkeleri anlatmak önem
kazanıyor. Çünkü kimtn gö-
nüllü kiracı, kimin de evsa-
hibi oldugu konusu bunu ge-
rektiriyor. Yine bu nedenle-
dırki, bir ülkede orman yan-
gınına, yola çıkabilecek ge-
yiğe. ince buz üzennde yü-
rümeye karşı uyaran levha-
larkonulurken ötekinde; ye-
re tükürmek, çimlere bas-
mak, kanepeye uzanmak ya-
sak, yazılı levhalar kullanı-
lır.
Ama kimse "Bu kent su-
suzluktan ve oksijensizlikten
ölüyor; sulan kirietmek,
ağaç katliamı yapmak ve
çağdışı amaçlarla kültürel
yoziaşınayı hrdandırmakya-
sakbr" şeklınde bir levha
dikmeyı düşünmüyor...
Peld
4
engîn hoşgörüleri
9
ldme?Arkasından "Evet mfinün değikli ama
bu ülkenin üretki ve yaratıcı bir insanıy-
ch. Allah taksiraünı affetsin. Ölenin arka-
sından iyi şöyler söylemek gerek," bıle
diyemediler. Badem bıyıklısı, "Eiendün
ne söyle>
l
eceksini2
r)
sorusuna, hiç istifini
bozmadan "Hiçbirşeysöyiemeveceğiın,''
dedi.
Yardımcısı ise "Şimdi anayasa görûş-
meterine gidiyonım,*' diyerek seyirtti...
En entelektüellerinden bıriyse ancak
şöyle diyebildi: "Aziz Nesın inamnadı-
ğı bir dünyaya gitti. Onun için üzgünüm.
meden dünyadan göçmesi herhaMe çok
hoş birşey değiL. MUslümanlarAziz Ne-
sin'e Aziz Nesin oldugu için karşı olma-
dıiar. Onun özellikle İslama. Miislüman-
lara, İslam tahhine, kültürüne, İslam
toplumuna karşı reaksiyoner tavnna
karsı bir reaksiyon oluştu."
Herkese hoşgörü dersi verenlerin. her-
kesten hoşgörü bekleyenlenn, uluslara-
rası düzeyde birTürk yazannın ardından
söyleyebildiklenne bırkaç örnek...
Zaman gelecek, ölümünden sonra ol-
sun hakkında olumlu bir şey söylemeye
dilleri varmayanlar da bu dünyadan gö-
LONDRA
EDİPEMİL
ÖYMEN
Çünkü inanmadan gidenlerin. islam ina-
mşınasöreAhiret'dekiveripekhoşouna- ÇÜp gidecek. Acaba onlann arkasından
vacak.lnsanın İslam"ın mutluluğunaer- gelenler, Aziz Nesın'i daha serinkanlı-
lıkla değerlendınp, hakkında en azından
"Evet mümin değikli ama bu ülkenin
üretki ve yaraücı bir insanıydı. Bizden
öncekilerbirtoprağıbololsun biledeme-
mekle ayıp etmişfcr"derler mi?
Soru: Acaba o her firsatta başkalanna
inandırmaya çalıştıldan "engin hoşgö-
rüleri", şimdi değil ama bir-iki kuşak
sonra gerçekleşir mi? Yanıt: Zor!
Ne kadar hoşgörülüolamayacaklannı
gösteren en güzel örnektir Türk mizahı-
nı uluslararası düzeyde temsil etmiş böy-
le bir yazar için söyleyemedilden.
Onlar ve yandaşlannın, hoşgörüden.
çok seslilikten, çok görüşlülükten ne ka-
dar uzak olduklan, despotluklannı giz-
lemekte ne kadar zorlandıklan, Türk E>e-
mokrasi Tarihı'ne de yazılacak.
Meclis'de gündemde bile olmayan 24.
madde için yaprıklan direniş sonucunda
anayasanın çogu fasa fıso bile olsa, yü-
zü demokratıldeşmeye dönük gösterme-
lik bir kaçının değişmesini bile çıkmaza
soktular.
Sözüm ona Avrupa ile gümrük birli-
gini sağlamak için Şark Kumazlığı ile gj-
rişilen göz boyama numarası bile yanda
kaldı. Avrupalılar halimıze bakıp da
"Bunkrdan ne köy oJur ne kasaba" de-
meyecekler mi?
Zaten ashnda "onlann" amacı da bu-
nu dedirtmek değil mi? Aziz Nesin za-
manında öldü. Meclis'in, sivil anayasa
değişiklığı diye yutturulmaya çalışılan
zavallı değışikliği bile beceremedigini
görmedi. tyı oldu. Çünküyüzde 60-yüz-
de 40 oranını, her halde yüzde 90'a çı-
kartırdı.
Hitlertarafindanl933>ılında>aktınlanBerlin"dekitarihiReichstagbi-
n a s ı n ı
paketieyen ünlüsanatçi Christo'nun 23 \ıllık bu düşü. 12 gün
içinde 5 milyon kişi tarafindan ziyaret edildi 'Gekcekte yeni bir anlam kazanmasf için 100 bin metrekareük kumaşla 11 milyon
500 bin marka paketlenen binanın üzerindeki örtü perşetnbe gününden itibaren yeniden kaldınlmava başlandı.
Açhğa karşı et yememe kampanyası
ZÜRIH
DOĞAN
ABAIJOĞLU
Biz Avrupa BirlığTne (AB) girmeye uğraşa-
lım, onlann dertleri nelerdir, buna biz nasıl yak-
laşınz, çözümlerimiz nedir, ne önerebiliriz? Ön-
ce konulardan binne, örneğin 91 /628 sayılı öne-
rinin getirdilderine bakalım.
Bugünlerde ırdelenen kesimlik hayvan taşı-
macılıgı. Ortak ülkelerin binnde şöyle davranı-
lıyorsa, diğeri böyle yapıyor. Sonuç ortada bu-
luşmak. Ama bu noktada Hayvanlan Koruma
Demeklen işe kanşıyor. Gösterilen fılmler, ya-
zılan yazılar insanın kötülüğünü, korkunçluğu-
nu, insafsızlığmı ve daha eklenecek bir dizi
olumsuz nitelikJerini sergiliyor. Yeryüzünde da-
ha yabanıl bir varlık var mı bizden başka soru-
sunu sormadan edemıyor insan. AB tanm bakan-
lan kesimlik hayvanlar için 8 saatlik bir yol sü-
recını yeter, taşımacılığı yapanlann en yahn bil-
gilerle donatılmış olmasmı öngörüyor. Ancak
özel durumlar diye bir ek var. Yani araç taşıma-
cılığa özel konumdaysa, havalandırması varsa,
yiyecek ve içecek dağıtımıyla donatılmışsa 28
saatlik yolculuk tanınabiliyor. Arada 1 saatlik
dinlence zorunluluğu var. Aynı koşullarda Mı»-
tafaEkmekçi'nin domuzlanna ıse salt 24 saat sü-
re veriliyor. Bu izın tüm genç hayvanlarda 9 sa-
ate düşürülüyor.
Eğer üçüncü ülkelere dışsaüm gerçekleştirili-
yorsa oraya varan hayvanlann vanşlanndakı ko-
numlan, sağlıklanyla orantıh bir sübvansiyon
söz konusu olabilıyor. lsviçre'de ülkenin boyut-
lanndan kaynaklanan, başka birdeyişle sağa git-
sen bir, sola gitsen (Zürih'ten önürnüz kuzeye dö-
nük) üç saat çeken uzaklıklar sorun yaratmıyor.
Şoförlerin, yardımcılannın eğitilmişliği başka
bir artı. Bunlann tuzu hep kuru. Şimdi aydınlar-
ca madalyonun diğer yüzü gösterilıyor. Açılan
kampanya ile: "Daha az et yemen daha az aç ya-
radrw
düsüncesini yaymaya çalışıyorlar. Şöyle
de diyebihriz: "Dünyamızın bu çoğunlukçocük-
lan açlıktan ölürken insancıldavTanılmayan hay-
vanlardan yanayım."Çünkü bunlann yetıştiril-
mesi için dünya tahıl üretiminin yüzde 381, yan-
lış okumadınız, evet, üçte binnın üstü yem sana-
yiinde kullanılıyormuş. Oran İsviçre'nin dışah-
mında yüzde 14. Ve dünya tahıl rekoltesinden
hayvanlara aktanlan bu yüzde ile (sıkı durun)
dört milyar insanın kamını doyurmak olasıymış.
Artık geri kalmış mı, gelışmemiş mi, üçüncü ül-
keler mı dersiniz, neyse adı bunlar açlannı unu-
tup gereksinmelenni ve de üst düzey yöneticile-
rini doyurmak için gelişmiş ülkelere satıyorlar,
kendileri yemeyip onlann hayvanlannı besliyor-
lar. Sonra?
Kısırdöngü başlıyor. Protein, mineraller. şu,
bu... eksik diye hayvansal gıda, et içalımı. AB ül-
kelerinde ise donmuş et, tereyağ, peynir dağla-
nnı andıran stoklar...
Isvıçregazetelerinde: "Eğerdahaazetyersek,
hem üçüncü ülkelerindeki açuğı hem hayvan ta-
şıma rezaletini o oranda önleriz"çağınmıyla et
boykotu ıstenıyor. Ama siz de ülkemizde bir so-
run görmüyorsunuzdur sanınm.
Yani bırakın hayvanlan, insan taşımacılığının
GB'nin 91/628 önerisine uyar tarafi var mı? Bu
ederlerle et yiyenlerimiz hangı yüzdeye giriyor?
Ve GB'ye kabul buyrulursak (diğerlerini bıraka-
lım) bu konuda katkımız ne olurdu, ne önerebi-
lırdik? Böylece iğneyi kendimize batınp gelelim
bize sokuştunılmaya uğraşılan çuvaldız öyküsü-
ne: Hayran olduğumuz AB'ye gırebilmek için
GB'nin kaptsında türlü takla attığımız toplulu-
ğun hayvanlara bakış açısını bir yana, Saraybos-
na'daki Müslüman insanlann yaşadıklannı di-
ğer yana koyarak uygulamalannı ve olası beken-
tilerimizi değerlendirebılecek kafa yapımız var
mı? Yoksa koltuk uğruna yapmayacağımız şak-
labanlık, vermeyecek ödün sunmak zorunda
mıvız?
Eski bir düş ve
düş kınklıldarı
Buğulu gözleri hep hüzünlüydü
sanki. Ama uzun ve gür san
saçlan dağıtırdı bu havayı.
Yanaklan hep bir şeylerden
utamyor gibi kıpkırmızıydı.
Bızim okulun en erişilmez
kızıydı. Onunla değil
konuşmak, yan yana durmak ya
da selamlaşmak bile coşku
vericiydi. Çok güzeldi. Yalnızca
ayaklan biraz büyükçeydi.
Yıllar geçti. Onu unuttum.
Bazen kimi okul arkadaşlanyla
görüşüp de geçmişi yad
ederken buğulu gözleri, uzun
saçlan ve kırmızı yanaklanyla
aklıma gelirdi. Bir de büyükçe
ayaklanyla. Ama admı
anımsayamaz olmuştum artık.
Bir gün yolum yine
Leningrad'a düştû. Gençlığimin
kınntılannı degışik semtlerde
aradıktan sonra, bir restoranda
gunün yorgunluğunu çıkaımaya
karar verdim. Orada onu
gördüm aniden. Yalnız değildı.
Yaşlı ve çırkın bir yabancının
yanındaydı. tşadamıydı galiba
yanındaki; böylelerini
duruşlanndan tanıyorum artık.
Ingilizce konuşuyorlardı. Adam
onu satın almış gibi
davranıyordu; o da, satmış gibi
güzel vücudunu. Beni görürse
ne yapacağımı bilemediğim
ıçin görmezden geldim. Ama
sonra o farketti. Geldi sanldı.
Herhalde kucakladığı ben
değildim yalnızca; başka bir
şeylerin sıcakhğını anyor
gibiydi. lçkilıydi.
Konuşmasma argo, hatta küfür
kanştınyor, sonra da yapmacık
bir mahçup edayla
gülümsüyordu. Ne kadar
değişmışti! Ama yanaklan
kırmızıydı yine. Ve gözlerinde
aynı buğulu hüzün vardı.
Saçlan ne yazık ki kısacık ve
modaydı. Ayaklanna dikkat
edemedim. Masasından gelen
küstah bir çağn konuşmamızı
kesti. "N'eylersın, hayat
böyle!" türünden bir tavırla,
belki de "Bak işte, düşlerinizin
kahramanı fahişe oldu" gibi bir
bakışla uzaklaştı. Ozüldüm.
Bir-iki yıl sonra duydum ki,
nasıl olduysa bir fırma açmış.
Çok geçmeden iflas etmiş.
Epeyce borçlanmış. Ve zorunlu
olarak evlenmiş bir mafya
MOSKOVA
kralıyla. Sık sık dayak
yiyormuş kocasmdan. Yine
üzüldüm. Nasıl da savuruverdi
yaşam son yıllarda ınsanlan
Rusya'da! Hala nasıl rahat
otururlar yerlerinde Kremlin
sakinleri! Geçenlerde bu kez
Moskova'da rastladık. Yanında
yine ayru tip bir adam. "tkinci
eşim" dedi. Kendisınden söz
ederken daha bir buğulandı
güzel gözlen. Saçlan biraz
uzamış; ama eskisi gibi değil;
üstelik rengını daha da açmış ;
nedense. Yanaklan yine
kırmızı: ne kadan gerçek, ne
kadan boya diye
kuşkulandığımdan dolayı
kendime kızdım. Ayaklannda
büyük ve pahalı iskarpinler.
Adam da ikide bir lafa kanşır,
sözü Türkıye'yle Rusya
arasında gelişen ticarete getirir.
Dertti sanki! Arkadaş
söyleşilerini iş görüşmelerine
dönüştürenlere dayanamıyorum
zaten son zamanlarda. Tadım
kaçtı. Duygulanmı gizlemesini
de öğrenemedim bir türlü. O da
fark etti. Kısa kesti. Vedalaştık.
Arabalanna bindiler.
Direksiyon başına geçen adam,
ilk kez rahat bırakmıştı bizi
birkaç saniye için. Ama '<
konuşacak firsat kalmamıştı
artık. Zaten konuşmak değildi
orada en uygun olan. Sımsıcak
bir bakış süzüldü kapalı camın
ardından. Bir şeylere üzgûn
olduğunu sessızce haykıran
buğulu bir bakış. Ve ardından -
arabanın uzaklaşması ve
aramızdaki mesafenin
büyümesiyle birlikte sanki
giderek artan bir cesaretle -
capcanh bir gülüş. tşte şimdi
tıpkı 10-12 yıl önceki kız.
Adam iyice gazladı. Kızı
göremiyorum artık.
Ama hüzünlü buğulu gözleri,
gür ve uzun san saçlan,
kıpkırmızı yanaklan aklımda.
Ve biraz büyükçe ayaklan.
Universitat
Gesamthochschule
Essen
Im Fachbereich 3 - Literatur - und Sprachwıssenschaften - ist folgende Stelle
zu besetzen:
Universitatsprofessor/in
fiir
Türkisch / Literatunvissenschaft
(Bes. Gr. C3)
Aufgabenbereich:
Vertretung des Faches Türkisch Literatunvissenschaft in Forschung
und Lehre im Lehramtsstudiengang Sekundarstufe II.
Anforderungen:
Anforderungsprofil des § 49 Abs. 1 Ziffer 4a Universitâtsgesetz
NIW. Die Qualifikation ist in der Regel durch eine Habilitation
nachzuweisen.
Gewünschte Arbeitsschwerpunkte:
- Anwendung neuerer literatunvissenschaftlicher, insbesondere
textanalytiscner Methoden
- neuere türkische Literatur
- türkische Migrantenliteratur
Es wird envartet, dafi derBewerber /dieBewerberin
Veranstaltungen in türkischer Sprache durchführt. Es wird weiterhin
die Mitwirkung des Bevverbers / der Bewerberin bei der Einrichtung
und beim Aufbau des Lehramtsstudienganges Türkisch für die
Sekundarstufe II envanet.
Die Universitat-Gesamthochschule Essen strebt eine Erhöhung des
Anteils der Frauen am wissenschaftlichen Personal an und fordert
desbalb einschlâgig qualifizierte Frauen nachdrücklich auf, sich zu
bewerben.
Schwerbehinderte werden bei gleicher Qualifikation bevorzugt
eingestellt.
Besetzungszeitpunkt voraussichtlich 01.04.1996
Bewerbungsfrist: 15 August 1995
Beweıbungen mit den üblichen Unterlagen (Veröffentlichungen ers
aut Anforderung) richten Sie bitte an den Dekan des Fachbereichs 3
der Universitât-GH Essen, 45117 Essen.
orman manzaralı lux odalarıyla;
^P^Antmalı yüzme havuzuyla,
•^•Damak zevkinıze hrtap eden restorantyia;
Turistik merkezlere sürekli ve kolay ulaşımıyta;
CANLARA VE DOSTLARA
TATİL OLANAĞI :
yaklaşımdan uzak hızrnet anlayışıyla
otelimizde size hanka bir tatil geçirteceğiz
Paranız cebınizde kalacak, sazıyia süzüyle sız
canlar birliktelığin güzeiliğinı yaşayacaksınız.
Çam Ormanıyla denizin elele tutuşup ayak-
lan nızın altına uzandığı Kuşadası-Davudlar
Otel KELEBEK'te tatilınizı geçinnız; romatizma,
nefes datiığı ve stresınızı burada bırakıp gîdinız.
Daha ne ıstyorsunuz! . Gelin Candostlar bu
tatl birlikte olalım.
YATAK + KAHVALT1 = 450.000 TL.
YARIM PANSİYON = 600.000 TL.
Tel : 0.256.512 43 38
Telefcu: 0.256.518 36 20
Not. Bu girtşim KuşadasıHacıBektaşDerneği
katılımıyla gerçekleşmektedır
YENİ CIKTI
İZMİR ÜÇÜNCÜ tCRA MÜDÜRLÜĞÜ
MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 1992/3443
Bir borçtan dolayı hacızlı ve aşağıda cıns, miktar ve kıymet-
leri yazılı mallar satışa çıkanlmıştır Bınnciarttırma27 7 1995
günü saat 15.00-15 10'da366Sok.No 1T) Üçyol lzmir'de ya-
pılacak ve o günü laymetlenn % 75'ıne ısteklı bulunmadıgı tak-
dirde 28.7.1995 günü aynı yer ve saatte 2 arttırma yapılarak
satılacağı §u kadar kı arttınna bedelmın mahn tahmin edılen
kıymetının >üzde kırkmı bulmasının ve satış ısteyenin alacağı-
na rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve
bundan başka paraya çevirme ve paylann paylaştınna masraf-
lannı geçmesımn şan oldugu, mahcuzun saöş bedelı üzennden
%. oranında K.DV'nm alıcıya aıt olacağı ve satış şartnamesı-
nın ıcra dosyasında görulebılecegi. mastafı venldiğı takdırde
şartnamenın bir ömegının ısteyene göndenlebıleceğı, fazla bil-
gı almak isteyenlenn yukanda yazılı dosya numarasıyla daıre-
mıze baş\urmalan ılan olunur
Muh. kıvtneti Adedi Cinsi (Mah. ve önem. nitelikleri)
1 Vestel Victory Renklı televizyon,
uzaktan kumandalı.
1 Saba maıka radyo teyp
1 Murata Fl 5 faks makınesı
1 lntra marka ekıanlı kiavyeli
pnnterlı bılgısayar
(PanasonıcKXH1180
pnnter verteks 30)
1 Fngıdaıre marka klima.
Basın: 30502
6.500.000.-
2 500.000.-
11.000.000.-
20 000.000.-
15 000.000.-
TOKTAMIŞ ATEŞ
Toktamış Ateş
DÜŞÖNCE
PARLAMBNTOSU
<$•
DUŞUNCE
PARLAMENTOSU
Toktamış Ateş, bu kitabında 1995'lerin TUrkiyesini
birkaç fırça darbesiyte resmetmeğe çalışıyor.
Fiyatı: 100.000TL
BEKLENMEYEN KITAP Ç1KTI
Kamil Masaracı
BİÜNÇLENİNCE DE
BENİ YİNE SEViCEKSİN
DİMİ?
RK.7B3 ÇM435)S«keyfetanba 1
Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş.
Türkocagı Cad. 39/41 (34334) Cabaloğlu-İstanbul Tel:512 05 05
NAZtLLİ 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt
Esas: 1994/388
Davacı Fatma Özbek vekılı Av. Gülsevım Tanyen ta-
raftndan davalı Bekir Özbek aleyhme açılan boşanma ka-
rannın tenfızı davası dolayısıyla; Adresı meçhul olup
çıkanlan davetiyeleT gen geldığinden davalı Bekir Öz-
bek'e ilanen teblıgat ıcrasına karar venlmış olup adı ge-
çenın, duruşmamn bırakıldığı 12.7.1995 günü saat
09.00'da duruşmada hazır bulunması veya bir vekille
kendısını temsil ettirmesıne, aksı takdırde yargılamanın
yokluğunda de\
r
am edıleceğı ve karar venleceğı teblığ
yenne kaim olmak ûzere ılan olunur.
Basm: 30455
İLAN
T.C.
ÇİVRÎL ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt
Sayı: 1994/476
Davacı Çivril Gümüşsu kasabasından Hanım Paylan
tarafindan, davalı Köşk köyü Muradıye/Van'dan Eyyüp
oğlu Mehmet Paylan aleyhıne açtığı boşanma davasın-
da:
Davalı Mehmet Paylan'ın tebhgata sarih açık adresi
tüm araştırmalara rağmen bulunamadığından, adı geçen
Mehmet Paylan'ın duruşmanm attlı bulundugu
18 9.1995 günü saat 10.45 'te mahkememızde hazır bu-
lunması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi, aksi
takdırde HUMK'nın 213-337. maddelen gereğince yok-
luğunda yargılama yapılarak hüküm verileceğı hususu
ılanen teblığ olunur.
Basın: 31050