07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26MAYIS1995CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Moda âlemine buldozerle clalmak"înanılmaz bir yıldızlar şöleni. Moda dünyasının büyülü LŞIIÜSL. Ydın en baştan çıkancı filmL. Seks, açgözlülük ve iha- w"gibisinden reklam cümlelenyle tanı- tılarak gösterime çıkanlan, adıyla çelişen çıplak ve tahrik edici kadın bedenleriyle bezeli afişinin, bazı Fransız kentlerinin 'Refahcı' belediyelerince sansür edilip pa- nolardan indirildiği, Kari Lagerfeid gibi fîlmde aşın paragözlûlüğü ima edilen ba- zı ünlü modacrlar tarafindan, öraeğin Al- manya'da sinemalarda gösterilmesi yasak- lanan olay film "Pret-a-Porter-Hazır Gi- yim"i biz de seyretmek bahtına erdık so- nunda. 70'ini yeni dönmûş, en son Ray- mond Carver'in öykülerinden yola çıka- rak çektiği unutulmayacak bir Türkçe isim taktığıtnız (!) "Short Cırts-Sosyeteden İn- san Manzaralan" başyapıtına övgü dü- züp alkış tuttuğumuz. Amerikan sinema- sının 'sjstem dışı' büyük ustası Robert Alt- man'ın bu kez kamerasını moda âlemine çevirip çekim aşamasından gösterimine ve ünlülerin resmi geçit yaptığı oyuncu kadrosuna kadar adından söz ettırerek tar- tışmalara yol açmış son yapıtı, göz alıcı panltılara sahip, tantanalı moda dünyası- nın yaldızını kazıyor. Çok kahramank, çok entrikah Fincancı katırlannı ürküten gerçekçı ve eleştirel gözlemlerini yine bol tarafindan filme boca ederken işin estetik ve sanat- zanaat yanını ihmal ederek dalgasını ge- çen Altman ustanın bir kez daha baş ka- rakterlenn yerine, country müzik endüst- risinin ya da sinemanın kâbesi Hollywo- od'un perde arkasını anlattığı "Nashvflfc" ya da "Ovuncu" gibi çok kahramanlı, çok entrikalı, önünde sonunda karakterlerin öykü ya da öykûcükleri birbirine bağlaya- rak kesiştiği, çeşitli türieri harmanlayan, özgün tarzına yine sadık kaldığı "Pret-«- Porter-Hazır Giyiın'', ABD'de yeterince anlaşılıp değerlendirilmezken Âvnıpa'da da pek beğenilmedi. Özellikle Paris'ın köpek pisliğinden geçilmediği gözleminin onurlanna do- kunduğu, moda başkentinde olup bıtenı bu sektörde 'yaşanan hazlara uzak kala- rak'kurgulayıp hikâye eden Altman'ın, bu kez ölçüyii kaçinp kıvamını tutturamadı- ğı ve sonuçta son fılmini yer yer grotesk- karikatüriimsü bir yamalı bohçaya çevır- diği görüşünün hâkim olduğu Fransız eleştirmenler tek yıldızdan fazlasını esir- gediler Altman ustadan, ağız birliği et- mişçesine. Ne yani, asalağından modeline, tekstil- cisinden tasanmcısına kadar moda dünya- sinın insanlan sütten çıkma beyaz kaşık mı? Bu sektördekilerin gizliden gizliye birbirlerinin kuyusunu kazdıklan, sadece kâr ve çıkar gözettikleri, başan uğruna her yolu mubah saydıklan ve amansızca bir rekabet yanşını sürdürdûkleri yalan mı? Herkese farklı anlamlar ifade eden moda nedir ki aslında? Ustaya göre 'ye kfirküm ye dünyası!' kısacası. Modacı ya da manken-model dendiğin- de hemen göz önüne gelen orta malı ge- nellemelerin çizgisinden sapmaksızın, bil- dik değerlendirmelerden santim şaşma- yan Altmafı bakışı, bu yaldızlı dünyanın ahlak bakımından kokuşmuşluğunu. ben- merkezliğini, hırsını, eşcinselliğini, sefih- liğini. olanca rezilliğini içeriyor tabü ki. Göbek bağıyla bağlı olduğu medyanın bü- yük itici güç desteğinde gündemden hiç inmeyen modayı ele alan Altman, aynı za- manda moda endüstrisinin adeta reklam- cıbaşısı gibi çalışan 'vüksden değerlerin' "gölgesinde, özellikle gazeteciliğı iyice obert Altman'ın moda çevrelerinin tepkisini çeken son filmi Istanbul sinemalannda SUNGU ÇAPAN (Pret-a-Porter'Tleady to Wear) Yönetmen: Robert Altman / Senaryo: R. Altman, Barbara Schulegasser / Kamera: Pierre Mignot, Jean Lepine / Müzik: Michel Legrand ' Oyuncular: Sophia Loren, Marcello Mastroianni, Julia Roberts, Tim Rubbins, Kim Basinger, Stephen Rea, Anouk Aimee, Rupert Everett, Forest Whitaker, Danny Aiello, Teri Garr, HAZIR GİYİM Linda Hunt, Salry Kellerman, Tracey Ullman, Lyle Lovett, Lauren Bacall, Jean Pierre Cassel, Jean Rochefort, Michel Blanc, Lili Taylor, Ute Lemper / 1994 ABD (Film Pop-WB) Maslak Mövenpick, Harbiye As, Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez, Bakırköy Avşar, Altunizade Capitol, Kadıköy Ocak sinemalannda. ayağa düşürmüş moda basınına da eleşti- ri oklannı savuruyor fırsatını denk düşü- rerek. "Hazır Gıyim", uzaktan çekilmiş defileleri, podyumu, stilistleri, organiza- törleri ve yaratıcılanyla moda kadar, dün- yayı yönlendirip etkili olagelen moda ga- zetecihği üstüne, gözde fotoğrafçılan, sı- radan muhabirleri ve Vogue, Harper's Ba- zaar, Elle gibi modanın borazanı sayılan bazı popüler dergilerin, Altman'ın haşin ve acımasız 'bakış'ından nasiplerini bol- ca alarak neredeyse karikatüre çevrilmiş kadtn yayın yönetmenlerine kadar tüm moda basınına da ılışkin biryergi fılmi ay- nı zamanda. Geleneksel Moda Show'u... Moda çevrelerince her yıl merakla betc- lenen Paris'teki geleneksel hazır giyim güz-kış koleksiyonu gösterisini fon olarak alan film, belgeselle kurguyu kaynaştıran biryaklaşımla, bu tantanalı gösterinin per- de arkasıyla başlıca kişilerinin birtakım yan öykücüklerle gelişerek birbirine bağ- lanan, oturaklı bir dramatik yoğunluğun yerine gevşek bir yapıda sanp sarmala- nan hikâyesini anlatıyor, artık bildık 'çok kahramanh, çok entrikalı 1 Altman tarzıy- la. Boğazına yağlı bir parçanm kaçmasıy- la, trajikomik bir biçimde ansızın limuzı- ninde ölüveren hazır giyim derneğinin güçlü kudretli patronu (Jean Pierre Cas- sel) bölümünde 'poüshe soruşturma' bu esrarengiz ölüm üstüne varsayımlarda bu- lunup moda dünyasının en gözalıcı vitri- ni niteliğindeki, ünlü modellerle modaevi patronlannı, stilistleri, moda basınını ve seçkin izleyici kitlesini Paris'te buluşturan bu hazır giyim gösterisini bağlı olduklan yayın organlan adma izlerken, mecburi- yetten aynı otel odasmı paylaşmak zorun- da kalan, biri erkek spor muhabiri, öteki eski ABD başkanlanndan Ike'ın adını ta- şıyan, sorunlu, şarapçı bir kadın muhabir, iki genç Amerikalı gazetecinin (Tim Rob- bins,Julia Roberts) ateşle barut mısali par- layıp alevlenen ilişkisi bölümünde 'aşk fümi', fabrikayı Teksaslı çizmeci LyleLo- vett'e satan hırslı genç işadamı Rupert Everett'le ünlü tngıliz tasanmcı Vîvienne Westwood'dan esinlenilmiş moda kraliçe- si annesi Anouk Aimee'nin, Oedipus kompleksli, dramatik ilişkisi bölümünde 'dram' ve peşinde koşturduğu, kudretli moda dergisi editörlerini parmağında oy- natan, Antonioni"nin "Blow Up"ındaki David Hemmings'i çağnştıran, bıçkın fi- lozofumsu ünlü fotoğrafçı ('Ağlatan Oyun'dan hatırlanacak Stephen Rea yine ölçülü biçılı. bırinci sınıf oynuyor bu rol- de) bölümündeyse sık sık gülümsemele- rin yayıldığı cümbüşlü bir fars-vodvil' türlerinde seyrediyor film. Dior-Chanel giysilerini film süresince yaşından umulmayacak bir zarafetle taşı- yan Sophia Loren'in canlandırdığı, doğal ölümü cinayet zannedilen kocasından nef- ret eden kadının, komünizmin iflas edişiy- le Moskova'dan kopup gelmiş, yıllar ön- ceki sevgilisi, küçük Italyan terzi Marcel- lo Mastroiaııııi'yle ilişkisi. bu ünlü ikili- nin vaktiyle Vıttorio de Sica yönetiminde çevirdıği bazı filmlere göndermelerde bu- lunurken, özellikle ünlü oyunculanyla il- gi derleyen 'Hazır Giyim'in öykücükleri- ni, CNN'den aşina bir simayı hatırlatırca- sına, modanın olanca ışıltısını yansıtan bu gösteriyi yakaladığı, bazılan kendi rolle- rini oynayan Cber, Harry Belafonte, vb ünlülerle abuk sabuk röportajlar yaparak anında televizyon ekranına taşıyan. Ame- rikalı sunucu rolündeki, olgun ve dolgun sanşın ilahe Kim Basinger bağlıyor birbi- rine, olanca sarsaklığı ve gerzekliğiyle. Bir çeşit kendine özgü 'hazır fBm' reçete- sıyle ve ünlü yıldızlar kafılesini andıran kalabahk oyuncu kadrosuyla 'Hazır Gi- yim'i kotaran, Robert Altmanvari bu eğ- İenceli, 'zehir zemberek' taşlaması, yö- netmenin önemli başyapıtlan arasına gi- remese de insanoğlunun çıplaklığını niçin örttüğü sorunsalına kafayı takmış Alt- man'uı yine de modellerin anadan doğma, podyuma çıktıklan, fınaldeki o Havva anamız kılığındaki. çarpıcı çıplak defile sahnesi gibi kimi çarpıcı bölümler ekle- meden yapamadığı, matrak, gırgır bir film. Geleneksel törenselliği, gülünçlü yan- lan ve modem insanın imaj saplantısıyla doğrudan ilişkili ve etkili oluşuyla gün- demden düşmeyen modaya, Altman'ın ığ- neleyici gözleriyle bakan ve finalde 'de- fîleyi halka acık bir cıplaklık gösterişi'ne çeviren fılmde, moda patronunun beklen- medik ölümüyle telaş ve heyecana garko- lan moda çevreleri, ne yapıp edip gösteri- yi gerçekleştiriyorlartabii ki, malum "Her halukârda show devam etmefi" anlayışı gereğı. 'Karanhk işler cevTİlen, alçaklar- la. gözü doymaz oburlukla dohı rezfl bir or- tam' olarak sunulan moda sektörünü ele alıp kimi şeyleri birbirine kanştırarak özellikle Vogue, Elle, Harper's Bazaar'ın editörleriyle fena halde kafa bularak ne- şeli. eğlenceliklı bir seyirlik önümüze sü- ren Altman. sınema tarihinde Mineüi'nin "Model Kadın". Donen'ın **Funn> Face". W ilfiam Kkinın "Kimsiniz Siz PoOy Ma- goo?" ya da Ivor> 'nın "Nw VbrkTutsak- lan" gibisinden moda üstüne iş tutan film- lerzincirine 1990'lardan yeni bir halka ta- kıyor. Altman'ın ısırgan mizahı Yönetmenin ısırgan mizahıyla acıma- sız espnsınin. Tracey LHman. Salh Kefler- man ve Linda Hunt'ın oynadığı moda edi- törlennin ısimlerine bile bulaştığı filmde, yıllara meydan okuyanlardan Lauren Ba- call, Sophia Loren, Marcello Mastroian- ni, Anouk Aimee gibi yıldızlann yanı sı- ra Kim Basinger, Julia Roberts, Tim Rob- bins, Danny Aiello, Forest Whitaker vb çağdaş ünlülerle Jean-Paul Gaultier, Gi- anfranco Ferre, Christian Lacroix. Isse>' Miyake, Sonia RykieL, Claude Montana gibi çoktan 'flrma' haline gelmiş, şanlı şöhretli stilistlerin koleksıyonlan ve Na- omi Campbefl, Christ> Turiington, Tati- ana Patitz, gibi bizim de seçebiküğinıiz sü- per modeDer de var. Altman'ın "lnsanoğ- lu, kadın ya da erkek obun, çmlak ve eşk doğar!" mesajıyla bızı postaladığı bu faz- la sivri ve tumturaklı yapıtından geriye kalan bir başka sahne de Amerikalı gaze- teci Tim Robbins'in otel odasından hiç çıkmadan, TV'deki Sky News'ten izledi- ği haber ve röportajlan kelimesi kelime- sine aynen çevirip yazdığı sahneydi, bor- nozuna sannmış Julia Roberts şarap şişe- sinde balık olurken. Tiyatro festivalimizi renklendirerek hafta başında Kurt WeflL Prevert, Kosma, Puaf bestelerinden oluşan 'Tiyatro Şaıia- tan'nı tstanbullu meraklısına sunan Al- man Ute Lemper'le, Teri Garr, Rkhard E. Grant ve Fransız Jean Rochefort, Mk- hel Bfamc,Jean PierreCassel gibi oyuncu- lann da yan rollerde boy gösterdiği "Ha- ar Giyiın''. çok başanlı bir Altman filmi olmasa da kolayca görmezden gelinecek ve ilgisiz kalınacak bir film değil kuş- kusuz. Maço dediğin koç yumurtası sever... Afrika'da askerlığini yap- mış, hırsı cahıllığinden önde giden, yakışıklı lspanyol gen- ci Benito (Javier Barden) Ri- ta'ya tutkundur. Yumurta (özellikle koç yumurtası se- ver. Hayatta ikı isteğı var: Dimdik göğe yükselen, ken- tin en yüksek ve adını taşıya- cak "felfik" gökdelenini dik- mek ve Rita'yla (Elisa Toua- ti) evlenmek. Ne var ki fettan dılber Rıta onu en yakm arka- daşıyla aldatınca, saf ve duy- gusal genç Benıto'muz ka- dınlan kullanarak sıfırdan yükselen, birtakım karanlık emlakçılık işle- ri çevirip yükü- nü tutan, gözü kara bir gangs- . terimsi işada- . mına dönüşür. Cinsellik ve pa- ra uğruna çaba- larken bu kez manken-oyun- cu Claudia (Maribel Ver- du) hayatına gi- rer. Işleri ters gidince manita- sı Claudia'yı para babası bankerlerin ku- ALTINTOPLAR (Huevos de Oro) Yö- netmen: Bigas Luna/ Senaryo: B. Luna, Cuca CanalsV Kamera: Jose Luis Alcaine/ Müzik: Nicola Piovani' Oyun- cular: Javier Bardem, Maribel Verdu, Maria de Medeiros, Elisa Touati, RaquelBianca 1993 Is- panya (Film Pop) Beyoğ- lu Fitaş. Bakırköy Avşar, Aksaray Yıldız sine- malannda. cağına atar bizzat. Ve çareyi banker kızı çıtıpıtı Martha'yla (Maria de Medeiros) evlen- mekte bulur. Kansı ve metre- siyle birlikte yatağa giren, zengin ve güçlü Benito'muz için hayat yeniden güzeldir artık, hatta her şeyinin çift ol- masını bile ister. iki kadın, iki köpek, ikı at ve hatta iki adet Rolex saat!.. Kansıyla çok iyi anlaşan Claudia'nın öldüğü kazadan yaralı kurtulan, zenginlık ve gücün mutluluk getirmedıği kahramanımızı, Martha ve yeniden ona dönen ilk aşkı Rita da terkedince, eli maşalı bir başka oynak ve uyanık dil- berle (Raquel Bianca) ABD- Miami'deki yoksul sürgünlük yıllan beklemektedır artık... Kıskançlık, hırs, ıktidar, cinsellik, erkeklık, vb. Akde- nız'e özgü temalara dayanan "Altın Toplar", dayanılmaz Latin Lover Benito'nun 10 yı- la ve 3 ülkeye yayılmış, ara- beskımsi öyküsünü görünrü- lüyor. lspanyol sinemasında. "yumaşâk ve hassas" Almo- dovar'a karşıt kutbu temsil eden, "Lulu, "Jamon Jamon" gibi ılginç filmlenyle tanıdı- ğımız Bigas Luna'nın. ateşli sevişme sahnelerinden. iha- netlerden. para-güç kavgala- nndan, bayağılıklardan ve kitsch zevklerden geçilmeyen 1993 yapımı "Amn Toplâr"ı (sansürsüz çevirisiyle "Amn Taşaklar", fil- mın gerçek adı), vahşi, sevecen, ve romantik, tı- pik lspanyol öy- küsü, dahası sı- cak ve dumanı tüten bazı bö- lümleriyle anto- lojilere geçecek düzeyde. beylik bir "meto ve 001™)" bulama- cı adeta. "Ja- monJamon"da- ki içtenliğin ye- rinı, belirgin maço ve mizahi bir tıcari yaklaşıma terkettiğı ".41tın Toptar". Bıgars Lu- na'nın filmografısinde bizce fazla bir öneme ve anlama sa- hip olamayan, başansız bir 'pornografik melodram'. Beylik sembolik motiflerle klışelerle öriilü bu traji-komik denemeden tuhaf bır enerji- nin yayıldığı da ılen sürülebi- lir. Jose-Luis Alcaine'in gö- rüntü çalışmasıyla, "Yflksek Topuklar, "Lulu", "Jamon Joman"dan hanrlanan, Anto- nio Banderas'ın daha tıkna- zı.Javier Bardem adındaki aktörün performansı genye kalıyor sonuçta. Mizah ve erotizmle soslandınlmış, ma- ço yaklaşımı ve lspanyol özellikleriyle donatılmış "Al- tm Toplar", meraklısı için haftanın ilgınç fılmlerinden biri sayılabilır yine de. Ve Amerikalı, Fransız kıza rastlar Son Berlın Festivali'nde Rkhard Linklater'a en iyi yönetmen Gümüş Ayı ödülü- nü kazandıran 'Gün Doğma- dan'tren yolculugunda başlı- yor. Sorbonne öğrencisı. akıl- lı, genç ve güzel Fransız kızı Celine'le (mermer beyazlı- ğındaki donuk, şefTaf teni ve Madonna'msı güzelliğıyle Hollywood'a transfer olan, Julie Delpy adlı bu becerikli Fransız oyuncu), sevgilisinin yüzüstü bırakmasıyla Madrid tatilinin içine edilmiş, gönlü kırgın. genç Amenkalı Jes- se'in ("AnVç", "ReaHry Btes" gibi fılmlerle yıldızı parla- yan, genç kuşaktan Ethan Hawke). Amerikan usulü. alı- şılmış aşk ve gençlık fılmle- rinden bır ölçüde aynlan, se- vimli ve Avrupalı tadı içeren, 14 sa- atlik ilişkileri anlatılıyor. Tren yolcu- luğunun keyfini çıkara çıkaraBuda- peşte'de büyükannesini ziyaretten dönüşte. kitabını okurken, yanında- ki dır dır kavga eden Avusturyalı çif- tin şamatasından rahatsız olup yer de- ğiştiren ve Amerikalı delikanlının il- gi alanına gıren kız, Viyana'ya giden delikanlının muhabbetine yeşil ışık yakınca. hah ışte bır tatil aşkı daha başlıyor zannma kapılarak alışıldık ateşli aşk sahnelerini beklemeye ko- yulan sıradan seyirci. yanıldığını an- lıyor çok geçmeden. Kız Viyana'da GÜN DOGMADAN (Before Sunrise) Yönetmen: Richard Linklater' Senaryo: R.Linklater. KİmKrizan/ Kamera: Lee Daniel ' Oyuncular: Ethan Hawke, Julie Delpy/1995 ABD (Ozen Film) Şişli Site, Kadıköy Reks, Beyoğlu Sine Pop sinemalannda. oğlanın önerisini kabul ederek tren- den inince, yüzyıllann birikimiyle kültürüne sahip Viyana dekorunda geçecek farklı bir aşk hikâyesinın ge- vezeliklerine dalıyoruz derken. Ha- yatın dikenli yollannda aynlmazdan önce, birlikte geçirecelderi sınırlı za- manın. tensel ılışkinin labırentlenne sapmaksızın, tadını çıkaran genç çif- timiz, Viyana'yı değilse de, birbirle- rıni tanımanınhakkını veriyorlar. Kı- zın tuvaline yerleştirdiği salak bir Amerikalı olmaktan son anda SI>TI- lan oğlan, Auden'den şiirler okuyan Dylan Thomas'ın taklidini yapıp sö- züm ona insana zamanını kazandıran teknolojiye karşı çıkarken Botticelli Venüsü'ne benzettiği Fransız kızı da ABD anılanndan laf açarak Viyana usulü şair-dilenci ya da falcı kadın- lann 'romantik traş'lanyla kendin- den geçıyor. Tuna kıyısında gezinti. Lunaparkta vakit geçirmece. Bır gö- bek dansözünün (Bilge Yeşim adm- da, herhalde Viyana'da ekmek para- sını kazanan bir vatandaşımız var bu küçük yan rolde) kıvırtmalanna pa- ra atarlar. Müzik dükkâru. Yazışma, haberleşme, mektup. telefon yok ama aynı yerde, yani Viyana'da 6 ay son- rasına randevu veriliyor bu fi- nalde... Yirmili yaşlara özgü, sade- ce bir gecelik bu romantik ilişkiyi, Amerikalı bir yönetmenden pek umulmayacak kadar gerçekçi ve do- ğal görüntülemenın üstesınden ge- len, "SIacker"(1991) ve 1970'Ierin uyuşturucu batağına gömülmüş gençlerini anlatan "Dazed and Con- fiısed" (1992) adlı ilk iki filmiyle dık- kati çeken, 33 yaşındaki Teksaslı genç yazar-yönetmen Richard Lınk- lateı'ın üçüncü yapıtı "Gün Doğma- dan", laf ebeliğini sineye çekenler için ilginç bir stil alıştırması. Mimar Sinan'la tehlikeli bir kadm Iş güç sahıbi, kültürlü, annesinin Katolik oluşu nedeniyle iki dinin gölgesinde büyümüş, tutkulu ve sevdi mi tam sevenlerden, kendı halinde bır genç kadın Esra (Zuhal Gencer). tstanbu! barlannda lüks burjuva yasamını sürdürüp beyaz atlı prensine ba- kınırken varlıklı Mimar Sinan'la tanışıp evleniyor. Ama Sinan'ın (Osman W5ber) onu hem de en ya- kın arkadaşıyla (Özlem Savaş) aldatmasıyla, zaten mazohist belirtiler gösteren Esracık, keçıleri kaçı- nyor ve tehlikeli bir kadına dönüş.üyor! Orta derecede melankoli teşhısiyle kocası tara- findan kapattırılan kadın, doktorundan ızin alarak bir günlüğüne özgürlüğüne kavuşunca, telefona sanlıp saat başı aradığı Sinan'a, ıntihar etmekte ol- duğu tehdit-şantajıyla, hayatı cehenneme çeviri- yor. Ve marazı tutkusunu saat başı yuttuğu uyku haplanyla Sesleyen üşütük Esra'yla, panık ıçinde bütün bar köşelerinde kansını ararken arabasıyla SEKİZİNCİ SAAT Yönetmen, senaryo: Cemal Gözütok/Kamera: Erhan Canan /Müzik: Oğuz Abadan /Oyuncular: Zuhal Gencer, Osman Wöber, OzJem Savaş, Mahya Taşdöğen, Kutav Köktfirk,Saim Yavuz/1995 (Belge Film) Beyoğlu Alkazar, Çemberlitaş Şafak. Bakırköy Avşar. Kadıköy Hakan Sinemalannda. binne çarpıp karakolluk olan (bürokrası eleştinsi), denizi kirletenlerin de cezasını veren çevreci Mi- mar Sinan'ın hastalıkh ilişkisi, yerli Lorena Bob- bit'vari bir penis kesme sahnesiyle noktalanıyor. Baskı, şiddet ve sömürüyle süregelen erkek ege- menliğine karşı feminist söylemle savunulagelen kadın hakjanndan yana olanlann bile sonuna dek zor tahammül edebildiği 'Sekizinci Saat', ihanet ve tutkudan kafayı yemiş Esra'nın aldatılma ve kö- tü muameleye, aynı şiddet ve çılgınlıkla cevap ve- rişini, anılarla geçmişin, şimdikı zamanla iç içe geçtiği, geriye dönüşlere başvuran kanşık bir tarz- da ve özenli, temiz bir müsamere dûzeyinde anla- tıyor. 'Başlangıcta utangaç, giderek tehlikeli. so- nunda da saldırgan bir hal alan tutku'ya ilışkin, ihanetin ruhsal dengesını bozduğu kadının, öcünü alırken öcüye dönüştüğünün fılmi olarak özetlene- bilecek "Sekizincı Saat'te, ünlü yıldızlanmızın red- dettiği bir rolü üstlenmiş Zuhal Gencer; bir nutku tutulmuş, tek laf edemez, sorunlu bir kadın oluyor, bir salvo halinde, kitap gibi konuşmaya başlayan, derin, psikoloji uzmanı kesiliyor. Okullu senarist- yönetmen Cemal Gözütok'un bu ikinci fılmi, se- v imsiz. yapay ve donuk bir çalışma olmaktan öte- ye gidemıyor sonuçta. KEDİ GÖZÜ VECDt SAYAR Cannes...Cannes ••• Bu hafta size Cannes'dan yazıyorum. Dünyanın en güze) kedileri ile farelerinin yıllık buluşmasından. Bu buluşmada, kedilerin mi fareleri kovaladığını, yok- safarelerin mi kedilerin peşinden koştuğunu anlamak pek kolay değildir. Kimse de aniamaya çalışmaz za- ten. Paralı farelerin, yetenekli genç kedileri gördük- lerinde nasıl heyecanlandıklannı anlatamam. Tabü, aynı şey kediler için de geçerli (Kedilerin birkaç istis- na dışında hepsinin beş parasız olduğunu söyleme- me gerek yok herhalde). Zengin farelerden gelecek bir teklif, onların tüm yasamını değiştirebilir çünkü. Sinemacı kedilerie eleştirmen kediler arasındaki ge- rilimi de hesaba katarsanız (Her sabah dergilerde ya- yımlanan yıldız savaşlannın yarattığı gerilimi hesaba katmamak elde mi?), Cannes'daki 'festival'm boyut- lannı rahatlıkla kavrayabilirsiniz. Böyle bir heyecan kaçınlır mı? Her yıl olduğu gibi, bavulumu kaptığım gibi soluğu Cannes'da aldım. Dünyanın dört bir ya- nından gelen dostlarla buluşrnak, sinemanın en 'ya- ratıcı' kedilerinin son yapıtları ile tanışmak için... So- kaklar fare kaynıyor, iyice semirmiş olanlannı mı is- terseniz, onlann peşinde koşan 'umut veren' yıldız- cıklan mı... En yırtıcı kedilerin en yeni ürünlerini liste- lerine katmak için birbirieriyle çarpışan, cüzdanların- dan başka kaybedecek hiçbir şeyleri olmayan 'ma- jor'farelerin verdiği partilerden uzak durmaya çalışı- yorum. Ne olur ne olmaz, bu işin sonunda süslü bir farenin tuzağına düşmek de var. Ben en iyisi, girdisi- ni çıktısını iyice bıldiğim o güzelim salonlanndan ay- nlmayayım. Sinemalann kapılannda uzun kuyruklar; eski dost- lar, yeni dostlar... Herkesin boynunda kartlar. Kimi be- yaz, kimi pembe, kimi mavi. Bir de sarı noktalı pem- be kartlar var ki, beyazlar dışında tüm öteki kartlan keser. Yani, filmlere girebilme şansınız daha fazladır bu kartlara sahipseniz. Sabah ilk fılminiz 08.30'da- dır. Geceyansı filminden isterse 02.00'de çıkmış olun, sabah 7.30'da uyanacaksınız. Anlayacağınız, asker- lik gibi bir şey. Bu koşullarda, sabah seanslannda du- yulan homurtulan yadırgamamanız gerekiyor. Hele bir Olivera ya da Hou Hsia-Hsien fılmi çıkmışsa şansı- nıza, gözkapaklannıza hâkim olacağınızın garantisi- ni veremem. Sabahın köründe başlayan koşuşturma gün boyu sürer. Eğer kendinızi iddialı kediler arasında sayan- lardansanız, günde 4-5 film, aralarda birkaç basın toplantısı ve birkaç kokteyl sıkıştırmak zorundasınız. Tabii, programda akşam üzeri otelinize koşuşturmak, elinizdeki binlerce ton kâğıdı bırakarak smokinlerini- zi giymek de var. Çünkü başka türlü akşam gösteri- lerini izleyemezsiniz. Akşamlan, Cannes sokaklannın hali görülmeye de- ğer. tabü, eğer bakacak haliniz kaldıysa. Binlerce penguen, Festival Sarayı'nadoğru koşturur. Geç ka- lıriarsa ellerindeki davetiyenin onlan içeri almaya yet- mediği, deneyimleriyle sabittir çünkü. Şunu açıkla- mam gerek: Cannes'da en az on yıllık bir geçmişiniz yoksa yeni başlayanlardan sayılırsınız. Yirmi beş bin katılımcı -bunlann yaklaşık dört bini basın mensubu- arasında şaşkın şaşkın dolaşırsınız; bir günde gös- terilen yüzlerce film arasında nasıl bir seçim yapaca- ğınızı düşünürken hepsini birden kaçırmanız işten bi- le değildir. Yılın geri kalan günlerinde uluslararası 'hot' sos- yetenin tatil mekânı olan Cannes, mayıs ayında dün- yanın en demokrat kentlerinden biri oluverir (Tabü, az önce sözünü ettiğim 'kart hiyerarşisi'riı hesaba kat- mazsınız). Yaşlısı genci, zengini yoksulu ile sinema- ya gönül vermış ya da para koymuş insanlann kâbe- si sayılan bu kentte bir smokin edinmişseniz, dünya- nın en ünlü yıldızlan ile aynı mekânlara girebilir, aynı sokaklan arşınlayabilirsiniz. Motosikleti ile yanınızdan geçen Depardieu'ye el sallayabilir, Sharon Sto- ne'dan imza isteyebilirsiniz. Tabii, imza almakta karariıysanız küçük çapta bir savaşı göze almanız gerek... Çünkü Cannes sokak- lannı ele geçiren kalabalık, profesyonel festivalcilere kolay kolay geçit vermez. Hele hafta sonlan, Fran- sa'nın tüm güneyi Cannes'a doluşur. Otelinizle Fes- tival Sarayı arasındaki mesafeyi normal günlerde on dakikada alıyorsanız, buna bir on dakika daha koy- manız gerekir hafta sonlarında. Akşamlan festival sarayının çevresine toplanarak y>/d/z'ların şaraya girişlerini seyretmeye gelir bu in- sanlar. Kimi portatif sandalyesini getirir, kimi fotoğ- raf makinesini kapıp bir duvara tırmanır. Kırmızı ha- lılarla kaplı merdivenlerde yıldızlar göründüğünde, onlara sahip olmuşçasına sevinirler. Gösteri bittiğin- de onlar hâlâ beklemektedir. Merdivenlerden inen yıldızlan bir kez daha alkışlamak için. Hayranlar, yıldızlan yakından görebilmenin coşku- su içinde (hâlâ böylesine naif bir coşkunun var ola- bilmesi ne güzel; sinemanın hâlâ yaşryor olması bu mistik boyutun yitirilmemesi ile açıklanabilir belki de) evlerine, televizyonlannın başına dönerken, yıldızlar görkemli otel salonlannda, yatlarda verilen davetle- re dağılırlar. Cefakâr sinema yazartan ise bütün bu tantananın uzağında, yeni filmler, yeni dünyalar keş- fetmek üzere bir salondan ötekine koşturmaya de- vam ederier. Birbirinden böylesine farklı dünyaların ortak bir paydada buluştuğu başka bir ortam düşü- nemiyorum. Bir yanda, en şiddetli, en iç gıdıklayıcı filmleri yap- makla övünen, tek tannlan para olan yapımcılar, öte yanda varoluşlannı kanıtlayan bir araç olarak sinema sanatına sanlmış yaratıcılar. Ve bu iki gruba dahil ol- mayan binlerce sinemacı, sinema tutkunu. Inandık- ları filmleri satın almaya çalışan 'sanat filmleri' dağı- tımcıları, her zaman bir 'mucize'nn gerçekleşebile- ceğine inanmak isteyen genç yıldızlar, sinema öğren- cileri... Ve yılın en pariak hasılatını yapmak üzere Can- nes'agelen sokak şarkıcılan, fahişeler, dilenciler. Bel- ki yirmi yıldır hiç degişmeyen, leopar taklidi kostüm- leriyle Cannes sokaklannda dolaşan, festivalin nere- deyse maskotu haline gelen ana-kız. Bakıyorum, bu yıl kızın yaşı annesinin yaşına ulaşmış. Tabii ki anne- nin yaşı sabit! Sarayın basın gösterilerine ayrılan salonun merdi- venlerinde, Angelopulos'un filmine girmek üzere bekleşirken nostaljik söyleşiler yapmaktan kendimi- zi alamıyoruz (Bu yılın filmlerinin nostaljik yoğunlu- ğundan etkilenmiş olmalıyız). Yaklaşık yirmi yıldır bir- birini tanıyan, her yıl birkaç festivalde bir araya ge- len bir kedi ailesi. Ortak anılanmız öylesine çok ki. Ya yitirdiğimiz dostlar? (Yavuzer Çetinkaya'sız bir Can- nes Festivali daha. Sevgili Yavuzer, hepimizden ön- de bitirirdi maratonu. Günde beş ya da altı filmle... Acaba, o da bizimle birlikte izliyor mu filmleri?) Italyan dostum, bıyıklannı titreterek içini çekiyor: "Birlikte yaşlanıyonız bu merdivenlerde." Edime'de konferans •KUItür Servisi -Başbakanlık Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, yurt çapında konferanslar düzenliyor. Etkinlikler kapsamında, 30 mayıs saat 14.00'te Edirne Yeni ll Halk Kütüphanesi'nde Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, "Kimmerler'den Beri (M. Ö. 7. yüzyıl) Türkiye'de Kıpçaklar'dan Kalma Coğrafya Adlan", 31 mayıs saat 14.00'te de Prof. Dr. Neriman Kırzıoğlu "Türkistan Türk Cumhuriyetleri ve Anadolu'da Geleneksel Kadın Giysileri" konulu birer konferans verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle