02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1995 PAZAR 12 KULTUR Sting, Summers ve Copeland, Boston ve Atlanta konserlerinin kayıtlannı yayımladı CUMHUR CANBAZOĞLU l\/j zevkleri ve 1. VÂ. amaçlan farklılaşan bu üçlüyü şu anda bir araya getirip salüıeye çıkartmak çok zor, ancak zirvedeyken dağılan The Police'i konser albümünde canlı dinlemek olası. Sting (2.10.1951) on yıldırtek başına yoluna devam ediyor; insan haklan, çe\Te ltirtiligi adına savaşıyor. Steve Copeland (16.7.1952) on yıldır göigede kahp CoppoU'nın Rumbfe Fish'ine. Oliver Stone'un Wall Street'ine fılm müzikleri yanyor, etnik müzikleri incetiyor. Andy Summers da (2.10.1951) kendi yolunda. The Police de 'canlandı'Öykü ilginç; 1977 ekimi. Gordon Sumner (Sting) Pans'te yaşıyor. Canı sıkkın, grubu The Police'in çalışmalannı hiçbir şirket yeterli bulmuyor; barlarda çıkacaklan konserler de bir bir iptal oluyor. tçinden bir ses, mûziği bırakıp eski mesleği ilkokul öğretmenliğine dönmesini söylüyor. Otele dönünce bu ruh haliyle bir şarkı yazıyor. Çok sevdıği Cyrano Dc Bergerac'ın kadın kahramanı RoKanne'ın adını venyor şarkıya. Zor şarkı olmasına karşın menajerleri single şeklinde parçayı bir şirkete satmayı başanyor... Roxanne'la grubun yaşadıklan Sindrella'nın öyküsüne benziyor. Sihirlı bir değnek değiyor The Police'e. Roxanne, Message in a Bottte'dan Every Breatta You Take'e uzanan bir başannm başlangıcı oluyor. The Police, birkaç piyasa işinden sonra gerçek yüzûnü gösterip dağıldiklan 1984"e kadar "yuppie musk"ten elektrikh popa "beyaz reggae"ye yöneliyor... Gelelim bugüne Sting (2.10.1951) on yıldır tek başına yoluna devam ediyor; insan haklan, çevre kirliliği adına savaşıyor. Steve Copeland (16.7.1952) on yıldır göigede kahp Coppola'nın Rumble Fish'ine, Oliver Stone'un Wall Street'ine fılm müzikleri yazıyor, etnik müzikleri ıncelıyor. Andy Summers da (2.10.1951) kendi yolunda. Müzık zevklen ve amaçlan farklılaşan bu üçlüyü şu anda bir araya getirip sahneye çıkartmak çok zor, ancak zirvedeyken dağılan The Police'i konser albümünde canlı dinlemek olası. Andy Summers'ın yapımcılığını yüklendiği çift kasetlik The Police Live adlı albüm, geçen ay Batı'da piyasaya çıktı, bizde de ithal edilerek satışa sunuldu. The Police hayranlan iyi anımsayacaklar, grubun en şaşaah dönemlerinde sık sık 'live' albüm yapmak istemışti üç üye. Ancak plak şirketleri, stûdyoda daha ıyi performans verdiklerini iddia ederek sürekli The Police'in konser kayıtlanna karşı çıkmıştı. 30 parçahk albüm 30 parçalık albüm için kafa kafaya veren Sting- Summers ve Copeland, 1979 Boston konseri ile 1984 Atlanta konserini seçtiler Birçok konser bandı kayıprı Aralannda en kalitelisi, bu iki konserden geriye kalan bantlardı. Konserlerden albüme alınan parçalar şöyle sıralanıyor: Boston Konseri - Next To You, So Lonely, Tnıth Hits Everybody, VValking On The Moon. Hole In My life, Fafl Öut, Bring On The Night, Message in a Bottle. The Bed's Too Big \Mthout You, Peanuts, Roxanne, Can't Stand Lobing You, Landlord, Born in the 504s, Be My Giri, Saiy. Atlanta Konseri - Syncronkity, Syncronicity, H, VValking In Your Footsteps. Message in a Bottle, O My Good, De Do Do Do, De Da Da Da, Wrapped Around Your Finger, Tea in the Sahara, Sprits In The Material \Vorld, King Of Pain, Don't Stand So Close To Me, Ever> Brearh You Take, Rosanne, Can't Stand Losing You, So Lonely. Bugün The Police jenerasyonu otuz beşine merdiven dayadı. Grubu tanıyan gençlerin sayısı, Sting'in geçmişine inenler ve aşın müzik rutkunlanyla sınırlı. Bu "Bve albüm" gençler için şüphesız keşfedilmesi gereken bir kilometre taşı. Rock tarihinde The Police'in ağırlığını anlamak için kasetleri dinlemekte yarar var. Kasunpaşasounduyla nvrfdmusic Latin müziği gözde Amerikalılar ülkelerin- deki demografık yapıyı in- celerken Ispanyol asıllıla- nn sayısının neredeyse katlanarak arttığını, şu an- da 23 milyon lspanyolun 2000 'de zencileri geçece- ğini saptamışlardı. Latin müziğınde patlayan talep bir şekilde karşılanmahy- dı. ltaryan, Ispanyol, Kü- balı ne kadar kalburüstü isim varsa transferedilme- ye başlandı. Operasyonun ilk olumlu meyvesi 1994 Eylülü'nde alındı ve Orta Amerika ül- kelerinin idolü Luis Migu- d lspanyolca bir şarkıyla BiDboard hstelerine girdi. Amerikalılar bu kaynağı keşfedince hemen Duets Il'de Sinatrayla şarkı söylettiler; aynca tngiliz- ce plak yaptılar Miguel'e. Krallglesias Düet formülü her zaman tutmuştu. Igksiasda lspan- ya'dan çıktıktan sonra D. Ross ve W. Nebon'la plak- lar yapmış, birçok dilde Latin soundu taşıyan şarkı seslendirmişti. Aynı yol Küba asıllı Miamili Gloria Estefan'la da (50 platin plağı var) denendi... Bu işin Amerika pazan. Bir de çokuluslu plak şir- ketlerinin Güney Amerika için yaptıklan var. BMC, bir Latin müziği bölümü kurdu ve hemen lspanyol- ca rock yapan gruplara önemlı paralar yatırdı. Potygram Kolombiya pi- yasasına girdi ve Latin di- zisi yıldızlanndan Carios Vives'i destekledi. Vives, yatınlan paralann hakkını vererek Billboard listele- rinde üst sıralara kadar yüksehneyi başardı. MTV de 1994 başmda bir Latin MTV'si kurdu. Gnıpsekiz müzis>enden ohışuyor. Balık Avhan (Arkadaşlan, foka benzediği içinbulakabı hakettigini söylüyor) pcrküsyon, SinekOrhan (Orhan Sezmezer) perküsyou, Süieyman Süngû (aranjör) gitar, Vedat Rastkeman. Suat Didi) klarnet, Türker Dinletir zurna ve ney, İlker Çeşni kanun. Mehmet Zambakbas gitar çalıyor (Fotoğraf: ERZADE ERTEM) Zen Uen meditasyon albümü Medya pop müzik dışında diğer türleri gör- mezlikten gelirken bir avuç müzisyen ınatla kendi yolunda ilerliyor. 1988'den bu yana 'toplu meditasyon' diye yorumladıklan bir müzik stili gehştiren Zen adh grup da bu'inat- çılar listesi'nde yer alıyor Zen, birkaç demo çahşmadan sonra geçen hafta Suda Bahk adlı ilk kasetini yayımladı. Teker teker numaralanan kasetleri dikkatli aç- manızı öneriyoruz. çünkü kapağın içinde dört tane insert bulunuyor. Zen, Türkiye'de tama- men doğaçlama müzik yapan belki de tek grup. Bu nedenle 'o anın müziği'ni yaptıklannı söylüyorlar sık sık ve bir parçayı hiç bir za- man eskisı gibi çalamıyoTİar. Suda Balık"ta Okan davuil ve vurmalı enstrümanlar. Burak elektrikli gitar, Merih vurmalılar. Remzı dar- buka, Adil elektrikli gitar, Murat gitar çalmış. Aynca Mehmet teypten sesler elde ederken Esat da konserlerde ışık ve gölge üretimini üstlenmiş. Zen'in ilk kasetinde Çok Su tçtfan, Suda Bahk, Aman Dur Bekle, Seslen Bana, Ses Ne- fes, İnkılap Vapuru. Caktır, Karşılama, Acık- h Ama AMaücı, Plaj Havası, Dadidi, Yalı Çif- tetellisi, Bu Yol Hiç Bitmeyecek adh parçalar yer alıyor. Grubun yaptığı müzik tamamen doğaçla- ma, konserler de sahnenin çevresinde gelişen olaylann müziğe yansımasıyla gelişiyor. Zen'den Murat EruM, Türkiye'de doğaçla- ma müzik geleneği ve bu türe müzikseverle- rin yaklaşımı konusunda şunu söylüyor : 'Türkiye'de arada sırada doğaçlama yapan insanlar var. Ancak tamamen doğaçlamaya yönelenkrle karşılaşmadık. Biz underground ohnak için çaba sarfetmiy oruz, seyirciyle bağ- lantı kurmak isthoruz. Btd anlamı\oriar di- ye de bir kaygımız yok. Doğaçlamanın kendi- mizi anlatmak için en iyi yol olduğuna inanı- yoruz'. (l^oğraf: DEVRlM BARAN) Michael beğenilmedi Michael Jackson'ın yeni al- bümü HlStory olağanüstü ta- nıtım kampanyalanna karşın tüm dünyada beklenen rakam- lann çok gerisınde kaldı. Çift CD'lik albümün tanıtımı için herşeyyapılmıştı. Milyonlarca dolara klip çektirihniş, dünyanın dört bir ya- n ı n d a k i metropol- lere Jack- son'ın hey- kelleri di- kılmiş, fo- toğrafları birçok dergi kapağını susle- mişti. Ancak albüm ABD gibi büyük bir pazarda ilk hafta sa- dece 360 bin (Pearl Jam ilk haf- ta 870 bine ulaşmıştı) adet sat- tı.Çift CD'lik bir albüm olma- sı,fiyatının yüksek tutulma- sı.içinde eski hitkrinbulunma- sı satışı düşüren etkenler ara- sında sayılabilirdi. Hatta tanı- tım şirketi albümün skandallar yüzünden sarmadığı haberini uçurdu başına. Ancak Beatles da tüm skan- dallara karşın hep listebaşı kal- mıştı geçmışte. Çünkü ürünle- ri iyiydi. HlStory ise yaratıcı yönü parlak olmayan.eski hitleri dı- şında gayet sıradan bir albüm. HlStory Batı'da ilk hafta liste- başı olduktan sonra birden 8. sıraya indi. Bizde ise hâlâ bir numara, ama tahtı sallantıda. / yi bir finansör bulunca Peter Gabriel stilinde, evrensel müziğe yönelen deneysel bir albüm yapacaklannı anlatıyor Bahk Ayhan. Televizyon denen alet âdeta sihirli değnek. Bir gün önce o meşhur "sokaktaki adam"ken bir gün sonra beyaz ekranda gözükünce milyonlann sevgilisi olabiliyorsunuz, hayatınız bir gecede değişiyor. 'Bahk Ayhan'ın da buna benzer, gayet medyatık bir öyküsü var. On ikı yaşında darbuka çalmaya başlayan Ayhan Küçükboyacı, uzun yıllar türlü zorluklarla mesleğinı sürdürdükten sonra 1992'de grubunu kuruyor. Ama maddi sıkıntılar yine sona ermiyor. Geçen yıl Cem Özer'in talkşovunda çalmaya başlıyorlar. Ardından Hasan Kaçan'ın prograrruyla devam ediyor televizyon çalışmalan. Balık Ayhan ve grubunu lokal programlanndan tanıyanlara milyonlar katıhyor TV yardımıyla. Grup ünlenmeye başlayınca kaset teklifi geliyor. Farklı bir şey yapmak istiyorlar. Oyun havası ya da Roman parçalan yerine kıılaklarda yer etmiş birçok türden parça seçıyorlar. Hoşlanna ne giderse dolduruyorlar kasete Çmgeneier Zamanj'nın müziğinden Çaykovski'nin Kuğu Gölü'ne, Caravan'a kadar uzanan hitlerin arasma Balık Ayhan'ın İstanbul ve Hi-jazz adlı iki bestesini de koyuyorlar. Sonuç beklenenden olumlu oluyor. Piyasada yaprak kıpırdamazken Yaşayan Ruhlar adlı kaset iyi satıyor. Gflnde 100 kaset Balık Ayhan'ın anlattıgına göre birinci ayına giren kaset günde 100 tane alıcı buluyormuş. Kaserin ilgi çekmesi bildik parçalann Roman stiliyle daha sıcak yorumlanması ve akustik aletlerle çalınmasına bağlanabilir. Plakçılarda rastladığımız yabancı müşterilerin "keşfetmek" üzere seçtiği kasetler arasında Yaşayan Ruhlar'ın da bulunması, Balık Ayhan ve arkadaşlannın özgün sound yakaladıklannı göstenyor. Grup sekız müzisyenden oluşuyor. Balık Ayhan (Arkadaşlan, foka benzediği için bu lakabı hak ettiğini söylüyor) perküsyon, Sinek Orhan (Orhan Sezmezer) perküsyon, Süieyman Süngü (aranjör) gitar, Vedat Rast keman, Suat Didil klarnet, Türker Dinletir zurna ve ney, İlker Çeşni kanun,Mehmet Zambak bas gitar çalıyor. Elemanlann hepsi değişik sanatçılarla da müzik yapıyor. Örneğin Balık Ayhan Sezen Aksu'ya da eşlik ediyor. Grubun adı duyulmaya başlayınca daha sık bir araya gelmeye başlamışlar, hızla bır firma haline gelen gruba sahip çıkmışlar. Ancak söyleşiyi yaptığımız gün yine de bır fire vermişlerdi, yedi kişi kameranın önüne geçtı... Gruptaki insanlann kökenlerinin Roman olmasının malzeme yapılmasından rahatsızlık duyduklannı her fırsatta belirtiyorlar söyleşilerde. Bu arada piyasadaki bazı ağabeylerin de kasetten sonra kıskançlık knzlerine girip ağır eleştirilerde bulunmalanna kınlmışlar. İyi bir finansör bulunca Peter Gabriel stilinde, evrensel müziğe yönelen deneysel bir albüm yapacaklannı anlatıyor Balık Ayhan. Kasımpaşa'dan da Wortd Musk'e sunacaklan çok malzeme olduğunu ekliyor büyük bir heyecanla. KÖŞEBENT ENIS BATUR Hayat Magazini Geçenlerde, şair-i azâm Abdülhak Hrnid Tar- han'ın eşi Lüsyen Hanım'la ilgili bir röportajı bulmak için, mecmuasının 1957-1958 yıllanna ait sayılannı kapsayan ciltleri taradım. Yaşı 40'ın altındaki okur- lann anımsayacakları dergiler, Hayat da.Ses de. Kâ- zım Taşkent'ın. dönemın en ileri teknolojisini geti- ren Tıfdruk matbaacılığına el atmasıyla ortaya çıkan bu haftalik magazin dergilerini Şevket Rado yönlen- dirmiş. Hayat'ın sayılannı gözden geçirince, bir magazin dergisinden beklenebilecek her konuya değinildiği göze çarpıyor: Moda haberleri, ünlülerin düğünleri, pembe ve siyah prenses hikâyeleri, Çin röportajı ya da Hollyvvood dedikodulan, Galatasaray - Fener- bahçe maçı ya da Istanbul'a gelen yabancılar, yok yok bu dergide. Klasik magazin unsurlan da eksik değil elbette: Bulmacası, "Doktonınuz diyorki" kö- şesı, hafıf müzik şarkı sözleri ile her şey dört dört- lük, her sayısında. Hayat'a bakıp günümüzün haftalik dergileriyle bir karşılaştırma yapmaya kalkıştığımızda, can alıcı bir aynm çıkıyor ortaya. Magazinin hafifliği ileyetinme- yen, onlan karşı kefede dengeleyen bır yayın siya- seti görülüyor Hayat koleksiyonunda. Orta sayfada, sık sık, bir ressamın yaprtıyla, renkli bir röprodüksi- yon ile karşılaşıyoruz sözgelimi: Şevket Dağ'ın ya da Ibrahim Çallı'nın, Goya'nın ya da Rubens'in re- simlmeri, bilen bilir, Hayaf'ın ortasından çekilip alı- nır, bir çerçeve yaptırtılır, evin ya da kıraathanenin bir duvanna asılırdı. Bugün, bir magazin derğisinin Mehmet Güleryüz'ün, Adnan Çoker'in, Francis Bacon'ın resmıni orta sayfalannda bastığını düşü- nebıliyor musunuz? Hayat'ın her sayfasında bir öykü yer alıyormuş. Edgar Allan Poe'nun, O. Henry'nin öykülen. Tefri- ka romanlan da unutmamalı: Halide Edib'in roma- nı, dergi yönetimi tarafından büyük bir promosyon öğesi olarak sunuluyor. Tabak, televizyon, zeytinya- ğı belli ki akla havsalaya sığmazmış. Resımle öyküyle bitmiyor Hayaf'ın dengeleyici, eğitici yayın unsurları. Bilim ve tıp haberleri, alabıl- diğine yumuşatılmış olmakla biıiikte, doğru bilgi ver- mek amacından hemen hiç saptınlmamış. Tarihle il- ginin temel özellığı, belgeci bir tavn izlemekten ge- çiyormuş: Ister Fatih'le, ısterAnafartalarmuharebe- siyle ilgili olsun, göze aynı özen çarpıyor. Sonuç olarak, magazin dergiciliğinın saygın bir ürünüyle karşılaşıyoruz, Hayaf'ın birsayısından öte- kine geçerken. Karşılığını bulduğunu da biliyoruz, tutturduğu düzeyin: Tek başınaHayaf, günümüzün sayısız magazin yayınının toplam satışını gerçekleş- tirebiliyormuş - hem de, yaklaşık 40 yıl önce. Magazin, çağımızın gereksinmelerinden birini kar- şılıyor. Neden bilmem, ama böyle olduğunu biliyo- rum gene de, kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla her- kes başkalannı merak ediyor şu tuhaf yüzyılda. Kim nereye gitmiş, ne giymiş, ne yemiş; kim kiminle bir- likteymiş, neden ve nasıl olmuş olanlar: Kişioğlunu tasalandınyor bütün bunlar. Belki de ağır bir haya- tın, ağır gündelik yaşam koşullannın panzehiridirier. Meraklı dudu olmak; dedikodu yapmadan edeme- mek; 'ötekı'n\n mutluluğundan keyif, mutsuzluğun- dan zevk almak artık yer etmiş içimize. Birilerinin çı- kıp bunlara aracılık etmesi, spot altındaki insan ve olaylan didik didik edecek insanlan bır araya getirip dergiler, televizyon programları, özel gazeteler ya- yımlaması, önüne geçitecek bır eğılım değil anlaşt- lan. Bu etkinliği, kendi ahlak anlayışım açısından ya- dırgasam bile, anlamaya ve anlamlandırmaya çalı- şıyorum. Bir başına ahlaksız bir eğılim saymıyorum tabii, magazin bakışını. Ne ki, ince bir ahlak: sınınna dayandınlması gerektiğine de inanıyorum. Özel ha- yata saygıyı hepten devre dışı bırakan, yeryüzünü kuşatan acılara ve yoksulluğa hepten duyarsız ka- lan, skandalı tek başarı ölçütü kılan bir magazin kül- türünü, olabilecek en düşük kültür düzeyinin ürünü olarak görüyorum. Hayat'tan 40 yıl sonra, gitgide irtrfa kaybeden bu magazin balonu yere hızla çarparsa, ya içinde ola- cağızya da üstümüze düşecek diye de korkuyorum. Yerli popta zirve birden bire kanşö. Geçen hafta ilk üçe giremeyen Çelik, BenimleKaladlıça- lışmasıyla 1 numa- raya yükseldi. Izel, Adak'la ikinci sıraya çıkarken, Mir- kelam üçüncü sıraya indi. Türk sanat müziğinde Ebnı Gündeş, Ben Daha Büyümedim'le birinci. Muazzez Er- soy TV programlan yardımıyla hâlâ iyi satıyor. Ersoy, Sensizlik Bu...'yla ikinci. Butent Erso>; Alaturka 95'le üçüncü. Türk halk mü- ziğinde ArifSağ, Umut adlı albümüyle zirvede. Yaban- cı popta Mkhae!Jackson çift kasetlik HlStory albümüy- le liderligini koruyor. Bon Jovi,These Days'le Jackson'ı izliyor. Boy George'un yeni çalışması Cheapness and Beaurv listeye üçüncü sıradan girdi. Klasik Batı müzi- ğinde FarineUi adlı filmin özgün müziği 1 numara. Ring - The Con- nells After The Rain - John McLaughlin (CD) Steal Away- Hank Jones-Charlie Hadden (CD) Bomb The Bass - Clear Not a Perfect Man - Christopher Williams 100 % Fun - Matthew Svveet Head To Head - Jonathan Butler tbrahim Tathses Klasikleri - tbrahim Tatlıses Hayat Kırkında Başlar - Noyan & Noyan ' Gtar Alaturka 2 - Tank Öcal Cansuyum - Nalan Gönül Dostu - Şener Nazar Boncuğu - Harika Avcı İthal kaset bolluğu Piyasadaki ithal kaset ve CD'lerin sayısı artıyor. İthal CD fıyatlannın yüksek ol- ması talebi biraz frenlerken ithal kaset satışında canlılık gözleniyor. Bunda, ithal ya- bancı kasetin. Türkıye'de üretılen yabancı kasetle ay- nı fıyata (300-350 bın TL) satılmasının payı büyük. Avrupa'da yaklaşık 800 bin TL. etiketlı kaset Türkiye'de yan fiyatından az bir fiyat- la pazarlanıyor. Çokuluslu plak şirketleri- nın Türkiye'de temsilcilık- lerinı yürüten şirketler, gün- celliğı yakalamak, kaliteyı getırmek amacıyla az mik- tarda kasetı ithal ederek pi- yasaya sürüyorlar. Yabancı kasetlerin "kelebek" denı- len tanıtım kartlannı yeni- den üretmek pahalıya geldi- ğınden, ıkı bın tırajlı kaseti ithal etmeyi daha ekonomik buluyor şirketler. İthal ka- setten de zarar etmiyorlar. Batı'da CD talebini arttır- mak için aynı fiyata satılan kasetin gerçek fıyatı 300 bin TL'nin altında. Kasete zam Kasete, CD'ye zam din- mek bılmıyor. Son olarak üreticilerin yaptığı yüzde 10'luk zam, yerli CD fıyat- lannı 400 binden 450 bine yükselttı. Kasetlenn de 30 bin lıralık zam görmesi bek- leniyor. Ancak perakendeci- ler müşteriyi daha fazla ka- çırmamak için bu zammı mallara yansıtma konusun- da kararsızlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle