Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 1995 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
SUNUŞ: Prof.Doğan Kuban, hasbelkader
babasının subaylık mesleği nedeniyle Paris 'te
doğmuş bir mimanmız. Tam 43yıldır hoca olarak
kîanbul Teknik Üniversiîesi (ÎÎÜ) Mimarlık Fakültesi 'nde
hizmet veriyor. Zamanında idari görevler de üstlenmiş bir
bilim adamı. Restorasyon ve koruma alamnda
uzman. Onlarea yıldır îstanbul dayaşayıpbu kenti
hissetmenin bugün ıstırabım duyuyor. Bu yüzyılda
dünyada birşehir hakhnda hazırlanmış iİdnci ansiklopedi
olan IstanbulAnsiklopedisi nin mimari. TÜBİTAK'tan
ödülalmayı başaran tek Türk miman. Buyahnlarda 70.
doğumyıldönümü nedeniyle Doğan Kuban için bir
sempozyum da düzenlendi. Istanbul'la ilgilijıkiıier
üreten, sayısız çalışmalaryapan, îstanbuilayatıp
tstanbul la kalkan bu bilim adamıyla yaşadığımız,
içinde soluduğumuz, bir zamanlardünyanın incisi
olan bu kenti konuştuk
PORTRE / PROF. DOĞAN KUBAN
Babasının kurmaylık eğitimi nedeniyle bulunduğu
Paris 'te doğdu. Anadolu nun çeşitli illerinde
yaşadı. Yükseköğrenimini îstanbul da Yüksek
Mühendislik Mektebi 'nde (yeni adıyla îstanbul Teknik
Üniversitesi) îamamladı. ÎTÜ Mimarlık Fakültesi'nde
asistanhk doçentlik, profesöriük ve dekanlıkyaptı.
Akademik kariyerinin başlangıcında îtalya'da, birsüre
de ABD de eğitim gördü.
1993 'te emekli oldu. Ancak İTÜ Mimarlık
Fakültesi Restorasyon Bölümü 'nde ders vermeye
devam ediyor. Pek çok eserinin vanı sıra
tstanbul Ansiklopedisi 'nin de ortaya
çıkmasında büyük emeklerigeçti. Bugünlerde
Kazaldstan daki bazı restorasyon çalısmalannaa
danışmanlıkyapıyor.
îstanbul'un sorunlan duayla çözülemezLEYLA TAVŞANOĞLU
- îstanbul Ansiklopedisi, bir şehirie ilgili
yüzyıhn tamamlanan ikinci
ansiklopedisi. Bu başanmn miman da
sizsiniz. Böylesine zor bir işi nasü
başardınız?
KUBAN - Sadece ben değil, bu işe gönül
veren bayağı kalabalık bir ekip vardı. Ben
aslında çok uzun zamandan ben Îstanbul
tarihi üzerinde çalışıyorum. Bu
ansiklopediye belki benden daha da çok
katkıda bulunan Semavi Eyice var. Ben
îstanbul'a başka bir açıdan, daha tarihi
perspektifi içinde, daha global yaklaşan
bir adamım. Semavi ise aynntılan çok iyi
bilir. Îstanbul Ansiklopedisi ortaya çıktığı
zaman gerçekten dünyada olmayan bir
şeydi. Îstanbul da 'ünik' (eşı olmayan) bir
şehir. Ansiklopediyi yapmaya karar
verdiğimiz zaman bayağı tartışıldı,
konuşuldu. "Acaba makaleler şeklinde mi
yapahm?" dıye... Ama, her zaman olduğu
gibi makaleler şeklinde yapılırsa
gerçekten lstanbul'u anlatmaz, çûnkü
herkes kendisine göre bir yonım getirir ya
da yazılar üst ûste çakışabilir diye
düşündûk.
Sonunda alfaberik olmasına ve herkesin
aradığını bulabileceği bir ansiklopedi
halinde hazırlanmasına karar verdik.
Fakat ondan sonra ortaya çıkan iş
gerçekten şaşılacak bir şeydi. Bu bir
tesadüf. Tarih Vakfi'yla Kültür
dışında çok büyük kent yoktur. Anormal
büyüklükte, 10-15 milyonluk kaç tane
kent sayabilırsiniz gelişmiş ülkelerde?
'ft>lis' (kent) sözcüğü buraya uygun degil.
Üçüncü Dünya ülkelerinin, Istanbul'un
bir özelliği var. Tarihte kentin uygarlık
üreten bir yer olması gerekir. Köyde
uygarlık diye bir şey yok. Köyün kültürü
var, ama orada uygarlık olmaz. Uygarlık
kentte olur. Kent, uygarlık üretemediği
zaman kent degildir. Biz üniversitede
okurken Istanbul'un nüfusu 700-800
bindi. O zamanlar da Îstanbul çok uygar
bir yer değildı. ama eski Osmanlı
uygarhğının bir şekilde uzantısı
durumundaydı. tstanbul zaten hıçbir
zaman tam anlamıyla Avrupa ölçülerinde
uygar bir kent olmadı.
Biz Batı'ya özendiğımiz zaman o Batı'nın
normlannı elde etme imkânımız yok.
Bizdeki uygarlık sadece fıziksel çevrenin
yaranlmasından öteye geçmiş değil.
Dolayısıyla tam bir ivme oldu şimdi. Elli
yılda 700-800 binden sayısı belli olmayan
bir nüfusa geldi.
Çûnkü Istanbul'un ne bir planı var, ne
nüfusunu biliyoruz, ne de nüfusunun
bileşkenlerini biliyoruz. Yani burada daha
istatistiğini bile yapamadığımız bir
kalabalık var. Bu kalabalık köyden ve
kırdan geldı.
- Köy ve kırdan neyi kastediyorsunuz?
KUBAN - Anadolu kır idi. Anadolu'nun
kenti de kır idı. Ben Anadolu'da çok
önce de böyleydi. Bu, bilim öncesi bir
tavırdır. "Biz Avrupa gibi olmak istiyoruz'"
demişler, ama önce kendi saraylannı
yıkmışlar. Buradan rren yolu geçirmişler.
Cânım Haliç'i sanayi bölgesi yapmışlar.
Şu Istanbul'u allak bullak eden bızim
belediye başkanlanmız, bizım
mimarlanmız. Anadolu kentlenni
mahvedenler, Avrupalı planlar yapmaya
çalışanlar yine bizım mimarlanmız.
Hıçbir zaman tarihi eserleri korumayı
düşünmediler. Aslında tarihe saygılı
olmak bılimse! bir tavırdır. Istanbul'un ne
tarihi kaldı. ne bir şeyi... Aslında, tarihi
tabiı kaldı. Çünkü bazen tarih kendi
kendini koruyacak kadar güçlüdür. Bir
Ayasofya'yı, bir Süleymanıye'yi kolay
kolay yıkamazsınız. Onlar duruyorlar;
kendi kendilerini koruyorlar. Ama aslında
edebiliyonım. Bu akıl almaz ölüler insanı.
bir toplumu çığınndan çıkarmaya yeter.
Bir de haklı olarak Anadolu insanı aç
biilaç, işe gireceğim diye buralara geldiği
zaman burada üç ay çalışsa kendini
eeçındirecek parayı buluyor. 'Hiçohnazsa
îstanbuTda otunıyorum' dıyor.
- Bir de gecekondu sahibi oluyor...
KUBAN - Bir zamanlar bedavaya
geliyordu. Bugün tabu mafyaya para
ödemek zorunda. Ama onun içın Îstanbul
daıma iyi.
- Sizce bu durum sürgit devam eder mi?
KUBAN-Kabil değil ki. Milyonlarca kişi
işsiz. Sosyal güvenceleri de yok. O tür
adamlan zaten siyasi partiler, özellikle de
Refah Partısı a\ lıyor. Çünkü onlar için
Refah en tutarlı bir politik sistem. Çünkü
bu insanJann hıçbir şeyleri yok. Sadece
stanbul Ansiklopedisi'ne belki benden daha da çok
katkıda bulunan Semavi Eyice var. Ben îstanbul'a
başka bir açıdan, daha tarihi perspektifi içinde, daha
global yaklaşan bir adamım. Semavi ise aynntılan
çok iyi bilir. Ansiklopedi ortaya çıktığı zaman
gerçekten dünyada olmayan bir şeydi. îstanbul da
eşi olmayan bir şehir. Bunu bir daha yirmi, otuz
yılda gerçekleştiremezsiniz.
Bakanhğı'nın o noktada iyi bir anlaşması
oldu.
Bu işe gerçekten gönül verenler bir araya
geldi. Aslında akıl almaz bir şey. Bunu bir
daha yirmi-otuz yılda
gerçekleştiremezsiniz.
- Bu yüzyü içinde, Cumhuriyet'in bir
dönem çıkardığı küçük İstanbul
Ansiklopedisi dışında bu kadar kapsamlt
iik çalışma sanıyorum...
KUBAN - Yoktur. Zaten dünyada da bir
tane bu kapsamda bir çalışma. Tabii
içinde ufak tefek hatalar var.
- Peki, bu ansiklopedi sizce yeterli mi?
Yani bütün tstanbul için bir referans
kitabı sayılabilir mi?
KUBAN - Tabiı yeterli. Aslında Îstanbul
çok büyük bir şehir. Bir anlamda da
yeterli olamaz. Ama pek çok şeyi
anlatıyor. Bu kadar çok bilgiyi hiçbir
başvuru kitabında bulamazsınız. içinde
çok özgün yazılar var. Ben her yaamı
yeniden yazdım.
Bütün yazılar özgündür. Bazı eksiklikler,
hatalar olabilir. Ama her şeye rağmen
Türkiye'de son yıllarda hazırlanmış en
önemli yapıttır.
- Sizin bu kadar emek verdiğiniz, üzerine
ansiklopediyazılan bu Îstanbul şehrinin
hali sizce ne olacak?
KUBAN - Aslında Îstanbul olayı,
Türkiye'nin olayı. O konuda ben pek çok
şey yazdım. Bir kere kent olayı uygarlık
olayı. Büyük kent olayı uygarlık olayı
değil. Yani 'megalopoüs' olayı uygarlık
olayı değil. Olabilir. Ama şu anda
dünyanın hiçbir yerinde megalopolis,
uygarlık değil.
Sanayi öncesinin bir kenti ya da çok daha
eski bir kent, bir Atina, bir Roma, hatta
18. yüzyıl tstanbulu birer uygarlık
olayıydı.
Fakat sanayi kentinin uygarlık derecesi
olayı henüz Üçüncü Dünya ülkelerinde
söz konusu değil.
- Gelişmiş ülkelerde söz konusu mu?
KUBAN - Gelişmiş ülkelerde dikkat
ederseniz Londra, Paris, New York
dolaştım. Ömeğin Elazığ kenti, Sıvas
kenti köyden farklı değillerdi. Köyle kent
arasında. belki bir zenaat yoğunlaşması
gibi çok az bir fark vardı. Dolayısıyla
Anadolu her zaman bir kırsal kesim oldu.
Bu halk, demokrasiyle, göçle üst üste
örtüşüpde 1960'lar, 1970lerde kalkıp
geldiğinde birdenbire Îstanbul'da kırsal
bır kültür oluştu. Birdenbire kırsal
söylemler ortaya çıktı. Bana. 'Kırsal
söylem nedir' diye söruyorlar.
Başbakanımız üniversite profesörü,
doktorasını Amerika'da yapmış. Ama o da
yine kırsal söylemin insanı.
-Nedenpeld?
KUBAN - Çünkü onu egemen grubun
insanı haline getiren kırsal söylemdir.
Başka bir dil konuşmuyor. Konuşsa onu
zaten başbakan yapmazlar. Kırsal
söylemin bir özelliği var. Onda bilimsel
bir tavır yoktur. Bilimsel bir tavır
olmadığı için rasyonel de olamaz. Oysa
bu kadar büyük bir kent her gün
böylesine büyük sorunlan üreten bir kent
rasyonel. bilimsel bir tavırla ele alınmaz,
örgütlenmezse bu sorunlan nasıl
çözülebilir? Bunlar herhalde duayla falan
çözülemez. Dolayısıyla bu kent
örgütlenemez. Çünkü bilimsel olmayan
bir çevrenin elinde. Egemen söyiem o...
Sinemaya gitmeyen, tiyatroya gıtmeyen.
kitap almayan. içki içmeyen adamlan
Beyoğlu Belediye Başkanı seçiyorlar. İş
böyle olunca da o kentin uygarlık
üretmesi olanağı yok.
- Yani 'Bu egemen Idşüerin söykmleri
sadece menhbeler ve hurafelere dayah' mı
demek istiyorsunuz?
KUBAN - Evet. Kırsal söylemin bir
özelliği daha var. O, tarih de bilmez. Tarih
bilmediği için tarihi korumaz. 'tstanbul'a
sahip çıkmıyonız' deniyor. Peki, ama kım
sahip çıkacak Îstanbul'a? Adam bir şey
bilmediği gibi Istanbul'un tarihini de
bilmiyor. Îstanbul'a hiç saygısı yok ki.
Yani sadece Hıristiyana, Museviye
saygısız değil. Kendisine karşı da saygısı
yok ki... Bugünden söz etmiyorum. Daha
gelmez bir iki laf ediyor. Bu akıllı, bilgili
insanlar bu ipe sapa gelmez sözler
karşısında şaşınyorlar. Çünkü kendileri
hiçbir şey bilmiyor, Öteki onlardan iki
kelime daha fazla biliyor.
Yani akıl almaz bır kargaşa. O kargasadan
bir şey çıkabilır. Ben, 'Tam bir biBnçsizük
fehefesinden yeni ümitler nasıl yaratılır'
gibi bir yere geldim. O dinamizmler,
bizim anlamadığımız birtakım
mekanizmalar başka bir tepkiyi kuruyor
herhalde; kuracak. Ama biz şimdi geçiş
döneminin ıstıraplannı çekiyoruz. Bazan
bu duruma zor tahammül ediyorum; ama
bazan da iyi bir şey görüyorum. Demek
başka bir mekanızma var, diyorum. Bunu
çogaltmanın yolunu anyorum. Durumu
araştınyorum, anlamaya çalışıyorum,
yollar bulmak istıyorum. Tabıi geç
kaldım. Ama yine de çalışıyorum.
îstanbul bambaşka bir dünya. ama kent
olarak hâlâ güzel.
- İstanbul köylü şehri olmadı mı sizce?
KUBAN - Bence bunlar köylü değil.
Çünkü köylü köyünde köylüdür. Köy bir
enstıtüsyondur. Yerleşmiş bir
enstitüsyondur. Hiyerarşisi var, toprağı
var, kendine göre bir üretim tarzı var.
Herkes ne zaman ne yapacağını biliyor.
Ama köyden çıkan adam artık o
enstitüsyonun bir parçası değil. O artık
'lumpen'tabir ettiğimiz bir adam oluyor.
O sadece köylü de değil. Onun için ben
ona kırsal diyorum. O adamın da bir
çare yok.
- Yani özellikle son İOyd içinde
Îstanbul 'dayapılan yapüar depreme
dayanıksız mı?
KUBAN - Yok. öyle değil. Modem
dünyada zaten bir bınanın 30 yıllık ömrü
var. Her şey değişiyor, trendler değişiyor.
Binalar büyüyor, kısalıyor filan. Bunun
dışında bizde çalma çırpma, ehliyetsiz
insanlar tarafından yapılan çok sayıda
bina var. Ama öyle bir depremde en iyi
binalar da yıkılabilir; o başka mesele.
Şunu söyleyebılirim: Istanbul'da çok kötü
yapılmış binalar var. Allah bilir, seçım
sıralannda ikı-üç ayda yapılan binalann
hepsi aşağı iner. Bu, Türkiye için felaket
olur. Türkiye'yi 20-30 yıl geriletebiür.
Ama belki de aklına küşayiş, yani
aydınlatır da o bakımdan ilerletir. Onu
görmek lazım. Ingilizler "Breakdown b
breakthrough" derler. Yani insan başını
çarpar, yolunu bulur. Zaten öyle bir teori
de var.
Bu, benim kolaps teorimin bir parçası.
İnsanlar geliştikleri için böyle bir şehirde
yaşamak istemeyebilirler. Bakın mesela,
New York büyümüyor. Avrupa'nın pek
çok şehri büyümüyor. tstanbul tuhaf bir
şehir. Eski binalannı insanlar işgal etmiş.
Süleymaniye'nın ara sokaklanndaki o
yıkık ahşap evlere bakın. Yüzlerce insan
yaşıyor bu evlerde. Ne yaparlar, nasıl
yaşarlar? Işın bu tarafıyla hiç kimse
ilgilenmiyor.
stanbul'un bir özelliği var. Tarihte kentin uygarlık
üreten bir yer olması gerekir. Köyde uygarlık diye
bir şey yok. Köyün kültürü van ama orada uygarlık
olmaz. Uygarlık kentte olur. Kent, uygarlık
üretemediği zaman kent degildir. Biz üniversitede
okurken Istanbul'un nüfusu 700-800 bindi. O
zaman da çok uygar bir yer değildi, ama eski
Osmanlı uygarhğının uzantısıydı."
onlan konıyan bizler değiliz. Bakıyorum
da, daha her şeyi tam anlamıyla yok
edemiyoruz.
- Sizin bir kolaps' (çökûntü) teoriniz
vardır...
KUBAN - Evet. Bunu sizin gazetede de
yazmıştım. Kolaps teorisi, herkesin
"Batacak, yok olacak" görüşlerine dayah.
Öyle de olabilir, ama aslında öyle değil.
Bu. bir kültür teorisi. Bu kültür böyle
büyük bir kentin sorunlannı çözecek
çözümler üretemez. Dolayısıyla da sürekli
fiziksel kolapslar (fiziksel çöküntüler),
ahlaki kolapslar (ahlaki çöküntüler)
olacak. Bunlan yaşadık. Şu anda Türkiye
tam anlamıyla toprak yağmasının
elindedır. Yani ekonomiye egemen olan
îstanbul'un toprağıdır. Maşallah, petrol
gibi, altın madeni gibi... Boğaziçi'nde
toprak fiyatlan akıl almaz. hiçbir hesaba
sığmaz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde
olmamıştır.
- Siz Anadoluhisarı 'nda oturuyorsunuz.
Bildiğim kadanyla da arsasını
1960'larda almıştınız. O zaman fiyatlar
neydi?
KUBAN-Arsayı ben 1965'te
metrekaresini otuz liraya ve taksitle
aldım. Bugün bunu satmayı falan
düşünmediğim için fiyatının da ne
olduğunu bihniyorum. Ama tahmin
din söylemleri var. Bu da zaten toplumun
bildiği tek söyiem. Büyük kentte acayip
bir dinamizm var. Bu kadar para, kara
para, beyaz para, ne parası olursa olsun,
korkunç bir hareketlilik getiriyor. Ve
şaşılacak bir şekilde bu büyük kentte
birtakım gelişmeler oluyor. Son
dönemlenn aydınlan tam ortada kalmış
insanlar. Bütün söylemleri tercüme.
Tarihçilerin söylemleri de şoven ve geri
kalıyor. Türk aydını, Türk toplumunun
dinamizmini, akıl almaz değişimin
boyutlannı analiz edecek gücü
gösteremedi.
- Yani Türk aydını sizce toplumun
gerisinde mi kaldı?
KUBAN - Hayır, toplumun gerisinde
kalmadı. Ama bu değişimi anlayamadı ya
da anlamakta zorluk çekiyor. Onu
kavramlaştıramıyor, sözlüğünü bulamıyor,
halkla ilişkiye giremiyor. Şimdi siyasi din
söylemleri çıktı. Birdenbire herkes,
"Kuran neymiş yahu?" diye birbirine
sormaya başladı. Oysa bu, halkın bildiği
bir şey. Aslında halk da bilmiyor, ama iki-
üç tane bildiği şey varsa bunlar Kuran'dan
kaynaklanan hurafeler ya da mitolojiler.
Televizyonlarda izliyorum. Çok ilginç
şeyler oluyor. Bayağı akıllı. bilgili
insanlar oralara çıkıyorlar. Karşılanndaki
iki tane Arapça ayet söylüyor, ipe sapa
kabahati yok. O olabilecek bir şeyler
arayan bır adam. Yaşamaya savaşan bir
adam.
Köyünden çıkrruş. klandan, büyük aileden
uzaklaşmış, toprağı yok. toprakta
Çalışmıyor. İş arayan, ev arayan zavallı bir
insan. Geçen gün tanıdığım bir şoforün
taksisine binmiştim. Bana şunlan anlartı:
"Refahhlar beş kilo salat yagı, beş kilo
pirinç verdfler. 'Ben Refahlı filan değilim.
ama size elli tane oy getirinm' dedim
erzakı aklım. Çünkü yaşamak
zorundayım."
Işte, ortalıkta böyle birtakım
mekanizmalar dolanıp duruyor. Kimisi,
"Allah raa olsun, bana 500 bin Hra
verdiler. Çocuğuma iş buMular" diye
oyunu onlara veriyor. Kimisi de
verdiklerini alıp oy filan atmıyor, onlan
kazıklıyor. Velhasıl böyle birtakım acayip
mekanizmalar yürüyüp gidiyor.
Aslında bunlann analizını yapan yok. Ne
siyasi partiler yapabiliyor, ne kimse...
Garip olduğu kadar da anlaşılabilir bir
durum içindeyiz. Yani karmaşık değil.
- Elli yıl sonra yeniden bir Îstanbul
Ansiklopedisi yazılsa bu şehirden geriye
ne kalmış olur?
KUBAN - Bir kere bugün yapılanlann
çoğu yok olmuş olacak, yerlerine yenisi
gelecek. Bu yapılann 30 yıl dayanmalan
şüpheli. Bunlann statüleri de yok. 50 yıl
sonra bu Istanbul'u görmeyeceksiniz.
Bugün resmini çekseniz 30 yıl sonra bu
yapılann hiçbirinin kalmadığını
göreceksiniz. Hele de deprem gibi bir
felaket olursa...
Deprem Türkiye'yi batıracak kadar
önemli bir olay. Eger büyük bir deprem
olursa, ki böyle tahminler var, bilim
adamlanna göre 500 bin konut yok
olacak; üç-dört milyon insan da açıkta
kalacak. Böyle bir deprem olur ve dört
beş milyon insan sokağa dökülürse
böylesine örgütsüz ve ahlaki çöküntü
içinde olan bir toplum kendini
kurtaramaz: bu bir felaket olur. Inşallah
böyle bir şey olmaz demekten başka bir
- Tarihiyanmada Istanbul'un diğer
bölgelerine kıyasla sanki göreceli olarak
daha mı iyi korunuyor?
KUBAN-Tarihi yanmada 1940'lardan
ben korunuyor. Ne kadar korunabilirse o
kadar korunuyor. I968'de ben Îstanbul
için bir koruma raporu yazdım. Bütün ı
mahalleleri sokak sokak gezdim. Ama o ı
zaman tstanbul'da benim bildiğim
yerlerin hepsi yok oldu. Biraz kagir
binalar ayakta kaldı; ahşap olanlar gitti.
Aksaray, Fatih, Süleymaniye, Zeyrek'teki
ahşap evler yok oldular. Yeşil alan,
bahçeli ev, hıçbir şey kalmadı.
- Kadıköy yakasutı nasıl görüyorsunuz?
KUBAN - Kadıköy dıye bir şey kalmadı.
Onu tamamıyla yok ettıler. Orası
Istanbul'un sayfiye yeriydı. Bahçeli
büyük köşkler vardı. Aynı adamlar kendi
arsalanna o beton yığınlannı yaptırdılar
aslına bakarsanız. Yani rant çok önemli
bir şey. Müteahhit geliyor köşk sahıbine,
"Her biri beş milyardan sana 18 daire
vereceğinı'' diyor. Dü^ünebiliyor
musunuz? Eski köşk sahipleri gelenekleri
olan paşazadeler, prensesler filandı. Ama
prenseslerin arazilerine de şimdi o
apartmanlardan yapıldı. Dediğim gibi rant
çok önemli.
- Siz TÜBİTAK ödülü alan Türkiye'de tek
mimarsınız...
KUBAN - Ben mimarlık tarihçisiyim
temelde. Tarih benim asıl alanım. Biz ilk
mimarlar olarak dünyadan bağlanmızı hiç
koparmadık. Ben mimarlığın her alamnda
çalıştım.
Herhalde bu ödülü birçok şeyde ;
Türkiye'de ilk olduğum için aldım. Birçok
şeyin kurucusu oldum. Özellikle •
Amerika'da da üniversiteye gittiğim için
yurtdışında da bağlantılanm oldu. Birçok '
yaymım var. Hâlâ evde yayımlamak
istediğim 15 kadar kitabım bulunuyor.
Dolayısıyla TÜBtTAK ödülü bir hizmet
ödülü olarak kendi alamnda bu kadar
çahşmış bir adama verilmiş bir ödüldür.
Mimar da olsam ben mimardan biraz
fazla bir adamım.
GALERI • ATÖLYE 293 89 78 (3HAT)
Galeri
Lebriz
Karma f?esim
Sergisi
EylanCod AakHırraApt No 16/2
fl(02I2)240 22e2
FERHAN TAYLAN
ERDER
Doğaçlama - 1
4 MAYIS - 4 HAZİRAN '95
Kadın Eserleri Kütüphanesi Pener Tel 02
KARMA RESIMHEYKEl
ÖZGÜN BASKI SERGİSİ
20 Moyıs-23 Hoziran '95
Avıat Cac' NB AfH No 2 « Levent
Tel 10212ı 269 80 14
4
4
Galeri Atölye
ilanlarınız ıçin:
293 89 78
(3 hat)
'4
4
4
4
4
\
i
4
4
Ayasofya Müzesi'nde şeriatçı gösteri
• Bir grup kökten dinci. "Narthex"
adlı oyunun Ayasofya Müzesi
bahçesinde sannelenip
sahnelenmediğini öğrenmek
amacıyla dün müzeyi basma
girişiminde bulundu.
İstanbul Haber Servisi - Kökten dinci
bir grup, **Narthex" adlı oyunun Ayasof-
ya Müzesi bahçesinde sahnelenip sahne-
lenmediğini öğrenmek amacıyla dün mü-
zeyı basma girişiminde bulundu. Gösteri-
nin iptal ediîdiği bildirilmesine rağmen
ikna olmayan grup, Ayasofya Müzesi
önünde tekbır getirerek protesto gösterisi
yaptı.
Aralannda çok sayıda Nızam-i Âlem
Ocaklan üyelen ve Aczmendılerin bulun-
duğu bir grup kökten dinci, Mimar Sinan
Üniversitesi öğrencileri tarafından bahçe-
sinde sahnelenmesi istenen. ancak daha
sonra güvenlik sağlanamaması nedeniyle
izın verilmeyen "Narthat'' adlı dans gös-
terisine engel olmak amacıyla dün Aya-
sofya Müzesi önünde toplandı. Ayasofya
Müzesi bahçesinde dans gösterisi yapıl-
madığı kendilenne bildirilmesine rağmen
ikna olmayan gruptan Nizam-ı Alem
Ocaklan adına konuşmak ısteyen bir gös-
terici, "Yüce Türk milletine çağn" dıye
başlayan bildiride, "Müslüman'" yenne
"Türk" sözcüğü yer aldığı için şeriatçıla-
nn saldınsına uğradı. Bu sırada bildinyi
okumaya devam etmek isteyen Nizam-ı
Âlem temsılcisi bu kez de "yüce Allah"
yerine sadece "Allah" dediği ıçin tartak-
landı. Bu arada göstericiler sık sık polisın
kapı önündekı iki sıralı barikannı aşmaya
çalışarak Ayasofya Müzesi'ne girmeyi de-
nedi.
Aczmendilerin Îstanbul Grubu Başkanı
Abuzer Yavuz, yüksek bır yere çıkarak,
konuşma yaptı. Yavuz, şunlan söyledi.
"Bu vatana askerlik yapan biziz. Kar-
deşlerim, burada haklı sebepleriınizi sap-
tırmak istiyorlar. Burası Ayasofva Camii
midir? İbadet için yapılan yerde vak yapı-
hr mı? Bize namaz kıldırmak istemiyorlar.
O halde neden bu orospulara vals yaptın-
yoriar. Fatih, İstanbul'u fethertigindc bu-
rayı namaz kılınması için mescit yaptı.
Orospulara göbek attırmanın âlemi ne?
Biz Müslüman adamı/. Kendileri kan oy-
natmak istivorlar. Burada sonımlu kimse.
çıksın karsunıza. Gelsin, biz ona sen bura-
nın amiri misin? Nasıl kan oynatırsın dt-
yeceğiz.''
Gösteri sırasında üç otobüs çevik kuv-
vet Sultanahmet Meydanı'na geldi. tstan-
bul Emniyet Müdür Yardımcısı Vedat
Cem'ın "Arkadaşlar kamuoyunu oluştur-
dunuz. tstediğiniz şey yasadışıdır. Artık
dağümanızı rica ediyonım
r
'anonslan üze-
rine göstericiler toplu halde tramvay
yolundan Beyazıt'a doğru yürümeye baş-
ladı. Beş göstericinin gözaltına alındığı
yürüyüş sırasında göstericilerin saldınsına
uğrayan Akşam gazetesi muhabiri de
polisın havaya ateş açması sonucu kur-
tulabildi.
Göstericiler Beyazıt civannda gruplara
aynlarak dagıldılar.
— J