Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yeni bir Tarantino efsanesiyle mi karşı karşıyayız?
Ve elinde gitarıyla çıkageldi...
~W~ T"Ç y1
' kadar önce, koltuğunun
m I altında 16 mm'lik Arriflex
M J kamerasıyla çektiği fılminin
^ta<^ (El Mariachi'nin) bobinleriy-
|e Columbia yetkilerinin kapısını çaldı-
gından bu yana, yeryüzünde çok az sa-
yıda bağımsız sinemacının başına konan
talih kuşunun yaşamını değiştireceği,
San Antonio-Texaslı genç bir sinemacı
adayı olan Robert Rodriguez, çoktan gü-
nümüzün mitoslan arasına kanşıverdi.
Geçen gûz, Amerikan sinamasının De-
auville Festivali'ndeki geleneksel Avru-
pa çıkartmasının 'olay-fflmi'ne dönüşen,
Rodriguez'in toplam 7 bin dolara (bu pa-
raıun sağlanması da bir başka fılrnin ko-
nusu olabilir pekâla, meraklısınm bildi-
ği gibi) mal ettiği, 15 günde çektiği "El
Mariachi", dört dörtlük, komple bir si-
nemacıyı haberliyor öncelikle.
Başrolü üstlenen yakın arkadaşıyla
(Cartos Gallardo) birlikte fılmin yapım-
cısı, senaryo yazan, kameramanı, mon-
tajcısı ve yönetmeni olan Robert (o)
Rodriguez, Amerikan sinemasma özgü
yeni bir 'harika çocuk' mu? Videocuda
tezgâhtarlık ederken tıka basa sinema
kûJtürüne boğulmuş (.'), daha gösterişsiz,
yeni bir Quentin Tarantino vakasıyla mı
karşı karşıyayız acaba?
Doğrusu burası bizi fazla ırgalamasa
da şimdi oturup bir de "El Mariachi"nin
çekırn serüvenini anlalan bir kitap yazıp
yayımlayacağı ve bebeğinin doğumunu
merakJa beklediği haber verilen, çocuk-
luğundan beri kamerayla haşır neşir ola-
rak çok sayıda kısa-orta metrajlar, yığın-
la 'home movie'ler çekmiş. çiçeği bur-
nunda, yetenekli Rodriguez efsanesine
yol açan üstadın ilk uzun fılmini keyif-
le seyrettik bu hafta...
15 gün kadar önce sonuçlanan Cannes
Festivali'nde, Columbıa'nın 3.5 milyon
dolanyla kotanlmış, Antonk) Banderas-
Salma Hayeck'li ikinci filmı "Despera-
do"su yanşma dışı gösterilmiş, "Despe-
rado"da ufak bir kamyon şoforü rolün-
de boy gösteren Tarantino'nun başını
çektiği, 4 ünlü yönetmenli, episodlu bir
başka yeni tasanya da bulaşan bu Mek-
sika asıllı, genç, sinemacıya kucak açmış
ünlü Tarantino'nun hem senaryosunu
yazıp hem de baş rolüne soyunacağı
"From Dusk TiU Down - Akşamdan Şa-
fağa Kadar"ı da yönetmeye hazırlanan
Robert Rodriguez'in önü ve kısmeti büs-
bütün açık kuşkusuz bundan böyle. An-
cak bağımsızlığını, yaratıcı coşkusunu
ve özgün 'amatör sevkiyle yürütme az-
mi'ni ne kadar koruyacağını tabiı ki za-
man gösterecek!
Barlarda şarkı söyleyip gitar çalarak
hayatını kazanan, daha doğrusu boğaz
SUNGU ÇAPAN
Gitarım ve Silahım
El Mariachi /
Yönetmen, senaryo,
kamera, montaj,
yapımcı: Robert Rodriguez /
Mûzik: Marc Trujillo,
Alvaro Rodriguez,
Juan Suarez, Cecilio
Rodriguez, Eric Guthrie /
Oyuncular: Carlos Gallardo,
Consuelo Gomez, Reinol
Martinez,
Peter Marquard,
Jaime De Hoyos,
Ramiro Gomez / 1992 ABD
(Umut Sanat Ürünleri)
Teşvikiye AFM Sineması'nda
(Daha sonra Beyoğlu Fitaş'ta).
tokluğuna çalışan, yersiz yurtsuz, gez-
ginci ve otostopçu bir 'yalnız kovboy'la,
benzer siyah giysilerle siyah bir gitar ku-
tusu taşıdıği için kanştınlan, kentın hâ-
kimi, uyuşturucu patronu bir 'baba'dan
alacağı uğruna, her an patlamaya hazır
bir cephanelik gibi dolanarak önüne çı-
kanı deviren Azul'un (Reinol Martinez)
başlıca kahramanlannı oluşturduğu "El
Mariachi", tek bir 'abcı"dan pek umul-
mayacak bir beceriyle çekilmiş, sık sık
balık gözü lens kullanan atak bir kame-
rayla uyumlu müzikle dış seslerin başa-
nyla kullanıldığı, sevimli birögrenci fil-
mi izlenimi bırakıyor ilk görüşte.
Sevdalı Moco belaya kanşıyor
Mekân, sıcak, toz toprak içindeki,
ufak bir Meksika sınır kenti. Otoyolu ge-
çen minik bir kaplumbagaya dikkat
eden, bedava yiyip- içtiği hindistancevi-
zinin, vardığt bu yeni kentte kendisine
uğur getirmesini dileyen, gitar çalıp şar-
kı söylemekten başka hüneri olmayan,
muhallebi çocuğu görünüşlü anti-kahra-
manımz El Mariachi'nin (Ispanyolca
müzisyen-şarkıcı anlamına gelen bu rol-
de, yönetmenin yakın arkadaşı Carlos
Gallardo var), birinci tekil şahıs ağızdan
anlattığı öykü. "Ötekiler gibi bir sabah-
ü, asksız, talihsiz" diye başliyor. Hapis-
haneden uyuşturucu babası Moco'nun
(tek kelime Ispanyolca bilmeyen ve
uzaktan uzağa Christophar VValken'i an-
dıran Peter Marquardtadamlanni takır-
takur bertaraf ederek Moco'nun üstüne
yattığı vurgun ya da satıştan kaynakla-
nan payını mutlaka almaya kararlı ola-
rak kanlı, şiddetli ve zorlu bjr intikam se-
ferine çıkan, gözükara, ürkütücü katil
Azul'un ufacık hapishaneyi terk ettıği
tanıtma yazılan böİümünün ardından.
Elinde gitan, kafasında hayalleri. gön-
lünde umutlan ve aşk beklentisiyle kent-
te çıkagelen genç kahramanımız, ısrarla
kaçındığı halde belaya bulaşıyor.
Ve Moco'nun göz kırpmadan adam
öldüren katillerince, Azul zannedilerek
sürekli kovalanacagı, tehlikeli bir **na-
yatta kalabilmekayunu"ndan, boş kalbi-
ni dolduran (Moco'nun da sevdalanmış
olduğu) güzel birbar sahibesinin yardı-
mıyla sıynlıyor sıynlmasına ama hey-
hat...
Yere düşen boş kovanlann tıngırtısın-
dan fırtına öncesinin huzursuz sessizlik-
lerine, onulmaz bir romantizmin yansı-
dığı sıcak anlardan makine çağı ve tek-
noloji eleştirisi niteliğındeki ıronik sah-
nelere kadar sevimli, şirin bir yaratıcı
yönetmen yaklaşımının belirginleştiği.
hesaplı-kitaplı, özenle gerçekleştirilmiş,
oldukça alçakgönüllü, küçük bir "büyük
film" havasındakı "El \1ariachi"nın ko-
mik bütçesini bir hayli aşan boyutlarda-
ki lezzeti, azımsanacak gibi değil özet-
le.
Pariak bir ilk film denemesi
Çok kullanılmış, bildik öğeleri yerli
yerinde kullanıp yalın ama sağlam do-
kunmuş, duyarlı bir üslup tutturan genç
yönetmen Rodriguez. tümü yakın arka-
daş-ahbap çevresınden ve yöresel tipler-
den seçilmiş, amatör oyunculanndan da
iyı sonuç alıyor. Aileden müzısyen, ls-
panyol gıtann hüzünlü tınılanna oturak-
lı sözler bulup buluşturan, ancak sevdi-
ğinın öldürülmesini engelleyerek Domi-
no'nun (Consueio Gomez) motosikletine
(kızın köpeğiyle birlikte) atlayarak do-
kunaklı tonlardan çalan, kederli finalde
bir meçhul geleceğe doğru gaza basan
Mariachi rolündeki Carlos Gallardo'nun
şirinliği, ancak üç kadınla idareedebilen,
hakkını alabilme uğraşı peşindeki korku-
suz katil Azul Reinol Martinezya da fil-
mın kızını canlandıran ConsueloGomez,
vd gibi bütünüyle amatör kadronun, mü-
ziklerin ve (kimi ışık-renk aksamalanna
karştn) kıpırkıpır, canlı göriintülerie ba-
şanlı bir montaj çalışmasının da katkı-
sıyla, hoş ve pariak bir u
flk fîlm"dene-
mesi, olmuş "El Mariachi".
Beylik action türüyle, çağdaş bir iro-
niyi harmanlayarak akıcı, tıkınnda bir
anlatım yakalayan, 1969 dogumlu genç
yönetmenin ilk kez ABD'deki Sundan-
ce- bağımsız sinema şenliğiyle Toronto
festivaller festivalinde dikkate çekmiş bu
ilk filmi, cevherini kolayca ele veren, ye-
tenek ve beceri ürünü, ilgisiz kalınama-
yacak tazelikte, etkileyici ve sürükleyi-
ci bir stil alıştırması, beylik deyişle, sı-
cak yaz günleriyle merhabalaştığımız bu
"haftanın filmi" nitelemesini yakıştıra-
cağımız "El Mariachi - Gitanm ve Sila-
hım,"belleğin çöplüğünde kesinlikle alt-
ta kalmayacak filmlerden. Bu heyecan-
action. romantizm- hüzün ve nükteli-
esprili kaçma-kovalamaca serüveninden
kendini yoksun bırakmamalı sinamese-
ver dedığin! (Önümüzdeki hafta Teşvi-
kiye AFM'den Beyoğlu Fitaş sineması-
na geçeceğini, "El Mariachi"yi rrterak
edenlere duyuralım.)
Sinema Yazarları Dernegı, 1994-95
mevsiminin en iyilerini seçti:
En iyi ••
Yağmurdan Once
Geçen pazartesi günü Antrakt deıgisinde toplanan ] 6
sinema yazan, 26 Mayıs 1994-2 Haziran 1995 tarihleri
arasında gösterime çıkanlan 146'sı yabancı, 12'si yerli
olmak ûzere toplam 158 film arasından en iyileri seçti,
yıllardır arök iyice alışıldığı üzere. Bir kez daha gelenek-
sel seçimlerini yapmak amacıyla bir araya gelerek bu top-
lantıya katılan, SİYAD (Sinema Yazarlan Derneği) şu
isimlerden oluşuyordu (alfabetik sırayla):
Mehmet Acar (Sinema dergısı), Turan Akso\, Hülya
Arslanbav (Antrakt), Cumhur Canbazoğlu (Cumhuri-
yet), Sungu Çapan (Cumburiyet), Sadi Çflingir (Sinema
Gazetesi), Atillâ Dorsay (Yeni Yüzyıl). Hüseyin Kuzu
(Antrakt), Se>in Okyay (Evrensel), Murat Özer (Yeni
Yüzyıl), Kâmi Suveren, Necati Sönmez (Nokta), Uygar
Şirin (Antrakt), AH Livi Uyanık (Milliyet Sanat), Uğur
Vardan (Aktüel) ve Saim Y«vuz (Sinema Gazetesi-Ant-
raktV
SıYAD'ın seçimi sonucunda î 994-95 sinema mevsi-
minin en basanlı 20 yabancı fılmi şöyle belirlendi:
1. Yağmnrdan Önce/ Milcho Manchevski (111 puan)
Filma
2. Üç Renk: Mavi/ Kryzstof Kieslowski (110) tFA
3. Üç Renk: Kırmızı/ Kryzstof Kieslowski (86) tFA
4. Ucuz Roman/ Pulp Fictıon /Quentin Tarantino (63)
FilmPop
5. Forrest Gump/ Robert Zemeckis (58) UIP
6. Krahçe Margot/ La Reine Margot/Patrice Chereau
(49)UmutSanat-UIP
7. Urga/Nikita Mıkhalkov (47) tFA
8. EsaretinBedeB/The Shawshank Redemption/Frank
Darabont (29) Özen
9. Üç Renk: Beyaz/Krzystof Kıeslovvski (26) İFA
10. Şflse/The Quiz Show,'Robert Redford (25) UIP
11. Sevgnün Gfldi/Leon/Luc Besson (23) UmutSanat
12. EşlikçiKız/L'Accompagnatriçe/Claude Mıller(22)
Standard
13. GölgeTopraklarda/ Shadowlands/Richard Atten-
rxxough(:i)Film-Pop
14. Katil Doğanlar/ The Natural Born Killers/Oliver
Stone(18)WB
15. Tepenin Krah/The King of the Hills / Steven So-
dcbcrgh(!5)UIP
16. AdanKral/The Lion King (14) UIP
17. Bir Şirket Komedisi/ The Hudsucker Proxy/Joel
Ccen(13)Standart
i 8. VVv-at Earp/ Lawrence Kasdan (12) WB
19. Diiğân Vemeği/ The Wedding Banquet (11) Özen
20. GümlıaDavet/ABrorus Tale / Robert DeNiro( 10)
Öıen
Bir Sonbahar Hikâyesi, Sessb Çıgiık ve tz gibi yeni
fı rnlerin TV' ekranında yayımlanıp gösterilecek sinema
b>ıiamadığ; gerekcesiyle değerlendırme dışı tutulduğu en
i y yerli fibn seçiminde, Zekı Demirlcubuz'un C Blok'u
2-4puanlabirinci, YavnzOzkan'ın YengeçSepeti 17pu-
aaıa ikincmluricen, Orhan Oğuz'un Manisa Tarzam'yla
Tcmris Gintlıoğlu'nun Yaz Yağmur'u da eşit puanla (9)
ûçincülüğû paylaştılar.
En iyi yönetmen C Blok'la Zeki Demirkubuz, Senar-
y*c Babam Askerde'yle Handan tpekçi, görüntü yönet-
nrtni Yengsç Sepeti ve Buluşma'yla Erhınç Şenkay ve
nnizik Yunusak Ten'le Can Hakgüder seçıldi puarüama
s^cnucu. Yu Yağmuru'ndaki kompozisyonuyla Pıürcık
/*lierman: mevsimın en başanlı kadın oyuncusu, C
Bok'taki >onımuyla FikretKuşkan'ı en iyi erkek oyun-
c=ı.seçti Sl^AD. En iyi yardımcı kadın uyuncuysa C Blok
v-t Babam Askerde'yle Zuhal Gencer, erkek oyuncu da
y*iıe C Blc* ve Yaz Yağmuru'yla Selçuk Yöntem oldu.
M. Rourke 'un rodeocu kovboy Frank T. Wells rolüyle dönüşününfilmi:ET. W.
'Satayım bu dünyanın anasını'Frank T. Wells (Mickey Rourke),
eski rodeo şampiyonu, kendini savu-
nurken birini öldürmekten içeri düşüp
on yıl yattığı Montana hapıshanesın-
den yeni çıkarak, Kızılderilı dostu-
nun da yardımıyla can yoldaşı bır at
edinerek yenıden rodeo arenalarında
başan kovalayan.'yanhş zamanda
vanlış yerdeki', hayalperest bır kov-
boy.
Scarlett'se (Lori Singer), manyak.
dengesiz ve tehlikeli bır katil olan
ağabeyinın sürekli taciz ettiği, kana
bulanmış, başansız bir banka soygu-
nuna kanşmaktan polisin peşıne düş-
tüğü, usta araba tamircisi, güneylı bır
dilber.
Sapık ağabeyinin zorladığı ensest
ilişki ve sarkmtılıklardan çok çekmiş,
gerektiğınde çağdaş bir Calamıty Ja-
ne gibi dövüşen, otomobil tutkunu,
pohsten kaçan Scarlett'cik, sadıst ve
çılgın ağabeyinin kurbanı olarak suç
dünyasının karanlıklanna çekilmek-
ten hayatı kaymış ve öylesine bezmiş
ki, tutmuş bileğine F.T.W. harflerini
kazıtmış dövme gibi, Yani 'Fuck the
\Vorld": kibarca 'Satayım bu dünya-
nın anasını!'.
Alabildiğine çekici Scarlett'in.
Frank T.Wells (yani F.T.W.) adındaki
'atmı seven kovboy'la, bozulan kam-
yonetini onararak başlayan ilişkisi,
îcuşku ve güvensızliklerle başlayıp
önce arkadaşhğa sonrasında da tut-
kulu bir aşka dönüşüyor tabii kı.
Önlerine çıkan her engeli aşarken
birtakım gergin, zorlu anlan, ıslak
ama buhan tüten, pomo'lardan ödünç
alınmış, ateşli sevişme sahneleriyle
geçiştıren kaçak âşıklanmızın, karşı-
lıklı sevgi gösterileri, bağlılık yemin-
leri ve evlilik sözlerine dayanan, ça-
resiz, dokunaklı bir duygusallığa git-
tikçe vıcık vıcık batan ilişkileri me-
lodramatik bir finale bağlanıyor da,
seyirci de bu marazi duygusallıktaki,
yalınkat, modern aşk westerni çeşit-
Kaçak Aşıklar
(ET.W.)Yönetmen: Michael KarbelnikoflF/Senaryo: Mari Komhauser, Sir
Eddie Cook'un öyküsünden / Kamera: James L. Carter / Müzik: Gary
Chang ' Oyuncular: Mickey Rourke, Lori Singer. Rodney F. Grant, Brion
James. Charlie Sexton, Aaron Neville. John Enos, Peter Berg/1994 ABD
(Umut-Sanat-UlP) Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Moda, Maslak Mövenpick, Eti-
ler Akmerkez, Teşvikiye AFM, Altunızade Capitol sınemalannda.
lemesınin dolambaçlannda bıtap düş-
mekten kurtuluyor sonunda oflayıp
poflayarak...
Iki yılı aşkın süredir sesi soluğu
çıkmayan, Hollywood'a duyduğu
nefreti her fırsatta dile getiren,
1980'Ierin aykın ve keş aktörü Mic-
key Rourke'un Sir Eddie Crook tak-
ma adıyla yazdığı. artık alışılmış
'kaybetmeye mahkûm anti-kahra-
man' motifıne dayanan bir senaryo-
dan çekılen "F.t!w.-"Kaçak Âşık-
lar"ı, 3-4 yıl kadar öncesinden
"Mobsters" adlı gangster filmıyle
anımsadığımız yapımcı-yönetmen
Michael Karbelnikoff imzalamış.
Özellıkle atlıkanncah, dönmedolap-
lı lunapark ve yağmur altında, suda,
ıslak ıslak sevişilen aşk sahneleriyle,
yine 5 yıl öncesinin epeyı mendil ıs-
latan Mickey Rourke filmlerinden
^Homeboj"u çağnştıran "Kaçak
Asıldar", kısaca özetlemek gerekirse.
beylik aşk, şiddet ve tutku temalannı
yineleyen, aşm melodramatik 'kara
bir westem' denemesi olmaktan öte-
ye geçemeyen bır yapım?
Yine kadere karşı, tutkulu bir bera-
berliği sonuna kadar yaşayarak yolla-
ra düşmüş, tipik Amerikan bir çiftin
ağdalı melodram öğeleriyle örülü,
mutlu sona ulaşmayan, yer yer ikna
ediciliğini oldukça yitiren bu bildik
serüvenini seyretmek için doğrusu,
bir anlamda sıfırdan başlayarak bütün
birikimini ortaya koyup imajını yine-
leyen 'serkeş muhahf aktör' Mickey
Rourke'un sıkı bır hayranı (ya da bi-
zim gibi sürekli Daryl Hannah'la ka-
nştınlarak hak ettıği yere gelememiş,
kuğu gibi narin, ince, uzun ve güzel
Lori Singer tutkunu) olmak gerek.
Oldukça klişe, yavan ve yorucu bu
melodramatik aşk ve macera filmi,
fazla bir şeyler ummadan ve beklen-
meden kolayca tüketiliveriyor sonuç-
ta.
Evet, 'en felaket çağ, yirminci yüzyıl'
Onaltıncı yüzyılda yaşayan Fransız tıp
adamı, astrolog ve kahin Nostradamus'un
gerçekten esrarlı ve gerilimli birromanıan-
dıran yaşamı, nasıl olmuş da bunca zaman-
dır sinemacılann ilgi alanından ve doymak
bilmez iştahından uzak kalmış hayret? tn-
giliz Roger Christian, bugün milyonlarca
insanın hâlâ merakını çeken tarihin en ün-
lü kâhininin yaşam öyküsünü anlattığı
"Nostradamus"la, dünyaca ünlü olan ama
gerçekte 'Idmsenin hakkında pek bir şey
bilmediği' bu esrarengiz doktor-kâhın-ast-
rologu karşımıza getiriyor.
Kutsal kilise ve engizisyon devrinin, ce-
halet ve yobazlıkla ortaçağ msanlığınm ca-
nına okuduğu karanlık yıllarda yaşayan ve
5 yüzyıl öncesinden gelecekle ilgıli, nere-
deyse tamı tamına hepsı doğru çıkan keha-
netlerde bulunan Mkhel De Nostredame' ın
(Nostradamus) yaşam öyküsünü alışılmış
biyografik film kalıplannda görüntüleyen
fılmin sinema sanatı bakımından fazla bır
önemi yoksa da, yer yer ilgıyle seyredilen,
bilgilendirici bir eğlencelik olduğu söyle-
nebılır.
Kiliseyebağlı Montpellier üniversitesin-
de tıp eğıtımı görüp, 'aydınlık kafası'yla tu-
tucu ve bağnaz engizisyonla çatışan, veba
salgmına karşı mücadele eden. gökyüzüy-
le. yıldızlarla da ılgılenerek engizisyonla
çatışan, veba salgınına karşı mücadele
eden, gökyüzüyle, yıldızlarla da ilginerek
'boynuztu kraliçe' Cathenne De Medıcis'ın
himayesinde canmı kurtarabilen, sarayın
parfumcübaşısı kızışmış baldızın ıhbar et-
tıği, bir misyon yüklenmiş. Yahudi köken-
lı kâhinın, ona bahşedılmış özel gücüyle
insanlığın geleceğine ilişkin yığınla olayı
hikaâye eden fılmde, 'en berbat çağ' olan
yirminci yüzyılın dünya savaşlan, atom
bombası, Kennedy suıkasti, uzaym fethi,
Hitler, Saddam, kara yağmurlar, çevre kir-
liliği vb. gibi felaketleri, azap ıçınde, trans
haline geçerek peşpeşe görüyor hazret, özel
su dolu kabında! Ünlü kahinin biyografisi-
ni, engizisyonun kana ve dehşete buladığı,
karanlık ortaçağ dekorunda aktaran "Nost-
radamus". aynı zamanda bir ünlü oyuncu-
lar resmi geçidi, Dünyada paniğe yol açma-
ması gerekcesiyle kehanetlerinin bazı bö-
lümlcn hâlâ gızli tutulan. 'çağlar öncesin-
den geleceği gören adamın' yaşamını, bil-
dik bir biyografik drama boyutlannda önü-
müze süren "Nostradamus" filminin, sı-
nırlı da olsa. bızde de belli bir ılgi toplaya-
bileceğıni ileri sürmek de sanınz kehanet
sayılmaz herhalde.
Nostradamus
Yönetmen: Roger
Christian / Senaryo:
Knut Boser, Piers Ash-
vvorth / Kamera: De-
nıs Crossan / Müzik:
Barrington Pheloung /
Oyuncular: Tcheky
Karyo. Amanda Plum-
meK iulıa Ormond As-
sumpta Serna, Ant-
hony Higgins, Rutger
Hauer, F.Murray Abra-
ham / (Ozen Fıun) Şiş-
li Site. Beyoğlu Lale,
Kadıköy Reks, Bakır-
köy lncirli, Çemberli-
taş'Şafak, Ataköy Pres-
tij sınemalaruıda.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Kedilerin Sessizliği
"Çok mutluyum be!" diyordu Ismail Gülgeç'in
ayısı, "bizihayvanlaryönetiyor", kardeşgazeteEv-
rense/in ilk sayısında. Birinci sayfaya kurulmuş,
pi|X)sunu tüttüren sevimli ayicık, her zamanki gibi
açıksözlü.
Gazetelerde okumuşsunuzdur herhalde Erba-
kan Hoca'nın demecini; "Seçimi ineklerkazandı",
diyor. Şimdi, ineklerin tafrasından geçilmez. Oysa;
farkında değıller, bütün bu muhabbet, "Hereve iki
inek" vaadinden kaynaklanıyor.
Doğrusu, pek gücüme gidiyor hayvan kardeşle-
rimin insanlar arasındaki çıkar ilişkilerine alet edil-
mesi. Dünyanın neresine gitseniz bu böyle. Polrti-
kacıların elinde oyuncak oluyor hayvanlar. Eşekler-
le filler, atlarla anlan birbirine düşürüveriyoriar, iki
heyecanlı söylevle.
Hayvan milleti ile öylesine içli dışlı olmuş ki poli-
tikacılar, artık birbirferine hayvan adlan ile hitap edi-
yorlar: Otel ayılan, çöl fareleri, bukalemunlar, daha
nelerneler...
Insanlan hayvanlar yönetiyorsa, hayvanlan kim
yönetiyor söyler misiniz? Yanrtınız, koca bir sessiz-
lik biliyorum.
Bu hafta Dünya Çevre Haftası: Doga ile diğer
canlılarla birtürlü uyum içinde yaşamasını becere-
meyen insanlan uyarmak için güzel bir olanak. Ke-
diler arasında bir dilekçenin dolaştığını duyuyo-
rum. "Biz aşağıda imzası bulunan kediler..." diye
başlryormuş. Sonrasını tahmin edin bakalım...
Yanıldınız işte. Bu öyle dilekçelerden değil. Ma-
sum mu masum; Meclis'te bekleyen Hayvan Hak-
lan Yasası'nın bir an önce çıkmasından başka bir
amacı yok. Gene de kuşkulu gözlerle süzülüyor-
muş dilekçeyi dolaştıran kediler. Etraf acaip ses-
siz...
Geçenlerde bir grup hayvansever, Cumhurbaş-
kanımızı ziyaret edip destek istemiş. O da pek ilgi
göstermiş, elinden geleni yapacağını söylemiş (Ben
gazetecilerin yalancısıyım). Eh, artık birşeyler de-
ğişir belki derken ne görelim. Baba'nın geçtiği yol-
larda taze kurban edilmiş develer dizim dizim.
Hayvanseverler, sonunda çareyi Hikmet Çetin'i
yılın politikacısı ilan etmekte bulmuşlar. Haksız da
sayılmazlar hani, insanlann telef olmasını engelle-
yemiyorsa da en azından seçim gezilerinde hay-
vanlann kurban edilmesini engelliyor sevgili Çetin.
Biliyorum, "Sen şimdi develeri bırak, Ayasof-
ya'nın kedisinden haber ver" diyorsunuz. Nasıl-
mış, neler anlatıyormuş, merak ediyorsunuz. Ama
faydasız. Ayasofya'nın kedisinin ağzını bıçak açmı-
yor. Bi suskunluk, bi suskunluk...
Sessizlik tüm köşeleri tutmuş. Kırk yılda bir, bu
sessizliği yırtan bir çığlık duyuluyor. Tüm kediler ku-
lak veriyor mu bu çığlığa, emin değilim. insanlaria
bir arada yaşaya yaşaya tüm huylarını kaptık gali-
ba. Oysa, eskiden nasıl da duyarlıydık etrafımızda
olup bitenlere...
Şimdilerde sessizlik egemen.
Kedi kardeşlerime bir çağrı ile bitirmek istiyorum
bu yazıyı; yirmi yazann ortaklaşa yazdığı "Dûşün-
ce Özgühüğü ve Türitiye" kitabına birer imza da biz
ataJım. Bakın nasıl anlatıyor Orhan Pamuk, çev-
remizde gitgide yoğunlaşan sessizliği:
"Korkulu ruyalara uygun düşen bu sessrzliğin en
dehşet verici yani, kendini olağan göstermesi.
Kimsenin kimseyidinlemediği ve hen\esin kendihi-
kâyesini acımasız bir bencillikle anlattığı birgürijl-
tûnüniçinde, biriçgûdüyie içinekapananruhumu-
zun arayacağı bir sessizlik bile olamtyorbu. Ne bir
iç huzuru veriyor ne de bir kurtuluş duygusu. En
inanılmayacak haber görûntûlehni verin\en sesi
duyulmayan bir bozuk televizyonayapabileceğimiz
gibi, sarsa sarsa bu sessizliği 'düzeltmek' geliyor
bazan içimizden. Bazan da gönneye devam etti-
ğimiz şeylere sırtımızı dönerek bu korkunç sessiz-
likten kurtulabileceğimizi sanıyomz. Çûnkû tanık
olmak da hemen bir çeşit suç ortaklığına, dahası
suçun kendisine dönûşûyor. Daha da kötûsü, ağ-
zımızı heraçmaya kalkışımızda bu sessizliği boza-
cağımıza ona katıldığımızı fark etmek, artık bizi te-
laşlandırmıyor da. Bir korioılu rüyada olduğumu-
zu bilerek birköşeye çekilmiş, rüyayı bitirecek çığ-
lık kimden çıkacak diye bekliyonız."
YAPI KREDt GENÇLİK
FESTİVALİ
BUGÜN:
19.30 Cemal Reşh Rey Konser Saionu: Fazıl Say
(piyano)
YARIN:
19.00 Aya Irini: Gheorghe Zamıir (panfhlt)
Nejla Egemen'n resim sergisi
• Kültür Servisi - Nejla Egemen 'in Galeri Oda'daki
resim sergisi sürüyor. Çocukluk ve gençlik yıllannda
fark edemediği resim yapma yeteeğini, Zuhal K.
Köseler'in sanata çağnsıyla yakalayan Egemen,
çalışmalanm 1988'denberi 'Yorumcular' resim
atölyesinde sürdürüyor. Bugüne dek on karma sergiye
katılan sanatçınm Galeri Oda'daki sergisi 16 hazirana
dek açık kalacak.
İNkemizin Doga Sorunları ve
Erozyon'
• Kûhür Servisi - TEMA (Türkiye Erozyonla
Mücadele, Ağaçladırma ve Doğal Varlıklan Koruma
Vakfı) ve İFSAK (tstanbul Fotoğraf ve Sinema
Amatörieri Kulübü) pazartesi günü 19.00'da Tank
Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde ortak bir etkinlik
duzenliyor. Etkinlikte TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin
Karaca'nın "Ülkemizin Doğa Sorunları ve Erozyon"
başlıklı dia gösterisi ve söyleşisinin yani sıra
ülkemizdeki erozyon sonınu ve TEMA Vakfı'nin
çalışmalan hakkında bilgi veren bir multivizyon
gösterisi yer alacak.
Beymen'de, bir başka yaz sofrası
• Knltür Servisi - Beymen Afcmerkez 'Home' katında
gerçekjeştirilen 'Değişik Kültürlerden Sofralar' dizisi,
Mina Özdoğancf nın riazıriadıgı sofra düzenlemesi ile
devam ediyor. Unutulmaya yüz tutan sofra
geleneklerini canlanduma amacıyla mevsimsel temalar
göz önûnde tutularak hazırlanan sergilere danışmanlık
da yapan Mina Özdoğancf nın sofrası "Balık Ziyafeti"
adını taşıyor. Özdoğancı, masasının orijinal bir yaz
sofrası olmasına özen gösterdiğini, bu nedenle yaz
mevsiminin ve dolayısıyla denizin simgesi olan balık
öğesine sofrasında yer verdiğini belirtiyor.