Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
15
UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCt
Yûksek yargı, imar planmı iptal edince söylemle uygulamanın farkı da açığa çıktı:
Sııriçfnde tarîhsel duyarsızhk
• 1 stanbul'un antik çağı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait
uygarhk birikiminin merkezi olan Suriçi bölgesinde, tarihsel mirasın
korunması yerine ranta dayalı imar yetkilerinin önemsenmesi
yüzünden kültürel kimliğin sürdürülebileceği genel bir SÎT
uygulamasına hâlâ geçilemiyor.
71
Belediyelerin karşı çıkması yüzünden hâlâ SİTflanedilemeyen tstanbul'un suriçi bölgesinin "Fetih'ten 40 yıi son-
rasınT (1493) gösteren bir gravürii
• S 330 ile 395 yıllan arasında
Roma tnıparatorluğu'na
başkentlik yapan, ardından 1000
yıldan fazla Bizans Uygarhğı'nın
merkezi olan, 1453'ten sonra da
1922'ye dek Osmanlı İmparatorluğu'nun
yine başkenti olarak tarihe imzasım atan,
daha da ötesi Megara K.ralı Byzas'ın 10
658'de bugûnkü Sarayburnu'nda ilk
"Byzantion" yerleşmesini kurduğunu da
anımsarsak, neredeyse "2650 yıknr''
yeryüzündeki kent ve uygarhk birikimıne
eşine az rastlanır bir kûltür mirası
zengınliğini armağan eden lstanbul'un
tarihsel yanmadası, yani "Suriçi" bölgesi,
meğer "SİT alanı" değilmiş'..
Daha doğrusu, bu olaganûstü zenginliğin
Suriçi planı neden iptal edildi?
• Fatih'in 542 yıl önce
îstanbul'u nasıl aldığını
görkemli gösteriler ve
tarihe bağlıhk söylemleri
altında İstanbul halkına
yeniden yaşatmaya
çalışanlar, aynı tarihin
kültür mirasını "Fatih'in
aldığı Istanbul'la birlikte"
korumayı öngören yargı
karanna neden itiraz
ettiklerini de yine şu
"Fetih günlerinde"
açıklamak zorundalar...
u sorunun yanıtı, 65
sayfalık bılirkişi
raporunda
aynntılanyla, 13
sayfalık mahkeme
karannda ise özetlenmiş olarak
yer alıyor. Tarihsel yanmada ıçin
aynı anda "tarihsel değer" taşıyan
her iki belgedekı saptamalara
göre üç imparatorluğa başkentlik
eden tstanbul'un, yine son üç
dönem belediye yönetimince de
pek beğenilen imar planı, tarihe
karşı duyarsızlığını başlıca şu
kararlanyla gösteriyor
1 - Plan raporunda bölgedekı
trafık yükîünü hafıfletmekten söz
edilmesine rağmen, planda bu
doğru ılke terk edılıyor. Bir
yandan Haliç'e ikı yenı köprü
eklenerek tarihı yanmada geniş
yol düzenlemeleri ve hatta
"tüneflerie" tahnp edilırken öbür
yandan sadece Eminönü ilçesine
"17 adet kath otopark" önerilerek
Bizans arkeolojısı ve Osmanlı
kent dokusu "otomobil
uygartağına'" teslım edihyor.
2- Tarihsel halk kültürünü ve
kentin özgün kimliğini yansıtan
sivil mimarlık ömeklerinin yoğun
olarak bulunduğu kimi bakımsız
semtlere "çöküntü bölgesi" tanımı
getirilerek asıl korunması gerekli
doku gözden çıkartılıyor, bu tûr
alanlar "yenueme" adına yıkımla ve
rant yapılaşmasına acılıyor.
3- 1930'lardakı Prost'a aıt planla
başlayan ve 1964 planıyla da
sûrdürülmeye çahşılan "tarihsel
sihıete saygılı bina yüksekliğr ilkesı
zedeleniyor ve ünlü "7 tepe"
yükseltilennde kat sayısı
azaltılmayarak yine 1930'lardanbu
yana korunabilen kimliğin
zedelenmesıne yol acıhyor.
TOPÇULAH
ıl otopaıfcian
1
Tramray
Tarihi Yanmada'nın tdare Mahkemesince iptal edilen imar planında, sadece Eminönü Oçesinde 17 adet kath otopark
önerflirken, Fatih ilçesinde de 7 yerden "otoyol tünefleri" öngörülüyor—
4- 1980'de yürürlüğe giren, 1994'te
Sözen döneminde yeniden yapılan,
Erdoğan döneminde de bir kez daha
ele alınarak son düzenlemeleri
ûzerinde çahşılan, İstanbul
metropolitan alan nazım planı
hedeflerinde, Suriçi bölgesi
üzerindeki MlA (Merkezi Iş Alanı)
baskısının kaldınlması öngörûlürken,
dava ve iptal konusu planda bu
baskının sûnnesini ve MlA işlevinin
daha da güçlenmesini getirecek
kararlar yer alıyor.
5- Tarihsel yanmadadaki kentsel
arkeolojik zenginliğin bilimsel bir
araştırmasına ve toprak alhndakı
mirasın sağhklı belgelenmesine
dayanmadan üretilen imar planı.
ûstelik bu mirasın korunmasını
"inşaat kazısı sırasında kalına çıkma
oiasıfağma" bağlayarak yine koruma
yerine ımara önem veren bir nitelik
sergiliyor. Oysa arkeolojik değerlenn
artük "rastlantjjla" değil, doğrudan
araştırmaya dayalı plan kararlanyla
korunmalan gerekiyor...
Işte, olabildiğince özetlenen bu
gerçekler, idare mahkemesınin iptal
karanndaki; "Bu planın yaşama
geçirflmesı haünde İstanbul tarihi
siluetinde, kentsel arkeolojik
kaynaklannda, tarihi dokosunda ve
toprak üstü kültürel değerlerinde
geriye dönüşü mümkün olmayan
kayıplann verilmesine neden oiacağı
anlaylmakla planın uygulanmasında
kamu yaran bulunmadığı sonucuna
ulaşdmıştır" yargısma da dayanak
oluşturuyor.
Şimdi artık ne yapıııak gerekiyor?
u sorunun yamtı da yine
hem bılirkişi raporu ve mah-
ketnenin iptal karannda var
hemdeMimariarOdasıDa-
mşma Kurulu'nun davanm
sonuçlan üzerine 25 Ocak 1995 günü
yaptığı değerlendirme toplantısının öne-
riler raporunda görûlebiliyor.
Her şeyden önce tanhsel yanmadanın
daha fazla gecıkilmeden bütûnüyle SİT
kapsamı ve statüsü içerisine alınması,
uzmanlann ve hukukçulann ortak kam-
sı.
Nitekim, bu zorunluluğa, iptal edilen
imar planmın raporunda da değıniliyor
ve "Suriçi bölgesinin tümiinün kentsel
ve arkeolojik SİT ohnası gerektiği" yö-
niindekı görüşler, aynı rapora koşut ola-
rak mahkeme karanna dayanak oluştu-
ran bilirkişi saptamalannda da yer alıyor.
Büyükşehır ve ilçe belediyelerinin Su-
riçi'nde zaten kısıtlı olan "imar yetidle-
rinideyitirmekaygjsıyla" karşı çıktıkla-
n bu önemlı aşama bir an önce geçilebi-
lirse, ikinci adım olarak imar planmın
hemen "yanhşlardan anndınlmasına"
sına gelıyor. Bunun ıçın de yine bılirkişi
raporu bir tür *yol gösterid kaynak" ni-
teîiğini taşıyor. Raporda saptanan (aynı
anda yargınm iptal karanna gerekçe
ol«jşturan) sakıncalan taşımayan bir pla-
nım. yine eldeki plan düzeltilerek Suri-
çi "*ne ve tstanbul'akazandınlması gere-
kiyor. Yenı ımar planı yürûrlüğe girin-
cerye kadar ıse bölgede tarihsel yapı res-
Tarihe saygıyı dilinden düşürmeyen belediyenin savunduğu imar planı, Haliç kenanndaki en ez 1000 ydhk yerieşme
bölgelerini "çöküntü bölgesi" olarak gözden çıkartryor_.
torasyonu ya da onanmlar dışında yeni
uygulamaya izin vermemek, çok önem-
li bir koşul. Yasa gereğince koruma ku-
rulunun bu ara dönem ıçin getireceği
"geçiş dönemi yapılanma ktırailannın",
koruma amaçlı imar planı hedefleri üze-
nnde bir engel ya da çelışki yaratmama-
sı, en hassas konulardan bir tanesi.
Bu değerlendirmelerin yam sıra yine
Mımarlar Odası Danışma ICurulu top-
lantısından çıkan bir başka önen ıse, be-
lediyeler ve koruma kurulunun yanı sı-
ra ünıversıteler, ılgili meslek odalan, Ar-
keologlar Dernegi ve Müzeler Müdürlü-
ğü temsilcilennm katılımıyla bir "Suri-
çi planlaması imar ve değerlendirme ku-
rulu" oluşturuhnası. Genel koruma ku-
rallannın ve imar planı onaylannın ke-
sınleşmesinden önce bu kurulun görüş-
lennin alınması...
Sözün kısası, tarihsel yanmada "say-
gmhğnun korunmasını'' ıstiyor. Bunun
için de ımar planmın iptal edilmesiyle
birlikte alınacak yeni SİT ve koruma ka-
rarlannın tarihe duyarlı bir dönemi baş-
latabilmesi, belki de artık son şansı ola-
cak...
yine tarihsel sınırlannı oluşturan kara ve
deniz surlannm "eski eser" olarak yasal
koruma altına alındıklan 1950'li yıllardan
bu yana. tarihsel yanmada içerisinde kimi
bölgeler "arkeolojik StT" olarak
belirlenmiş; ama yanmadalann 2700
yıllık geçmişine tanıklık eden ve bu
tanıklığın toprak altında ve toprak üstünde
eşsiz belgelerini banndıran Suriçi
bölgesinin bütûnüyle "SİT" sayılması
gerektiğine ise bugüne dek "resmen''
karar verilememiştir!..
Halâ da verilemiyor.
Dahası, bu karann ilgili koruma
kurulunda "artık" alınabilmesi ıçin,
"Büyüksehir BeJedrvesi" ile Sunçi'ndeki
Fatih ve Eminönü ilçe belediyelerinin
gerekli desteğı vermemeleri yüzünden,
tarihsel yanmadanın bütûnüyle bir StT
alanı olduğu gercegi "yasal statüye" hâlâ
kavuşamıyor.
"Dahası'' diyorum, çünkü her üç belediye
yönetimi de "tarihsel geçmişe sayfp"
konusunda neredeyse doruğa ulaşan bir
siyasal söylem ıçindeler.
Hele büyükşehir beledıyesı, 1453 öncesine
de saygı duyduğunu "Bizans surtannı asıl
biz konıyacağız" dıyerek ilan etmesinın
ötesinde, özellikle şu "Fetih Haftası"nda
Fatih'in Îstanbul'u almasının 542.
yıldönümünü neredeyse yüzyıhn en büyük
kutlama gösterisine dönüştürüyor. Ama
buna rağmen, yine "Fatih'in aldığı
İstanbul" olan tarihsel yanmadımn
tümüyle StT olması gerektiğine ısrarla
karşı çıkıyor.
Üstelik bu "tarihsel aymazhğı" sürdürerek
Suriçi'ni bir SİT gibi koruma altına
almayan imar planmın ıdari yargı
taranndan iptal edilmesi karanna bile bir
üst mahkemede itiraz ediyor, "temyiz''
hakkını kullanıyor.
Öte yandan yine 2700 yıllık Suriçi
yerleşmesınin "artik" SİT ilan edilmesi ve
bu bölgedekı her türlü imar faaliyetinde
öncelikle tarihsel zenginliğin korunmasına
yönelik kurallann yine StT statüsü
içerisinde getirilmesi de yüksek yargının
plan iptal karanyla birlikte her şeyden
önce "hukuksal bir zorunluluk". Ancak,
gelin görün ki "ecdad yadigârr
söylemınde büyük bir coşku içerisinde
görünenler, bu yadigânn imar rantına
kurban edilmesine "dur" demek isteyen
mahkeme karanna aynı coşkuyla sahip
çıkmıyorlar Hem de "idarenin
devamhlığı'' adına. Yanı, ülkenin kültür
kimliğini "Batılılaşma" yüzünden
koruyamadıklan gerekçesıyle ağır
suçlamalar getırdıkleri önceki yerel
yönetimlenn bu tür yanlış kararlannı
sürdürme adına...
Acaba, tarihe bağlılığı siyasi
programlannda baş köşeye oturtanlar,
"imar programlannda'' bunu neden
hemen unutuveriyorlar? tstanbul'un bir
"tsfaun kenti" olduğunu kanıtlamak için
542 yıllık uygarhk birikimini yetersiz
görüp olur olmaz yerlere kaçak ve
yakışıksız camilerin inşa edilmesine
destek verenler, Suriçi bölgesindeki
tarihsel camilerin yarattığı silueti giderek
tümüyle yok etmeye aday bir imar
sürecinin neden devam etmesini
istiyorlar?..
1990 onaylı tarihi vanmada koruma imar
planını iptal eden İstanbul 4. tdare
Mahkemesi'nin 17.11.1994 günlü
karannda, bu sorulann yanıtlanmasına ışık
tutacak gerçekler, bilirkişi raporuna
dayanılarak şöyle veriliyor
"(Suriçi'nde) kaçak olarak veya mevzii
pJanlarla oluşan flîti durum. yeni (dava
konusu) planla bir yandan tüm tarihsel
varnnadâva >'aygınlaşırken diger yandan
tüm geçmiş yaşadışı uygulamalar yasalhk
kazanmış olacakün-V
Bu yaşadışı uygulamalann ve tüm
Suriçi'ne yaygınlaşmak üzere olan "fifli
durumun". 3 kat imarlı olan yerlerde 5-6
kath bmalar yapılarak hatta tarihsel çevre
ya da arkeolojik zenginlikler nedeniyle hiç
bina yükselmemesi gereken yerlerde
apartmanlar inşa edilerek şu "ekonomik
darboğaz" günlennde bırilerine durmadan
milyarlar kazandırdığı ise elbette ki
"hukuk terbiyesi geregi'' bilirkişi
raporlannda ve mahkeme karannda yer
almıyor...
Evet. Bütün bu "gtdi kalan" gerçekler,
Mimarlar Odası'nın açtığı dava
sonucunda, 1990 onaylı tarihi yanmada
konıma nazım planının. idare mahkemesi
tarafından iptal edilmesi ve belediyenin de
bu karan uygun görmek yerine temyiz
etmesi sürecinde ortaya çıktı.
tstanbul'un 2700 yıllık merkezi, yıllardır
ülkeye gelen yabancı konuklar için en
değerli "tarihi ve turistik yer" olarak
tanıhlmasına rağmen bütûnüyle "StT"
değildi.Bu bölgeye "koruma amaçlı" (!)
bir imar dûzeni getirmeyi hedefleyen imar
planının ise ilk "sipariş karannı" kent içi
otoyol projelerini de düzenletmek üzere
Bedretin Dalan vermiş. böylece hazırlanan
imar plamnı onaylayıp yürürlüğe
girmesini sağlamak Nurettin Sözen'e nasip
olmuş, derken mahkeme karşısmda
savunmak ise Recep Tayyip Erdoğan a
düşmüştü. Anlaşılan, "ünar rant",
İstanbul için her dönemin tek galibiydi ve
siyasi söylem ne olursa olsun, yine
tstanbul'un yağmalanmasındaki
dayanıhnaz çekicilik, imar politikasının
belirlenmesinde başlıca belirleyici gücü
oluştunıyordu.
Bu çekiciliğin kurbanı, tstanbul'un
tarihsel varlığı, yani dogma büyüme
"İstanbul" olduğu Suriçi bölgesi seçilse
bile...
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Bizim Roman
Geleneğimtz...
Hangi alanda olursa olsun, değerlendirilmeyen,
başka deyişle ileriye uzanan yolun kilometre taşları
niteliğiyle sahip çıkılmayan gelenek, kısır kalmaya
yargılıdır. Böyle bir yazgıya uğrayan gelenek, ne ka-
dar zengin bir birikimi içerirse içersin, testiye konu-
lup toprağa gömülmüş altınlardan ya da eski para-
lardan farksızdır; üstelik gün olur, varlığı bile unutu-
lur.
Romanın bizim edebiyat yaşamımızdaki yeri, bir tür
olarak topraklanmıza geldiğinden bu yana bir 'Türk
romanı'nm oluşmasına zemin hazırlayıp hazırlama-
dığı, bugüne kadar -her zaman istenen düzeyde ve
yoğunlukta olmasa bile- çeşitli çevrelerde tartışılmış-
tır. Bu tartışmalara karşın bugün hâlâ kendini duyu-
ran eksiklik ıse, daha önce başka yazılanmda da be-
lirttiğım gibi, edebiyatın aynı zamanda bir bilgi kay-
nağı olarak degerinin bizde henüz bilincine varılma-
mış, bunun doğal bir sonucu olarak da örneğin ro-
manın toplumbilimi bağlamındaki çalrşmalann ger-
çekleştirilememiş oluşudur. Biralandaki verimin sağ-
lıklı dökümleri, önyargılardan uzak tutumlarla yapıl-
madığı sürece böyle hedeflere ulaşılamaması da çok
doğaldır.
Özellikle son on, on beş yıldır yazar kimliğine tıtız
bir edebiyat araştırmacısı kimliğini de ekleyen Selim
Iteri'nin "Gençlere Türk Romanından Altın Sayfalar"
adlı son eseri, ülkemizde roman geleneğinin irdelen-
mesine değgin gerçekten ömek nitelikte bir büyük
çalışma. İki ciltte -eğer yanlış saymarjımsa- toplam
elli dört Türk yazanndan seksen yedi romana yer ve-
ren 1leri, Ahmet Mrthat Efendi'den Orhan Kemal'e
uzanan bir çızgide, yüz yılı aşan bir zaman parçası
boyunca içinde yaşadığımız toplumun geçirdiği he-
men bütün evrelerte Türk romanının ne yaman bir he-
saplaşmaya girmiş olduğunu belgeliyor ve elbet is-
teyenler içtn, bizim romanımızın ne bulunmaz bir bil-
gi kaynağı olabileceğini de!
Bu iki cildin sayfalannı çevirdikten sonra, kendi
toplumumuzda gerçekleştirilmiş böyle bir birikim kar-
şısmda Türk sanatının bir bütün olarak ve genelde
sergilediği "görmezlikten gelme" konumunu, şaş-
kınlıktan da öte, bir tür dehşetle karşılamamak ola-
naksız. Ve insan, şu sorulan sorma gereğini ister is-
temez duyuyor Bu hazineden yola çıkılarak, o hazi-
neyi sonsuz bir esin kaynağı ve bir rehber sayarak
kaç Türk filmi çekilmiştir? Kaç tane tiyatro oyunu ka-
leme alınmıştır? Böyle bir hazine el altında dururken,
senaryolarda ve oyunlarda konu sıkıntısı çekilmesi,
nasıl açıklanabilir?
Yanıtlan özellikle sayı bakımından doyurucu ol-
maktan uzak kalacak bu sorulan elbet başka bağ-
lamlarda da ortaya atabilmek olası. Böyle bir birikim
karşısmda, ortaöğrenımde kullanılan Türk edebiyatı
krtaplarının ömek yoksulluğuna ne gibi gerekçeler
bulunabilir? Ortaöğrenimini tamamlayan bir genç,
yüzde olarak bu birikimin kaçta kaçıyla tanıştırılmış
olmaktadır? Eşsiz bir dil zenginliğini sergileyen bun-
ca ürün kendi ortamımızda verilebilmişken, günü-
müzde Türk dilinin -özellikle günlük kullanım bağla-
mında- gerek yazıda, gerekse konuşmada bunca
acınası biçimde yoksullaşması neyle açıklanabilir?
"Gençlere Türk Romanından Altın Sayfalar"\ oku-
yanlar, öyle sanryorum ki bu türden sorulan daha da
çoğaltabileceklerdir...
Yeri gelmişken, sözünü ettiğim eserin yazan Selim
lleri'nin aslında yazarlarda pek sık rastlanmayan bir
tavrına değinmeden edemeyecegım. Kendi de usta
bir hikâyeci ve romancı olan lleri, edebiyatımızın ken-
disine kadarki ustalanna sahip çıkmayı, onlarla sü-
rekli bir usta-çırak ilişkisi içerisinde yaşamayı ve böy-
le bir yaşama biçimini gençlere de önermeyi nere-
deyse misyon edinmiş bir yazardır. Daha çok "Her
şey, aslında benimle başladı..." gibisinden tavıriann
egemen olduğu bir ortamda böylesi, sanınm üzerin-
de aynca ve biraz da ibretle düşünülmesi gereken bir
konu! Selim lleri gibi, eski ustalara vefa borcunu ken-
dine özgü bir ahlaka dönüştürmüş bir yazarla, Enis
Batur gibi, sanat ve edebiyatın uçsuz bucaksızlığın-
da rastladığı her değere, o değer, sanki kendi parça-
sıymışçasına sahip çıkan bir estetin karşılaşmasın-
dan doğan "Gençlere Türk Romanından Altın Say-
falar" tıpkı daha önce aynı yazann kaleminden çıkan
ve yine Yapı Kredi Yayınlan arasında yayımlanan "llk-
gençlik Çağına öyküler" gibi Türk edebiyatı bağla-
mında eşsiz bir rehber.
Edebiyatımızda aradıklannı bir türlü bulamadıkla-
nndan yakınanlara, kendi toplumsal geçmişimizin iz-
düşümlerini hep yabancı bakış açılannda arama me-
raklılanna ve bir de Türk edebiyatından yayımlaya-
cak eser bulmakta zaman zaman güçlük çektikleri-
ni söyleyenlere önemle duyurulur!
KnobhBonbon Turklye'öe
• Kültür Servisi - Frankfurt'ta sergilediği oyunla
onuncu yaşını kutlayan Almanya'mn ilk Türk kabare
topluluğu Knobi-Bonbon, tzmir, Eskişehir ve
tstanbul'da gösteri sunmak üzere Türkiye'ye geldi.
Şinasi Dikmen ve Muhsin Omurca'dan oluşan ICnobi-
Bonbon, Türkiye'de "Best of Knobı-Bonbon" adlı bor
programını sergileyecek. tkilinin Almaya'daki
yabancılann yaşamlanndan kesitler sunan Almanca
oyulan Almanya'da yılda 120-140 kez sahne alıyor.
Gösterilerini Avusturya, tsviçre, Hollanda, Fransa,
Finlandiya'da da sergileyen ikili sık sık Alman radyo
ve televizyonlannın konuğu oluyor. Knobi-Bonbon,
y_ann ve cumartesi Eskişehir Anadolu
Universitesi'nde, 5 ve 6 haziranda da tstanbul Karaca
Tiyatrosu'nda izleyici karşısına çıkacak.
fülEltarilıvetrekkin)
IÇKDEM TATLASI & & " Trekklng
4 HcEkai Pata ft n
Çiğıten Yaytau... Ub^m, kumınya w rehbirtik d«M750.000 TL
NCimrriVK A TreMdng
4H«JRaiPcK« %
GSkfik srUannda, orm«nhk bir atamJdnde jeUe »e dere boyunc» yürflyBç.
taş.nanyeriikıhflaOOO
MBOPOTAMTirDiUf BİB KBSİT
URFA - HARRAN - NEMRUT
GdenekKİ jaşun «tarihi üe tJrh._ tkioç kooik
A t t ü k B ^ N t D ^ i ^ d ö
vle
10 -
yie H
h
n_. GAP,
eteiteriodeU Kpmm^nt kraajL.. •—^^ YJ. 9J50.000 TL
KAKŞ1 KITI, TVNAlriSTAM!
23 Eyö - • B*"
gflzel zumoıiKİa Yunanistan. Onbeş gıln boyunca Yunnistan'ı brklı I
götle gOnnek için kıpnlınuftrmt!Anyın, bflgi ahn.
-Yca
arnik a
Mb tok. 6/5 toyo$u Tvl/Fakt: 0-212-2451593-2452976