04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU SUNUŞ: Prof.Doğan Kuban, hasbelkader babasının subaylık mesleği nedeniyle Paris 'te doğmuş bir mimanmız. Tam 43yıldır hoca olarak kîanbul Teknik Üniversiîesi (ÎÎÜ) Mimarlık Fakültesi 'nde hizmet veriyor. Zamanında idari görevler de üstlenmiş bir bilim adamı. Restorasyon ve koruma alamnda uzman. Onlarea yıldır îstanbul dayaşayıpbu kenti hissetmenin bugün ıstırabım duyuyor. Bu yüzyılda dünyada birşehir hakhnda hazırlanmış iİdnci ansiklopedi olan IstanbulAnsiklopedisi nin mimari. TÜBİTAK'tan ödülalmayı başaran tek Türk miman. Buyahnlarda 70. doğumyıldönümü nedeniyle Doğan Kuban için bir sempozyum da düzenlendi. Istanbul'la ilgilijıkiıier üreten, sayısız çalışmalaryapan, îstanbuilayatıp tstanbul la kalkan bu bilim adamıyla yaşadığımız, içinde soluduğumuz, bir zamanlardünyanın incisi olan bu kenti konuştuk PORTRE / PROF. DOĞAN KUBAN Babasının kurmaylık eğitimi nedeniyle bulunduğu Paris 'te doğdu. Anadolu nun çeşitli illerinde yaşadı. Yükseköğrenimini îstanbul da Yüksek Mühendislik Mektebi 'nde (yeni adıyla îstanbul Teknik Üniversitesi) îamamladı. ÎTÜ Mimarlık Fakültesi'nde asistanhk doçentlik, profesöriük ve dekanlıkyaptı. Akademik kariyerinin başlangıcında îtalya'da, birsüre de ABD de eğitim gördü. 1993 'te emekli oldu. Ancak İTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü 'nde ders vermeye devam ediyor. Pek çok eserinin vanı sıra tstanbul Ansiklopedisi 'nin de ortaya çıkmasında büyük emeklerigeçti. Bugünlerde Kazaldstan daki bazı restorasyon çalısmalannaa danışmanlıkyapıyor. îstanbul'un sorunlan duayla çözülemezLEYLA TAVŞANOĞLU - îstanbul Ansiklopedisi, bir şehirie ilgili yüzyıhn tamamlanan ikinci ansiklopedisi. Bu başanmn miman da sizsiniz. Böylesine zor bir işi nasü başardınız? KUBAN - Sadece ben değil, bu işe gönül veren bayağı kalabalık bir ekip vardı. Ben aslında çok uzun zamandan ben Îstanbul tarihi üzerinde çalışıyorum. Bu ansiklopediye belki benden daha da çok katkıda bulunan Semavi Eyice var. Ben îstanbul'a başka bir açıdan, daha tarihi perspektifi içinde, daha global yaklaşan bir adamım. Semavi ise aynntılan çok iyi bilir. Îstanbul Ansiklopedisi ortaya çıktığı zaman gerçekten dünyada olmayan bir şeydi. Îstanbul da 'ünik' (eşı olmayan) bir şehir. Ansiklopediyi yapmaya karar verdiğimiz zaman bayağı tartışıldı, konuşuldu. "Acaba makaleler şeklinde mi yapahm?" dıye... Ama, her zaman olduğu gibi makaleler şeklinde yapılırsa gerçekten lstanbul'u anlatmaz, çûnkü herkes kendisine göre bir yonım getirir ya da yazılar üst ûste çakışabilir diye düşündûk. Sonunda alfaberik olmasına ve herkesin aradığını bulabileceği bir ansiklopedi halinde hazırlanmasına karar verdik. Fakat ondan sonra ortaya çıkan iş gerçekten şaşılacak bir şeydi. Bu bir tesadüf. Tarih Vakfi'yla Kültür dışında çok büyük kent yoktur. Anormal büyüklükte, 10-15 milyonluk kaç tane kent sayabilırsiniz gelişmiş ülkelerde? 'ft>lis' (kent) sözcüğü buraya uygun degil. Üçüncü Dünya ülkelerinin, Istanbul'un bir özelliği var. Tarihte kentin uygarlık üreten bir yer olması gerekir. Köyde uygarlık diye bir şey yok. Köyün kültürü var, ama orada uygarlık olmaz. Uygarlık kentte olur. Kent, uygarlık üretemediği zaman kent degildir. Biz üniversitede okurken Istanbul'un nüfusu 700-800 bindi. O zamanlar da Îstanbul çok uygar bir yer değildı. ama eski Osmanlı uygarhğının bir şekilde uzantısı durumundaydı. tstanbul zaten hıçbir zaman tam anlamıyla Avrupa ölçülerinde uygar bir kent olmadı. Biz Batı'ya özendiğımiz zaman o Batı'nın normlannı elde etme imkânımız yok. Bizdeki uygarlık sadece fıziksel çevrenin yaranlmasından öteye geçmiş değil. Dolayısıyla tam bir ivme oldu şimdi. Elli yılda 700-800 binden sayısı belli olmayan bir nüfusa geldi. Çûnkü Istanbul'un ne bir planı var, ne nüfusunu biliyoruz, ne de nüfusunun bileşkenlerini biliyoruz. Yani burada daha istatistiğini bile yapamadığımız bir kalabalık var. Bu kalabalık köyden ve kırdan geldı. - Köy ve kırdan neyi kastediyorsunuz? KUBAN - Anadolu kır idi. Anadolu'nun kenti de kır idı. Ben Anadolu'da çok önce de böyleydi. Bu, bilim öncesi bir tavırdır. "Biz Avrupa gibi olmak istiyoruz'" demişler, ama önce kendi saraylannı yıkmışlar. Buradan rren yolu geçirmişler. Cânım Haliç'i sanayi bölgesi yapmışlar. Şu Istanbul'u allak bullak eden bızim belediye başkanlanmız, bizım mimarlanmız. Anadolu kentlenni mahvedenler, Avrupalı planlar yapmaya çalışanlar yine bizım mimarlanmız. Hıçbir zaman tarihi eserleri korumayı düşünmediler. Aslında tarihe saygılı olmak bılimse! bir tavırdır. Istanbul'un ne tarihi kaldı. ne bir şeyi... Aslında, tarihi tabiı kaldı. Çünkü bazen tarih kendi kendini koruyacak kadar güçlüdür. Bir Ayasofya'yı, bir Süleymanıye'yi kolay kolay yıkamazsınız. Onlar duruyorlar; kendi kendilerini koruyorlar. Ama aslında edebiliyonım. Bu akıl almaz ölüler insanı. bir toplumu çığınndan çıkarmaya yeter. Bir de haklı olarak Anadolu insanı aç biilaç, işe gireceğim diye buralara geldiği zaman burada üç ay çalışsa kendini eeçındirecek parayı buluyor. 'Hiçohnazsa îstanbuTda otunıyorum' dıyor. - Bir de gecekondu sahibi oluyor... KUBAN - Bir zamanlar bedavaya geliyordu. Bugün tabu mafyaya para ödemek zorunda. Ama onun içın Îstanbul daıma iyi. - Sizce bu durum sürgit devam eder mi? KUBAN-Kabil değil ki. Milyonlarca kişi işsiz. Sosyal güvenceleri de yok. O tür adamlan zaten siyasi partiler, özellikle de Refah Partısı a\ lıyor. Çünkü onlar için Refah en tutarlı bir politik sistem. Çünkü bu insanJann hıçbir şeyleri yok. Sadece stanbul Ansiklopedisi'ne belki benden daha da çok katkıda bulunan Semavi Eyice var. Ben îstanbul'a başka bir açıdan, daha tarihi perspektifi içinde, daha global yaklaşan bir adamım. Semavi ise aynntılan çok iyi bilir. Ansiklopedi ortaya çıktığı zaman gerçekten dünyada olmayan bir şeydi. îstanbul da eşi olmayan bir şehir. Bunu bir daha yirmi, otuz yılda gerçekleştiremezsiniz. Bakanhğı'nın o noktada iyi bir anlaşması oldu. Bu işe gerçekten gönül verenler bir araya geldi. Aslında akıl almaz bir şey. Bunu bir daha yirmi-otuz yılda gerçekleştiremezsiniz. - Bu yüzyü içinde, Cumhuriyet'in bir dönem çıkardığı küçük İstanbul Ansiklopedisi dışında bu kadar kapsamlt iik çalışma sanıyorum... KUBAN - Yoktur. Zaten dünyada da bir tane bu kapsamda bir çalışma. Tabii içinde ufak tefek hatalar var. - Peki, bu ansiklopedi sizce yeterli mi? Yani bütün tstanbul için bir referans kitabı sayılabilir mi? KUBAN - Tabiı yeterli. Aslında Îstanbul çok büyük bir şehir. Bir anlamda da yeterli olamaz. Ama pek çok şeyi anlatıyor. Bu kadar çok bilgiyi hiçbir başvuru kitabında bulamazsınız. içinde çok özgün yazılar var. Ben her yaamı yeniden yazdım. Bütün yazılar özgündür. Bazı eksiklikler, hatalar olabilir. Ama her şeye rağmen Türkiye'de son yıllarda hazırlanmış en önemli yapıttır. - Sizin bu kadar emek verdiğiniz, üzerine ansiklopediyazılan bu Îstanbul şehrinin hali sizce ne olacak? KUBAN - Aslında Îstanbul olayı, Türkiye'nin olayı. O konuda ben pek çok şey yazdım. Bir kere kent olayı uygarlık olayı. Büyük kent olayı uygarlık olayı değil. Yani 'megalopoüs' olayı uygarlık olayı değil. Olabilir. Ama şu anda dünyanın hiçbir yerinde megalopolis, uygarlık değil. Sanayi öncesinin bir kenti ya da çok daha eski bir kent, bir Atina, bir Roma, hatta 18. yüzyıl tstanbulu birer uygarlık olayıydı. Fakat sanayi kentinin uygarlık derecesi olayı henüz Üçüncü Dünya ülkelerinde söz konusu değil. - Gelişmiş ülkelerde söz konusu mu? KUBAN - Gelişmiş ülkelerde dikkat ederseniz Londra, Paris, New York dolaştım. Ömeğin Elazığ kenti, Sıvas kenti köyden farklı değillerdi. Köyle kent arasında. belki bir zenaat yoğunlaşması gibi çok az bir fark vardı. Dolayısıyla Anadolu her zaman bir kırsal kesim oldu. Bu halk, demokrasiyle, göçle üst üste örtüşüpde 1960'lar, 1970lerde kalkıp geldiğinde birdenbire Îstanbul'da kırsal bır kültür oluştu. Birdenbire kırsal söylemler ortaya çıktı. Bana. 'Kırsal söylem nedir' diye söruyorlar. Başbakanımız üniversite profesörü, doktorasını Amerika'da yapmış. Ama o da yine kırsal söylemin insanı. -Nedenpeld? KUBAN - Çünkü onu egemen grubun insanı haline getiren kırsal söylemdir. Başka bir dil konuşmuyor. Konuşsa onu zaten başbakan yapmazlar. Kırsal söylemin bir özelliği var. Onda bilimsel bir tavır yoktur. Bilimsel bir tavır olmadığı için rasyonel de olamaz. Oysa bu kadar büyük bir kent her gün böylesine büyük sorunlan üreten bir kent rasyonel. bilimsel bir tavırla ele alınmaz, örgütlenmezse bu sorunlan nasıl çözülebilir? Bunlar herhalde duayla falan çözülemez. Dolayısıyla bu kent örgütlenemez. Çünkü bilimsel olmayan bir çevrenin elinde. Egemen söyiem o... Sinemaya gitmeyen, tiyatroya gıtmeyen. kitap almayan. içki içmeyen adamlan Beyoğlu Belediye Başkanı seçiyorlar. İş böyle olunca da o kentin uygarlık üretmesi olanağı yok. - Yani 'Bu egemen Idşüerin söykmleri sadece menhbeler ve hurafelere dayah' mı demek istiyorsunuz? KUBAN - Evet. Kırsal söylemin bir özelliği daha var. O, tarih de bilmez. Tarih bilmediği için tarihi korumaz. 'tstanbul'a sahip çıkmıyonız' deniyor. Peki, ama kım sahip çıkacak Îstanbul'a? Adam bir şey bilmediği gibi Istanbul'un tarihini de bilmiyor. Îstanbul'a hiç saygısı yok ki. Yani sadece Hıristiyana, Museviye saygısız değil. Kendisine karşı da saygısı yok ki... Bugünden söz etmiyorum. Daha gelmez bir iki laf ediyor. Bu akıllı, bilgili insanlar bu ipe sapa gelmez sözler karşısında şaşınyorlar. Çünkü kendileri hiçbir şey bilmiyor, Öteki onlardan iki kelime daha fazla biliyor. Yani akıl almaz bır kargaşa. O kargasadan bir şey çıkabilır. Ben, 'Tam bir biBnçsizük fehefesinden yeni ümitler nasıl yaratılır' gibi bir yere geldim. O dinamizmler, bizim anlamadığımız birtakım mekanizmalar başka bir tepkiyi kuruyor herhalde; kuracak. Ama biz şimdi geçiş döneminin ıstıraplannı çekiyoruz. Bazan bu duruma zor tahammül ediyorum; ama bazan da iyi bir şey görüyorum. Demek başka bir mekanızma var, diyorum. Bunu çogaltmanın yolunu anyorum. Durumu araştınyorum, anlamaya çalışıyorum, yollar bulmak istıyorum. Tabıi geç kaldım. Ama yine de çalışıyorum. îstanbul bambaşka bir dünya. ama kent olarak hâlâ güzel. - İstanbul köylü şehri olmadı mı sizce? KUBAN - Bence bunlar köylü değil. Çünkü köylü köyünde köylüdür. Köy bir enstıtüsyondur. Yerleşmiş bir enstitüsyondur. Hiyerarşisi var, toprağı var, kendine göre bir üretim tarzı var. Herkes ne zaman ne yapacağını biliyor. Ama köyden çıkan adam artık o enstitüsyonun bir parçası değil. O artık 'lumpen'tabir ettiğimiz bir adam oluyor. O sadece köylü de değil. Onun için ben ona kırsal diyorum. O adamın da bir çare yok. - Yani özellikle son İOyd içinde Îstanbul 'dayapılan yapüar depreme dayanıksız mı? KUBAN - Yok. öyle değil. Modem dünyada zaten bir bınanın 30 yıllık ömrü var. Her şey değişiyor, trendler değişiyor. Binalar büyüyor, kısalıyor filan. Bunun dışında bizde çalma çırpma, ehliyetsiz insanlar tarafından yapılan çok sayıda bina var. Ama öyle bir depremde en iyi binalar da yıkılabilir; o başka mesele. Şunu söyleyebılirim: Istanbul'da çok kötü yapılmış binalar var. Allah bilir, seçım sıralannda ikı-üç ayda yapılan binalann hepsi aşağı iner. Bu, Türkiye için felaket olur. Türkiye'yi 20-30 yıl geriletebiür. Ama belki de aklına küşayiş, yani aydınlatır da o bakımdan ilerletir. Onu görmek lazım. Ingilizler "Breakdown b breakthrough" derler. Yani insan başını çarpar, yolunu bulur. Zaten öyle bir teori de var. Bu, benim kolaps teorimin bir parçası. İnsanlar geliştikleri için böyle bir şehirde yaşamak istemeyebilirler. Bakın mesela, New York büyümüyor. Avrupa'nın pek çok şehri büyümüyor. tstanbul tuhaf bir şehir. Eski binalannı insanlar işgal etmiş. Süleymaniye'nın ara sokaklanndaki o yıkık ahşap evlere bakın. Yüzlerce insan yaşıyor bu evlerde. Ne yaparlar, nasıl yaşarlar? Işın bu tarafıyla hiç kimse ilgilenmiyor. stanbul'un bir özelliği var. Tarihte kentin uygarlık üreten bir yer olması gerekir. Köyde uygarlık diye bir şey yok. Köyün kültürü van ama orada uygarlık olmaz. Uygarlık kentte olur. Kent, uygarlık üretemediği zaman kent degildir. Biz üniversitede okurken Istanbul'un nüfusu 700-800 bindi. O zaman da çok uygar bir yer değildi, ama eski Osmanlı uygarhğının uzantısıydı." onlan konıyan bizler değiliz. Bakıyorum da, daha her şeyi tam anlamıyla yok edemiyoruz. - Sizin bir kolaps' (çökûntü) teoriniz vardır... KUBAN - Evet. Bunu sizin gazetede de yazmıştım. Kolaps teorisi, herkesin "Batacak, yok olacak" görüşlerine dayah. Öyle de olabilir, ama aslında öyle değil. Bu. bir kültür teorisi. Bu kültür böyle büyük bir kentin sorunlannı çözecek çözümler üretemez. Dolayısıyla da sürekli fiziksel kolapslar (fiziksel çöküntüler), ahlaki kolapslar (ahlaki çöküntüler) olacak. Bunlan yaşadık. Şu anda Türkiye tam anlamıyla toprak yağmasının elindedır. Yani ekonomiye egemen olan îstanbul'un toprağıdır. Maşallah, petrol gibi, altın madeni gibi... Boğaziçi'nde toprak fiyatlan akıl almaz. hiçbir hesaba sığmaz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde olmamıştır. - Siz Anadoluhisarı 'nda oturuyorsunuz. Bildiğim kadanyla da arsasını 1960'larda almıştınız. O zaman fiyatlar neydi? KUBAN-Arsayı ben 1965'te metrekaresini otuz liraya ve taksitle aldım. Bugün bunu satmayı falan düşünmediğim için fiyatının da ne olduğunu bihniyorum. Ama tahmin din söylemleri var. Bu da zaten toplumun bildiği tek söyiem. Büyük kentte acayip bir dinamizm var. Bu kadar para, kara para, beyaz para, ne parası olursa olsun, korkunç bir hareketlilik getiriyor. Ve şaşılacak bir şekilde bu büyük kentte birtakım gelişmeler oluyor. Son dönemlenn aydınlan tam ortada kalmış insanlar. Bütün söylemleri tercüme. Tarihçilerin söylemleri de şoven ve geri kalıyor. Türk aydını, Türk toplumunun dinamizmini, akıl almaz değişimin boyutlannı analiz edecek gücü gösteremedi. - Yani Türk aydını sizce toplumun gerisinde mi kaldı? KUBAN - Hayır, toplumun gerisinde kalmadı. Ama bu değişimi anlayamadı ya da anlamakta zorluk çekiyor. Onu kavramlaştıramıyor, sözlüğünü bulamıyor, halkla ilişkiye giremiyor. Şimdi siyasi din söylemleri çıktı. Birdenbire herkes, "Kuran neymiş yahu?" diye birbirine sormaya başladı. Oysa bu, halkın bildiği bir şey. Aslında halk da bilmiyor, ama iki- üç tane bildiği şey varsa bunlar Kuran'dan kaynaklanan hurafeler ya da mitolojiler. Televizyonlarda izliyorum. Çok ilginç şeyler oluyor. Bayağı akıllı. bilgili insanlar oralara çıkıyorlar. Karşılanndaki iki tane Arapça ayet söylüyor, ipe sapa kabahati yok. O olabilecek bir şeyler arayan bır adam. Yaşamaya savaşan bir adam. Köyünden çıkrruş. klandan, büyük aileden uzaklaşmış, toprağı yok. toprakta Çalışmıyor. İş arayan, ev arayan zavallı bir insan. Geçen gün tanıdığım bir şoforün taksisine binmiştim. Bana şunlan anlartı: "Refahhlar beş kilo salat yagı, beş kilo pirinç verdfler. 'Ben Refahlı filan değilim. ama size elli tane oy getirinm' dedim erzakı aklım. Çünkü yaşamak zorundayım." Işte, ortalıkta böyle birtakım mekanizmalar dolanıp duruyor. Kimisi, "Allah raa olsun, bana 500 bin Hra verdiler. Çocuğuma iş buMular" diye oyunu onlara veriyor. Kimisi de verdiklerini alıp oy filan atmıyor, onlan kazıklıyor. Velhasıl böyle birtakım acayip mekanizmalar yürüyüp gidiyor. Aslında bunlann analizını yapan yok. Ne siyasi partiler yapabiliyor, ne kimse... Garip olduğu kadar da anlaşılabilir bir durum içindeyiz. Yani karmaşık değil. - Elli yıl sonra yeniden bir Îstanbul Ansiklopedisi yazılsa bu şehirden geriye ne kalmış olur? KUBAN - Bir kere bugün yapılanlann çoğu yok olmuş olacak, yerlerine yenisi gelecek. Bu yapılann 30 yıl dayanmalan şüpheli. Bunlann statüleri de yok. 50 yıl sonra bu Istanbul'u görmeyeceksiniz. Bugün resmini çekseniz 30 yıl sonra bu yapılann hiçbirinin kalmadığını göreceksiniz. Hele de deprem gibi bir felaket olursa... Deprem Türkiye'yi batıracak kadar önemli bir olay. Eger büyük bir deprem olursa, ki böyle tahminler var, bilim adamlanna göre 500 bin konut yok olacak; üç-dört milyon insan da açıkta kalacak. Böyle bir deprem olur ve dört beş milyon insan sokağa dökülürse böylesine örgütsüz ve ahlaki çöküntü içinde olan bir toplum kendini kurtaramaz: bu bir felaket olur. Inşallah böyle bir şey olmaz demekten başka bir - Tarihiyanmada Istanbul'un diğer bölgelerine kıyasla sanki göreceli olarak daha mı iyi korunuyor? KUBAN-Tarihi yanmada 1940'lardan ben korunuyor. Ne kadar korunabilirse o kadar korunuyor. I968'de ben Îstanbul için bir koruma raporu yazdım. Bütün ı mahalleleri sokak sokak gezdim. Ama o ı zaman tstanbul'da benim bildiğim yerlerin hepsi yok oldu. Biraz kagir binalar ayakta kaldı; ahşap olanlar gitti. Aksaray, Fatih, Süleymaniye, Zeyrek'teki ahşap evler yok oldular. Yeşil alan, bahçeli ev, hıçbir şey kalmadı. - Kadıköy yakasutı nasıl görüyorsunuz? KUBAN - Kadıköy dıye bir şey kalmadı. Onu tamamıyla yok ettıler. Orası Istanbul'un sayfiye yeriydı. Bahçeli büyük köşkler vardı. Aynı adamlar kendi arsalanna o beton yığınlannı yaptırdılar aslına bakarsanız. Yani rant çok önemli bir şey. Müteahhit geliyor köşk sahıbine, "Her biri beş milyardan sana 18 daire vereceğinı'' diyor. Dü^ünebiliyor musunuz? Eski köşk sahipleri gelenekleri olan paşazadeler, prensesler filandı. Ama prenseslerin arazilerine de şimdi o apartmanlardan yapıldı. Dediğim gibi rant çok önemli. - Siz TÜBİTAK ödülü alan Türkiye'de tek mimarsınız... KUBAN - Ben mimarlık tarihçisiyim temelde. Tarih benim asıl alanım. Biz ilk mimarlar olarak dünyadan bağlanmızı hiç koparmadık. Ben mimarlığın her alamnda çalıştım. Herhalde bu ödülü birçok şeyde ; Türkiye'de ilk olduğum için aldım. Birçok şeyin kurucusu oldum. Özellikle • Amerika'da da üniversiteye gittiğim için yurtdışında da bağlantılanm oldu. Birçok ' yaymım var. Hâlâ evde yayımlamak istediğim 15 kadar kitabım bulunuyor. Dolayısıyla TÜBtTAK ödülü bir hizmet ödülü olarak kendi alamnda bu kadar çahşmış bir adama verilmiş bir ödüldür. Mimar da olsam ben mimardan biraz fazla bir adamım. GALERI • ATÖLYE 293 89 78 (3HAT) Galeri Lebriz Karma f?esim Sergisi EylanCod AakHırraApt No 16/2 fl(02I2)240 22e2 FERHAN TAYLAN ERDER Doğaçlama - 1 4 MAYIS - 4 HAZİRAN '95 Kadın Eserleri Kütüphanesi Pener Tel 02 KARMA RESIMHEYKEl ÖZGÜN BASKI SERGİSİ 20 Moyıs-23 Hoziran '95 Avıat Cac' NB AfH No 2 « Levent Tel 10212ı 269 80 14 4 4 Galeri Atölye ilanlarınız ıçin: 293 89 78 (3 hat) '4 4 4 4 4 \ i 4 4 Ayasofya Müzesi'nde şeriatçı gösteri • Bir grup kökten dinci. "Narthex" adlı oyunun Ayasofya Müzesi bahçesinde sannelenip sahnelenmediğini öğrenmek amacıyla dün müzeyi basma girişiminde bulundu. İstanbul Haber Servisi - Kökten dinci bir grup, **Narthex" adlı oyunun Ayasof- ya Müzesi bahçesinde sahnelenip sahne- lenmediğini öğrenmek amacıyla dün mü- zeyı basma girişiminde bulundu. Gösteri- nin iptal ediîdiği bildirilmesine rağmen ikna olmayan grup, Ayasofya Müzesi önünde tekbır getirerek protesto gösterisi yaptı. Aralannda çok sayıda Nızam-i Âlem Ocaklan üyelen ve Aczmendılerin bulun- duğu bir grup kökten dinci, Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri tarafından bahçe- sinde sahnelenmesi istenen. ancak daha sonra güvenlik sağlanamaması nedeniyle izın verilmeyen "Narthat'' adlı dans gös- terisine engel olmak amacıyla dün Aya- sofya Müzesi önünde toplandı. Ayasofya Müzesi bahçesinde dans gösterisi yapıl- madığı kendilenne bildirilmesine rağmen ikna olmayan gruptan Nizam-ı Alem Ocaklan adına konuşmak ısteyen bir gös- terici, "Yüce Türk milletine çağn" dıye başlayan bildiride, "Müslüman'" yenne "Türk" sözcüğü yer aldığı için şeriatçıla- nn saldınsına uğradı. Bu sırada bildinyi okumaya devam etmek isteyen Nizam-ı Âlem temsılcisi bu kez de "yüce Allah" yerine sadece "Allah" dediği ıçin tartak- landı. Bu arada göstericiler sık sık polisın kapı önündekı iki sıralı barikannı aşmaya çalışarak Ayasofya Müzesi'ne girmeyi de- nedi. Aczmendilerin Îstanbul Grubu Başkanı Abuzer Yavuz, yüksek bır yere çıkarak, konuşma yaptı. Yavuz, şunlan söyledi. "Bu vatana askerlik yapan biziz. Kar- deşlerim, burada haklı sebepleriınizi sap- tırmak istiyorlar. Burası Ayasofva Camii midir? İbadet için yapılan yerde vak yapı- hr mı? Bize namaz kıldırmak istemiyorlar. O halde neden bu orospulara vals yaptın- yoriar. Fatih, İstanbul'u fethertigindc bu- rayı namaz kılınması için mescit yaptı. Orospulara göbek attırmanın âlemi ne? Biz Müslüman adamı/. Kendileri kan oy- natmak istivorlar. Burada sonımlu kimse. çıksın karsunıza. Gelsin, biz ona sen bura- nın amiri misin? Nasıl kan oynatırsın dt- yeceğiz.'' Gösteri sırasında üç otobüs çevik kuv- vet Sultanahmet Meydanı'na geldi. tstan- bul Emniyet Müdür Yardımcısı Vedat Cem'ın "Arkadaşlar kamuoyunu oluştur- dunuz. tstediğiniz şey yasadışıdır. Artık dağümanızı rica ediyonım r 'anonslan üze- rine göstericiler toplu halde tramvay yolundan Beyazıt'a doğru yürümeye baş- ladı. Beş göstericinin gözaltına alındığı yürüyüş sırasında göstericilerin saldınsına uğrayan Akşam gazetesi muhabiri de polisın havaya ateş açması sonucu kur- tulabildi. Göstericiler Beyazıt civannda gruplara aynlarak dagıldılar. — J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle