Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZlRAN 1995 CUMARTESİ
12 DİZİYAZI
Avrupa şiiri can çekişiyorIkınci günün sabah oturumunda tngı-
liz çevirmen Gordon Fielden'in bır gün
.önce okuduğu rapor üzennde görûşme-
ler sûrdü. Sonuçta, yabancı dile çevrilen
yazara (çevirmene ödenecek telif de için-
de olmak ûzere) yüzde 10 telif ücreti
ödenmesıne ilişkin Fielden'in önerisi ka-
bul edildi.
Önceki yazılanmda belirttiğim gıbi,
Avrupa Yazarlar Kongıesi, telif haklan
uygulamalannda Avrupa ölçeğınde
uyumluluk sağlamak istıyor.
Merkezi Barcelona'da bulunan Kata-
lonya yazarlar Birliği'nin üyelik başvu-
rusu da ikinci günü sabah oturumunda
görüşüldü.
(lspanya'nm kuzeydoğusunda dört il-
den oluşan bu özerk bölgede Ispanypl ve
Katalan dilinde yazan yazarlann iki ayn
örgütû var.
îspanyolca yazan Katalan yazarlannın
örgütû, Avrupa Yazarlar Kongresi'ne da-
ha önce üye olmuş. Görûşmelerden son-
ra Katalan dilli yazarlann örgûtü de üye-
liğe kabul edildi.
Bu örgütün çok genç başkanı Viena
Llorca'dan, her iki yazarlar birlığınin
Barcelona'da aynı binada, birbirlenne
komşu olduklannı ve aralannda dostça
ilişki bulunduğunu öğrendim.) Ispan-
ya'nın nüfusu altı milyonu aşkın bu öz-
erk bölgesinde, iki ayn dilde iki ayn ya-
zar örgütünûn varlığı, Batı'dakı çogulcu
anlayışın ılgınç birömeği..
Macar yazarın lcaygısı
Macar yazar bayan Katalin Budai bır
gün öncekı oturumda, pazar ekonomısi-
ne geçen ülkesinın bu süreçte karşılaştı-
ğı sorunlara değınmiş, Macanstan'da ya-
zılı medyanın uluslararası bır Alman şir-
ketınce satın alınmasının Macanstan'da
ulusal kültür bakırrundan yarattıgı kaygı-
lan anlatmıştı.
Uluslararası şirketlerin telif haklan ih-
lallennı de kurultayın ıkınci günü yaptı-
ğı uzun konuşmada, Amerika Ulusal Ya-
zarlar Birliği'nin (yine çok genç) başka-
nı Jonatfaan Tasini anlattı.
İkinci gün, öğleden sonraki oturumda
görüşülen "Avrupa'da Şiir" başlıklı ra-
por, kongrenın haber bülteninde yayun-
İandığı içın daha önce okumuştum.
Bu rapor, üye örgütlere gönderilen so-
ruşturma formundaki sorulara verilen ya-
nıtlann değerlendirilmesinden oluşu-
yor...
Girişte, 19 ülkedeki 22 üye örgütten 25
yanıt geldiğı; Avusturyaj Faroe Adalan,
Lüksemburg, Portekiz, isveç ve Türki-
ye'den yanıt alınamadığı belirtıliyor.
AVRUPALI ^AZARLARLA
Avrupa Yazarlar Kongresi'nin ikinci gününde, tüzük değişikliği önerileri öğleden son-
raki oturumun hararetli tartışma konusuydu... Tarhşmalarsırasında, yönetime seçilrnek
için kişisel yeterlilik ve Avrupalı olmak dışında (ülke, bölge, dil vb.) ölçütler benim-
senirse bölünmelerin sonunun gelmeyeceği yönündeki görüş ağırlık kazandı...
• Kurultaya sunulan "Avrupa'da Şiir"
başlıklı rapor, şiirin güç bir dönemden
geçtiğini gösteriyor. 1993 yılında
Avrupa ülkelerinde yayımlanan şiir
kitabı sayısı, 15'le 1200 (Ingiltere)
arasında değişiyor. Ortalama sayı ise
30'la (Irlanda) 133 (Danimarka)
arasında. Şiir kitaplannın ortalama
baskı sayısı ise 500-1500 arasında...
• Genelde şairler de nesir yazarianyla
aynı telif haklarına sahip. Fakat birçok
ülkede şairlere avans ödenmiyor ya
da çok küçük bir avans veriliyor... Telif
yüzdeleri 8 ile 25 arasında; ancak
genelde şaire, perakende olarak
satılan kitabından yüzde 10 telif
ödeniyor. Şiir yayımlayan dergi
sayısında da azalma var...
(Kongre haber bülteninde adımız hıç
değılse böylece ilk kez geçmiş oluyor!)
Şiir önemini yitiriyor
Rapordaki değerlendirmelerözetlene-
cek olursa: Bu 22 ülkeden 3'ünde şiire
yüksek değer veriliyor. (Bunlann hangi
ülkeler olduğu raporda belirtılmemiş.)
Fakat geri kalan ülkelerde (bu demektır
ki genel olarak) direniş hareketlerinde ya
da ülkelerin yeniden yapılanışında şiirin
ve şairlenn önemlı role sahip olduğu II.
Dünya Savaşı yıllan sonrasmdaki dö-
nemlenn aksine, şıir bugün prestij kay-
bına uğramış görünüyor.
1993 yılında Avrupa ülkelerinde ya-
yımlanan şiir kitabı sayısı, 15'le (Alman-
cakonuşanlsvıçre) 1200 arasında (Ingil-
tere). Ortalama sayı ise 30'la (İrlanda)
133 (Danimarka) arasında.
Genelde şairler de nesır yazarianyla
aynı telif haklanna sahip. Fakat birçok ül-
kede şairlere avans ödenmiyor ya da çok
küçük bir avans ödeniyor... Telif yüzde-
leri 8 ile 25 arasında; fakat genelde şaıre,
perakende olarak satılan kitabından yüz-
de 10 telif ödenmekte. Şiir kitaplannda
baskı sayısı ise 100'le (Fransızca konu-
şan Belçika) 7.000 arasında (Litvanya).
Fakat 80.000 (Finlandiya) ve 100.000
(Ingiltere) gıbi istisnai rakamlaı da var...
Ortalama baskı sayısı ise 500-1500 ara-
sında...
$llr Için önlem arayışı
Şiir kitaplannın yayınında çok az ül-
kede devlet ya da kurum desteği sağlanı-
yor. lmza günleri ve okumalar genellık-
le şairlerin kendileri tarafindan düzenle-
niyor... Basında şiirhâlâ bircanlılığa sa-
hip, fakat özel olarak şiir yayımlayan der-
gi sayısında azalma var... Radyolarda şi-
ire genış yer verilmekte, televizyonlarda
ise şiir hemen hemen hiç yok. (Raporda,
televizyonlar bakımından, bu durumun
genel olarak tüm edebiyat ve yüksek kül-
tür için söz konusu olduğu belirtiliyor.)
"Şiir Üstüne Çalışma GrubtTnun calış-
malannı bundan böyle de sürdüreceği
bildirilen bu ılginç raporda sonuç olarak
"daha çok çeviri", "daha çok ulusal ve
uluslararası festivaT, "daha az yayın ve
alanın körii şairlerden korunması", "şa-
irler için seyahat bursu ve ödüllerT, "ka-
seöer", "videobr", "daha çok şiir dergi-
a" ve bunlann yanı sıra, Avrupalı şairle-
rin yılda bir ya da iki kez bir yuvarlak ma-
sa toplantısında buluşmalan, EWC tara-
findan bir çeşit "gözleyici grup" oluştu-
rulması, kitaplıklara her yıl bellı sayıda
şiir kitabı satın ahnması için ulusal oto-
ritelenn cesaretlendirilmesi, şiirçevirile-
rinin ödüllendirilniesı vb. önerileryer alı-
yor...
Tüzük tartışması
Tüzük değişikliği önerileri ikinci gün
öğleden sonraki oturumun hararetli tar-
tışma konusuydu... Fakat yönetimdeki
temsilde ülkelenn, bölge ya da dillerin
ölçü ahnması görüşünün kabul görmeye-
ceği bir gün öncekı görûşmelerden sezi-
lıyordu... Tarüşmalar sırasında, yönetime
seçilmek için kışısel yeterlilik ve Avru-
palı olmak dışında (ülke, bölge, dil vb.)
ölçütler benımsenirse bunun (kadın, er-
kek, genç, yaşlı, şair, yazar, oyun yazan,
çevirmen vb.) ölçütleri de gündeme ge-
tireceği ve böylece de bölünmelerin so-
nunun gelmeyeceği yönündeki (ve doğ-
rusu, bana da daha doğnı gelen) görüş
ağırlık kazandı...
Viyana'da toplanan XIV.
Avrupa Yazarlar Kongresı,
siyasal ve mesleki konularda
bildirilerin okunup onaylan-
masıyla sona erdi. Bu ulus-
lararası toplantıda Tür-
kiye'yi ve Türkiye Yazarlar
Sendikası'nı temsil etmiş ol-
maktan mutluluk ve gurur
duydum. Başta EWC yöne-
timı olmak üzere, resmi ya
da özel görüşmelerimizde
bütün delegeler, böyle bir
toplantıda Türkıye'den bir
yazar örgütünûn temsilinden
memnunıyet duyduklannı
gızlemediler. Türkiye'ye ve
kültürüne yakm bir ilgi ve
merak gözlemledim. Mes-
leki, siyasal, kültürel sorun-
lanmızın çözümünde Av-
rupa Yazarlar Kongresi'yle
yakm ilişki içinde ol-
mamızın gerekliliğinı gör-
düm. Bu önemli örgütün
yönetimınde söz sahibı
olabümek de bana uzak bir
olasılık gıbi görünmedi...
Vıyana'dan iki anı... Macaryazar Katalin Budai ve şair Katalin Mezey'le (sokJa). Rus Aleksandre Branski ve Alman Uwe Friesel'le birlikte... (sağda) BİTTİ
LAtKLtK İLKEStNtN ATATÜRK DEVRİMLERİNDEKİ YERİ VE ÖTSEMÜATtLLA ÖZTÜRK/uluslamrasıîlişkilerveKamu Yönetimi Uzmam
Laiklik Atatürk devriminin özüdür
Huntington, laikliğı siyasal çağdaşlaşmanıntemel
koşulu görmekte ve şunlan söylemektedir: "Dinsel,
geteneksei, ailesel ve budunsal otoriteterin yerini la-
ik, ulusal ve tek bir otoritenin almasıdır. Atatürk
devrimi bunu gerçekleştinniştir." (9)
Atatürk ılkelen, TC devlet sisteminin aynı za-
manda nıtelıkleri olup. devletin sahip olduğu temel
esaslan belirtmektedir. Atatürk ılkeleri, cumhuriyet-
çüik, milliyetçilik, halkçılık. laiklik, devletçiliİc ve
inkılapçılıktır.
Atatürk bu ilkeler ile; halkın kendi kendısıni yö-
netmeyi içeren Cumhuriyet rejimıni, ümmet kullu-
ğundan Türk milliyetçiliğine dayanan ulus devlet ve
devlet vatandaşlığını, şeriat hukûku yenne günün ih-
tiyaçlanna göre değişebilen modern anayasa ve ya-
salar ile değişmeyen ve hıçbir yonıma tabi tutulma-
yan statükocu bir ümmet sistemi yerine, kendını de-
vamlı yenileyen ulusal bir devlet sistemini gerir-
miştir.
Ommet ideolojisine dayanan leokratik devlet sis-
temini temelinden değiştirerek demokratik, laik ve
hukuk üstünlüğüne dayanan çağdaş bır devlet sis-
teminin kurulmasuıı sağlayan Atatürk ilkelennde te-
mel esas nedir?
Bu ilke hiç şüphesiz ki laiklik ilkesidır. Laiklik,
'Atatürk devnminin başlangıç ve temelini oluştur-
makta ve diğeT ılkelere çağdaş anlamda icerik ve
mana da kazandırmaktadır.
Atatürk devriminden, laiklik ılkesini çekip aldı-
ğımız zaman demokrasi esasına dayanan cumhuri-
yet sistemi tekrar teokratik veya monarşik bir yapı-
ya, ulusçuluk ve halkçılık ümmetçiliğe, çağdaş ana-
yasa ve yasalar şeriat kurallanna, modern eğıtım sis-
temi, molla okul ve medrese sistemine, kendini gü-
nün teknolojik gelişme ve ihtiyaçlanna göre yeni-
leyen devrimci devlet yapısı, değişmeyen ve eleşti-
n konusu dahi yapılamayan statükocu bir dmci ya-
• Atatürk devriminden, laiklik ilkesini çekip aldığımız zaman demokrasi esasına
dayanan cumhuriyet sistemi tekrar teokratik veya monarşik bir yapıya, ulusçuluk
ve halkçılık ümmetçiliğe, çağdaş anayasa ve yasalar şeriat kurallanna, modern
eğitim sistemi, medrese sistemine döner.
• Bunu çok iyi bilen dinci ve şeriatçı gruplar, cumhuriyetin kuruluşundan beri
daima laiklik ilkesini ve laik devlet sistem ve kurumlannı yıkmayı birinci hedef
olarak seçrnişlerdir. Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki yöresel isyanlann çoğu
din elden gidiyor bahanesiyle başlatılmıştır.
pıya dönüşebilir.
Şeriatçılann saldınsı
Bunu çok ıyi bılen dıncı ve şeriatçı gruplar, cum-
huriyetin kuruluşundan beri daima laiklik ilkesini
ve laik devlet sistem ve kurumlannı yıkmayı birin-
ci hedef olarak seçmişlerdir. Cumhuriyetin kuruluş
aşamasındaki yöresel isyanlann çoğu din elden gi-
diyor bahanesıyle başlatılmıştır.
1925 yüındaki Şeyh Sait isyanı, 1930'daki Me-
nemen olayı, 1969'dakı kanlı pazar olayı, 1993 yı-
lındaki kanlı Sıvas katlıamı. laik devlet sistemine
yönelen yakın tanhteki en canlı gericı hareketleri-
dir.
Türkiye, Ortadoğu'da laikliği benimseyen ve bu
ilkeye göre yönetılen tek Müslüman ülkedir. Türia-
ye'nm bu özelliği, diğer Müslüman ülkelerden fark-
lı olarak laik, millı ve çağdaş bir demokrasi rejimi-
ni getirmiştır. Bu sistem, Türkiye'de şeriat rejitni-
nin gelışmesıni engelleyen en önemli faktör olmuş-
tur(lO).
Humeyni'nin gösterdiği hedef
Ümmet ıdeolojisinin yayılmasma en büyük engel
teşkil eden Türkiye'nin milli, demokratik, laik ve
hukuk devleti yapısı, Humeyni tarafindan taraftar-
lanna daima hedef göstenlmiştir.
Humeyni, 1980 tarihinde yaptığı bir konuşmada,
millı, laik devlet sistemi ve Islamla ilgıli görüşleri-
ni şöyle açıklıyordu:
K
tslam; Türk, Arap, Acem, Fars demeden bütün
uluslan birbirine bağîavip bütünleştirerek dünyada
İslam Ümmetr adı alünda tek \e büyük bir ümme-
ti oluşrurmak için gelmiştir— Müslumanlar büyük
bir ümmet olduğundan süper güçler ve bağulannın
İslam ülkelerindeki komplolan. Müslüman kardeş-
ler arasında tefrik çıkarmak, Türk, Arap ve Acem
ulusu adı altında toplananlan birbirinden ayırmak
ve birbirine düşman etmektir.
Bu da İslam ve Kuraın Kerim'in emrettiği husus-
laraa>kındır(ll).
Fakat, Müslumanlar tek bir millet ve ümmet ha-
linde, birlik ve beraberiik içinde olmak. İslam bay-
rağı alünda birieşmekzorundadırlar. bu, İslam'm ge-
reğidir. Ve kavimcilik veya milliyetçilik adı altında
Müslüman arasında ikilik çıkaranlar, Kuran-ı Ke-
rim'in muhalifleridir. Şeytaıun ordulandır ve süper
güçlerinyardakçılandır." (12)
Humeyni'nin bu düşünceleri ile Türkiye'ye
Iran'daki gibi bır şeriat düzeni getirmek isteyenler
arasında hıçbir fark bulunmamaktadır. Hatta, Hu-
meyni'nin geçmişte Iran'da uyguladığı taktikleri ge-
liştirerek Türkiye'de uygulamaya çalışmaktadırlar.
Sağ partflerin ödünleri
Iran devrimi, mollalar tarafindan yönlendirilen
medrese eğitımi, cami ve bu iki kurumda özel ola-
rak eğitılen geniş halk kıtlelen tarafindan gerçek-
leştirildi (13).
Türkiye'de ise merkez sağ partilerin, dinci grup-
lann oylannı almak için bunlara laik devlet siste-
minden devamlı taviz vermeleri, ihtiyaçtan fazla
imam hatıp liselerini, Kuran kursunu açmalan ve bu
kurumlardan yetişen kişilere Harp Okulu hariç her
çeşit fakülte ve yüksekokula girme hakkımn veril-
mesi ve bürokraside köşe başlanm tutacak kadro-
lara yerleştirilmesi, aynca, Diyanet Işleri Başkanlı-
ğı, ımam -hatip okullan ve camılerin bu faaliyetler-
de eğitim alanı olarak kullanılması, kısa sürede din-
ci ve tarikatçı gruplann büyük bir potansiyel oluş-
turacak şekilde, çığ gibı büyümesine neden olmuş-
tur.
Bu dinci potansiyel büyüdükçe radikal kanatta-
kı partilenn güçlenmesine yerel ve genel seçimler-
de yönetime gelmesıne olanak hazırlamaktadır. Bu-
na kısaca devlet destekli "Laik devleti yıkma ope-
rasyonu" demek mümkündür.
Bu destek ve dinsel çalışmalann belli bir süre da-
ha aynı tempo veya hızlanarak devam etmesi halin-
de, laik devlet sistemini konımak mümkün görûn-
memektedır. Buna kım dur diyebilecek, laik devlet
sistemini kım koruyacaktır?
(9) Samuel P. Huntington, Political Moderniza-
rion, Amerika and Europe, World Politics. XVIII,
1966, s. 378 Nakleden Suna Kiü.
(10) tsmail Zengin, Iran Devrimi ve Ortadoğu'ya
Etkileri, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1991, s. 156.
(11) İmam Humeyni, Vahdet, Tahran, Irşat-ı Is-
lami Bakanlığı Yayınlan, 1981, s. 13.
(12) İmam Humeyni'nin Önemli lç ve Dış Sorun-
lara llışkm Tanhı Mesajı, Ankara, Iran İslam Cum-
huriyeti Kültür Merkezi Yayınlan, s. 33.
(13) Zengin, op. cit, s. 162.
SÜRECEK
POIİTtKAVEÖTESt
MEHMED KEMAL
Geliyor.. . .
Demokrasiyeyeni girdiğimiz 1946'larda Başbakan
Recep Peker, DP muhalefetine kürsüden,
"Psikopatlar!.." deyince bütün DP grubu salonu
boşaltıvermişti. Muhalefet, psikopat sözünü sövgü
olarak almıştı. Oysa Recep Peker'in böyle bir niyeti
yoktu.
Muhalefet Meclis'ten çıkmıştı arrva, bir daha salo-
na girmemiştı. Araya aracılar konulmuş, gizli görüş-
meler olmuş, bütün bunlara rağmen muhalefet Mec-
lis'e bir türlü girmiyordu.
Sonunda Mılli Şef Inönü'Celal Bayar buluşup bu
gerginlığı gidermışlerdi. Başbakanlar böyledir, ağız-
lanndan birdenbire bir söz çıkar, bir daha da düzel-
tilmesi zor olur.
Başbakan Tansu Çiller'in de ağzından "Taocu mu-
halefet'' sözü çıkıverdi. Bu yüzden Meclis'ı terkeden
olmadı ama, bu da ne?" diye şaşanlar oldu. Parla-
mentonun düzeyi buna yetişemedi.
Neydi Taocu muhalefet, bu söz de nereden çıkmış-
tı? Tansu Çiller, bu Taocu muhalefet sözünü Mesut
Yrtmaz'a söylemişti. Buna yanrtı Mehmet Keçeci-
ler veriyordu. Sordular, soruşturdular, çok satan ki-
taplar listesıne baktılar. Taocu muhalefet sözünü ay-
dınlığa kavuşturdular. Politika sözlüğünde Taocu mu-
halefet "bekle-gör" demekti. Bir yere sineceksiniz,
muhalifinizin açığını bekleyeceksiniz, açığı yakalar
yakalamaz da var gücünuzle ustüne çullanacaksınız.
Buna siyasette Taocu muhalefet deniyordu. Sıyaset-
te böylesi bir Taocu muhalefet vardı ama, bu oracık-
ta kalmıyordu; birde Taocu seks vardı.
Taocu seksin anlaşılması ve anlatılması görevi tu-
tuculuğuyla tanınan Konya Milletvekili Mehmet Ke-
çeciler'e verildi. Genel başkan kendisi çıkmak iste-
memiş, Keçeciler'i çıkaımıştı. Keçecilerde kitapçıla-
ra giderek bu konuda kıtaplar deriemişti. Parti ileri ge-
lenleri Taocu muhalefetin yanında Taocu seksı de ın-
celemeye aldılar. Ansıklopedilerde Taocu seks mad-
desi üstünde durulmaktadır. Bu arada Rus çarıyla
akrabalık duyurulan da incelenen maddeler arasın-
da yer alıyor.
Taocu muhalefet... Taocu seks başta geliyor, Vak-
tiyle iki anahtaıia alınanlar, iki inekle verilenler unutu-
luyor.
Tartışma aydınlar düzeyinde sergılense de belli sı-
nırlarda kalıyor. Taocu sekse özellıkle değınmek iste-
miyorlar, kaçınıyoriar. Ama gene de arada bir çizgiyi
aşıp Ruslann Katerinası'na kadar gidenler var.
Olacak o kadar.
Uyaklar zinciri de kendini gösteriyor. Tao'dan baş-
layıp Mao'ya geldikten sonra kaosu elinden tutuyor.
Tao... Mao... Kaosun S'sini attıktan sonra geriye ka-
lır kao...
"Allahın bizi bilinmez bir kaostan kurtarmasını di-
liyor. Söze yanıt veren de kurtuluşu yerde değil, gök-
lerde anyor.
Ülkenin psikolojik bir iyileştirmeye ihtiyacı bulun-
duğunu, bundan yönetıcilerin sorumlu olduğunu gös-
teriyorlar. Işin içine psikoloji girdi mi, konu soyutlaş-
maya başlar. Soyutlaştıkça saydamlığını yitirir.
Taocu muhalefeti, Taocu seksin sınırlarında kese-
lim. Biliyorsunuz ucu psikoloııden psıkopata gelip
dayanıyor.
Susun!.. Psikopatlar geliyor!..
Ne olur,
Ne olmaz
Kafayı üşütenler de vardır.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
SOLDANSAĞA:
1/ Marangozlukta
kullanılan kollu
testere. 2/ Kadast-
ro hantalannda ^
parseller toplulu- 3
ğu... Mozart'ın, .
Türk muziğinden
etkilenerek beste- 5
lediğı ılk operası. „
3/ Meyve, alkol,
b
esans kanşımıyla 7
yapılan şekerlı ıç-
ki... 1954'telstan-
8
bul'da yayımlanan 9
haftalık mızah
dergisi. 4/ Bir toplulukta ça-
lışan ınsanlann her bıri... Bır
cetvel türü. 5/ Raf. 6/Baryum
elementinin sımgesı... Ja-
ponya'da bir kent. 7/ Gecen-
lerde Zaire'de ortaya çıkan
öldürücü vırüs... Küçük su
kanalı. 8/ Pasifik Okyanu-
su'nda bır devlet. 9/Eskı Mı-
sır'da güneş tannsı... Gemı-
nin, zinciri toplayıp demırinı
kaldırmava hazır bulunması.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bır cıns kokulu sandal ağacı. 2/Adaletle ış gören... Saf-
ran, amber ve mısk kanştınlarak yapılan güzel bir koku. 3/
Kâğıda sanlarak hazırlanmış. elde taşınacak büyüklükte
nesne .. "O yer" anlanunda kullanılan sözcük. 4/ Istan-
bul'un su gereksinıminı karşılayan barajlardan bın. 5/ Za-
rar verme, zarara sokma... Yünden dövülerek yapılmış ka-
lınvekabakumaş. 6/Arjantın'ınplakaışareti... Onıkıh^-
vanlı eskı Türk takvimınde tımsah yılına venlen ad... Bir
haber ajansının sımgesı. 7/Tanh öncesine dayanan efsane...
Tropıkal Amenka'da yasayan memelı bır hayvan. 8/ Sayı,
tane... Dört tekerlekli ve yaylı bır at arabası. 9/ Labada da
denilen ve yapraklan sebze olarak kullanılan bitki.
Aydınlık* ^ HAFTAUK HABER YORUM DERGİSİ
• Bağımsızlık karşıtı cephe
Yeni mandacı-şeriatçı-Batıcı Kürt
Milliyetçiliği ittifakının hedefi Kemalist
Devrim. Yeni Politika gazetesi Mustafa
Kemal'i "deccal" ilan etti... Kemalistler,
Lenin ve Stalin'i kandırmışlar!.. Attan
kardeşler ile Ertuğrul Kürkçü'nün, FuJler
ve Harris'le buluştuğu noktelar... Lenin,
Stalin, Mao, Ho Şi Minh, Dimitrov ile
Şefik Hüsnü, Mustafa Suphi ve Nazım
Hikmet, Atatürk için ne diyor?
• Orduda Bayazıt kardeşler
dönemi bitıyor
30 Ağustos'ta ordu öst yönetimi değişiy-
or.Karadayı ile Dogan Bayazıt'ın
MGK'deki tartışması
• Ülkücüler C-4'le yakalandı
BUGUN VE HER CUMARTESİ BAYILERDE