Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26MAYIS1995CUMA
14 KULTUR
4 8 . U L U S L A R A R A S I C A N N E S FİLM F E S T İ V A L Î
Angelopulos, Altın Palmiye için Loach la yanşıyor
Düşlerimizin değiştiremediği
dünyadan manzaralar...VECDt SAYAR
Ünlü Romen yönetmen Mircea
Daneiiuc, fılminin tanıtım
kitapçığına şu tanımla başlıyor:
"Aktivist: Tek bikiiği şe> insanlan
yönetmek, yani Parti doktrinleri
dogrultusunda yönlendirmek
olan insan." Tahmın edeceğiniz
üzere, Daneiiuc ülkesının yakın
geçmışine damgasanı vurmuş
komûnistlere yöneltıyor
eleştırisinı Tıpkı Ken Loach ve
Hou Hsia-Hsicn gibı tarihe
bakıyor, ama onlardan aynlan
>anı. en ufak bir nostalji yok
bakışında. "Senatörün
Salyangozlan", son dönem Doğu
Avrupa sinemasından sayısız
örneğıni izledığımiz bır sıyasal
eleştiri filmi.
Komünıst
sistemm ortaya
çikarttığı ve
bugün de farklı
birkılıf ıçınde
varlığını ve egemenliğıni
sürdüren yönetıci tıpini kıyasıya
eleştiren bir güldürü. Ama,
türûnün klişelenni aşamayan.
tekrara düşmekten kurtulamayan
bir güldürü. Filmin konusuna hiç
yabancılık çekmiyoruz: Bir köye,
yeldeğirmeninin açılışını yapmak
üzere gelen senatör. akşam
yemeğinde salyangoz yemek
ıster. Köylüler bu amaçla seferber
olur. Trajı-komik olaylar birbirinı
izler Çavuşesku döneminin
ürünü olan yönetım anlayışınm
izlerini silmek kolay olmasa
gerek. Daneiiuc, anlattığı
öykünün Çavuşesku döneminde
yaşanmış gerçek bir öykü
olduğunu söylüyor. Bu öyküyü
günümüze taşıdığını, çünkü o
günden bugüne fazla bir şeyin
değişmediğini, yeni yöneticilerin
eski komünist "aktivistler''
olduğunu vurguluyor. Ne var ki.
sinema alanında da değişen fazla
bir şey olmadığı görülüyor. O
dönemde -daha yumuşak bır dille
de olsa- yapılabilen bir eleştiri
tarzını yinelemekle yetınmiş
Daneiiuc. 3u türe bır yenılik. bir
taze kan getirdığıni iddia etmek
zor. Romen sineması özgürlüğün
getırdiği şoku henüz atlatamamış
anlaşılan.
Dk bakış ve gözlerdeld gölgeler
Merakla beklediğimiz "Ulis'in
Bakışı~nda Angelopoulos ustanın
tıpkı Ken Loach, Terence Davies
gibı "•vitirflmiş cennetlerin", "yiti-
rilmiş bakışlann" peşınde olduğu-
nu gördük. 1991 'de yaptığı "Leyle-
ğüı Geciken Adımır
ndan bu yana
suskunluğunu koruyan, daha doğ-
rusu yeni projesini hazırlayan Yu-
nan sinemasının büyük ustası Teo
Angelopulos, hayranlannı düş kı-
nklığına uğratmadı, Çin'li meslek-
taşı gibi.
Homer'in, JamesJoyce'un anlat-
tığı Ulis efsanesini Angelopulos
ustadan dınlemek kuşkusuz başlı
başına bir keyif. Angelopulos, üç
saatlik bu yeni yapıtında her za-
manki kadrosu ile beraber: Tonino
Guerra gibi usta bir yazar, Yorgos
Arvanirisgıbi bir ışık büyücüsü
(Angelopulos, 25 yıldır birlikte ça-
lışıyor bu usta görüntü yönetmeni
ile) ve Angelopulos ekibinin vazge-
çilmez bestecisi EleniKaraindrou.
Bu isimlere bir de Harvey Keitel,
Maya Morgenstern ve Erİand Jo-
sephon adlannı eklerseniz, ortaya
çıkan başyapıtın bir mucize olma-
dığı anlaşılabilir.
Gerçek bir sinema şöleni
Ama, kuşkusuz bu başannın ar-
dındakı esas yaratıcı Angelopulos.
(Filmde Keitel'in yerine Gian Ma-
ria Voloııte oynayacaktı. Ama çe-
kimler sırasıflda öldü. Angelopu-
los, filmi Volonte'ye adamış.) tki
dünyayı, acımasız gerçeklerin dün-
yası ile düşlerin dünyası olan sine-
mayı buluşturan bir parabol olarak
tanım'anabilir "ifMs'in Bakışı"". An-
gelopulos. Balkanlann yüzyıllıkta-
rihini yorumlarken. sinemanın yüz
yıllık geçmışine bakıyor. Dünyayı
yenıden keşfedebilmek için "Bkba-
kış*ın masumiyetini yakalamaya
çalışıyor.
Balkanlann ilk sinemacılan Ma-
naki Kardeşler'in kayıp fılmlerini
bulmak amacıyla, uzun yıllardır
uzak kaldığı memleketine gelen bir
film yönetmenınin öyküsünü anla-
tan "Ulis'in Bakışı", kuşkusuz. ba-
zı seyircileri salondan kaçıracak
denli uzun ve karanlık sekanslar
içeriyor. Ama, bu tarz bir sinema-
dan tat alabilen, beğenişi gelişmiş
seyirciler için gerçek bir sinema şö-
leni.
Düşlerimize karşm değişmeyen,
değişmemekte direnen bir dünyayı
• Tüm Balkan
uluslannın kardeşliğini
vurgulayan,
anlamsız etnik
savaşlara bir
karşı çıkış olarak
nitelendirilebilir
"Ulis'in Bakışı".
Angelopulos,
Balkanlann yüzyıllık
tarihini yorumlarken,
sinemanın yüz yıllık
geçmişine bakıyor.
anlatıyor. Angelopulos.
Filmin diyaloglan çeşıtli Balkan
dillerinde. Angelopulos. kahramı-
nını Yunanistan'dan, Arnavutluk'a,
oradan Üsküp'e, Romanya ve Yu-
goslavya'ya götürüyor. Ulis'in yap-
tığı yolculuk, bu kez kayıp film bo-
binlerinin peşinde gerçekleşiyor.
Daha doğrusu, çekildiği ve hiçbir
zaman banyo edilmedıği sanılan üç
bobınin peşinde.
Türkiye'ye yer verilmemiş
Manaki Kardeşler, Angelopu-
los'un filmi için ideal bir çıkış nok-
tası oluşturuyor. Balkanlar'ın Os-
manlı Imparatorluğu smırlan için-
de olduğu yüzyıl başında, şimdiki
Yugoslavya'da, Romen asıllı bir ai-
leden gelen ve Yunanistan'da ölen
Manaki Kardeşler, Balkan kimliği-
nı sorgulayan Angelopulos için
dört dörtlük bir malzeme oluşturu-
yor. Filmin bir sahnesinde "Biziın
evimiz, sizin eviniz" sözlerine yer
veriyor Angelopulos usta. Tüm
Balkan uluslarının kardeşliğini
vurgulayan, anlamsız etnik savaşla-
ra bir karşı çıkış olarak nitelendiri-
lebilir "Ulis'in Bakışı", Türkiye'ye
ise yer vermemeyi seçmış. (Oysa,
bizler Manaki Kardeşler'in filmle-
rini ilk Türk fılmi diye kabullenme-
ye çoktan hazırdık!) Nedenini ken-
disinden öğrenene kadar yorum
yapmak istemiyorum. Tehlikelı su-
lardan uzak durmayı seçmiş olma-
lı. Yunanistan'daki şovenizmin bo-
yutlarını bilenler anlayacaktır.
Ulis'in yolculuğunda son durak
olarak Saraybosna'ya yer vermış
Angeiopulos. Ne var kı, Saraybos-
Yitirilen masunıiyet
Bu yıl Cannes'da en gözde temanın yitirilen
masumiyet olduğunu gösteren bir örnek Çin
sinemasının uluslararası başanlanndan pek
çoguna (Kızıl Dan Tarialan, Ju Dou, Kızü
Fenerler, Qui Ju, Yaşamak) imza atmış bir
yönetmenden geliyor. Zhang Yimou, "Shangai
Triad" adlı fılminde 1930'larÇıni'nde bır
mafya şefınin metresine hızmet ederken, bu
insanlann görkemli yaşamına tanıklık eden 14
yaşında masum bir gencin dünyasını anlatmış.
Yimou'nun her zaman birlikte çalıştığı,
gözkamaştıncı güzellikteki oyuncusu Gong
li'nin canlandırdığı kabare şarkıcısınm
drammı bir çocugun gözünden izliyoruz
"Shangai Triad"da. Yimou. mafya çetelerinin
dünyasını anlatırken, insani öğeleri ön plana
çıkarmış. Şiddetin her alanda egemen olduğu
bir dünyanın. şiddet sahnelerinden çok, ahlaki
değerlere gereksinmesi olduğu kanısında.
"Shangai Triad", Zhang Yimou ve Gong Li
hayranlannı hayal kınkJığına uğratan bir film
oldu. Her ne kadar, mafyayı konu alan bir
filmde şiddet gösterisınden kaçınması övgüye
değerse de, önceki filmlerinde ufaştığı başanyı
bu kez yakalayamamış Yimou. Fazlası ile
"süslü" görüntüler, gerektiğinden fazla
kullanılan şarkılar filmin
"masumiyetinrgölgeliyor. Egzotik
güzelliklerin altını fazlaca çizen, Batı pazarlan
için üretilmış bir ürün duygusu veriyor
"Shangai Triad" ve has bir sinemacı olan
Yimou'nun filmografisine hiçbır şey katmıyor.
na'da çekım yapma olanağını bula-
mayınca buradaki sahneleri başka
mekânlarda gerçekleştirmiş.
Önemh olamn Saraybosna fıkrini
vermek olduğunu, dolayısıyla ger-
çek mekânlar kullanılmamasının
pek de önemli olmadığını savundu
basın toplantısında (Merakla bek-
lediğimiz Kusturica'nın "Underg-
round"unun Saraybosna sahnele-
rinin de başka yerde, hatta Belg-
rad'da çekildiği söyleniyor. Güna-
hı. söyleyenlerin boynuna)
Filmin kahramanı yönetmen,
yolculuk boyunca ulaştığı ipuçlan
sayesinde kayıp filmlerin Saray-
bosna'da olduğunu öğrenir. Oraya
vardığında tutkulu bir arşivcı çıkar
karşısına. Bobinler onun arşivinde-
dir ve yıllardır bu bilinmeyen film-
len ortaya çıkartmak için bu peli-
küllerin banyo edüebileceği formü-
lü aramaktadır. Yönetmenin orada
olduğu sırada bu çabalan sonuç ve-
rirvefilmleri birlikte izlerler(ama,
seyirci ögrenemez bu filmlerde ne
olduğunu). Ulis'in arayışı sonucu-
na ulaşmıştır.
Balkanlardaki anlamsız savaş,
Hıristiyan ve Müslüman mezarla-
n. Tuna üstündeki bir gemide "son
yokuluğuna" çıkan bir Lenin hey-
kelı. Saraybosna'da Müslüman,
Sırp ve Hır.'atlar'dan kurulu bir or-
kestranın sisler ıçinde verdiği kon-
ser. harabelerin orta yerinde bir
"Romeo Juüet" temsili... "UBs'in
Bakışı" ile günümüz Balkan-
lan'ndan görüntüler. Filmi. orkest-
ra ve tiyatroculann gösterileri ile
noktalayan Angelopulos, barbar-
lığa karşı sanatın er geç zafer
kazanacağım söylemek istiyor.
Filmde umutlu bir mesaj veriyor-
sunuz denıldiğinde. "Kuşkusuz
film yapmak umut içeren, pozitif
bir eylem" diyor, "Asünda Balkan-
lar'ın yazgısı üstüne umutlu olabil-
mek ölanaksa", diye ekliyor. Ve
gelecek konusunda Ken Loach
kadar "lyimser" olmadığını vur-
guluyor (Loach, "Savaşım sûrüyor
ve sûrecek" diyordu ve yapılan tüm
yanlışlara karşın sola olan inancını
yitirmediğini ifade ediyordu.)
Ulis'in yolculuğu, insanhğın ortak
yazgısınabrr yolculuk. Kayıp film-
ler yalnızca bir simge. Çünkü, film-
deki yönetmenin (ve tabii An-
gelopulos'un da) araştırması aslm-
da kendisi, kendi kimliği hakkında.
Bakış da başkasının değil, kendi
bakışı. Bu bakışın Angelopulos us-
taya bir Altın Palmiye kazandır-
ması sürpriz olmaz.
Terence Davies'in
c
Neon Incil'iIngilız yönetmen Terence Davi-
es de geçmişe yönelenlerden. Ama
\onun ilgisı siyasal tarıhte yoğun-
laşmıyor. Kışisel tanhler ılgılendı-
riyor Davies'i. "Uzak Sesler, Dur-
gun Vaşamlar" ve "Uzun Günun
Sonu" fılmlennde kendi çocukluk
anılanndan yola çıkan ve o yıllann
acı-tatlı anılannı özlemle yadeden
yönetmen, bu kez bir Amerikan
romanından yola çıkarak, Ameri-
kan toplumunun 194O'lı yıllanna
uzanıyor. Amenka'nın güneyınde
yaşayan tipik bir orta sınıf ailesi-
nin başından geçen dramatik olay-
ları anlatırken. bu toplumda bir
baskı aracı olarak kullanılan din
kurumuna açıkça karşı çıkıyor.
Filmin kaynaklandığı romanın
yazan, "Neon tncil"başlığını. ço-
cukluk yıllannda bir taşra kasaba-
sında gördügü, yanıp, sönen neon
ışıklanyla çizılmış bır Incil rekla-
mından almış. Davies, romandaki
bu imgeyı aynen kullanmış. Dinın
ticarete alet edılmesini dahaıyi
hangı ımge anlatabılirdi? Filmin
bir sahnesinde. konuşmasını yap-
mak üzere bekleyen rahıbin şu
sözlerine yer veriyor "Çok insan,
çokpara."
Koyu bır Katolik eğitim altında
büyüyen Terence Davies. dinin. in-
san özgürlüğü önündeki en önemli
engel olduğu kanısında. lnançlı ın-
sanları değilse de, onların temız
duygulanm sömüren dın adamlan-
nı kıyasıya eleştinyor. Basm top-
lantısında bu görüşlerinı fütursuz-
ca ortaya koyunca, Katolik elıştır-
menlerin tepkısını çekmekte ge-
cikmedı.
"Neon Incil", baskıcı taşra orta-
mında büyüyen bır gencin anne
babası ve teyzesı ile ılışkılerinı ko-
nu alıyor. ldealist bir baba, sinir
hastası bir anne ve eski bır şarkıcı
olan teyze. Gene Rowlands'ın can-
landırdığı teyze, gencin yaşamına
farklı bir boyut. bir coşku katar;
onun yaşamında bır katalızatör ro-
lü üstlenır. Davies. bır çocuğun gö-
züyle bakıyor dünyaya ama, her
zaman olduğu gibi ana kahraman-
lan kadınlar. Kadınlar arasında ge-
çen çocukluk günlerinin sonucu
olarak değerlendiriyor bunu.
"Neon Incil"in kahramanı genç
ve teyzesi. her türlü güçlüğe karşın
yaşama sevinçlerinı yıtirmiyorlar.
Ve yaşamın acılanndan çok şey
öğreniyorlar. lşte gerçek bir Teren-
ce Davies dünyası: Ayakta kalabıl-
mek ıçm yaşama dört elle sanlan,
acı deneyimlen olgunlukla karşıla-
yan, acılardan bile haz alabilen in-
sanlar ve yitirilen cennetler... Te-
rence Davies. David'ın çocukluk-
tan yetışkinlığe geçiş serüveninı
anlatırken. fonda Amerikan toplu-
munun siyasal serüvenınden küçük
kesitler veriyor. Savaş. savaş son-
rası ve Mc Carthy'lı yıllar. "cadı
kazanlan"nın kajnadığı dönem...
Ne var ki, Davies, bu toplumsal ta-
rihın Davıd'in bıreysel tarıhi üze-
rindeki etkılerini yetennce veremi-
vor.
Bırer fırça darbesı olarak kalıyor
belgesel görüntüler ve Rovv-
lands'ın seslendırdığı şarkılar.
Kahramanının ıç dünyasını ver-
mekte ise son derece başanlı. Işık-
la gölgeyi, kapalı mekânlarla dış
mekânlann değişimıni kullanması
son derece bilinçli.
Evlerin, anılarla yüklü olduğuna
inanıyor Davies. Ve anılan o me-
kânlarda çekıp çıkartıyor. Ayışığı-
nı elinın ıçine almaya çalışan ço-
cuğun dünyasını büyük bir duyar-
lılıkJa anlatıyor. Filmde gösterdığı
şeyler kadar. göstermedikleri de
çok önemli. Bu anlamda gerçek bir
Çehov'ien.
Terence Davies'in "Neon tDdl"i
Cannes'ın gündemınde birinci sı-
raya yerleşen "oostalji" temasuıa
çok uygun düşüyor. "Uzak Sesler,
Durgun Yaşamlar"ın yalınlığını
aratsa da, aynı temalan farklı bır
ortamda ele alan. dürüst bir uyar-
lama olarak ilgiyi hak edıyor. Kay-
naklandığı yapıta bire bir bır sada-
kat yerine, yapıtın özünü yansıt-
mayı seçtiğinı belirten Davies,
edebi bir metinden gerçek bir sine-
ma yapıtı üretmesini bilen az sayı-
daki sinemacıdan biri bana kalırsa.
Eleştirmenler, önceki filmlenn-
de Davıes'e verdikleri avansı geri
çekmışe benzıyor. Fılmi ıslıklayan-
lar çoğunluktaydı. Oysa, filmin es-
tetik bütünlüğü tartışma götürme-
yecek denli ustaca kotanlmış; kad-
rajlan, ışık-gölge kullanımı her za-
manki gibi kusursuzdu. Ben, fılmi
beğenen azınlık içinde yer
alıyorum.
7. ULUSLARARASI TİYATRO FESTİVALİ
İzleyici, gerçekle
yüzyüze gelmeli'
DtKMEN GÜRÜN UÇARER
Centre Dramatique National D'orle-
ans'ın genç sanal yönetmeni Stephan Bra-
unschvveig ve ltalyan sahne tasanmcısı ve
yorumcu Giorgio Barberio Corsettitarafın-
dan sahnelenen. 1994'te Parıs Sonbahar
Festivali'nde ilgiyle izlenen "Docteur Fa-
ustus" 7. Uluslararası Istanbul Tiyatro Fes-
tivali'nin konuklanndan biri. Stephan Bra-
unschvveig, bugüne dek sahnelediği yapıt-
larla dikkatleri üzenne çekmiş olan genç bır
yorumcu. Fransa'nın "dahi yönetmeni"
olarak anılıyor. Sahne tasanmları da aynı
derecede ilgınç ve çarpıcı bulunuyor. Ge-
çen yıl "BirKışMasah" ile Edinburgh Fes-
tıvali'ne katılan Centre Dramatıque Nati-
onal d'Orleans ve Braunschvveig kendinden
hayli söz ettirmişti. "Bir Kış Masah"nın
sahne tasanmı da yine bu ikılinin yaratısıy-
dı. Corsetti ise 1994'te sahne tasanmında
Avnıpa ödülüne layık görülmüş bir sanat-
Çi.
Birkaç yıldır birlikte çalışan Braunsch-
vveig ve Corsetti'nin Thomas Mann'ın
"Docteur Faust"undan yola çıkarak yarat-
tıklan bu ılginç çalışma. festival ızleyicisı
için de değişik bir yorum olarak dikkat çe-
kecektir.
Braunschvveig ve Corsetti "nin tiyatroya
bakış açılarını biraz olsun
tanımak, onlann yorumla-
nndaki farklı yaklaşımlan
irdeleyebilmek açısından
yararlı olcaktır. Stephan
Braunchvveig ile yapılan kı-
sa bir söyleşi ve Giorgio
Barberio Corsetti'nin bir
konuşmasından alıntılar bu
amacı gütmektedır.
- "Bır Kış Masalf'nda
kullanılan sahne dili birinci
bölümde acıyı vurgulayan,
trajik olanı öne çıkaran bir
yorgunluktaşıvordu. tkinci
bölümde ise renk ve ışık bü-
tünlüğünde sanki farklı bir
kutup yansıtilıvordu.'" Doc-
teur Faustus" yorumumız-
dakarşıt yaklaşımlan daha arayışına yonelmesı.
değişik bir düzİemde vaka-
•" Docteur
Faustus "un
anlatmak istediği
budur; kişinin
yenıden kendisini
sorgulaması,
medyanın yarattığı,
televizyon
kanallannın
zorladığı bir
ortamda değil,
gerçek bir dünyada
kendini bulma
ladığınız söylenebilir mi? Bir yanda olduk-
ça çarpıcı bir teknik, öte yanda felsefe ve şi-
irseüik.
SJB. - Yonımlarımda temel hareket nok-
tam bu karşıtlıklar ve farklı tiyatral biçim-
lerin kullanımıdır. Böyle bir yaklaşım dün-
yamıza çeşıtli bakış açıları oluşturur dü-
şüncesindeyim. "Docteur Faustus"da ızle-
yiciyi kavrayan. onun hayal kurma yetene-
ğini harekete geçiren. bır yanda vıdeolar
üzerinde yaptığım somut araştırmadırki bu
aslında benım tüm tasanmlanmda gerçek-
leştirdiğim soyut araştırmayla çakışır Öte
yanda. oyuncu bellı bir tiyatral yaklaşımt
vurgular; ortaya çıkan bütiin ise somut ile
soyutun, mekanik ile organiğin. teknik ile
duygulann arasındaki gerilimı sergıler. lş-
te bugerilimmodem dünyamızın yansıma-
sıdır.
Beni ilgilendıren sadece sahneden izle-
yicıye yansıyan resimler değil. bu yansıma-
nın izleyici üzerinde uyandırdığı etkılerdır.
onun bu görünümlerden hareketle yönele-
ceği farklı düşüncelerdır ve dünyaya fark-
lı bir açıdan bakmasını sağlayabılmektir.
- Günümüzde "Docteur Faustus"u nasd
yorumluyorsunuz? Tiyatronun 'dışandaki
gerçek' olduğunu söyl'erken ne demek isti-
yorsunuz?
S^- Tiyatroya 'dışandakigerçek' derken
şunu kastediyorum: Eğer tiyatro gerçeğe
yaklaşmak. gerçeği yakalamak ıstıyorsa
yüzeyde kalmamalı (bellı ımajlann yansı-
tılması gibi), derinlere inmelı. yapıyı çö-
zümlemeli. Bu gelişimi takip etmek, tiyat-
royu bir araç olarak gören izleyici için zor-
layıcı bir görev olabilır.
Tiyatro. ızleyicıy i tiyatro salonu ortamın-
dan çıkararak onu gerçekle yüz yüze getir-
melidir.
"Docteur Faustus"un anlatmak istediği
de budur; kışinın yenıden kendisini sorgu-
laması. medyanın yarattığı, televizyon ka-
nallannın zorladığı bir ortamda değil, ger-
çek bir dünyada kendini bulma arayışına
yönelmesi.
-SizBüchner, Brecht, Sophocles, Çehov.
Shakespeare, Kleist gibi yazarlann yapırla-
nnı sahnelediniz. Bu yazarlan seçerken bel-
li bir amaç güttünüz. belli bir çizgi izlediniz
mi?
S.B.- Her yazan sahnelerken kendime ti-
yatro sanatının amacını. anlamını soranm.
Bu yazarlar. bize dünyayı olduğu gibı gös-
termiyorlar, bızı yeni bır dünya oluşturmak
için cesaretlendinyorlar. Bunu yaparken de
insanı sorguluyor. ınsanın gerçeği değişti-
rebilme yeteneğinı ölçüyor. onun kendisiy-
le hesaplaşmasını sağlıyorlar.
- Siz tiyatronun yanı sıra opera da sahne-
liyorsunuz. Bir yorumcu olarak ikisi ara-
sındaki farkhhklara kısaca deginir misiniz?
S.B. - Opera, tiyatrodan el-
bette ki dahakısıtlayıcı. Ama,
öte vandan kişi kendini mü-
zıkle çok ıyi ifade edebiliyor,
çünkü müziğin etkisi tekst'ten
daha diretktir. Operada libret-
todan uzaklaşarak (çoğu kez
zayıftır) görseli vurgulayan
müziğe ağırlık verilir ki bu
görsellik belli anlatımları
ıçermediğı ıçın ızleyicinin
düş gücünü de bloke etmez.
Tiyatro ile 20 yıllık bir iliş-
kisi olan Giorgio Barberio
Corsetti ise çalışmalanndaki
ılkeleri şöyle özetliyor: "40
seyirci kapasiteli küçük bir
bödrum katında çahşmalan-
ma başladığım sırada ltal-
va'da prodüktör tiyatrosu ge-
çerliy di. Buna bağlı olarak da
yönetmen tiyatrosu ön plandavdı. Bense
oyuncu ve sahne arasında güçlü bir bağ oluş-
hırmanın vollannı anyor, kapalı pcncerele-
ri açmak istiyordum. Tiyatronun temeünde
bu sanatın diğersanat dallanyla sıkı baglan-
nsı yatar. Tiyatro dilini oluşturan işte bu bü-
tûnİüktûr." "Corsetti kendine özgü bir tiyat-
ro dili oluştururken metropol olarak sözünü
ettiği Roma'yı hareket noktası olarak al-
mış. Metropolü, bır Akdeniz kentınin (ya
da Akdeniz'de bir metropol) özellikleri iz-
lemiş. Sanatçı çalışmalarında bu büyük
kentteki değişimi, sıkışmışhğı vurgularken
izleyicınin de dikkatinı çekmiş. Corsetti
alışılmışın dışına çıkan yapıtlannda ön-
celeri sahnede vıdeo kullanımı üzerinde
durmuş, ama gıderek yaptığı tiyatro bir
çeşit videotemelli tiyatro>adönüşmüş. Bu
hususu belirttikten sonra. Corsetti, "elekt-
ronik bir aygıtın salt görsel amaçla kullanü-
madığını belirrmeliyim. Benim tiyatromda
video yeni bir yapıya bürünerek farklı bir
anlam kazanır. Şunu da hemen belirt-
melivim ki benim için edebi metnin ayn bir
yeri vanhr" diyor. "Salt teknik imajlar üs-
tüne kurulu bir oyun yeterli olamaz." Cor-
setti. "Benim için önemli olan metnin altın-
da yatan anlamdır" derken Kaika ile tanış-
masını tiyatro anlayışında bır dönüm nok-
tası olarak belirtiyor. "Onun kâğrt üstüne
yazdıklan sanki benim vücuduma kazındı
ve vücudumdan da sahneve aktanldı."
TİYATRO FESTİVALİ'NDE BUGÜN
Taksim Sahnesi: 21.15 Dr. Faustus, Orleans Ulusal Dram
Merkezı (Fransa)
Kenter Tiyatrosu: 18.30 Ennio Marchetto (Italya)
tstanbul Sanat Merkezi: 18.30 Günlük Müstehcen
SırlarTiyatro Fil (Türkiye)
OZEL DARUŞŞAR4KA
LİSESİ in. KULTL R VE
SANAT ŞENLİĞİ
11.00 İmza günü v e söyleşi Erdal Atabek
"Sanat Dünyası ve Gençliğin Yeri".
13.30-15.00 Edebiyat söyleşisi Hilmi
Yavuz
15.30-17.00 Kankatür mizah söyleşisi
Abdülkadir Elçioğlu, Kaan F.rtem,
Mahmut Tibet, Erdil Yaşaroğlu
15.30-17.00 Şenhk jcros koşusu
AIVADOLU GÜZEL
SANATLAR LİSESl 2.
KÜLTÜR ŞENLtĞİ
13.00 imza günü ve söyleşi AhmetTelli
18.00 Konser Ayşegül '
INTERKAMER4 95
12.00-13.30 Kısa metrajlı film
gösterileri: Perturbardo S.S.Silva.
Battaniye B.l.Dıler. Aqua K.Şensoy,
Melekler Zamam D.A.Anderson
14.00 Dıa göstensi "Anadolu'nun
Babsında Bir Yolculuk*' Pelin Yıkhzeli
15.00-15.45 Diagöstensı "Portfolyo"
Bünyad Dinç
16.00-18.00 Konferans "Güneş
Diagramlan" Sabit Kalfagil
18.00-19 00 Dia gösterilen "HDTV
Çagında Film"
19.00-20.00 Film gösterileri: Gözlerin
Yeşflçam'ın Son YangımÖ.Kızıltan,
JuliaSax S.Pehlıvanoğlu. Fener(Haüç)-
Şimdiki Zaman N.Akalm