Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyef
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkaya 0 Yazıışleri Mudurlerr
Ibrahim Yıldız. DinçTa>anç (Sorumlu)
• Haber Merkezı Müdurii Hakan Kara
0 Görsel Yonetmen. Fikret Eser
Dış Haberter Ergun Balcı 0 istıhbarat Yalçuı Çakır 0
Ekonomı Bülent Kızanlık # Rad\o-T\ lygar Emnektar
• Kultûr Handan Şenkökcn # Spoe Abdülkadir Vücelman
• Yurt Haberlen Mehmel Saraç • Makaleler Sami
karaören # Çe\ın Se>fettin Turhan # Düzeltme
Abdullah > aacı 9 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlıı
Yayın Kunılu Ühan Selçuk
(Başkan), Orhan Erinç. Oktay
Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet
Çerinka\a, Şükran Soner, Frgutı
Balcı. Dinç Tayanç. lbrahi ra Yıldız,
Orhan Bursah. Mustafa Balbay.
Ankara Temsılcısı: Mustafa Balbay 0 Haber Müdûrü: Doğan
Akm Atatûrk Bulvan No: 125. Kat:'4. Bakanlıklar-Ankara Tel:
4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • tzmır Temsılcısı. Serdar
Kınk, H Zıya Blv 1352 S. 2'3 Tel: 4411220. Faks: 4419117
• Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğtu, tnönü Cd 119 S. No 1
Kat.l, Tel: 3522550, Faks 3522570
Müessese Müdürü. Erol Erkul 0 MEDYA C: # Yonetım Kunılu
Koordınatör Ahmet Korukan 0 Başkanı-Genel Müdur Golbin
Mıiıasebe Bülent Yener • Idare Erduran • Koordınatör Rehı
Hüseyin Gürer0 Işletme Önder Işıtman • Genel Müdûr Yardım-
Çehk'0 Bılgı-tşlem Nall tnal 0 cısı. MÜK Akdağ • Halkla tlış-
Bılgısayar Sıstem: Mnrüvet Çfler kıler Mûdürii Nurten Berksoy
Yayımlajan ve Basan: Yeıu Gun Haber ^jansı, Basm ve Yayıncılık \ Ş
Türkocağıcad 39 41 Cagiloglu 34114 Ist PK 246 Istanbul Tel 10 2121 512 05 05 (20 hat) Fak= (0:12)513 85 95
6 MAYIS 1995 Imsak: 4.08 Güneş: 5.50 Öğle: 13.08 lkindi: 16.58 Akşam20.12 Yatsı: 21.46 MEDYACTCI 5140753-51395 so-513S460-61.Faks 5118466
Belediyelerin
park çaöşması
• İstanbul Haber Şervisi -
Kadıköy Belediyesi, kendi
ilçelerindeki park duvannı
yıkan İstanbul Büyükşehir
Belediyesi hakkında
Cumhuriyet Savcıliğı'na
suç duyurusunda bulundu.
Kadıköy Belediye Başkanı
Selamı Öztürk, planlarda
yeşil alan olarak aynlmış
yere Büyükşehir
Belediyesi'nin benzin
istasyonu yapmak ıstediğini
söyledi. Kadıköy Belediye
Başkanı Selami Öztürk,
konuyla ilgili şu açıkJamayı
yaptı: "Planda yeşil alan
gözüken bir yeri park
yapıyorduk. Geçtiğimiz
günlerde Anakent
Belediyesi. buranın benzin
istasyonu olması için
meclise teklif getirmiş.
Teklif daha mecliste. Tabii
biz park çalışmasına devam
ediyoruz, yeşil alan olduğu
için. Dün gece saat
11.00'degelmişler.
makineyle parkın dış
duvarlannı, kalıplan
yıkmışlar. Biz de
Cumhuriyet Savcılığı'na
dunımu bildirdik. Bu,
devlet malına zarar
vermektir" dedi.
Gizmo'nun
defilesi
• İstanbul Haber Servisi -
Gizmo, 1995 Ilkbahar-Yaz
koleksiyonunu dün
düzenlediği bir şovla basına
tanıttı. Gizmo'nun
Nişantaşf nda yeni açılan
mağazasında düzenlenen
defılede 1992Türkiye
güzeli Özlem Kaymaz.
1993 Türkiye güzeli Arzum
Onan, 1994 Türkiye güzeli
PınarAltuğve 1995
Türkiye güzeli Demet
Şener'ın tanıttığı giysiler
kendilerine hediye edildi.
Ulusal Aşı
Günleri
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -Türkiye genelinde
yürütülen "Ulusal Aşı
Günleri" kampanyasmın
ilk turu tamamlandı. Sağlık
Bakanı Doğan Baran
yaptığı açıklamada,
Türkiye'de çocuk felcinin
endikasyonunu sağlamak
için uygulanan program
çerçevesinde yürütülen
kampanya süresince 6
milyon 370 bin 514
çocuğun aşılandığmı
bildirdi. Baran,
kampanyanın 2. turunun
20-28 mayıs tarihlerinde
yapılacağını ifade ederek
kampanyaya katkıda
bulunan gönüllü kurumlara,
kuruluşlara ve basm yayın
organlanna teşekkür etti.
ÖSS sonuçları
• Haber Merkezi-
ÖSSsonuçlan 8 Mayıs
1995 Pazartesi günü
açıklanacak. Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nden
yapılan açıklamada ÖSS
sonuçlannın 8 mayısta
Türkiye'nin her yanında
gazete bayilerinde satlşa
sunulacak 'Sınav-Sonuç'
gazetesinde yayımlanacağı
belirtildi.
Türk sinemasma kadm filmleri ile damgasmı vuran yonetmen Atıf Yılmaz:
Türk sineması lautıdıışıımı arıyor• Atıf Yılmaz, yaşanan büyük
toplumsal değişimle toplumda
doğan uçurumun, Türk sinemasını
çıkmaza soktuğunu anlatıyor. 250-
300'e düşen sinema salonunda,
Amerikan sineması ve kültürüne
koşullanmış genç seyirciye
dayanarak film çekmenin olanağı
yok. Devlet, sinemanın etkisini
görüp destek vermek yerine engel
oluşturmayı seçmiş. Orta sınıf
yoksullaşmayla evine. televizyona
kapanmış. Sinemacılar bütün bu
olumsuzluklar içinde. yeniden film
çekmenin arayışında.
ŞÜKRAN SONER ~
Türkiye'nin en tanınmış sinema yönetmen-
lerinden 10'u bir araya gelerek Sinema Vakfı'nı
kurdular.
Uzun bir zamandır film çekemeyen, sinema-
nın içinde bulunduğu darboğazdan çıkış yol-
lan arayan sinema yönetmenleri, dünyada sine-
manın 100. yılı kutlanırken Türk sinemasını
canlandırabilecek bilinen önlemlerin alınması-
nı istiyorlar. Bütün ülkelerin ulusal sınemalan-
na büyük fonlar ayırdıklannı anımsatarak. ül-
ke kültürünün var oluş, gelişme ve yayılmasın-
da bu çok etkili sanat aracının yaşatılmasınm
anlam ve önemini vurguluyorlar..
AtıfYılmaz filmleri
Işte Türk sinemasının içinde bulunduğu bu
çıkmazı, geçmişini, geleceğini, sinemamıza
damgasını vurmuş yönetmenlerimizden biriy-
le, Abf Yümaz'la görüşmek istedik. Atıf Yıl-
maz'ı. "Gefinin Muradu Keşanlı Ali Destanı,
Murat'ın Türküsü, Ölüm lariasu Ah Güzel İs-
tanbul, Cemo, Selvi Boylum Al Vazmalım,
Adak, Talihli Amele, Mine, Bir Yudum Sevgi,
Dul Bir kadın.Aaahh Belinda,Adı Vasfiye, Ha-
yallerim Aşkun \e Seıu Berdel, Bekle Dedim
Gölgeye, Düş Gezguüeri, Gece, Mekk ve Bizün
Çocuklar.." filmlerinden en azından birkaçıy-
la tanışmamış Cumhuriyet okuru olabileceğini
düşünemiyorum.
- Ama acaba Adf Yılmaz'ı kendisi nasıl bili-
yor? Nasıl tanımuyor?
YILMAZ-Atıf Yılmaz, uzun yıllardan son-
ra sakin bir insan. Kızgın değil. Dünyaya belli
birmiktartoleranslabakabiliyor. Uzun süredir
yaşadığı hayat ona monoton gelmeye başladı.
Günlük yajamı belli bir üçgen içinde. Ev, bü-
ro, tanıdık arkadaşlann bulunduğu barlar. Bu
üçgeni kırmak üzere çareler anyor. Hayatı de-
ğiştirmek zor. Biraz konformist. Bıraz da degi-
şikliklerden korkuyor. Alıştığı şeylerden kolay
kolay vazgeçemiyor. Gelişme için değişiklik
yapması gerektiği bilincinde.
Biraz endişeli.. Sinema için yeteneklerini ka-
yıp mı etti? Yaşlandı, zekâsı mı geriledi? Örne-
ğin gençliğinde senaryolann yazımına da katı-
lırken, bundan vazgeçti. lyi senaryo yazacak-
lanna güvendiği kişılere yazdırmayı seçiyor.
Sonra da sonuçtan memnun olmuyor...
- 'Sanatçının ürünlerinde. öncdikle kendisi ve
çevresi vardır. sanatçı kendisini anlaür' denir. Siz
özellikle Idmlik arayan kadını anlattınız. Kadın
fflmleri yönetmeni olarak ünlendiniz. Neden ka-
dm?
Abf Yılmaz kendisini nasıl tanıyor?... "Lzun yillar sonra sakin, dünyaya bir miktar toleransla bakan, havabnı değiştirmek iste\en, biraz
da konformist, sinemaya dönük yeni bir şe>1er yapabilmenin arayışında, ne yapacağını henüz bulamamıs.»" (KAAN SAGANÂK)
YTLMAZ - Evet kadının kimlik arayışını,
ağırlıklı bir tema olarak işledim. Bu konu bana
çok çekici geldi. Drama düşen kişileri işliyor-
sunuz. Bızim toplumumuzda kadınlar erkekle-
re göre daha çok ezıyet çekiyor. Kadın filmi ya-
parak aslında toplumu ve sorunlannı, Türki-
ye"yi anlatan filmler çekmiş oluyorsunuz. Biz-
ım toplumumuz gibi değışkenliklerin çok ya-
şandığı, köyden kente göçün, yaşam biçimınin,
değerlerin altüst olduğu toplumlarda, insanın
kimlik arayışı çok yoğundur. Köyden kente ge-
len, işçi olup siyasal kimlik kazanan kişinin, her
kesimden kadının kimlik arayışlan toplumu
yansıtan çok çekici sinema konulandır. Ama ar-
tık bana, benzer konulan işlemek de çekici gel-
miyor. Yeni ne yapacağımı doğrusu bulamıyo-
rum.
- Türkiye'de 12 EylüL ekonomik kriz, küre-
seUeşme derken toplumda gerek kültüreL, ge-
rekse ekonomik anlamda yeni bir büyük uçu-
rum doğdu. Türk sinemasının gelişme yıllann-
da aydın, sinema sanatçısı. toplumun degişik
kültür ve yaşamlan arasında bir köprii rolün-
de idi. Acaba hızlı değişim, uçurumun oluşma-
sında. aydın kitieierden koptu, açıkta mı kaldı?
YILMAZ- Sinema olarak bizi zorlayan şey-
ler var. Sinema kitle sanatı. Alıcrya, seyirciye
bağhsınız. Türk sinemasının seyircisi, orta sı-
nıf aile idi. Hızlı sosyal yapı değişiklığinde,
yoksullaşan aile, orta sınıf evine çekildi. Sokak-
ta kalan sinema seyircisi 16-25 yaş ağırlıklı
gençler. Biraz da bizim ne yaptığımızı hâlâ me-
rak eden aydınlar. Bu arada Amerikan tekelle-
ri sinema piyasasına egemen oldu. Gençler bu
kültürün etkisinde. Bir de ülke sorunlannı me-
rak eden. toplumunu anlamak isteyen genç kim-
Iık yok edildi. Çok sansasyonel birşey olmadık-
ça sinemanın yeni seyircisi bu gençler, bizim
filmlerimize ilgi duymuyor. Araya televizyon
ve geçim sorunu gırdi. "Seyirciyi sinemaya na-
sıl getirirsiniz" diye bir soru gündeme geldi.
Bütün sezon içinde üç film çekilebildi. Sekiz-
on yıl öncesinde yılda 200-250 film çekilirdi.
Bugünün koşullannda film maliyetlerindeki
artış da gündeme gelince, sinema sayısının -
çoğunda Amerikan filmi gösterilmek üzere-
Türkiye çapmda 250-300'e düştüğü, Anado-
lu'da sinema salonu kalmadığı gerçeği de olun-
ca, bilet satışına güvenerek bir film çekebilme
olanağı ortadan kalkıyor. Siz de dış pazar an-
yorsunuz.
- Sinema, televizyona dönük bir degjşim geçi-
rebilir mi? Sonra tele\izyonda da gösterime gi-
recek, televizyonlann finanse edeceği fîlmler çe-
kilemez mi?
YILMAZ-Televizyondaki seyirci, kendi ya-
şam koşullanna uygun film seyrediyor. Eski
Türk filmlerinin çok ilgi görmesi, televizyon
seyircisine, yaşamına yakın gelmesinden. Top-
lumdaki uçurumun büyümesiyle, sinema seyir-
cisi ile televizyon seyircisi birbirinden çok faz-
la koptu. Televizyon ratingi çok başka bir yöne
kaydı. Aynca da bugünün televizyon işletme-
ciliğinde, kaliteli sinema çekimıne parasal des-
tek yapma düşüncesine bile yer yok. Siz ken-
dinizi aşmak, daha iyi bir sinema yapmak isti-
yorsunuz. Ne dış pazan, ne eski seyircinizi ne
de yeni sinema seyircisini tatmin etme şansınız
yok. Maliyeti karşılayabilmeniz söz konusu de-
ğil. Zaten sinemaya, etkısiyle bağlantılı olarak
süren baskılar var. Parasal, teknik olanaksızlık-
lar, yeni yaşanan kültür kopukluğu işin içine gi-
rince durum büsbütün zorlaşıyor. Birbirimizin
dilinden anlamamaya başladık. Aydınlar ara-
smda, aydınla halk arasında yeni bir uçurum
doğdu.
- Esldden de böyle değil miydi?
YILMAZ - Evet bir dönem, aydınımızın
kendi gerçeğinden kopuk yaşamasının ürünü
olarak Türkiye'de sinema yoktur" diye çıkışı-
nı anımsıyorum. Oysa o dönemde lyisi ve kö-
tüsüyle halka ulaşmış, seyircisi olan bir Türk si-
neması vardı. Türkiye'nin her yerinde sinema
oynuyordu ve Amerikan tekelleri yoktu. Za-
man içinde aydınımız bu gerçeği gördü. Türk
sinemasını tanıdı. içinde yerini aldı. Topluma
dönük genel bir duygusallık oluştu. Sonra her
şey altüst oldu.
- Sinemanın bu değişimi yakalaması gerekmi-
vormu?
YILMAZ - Elbette Türkiye'nin yeni sorun-
lan ile ilgilenmesi, klasik ismi ile toplumsal
içerikli filmlerin yapılması gerekiyor. Ama bu-
nu bugün başarmak daha zor.
'Çok karamsanm'
- Çok karamsar bir tablo çizmiyor musunuz?
YILMAZ - Ben çok karamsanm. Elbette
mesleğimı sürdürmeye çalışacağım. Bütün ar-
kadaşlanm da öyle. Bunu yapmaya, bir çıkış yo-
lu bulmaya çalışıyoruz. Bugünün tefevizyoncu-
lannın beklentılerine uygun bir şeyler yapmak
bizim gibilerin işi değil. Vakıf belli bir para top-
layabilirse, hem genç yönetmenlerin yetişrne-
sine, hem de kimi filmlerin çekilebilmesine
yardımcı olmaya çalışacak. Ama bu da bir kur-
tuluş, çıkış değil. Bütün dünyada sinema büyük
deşteklerle ayakta duruyor.
Özal döneminde sinemalarda belirli oranda
Türk filmi gösterilmesi zorunluluğunu getire-
cek bir yasa girişimi olmuştu. Anımsayacaksı-
nız. Doğrudan devreye ABD Devlet Başka-
nı'nın girdiğini ve söz konusu yasa çıkarsa Türk
tekstiline ambargo konulacağı tehdidini yaptı-
ğı biliniyor. Sinema böylesine önemlı ve etki-
li. Düşünün ki dünyada 500 kadar festival var.
Türk sinemasının gelmiş oldugu düzey nede-
niyle de, bunlann hepsıne katılma, Türkiye'yi
ve kültürünü dünyaya taşıma, anlatma şansı var.
Bizim yöneticilerimiz. politikacımız olaya hep
yanlış bakıyor. Işkenceyi anlatan bir film bile,
Türkiye'de aydının varlığının. ülkesinin sorun-
lannı sorguladığınm. demokrasinin işlediğinin
kanıtı olduğu için çok değerli bir reklam aracı-
dır.
- Devlet, sennaye bunun bihncinde değil mi?
YILMAZ-Sermayenın kültür düzeyı ne ya-
zık ki çok düşük. Klasik para getıreceği bilinen
tablolara, çıni, benzer tarihi antika eserlere pa-
ra yatınyor, ancak para getirmeyecek sinema-
yı düşünmüyor. Gerçi para getiren yatınmlan
ile hiç değilse bazı sanat dallannın korunmuş
olmasına seviniyonım. Ancak korunan bu kül-
tür varlıklannın toplumun yararlanmasına açık
olduğu pek söylenemez. Siyasetçilerimiz ise si-
nemanın gücünü, etkisini fark etti. Sinemadan
korunmak üzere. yasaklar koymayı, gelişmesi-
nin önüne set çekmeyi seçti. Oysa Amerikan si-
neması gelişirken sermayeye vergi bağışıklığı
getiren, her tür sinema etkinliğini vergi dışın-
da tutan koruyucu önlemler alındı.
Türkiye'de de gerek özel sektör. gerekse dev-
let adına yetkililerin, sinemasının önemini kav-
ramalan ve sinemaya doğru yaklaşmalannın
zamanı gelmiş ve geçmiştir. Düzeni eleştireö.
gerçekleri işleyen fılmlerden korkmamayı öğ-
renmeleri gerekiyor. Bu filmler toplumda de-
şarj aracıdır.
Baskılar ise patlamayı getirir. Topluma, so-
runlanna eleştirel bakan sinema, her şeyden ön-
ce toplumsal patlamalan önlemede en etkili
araçlardan biridir.
- Sonuç olarak bu tabloda bir şeyler değişme-
yecek, sizler sinemaya dönemeyecek misiniz?
YILMAZ-Biz her an film yapmak üzere ça-
lışıyor ve hazırlanıyoruz. Herkes gibi benim de
gündemimde projelerim var. Senaryolanm ha-
zır bekliyor. Film çekebilmek üzere para any-
onım.
Günlerim yıne film yapacakmış gibi
çalışarak, projeler peşinde, senaryo okuyarak,
hazırlıklar yaparak ve de bol bol sponsor ara-
yarak geçiyor. En kısa zamanda film çekmeyi
umuyorum...
İstanbul Lisesi'nin 23 yılhk müdürü Mahir Yeğin, öğrencileri tarafından uğurlandL (Fotoğraf: HÜLYA TOPCU)
İstanbul LisesVnde hüzünlü tören
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Lisesi'nde dün hüzünlü bir
veda töreni düzenledi. İstanbul Lisesi'nde 23 yıl okul
müdürlüğü görevi yapan Mahir Yeğin, öğrencileri tarafından
uğurlandı. Okulun bahçesinde düzenlenen tören, Jstiklal
Marşı'nın okunmasıyla başladı. Kalabahk bir öğrenci ve
ögretmen topluluğu karafmdan karşılanan Yeğin'in zaman
zaman duygulandığı gözlendi. Öğrenciler trafından yapılan
konuşmalarda Mahir Yeğin'in görev yaptığı 23 yıllık süre
içersinde 9 bakan, 4 vali, 13 mil|etvekili ile 5 binden fazla
öğrenci yetiştirdiği vurgulandı. Öğrenciler tarafından verilen
müzik dinletisinin ardından Mahir Yeğin için veda mesajlan
okundu.
'ABD kirletiyor,
korumuyor'
Haber Merkezi- Türkiye Erozyonla Mü-
cadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları
Koruma Vakfı (TEMA), dünya doğal varlık-
lannın üçte birini kirleten ve tüketen
ABD'nin, çevre için fon ayırmakta ve 'Küre-
sel Çevre Planı'nı uygulamak için en önemli
anlaşma olan 'Gündem 21 'i uygulamakta
çok çekimser ve engelleyici tavır aldığını öne
sürdü.
1992 yılında düzenlenen Rio Zirvesi'nde
alınan küresel çevre eylem planı Gündem 21
kararlannın uzantısı olan 'Sürdürülebilir
KaUanma Komisyonu Toplanüsı' 11-28 Ni-
san 1995 tarihlerinde New York'ta yapıldı.
Türkiye'den gönüllü tek kuruluş olarak
toplantıya katılan TEMA'dan yapılan açıkla-
mada; Âvrupa Topluluğu'na üye ülke temsil-
cilerinin, bütçelerinin binde 7'sini çevre ko-
ruma fonu olarak ayırmaya hazır olduklannı
belirtmelerine karşın, tek başına dünya doğal
varlıklannın üçte birini tüketen ve kirleten
ABD'nin, çevre için fon ayırmaya ve çevre
planı Gündem 21'i uygulamaya yanaşmadı-
ğı, hatta engellemeye çalıştığı belirtildi.
TEMA'dan yapılan açıklamada, toplantıda
Peru'dan Mali'ye, Yeni Zelanda'dan Bulga-
ristan'a, Lübnan'dan Tayland'a kadar pek
çok ülke temsilcisinin Gündem 21 doğrultu-
sunda ülkelerindeki uygulamalardan örnek-
ler verdikleri, Türkiye'nin sessiz kalarak pa-
sif bir imaj çizdiği belirtildi.
f ok şükür bu yıl da "kurban
bayramı"nı birlikte görmüş
j olacağız. Memleket içerde dı-
şarda az biraz kanşıktır ama ne ya-
palım ki dünyanın hali kötü. Kur-
banlık koçlann haline bakıp gene
"halimize çok şükür" demek gere-
kiyor. Bu kurban meselesi de çok-
tan
u
Allah için kurban-küp için ka-
vurma" durumuna geldiyse de ge-
lenek görenek. örf adet vaziyetle-
rinden sürüp gidiyor. Bolca koyun
kokusundan sonra ziyade kan dö-
küp hayvanlan kurban ettikten son-
ra "Deriler nereye verilecek?''tartış-
masına tanık olacağız. Bayramda
"bir yerlere kaçacak" olanlar da
birkaç gün dinlenmek umudunu ta-
şıyacaktır. Artık dinlenecekler mi
yorulacaklar mı bilinmez de yollan
açık olsun. Biz de bu arada bayram
özdeyişlerinde biraz gezineceğiz.
'Kurban koçu' ne demek
oluyor?
~T~1 fendim bu deyim "pek süs-
f-i lenmis püsienmis, ama yakın
J—J geleceği kötü" demek oluyor
ki kurbanlık koçlann durumunu an-
latıyor. Kurban koçlannı bir güzel
süslerler, boynuzlanna teller kurde-
leler, tüylerini kınalarlar, böylece
süsleyip gezip dolaştınrlar. Amma
bu süslemenin niyeti koç için pek
de iyi değildir. Hayvancık öyle süs-
MESELA DEDİKERDALATABEK
Önümüz Kurban Bayramı...
lü püslü dolaşıp dururken bir iki
gün sonra bu fani dünyaya veda
edecektir. Çocuklar bu duruma pek
üzülür, sevdikleri koçlannı kurban
etmek istemezler ama faydası yok-
rur. Kurbanlık koçun pek süslenme-
sinin nedeni de zaten budur. Onun
için de durumu kötü olduğu halde
farkına varmayıp anlı şanlı giyinip
ortada dolaşanlara "kurban koçu"
denmesi münasip görülmüştür ki
pek yerindedir. fnsanlann da ko-
yunlardan biraz farklı olması gere-
kir ki zamanında sonlannı görüp
ortalarda fiyakayla gezinip caka at-
masınlar.
Dellye her gün bayram
denmlştlr...
u da "Asünda akühnın pek
bayramı ounaz" demeye ge-
len deneyimli bir sözdür. De-
liler deli olduklanndan durumlannı
dikkate almadıklanndan her günü
bayram ederler. AkJı başında insanın
" Yahu bayram benim neyime?" den-
mesi beklenmektedir ki bu da pek
iyimserbirgörüş değildir. Aklı başın-
da olanlann
u
Benim şimdi bayram
yapacak halim var mı? Cepte yok,
cepkende yok, hal malum, istikbal
meçhul" diye düsünmeleri, koltukla-
nnm altına bir kutu şeker sıkıştınp el
öpmeye gitmeleri daha uygun görül-
müştür. Pek fazla düşünüp kafayı
üşütmektense baştan hafifçe tırlatıp
"her günü bayram sayma"mn mem-
leketin durumuna daha münasip ol-
duğu da ortadadır.
Yok böyle yapmayıp da "Ne olacak
şu memleketin haü?" gibi, ya da "Ne-
den bizim durumumuz her gün daha
kötü oluyor?" türünden akla ziyan
vericı düşüncelere dalınırsa soluğu
ruh doktorlannda almak işten bile de-
ğildir. lyisi mi böyle yanlış yollara
sapmayalım, "İyiyiz, daha iyi olaca-
ğız" ya da "Büyüğüz, daha büyük
olacağız",dahadaıyısi "Benneolur-
sam olayım, ryiler daha iyi olacak" gı-
bisinden düşüncelerle içimizi ferah-
latalım. Böyle yaşamak sinir ilaçlan
almaktan daha iyidir, unutmayalım.
'Bayramlık agzı' hiç
açmayalım...
u "bayrambk agız" da bay-
ramdan bayrama açılıp içinde
ne varsa sayıp dökmedir ki Al-
lah korusun. Hani insanda birikir bi-
rikirde bir anda patlayıp ortaya çıkar
haller vardır. Söylenmesi de dinlen-
mesi de pek münasebetsiz olan ne
varsa ortaya dökülür. Kimilerinin
ağızlan böyle bayramlık agızdır ki
uzak kalmakta sayısız faydalar vardır.
Bayram günleri kavga etmek pek
yanlış bir şey olduğundan bu günle-
ri dostluk, kardeşlik, banşma günle-
ri yapmak gerekir. Politikayla uğra-
şan kardeşlerimizin böyle yapmalan
da memlekete iyi örnek olur. Onlann
birbirlerine bayramlık ağızlanyla laf
atmalanna da kulak asmamak gere-
kir. Zira böyle olması politika icabı
sayılmaktadır. Aslındaonlarbirbirle-
riyle pek güllük gülistanlık geçinir-
ler.
Biz de hepinizin bayramını kut-
lanz, esenlik mutluluk dileriz.