28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyef İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya 0 Yazıışleri Mudurlerr Ibrahim Yıldız. DinçTa>anç (Sorumlu) • Haber Merkezı Müdurii Hakan Kara 0 Görsel Yonetmen. Fikret Eser Dış Haberter Ergun Balcı 0 istıhbarat Yalçuı Çakır 0 Ekonomı Bülent Kızanlık # Rad\o-T\ lygar Emnektar • Kultûr Handan Şenkökcn # Spoe Abdülkadir Vücelman • Yurt Haberlen Mehmel Saraç • Makaleler Sami karaören # Çe\ın Se>fettin Turhan # Düzeltme Abdullah > aacı 9 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlıı Yayın Kunılu Ühan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç. Oktay Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet Çerinka\a, Şükran Soner, Frgutı Balcı. Dinç Tayanç. lbrahi ra Yıldız, Orhan Bursah. Mustafa Balbay. Ankara Temsılcısı: Mustafa Balbay 0 Haber Müdûrü: Doğan Akm Atatûrk Bulvan No: 125. Kat:'4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • tzmır Temsılcısı. Serdar Kınk, H Zıya Blv 1352 S. 2'3 Tel: 4411220. Faks: 4419117 • Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğtu, tnönü Cd 119 S. No 1 Kat.l, Tel: 3522550, Faks 3522570 Müessese Müdürü. Erol Erkul 0 MEDYA C: # Yonetım Kunılu Koordınatör Ahmet Korukan 0 Başkanı-Genel Müdur Golbin Mıiıasebe Bülent Yener • Idare Erduran • Koordınatör Rehı Hüseyin Gürer0 Işletme Önder Işıtman • Genel Müdûr Yardım- Çehk'0 Bılgı-tşlem Nall tnal 0 cısı. MÜK Akdağ • Halkla tlış- Bılgısayar Sıstem: Mnrüvet Çfler kıler Mûdürii Nurten Berksoy Yayımlajan ve Basan: Yeıu Gun Haber ^jansı, Basm ve Yayıncılık \ Ş Türkocağıcad 39 41 Cagiloglu 34114 Ist PK 246 Istanbul Tel 10 2121 512 05 05 (20 hat) Fak= (0:12)513 85 95 6 MAYIS 1995 Imsak: 4.08 Güneş: 5.50 Öğle: 13.08 lkindi: 16.58 Akşam20.12 Yatsı: 21.46 MEDYACTCI 5140753-51395 so-513S460-61.Faks 5118466 Belediyelerin park çaöşması • İstanbul Haber Şervisi - Kadıköy Belediyesi, kendi ilçelerindeki park duvannı yıkan İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında Cumhuriyet Savcıliğı'na suç duyurusunda bulundu. Kadıköy Belediye Başkanı Selamı Öztürk, planlarda yeşil alan olarak aynlmış yere Büyükşehir Belediyesi'nin benzin istasyonu yapmak ıstediğini söyledi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, konuyla ilgili şu açıkJamayı yaptı: "Planda yeşil alan gözüken bir yeri park yapıyorduk. Geçtiğimiz günlerde Anakent Belediyesi. buranın benzin istasyonu olması için meclise teklif getirmiş. Teklif daha mecliste. Tabii biz park çalışmasına devam ediyoruz, yeşil alan olduğu için. Dün gece saat 11.00'degelmişler. makineyle parkın dış duvarlannı, kalıplan yıkmışlar. Biz de Cumhuriyet Savcılığı'na dunımu bildirdik. Bu, devlet malına zarar vermektir" dedi. Gizmo'nun defilesi • İstanbul Haber Servisi - Gizmo, 1995 Ilkbahar-Yaz koleksiyonunu dün düzenlediği bir şovla basına tanıttı. Gizmo'nun Nişantaşf nda yeni açılan mağazasında düzenlenen defılede 1992Türkiye güzeli Özlem Kaymaz. 1993 Türkiye güzeli Arzum Onan, 1994 Türkiye güzeli PınarAltuğve 1995 Türkiye güzeli Demet Şener'ın tanıttığı giysiler kendilerine hediye edildi. Ulusal Aşı Günleri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Türkiye genelinde yürütülen "Ulusal Aşı Günleri" kampanyasmın ilk turu tamamlandı. Sağlık Bakanı Doğan Baran yaptığı açıklamada, Türkiye'de çocuk felcinin endikasyonunu sağlamak için uygulanan program çerçevesinde yürütülen kampanya süresince 6 milyon 370 bin 514 çocuğun aşılandığmı bildirdi. Baran, kampanyanın 2. turunun 20-28 mayıs tarihlerinde yapılacağını ifade ederek kampanyaya katkıda bulunan gönüllü kurumlara, kuruluşlara ve basm yayın organlanna teşekkür etti. ÖSS sonuçları • Haber Merkezi- ÖSSsonuçlan 8 Mayıs 1995 Pazartesi günü açıklanacak. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden yapılan açıklamada ÖSS sonuçlannın 8 mayısta Türkiye'nin her yanında gazete bayilerinde satlşa sunulacak 'Sınav-Sonuç' gazetesinde yayımlanacağı belirtildi. Türk sinemasma kadm filmleri ile damgasmı vuran yonetmen Atıf Yılmaz: Türk sineması lautıdıışıımı arıyor• Atıf Yılmaz, yaşanan büyük toplumsal değişimle toplumda doğan uçurumun, Türk sinemasını çıkmaza soktuğunu anlatıyor. 250- 300'e düşen sinema salonunda, Amerikan sineması ve kültürüne koşullanmış genç seyirciye dayanarak film çekmenin olanağı yok. Devlet, sinemanın etkisini görüp destek vermek yerine engel oluşturmayı seçmiş. Orta sınıf yoksullaşmayla evine. televizyona kapanmış. Sinemacılar bütün bu olumsuzluklar içinde. yeniden film çekmenin arayışında. ŞÜKRAN SONER ~ Türkiye'nin en tanınmış sinema yönetmen- lerinden 10'u bir araya gelerek Sinema Vakfı'nı kurdular. Uzun bir zamandır film çekemeyen, sinema- nın içinde bulunduğu darboğazdan çıkış yol- lan arayan sinema yönetmenleri, dünyada sine- manın 100. yılı kutlanırken Türk sinemasını canlandırabilecek bilinen önlemlerin alınması- nı istiyorlar. Bütün ülkelerin ulusal sınemalan- na büyük fonlar ayırdıklannı anımsatarak. ül- ke kültürünün var oluş, gelişme ve yayılmasın- da bu çok etkili sanat aracının yaşatılmasınm anlam ve önemini vurguluyorlar.. AtıfYılmaz filmleri Işte Türk sinemasının içinde bulunduğu bu çıkmazı, geçmişini, geleceğini, sinemamıza damgasını vurmuş yönetmenlerimizden biriy- le, Abf Yümaz'la görüşmek istedik. Atıf Yıl- maz'ı. "Gefinin Muradu Keşanlı Ali Destanı, Murat'ın Türküsü, Ölüm lariasu Ah Güzel İs- tanbul, Cemo, Selvi Boylum Al Vazmalım, Adak, Talihli Amele, Mine, Bir Yudum Sevgi, Dul Bir kadın.Aaahh Belinda,Adı Vasfiye, Ha- yallerim Aşkun \e Seıu Berdel, Bekle Dedim Gölgeye, Düş Gezguüeri, Gece, Mekk ve Bizün Çocuklar.." filmlerinden en azından birkaçıy- la tanışmamış Cumhuriyet okuru olabileceğini düşünemiyorum. - Ama acaba Adf Yılmaz'ı kendisi nasıl bili- yor? Nasıl tanımuyor? YILMAZ-Atıf Yılmaz, uzun yıllardan son- ra sakin bir insan. Kızgın değil. Dünyaya belli birmiktartoleranslabakabiliyor. Uzun süredir yaşadığı hayat ona monoton gelmeye başladı. Günlük yajamı belli bir üçgen içinde. Ev, bü- ro, tanıdık arkadaşlann bulunduğu barlar. Bu üçgeni kırmak üzere çareler anyor. Hayatı de- ğiştirmek zor. Biraz konformist. Bıraz da degi- şikliklerden korkuyor. Alıştığı şeylerden kolay kolay vazgeçemiyor. Gelişme için değişiklik yapması gerektiği bilincinde. Biraz endişeli.. Sinema için yeteneklerini ka- yıp mı etti? Yaşlandı, zekâsı mı geriledi? Örne- ğin gençliğinde senaryolann yazımına da katı- lırken, bundan vazgeçti. lyi senaryo yazacak- lanna güvendiği kişılere yazdırmayı seçiyor. Sonra da sonuçtan memnun olmuyor... - 'Sanatçının ürünlerinde. öncdikle kendisi ve çevresi vardır. sanatçı kendisini anlaür' denir. Siz özellikle Idmlik arayan kadını anlattınız. Kadın fflmleri yönetmeni olarak ünlendiniz. Neden ka- dm? Abf Yılmaz kendisini nasıl tanıyor?... "Lzun yillar sonra sakin, dünyaya bir miktar toleransla bakan, havabnı değiştirmek iste\en, biraz da konformist, sinemaya dönük yeni bir şe>1er yapabilmenin arayışında, ne yapacağını henüz bulamamıs.»" (KAAN SAGANÂK) YTLMAZ - Evet kadının kimlik arayışını, ağırlıklı bir tema olarak işledim. Bu konu bana çok çekici geldi. Drama düşen kişileri işliyor- sunuz. Bızim toplumumuzda kadınlar erkekle- re göre daha çok ezıyet çekiyor. Kadın filmi ya- parak aslında toplumu ve sorunlannı, Türki- ye"yi anlatan filmler çekmiş oluyorsunuz. Biz- ım toplumumuz gibi değışkenliklerin çok ya- şandığı, köyden kente göçün, yaşam biçimınin, değerlerin altüst olduğu toplumlarda, insanın kimlik arayışı çok yoğundur. Köyden kente ge- len, işçi olup siyasal kimlik kazanan kişinin, her kesimden kadının kimlik arayışlan toplumu yansıtan çok çekici sinema konulandır. Ama ar- tık bana, benzer konulan işlemek de çekici gel- miyor. Yeni ne yapacağımı doğrusu bulamıyo- rum. - Türkiye'de 12 EylüL ekonomik kriz, küre- seUeşme derken toplumda gerek kültüreL, ge- rekse ekonomik anlamda yeni bir büyük uçu- rum doğdu. Türk sinemasının gelişme yıllann- da aydın, sinema sanatçısı. toplumun degişik kültür ve yaşamlan arasında bir köprii rolün- de idi. Acaba hızlı değişim, uçurumun oluşma- sında. aydın kitieierden koptu, açıkta mı kaldı? YILMAZ- Sinema olarak bizi zorlayan şey- ler var. Sinema kitle sanatı. Alıcrya, seyirciye bağhsınız. Türk sinemasının seyircisi, orta sı- nıf aile idi. Hızlı sosyal yapı değişiklığinde, yoksullaşan aile, orta sınıf evine çekildi. Sokak- ta kalan sinema seyircisi 16-25 yaş ağırlıklı gençler. Biraz da bizim ne yaptığımızı hâlâ me- rak eden aydınlar. Bu arada Amerikan tekelle- ri sinema piyasasına egemen oldu. Gençler bu kültürün etkisinde. Bir de ülke sorunlannı me- rak eden. toplumunu anlamak isteyen genç kim- Iık yok edildi. Çok sansasyonel birşey olmadık- ça sinemanın yeni seyircisi bu gençler, bizim filmlerimize ilgi duymuyor. Araya televizyon ve geçim sorunu gırdi. "Seyirciyi sinemaya na- sıl getirirsiniz" diye bir soru gündeme geldi. Bütün sezon içinde üç film çekilebildi. Sekiz- on yıl öncesinde yılda 200-250 film çekilirdi. Bugünün koşullannda film maliyetlerindeki artış da gündeme gelince, sinema sayısının - çoğunda Amerikan filmi gösterilmek üzere- Türkiye çapmda 250-300'e düştüğü, Anado- lu'da sinema salonu kalmadığı gerçeği de olun- ca, bilet satışına güvenerek bir film çekebilme olanağı ortadan kalkıyor. Siz de dış pazar an- yorsunuz. - Sinema, televizyona dönük bir degjşim geçi- rebilir mi? Sonra tele\izyonda da gösterime gi- recek, televizyonlann finanse edeceği fîlmler çe- kilemez mi? YILMAZ-Televizyondaki seyirci, kendi ya- şam koşullanna uygun film seyrediyor. Eski Türk filmlerinin çok ilgi görmesi, televizyon seyircisine, yaşamına yakın gelmesinden. Top- lumdaki uçurumun büyümesiyle, sinema seyir- cisi ile televizyon seyircisi birbirinden çok faz- la koptu. Televizyon ratingi çok başka bir yöne kaydı. Aynca da bugünün televizyon işletme- ciliğinde, kaliteli sinema çekimıne parasal des- tek yapma düşüncesine bile yer yok. Siz ken- dinizi aşmak, daha iyi bir sinema yapmak isti- yorsunuz. Ne dış pazan, ne eski seyircinizi ne de yeni sinema seyircisini tatmin etme şansınız yok. Maliyeti karşılayabilmeniz söz konusu de- ğil. Zaten sinemaya, etkısiyle bağlantılı olarak süren baskılar var. Parasal, teknik olanaksızlık- lar, yeni yaşanan kültür kopukluğu işin içine gi- rince durum büsbütün zorlaşıyor. Birbirimizin dilinden anlamamaya başladık. Aydınlar ara- smda, aydınla halk arasında yeni bir uçurum doğdu. - Esldden de böyle değil miydi? YILMAZ - Evet bir dönem, aydınımızın kendi gerçeğinden kopuk yaşamasının ürünü olarak Türkiye'de sinema yoktur" diye çıkışı- nı anımsıyorum. Oysa o dönemde lyisi ve kö- tüsüyle halka ulaşmış, seyircisi olan bir Türk si- neması vardı. Türkiye'nin her yerinde sinema oynuyordu ve Amerikan tekelleri yoktu. Za- man içinde aydınımız bu gerçeği gördü. Türk sinemasını tanıdı. içinde yerini aldı. Topluma dönük genel bir duygusallık oluştu. Sonra her şey altüst oldu. - Sinemanın bu değişimi yakalaması gerekmi- vormu? YILMAZ - Elbette Türkiye'nin yeni sorun- lan ile ilgilenmesi, klasik ismi ile toplumsal içerikli filmlerin yapılması gerekiyor. Ama bu- nu bugün başarmak daha zor. 'Çok karamsanm' - Çok karamsar bir tablo çizmiyor musunuz? YILMAZ - Ben çok karamsanm. Elbette mesleğimı sürdürmeye çalışacağım. Bütün ar- kadaşlanm da öyle. Bunu yapmaya, bir çıkış yo- lu bulmaya çalışıyoruz. Bugünün tefevizyoncu- lannın beklentılerine uygun bir şeyler yapmak bizim gibilerin işi değil. Vakıf belli bir para top- layabilirse, hem genç yönetmenlerin yetişrne- sine, hem de kimi filmlerin çekilebilmesine yardımcı olmaya çalışacak. Ama bu da bir kur- tuluş, çıkış değil. Bütün dünyada sinema büyük deşteklerle ayakta duruyor. Özal döneminde sinemalarda belirli oranda Türk filmi gösterilmesi zorunluluğunu getire- cek bir yasa girişimi olmuştu. Anımsayacaksı- nız. Doğrudan devreye ABD Devlet Başka- nı'nın girdiğini ve söz konusu yasa çıkarsa Türk tekstiline ambargo konulacağı tehdidini yaptı- ğı biliniyor. Sinema böylesine önemlı ve etki- li. Düşünün ki dünyada 500 kadar festival var. Türk sinemasının gelmiş oldugu düzey nede- niyle de, bunlann hepsıne katılma, Türkiye'yi ve kültürünü dünyaya taşıma, anlatma şansı var. Bizim yöneticilerimiz. politikacımız olaya hep yanlış bakıyor. Işkenceyi anlatan bir film bile, Türkiye'de aydının varlığının. ülkesinin sorun- lannı sorguladığınm. demokrasinin işlediğinin kanıtı olduğu için çok değerli bir reklam aracı- dır. - Devlet, sennaye bunun bihncinde değil mi? YILMAZ-Sermayenın kültür düzeyı ne ya- zık ki çok düşük. Klasik para getıreceği bilinen tablolara, çıni, benzer tarihi antika eserlere pa- ra yatınyor, ancak para getirmeyecek sinema- yı düşünmüyor. Gerçi para getiren yatınmlan ile hiç değilse bazı sanat dallannın korunmuş olmasına seviniyonım. Ancak korunan bu kül- tür varlıklannın toplumun yararlanmasına açık olduğu pek söylenemez. Siyasetçilerimiz ise si- nemanın gücünü, etkisini fark etti. Sinemadan korunmak üzere. yasaklar koymayı, gelişmesi- nin önüne set çekmeyi seçti. Oysa Amerikan si- neması gelişirken sermayeye vergi bağışıklığı getiren, her tür sinema etkinliğini vergi dışın- da tutan koruyucu önlemler alındı. Türkiye'de de gerek özel sektör. gerekse dev- let adına yetkililerin, sinemasının önemini kav- ramalan ve sinemaya doğru yaklaşmalannın zamanı gelmiş ve geçmiştir. Düzeni eleştireö. gerçekleri işleyen fılmlerden korkmamayı öğ- renmeleri gerekiyor. Bu filmler toplumda de- şarj aracıdır. Baskılar ise patlamayı getirir. Topluma, so- runlanna eleştirel bakan sinema, her şeyden ön- ce toplumsal patlamalan önlemede en etkili araçlardan biridir. - Sonuç olarak bu tabloda bir şeyler değişme- yecek, sizler sinemaya dönemeyecek misiniz? YILMAZ-Biz her an film yapmak üzere ça- lışıyor ve hazırlanıyoruz. Herkes gibi benim de gündemimde projelerim var. Senaryolanm ha- zır bekliyor. Film çekebilmek üzere para any- onım. Günlerim yıne film yapacakmış gibi çalışarak, projeler peşinde, senaryo okuyarak, hazırlıklar yaparak ve de bol bol sponsor ara- yarak geçiyor. En kısa zamanda film çekmeyi umuyorum... İstanbul Lisesi'nin 23 yılhk müdürü Mahir Yeğin, öğrencileri tarafından uğurlandL (Fotoğraf: HÜLYA TOPCU) İstanbul LisesVnde hüzünlü tören İstanbul Haber Servisi - İstanbul Lisesi'nde dün hüzünlü bir veda töreni düzenledi. İstanbul Lisesi'nde 23 yıl okul müdürlüğü görevi yapan Mahir Yeğin, öğrencileri tarafından uğurlandı. Okulun bahçesinde düzenlenen tören, Jstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Kalabahk bir öğrenci ve ögretmen topluluğu karafmdan karşılanan Yeğin'in zaman zaman duygulandığı gözlendi. Öğrenciler trafından yapılan konuşmalarda Mahir Yeğin'in görev yaptığı 23 yıllık süre içersinde 9 bakan, 4 vali, 13 mil|etvekili ile 5 binden fazla öğrenci yetiştirdiği vurgulandı. Öğrenciler tarafından verilen müzik dinletisinin ardından Mahir Yeğin için veda mesajlan okundu. 'ABD kirletiyor, korumuyor' Haber Merkezi- Türkiye Erozyonla Mü- cadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA), dünya doğal varlık- lannın üçte birini kirleten ve tüketen ABD'nin, çevre için fon ayırmakta ve 'Küre- sel Çevre Planı'nı uygulamak için en önemli anlaşma olan 'Gündem 21 'i uygulamakta çok çekimser ve engelleyici tavır aldığını öne sürdü. 1992 yılında düzenlenen Rio Zirvesi'nde alınan küresel çevre eylem planı Gündem 21 kararlannın uzantısı olan 'Sürdürülebilir KaUanma Komisyonu Toplanüsı' 11-28 Ni- san 1995 tarihlerinde New York'ta yapıldı. Türkiye'den gönüllü tek kuruluş olarak toplantıya katılan TEMA'dan yapılan açıkla- mada; Âvrupa Topluluğu'na üye ülke temsil- cilerinin, bütçelerinin binde 7'sini çevre ko- ruma fonu olarak ayırmaya hazır olduklannı belirtmelerine karşın, tek başına dünya doğal varlıklannın üçte birini tüketen ve kirleten ABD'nin, çevre için fon ayırmaya ve çevre planı Gündem 21'i uygulamaya yanaşmadı- ğı, hatta engellemeye çalıştığı belirtildi. TEMA'dan yapılan açıklamada, toplantıda Peru'dan Mali'ye, Yeni Zelanda'dan Bulga- ristan'a, Lübnan'dan Tayland'a kadar pek çok ülke temsilcisinin Gündem 21 doğrultu- sunda ülkelerindeki uygulamalardan örnek- ler verdikleri, Türkiye'nin sessiz kalarak pa- sif bir imaj çizdiği belirtildi. f ok şükür bu yıl da "kurban bayramı"nı birlikte görmüş j olacağız. Memleket içerde dı- şarda az biraz kanşıktır ama ne ya- palım ki dünyanın hali kötü. Kur- banlık koçlann haline bakıp gene "halimize çok şükür" demek gere- kiyor. Bu kurban meselesi de çok- tan u Allah için kurban-küp için ka- vurma" durumuna geldiyse de ge- lenek görenek. örf adet vaziyetle- rinden sürüp gidiyor. Bolca koyun kokusundan sonra ziyade kan dö- küp hayvanlan kurban ettikten son- ra "Deriler nereye verilecek?''tartış- masına tanık olacağız. Bayramda "bir yerlere kaçacak" olanlar da birkaç gün dinlenmek umudunu ta- şıyacaktır. Artık dinlenecekler mi yorulacaklar mı bilinmez de yollan açık olsun. Biz de bu arada bayram özdeyişlerinde biraz gezineceğiz. 'Kurban koçu' ne demek oluyor? ~T~1 fendim bu deyim "pek süs- f-i lenmis püsienmis, ama yakın J—J geleceği kötü" demek oluyor ki kurbanlık koçlann durumunu an- latıyor. Kurban koçlannı bir güzel süslerler, boynuzlanna teller kurde- leler, tüylerini kınalarlar, böylece süsleyip gezip dolaştınrlar. Amma bu süslemenin niyeti koç için pek de iyi değildir. Hayvancık öyle süs- MESELA DEDİKERDALATABEK Önümüz Kurban Bayramı... lü püslü dolaşıp dururken bir iki gün sonra bu fani dünyaya veda edecektir. Çocuklar bu duruma pek üzülür, sevdikleri koçlannı kurban etmek istemezler ama faydası yok- rur. Kurbanlık koçun pek süslenme- sinin nedeni de zaten budur. Onun için de durumu kötü olduğu halde farkına varmayıp anlı şanlı giyinip ortada dolaşanlara "kurban koçu" denmesi münasip görülmüştür ki pek yerindedir. fnsanlann da ko- yunlardan biraz farklı olması gere- kir ki zamanında sonlannı görüp ortalarda fiyakayla gezinip caka at- masınlar. Dellye her gün bayram denmlştlr... u da "Asünda akühnın pek bayramı ounaz" demeye ge- len deneyimli bir sözdür. De- liler deli olduklanndan durumlannı dikkate almadıklanndan her günü bayram ederler. AkJı başında insanın " Yahu bayram benim neyime?" den- mesi beklenmektedir ki bu da pek iyimserbirgörüş değildir. Aklı başın- da olanlann u Benim şimdi bayram yapacak halim var mı? Cepte yok, cepkende yok, hal malum, istikbal meçhul" diye düsünmeleri, koltukla- nnm altına bir kutu şeker sıkıştınp el öpmeye gitmeleri daha uygun görül- müştür. Pek fazla düşünüp kafayı üşütmektense baştan hafifçe tırlatıp "her günü bayram sayma"mn mem- leketin durumuna daha münasip ol- duğu da ortadadır. Yok böyle yapmayıp da "Ne olacak şu memleketin haü?" gibi, ya da "Ne- den bizim durumumuz her gün daha kötü oluyor?" türünden akla ziyan vericı düşüncelere dalınırsa soluğu ruh doktorlannda almak işten bile de- ğildir. lyisi mi böyle yanlış yollara sapmayalım, "İyiyiz, daha iyi olaca- ğız" ya da "Büyüğüz, daha büyük olacağız",dahadaıyısi "Benneolur- sam olayım, ryiler daha iyi olacak" gı- bisinden düşüncelerle içimizi ferah- latalım. Böyle yaşamak sinir ilaçlan almaktan daha iyidir, unutmayalım. 'Bayramlık agzı' hiç açmayalım... u "bayrambk agız" da bay- ramdan bayrama açılıp içinde ne varsa sayıp dökmedir ki Al- lah korusun. Hani insanda birikir bi- rikirde bir anda patlayıp ortaya çıkar haller vardır. Söylenmesi de dinlen- mesi de pek münasebetsiz olan ne varsa ortaya dökülür. Kimilerinin ağızlan böyle bayramlık agızdır ki uzak kalmakta sayısız faydalar vardır. Bayram günleri kavga etmek pek yanlış bir şey olduğundan bu günle- ri dostluk, kardeşlik, banşma günle- ri yapmak gerekir. Politikayla uğra- şan kardeşlerimizin böyle yapmalan da memlekete iyi örnek olur. Onlann birbirlerine bayramlık ağızlanyla laf atmalanna da kulak asmamak gere- kir. Zira böyle olması politika icabı sayılmaktadır. Aslındaonlarbirbirle- riyle pek güllük gülistanlık geçinir- ler. Biz de hepinizin bayramını kut- lanz, esenlik mutluluk dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle