Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 1995 CUMA
12 DİZtYAZI
Kulissizkurultay olmaz...Avrupa Yazarlar Kongresi
(EWC), Avrapalı yazar ve
çevirmenlerin işbirliği örgü-
tü. Kimi kez Avrupa Yazarlar
Federasyonu adıyla da anılı-
yor ve bu niteliğiyle Avru-
pa'nın çeşitli ülkelerinden
yazar ve çevirmen birlikleri-
ni bir araya getiren tek örgüt.
Ilk kurultayı 1979'da Ber-
lin 'de yapılmış. Bu ilk kurul-
taya (dûnkü yazımda belirtti-
ğim gibi) Türkiye'den Aziz
Nesm katılmış. Fakat Türki-
yeli bir yazar örgütû, resmen
ilk kez, Viyana'da düzenle-
nen bu XIV kurultayda tem-
sil edilmiş oldu.
Kurultayı, bugünkü baş-
kan, Isviçreli şair, Jochen
Keteraçtı Resmi diller lngi-
lizce ve Fransızcaydı. Baş-
kanlık divanında başka bir di1
konuşulmadı. Almanca ko-
nuşan delegeler de sımultane
olarak lngilizce ve Fransız-
caya çevriliyordu. Divanm
öteki üyeleri, ikinci başkan-
lar, Ingilız bayan yazar-şair
Maureen Dufly, Alman yazar
H. P. Bteud ve yine bir Alman
olan genel sekreter, bayan
LoreSchuttz-Wild'dı.
Cüneyin denge
arayışı
^VRUPALI ^AZARLARLA
• Kurultayda bir gruplaşma vardı. isviçre'nin Fransız dilli
yazarlar örgütü Başkanı J. Meylan ye sekreter L. Pflüger
imzasıyla verilen ve Akdeniz ülkelerince desteklendiğı
bildirilen değişiklik önergesinde, yönetimin, üye örgütlerin
ülkelerine ve dillerine uygun bir oranda oluşturulması
isteniyordu. Amaç, Kuzey-Güney dengesini sağlamaktı.
• Alman Yazarlar Birliği'nin önergesinde ise tüzükte bazı
değişiklikler önerilmekle birlikte, yönetimin kompozisyonuna
ilişkin olarak bugünkü durumun korunması isteniyor,
yönetime seçilmede ülke ya da dil ölçütlerinin değil, kişilik
özellikleri ölçütünün önde tutulması gerektiği
savunuluyordu...
hafyan
romancı G.
Piccioli ve
şair Carlo
Villa, kurultay
salonuna
giderken
bana yönetim
sorunuyla
ilgili bir
gruplaşma
olduğunu
anlattılar ve
birlikte
hareket
etmemizi
önerdiler...
Daha sonra
bu konuyla
ilgili güneyli
yazarlann
kulis
toplantısına
katıldım... Bu
"illegal!" kulis
toplantısının
anısı olarak
makinemle
birde
fotoğraf
çektirdim...
Aynı otelde kaldığımız
ltalyan yazar arkadaşlar, ro-
mancı G. Piccioli ve şair Car-
lo Vüto'yla taksiyle kururtay
salonuna giderken bana yö-
netim sorunuyla ilgili bir
gruplaşma olduğunu anlattı-
lar ve birlikte hareket etme-
mizi önerdiler... Söz konusu
gnıplaşma, kongre öncesin-
de yayımlanıp bize de gönde-
rilen EWC haber bülteninde
yer alan tüzük değişikliği
önerilerinde açıkça görülü-
yordu. tsviçre'nin Fransız
dilli yazarlar örgütü (Societe
Suisse des Ecrivaines et Ec-
rivains) Başkanı J. Meyian ve
sekreter L. Pflüger imzasıy-
la verilen değişiklik önerge-
sinde, yönetimin, üye örgüt-
lerin ülkelerine ve dillerine
uygun bir oranda oluşturul-
ması isteniyordu. Fransız Ya-
zarlar Birliği, Portekiz Ya-
zarlar Birliği, Roma'dabulu-
natt Ulusal Yazarlar Sendi-
kası ve (bu yönetim tartışma-
lan nedeniyle, 1994'te
Tromso'da yapılan XIII.
kongre sonrasında örgütten
aynlan) lspanyol Yazarlar
Biriiği'nce desteklendiği bil-
dirilen önergede, özetle
"Kuzey" ülkeleriyle Avru-
pa'nın güneybatı ve güney-
doğu ülkeleri arasında man-
tıklı bir denge oluşturulması.
yönetim kompozisyonunda
Avrupa edebiyatlannın çeşit-
liliğinin yansıtılması gerekti-
ği belirtiliyordu... Alman Ya-
zarlar Birliği'nin tüzük deği-
şikliği önergesinde ise bazı
başka değişiklikler öneril-
mekle birlikte, yönetimin kompozisyo-
nuna ilişkin olarak bugünkü durumun ko-
runması isteniyor, yönetime seçilmede
ülke ya da dil vb ölçütlerinin değil, kişi-
lik özellikleri ölçütünün önde tutulması
gerektiği savunuluyordu... (Kurultayın
ilk gününde, bu karşıt önergeler arasın-
da henüz bir seçim yapmamış olmakla
birlikte, güneyli yazarlann kulis toplan-
bsuıa katıldım... Bu "flkgal!" kulis top-
lantısının anısı olarak makinemle bir de
fotoğraf çektirdim...) Değişiklik önerge-
leri ertesi gün tartışılıp oylanacaktı..
ÇulaM'nln başarısı
Kurultaya ilk gününde, çeşitli yazar ve
çevirmen örgütlerinin üyelik başvurula-
n görüşüldü. St. Petersburg yazarlar ör-
gütü, henüz Moskova'daki bir yazar ör-
gütünden üyelik yönünde bir istek gel-
memişken Rusyayı temsüen EWC'ye
Kurultayın ilk
gününün
sonunda
akşam
yemeği.
ltalyan,
Lüksemburglu
ve Irlandalı
yazarlarla
yapbğımız
sıcak
söyleşinin
anısı...
nan raporlann Türkçeye çev-
rilip yayımlanması, sendika-
mızın telif haklan birimleri
ve ülkemizde bu konuyla il-
gili herkes için yararlı ola-
cak...
tlk gün, siyasal konular da
görüşüldü. Salman Rüşdü'yü
yolcu olarak kabul etmeyen
Luftansa Hava Yollan'nı
boykot etme önerisi, pek iti-
bar görmedi... Saraybos-
na'nın bir Avrupa kültür ken-
ti olarak kabul edilmesi için
Avrupa Parlamentosu'na yö-
nelik girişimlerde bulunul-
ması kararlaştınldı. Ulusal
hükümetlerin de bu konuda
sıkıştınlması yine bir ilke ka-
ran olarak alındı. "Cumhuri-
yefe Viyana'dan geçtiğim
notlarda, Norveç Yazarlar
Birliği'nin İsmail Beşikçi ve
Terörle Mücadele Yasası 8.
madde konulannda iki telgraf
metninden söz etmiştim.
Telgraf metinleri sabah otu-
rumunun sonlanna doğru
başkanlık divanına verilmiş-
ti.
Görüşme öğleden sonraki
oturuma kaldı. Öğleden son-
raki oturumda ilk konuşmacı
olarak yaptığım konuşma,
sözcüğün tam anlamıyla "de-
rin" bir sessizlikJe izlendi.
Özetle, Türkiye'de demokra-
si mücadeleleri tarihinin iki
yüz yıllık bir geçmişi ve
önemli kazanımlan olduğu-
nu, bugün Türkiye'de küçüm-
senemeyecek sayıda aydının
demokrasi ve ifade özgürlü-
ğü için mücadele ettiğini an-
lattım. Beşikçi'yle ilgili ola-
rak cumhurbaşkanı ve öteki
devlet yetkililerine gönderi-
lecek mesajlarda, tutuklu bu-
lunan ya da haklarında ko-
vuşturma yapılmakta olan
başka aydınlann da adlannın
anılması gerektiğini söyle-
dim.
Türkiye'ye mesaj
Kurultay delegeleri, Türki-
ye'nin ve kültürünün Avrupa
ve Avrupa kültürünün aynl-
maz bir parçası olduğunun
bilincindelerdi... Nitekim, o
gün son şeklini alarak ertesi
gün kurultayca onaylanacak
mesaj şu cümleyle başlaya-
caktı:
"Türkrye'nin tarihinin çok
güç bir döneminden geçtiğini
biliyoruz. Fakat bu karmaşık
durum bik, modem tarihiy-
le AvTupa'nın aynlmaz bir
parçası olarak kabul ettiğimiz
ülkenizde temd insan hakla-
ihlaline bahane ola-
üye alınmalı mıydı? Örgütün genç baş-
kanı, romancı ve öykü yazan Mikhail
Çıdaki (bu "çulakr sözü Tatarca ve biz-
deki "çolak" sözcüğünden gelmeymiş),
bir hayli kalın gözlük camlannın arkasın-
daki pınl pınl, mavi ışıklı gözleri, akıcı
Ingilizcesiyle, 400 üyeye sahip Peters-
burg yazar örgütünün özgün konumunu
anlatmayı ve belki de olumsuz bir karar
vermeye hazırlanan delegeleri ikna et-
meyi başararak örgütünü oy birliğiyle
üyeliğe seçtirdi... Yunanistan Yazınsal
Çevirmenler Derneği ve özellikle de Is-
veç Ders Kitabı Yazarlan Derneği epey-
ce tartışmalardan sonra oy çokluğuyla
üyeliğe alındılar... (Türkiye Yazarlar Sen-
dikası'nın bu Avrupalı kurtlann federas-
yonuna üye olabilmesini herhalde sevgi-
li Aziz Nesin'in sessiz ve derinden çalış-
malanna borçluyuz ve sanınm Aziz Ne-
sin günün birinde anılannda hiç de kolay
olmadığını tahmin ettiğim mücadelesi-
nin öyküsûnü anlatacaktır...)
Kurultayın ilk gününün bir başka ko-
nusu, telif haklan sorununun Avrupa öl-
çeğinde çözümlenmesi gerektiği. bu ba-
şanlamazsa iç pazar sorunlannın çözüme
ulaştınlamayacağıydı. (Telif haklan ko-
nusunda. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde
de çok farklı uygulamalaroldugu anlaşı-
lıyor.
irlanda'da telif sorunu
Nitekim, lrlandalı çevirmen bayan Gi-
uliana Zevili ile bir özel konuşmamızda,
4.5 milyon nüfuslu İrlanda'da kitap bas-
kı sayılannın 1000 civannda ve çevir-
menlere ödenen ücretin bir hayli düşük
olduğunu öğrendim... Ancak bu sorun,
devlet ya da kurum destegi ile bir ölçü-
de çözümlenebiliyormuş... Yine bu ko-
nuşmamızda, tngiltere'de çevirmen üc-
retlerinin yüzde 2 kadar olduğunu; fakat
orada da kitap baskı sayılannın yüksek-
liğiyle bir denge sağlanabildiğini öğren-
dim.) Buna karşılık Kuzey ülkelerinde
(özellikle de Danimarka'da çevirmenle-
re yüksek bir telif ücreti ödeniyor.)
Kurultayın ilk gününde görüşülen te-
lif haklan sorunlannın aynntılannı bir
röportajın sınırlan içinde özetleyebilmek
bile olanaklı değil. Mikro-fılm haklan,
ürünlerin fotokopiy le çoğaltılmasının ya-
rattığı sorunlar, bu tartışma konulannın
sadece birkaç tanesiydi... Tartışmalan iz-
lerken raporlan dinlerken bir meslek ola-
rak yazarlığın ve çevirmenliğin yaşam-
sal önemde ve güncel sorunlan konusun-
da ileri mevzilerde mücadele eden Avru-
palı yazarlann ne kadar gerisinde oldu-
ğumuzu, ülkemizde ne kadar gereksiz ve
anlamsız konularla zaman yitirdiğimizi
düşünüyordum...
Kurultayın özellikle telif haklan ko-
nusundaki tutanak ve belgejerinin, oku-
nnın
maz_."
8. madde konuşulurken
Türkiye'de bir DGM savcısı-
nın bu maddeyi anayasaya
aykın bularak iptali yönünde
girişimde bulunduğu, buna
karşılık bazı liberal aydınla-
nn ve bu arada solda bir par-
ti liderinin maddeyi savundu-
ğunu öğrenmeleri, EWC kurultayı dele-
gelerinin şaşkınlığına yol açtı... Türki-
ye'nin bir iç savaş durumunda olduğu ve
bunun kaçınümazbazı sonuçlan olacağı
konusunda ise kurultay delegeleri arasın-
da görüş birliği vardı...
Ilk gün öğleden sonra tngiliz çevirmen
Gordon Fielden, "Çeviri Haklannda tzin
İçin Tûzük" başlıklı raporunu okudu.
Kurultay öncesinde yayımlanan haber
bülteninde de yer alan bu rapor ve Ame-
rikalı Paul Aiken'in yine bu bültende yer
alan "Birieşik Devleüerde Entellektüel
Mülkiyet Haklan" başlıklı yazısı (geçen
yıl eylül ayında yapılmış bir konuşmamn
metni) yaşadığımız "modern" ilişkilerde
telif haklannm (siyasal boyutlan da bu-
lunan) özgül ve güncel sorunlannı ir-
deliyor. Bu yazılann çevrilerek dilimiz-
de yayımlanması gerekli.
Yarın: Kurultay tartışmalan
LAİKLİK İLKEStNİN ATATÜRK DEVRİMLERİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ / ATÎLLA ÖZTÜRK/ Uluslaramsı tlişkiler ve Kamu Yönetimi Uzmanı
Yönetme yetkisînin kaynağı halkbrLaiklik kavramı, eski Yunancadaki "Laikos" kav-
ramından gelir ve "din adanu olmayan insanlan"
belirtmektedir. Eski Yunan'da "ruhban suuf üyesi ol-
mayan tüm insanlar, laikos" ıdıler (1). Bu sözcük
"Lafcus" olarak Latinceye geçmiş, Türkçeye ise
Fransızcadan gelmiştir.
Laikliğin kelime olarak felsefi, siyasi ve hukuki
açıdan çeşitli tanımlan yapıhnaktadu-.
Felsefi açıdan laiklik; iman ve inanç yerine, ak-
lın egemenliğini kabul eden bir anlayıştır.
Siyasi açıdan laiklik; siyasi iktidann dini kudret-
ten aynlmasıdır.
Hukuki açıdan laiklik; Soyut olarak devlet ile di-
nin birbirine kanşmamasıdır.
Laiklik: Dini faaliyetlerin, devlet, fıkir ve ekono-
mik hayattan ayn olarak ele alınmasuu, devletin di-
ni esaslara ve güce dayanmamasını, gücünü doğru-
dan doğnıya milletten almasını öngören bir kav-
ramdır (2).
Laiklik tanımlan
Ahmet Taner Kışlalı, laikliği şöyle tanımlamak-
tadır. "Laikfik; din ve devlet işlerinin a\nlmasıdır.
Toplum ve devlet yaşamının aida ve bilime dayatd-
masıdır. Toplumun din adına ve binlerce yıl önce
konmuş. o günün sonınlanna çözüm getiren kural-
lara göre yönetitane zorunluğunun kaldınlmasıdır.
Aklm iman karşısuida özgürleşririlnıesidir." (3)
Toktarruş Ateş hocamız, laikliği si>asal bir kav-
ram olarak değerlendirmekte ve Tann kökenli mo-
• Laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden aynlması yerine, yönetenlerin
yönetme yetkilerini Tann dışında bir kaynaktan aldıklan yönetim şekli olarak
algılamak daha doğru bir tanım olmaktadır. Laik toplum düzeni, bütün din ve
inançlara sahip kişilere hiçbir dinsel ayncalık ve üstünlük tanımayan, insanlan
din ve vicdan özgürlüğü bakımından devletten veya başkalanndan gelebilecek
baskılara karşı koruyan bir sistemdir.
narşik iktidara karşı, halk egemenliğine dayanan bir
iktidar felsefesi olduğunu belirtmekte ve şöyle ta-
nımlamaktadır. Laiklik, "yönetenlerin yönetmevet-
kilerini Tann'dan ya da dinden değil, halktan aklık-
lan yönetim biçimidir.~ (4)
Prof. Dr. Suna Kili ise laikliği şöyle tarif etmek-
tedir. " Laiklik; yönetimi, siyasayı, egitimu devlet ve
toplum yaşamının gerekli kıldığı görev leri dinin, din-
sel kurallann etkisinden. tekelinden kurtarmak, dev-
let işleriyle din işlerini birbirinden ayırmak; akıl ve
bilimi, de>r
iet ve toplum yaşanunda egemen kılmak-
ür."(5)
Bu açıklamalarda laikliği din ve devlet işlerinin
birbirinden aynlması yerine, yönetenlerin yönetme
yetkilerini Tann dışında bir kaynaktan aldıklan yö-
netim şekli olarak algılamak daha doğru bir tanım
olmaktadır Laik toplum düzeni, bütün din ve inanç-
lara sahip kişilere hiçbir dinsel ayncalık ve üstün-
lük tanımamakta. insanlan din ve vicdan özgürlü-
ğü bakımından dev letten veya başkalanndan gele-
bilecek baskılara karşı koruyan bir sistemdir.
Çağdaşlaşmaya yönelik, çağdaşlaşmayı amaç
edinen Türk. devriminin zorunlu ve gerekli ilkesi la-
ikliktir. Laiklik aynı zamanda diğer ilkelerin uygu-
lamasında da akıl ve bilimi egemen kılmayı zorun-
lu kılmıştır. Atatürk, gerçekleştirdiği devrimler ve
ortaya koydufu ilkelerle, başka bir ifadeyle "Dev-
rim Modeli" ile "Çağdaş ve kalkmmış bir toplum
yaratmayı amaclamıştır.''
Prof. Dr. Suna Kili, Atatürkçülüğü bir devrim
olarak değerlendirmekte ve "Atatürk'ün De\
r
rim
Modeli" hem çağdaşlaşmayı hem de kalkınmayı ön-
görür. Bunun özünde yatan bağımsız milli bir dev-
let, çağdaş ve kalkınmış bir toplum ve bu toplum
içinde özgür bir insan yararmaktır (6).
Atatürk devnmleri, bunu gerçekleştirmeye çalı-
şan faaliyet ve eylemlerdir. Atatürk ilkeleri ise bu
devrimi yönlendiren; devrimle beraber büyüyen ve
bunun düşünsel yönünü oluşturan ana esaslardır.
Atatürk'ün devnm modeli, devlet ve toplum ya-
şamında köklü yapısal değişiklikleri getiren bir dev-
rimdir. Bu modelin iki özelliğini tekrar vurgulamak
gerekirse; birincisi yeni çağdaş bir devlet kurulma-
sını ve geliştirilmesini sağlayan kurum ve kuruluş-
lann yaratılması, diğeri ise ekonomik kalkınmayı
sağlamaktır.
A.Taner Kışlalı ise Atatürk'ün devrim ve ilkele-
rini "Kemalizm kieolojisi" olarak değerlendirmek-
te ve şöyle tarif etmektedir. ''Kemalizm, akla ve in-
sancıl değeriere da> alı çağdaş bir toplum özlemine
yanrtveren, geri kalmışlıktan kurtulma istenciniyan-
sıtan bir ideolojidir. tlerici bir ideolojidir (7)."
Siyaset Bilımcısı Suna Kili, Atatürkçü ideoloji-
yi şöyle yorumlamaktadır. "Atatürkçü ideoloji; düı-
sel öğenin tüm ağjrtığıyla etkin olduğu bir toplum-
da, sa\r
aş yıllannda dinsel, mezhepsel güçlerden,
odaklardan, simgekrden ve çoğu imgelerden yarar-
lanmasına karşui 'bilim'i, bilimin >t>l göstericiliği-
ni. akh benimsemiş, laik bir toplum yaratmayı çağ-
daş obnanın gereği görmüştür (8)."
(1) Toktamış Ateş, Dünyada ve Türkiye'de Laik-
lik, 3'üncü baskı Ankara 1994, s. 21.
(2) Atatürkçülük, 3'üncü Kitap, Ankara Gnkur.
Basımevi, 1983, s. 234.
(3) Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm Laiklik ve
Demokrasi, Ankara, 1994, s. 29.
(4) Ateş op. cit, s. 69.
(5) Suna Kili, Atatürk Devrimi, Ankara, Iş Ban-
kasıyayını 1983, s. 272.
(6) Ibid.. s. 118.
(7) Kışlalı, op. cit, s. 15.
(8) Kili. op. cit, s. 48.
SÜRECEK
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Güneşe Karşı
Geç saatte eve döndüm pazar akşamı. Telesekre-
teri diniedim gecenin sessizliğinde acı bir haber, Ay-
seli Karaman'ı yitirdiğimizi bildiriyor. Neler canlanı-
yor gözümde, otuz beş yılın günleri, geceleri, bahar
çağını yaşayan çıçek gibi genç kadınlar, bir mayıs sa-
bahına uyandıkları zaman yaşam biçimleri baştan
sona değişenler. Ama onlar değişmedi hiç, her şeyi
güzel taşıdılar, abartmadan, şımarmadan, özveriyle
direndiler her zaman. Onlardan biri Ayseli Karaman,
büyük acılar yaşadı, evlat acısı, kardeş acısı, hasta-
lıklar, çarpıntılar, sonunda kanser, ama her şeye di-
rendi, bir 27 Maytsçı'nın eşi olmakla onuriandı, umu-
dunu, coşkusunu yitirmedi son soluğa kadar.
Kocatepe Camii'nin avlusunda "6u kalabalığı Ay-
seli de görseydi" diye sarıldım Suphi Karaman'a.
Belki de gördü ve gülümsedi. Başta Hikmet Çetin
birçok CHP'Iİ, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta
Güngör Özden, 1961 Anayasası'na emek verenler,
27 Mayısçılar, eski senatör ve milletvekilleri, bilim
adamlan, yazarlar, sanatçılar, bir protokol kalabalığı
değil, ama dostlugu, sevgiyi, biriikteliği, ortak bir bi-
rikimi, güzel yansrtıyor.
Cami avlulan ilginç söyleşilere sahne olur her za-
man. Bir yanda yitik bir sevgili, ana-baba, eş, kardeş
yatar; bir yanda başkentin kalbi, nabzı atar, sorular,
yanrtlar, tartışmalar. Aydın Güven Gürkan'ın da ku-
laklan çınlamış olacak bence. Davranış biçimi hayli
yadırganıyor. Elbet çelişkisi nedeniyle. Bu tür çelişki-
ler, CHP'ye eğik kışilerı de etkiliyor, umutsuzluğa yö-
neltiyor doğrusu. Bir siyasal kuruluşta tutarsızlığa,
çelişkiye hoşgörü beklenemez değil mi? Camiden
aynlırken Yusuf Işık ve eşini gördüm. Rahmetli Ha-
san Işık'ın oğlu. Cenaze törenleri böyle işte, uzun sü-
re görmediklerimizle avluda karşılaşıyoruz birden. Bi-
raz önce Ali Topuz ile konuştuklanmız çınladı kula-
ğımda. Işığı sönmeyen bir kişi Hasan Işık. Rahmetli
Orhan Eyüpoğlu şöyle dedi bir gün:
- Hasan Bey CHP'ye yeni girdi, örgütte çalışma-
dı, ama içten birpartiii oldu, yönetim kurulunda bizi
çok yorar, hiçbir öneriyi doğrudan onaylamaz, karşı
görüşlerin de uzun uzun tartışılmasını ister, sonuna
kadar direnir, ama oylamadan sonra verilen karan
benimser, içtenlikle savunur.
"Ben bu karara karşrydım, oy vermedim" türü söz-
lerhiç duymadım Hasan Bey'den. Kişisel değil, par-
tisel politikaya öncelik veriyor. Oysa politikada kişi-
sel çizgilerin sergilenmesine önem veriliyor artık.
• • •
Avluda Profesör Sadun Aren ve Mustafa Ekmek-
çi ile konuşurken bir okurumuz geldi yanıma:
- Körfezi, kıytlan, dağlan, ormanlan sizin yazılan-
nızla sevdik. Yazakşamlan da sizin biryazınızı düşü-
nerek yüzüyorum güneşe karşı.
Birden anımsadım, yazının başlığı da 'Güneşe Kar-
şı'. Bizim koyda güneşe karşı yüzmekten, o renk şö-
lenine katılmaktan mutluluk duyanm her akşam. Ta-
nk Zafer Tunaya'ya karşı çıkışımı da unutamıyorum.'
O böytesine güzel bir batıştan hüzün duyduğunu söy-
ledi, "Yann yeniden doğacak" dedim ben. Güneşe
karşı yüzerken de yeni bir gün, yeni bir buluşma düş-
lerim her zaman, yeni bir sabah, yeni güzellikler... <
Yitik dostlarımızı, dünyamızdan aynlan sevgilileri-'
mizi de batan güneş gibi selamlanm ben. Gidenler
var, kalanlar var, solan bir yaşama karşın solmayan-
lar, dahası yeşeren, boy veren kuşaklar. Elden ele bir
bayrak gibi bir güzelliği dalgalandıranlar. Karaman-
lar'ın Dostlar Sitesi'ndeki evinde bu güzelliği de çok
içten hissettim o akşam. Doğumunu kutladığım ço-
cuklanyta selamladı beni. Hiç görmediğim kırk yıllık
dostlar gibi kucakladı. Öyküler bıraktığımız yerden
sürdü, aynı dili konuşmanın rahatlığıyla gülümsedik
birbirimize.
Aramızda yıllar var, ama gençlerle konuşurken za-
manı aşıyorum. Güneşe karşı yüzüyorum yeniden, yi-
tik sevgililerin özlemiyie kulaç atıyoaım yeni günlere...
O özlem dinmeden rahat uyumazlar değil mi?
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Zumaya benzer
bir Türk halk çal-
gısı. 2/ 106 taşla
oynanan bir
oyun... Kıyı, ke-
nar.3/Gelincikçi-
çeği. 4/ Renksiz,
sarmısak kokulu,
güçlü ve beyaz bir
ışık vererek yanan
hidrokarbonlu
gaz. 5/ Arap abe-
cesinde bir harf...
Bir nota... Yön
göstermek için
belli yerlere konulan işaret. 6/
Güzel sanat... Anadolu'nun
Akdeniz kıyısmda ünlü bir
antik kent. 7/ Icar... Yeraek.
8/Kayıkta dümeni kullanmak
için dümenin baş larafina ta-
kılan kol... Avustralya'da ya-
şayan bir cıns devekuşu. 9/
Orhan Pamuk'un bir romanı.
YLKL^RIDAN AŞAĞIYA:
M Şıddetlı yağmur. II Bir
renk... Asya'da bırülke. 3/Ka-
ra bahnamak için ayağa takı-
lan bir çeşit örgülü ayaklık... Evcil bir geyik. 4/ Akdeniz yö-
resinde yetişen ve mavi, beyaz ya da menekşe renginde çi-
çekler acan ağaççık... "Hem kadeh hem bâde hem bir şuh -
- -'dirgönül" (Nefı). 5/Kilime benzer, renklı ve motifli uzun
yolluk... Yan memnunluk belirten bir ünlem. 61 Harman ye-
rinde kalan toz ve samanla kanşık taneler. II lnılti, feryat...
Cinsiyet. S/ Bir başlangıç melodisinin, belirli bir zaman ara-
hğı içinde başka sesler ya da çalgılar tarafindan üst üste bi-
nişecek biçimde yinelenmesine dayanan mûzik biçimi... Su.
9/ Meyve kurusu... Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şe-
ker katılarak yapılan yiyecek.
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
İNGtLİZCE YAZ KURSIARI
* Yeterlik Svnavlaruıa Hazırlık
(Yüksek Lisans, lngilizce Destekli Öğretim)
*TOEFL
*Genel tngüizce
(Hafta lçi ve Hafta Sonu)
1 Temmuz-31 Ağustos arasında yapılacak olan
kurslar için Seviye Sınavı: 28 Haziran 1995
AYRINTILIBİLGİİÇÎN:
tTÜDU ve Inkılap Tarihi Bölümü Maçka/tST.
Tel: 293 13 00'dan 2114 veya 2168
Basın: 25777