22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAY1S 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kalkınma ve demokrasi arasındaki hukuk köprüsünün simgesi 27 Mayıs... Yağmaya karşıplanlama. OKTAY EKtNCÎ ; Tarih,27Nisanl960. * Başyazanmız Nadir Na- di, Türkiye'yı bir ay sonra , 27 Mayıs 1960 müdahalesi- ne götürecek olan son geliş- meleri, 'Nasü Bir Rejime Gküyonız?' başlıklı maka- lesinde şöyle yorumlamış: "Itiraf eüneK ki, bu şart- lar attında bir hukuk rejimi- nin himayesi alünda yaşadı- ğımtn iddia etmek güç ola- caktır. (~) Hukukun olmadj- ğı yerde 'jungle rejimı" hü- küm sürer. Haklı haksızı de- ğil, kuvvedi zaym yener™" Bu makalesini, yine o gûnlerde TBMM günde- minde bulunan ve siyasi ık- tidara bağlı bir soruşturma komisyonunun 'yargmın üzerinde yetldJer'le donatı- larak ıktidara karşı olan ke- simler üzerinde baskj kurul- masını hedefleyen bir yasa önerisi nedeniyle kaleme alan Nadir Nadi, 1950-1960 dönemindeki yazılannı der- lediği kitabının başhğında ise şu ifadeyi kullanmış: 'Bir tflasın Kronolojisi- 1950/1960.' (1961-Cumhu- riyet Yayınlan.) Tarih, 28 Mayıs 1960. Askeri müdahalenin he- men ertesı günü, Mımarlar Odası Istanbul Şubesi Yö- netim Kurulu '27Mayısdev- riminin ışığı alönda ilk çalış- malar' şeklinde belirledığı tek gündemle 10 no'lu top- lantısını yapıyor Görüşmeler sonucunda, Doç. Mesut Evren (başkan), Sadi Ulkay (II. başkan), • Bugün Türkiye, hem 1930'lardaki yurt sevgisinin hem de 1960'lardaki demokrasiye olan bağlılığm eşsiz mirasını hızla tüketmenin gerilimini yaşıyor. • Planlama ise her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir 'çağdaş uygarlık' ölçütü olarak yine 1930'lardaki ve 1960'lardaki saygınlığına yeniden kavuşmayı bekliyor. u ^aı—1 tHTittı* tjtttnLtfi yr*^imm\* >Uuıı i h n »nrti BÜ YÜKY1KIMLAR-1960 öncesinde Adnan Menderes'in gerçekleştirdiği ünar uygulamalany la İstanbul'un tarihsel bölgeterinde de büyük yıkımlar yapümış ve kentin kültiir zenginliği belK bir plana dayanmayan yol açma operasyonlan sonucunda toplu tahribata uğramıştL (Fo- toğraf: Unkapanı- Eminönü yıkımlan/Cumhuriyet Arşhi). Yandaki kupürde 27 Mayıs'ın ertesi günü toplanan Mimarlar Odası Şube Yöne- tim Kurulu, Istanbul'u Menderes'in plansız yıkunlanndan kurtardıklan için Org. Cemal Gürsel'e kudama ve destek karan almıştı. Nevzat Kurdoğlu (sekreter). Va- hit Erhan (muhasıp) ve Niyazi Duranay'dan (üye) oluşan yö- netim kurulu, Org. Cemal Gür- sel'e kutlama telgrafi çekilmesi- ne, aynca 'Hürriyet Anıtı' için girişimlerde bulunulmasına ve bunlann basina duyurulmasma, 'ittifak'la karar veriyor. Karar deftenne de yazılan kutlama telgrafında ise yine 27 Mayıs 1960'm 'mimarhk ve şe- hircilikaçısındaıf taşıdığı değer şöyle belirtiliyor: "tmar ve kalkınma kisvesi al- Onda, yurdumuza ve şehirieri- mize parmak işareti ile indirilen programsız-plansız \e hesapsız ağır darbeler karşısında. vapd- mış olan teşebbüs ve didinmele- rimizin akim kalması ile içlerimi- ze çöken acılardan kurtulmuş olarak bugün derin se^inç ve hu- zur içinde bulunuyoruz.»" 12 Mart ve 12 Eylül darbele- rinden oldukça farklı olarak. as- ken bir müdahaleden 'bir gün sonra' bile toplanıp çalışmalan- nı sürdürme özgürlüğüne sahıp olan dönemin en etkin demokra- tık kuruluşlanndan mimariar odasının bu değerlendirmesi. tıpkı Nadir Nadı'nın sıvası alan- da eleştırdiği gıbı mımarlann da imar polıtıkalan konusunda ik- tıdann sürdürdüğü 'hukuk dışı uygulamalara" tepkılennden kaynaklanıyor. Çünkü, yine Nadir Nadi'nin 'jungle rejimi' (vahşı orman re- jimi) deyımıyle özetledığı tu- tumlar, şehırcılık açısından da özellıkle Adnan Menderes'in gerçekleştirdiği 'İstanbui ope- rasyonlan' sûrecınde yaşanıyor- du.Org. Cemal Gürsel'e gönde- rilen kutlama telgrafındakı 'şe- hirlerimize parmak işaretiyle in- dirilen darbeler' sözü. Mende- res'in elıne cetvel alıp yıkılacak yerlen kendı kafasına göre belir- leyerek göstermesı ve sadece buna dayanılarak İstanbul'un bırçok tanhsel zenginlığının or- tadan kaldınlmasıyla sonuçla- nan yeni yol düzenlemelennı özetlıyor... 1950'lervel980 5 kr Şımdı. 35 yıl sonra. 27 Mayıs 1960'ın bu ıkı tarihsel belgesını 'birtikte' yeniden ele aldığımız- da, hem bugünlen tanımlayan hem de yannlara ışık tutabile- cek kımi değerlendirmelen yap- ma olanağı buluyoruz. Galıba en çarpıcısı, 1960 ön- cesınde yaşanan hukuka aykın uygulamalann sadece demokra- si ve insan haklan düzleminde değıl, ımar ve şehircilik alanın- da da gerçekleşmış olmasıdır. Bir yandan ülke yönetiminde anayasa çiğnenırken öbür yan- dan 'kentin anayasası' sayılan ı- mar planlannın bir kenara ıtıle- rek özellikle tstanbul'un 'yağma ekonomisi'ne hizmet edecek bir'rant şehri' haline getirilmek ıstenmesi, tarihsel rastlantı ol- masa gerek. Nitekim, 12 Eylül 1980darbe- sinden sonra da (tıpkı 27 Mayıs 1960 öncesi gibi) hem anayasa askıya alınmış, demokrasi güç- len baskı altında tutulmaya baş- lanmıştı hem de 1960'dan sonra kentlere yeniden kazandınlan 'nazım plan disiplini' ortadan kaldınlarak yağmaya dönük ye- ni yasal düzenlemelerle bırlikte özellıkle İstanbul'un ve kıvı yer- leşmelerinin 'rantcennetiokna- lan'nm önü açılmıştı. Demek kı sanayileşme ve üre- tim yerine talana dayah' bir eko- nomik düzen, öncelıkle demok- rasiyi ve hukuk devleti olma er- demini sevmiyordu. Hele ülke yaran' kavramı ise yine bu ta- lancı sıstemin başlıca düşmanıy- dı. 1950'lerin ünlü "Plan değil, pilav istiyonız" sloganıyla bu- günlerin "Plan değil, proje istiyo- ruz" söylemi arasındaki tanhsel akrabalık da yine 27 Mayıs 1960 öncesi ile 12 Eylül 1980 sonra- sı arasındaki "dünya görüşü' benzerliğine dayanıyor... Demokrasi ve planlama Yine 35 yıl öncesine dönersek 1950'lerin planlamaya olan düş- manlığı, 27 Mayıs'la birlikte sı- yasi iktidardan uzaklaştığında, Türkiye'nin 20. yüzyıl dünya- sındaki en demokratik anayasa- lardan birine kavuşması da ben- zer şekilde 'planlı kalkınma' ve 'planlı kentlesme' hedeflenyle yakından ılgihdır. Düşünce ve örgütlenme öz- gürlüğünün önünü açan, ınsan haklannı ve demokrasiyi güven- ceye bağlayan. ülke. toplum ya- ranna öncelik tanıyan; tüm bun- lara hiçbır çekınce getirmeden 'hukukun üstünlüğü'nü gerçek ve çağdaş anlamda yaşama ge- çirmeyi öngören 1961 Anayasa- sı yürürlüğe gırdığinde. aynı an- da ülke ve kentler ölçeğinde 'planlı gelişme\i" de sağlamak üzere kurumsal çalışmalann başlatılmış olması. 27 Mayıs'ın sadece 'askeri darbeler tarihi' açısından değıl. "kentvedemok- rasi tarihi" açısından da duyarlı bir değerlendirmeyle ele alınma- sını gereklı kılıyor. Denebilir ki 70 yıllık cumhu- nyet tanhımizde 27 Mayıs döne- minın en belirgın özelliği, sosyal devlet anlayışıyla kalkınma ara- sındaki dostluk köprüsünün. an- cak planlamayla kurulabileceğı gerçeğini yeniden bilınce çıkar- mış olmasıdır. Bu bilınç. kuşkusuz en önce Atatürk'lü yıllarda vardı ve bir yandan devlete aıt sanayı tesıs- len. Anadolu'ya yaygınlaştınla- rak ülke düzeyınde dengelı bir kalkınmanın altyapısı kurulma- ya çalışılırken öbür yandan İs- tanbul, Ankara. Izmir ve diğer 27 Mayısçılardan sahte Atatürkçülere eleştiri ANK.4RA (Cumhuriyet Bürosu) - 27 Mayıs 1960 Devnmi, 35. yıldönümünde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı. Anıtkabır'deki törende, "sahteAtatürkçü- ler" eleştirildi. 27 Mayıs için dün ilk tören Anıtkabır'de yapıldı. 27 Mayıs Millı Devnm Derneği Başkanı Hüseyin Avni Güler ile 1961 Ana- yasası Çağdaş Demokrasi Vakfi Başkanı Numan Esin ve beraberindekiler, Ata- türk'ün mozolesine çiçek koyarak saygı duruşunda bulundular. Esin, Anıtkabir Özel Deften'ne şunlan yazdı: "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ga- yesi ile 1961 Anavasası ve Çağdaş Demok- rasi Vakfı kuruldu. İleri, demokrat, laik cumhuri\ctin temelleri ile yeniden ihvası hedefimizdir." Esin'den sonra 27 Mayıs Millı Devnm Derneği Genel Başkanı sıfatıyla deftere ayn bır yazı koymak ısteyen Hüseyin A\ - ni Güler'in girişimi, Anıtkabir yetkılile- rince, a tekbirtören"yapıldığı gerekçesıy- le gen çevrilmek ıstendı. Güler. görevlilenn karşı çıkmalanna karşın Anıtkabır Özel Defteri'ne, aynen şunlanyazdı "1995,27Ma>TsDe\Tİmi'nin 35. >ıb. Cumhurbaşkanu Meclis Başkanı, Başbakan, başlıca partilerin liderleri hep 27 Mayıs'ın ale>hindeler. De>Tİmlerinin devrimi olan 27 Mayıs ne hale geldi ATAM!.. Atatürkçülük adına senin o kut- sal kurumlannı yok eden, başta Kenan Ev- ren olmak üzere, bu sahte Atatürkçüleri gene suçluyonız-." Cemal Gttrsel ve devrim şehitieri Katılımcılar daha sonra 27 Mayıs yöne- timini oluşturan Milli Birlik Komitesi'nin Başkanı ve eski Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ile u devriıh şehitleri'"nin Devlet Mezarlığfna taşınan Anıtkabir'deki eski mezaryerlenne karanfîl bıraktılar. Anıtkabır'deki törene, öğretım üyelen ve bazı yazarlar da katıldı. Mılli Birlik Komıtesi üyelennden Suphi Karaman, Sami Küçük, Orhan Kabibay ve gazete- miz Yönetim Kurulu Başkanı AlevCoşkun ile yazanmız Mustafa Ekmekçi'nin de katıldıklan törenı TRT ve Anadolu Ajan- sı dahıl, hiçbır basın-yayın kuruluşunun ızlememesi dikkat çekti. birçok kentlenn imarplanlan da yine ilk kez 1923-1945 dönemın- de yapılıyordu. 1950'ler ise bu anlayışm 'ya- tınm özgürlüğü ve demokrasi'' adına terk edıldığı, kalkınmada kent yağmasına bel bağlanarak 'yık-yap-satçılık'ın özendinldı- ği, bövlece gelişmışliğin göster- gesının de 'her mahallede bir mihoneryaratma'yla ölçülmek istendığı plansız yıllar oldu. 1960'dan sonra yeniden güç- lendinlmesı için yoğun çabalar içensıne gınlen planlama anla- yışı ise 1970'lerdekı MC ıktidar- lan (Milliyetçı Cephe) dönemın- de bır kez daha rafa kaldınlarak demokrasi karşıtı polıtıkalarla ranta dönük imar düzenı arasın- daki tanhsel buluşma yeniden yaşama geçınlmeye başlandı. Sonunda 1980'tereulaşılıp 12 Eylül 'ün 'sivil yönetimler' tara- findan da sürdürülen hukukun- da kent ve kıyı yağması. artık çok daha açık ve doğrudan 'dev- letin teş>iğini' de dev reye sokan yasalarla ülkeye egemen oldu- ğunda, zaten 27 Mayıs'ın bir 'bayram" olarak kutlanmasın- dan vazgeçılmış; hukukun üs- tünlüğü ve kamu yaran gibi planlamanın temel kavramlan çoktan 'çağdışı' ilan edilmişler- di... Bugün Türkiye. hem 1930'lardaki yurt sevgisinin hemde 1960'lardaki demokrasi- ye olan bağlılığın eşsiz mirasını hızla tüketmenin gerilimini ya- şıyor. Planlama ise her zaman- kinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir 'çağdaş uygar- hk' ölçütü olarak yine 1930'lar- daki ve 1960'lardaki saygın- lığına yeniden kavuşmayı bek- liyor... HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Meclis Yenilenmeli, Ama M. Eğitim, İçişleri ve Yargı da!.. Halka soruluyor: - Ülke şeriatla mı yönetilmeli, yoksa demokrasi ile mi? C) "Şeriatla yönetilsın" diyenler, sadece yüzde 11. Halkın yüzde 89'u demokrasiden yana... Ama Meclis'in üçte biri şeriatçı. Devletin en üst düzeyınde yer alanlardan birisinin bana verdiği bilgiye göre; şeriatçıların yargıdaki ağırlıklan da üçte bir. Içışleri'ndeki ağırlıkları yarı ya- rıya. Millı(!) Eğitim'deki ağırlıkları ise üçte ikı oranın- da. "Ulusal ırade" hiçbir dönemde bu kadar çarpıtıl- mamıştı! Oysa demokrasinin işleyebilmesi, ülke yönetimi- nin ulusal iradeyi "doğru" yansıtmasma bağlıdır. Temsilciler, temsil ettiklerinden koptukça, demok- rasi yozlaşır; sorunlar çözümsüzleşir. Meclis, halkın yüzde 11'inin istencine hapsolur. Ve ülke, adım adım bunalıma sürüklenir. Tıpkı bugün olduğu gibi! ••• Bugünkü durumun üç "büyük" sorumlusu var: Evren, Özal ve Demirel Evren'in önderiiğindekı 12 Eylül, solun her türlü- sünü ve bu arada Kemalistleri de susturdu, sindir- di, elınden geldiğince "temizledi". Meydanı dincile- re, ırkçılara ve para babalarına bıraktı. Atatürk'ün hemen tüm kurumlannı kapattı. "Türk-lslam sentezi"ni, devletin "resmi" ideolojisi yaptı. Toplumsal ve siyasal muhalefetten arınmış bir arenada... Özal'ın, kendısin© altın tabak içinde su- nulan, "solsuz demokrasi"y\ çok "///"(!) değerlen- dirdiğini söylemeliyiz. Rahmetli Özal -Atatürk'e bile nasip olmamış- bir "şans"\ kullandı. Milletvekıli olacakların listesini "tek başına" hazırladı. Dincilerin Meclis'te, toplumdakı oranlarının kat kat üstünde bir güce sahip kılınma- sında büyük rol oynadı. ANAP örgütünde de dinci- lere büyük ağırlık verdi. Eğitim, İçişleri ve Adalet bakanlıklanndaki "laiklik karşıtı" kadrolaşma, Özal dönemınde doruğa ulaştı. Yenı ünıversitelerı "tarikatçı" rektorlerin eline o tes- lim ettı. (163'ü kaldıran ve "Federasyonu tartışa- lım!" diye PKK'ye umut veren de o idi!) ••• Üçüncü kahramanımız ise Sayın Demirel. Bugünkü çarpıklığa katkısı, diğer ikısine göre çok daha eskilerde başlıyor. Nedenlerı de onlardan farkh. Özal "inaricının gereğı"n\ yerine getirmişti. Evren, nelere alet edildiğını anlayamamıştı. Demirel ise dincilere verdiği ödünü "siyasal kurnazlık" ya da "siyasal gerçekçiliky.) adına yaptı. MC hükümetlerı döneminde, dınci kadrolaşmaya göz yumdu. Bırkaç oy umudu ile dinsel öğeleri si- yasal söyleminın bir parçası haline getırdi. "Dincıle- ri kullanmayı" düşlerken, dinciler tarafından kulla- nıldı. Bugün Meclis'teki DYP'li "dinci-milliyetçi"\ex de onun "esen"dir! • • • Devlet yönetimindeki bu çarpıklık giderilmeden, ülke esenliğe çıkamaz! Önce anayasa, sol ile sağ, emek ile sermaye ara- sındaki güç dengelerinı bozan "pranga "lardan kur- tarılmalıdır. Sonra da partiler yeniden yapılanmalı, demokratikleşmelidir. Anayasa düzelince, meydan bır avuç din ya da "para babası"na kalır olmaktan çıkacaktır. Partiler düzelince de dinci olan dıncı partiye oy verecektir, demokrasiden yana olan da laik partilere. Ve toplumdaki küçük "fanatik" grupların, büyük partileri kalkan olarak kullanmaları yolu tıkanmış olacaktır... Topluma ters düşen bu Meclis, elbette ve tez el- den değişmelidir! Ama bir azınlığın çoğunluk üzerındeki diktasının temsilcileri konumuna hızla sürüklenmekte olan Eğitim, İçişleri ve Adalet bakaniıklan da değişmeli- dir! Yeniden yapılanmalıdır! Bilmemek "ce/?a/ef"ten, görememek "gaflef'ten, bilip ve görüp de gereğini yerine getirmemek ise '7/janeftendır! 0 Söz konusu araştırma, Hürriyet gazetesi tarafından Strateji-Mori araştırma kurumuna yaptmlmıştır. '27 Mayıs, 12 Eylül ile kanştınlmasın' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Sılahlı Kuv- vetleri'nın 27 Mayıs 1960'ta Demokrat Parri ik- tidannı devırerek yönetime el koymasının, 12 Mart ve 12 Eylül darbelenyle karşı- laştınlmasının dogru olma- dığı vurgulandı. 27 Mayıs 1960 Devri- mi'nın 35 yılı nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derne- ği ile 1961 Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı tarafından düzenlenen pa- nel, dün Şinasi Sahnesi'nde yapıldı. 27 Mayıs Millı Devrim Derneği Başkanı Hüseyin Avni Güler'in yö- nettiğı panele konuşmacı olarak katılan AÜ Hukuk Fakültesi öğretım üyesı Prof. Dr. Anıl Çeçen, 27 Mayıs'ı eleştırenlerın Ke- malıst kimlığı yıkmak iste- diklerinı kaydetti. Panele katılan gazetemiz yazan Ühan Selçuk, "Geç- mişi irdelemeden, geleceğin değerk'ndirilmemesi gerek- tiğini" belırterek 27 Ma- yıs'ın, ne 12 Mart, ne de 12 Eylül darbeleriyle kıyasla- namayacağını anlattı. Selçuk, şunlan söyledi: "27 Mayıs bir devrimdir. 27 Mayıs'ın içinde halk var- dır. 1961 Anayasası, örnek ve çağdaş bir anayasadır. Bu anayasa, Avrupa'daki sosyal devlet analayışuu ge- tirmiştir. 27 Ma\ıs Ânayasa- sı'nı rafa kaldırmak isteyen- ler, bu anayasayı uygulat- madılar. 27 Mayıs sürmek- tedir. 27 Mayıs'ın konuşula- bileceği özgürlük ortamı, medyada yoktur. 27 Mayıs tarihteki yerini almıştır. 12 Eylül'de Türkiye'ye öneri- len siyasal model çökmüş- tür. Fikirlerimizi tam anla- mıyla ortaya koymalıyız. Bunu genç kuşağa da anla- ürsak, gelecek bizundû-." Prof. Dr Cem Eroğul. 27 Mayıs'ın bır "karşı dar- be"olduğunu. ilk darbenin DP'den geldığını söyledi. Ceyhan Mumcu da. 12 Mart ve 12 Eylül darbelen- nın, 27 Mayıs'ı tasfiye et- mek için yapıldığını belırte- rek, "27 Mayıs bizinı ilk as- lamızdır. Bu onuru sonsuza kadar taşıyacağtz" dedı. a -man ba -na Pen-ce-re-den kar ge-li-yor, an-nem gur-bet zor ge-li-yor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle