Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1995 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
PORTRE
BETUL ONURSAL
1942, tstanbul doğumlu. Orta ve lise öğrenimini
Fmnsız Notre Dame de Sion Lisesi 'nde
tamamladı. Hukuk öğrenimine tstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'nde başladı;
Cenevre Üniversitesi 'nde bitirdi. Cenevre de
çocuk mahkemeleri konusunda stajyaptı. Amacı,
çocıık hâkimi olarak çalışmaktı. Ancak Türkiye'de
o dönem çocuk mahkemeleri kurulmadığı için bu
isteğini gerçekleştiremedi. Şimdilerde tstanbul
Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanhğı nı
yapıvor. tstanbul da etkinliğini sürdüren Çocuk
Hakları tşhirliği Konseyi 'nin kurucu üyesi. Adalet
Bakanlığı bünyesinde kurulan Çocuk Hakları
Komisyonu 'nda çalıştyor. Aynı zamanda serbest
avukatlıkyapıyor.
UNUŞ
Çocuklarımız, loplumumuzun gelecegi... Çocukları nasılyetiştirir, onların
gelişmelerini ne ölçüde sağlar ve onları ne ölçüde koruyabilirsek gelecekte
karşımıza o ölçüde sağhklı, dengeli, gelişkin bir kuşak çıkar... Bütün bunlar,
insanlanmız. de\'let, hükümet yetkilileritniz tarafından hep söylenir, yazılır.
Bu arada Turgut Özal adında, şimdi rahmeti rahmana kavuşmus bir
başbakammız çıkar, 1989 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ni imzalar.
TüHdyede çocukları kontyan kanunlaryapılır. Ama neredeyse eski hamam,
eski tas... Çocuklarımızı korumak kollamak, onların kendilerini
geliştirmeleri için hemen hemen hiçbir şey yapılmaz. Hdlâ analar, babalar
"Dayak cennetten çıkmadır" diye çocuklanm döver. Dayakla yetisen
çocuk, büyihiince başkalarını döver. Bu kısırdöngü. böylece sü'rüp gider.
Türkiye'deçocukların karşı karşıya bulunduklansorunları, varolan
yasalarm uygulanmaması ve imza atılan uluslamrası sözleşme hükümlerine
uyulamamasını, konunun uzmanı avukat Betül Onursal 'la görüstük
'Devlet, çocuğu korumalı'LEYLA TAVŞANOĞLU
- Türkiye'de devletin. çocuk haklan konusuna
yaklaşımını nasü değerlendiriyorsunuz?
ONURSAL: Devletin bu konuya yaklaşımı ıl-
ginç. lyi niyetli bir yaklaşımla ışe girişiliyor. Fakat
gereken önem verilmediği için gerekli kanunlann
çıkanlmasında gecikiliyor. Kanunlann uygulan-
ması için gerekli kurumlar kunılmuyor. Sonuçta
çocuklar biryerde de devlet yüzünden istismara uğ-
ramış oluyorlar.
Bence devletin. bu konuya çok daha ciddi ve sa-
dece vitrin olarak değil. daha içeriklı bir biçimde
eğilmesi gerekiyor.
- Bu konuda örnek verebilir misiniz?
ONURSAL: BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'ni
Türkıye adına Özal, başbakanken imzalamıştı. On-
dan ancak dört yıl sonra sözleşme. TBMM'nin
onayından geçti. 27 Ocak 1995 'te de Resmi Gaze-
te'de yayımlanarak yûriirlüğe girdi. Buna göre çok
önemli işler yapmak lazım. Ama ben devletin da-
ha o işlere ciddi olarak eğilmeye zaman ve nakit
imkân bulduğunu sanmıyorum. lkinci olarak da
sokak çocuklan ve çocuk
yargılama'.an konusunda
çocuk mahkemeleri kanu-
nu çıktı. ABD ve Avru-
pa'ya göre aşağı yukan
yüz yıllık bir gecıkrneyle
hayata geçti. Fakat 1987
yılında Türkiye'de ancak
dört ilde çocuk mahkeme-
leri kurulabildi. Ama bun-
lann gerektirdiği müesse-
seler kurulamadı.
- Çocuk mahkemeleri
hangi illerde kuruldu?
ONURSAL: Istanbul.
Ankara, îzmir ve Trab-
zon'da. Ancak, Istan-
bul'da ıki tane çocuk mah-
kemesi bulunuyor. Devle-
rin, sonuca götürebilen bir
işe giriştiğine inanamıyo-
rum. Çünlcü birtakım ka-
nunlar koyuluyor. Fakat
onlann gerektirdiği mües-
seseler kurulamadığı için ve buna da bütçeden ge-
rekli para aynlamadıgı için tabii ki sadece kanun
hiçbir işe yaramıyor.
- Kanun ne gibi müesseseterin kurulmasını gerek-
tiriyor?
ONURSAL: Örneğın tedbir müesseseleri... En
önemlilerinden birisi de çocuk misafırhaneleri ku-
rulması konusu. Biliyor musunuz? On milyon nü-
fuslu lstanbul'da bir tane bile çocuk misafirhanesi
yok. Bir tane vardı. Galiba üç yıl önceydi; kapatıl-
dı. Çünkü iyi çahşamadı.
tçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve sosyal
hizmetin bağh olduğu Devlet Bakanlıgf nın bir
protokolüyle kurulmuştu. Bu çocuk misafirhane-
sinin yeniden kurulması şart. Çünkü protokol hâ-
lâ yürürlükte. Sokaktaki çocuklan lstanbul'da ba-
nndıracak hiçbir yer yok. Devletin. sosyal hizme-
tin yurtlan, yuvalan var. Buralarda korunmaya
muhtaç çocuklar banndınlıyor. Bunlar sokak ço-
cuklanyla karıştırılmak
istenmiyor.
- Neden?
ONURSAL: Bunu yap-
makta aslında çok haklı-
lar. Çünkü çocuk misafir-
hanesi apayn bir şey. Bu,
bir yurt ya da yetiştirme
yurdu değil. Buraya alına-
cak çocuklann sorunlan
tahlil ediliyor ve çocuklar
burada en fazla üç ay ka-
lıyorlar. Gereken sosyal
yardım kendilerine yapı-
larak yerlerine gönderili-
yorlar. Ya da bir sosyal
kuruma konuluyorlar. Bu,
bizde kesinlikle yok. Son-
ra, müşahade merkezleri-
nin kurulması lazım. TB-
MM'de yıllardır bekleyen
bir çocuk mahkemeleri
kanunu tadil tasansı var.
Bu da yeni müesseseleri
gerektiriyor. Yani müşa-
hade merkezleri, çocuk-
larla ilgilenecek yurtlar
gibi kurumlann kurulma-
sını öngörüyor.
Sosyal Hizmet ve Ço-
cuk Esirgeme Kurumu'na
devlet. kanunla çok bü-
yük bir yetki vermiş. Fa-
kat. Sosyal Hizmet ve Ço-
cuk Esirgeme Kurumu
bunu kısıtlı yorumluyor.
Ve sadece kendi yuvalan-
na, korunmaya muhtaç
çocuklan yerleştirebile-
ceğini kabul edıyor. Oysa
Çocuk Mahkemeleri Ka-
nunu. özel ve resmi ku-
rumlara çocukların yer-
leşririlebileceğini öngörü-
yor.
Yani Sosyal Hizmet ve Çocuk Esirgeme Kuru-
mu, anlaşma yaparak \e kontrolü elınde tutmak
suretiyle özel kuruluşlann kurumlanna çocuklan
yerleştirebilir. Bence de tek çözüm bu. Çünkü Ço-
cuk Esirgeme Kurumu. bütün çocuklan içine ala-
cak biçimde bir hizmet veremıyor.
- Özel kurumlar derken hangi kunımlan kaste-
diyorsunuz?
ONURSAL: Dernek ve vakıflann oluşturdukla-
rı kurumlar... Bunlargene işliyor. Şöyle ki: Birçok
kurum ve kuruluş, korunmaya muhtaç çocuklar
için yapılmış gibi değil, ama okul ya da yurt şek-
lındeçalışıyorlar. Bu şekilde de sosyal hizmetlerin
denetimindentamamıyla uzak bir biçimde faaliyet
gösteriyorlar. Burada bulunan çocuklardan sosyal
hizmetin haberi dahi olmuyor. Oysa sosyal hizmet.
bir yönetmelikle bunlan bünyesine bağlayabilse
çok daha yerinde olur. Böyle de olması gerek.
Örneğın Fransa'da suça itılmiş ve korunmaya
muhtaç çocuklann barındınldığı özel müessesele-
nn oranı, resmi müesseselerden daha fazla. Ve bu
özel müesseseler çok sıkı denetim altında tutulu-
BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi ni Türkive adına
Özal, başbakanken imzalamıştı.
Ondan ancak dörtyıl sonra
sözleşme, TBMM'nin
onayından geçti. 27 Ocak
1995 'te de Resmi Gazete'de
yayımlanarakyûriirlüğe girdi.
Buna göıv çok önemli işler
yapmak lazım. Ama ben
de\ietin daha o işlere ciddi
olarak eğilmeye zaman ve nakit
imkân bulduğunu sanmıyorum.
yor.
- Kimler deneüiyor?
ONURSAL: Çocuk mahkemeleri hâkimleri. sos-
yal hizmet kurumu tarafından çok sıkı bir takıp al-
tında. Bizde çocuk sorununun halledilmesi için.
bizim gördüğümüz kadarıyla birincı şart, bir "ço-
cuk imdat servisi" kurmaktır.
- Çocuk imdat senisi nasıl ve ne amaçla faaliyet
gösteriyor?
ONURSAL: Bunun en güzel örneği yine Fran-
sa'da. Fransız resmi Sosyal Hizmet Örgütü'nün 24
saatlik bir çocuk imdat servisi oluyor. Çocuklar ya
da çocuğun istismara uğradığını gören büyükler, bu
servise haber veriyorlar. Sen'is, anında olaya mü-
dahale ediyor. Olay. adliyeye gidilmesini gerektı-
ren cezaı bir suçsa mahkemeye gidıliyor. Sosyal
hizmetin bir aile desteği vermesiyle çözülecek bir
olaysa söz konusu destek veriliyor. Böylece de ka-
nunlardaki, çocukları koruyucu hükümler yaşama
geçirilmiş oluyor.
Bizde genelde bakarsanız pek çok kanunda ço-
cuklan korumak için pek çok hüküm var. Yani, ka-
nunlanmızda pek büyük bir eksiklik yok. Kanun-
lanmızdakı eksiklik, çocuklanmızı korumak ama-
cıyla onlan bazı alanlarda çok fazla kısıtlaması.
- Hangi alanlarda?
ONURSAL: Örneğin medeni hukuk konusunda.
Medenı Kanun'daki velayet müessesesinin daha
çok ana-baba sorumluluğu müessesesine dönüştü-
rülmesi lazım. Böylece çocuklann ıstisman önlen-
miş olacak. Örneğin, eğitim, çocuk mallannın ıda-
resi, çocuğun kendisini ilgilendiren kararlan ken-
disinin vermesi konusunda kanun daha rahatlatıl-
malı. Yani velayet hakkı biraz değiştirilerek bir
ana-baba sorumluluğu şekline getınlmeli. Bizde,
hele eğitim düzeyı düşük olan kışilerde velayet
hakkı. çocuğa sahıp olma olarak algılanıyor. Yani
çocuk. onlann bir malı şeklinde yorumlanıyor. Oy-
sa bu böyle degil.
- Türkive. Çocuk Haklan Sözleşmesi'ne ne gibi
çekinceler koydu?
ONURSAL: Çekinceler. sözleşmenın 17. 18.29
ve 30. maddelerine konuldu. Bu çekincelerazınlık
toplumlarıyla ilgıli olarak konuldu. Yani biz Lozan
Antlaşması'nın çerçevesınde kalarak bu sözleşme-
yi ımzaladık. BM Çocuk Haklan Sözleşmesı'nin
genel ilkeleri var. Birincı amacı. aılenin güçlendi-
rilmesı.
Çocuktan ilk sorumlu olan. aıle. O zaman aile-
nin güçlendırilmesı lazım. Sözleşmede çocuğun
yüksek yaran öngörülüyor. Bütçede. devlet politi-
kalarında çocuğa öncelik tanınması ve çocuğun
yüksek yarannın gözetılmesi koşulu getirilıyor. Bu
prensip uygulanacak olursa Sosyal Hizmet ve Ço-
cuk Esirgeme Kurumu'na bütçeden çok geniş bir
pay ayırmak lazım. Çünkü bu kurum çok büyük gö-
revlerle yükümlendirilmiş. Sağlık ve sosyal gü-
venlik açısından da öncelik çocuğun yaranna ve-
riliyor.
- Yani çocuk hastaneleri kurulması öngörülüyor»
Oysa Türkiye'de bir tek çocuk hastanesi yok...
ONURSAL: E\ et, sadece hastanelerin çocuk ser-
vıslen var. Bu konuda uluslararası ve ulusal ışbir-
liği öngörülüyor. Çocuk suçlarını önleme konu-
sunda üstünde durulan en önemli husus ve bizim
de lstanbul'da Çocuk Haklan Işbirliğı Konseyi'ni
kurmamızın amacı. çocuk konusunda çeşitli kurum
ve laıruluşlann. çeşitli mesleklerin işbirliği yapma-
lannı sağlamak.
Çünkü çocuk konusu, tıp, hukuk, eğitim. çok çe-
şitli meslek dallarının ancak işbirliği yaparak hal-
ledebilecekleri bir konu. BM Çocuk Haklan Söz-
leşmesi, Beıjıng Kurallan da bunu istiyor. Biz, ts-
tanbul Barosu olarak geçen yıl bir sempozyum dü-
zenledik.
Amaeımız, avukat ve hâkim stajyerlen. çocuk
yargılaması konusunda eğıtmekti. Sadece hukuk-
çulardan değil. tıp ve eğitim uzmanlanndan da ya-
rarlanarak bu sempozyumu düzenledik. Önemli
olan, meslek içı eğitimde de çeşitli uzmanlık dal-
lanndan bilgiler verebilmek.
Bizde devletin bakış açısında da bu eksiklik var.
Çocuklarla sadece kendi sahast ıçınde ılgilemyor.
Biz şimdi bir çocuk komisyonu kurulmasına çalı-
şıyoruz. Ama heniz kurulamadı. Çocuklar, Milli
Eğitim Bakanlığı'nın bir alt komisyonu olarak gö-
rülüyor. Bu çok yanlış bir tutum. Çocuk komisyo-
nu, çok çeşitli mesleklerin. çok çeşitli bakanlıkla-
nn bir arada çalıştıklan bir komisyon olmalı. Batı
ülkelennde bu böyle. Örneğin, bir çocuk hâkimi.
sadece çocuk hâkimi olarak çalışmaz. Bulunduğu
kentin sosyal hizmet uzmanı, valisi. belediye baş-
kanı, öğretmenleri. sporsorumlulanyla birlikte ça-
lışır, kararlannı birlikte verir. onlann fikirlerini
alır; uygulama da öyledir.
- Çocuk haklan konusunda tek bir bakanlık ku-
rulsa sizce yararlı olur mu?
ONURSAL: Bilemiyorum. Tek bir bakanlık ku-
rulursa bu sefer bürokratik işlemler daha da uza-
yacak. Öncelikle TBMM'de bir çocuk komisyonu
kurulması şart. Bu komisyonun çeşitli meslek
gruplanndan oluşması ve çıkacak kanunlarla bu
komisyonun ılgilenmesi gerekiyor. Bakanlık ola-
rak bunun gerekli olduğunu sanmıyorum. Ancak
ortak çalışmalar olabilır. O da yerel bazda olabılır.
Bunu uygulamak küçük şehirlerde kolay, ama bü-
yük şehirlerde zor.
Geçenlerde Kocaeli Barosu'nun öncülüğüyle
_^K_ rarransız resmi
Sosyal Hizmet Örgütü 'nün
24 saatlik bir çocuk imdat
senisi oluyor.
Çocuklarya da çocuğun
istismara uğradığını gören
büyükler, bu servise haber
veriyorlar.
Servis, anında olaya
müdahale ediyor. Olay,
adliyeye gidilmesini
gerektiren cezai bir suçsa
mahkemeye gidiliyor.
Kocaeli'nde çocuk imdat sıstemi kuruldu. Kocaeli
Valıliği. belediye yetkilileri. Sosyal Hizmet tl Mü-
dürlüğü bir arada çalışma yapabiliyorlar. Çünkü
Kocaeli, Istanbul'a kıyasla daha küçük bir yer.
Böyle bir hizmetin nüvesinı kurdular. tnşallah da
başanlı olurlar. Yani yerel bazda bu ışbirliğınin ku-
rulması çok daha önemli.
- Sözleşmede bildiğimiz kadanyla ilköğretim ko-
nusunda önemli bir madde var. Türkiye'de artık il-
köğretimin paralı hale getirilmesi gerektiği tartış-
malan yapılırken sözleşmede ilköğretimin zonınlu
ve parasız olması koşulu var—
ONURSAL: E\et. Bu çok önemli. BM Çocuk
Hakları Sözleşmesi'nın 28. maddesı A bendi. il-
köğretımın herkes için zorunlu ve parasız hale ge-
tirilmesinı istiyor. Bizdeki kanuni durum zaten
böyle. Ancak geçen yılki uygulamav la katilım pa-
yı alınmaya başlandı. Öte yandan fakir kâğıdı ge-
tirenlerden bu pay alınmıyor. Ama fakir kâğıdı ge-
Çoculdar tarilı boyunca ezildi
- Bize BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'v le ilgili
aynntüar verir misiniz?
ONURSAL: Çocuk, tarihin çok eski
dönemlerinde, Roma Hukuku'nda babanin
malı sayılıyor. Baba, öldürme dahil, çocuğa
istediği her şeyi yapabiliyor. Daha sonra
dinler, çocuklan koruyucu hükümler
getiriyorlar. 18. yüzyılda eğitim amacıyla
çocuk haklanndan söz edildiğini görüyoruz.
Yani, çocuğun büyükten ayn bir varlık olduğu
önce eğitimle vurgulanıyor. Sonra da 19.
yüzyılda çocuk, bir işgücü birimi olmaya
başlayınca buna rastlıyoruz. Bu gelişme de
kendini Ingiltere'de gösteriyor. O zaman
çocuk haklanndan daha geniş anlamda söz
ediliyor. Hemen de suçlu çocuk sorunu ortaya
çıkıyor. Önce ABD'de sosyal hizmet
uzmanlan bunun bilincine vanyorlar. Suçlu
çocuklara büyüklerden ayn bir muamele
yapılması gereğini anlatarak Şikago'da ilk
çocuk mahkemesinin kurulmasına önayak
oluyorlar.
Bu mahkemeler Avrupa'da da kuruluyor ve
çocuk haklanyla ilgili ilk uluslararası
toplantılar, suçlu çocuklara yapılacak yardım
ve davranışlarla başlıyor.
Çocuklann korunması için uluslararası bir
örgüt kurulması fikri ilk olarak 1894 yılında
ortaya atılıyor. Bu konuda da Belçika ve
Fransa'nın önderlik ettiğini görüyoruz.
Savaşlar sırasında bu çalışmalar geriliyor.
Savaşlardan sonra Milletler Cemiyeti'nin
faaliyetlerinden birisi olarak kabul edilen
Milletlerarası Çocuklan Koruma Birliği
oluşturuluyor. 1924'te de çocuk sorunlan için
özel bir komisyon kuruluyor. Bu komisyonun
çalışmaları, 1924 Milletler Cemiyeti Çocuk
Haklan Beyannamesi'nin esaslannı
oluşturuyor.
1924 Cenevre Çocuk Haklan Beyannamesi'ni
Atatürk bizzat imzalıyor. Bu da bizce
Atatürk'ün çocuklara verdiği önemi
göstermektedir. Atatürk, çocuklara gerçekten
bilinçli olarak eğilmiş.
- O zaman Türkiye'de 23 Nisan Çocuk
Bayramı kutlamalannı nasıl karşüıyorsunuz?
ONURSAL: Gerçekten bu bize üzüntü
veriyor. Çünkü Türkive, çocuklara bayram
veren ilk devlet. Bunu da çok güzel
kutlamalarla uluslararası boyuta taşıyor.
Bunlara karşı olduğumu sakın sanmayın.
Bunlar çok güzel görünümler. Ama bunlann
arkasında aynı şekilde ciddi önlemlerin
gelmesi lazım.
Yani, biz çocuklanmıza bu kadar güzel bir
bayram sunuyorsak aynı şekilde onlara
koruyucu. geliştirici bir hukuk ortamı ve
uygulama alanı sunmamız lazım.
- Bu kutlamalan yüzeysel mi buluyorsunuz?
ONURSAL: Güzel bir kutlama aslında.
Özellikle de çocukların uluslararası ilişkiler
kurmalan açısından çok yararlı. Bunu da
destekliyoruz, ama derinliği yok. lşte, üzüntü
verici yani bu.
- 1924 Çocuk Haklan Bcyannamesinden
aynntı verir misiniz?
ONURSAL: 1924 Çocuk Haklan
Beyannamesi, çocuklann gelişme, beslenme.
korunma, hayata hazırlanma konulannda
onlara birtakım genel kurallar sunuyor.
Çünkü ülkelerde kanunları çocuklar
yapmıyor. Kanun yapanlan da çocuklar
seçmiyor. O nedenle birtakım evrensel
kurallar koymalı ki, kanun yapıcılar çocuklan
ezmesinler.
Bu evrensel kurallann konulması 1924'te
başlıyor. Sonra 1959'da BM Beyannamesi
yayımlanıyor. Bu beyannamede de çocuklar
için koruyucu, geliştirici önlemler
öngörülüyor. Daha sonra uluslararası alanda
hep çocuk ceza hukuku açısından çalışmalar
yapılıyor.
Daha sonra 1985'te Beijing Kurallan olarak
adlandırdığımız Çin'in başkenti Beijing'de
çocuk mahkemeleriyle ilgili kararlar kabul
edildi. On yıl süren bir hazırlık döneminden
sonra da 1989'da BM Çocuk Haklan
Sözleşmesi kabul ediliyor.
- Bu çalışmalar neden on yıl süriiyor?
ONURSAL: Bütün ülkelerin hukuklan
araştınldı ve hepsinin tek tek kabul
edebileceği birtakım kurallar oluşturuldu.
1989'daki beyanname hemen kabul edildi ve
yûriirlüğe girdi. Çünkü beyannameyi yeterli
sayıda ülke ımzaladı.
- Bu beyannamenin diğerierinden farkı nedir?
ONURSAL: 1989 sözleşmesinde çocuklan
yaşatma, koruma, geliştirme esaslan kabul
edildi. Bu sözleşme bunlara ek olarak bir de
katılım olgusu getirdi. Biliyorsunuz,
demokrasıyle yönetilen toplumlarda çoğulcu
demokrasi önemli. Yani çoğunluk
demokrasisi değil, çoğulcu demokrasi... Bu,
herkesin birbirini hoşgörüyle kabul
edebileceği bir yönetim sistemi. Bu da
merkeziyetçilikten yerel yönetimlere
kayılması amacını taşıyor. Dünyadaki
demokrasilerde idare hukuku gitgide kendini
yerinden yönetime bırakıyor. Onun için
yerinden yönetim modelinde hoşgörü çok
önemli. Çünkü çoğunluğun ezici olduğu
yerlerde demokrasi ve hoşgörüden söz
edilemez.
BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'yle getirilen
prensipler, çocuğun küçük yaştan itibaren
gerek ailesinde, gerek toplumda çeşitli karar
mekanizmalanna katılmasını öngörüyor.
Örneğin. çocuklann dernek kurmalannı,
banşçı amaçlarla toplantı yapmalannı
öngörüyor.
Çocuk, bütün bunlan küçük yaştan itibaren
yaparsa ve birbirine karşıt görüşleri kabul
etmeyi küçük yaştan itibaren öğrenirse
büyüyünce daha iyi bir yetişkin toplumu
meydana gelebiliyor.
Küçüklerin kararlannın hep babalan, velileri
tarafından alınması. toplumu sonuçta
birtakım babalar, analar, bacılardan çözüm
beklemeye götürüyor.
Oysa insanlar kendi kişiliklerini geliştirirlerse
kendi çözümlerini kendileri üretecek düzeyde
olurlar. Çözüm üretme mekanizmasına da
daha çok katkılan olur.
Bu sözleşme, Türkiye tarafından çekincelerle
kabul edildikten sonra 27 ocakta Resmi
Gazete'de yayımlandı.
tirmek de çocuklarda eziklik yaratıyor. Bu ulusla-
rarası sözleşmeye imza atan bir ülke olarak Türki-
ye'de bu para alınamaz. Belkı yerel yönetimlerden
belli bir pay alınabilir, ama öğrencılerden hayır.
Burada şunu da belirtmek istiyorum; çocuk hak-
lan eğitimi okullarda yapılmalı.
- Çocuklara dayak atanlarla ilgili ilginç madde-
ler olduğunu biliyoruz™Galiba bizim "Dayak cen-
netten çıkmadır" atasözü bu sözleşmede geçerli de-
ğü~.
ONURSAL: Evet, değil. Eğitim sistemi de da-
yağa karşı. Bu arada çocuğun kurumlarda dayak
yemesi sorunu da hâlâ var. Kurumlarda çocuklara
dayak atan devlet memurlan, Memunn Muhake-
matı Kanunu'na tabi tutuluyor.
Bu, çocuk aleyhine sonuç doğuruyor. Kanunun,
18 yaşına kadar olan durumlarda kalkmasını talep
ediyoruz. Dayak çok yanlış. Dayak. dayağı doğu-
ruyor. Kendisine şiddet uygulanan bir çocuk, bü-
yüyünce kendisi de şiddet uygulamaya başlıyor.
Ve dayak ne yazık ki daha çok anneler tarafından
uygulanıyor.
Aile Araştırması Kurumu'nun birtoplantısı var-
dı. Ankara çevresinde ya-
pılan bir araştırmada ço-
cuklan en çok dövenlenn
anneler olduğu ortaya
çıktı. Annelerin çocukla-
n en çok dövme gerekçe-
leri de çocuklann söz din-
lememeleri. Bu da şunu
ortaya koyuyor: Çocuk ne
zaman kişiliğini ortaya
koymak istese dayak yi-
yor.
- Bir de çocuk isrisman
konusu var~
ONURSAL: Çocuk ıs-
tismarı, son yüzyılda ge-
lişen bir konu. Bu da ön-
cehkle tıp adamlan tara-
fından ortaya atılıyor. Tıp
adamlan. kendilerine ge-
len hasta. yaralı çocuklar-
da düşmeyle ya da kazay-
la ilgili olmayan birtakım
yaralar. bereler görüyor-
lar. Araştırmaya girdiklerinde. bunlann çocuklann
dövülmesi, kötü muameleye uğraması sonucu ol-
duğunu anhyorlar. Bunun üzerine tıp ve hukuk uz-
manlan, ortak çalışmalar yaparak çocuk istisman
derneklen kuruyorlar. Çocuk Istisman ve thmali
Demeği de bizde 1988 yılında Ankara'da kuruldu.
- Çocuk istismannı tarif eder misiniz?
ONURSAL: On sekız yaşın altındaki çocuklara
karşı gınşilen ve onlan fiziksel. duygusal, zihin-
sel, cinsel, ekonomik açılardan zedeleyen her tür-
lü eylem, çocuk ıstisman oluyor.
- Bu tür istismara karşı ne gibi >aptınm getiriyor?
ONURSAL: Sözleşmede de bizim kendi kanun-
lanmızda da yaptınm var. En son sanıyorum 1990-
91 istaristikleri çıktı. Bu türolaylarla ilgili Türki-
ye'de yılda 500 dava var. 60 milyonluk ülkede yıl-
da bu konuda 500 dava açılmış olması çok az. Bi-
zim kanunda bir incelik var ki, biz bunu çok eksik
olarak görüyoruz: "Sağhgına zarar verirse™" dıyor.
Bizim mahkemelerimiz
de sağlıktan, bedensel
sağlığı anlıyor.
Ruhsal sağlığa hiç
önem vermiyorlar. Oysa
Dünya Sağlık Teşkila-
tı'nın (WH0) sağlık tanı-
mında sadece bedensel
değil, ruhsal sağlığın da
göz önüne alınması
önemle vxırgulanmıştır.
Yani, genel olarak bi-
zim kanunumuzda çocuk
istismannı önleyici birta-
kım hükümler var, ama
hem hüküm yeterli değil,
hem de uygulama için da-
yanak yok.
Örneğin komşunuzun
çocuğu dayak yiyor. Siz
ya da çocuğun kendisi im-
dat istemek istiyor. îmdat
istediği yerden de bir çö-
züm bulabilmesı lazım.
Aile danışmanlarının da
öncelikle bu aileye bir
destek vermesi gerekiyor.
Burada hukuktan önce
sosyolojiye girmeniz zo-
runlu. Çünkü o çocuğun
dayak atan babasını alıp
hapse attığınız zaman da-
ha başka sorunlar ortaya
çıkıyor. Böyle durumlar-
da insanlan bir aile eğiti-
mi içine sokmanız daha
yararlı sonuçlar sağlar.
Devletimiz bu sözleş-
meyi imzalamakla bütün
bu çocuklann sömürül-
mesine karşı onlan ko-
ruyacağını taahhüt etmiş.
Ama ne yazık ki yetersiz
kahyor.