28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 1995 CUMARTESİ HABERLER DYP'den Çffleee • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tansu Çiller, partisinin Genel Idare Kurulu (GİK) toplantısmda özelleştirme uygulamalannda peş peşe gelen fiyaskolar nedeniyle eleştiriye ugradı. DYP Genel Muhasibi ve Bilecik Milletvekilı Bahattin Şeker'in, "Özelleştirme fiyaskoya dönüştü. Halkın bundan büyük beklentisi var" dediği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre Şeker, birçok uygulamadan beklenen sonucun alınmadığına dikkat çekerek "Bu alanda çalışacak adamlar iyi seçilmelidir" uyansında bulundu. Erdoğan, hacca • İSTANBUL(AA)- tstanbul Büyûkşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hac yapmak için eşiyle birlikte Suudi Arabistan'a gitti. Hacca Suud Kraliyet Ailesi'nin davetlisi olarak gıttiğıni belirten Erdoğan. "Biliyorsunuz. Mekke ve Istanbul. methedilen iki kenttir. Bu iki kentin kardeş olması buna çok daha farklı bir özellik kazandıracaktır" dedi. Kardemir sermaye artüpamayacak • ANK.\H\ (Cumhuriyet Bürosu) - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Iç Ticaret Genel Müdürlüğü. Sermaye Piyasası Kurulu'ndan (SPK), Kardemir Karabük Demir-Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin sermaye arttınmı işlemlerinin, ilgili mevzuata aykın işlem yaptığı gerekçesiyle geçersiz sayılmasını istedi. Başvuruda, Ticaret Sicili'ne tescil işlemlerinin yapılmaması gerektiği vurgulandi. Sendikadan gözaltı ppotestosu • tstanbul Haber Servisi -Belediye Emekçileri Sendikası üyeleri dün Kadıköy Belediyesi önünde toplanarak, sendikalannın Genel Basın Yayın Halkla llişkiler Sekreteri Ercan Özülkü'nûn üç gün önce gözaltına ahnmasını protesto ettiler. Yuptdışma öğrenci • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - LJniversite ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri'nin öğretim elemanı ihtiyacının karşılanması amacıyla, lisansüstü öğretim için yurtdışına 944 öğrenci gönderilecek. YÖK'ten yapılan açıklamaya göre seçme smavı 4 haziranda OSYM tarafından Ankara'da yapılacak. Adaylar, sınava başvuru kılavuzunu 8-22 mayıs tarihleri arasında ÖSYM'den, 15- 22 mayıs tarihleri arasında da ÖSYM, Istanbul ll Sınav Yöneticiliği ile Akdeniz, Anadolu, Atatürk, Cumhuriyet, Çukurova, Dicle, Ege, Erciyes, Fırat, Gaziantep, Karadeniz Teknik, Ondokuz Mayıs, Selçuk, Uludağ ve Yüzüncü Yıl üniversitelerinden alabilecekler. AltanTufan toprağa verildi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanlığı Gelirler eski Genel Müdürü Altan Tufan'ın cenazesi, dün Kocatepe Camii'nde kılınan öğle namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. Gelirler Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı önünde yapılan törenin ardından, Altan Tufan'ın cenazesi Kocatepe Camii'ne getirildi. Burada kılınan cenaze namazına Maliye Bakanı tsmet Attila'nın yanı sıra çok sayıda parlamenter, bürokrat ve Tufan'ın yakınlan katıldı. Cumhuriyet, Hizbullah operasyonunda yakalanan teröristin itiraflannı ele geçirdi: Camiler sakLanma yerimizERGÜN AKSOY ANKARA - Mardin'de yakalanan 22 Hizbullah tetikçisinin anlatımlan doğrul- rusunda Güneydoğu'da 41 faili meçhul cinayetin aydınlatıldığı bildirildi. Sanık- lardan, "AÖ" rumuzlu itirafçı, polise ve Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılanna verdiği ifadede, şeriatçı Hiz- bullah teröristlerinin eylemlerden sonra ilk sığındıklan yerin camiler olduğunu açıkladı. îtirafçı sanık, "Güneydofu'daki camilerin büyük bötümünün Hizbullah'ın denetiminde olduğunu, eylemlerde kul- landıklan silahlan da camilerde sakladık- lannı" söyledi. AÖ. Güneydoğu'da gö- nüllü imamlık uygulamasını Hizbullah'ın yaygınlaştırdığına dikkat çekerek "Gö- nüllü imamlar Hizbullahçı*'dedi. Bayram- larda "zekât" adı altında örgüte para top- ladıklannı belirten AÖ. Hizbullah'a karşı olanlan da "diyet" adı altında cezalandır- dıklannı kaydetti. Güvenlik güçlerince Mardin bölgesin- de Hizbullah'a yönelik operasyonlar sü- rerken, yakalanan 22 kişinin sorgulama- lannın tamamlanmak üzere olduğu bildi- rildi. Yetkililer, örgütün Mardin Sorumlu- su Mehmet Salih Kölge ve Nusaybin so- rumlusu Abdullah Eraslan'la birlikte 100 Hizbullahçının da arandığını behrttiler. Yetkililer, tutuklu 22 tetikçinin anlatımla- n sonucu, Güneydoğu'da 41 faili meçhul cinayetin aydınlatıldığını. sanıklarla bir- likte çok sayıda silah ele geçirildiğini bil- dirdiler. Cezanın adı diyet Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkeme- si'nde sorgulan süren sanıklardan "AÖ" rumuzlu itirafçı sanık. örgüte karşı olan- lar ile yardımda bulunmayanlan kaçıra- rak, hücre evlerinde sorguya aldıklannı belirtti. AÖ. "Kaçırdığımız kişileri 'diyet' adı aJtında cezalandıny orduk. Dhetin be- deli ise para cezasıdır. Örgüte karşı ağır eylemlerde bulunanlan da diyerin dışında tiıtnp infaz cdiyorduk" dedi. . AO. polise ve DGM savcılanna verdiği ifadede, bayramlarda örgüte fitre ve zekât adı altında para topladıklannı belırterek şunlan söyledi: "Örgüte yardım ild şekilde gerçekteşir. Ya zorta ya da gönüllü olarak yapılır. Es- naf. korktuğu için, istemeyerek de olsa. yardımda bulunur. Yardımda bulunma- yanlann cezalandırüdığını bilir. Geçen Şe- ker Bayramı'nda, zekât ve fitre adı altın- da yüklüce bir para topladık. Önümüzde- ki bayramda da bu yapılır. Yardım işini, oluştumlan komiteler yürütür." AÖ, Hizbullah'ın örgütlenmeye başla- masından beri camileri "üs" olarak kul- landığına dikkat çekerek inraflannı şöyle sürdürdü:"Cami örgütlenmesinde, önce çalışmalar oluşturulan halk komitelerinde yürütülür. Bu komitelerde önce taban oluşturulur. Komite kendi içinde birimle- re aynlır. Bu komitelere, genelde halkla diyaİoğu iyi olan kişiler seçilir. Aynca, ta- ziye ve cenaze gruplan da oluşturulur. Bu gruptakiler. taziyelere ve cenazelere gide- rek örgütün propagandasını yaparlar ve taban oluştururlar. Kazandığunız kişileri daha sonra camilerde örgütleriz. Her şe>i örgütlenme için kuUandık. Eyiemleri yap- tıktan sonra ilk sığınılan yer camilerdir. Camiler, bizim için en güveniür yerlerin başında gelir. Eylemlerde kullandığımız silahlan da camilerde sakhvorduk. Bu du- rum kimsenin dikkatini çekmhordu. Ör- gütlenme çalışmalannın tamamını cami- lerden yürütüyorduk." İmamlar Hizbullahçı Güneydoğu'daki "gönüllü imamlık" uygulamasının Hizbullah tarafından yay- gmlaştınldığını kaydeden AÖ, şunlan söyledi: "İmamı bulunmayan camileri kullanmayı kararlaştırdık. Bu, örgütün temel ilkelerindendir. Camileri kullanabü- diğimiz kadar kullanacaktık. İlk etapta imamı bulunmayan camileri saptadık. Bu çahşmayı yaptıktan sonra, her eamhe bir sorumlu ve yardımcı atadık. Daha sonra örgütten kişileri bu camilerde gönüllü imam olarak görevlendirdik. Güneydo- ğu'da camilerde gönüllü imamlık yapan- ların büyük bölümü Hizbullahçıdır. Bu şekilde camiler tamamen kontrolümüze geçti. Eylem kararlanmn büyük bölümü de camilerde yaptığımız toplantılarda ahnırdı. Bu şekilde örgütlenmemizi yay- gınlaştırdık." NOTLAR / ORAL ÇALIŞLAR Büyük hapishane». • 23 sene evvelki askeri darbeciler de Yaşar Kemal'i komünist olduğu gerekçesiyle bölücülükten hapse atmışlardı. 23 sene sonra Demirel'm cumhurbaşkanlığındaki Türkiye, yine Yaşar Kemal'i yargılıyor. Yaşar KemaL dün mah- kemede şunlan söylüyor- du: "Türkiye'yi büyük bir hapishaneye çevirdiler. Be- ni daha küçük bir hapisha- neye koysalar ne fark eder ki. Savaşın durması için, demokrasi ve özgürlük için yazmaya devam edeceğim. Yaşadığun sürece bu tavn- mı değıştirmeyeceğim.'' Çok sayıda yerlı ve ya- bancı gazetecinın izlediği duruşmada Yaşar Kemal kendinden emin ve kararlı konuşuyordu. Romanlann- daki kahramanlar gibiydi. Yargıçlara espriler yaparak öyküler anlattı. Sözlerinı şöyle bitirdi: "Benim yazılanm halkı- mıza birer çağndır. Önce- likle batıdaki. doğudaki ço- cuklan savaşta ölmüş ana- lan çagınyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yak- ü. Herkesi çağınyonım, sa- yın yargıçlar sizleri de bu savaşı durdurmak isteyen- lere katılmaya çağırıyo- rum. Bu ülke hepimizindir ve bu ülke insanhk tarihin- de çok uzun yaşamaya la- yıktır. Hem de onuruyla yaşamaya. Unutmayabnı Id bir ülkenin insanlarının onuru en az toprağı kadar kutsaldır." Ülkemızin uluslararası alandaki yüzakı Yaşar Ke- mal'i düşünceleri nedeniy- le sonunda mahkemeye çı- kardık. Böylece ayıpları- mıza bir ayıp daha ekJedık. Şimdi bazılan tıpkı Cum- hurbaşkanı Süleyman De- mirel gibi kalkıp şunu di- yebilir ki: "Efendün şeriatın kestiği parmak acıtnaz. Suçluysa cezasını bulur." Sanki o yasalar değiş- mez şeyler gibi. Zaten önemli olan yasaların de- ğişmesi değil, kafaların degişmesi. Eleştiriye, yaz- maya, çızmeye tahammül edemeyen bir devlet felse- fesi. ruhlann derinliklenne yer etmiş. Devlet, Güneydoğu'da bir savaş yürütüyor ve san- ki hepimiz kayıtsız şartsız Tunceli PKK9 gazeteci Ferit Demir'i kaçırdığmı açıkladı Yurt Haberleri Servisi - Kurd-A. gazeteci Ferit Demir'in PKK tarafından "gözaltma"alındığını açıkladı. Geçen pazargünü Tunceli-Pertek karayolunda kaçınlan Reuters. BBC. Milliyet ve gazetemiz muhabiri Ferit Demir hakkında PKK'nin gayriresmi haber ajansı Kurd- A bir açıklama yaptı. Açıklamada Ferit Demir'in Tunceli-Pertek karayolunda 1 mayıs günü yapılan kimlik kontrolü sonunda PKK'lilerce "gözamna" alındığı ve sağlık durumunun "j'erinde" olduğu belirtildi. Kurd-A açıklamasında aynca Demir'le birlikte dört devlet memurunun da alıkonulduğu. ancak daha sonra bunlann serbest bırakıldığı ifade edildi. Demir, 1993 yılı ekim ayında da yine PKK tarafından kaçınlmış bir süre ahkonulduktan sonra serbest bırakılmıştı. Washington muhabirimiz Fuat Kozluklu'nun haberine göre merkezi Nevv York'ta bulunan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ). Ferit Demir'in serbest bırakılmasını is- tedi. PKK lideri Abdullah Öcalan'a hitaben yayımlanan bildiride PKK açıkça kınanmazken PKK'nin son günler- de gözetecileri kaçırma olaylanna dikkat çekilerek, örgü- tün bu tür eylemlerinin olağan bir hal almasından duyulan kaygı dıle getirildi. bu savaşı desteklemek zo- rundayız. Neden diye sor- duğumuz zaman cevap ha- zır: "Ülkevi bölünmekten kurtarmak için." Bugün sevgili Deniz Gezmiş, Hüseyin tnan ve Yusuf Aslan'ın asılmalan- nın 23. yıldönümü. De- niz'lerin idamını onayla- yan o zamanki TBMM za- bıtlannı gözden geçirdim. Süleyman Demirel'in ar- kadaşlan, Deniz'lerin asıl- masını savunurken bildiğı- mız "bölücühlk" gerekçe- sini öne sürüyorlardı. Or- neğin Demirel'in arkadaş- lanndan AP mılletvekili Deniz'lerin asılmasını sa- vunurken şunlan söylüyor- du: "...bunlar birer siyasi suçlu degildir. bunlar on al- tıncı Türk devletini vt»k et- meye matuf hareketlerdir. Bunlann cezalan mutlaka idaındırr Her şey düne benziyor. Vatanı bölünmekten kur- tarmak için Deniz'lerin ıdamına el kaldıranların bir kısmı hâlâ politikada etkinliklerini sürdürüyorlar başta Demirel olmak üze- re. Ve sanki 23 yılda hiçbir şey değişmemiş. 23 sene evvelki asken darbeciler de Yaşar Ke- mal'i komünist olduğu ge- rekçesiyle bölücülükten hapse atmışlardı. 23 sene sonra Demirel'in cumhur- başkanlığındaki Türkiye, yine Yaşar Kemal'i yargılı- yor. Yaşar Kemal de onlara şöyle diyor: "1800 faili meçhulü bü- tün dünya duvmadı, gaze- teler yazmadı mı? Türkiye, dünyanın en böviik işken- ceci devleti olarak ilan edü- medi mi? Halkın üstünde zulüm bir ağu rüzgân gibi esmedi mi? Halk, zulmün artsın ki. çabuk zeval bula- sın diye bağırdıkça binlerce köy yakjlmadı mı?... Bu topraklann kültürüne, gü- zelliğine. getirdiğimiz in- sanhk değeıierine kıyma- (hkmı?" Ne dersiniz. Yaşar Kemal yalan mı söylüyor? 1 Der Spiegel'deki yazısı nedeniyle yargüanan Yaşar Kemal, avdınlan >eterince cesur davranmamakla suçladı. YaşarKenuılDGM'deyargtlandı Kemal, yazısı nedeniyle değil, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde 'yanlış' olarak çevrilen yazılar nedeniyle yargılandığını söyledi YAHYA KOÇOĞLU Yazar Yaşar Kemal, Der Spiegel dergısınde yayımlanan '\alanlar Sefe- ri' başlıklı yazısında 'bölücülük pro- pagandası'yaptığı savıvla açılan da\a- da yargıç önüne çıktı. fstanbul 4 No'lu DGM'de dün başlayan davada Yaşar Kemal, davanm, Almanca yayımlanan yazısı nedeniyle değil. bu yazının Hürriyet ve Milliyet gazetelerınde 'yanlış çevrilerek yayımlanan özetleri' nedeniyle açıldıgını söyledi. Iddiana- meyi hazırlayan savcının yazıyı oku- madığına ınandığını dile getiren Yaşar Kemal, Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Ev- ren'i suçladı. Hakkında, Terörle Mücadele Yasa- sı'nın kaldınlması çalışmalan süren 8. maddesi uyannca dava açılan Yaşar Kemal'in ilk duruşmasını izlemek için Ankara'da bulunan Edebiyatçılar Der- neği üyelen. çok sayıda yazar, aydın ve vatandaş. dün sabahın erken saatle- nnden ihbaren Istanbul DGM önünde toplandı. Saat 9.30'da avukatlanyla bırlıkte DGM'ye gelen Yaşar Kemal, gınşte gazetecilerle sohbet ederken Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel'ı Türkiye'nin iyiye gidişinı engelle- mekle suçladı. Yaşar Kemal, "Benim kitaplanmın bir işe yaramadığını Sa- yın Demirel, bana 'Bütün kıaplannızı okudum' dedikten sonra anladım. Be- nim insanları barışa yöneltsin diye yazdığım 36 kitabımı da okuduğunu söyleyen Demirerde iyiye doğru hiçbir değişiklik olmaması kitaplanmın işe yaramadığını gösteriyor" dedi. Kenan Evren'ı de Atatürk'ün Türk dilının gelişmesi ve kültürüne katkıda bulun- ması için kendı malvarlığıyla kurduğu Türk Dıl Kurumu'nu kapatmakla suç- layan Yaşar Kemal. "Bu nedenie Ev- ren, tarihin kara sayfasını yapan kişi olarak anılacak'diye konuştu. 'Savcı, yaa>i okumamış' Daha sonra 4 No'lu DGM salonuna alınan Yaşar Kemal'e, hakkında dü- zenlenen ve 2-5 yıl arasında hapis ile 250 milyon liraya kadar para cezası- nın istendiği iddianame okundu. Ifa- desini yazılı olarak hazırladığını belir- ten Yaşar Kemal. klasik bir savunma yapmayacagını, öncelikle bırtakım yanlışlan düzeltmek istediğini söyle- di. Iddıanameyi düzenleyen savcıyı. yazısını okumamakla eleştiren Yaşar Kemal. "Sayın savcının bu davada da- yanağı benim yaam değil. Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde sözüm ona Ai- mancadan çevirttikleri yaamla çok az ilgisi olan özetleri ya da çarpıtmalar- dır" dedi. Savcılığın bazı 'güdümlü' kalem- lerden etkilenerek, dergideki yazıyı tarafsız birine çevirtip Türkçesinı okumadan dava açtığını ilen süren Ya- şar Kemah aynı yazının yayımlandığı 'Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye' adlı kitabın da çıktıktan 2 saat sonra topla- tıldığına dikkat çekerek şunlan söyle- di: "Bu kitap benim yazılanm nede- niyle 2 saat içinde toplatıldı. 140 sayfa- lık bir kitabı 2 saat içinde incelemesi, suç unsuru bulabilmesi için buna ka- rar verenin ya dâhi olması gerekir ya da kitabı okumamış olması. Ben savcı- nın acele etmesinde, kitabı okumadan dava açmasında. nereden kaynaklan- dığı belirlenmeyen bir kasıt olduğuna inanıyorum." Daha sonra dava konusu yazının ga- zetelerde yayımlanan çevırilerindekı yanlışlıklan anlatan Yaşaı Kemal, ya- zısının Güneydoğu'daki sa- vaşı durdurmak için bir çağn olduğunu belirterek, mahke- me üyelerını de bu çağrıya katılmaya davet etti. Yaşar Kemal'in aviikatlan Enver Nalbant ve Erkan Pekmezci ise davanın usule aykın açıldığmı; savcılığın. Anayasa'nın 90. maddesi hükmüne göre Avrupa Insan Hakları Sözleşmesı'nın 24. maddesi de dikkate alarak yenıden soruşturma açması gerektığini belırterek 'dava- nın geçici olarak tatil edflme- sini' ıstediler. Enver Nalbant "Yaşar Kemal, uluslararası ünü olan, adına anıtiar dild- len bir yazardır. Adına anıt- iar dikilen 50 yıldır yazan bir yazan bölücülükle yargıla- mak, kamuoyuna da zarar vermektedir'' dedi. Mahkeme heyetı, avukat- lann 'davanuı geçici tatüı' is- temıni reddederken aynı yazı nedeniyle Istanbul Cumhun- yet Başsavcıhğı tarafından Adalet Bakanlığı'ndan izın alınarak açılan soruşturma dosyasının getirtılmesıne ka- rar verdi ve duruşmayı erte- ledi. CENAZELER K4LDIRILDr - PKK'nin, Küçükçekmece Cennet Mahallesi'nde- ki bombah saldınsuıda yasamlannı yitiren Huriye Küçüktepe (19), Nükhet Ço- ban (14) ve Ebru Yayla(17)adh genç kızlann cenazeleri kaldınldı. AdHTıp Mor- gu'ndan dün yakınlan tarafından alınan cenazeler, Cennet Mahallesi'ndeki ca- milerde kılınan cenaze namazlanndan sonra Kanarya Mezarlığına kaldınldı. Ce- naze namazlanna, Küçükçekmece Belediye Başkanı Nurettin Şen'in yanı sıra ölenlerin akrabalan, vakınlan ve cami cemaati katıldı. Duruşma sonunda gazete- cilenn sorulannı yanıtlayan Yaşar Kemal, düşünce öz- gürlüğünün sının olmaması gerektığini, ınsanların ıs- tediğı gibi konuşması ve yazabilmesinı ıstedığı için yargılandığını belirtti. CUMARTESİ 1 YAZILARI ; ATAOL BEHRAMOĞLU Parlamento, Aydınlar, Terör ve Demokrasi Üzerine Aydınlar "Terörle Mücadele Kanunu"nun 8. maddesinin kaldırılmasını istiyor. Parlamentoda, öncelikle de iktidar ortaklan arasında bu konuda bir uzlaşma sağlanamıyor. Bir DYP mılletvekili, bu madde kaldınlırsa milletvekilliğinden istifa edeceği- ni bildiriyor ve madde 8'e karşı çıkan herkesi bölü- cülükle suçluyor. DGM savcıları bir bildiri yayımla- yarak 8. maddeyi savunuyoıiar. Kendisiyle görüş- memiz sırasında bir DGM başsavcısı, bu madde- nin Insan Hakları Evrensel Bildirisi'ne, hatta bizim anayasamıza aykın olduğunu söylüyor. Böylece parlamento, aydınlar, savcılar ve giderek toplumun her kesimı arasında bir kör dövüşü, bir sağırlar di- yaloğu sürüp gidiyor."Sakince düşünmeyi, sakince tartışmayı hiçbir zaman öğrenememiş bir toplum olduğumuz için karşılıklı suçlamalann dozu giderek artıyor. • • • TMK madde 8, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma- y> hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile top- lantı, gösteri ve yürüyüş "leri yasaklıyor. Madde, "hangi yöntem, maksat ve düşünceyle olursa ol- sun" sözleriyle başlıyor. Bu ifadenin hukukla bağ- daşmazlığını görebilmek için hukukçu olmaya ge- rek yok. Söz konusu olan şey "propaganda" ise, başka "maksat" ve "düşünce"ler ne olabilir? Bu kaypak ifadelere, "propaganda" kavramının tartışı- labilirliği de eklenirse, 8. maddenin demokrasiye de hukuk kavramına da aykınlığı yeterince ortada. _, Ve zaten uygulama da bunu kanıtlıyor. Gazeteci,, Halûk Gerger, bir kırtlama telgrafında, "Türkiye'de Kürtler de vardır" diye özetlenebilecek sözlerinden ötürü hapiste yatıyor. Fikret Başkaya, ismail Be- şikçi, bilim adamlan olarak hapishanedeler. Türk- çenin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından bir ya- zar, duygu ve kaygılannın ifadesi olarak kabul edil- mesi gereken bir yazısından ötürü, bu ve benzer maddeler gereğince yargı önünde. ••• ! Parlamentoda 8. madde konusunda uzlaşma. sağlanamazken aydınlarımız arasında da özgürlük- ' ler konusu tartışılıyor. Kimi aydtnlanmıza göre, fıya-", tı ödenirse, gözü kara olunursa, her şey emperya- list Batı'dan beklenmezse, Türkiye'de özgürlük vardır... Kimi aydınlarımıza göre ise Türkiye kapka- ra bir ortaçağ ülkesidir... Kimi aydınlarımız, ülkevi tümüyle kapkara görmese de, demokratik hakların kazanımında "dış dinamik"\n, yani uluslararası ör- gütlerden gelen baskılann daha çok önem taşıdığı kanısında. Bazı başka aydınlanmız, her şeyin içerdeki mü- cadeleyle kazanılabileceğini düşünüyor. Kimileri- nin, teröre arka çıkmak başka şey, düşünce özgür- lüğü istemek başka şeydir türünden "yeni" keşifle-ı ri, bazı başkalannca alkışlanıyor. Kimileri ise, bütün bunlan "ente/"lerin kendi kendilerini tatmini olarak görüyor. Bunlar, "soldaki" aydınlanmız arasında (ve, sadece bu konudaki) karşıtlıklar, görüş aynlıklandır. Başka konulardaki karşıtlıklara girersek, ve "sağ- daki" aydınlanmızın görüşlerini de hesaba kattığı- mızda, işin ıçinden çıkmamız mümkün değil. (Bir de, her zaman mutlak çoğunluğu oluşturan, "suya sabuna dokunmaz"\ar var...) • • * 141 ve 142. maddeler kaldınldığında, düşünce; açıklama ve örgütlenme özgüriüğünün önündeki : engellerin tümüyle kalkmış olduğu düşünülmüştü. Bugün, mevcut anayasanın kimi maddeleriyle TCK'nin 311-312 vb. maddelerinin yeterince sınır-' lama içerdiğini biliyoruz. 1991 yılında yürürlüğe gi- ren 23 maddelik Terörle Mücadele Kanunu ise hepsinin üstüne tuz biber ekiyor. Aslında, tüm bu yasa maddeleri iptal edilse de, istenildiğinde, öz- gürlükleri kısıtlamak için ceza yasasından, başka- ca yasa ve yönetmeliklerden maddeler bulunup çı- kanlabilir. Sanınm asıl konu da budur: Aydınlanyla ve parlamentosuyta, toplumun, bilinç, aydınlanma ve örgütlenme düzeyi... • • * Aydınlanmızın neden her biri ayn bir telden çalı- yor? Bu sorunun yanıtını eğitim sistemimizden başka yerde aramamak gerekiyor. Dünyanın her yerinde aydınlar arasında farklı görüşler bulunacağı mu- hakkaktır. Fakat bazı temel buluşma noktalan bu- lunması gerektiği de muhakkaktır. Geçenlerde bir toplantıda izleyicilerden biri, "yurtsever" olmak ge- reğinden söz edişim üzerine, benden yurtseverliğin tarifini istedi. Bir başka toplantıda bir genç arkadaş "ahlak" kavramından neyi anladığımı sordu. Eğer çok te- mel bazı kavramlar konusunda zihinlerde boşluk- lar, soru işaretleri varsa, bunun sorumlusu, o ülke- de uygulanmakta olan eğitim sistemi ve bu siste- min uygulayıcılandır. Okullarında aydınlanmanın temel kavramlarının öğretilmediği bir toplumda, ya dar bir ulusalcılığın, ya biçimci ve geri/dinsel ideolojilerin, ya sığ bir ateist ve pozitivist yaklaşımın, ya da şematik, sek- ter çeşitli görüşlerin dar kahplan içinde sıkışılıp ka- lınacaktır. Ve temel aydınlanma değerlerine (top- lumbilimin, doğal bilimlerin, sanatın ve kültürün te- mel bulgulanna) göndermeler yapılamadığı için de, tartışmalar bir kör dövüşü olarak sürüp gitmek zo- rundadır. • • • Aydınlanmız bu durumdayken parlamentomuzun daha olumlu bir konumda olması beklenemez. Kendilerini herkesten daha yurtsever sayanlar ve kendileri gibi düşünmeyenleri bölücülükle suçla- yanlar bu hakkı acaba nereden alıyor? Parlamen- todaki falan partinin filan milletvekili, neden bir ay- dından daha yurtsever sayılsın ve neden o aydının yazgısıyla oynama hakkına sahip olsun? Bugün Türkiye'de her şeyden çok ve her şeyden önce- sorgulanması gereken, seçim sistemi, partilerin ya- pısı, parlamenter olmanın yollan, yöntemleri, ger- çekleşme biçimleridir. Gelmiş geçmiş parlamentoların toplumumuzun gerçekten temsilcisi olduğunu, acaba kim, gerçek- ten, inanarak ıddia edebilir? Türkiye'deki demok- rasinin oligarşik işleyiş biçimini kim yadsıyabilir? TMK'nin 8. maddesi kalkarsa istifa edeceğini söy- leyen milletvekHİ bu sözünü tutar mı, bilmiyoruz. Fakat tutarsa da sevinmemize gerek yok. Çünkü toplumun bu örgütlenme düzeyiyle, sistemin bu iş- leyiş biçimiyle yerine gelecek olan, ondan farklı biri olamayacaktır...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle