06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Rant teröriinü Ankara besledi• Arazi mafyasınca öldürüldüğü ileri sürülen eski Kuşadası Belediye Başkanı Lütfîi Suyolcu, 1989 yılındaki bir panelde, merkezi hükümetin arazi yağmasına verdiği açık destekten yakınmış ve baskılar nedeniyle ."Allah sonumuzu hayır etsin" demişti. OKTAY EKİNCİ , Yagmaya dayalı rant te- rörünün kurbanı olduğu konusunda hemen herkesin göriiş birliğine vardığı eski Kuşadası Belediye Başkanı Lütfü Suyolcu, 11 ve 12 Ekim 1989 günlerinde yi- ne Kuşadası'nda düzenle- nen bir panelde konuşma- sını şöyle bitirmişti: "Türkiye'de belediye başkanlan şamar oğlanına çevTİIdL 10 yıl önce beledi- ye başkanıydık, mahkeme- ye verildik. Şimdi gene be- lediye başkanı\ız, Allah so- numuzu hayır etsin!_." (14.10.1989-bölge bası- nı.) Suyolcu'yu kaygılandı- ran ve sonunda yaşamın- dan eden belki de ilk tartış- Belediye Başkanı hakkmda altı ayrı soruşturma acıldı Berberoğlu'nu 'zamanaşımı' kurtardı ASUMAN ARACIOĞLU İZMtR- Imarplanlan değişiklikle- riyle milyarlık rantlann döndüğû Ku- şadası 'nda yasadışı imar uygulamala- nnın 1984 yılından buyana sürdüğü belırtildı. Mimariar Odası kamu adı- na mahkemelerde hak ararken, Beledıye Başka- nı Engin Berberoğlu'nun geçen dönernde imar uygulamalan nedeniyle altı ayn suçtan hakkm- da soruşturma açıldığı, bunlann bazılan için lü- zurmı muhakeme karan alındığı ancak **adresm- de bulunamad^mdan'" bu suçlann bazılannın zamanas/ımınauğradığıöğrenildi. Kuşadası'nda eski Belediye Başkanı Lütfı Suyolcu 'nun öldü- rûlmesine yol açtıği belirtilen imar yolsuzlukla- nna karşı yasal yoilarla mücadele eden Mimar- iar Odası Kuşadası Temsilciliği ve Mimariar Odası Genel Başkanhğı'nın açtığı dört ayrı da- va. Aydin tdare Mahkemesi'nde görülüyor. Kuşadası Belediyesi'nin bazı çevrelere rant sağlama amacma yönelik 52 kez imar planı de- ğişikhği yapması dikkatçekiyor. MimariarOda- sı Genel Başkaniığı. Aydın îdare Mahkeme- si'nde 5 Mayıs 1995 tarifunde Kuşadası Beledi- ye Başkaniığı aleyhine açtığı öç davada. Beledi- ye Meclısi'nin 28 Ekim 1994 günlü toplantısın- • Mimariar Odası Kuşadası Temsilcilerinden Ergün Yulu'nun kişisel olarak açtığı davada, Kuşadası Belediye Meclisi'nin 4 Şubat 1995 tarihinde yaptığı torJlantısmda kabul edilen yoğunluk arttıncı imar planı değişikliklerinin iptali isteniyor. da kabul edilen imar planı değişikliklerinin ıp- talini istiyor. Dava dilekçelerinde, imar plaru de- ğişiklikJerinin Kuşadası'nı da kapsayan çevre dûzenj planma, çe%Te düzeni plan kârarlanna. Kuşadası Nazım imar Planı 'na aykm oldugu be- hrtiliyor. Mimarlar Odası Genel Başkaniığı'nın üç da- va dilekçesinde de îmar plamnda yapılan deği- şikliklenn hukuka aykın bulundugu gibi kamu yaranndan da yoksun olduğu vurguJanıyor. Mi- marlar Odası Genel Başkaniığı 'nca açılan bu üç davanın yanı sıra Mimarlar Odası Kuşadası Tem- silcilerinden Ergün Yulu'nun kişisel olarak aç- tığı davada ise. Kuşadası Belediye Meclisi'nin 4 Şubat 1995 tarihinde yaptığı toplantısında kabul edilen yoğunluk arttıncı imar planı değişiklikle- rinin iptali isteniyor. Berberoğlu'nun belediye başkanı olarak görev yaptığı 1984-89 döneminde de ceşitli imar uy- guiamalan nedeniyle suçlandığı gelışmeler üze- rine veniden anımsandı. Buna göre, Berberoğlu hakkında, "Sahte evrak düzenlemek; İmar Kamınu ve bu ka- nunujanneaçıkarüInHşbutunamo- netmelik hükümfcrine aykın biçim- de revizvon imar planı yaptırmak: i- marpaftalarmdanbazdanıuaynıta- rihte ve aynı numara ile değişik şeldUerde tasdik ederek imar plamna aykm nygulamalar yapıla- bümesine >ol açjnak; imar ve plan paftaiannı kaybetmek; imarplanıodaki SİT aianlarau iska- na açmak; imar pianındaki yeşl alanian iskana açmakr suçlanndan soruşturma açılmıştı. Berbe- roğlu %'e diger meclis üyelerinin Danıştay'a yap- tıklan itiraz sonucu. suçlamalan veniden incele- yen Damştay, "imar ve plan paftalannı kaybet- mek; imar planındaki SİT alanlannı iskana aç- mak ve imar planındaki yeşil alanian iskana aç- mak" suçlamalanyla ılgili olarak şu karan ver- di: "Berberoğlu'nun üstüne atüan snçlar TCK'nın 240. maddesine üişkio olup, anılan maddeye göre, bir yıldan üç yık kadar hapis ce- zası gerefcrtrdiği, bu tür suçlann tabi oMuğu za- manaşımBiın beş yıl olduğu, suçun 7.6.1988 tari- hindeişfendi&saıuksavunınasının ise 11.2.1994 tarihiitibanylaaBndığıanlaşddığındanzamaaşı- mı nedeniyle kovttştunnaya yer ohnariıgına...w malann yapıldığı bu pane- lin adı, yine bugün yaşa- nan dramın sanki habercisi gibiydi. "VahL Kuşadası yerine güzelim Kuşadası diyebil- mek için._r Geçen şu 5.5 yıl icerisin- de gerçekten "Vah! Kuşa- dası" denilen noktaya nasıl gelindiği de yine aynı pa- nelin renkli konuşmacıla- rından ve dönemin Aydın Valisi Recep Yazıcıoğ- lu'nun sözlerinde yer alı- yordu. Kendine has konuş- masıyla "Fotokopilerle ço- ğalblan planlarla göğe çıİa- yoruz, yap-satçıük mimar- Iığı da öldürdü'" dıyen Ya- zıcıoğlu. merkezi hüküme- ti ele geçirenlerin beledi- yeler üzerindeki imar da- yatmalannı da şöyle eleşti- riyordu: "Ülkemizde 4 Bü- yükler bilir, küçükler ona uyar'deniyor. Bu felsefenin adı faşizmdir»." (Cumhuri- yet-12.10.1989.) 5.5 yıl önce Izmir Çevre Koruma Grubu ile Kuşada- sı Belediyesi'nin birlikte düzenledikleri bir panelın dokümanlanna Suyol- cu'nun öldürülmesinden sonra göz attığımızda, çev- reci grubun sözcüsü Kev- ser Külahçtoğhı'nun imza- sını taşıyan bir raporda da şu satırların altını çizmek Suyolcu cinayetinin nedeni aydınlarayor • Geçen hafta öldürülen eski Kuşadası Belediye Başkanı Lütfii Suyolcu cinayetinin ardından incelemelere başlayan polis yetkilileri, Suyolcu'nun büyük bir turistik tesise imar izni vermek için para aldığını ortaya çıkardı. HALİLNEBÎLER Geçen hafta evinin önünde kurşunlana- rak öldürülen eski Kuşadası Belediye Başkanı Lütfü Suyolcu cinayetinin nedeni aydınlanıyor. Cinayetten sonra Suyolcu'nun belediye başkaniığı dönemine ilişkin yapılan çalışmalan incele- meye alan enıniyet görevli- leri bazı olasılıklan öne çı- kardılar. Birçok belgeyi gözden geçiren polis yetki- lileri, 15 Haziran 1994 tarih ve 4/1 sayılı karanyla Su- yolcu döneminde yapılan işleri incelemek üzere kuru- lan Kuşadası Belediye Mec- lisi Araştırma Komisyonu Raporu'nu da okudular. Ra- porda Suyolcu"ya yönelik olarak yapılan suçlamalar- dan bazılannı özellıkle dik- kate alan polis, büyük bir turistik tesisin üzerinde so- ruşturmayı yoğunlaştırdı. Polis, soruşturma sonun- da, Lütfi Suyolcu'nun bu tesisin imar planlanna aykı- n ve kaçak yapılaşmasıyla ilgili sorunlarını çözmek üzere söz verdiğini ve bu nedenle tesis sahiplerinden para aldığının ortaya çıktı- ğını söyledi. Soruşturmayı derinleşti- ren polis yetkilileri, gözaltı- na aldıkları bazı kişilerin katilin kimliği hakkında bil- gi verdiklerini, katilin olay- dan sonra Istanbul'a kaçtı- ğının öğrenildiğini ve yaka- lanması için çalışmalann sürdürüldüğünü bildirdiler. Görevden alınan Kuşada- sı Kaymakamı ve Emniyet Müdürü hakkında mülkiye müfettişleri soruşturma baş- lattı. Mülkiye müfettişleri dün sabah önce DYP ve CHP ilçe başkanlanyla gö- rüştü. Müfettişler, ilçe baş- kanlanna görevden alınan Kaymakam Ekrem Özsoy Türkiye, ILO sınavına hazırlamyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye, çalışma yaşamına ilişkin icraatlanyla Uluslararası Çahşma Örgütü (ILO) önündeki ilk sınavını, Uluslararası Çalışma Konferansı'nın 6-23 Haziran 1995 tarihlerinde Cenevre'de toplanacak olan 82. oturumunda verecek. Kasım ayındaki ILO Yönetim Kurulu önündeki ikinci sınavda ise hükümet, Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Kcrunması başlıklı 87 sayılı ILO sözleşmesıyle ilgili düzcnlcmelcr konusunda ter dö<ecek. Hükümetin. kamu çalışanlarının toplusözleşme hakkına ilişkin 98 sayılı ILO sözleşmesinin gereklerini yeine getirmemesi, bu yılki ILO toplantılannda. Türk- Iş 'ın başvurulan dcaŞrultusunda ele alınacak. ve Emniyet Müdürü Salah Çoralhakkında çeşitli sorular yönelttiler. Reşat Bilge ken- disine özellikle kaymakamın içki içip iç- mediğine yönelik görüşünün yanı sıra "Atama ola>i normal mi", "DYP ile sür- tüşmesi olabilir mi" gibı sorular soruldu- ğunu söyledi. Bilge. daha sonra şöyle ko- nuştu: "Her insan akşamlan bir-iki kadeh içki içebilir. Ben kendilerinin aşın alkollü hal- lerini görmedim. Şu anda kendilerinin ta- yinleri de zamansızdır. Olaylar açıklığa kavuştuktan sonra, ta>in edilmeleri gereki- yorsa o zaman bu işler yapılmalıydı. 'İçki içiyor mu', 'kumar o>nuyor mu' gibi ge- rekçeler degü. daha objektif gerekçeler ol- malıvdı." Mülkiye müfettişlerinin ilçede örgütlü diğer partilerin ilçe başkanlanyla da görü- şeceklen belirtılirken, Lütfi Suyolcu'nun öldürülmesiyle ilgili soruştunnayı yürüten cumhuriyet savcısı Nafiz Özkala>. gereklı açıklamalan olayın mahkemeye intikalin- den sonra yapacağını söyledi. CHP Izmir Milletvekili ve Partı Meclisi üyesi HaUl Çulhaoğlu da önceki gün yap- tığı açıklamanın yanlış anlaşıldığını belir- terek. "Ben, 'Suyolcu'nun kimin önünü ö- kadığını Kuşadası'nda >aşayanlar daha iyi bilirler' demiştim. Kuşadası'nda imaria il- gili büyük bir rant kavgası var. Suyoku, bu yüzden öldürülmüş olabilir. Ranttan kay- naklanan durum sadece Kuşadası'na özgü değil. Kıyı kesimlerinin hemen tümünde bu sorun var. Yerel yönetimlerin şeffaf hale getirilmeleri gerekir. Sorunun acilen Mec- lis 1 e getirilmesi gerekryor" dedi. Öte yandan Kuşadası'nda olaylann ar- kası kesilmiyor. Kuşadası Vergi Daire- si'nde vergi kontrolörü olarak görev ya- pan HaUs Paçal, Söke'deki evinin balko- nunda silahlı saldınya uğradı. Önceki ge- ce saat 22.00 sıralannda meydana gelen olayda Paçal'a av tüfeğiyle ateş açan sal- dırgan yakalanamadı. ACI KAYBIMIZ KUTMAN ŞİRKETLER GURUBU YÖNETİM KURULU BAŞKANI, GAZETELERİMİZ YENİ GÜNAYDIN , SÜPER TAN, POLİTİK VE EKONOMİK BÜLTEN İLE RADYO KANAUMIZ GÜNAYDIN FM'IN BAĞLI BULUNDUGU • . " . KUTMAN BASIN YAYIN A.Ş.'NIN SAHİBİ EŞSİ2 İNSAN • . MEHMET BEKİR KUTMANGİLİ MENFUR BİR SALDIRI SONUCU KAYBETTİK. MERHUMA RAHMET, KEDERLİAİLESİNE, YAKINLARINA VE TÜM BASIN CAMİASINA SABIR, SELAMET VE BAŞSAĞUĞI DİLİYORUZ RUHUŞADOLSUN zorunda kalıyoruz: "Vur- gulanması önemli olan şey, tüm Türkiye'de olduğu gibi Kuşadası'nda da hızla bir şeykrin öldüğü gerçeğidir. (...) Elde edilecek çıkar ile yok olup gkkn şey aynı ol- çüye vurulamaz. 5-6 yıl sonra çok geç olabilir_." Evet. Bir anlamda Kev- ser Hanım'ın dediği gibi 5- 6 yıl içinde artık çok geç oldu. Ne Kuşadası kurtan- labildi ne de Suyolcu cina- yetine kadar varan 'rant te- röriinün' önüne geçilebil- di. Neydi acaba yine Su- yolcu'yu "Belediye baş- kanlan şamar oğlanına çevrildi" diye isyan ettiren müdahaleler ve neydi aca- ba Vali Yazıcıoğlu'nun "Büyükler bilir, küçükler ona uyar"şeklinde eleştir- diği Ankara kaynaklı geliş- meler?.. Yağma için yereUeşme Bugün, ağırlıklı olarak îstanbul'da ve özellikle kı- yı yerleşmelerimizde, de- yim yerindeyse "gemi azıya alan' imar yağmacılığınm siyasi kökenlerini de gün ışığına çıkaracak bu soru- lann yanıtını bulabilmek için 1980'li yıllann tam or- tasına, yani 1985'e gitmek gerekiyor. O yıllarda siyasi iktidar. sadece TBMM'de çoğunlu- ğa sahip olmanın değil, ay- nı anda belediyelerin de büyük çoğunluğunu ele ge- çirmenin nimetlerini kulla- nıyordu. Özellikle imar yerkileri- nin bakanlıkta olmasından kaynaklanan bürokratik gecikmelerin, yine döne- min işbitirici girişimcileri önünde engel oluşturmaya başlaması, bu yetkilerin belediyelerdeki siyasi kad- rolara devrini gündeme ge- tirdi. Böylece sanıldığı gibi demokratikleşme için de- ğil, ranta dönük imar deği- şikliklerinin hemen yapıla- bilmesi için 9.5.1985 günü yürürlüğe gıren 3194 sayılı yenı İmar Yasası'nda plan- lama yetkileri belediyelere devredildi. Üstelik bu yetkilerin he- men hiçbir bilimsel ve de- mokratik bir denetimi ol- maksızın. özellikle de meslek odalan devre dışın- da bırakılarak yine aynı yetkilerin yağmaya dönük kullanımını güvenceye alan yaptınm boşluklanyla donatılmış olarak... Nitekim yine aynı yılın sonunda şimdi ANAP Is- tanbul ll Başkanı olan dö- nemin Turizm Bakanı Mü- kerrem Taşçıoglu'ndan kı- yı kuşağındaki tüm beledi- yelere bir genelge geldı. Taşçıoğlu'nun genelgesı. imar yetkilerini henüz 6-7 aydır elde eden belediyele- re gerektiğinde bu yetkileri nasıl kullanacaklan yönün- de de yine ilk uyanyı ve ilk siyasi dersi içeriyordu. 26.12.1985 gün ve 49500 sayılı Turizm Bakanlığı ge- nelgesinde ANAP hükü- metinin şu isteği yer alı- yordu: "Mevcut veya yeni yapı- lacak turistik tesislerin ka- pasitesinin arttınlması (...) amacıyla yapılacak imar planı değişiklik tekfiflerinin mümkün olduğu kadar olunılu sonuçlandınlması... Kat ilave etmek, ek bina yapmak iste>en müteşebbi- se elden gelen her gayret gösterilerek imar müsaade- si \erilmesi..." HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Gezintiler... Yazacak şey o kadar çok ki!.. Bir fırsatını bulup değerlendirmeyi düşündüğüm mektuplar biriktikçe birikiyor. Diğer okurlanmla pay- laşmak gereğini duyduğum mektuplar bunlar... Ki- misinin de bu arada güncelliği azalıyor, ama değeri azalmıyor. • • • Dosyadaki ilk mektup, Istanbullu bir okurumdan: "Unutmayalım ki şeriatçılar da en az bizim kadar iyi niyetli ve ınsanlara faydalı olarak bu dünyada sa- kin bir yaşama kavuşturup, inandıklan öbür dünya- lannı da kurtarmak için var güçleriyle çalışıyorlar (tabii öz çıkarları için bilerek ıki yüzlülük yapanlar hariç)... Peki biz ne istıyoruz? Hemen hemen aynı şeyi değil mı? Öyleyse anlaşamadığımız nokta ne- resi?" Ve Sayın H. Esat Yavuztürk eklıyor: "Iki taraf da yaşamlannı sürdürebilmek için aynı parayı kullanıy'or. Ama biri yazı tarafından bakıyor, diğeri tura tarafından bakıyor. Çevırip de öbür yü- züne bakmaya ya cesaret edemiyortar ya da şart- lanmış olmalan nedeniyle gerek duymuyorlar. Mü- him olan ise bu paranın görüntüsü değil, işlevidir." Bu satırların özünde "hoşgöriı" var, "uzlaşma" var... Yani "demokrasi"öe birieşme önerisi var. Peki, "şeriatçı"lar demokrasiyi kabul ediyorlar mı? Acaba dünyada "şeriat"\ uygulama iddiasında- ki herhangi bir ülkede demokrasi var mı? "Dindar" ile elbette kı hiçbir sorunumuz yok! "D/nc/"nin amacı ise uzlaşmak değil; demokrasiyi yıkıp kendi devletini kurmaktır! Yani çoğunluk dinine dayalı, bir "azınlık d/Wa"sını... • • • Izmir'den Sayın Recai Şeyhoğlu şöyle diyor: "Her katliamın, her terör olayının, bu ülke insanı- nın dışında birılen tarafından yaratıldığını düşüne- cek denli aptal değılım. 37 canı yakanlar Sıvaslı Meksikalılar mıydı? Bu olaylar; bal gibi gerici, yo- baz, fanatik ve laiklik-cumhurıyet düşmanlarınca düzenlenmıştır." Ve ekliyor: "Suçluyu dışarda aramayalım. Suçlular içimizde- dir." Doğru da Sayın Şeyhoğlu'nun deyimi ile "maşa- lar, piyonlar. zavallılar" acaba kımler tarafından kul- lanılıyorlar? Türkiye'nin ıç çelişkilerinı kendi amaçla- n için kullanmak isteyen, hiç mi dış güç yok? Bazı Alman kuruluşiarı, acaba niçın hem RP'ye hem de PKK'ye para yardımı yaparlar? Numaracı cumhuriyetçilerin arkasındaki, büyük "para" ve "yönlendırme" gücü nereden geliyor? Atatürk ve Kemalizm düşmanlannı, devlette ve basında, köşe başlarına yerleştirenlerin iplerı içerden mi çekiliyor, dışardan mı? • • • Bolu'dan Sayın Mustafa Hitit, emekli bir ilköğre- tim müfettişi. "Eğitim sistemimizi yöneten, ancak eğitim siste- mimizden habersiz olan ve hatta oğrencilerin dü- şüncelerinin bile gerisınde bulunan bir Milli Eğitim Bakanımızın olmasına" üzülduğünü belirtiyor "Ülkemizin temel sorunu para ve mal sorunu de- ğil, insan yetiştirme ve eğitim sorunudur. Öğret- men yetiştiren fakültelere, en duşük puan alan ço- cuklar yeıieştirilmektedir. Yoksul ve dar gelirii aile- lerin üstün nitelıkli çocuklan, özel okul ve dersane- lerin ücretlerini karşılayamadıklan için, yok olup git- mektedir. Bu, ülkemiz için büyük bir kayıptır." Köy Enstitüleri kapatılalı yanm yüzyıl okju. Şimdi o boşluğu dinci dernek ve vakıflar dolduruyor. Yoksul ya da dar gelirli aile çocuklannı onlar ku- caklıyorlar. Kendi yurtlannda bir "ön eğitim "den ge- çiriyorlar. Ve eğitim fakültelerinin "sınıf öğretmenli- ği" bölümlerine yönlendinyorlar. Merkezi îstanbul'da olan Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Oğuz Özer- den ile Sayın Halit Kakınç'ın mektubundaki şu sa- tırlara katılmamak olanaklı mı: "Ulkemızde siyasetçilerin iktidar hırsıyla sürdür- düğü dinselleşmiş politikalarla bu politikalann eği- tim hayatına yansımalan, günümüzde bürokratik bir güce dönüşerek toplumsal hayatı tehdit edici bo- yutlara ulaşmıştır. Sol ıçerıkli düşüncelerin şu ya da bu biçimde ifade edilmesini -devletin geleceğini tehlikeye düşurduğü gerekçesiyle- kısıtlamak gere- ğine inananlar, aynı hassasiyeti Islami değerleri toplumsal hayatın her boyutuna hâkim kılmak iste- yen güçlere karşı göstermemektedirler." • • • Bugün köşemin son konuğu Görele'den. "Pastacı Şükrü Usta" şöyle diyor: "Darbeler hariç, 35 yıldır Cumhuriyet okuyorum. Hiç farkına varmadan beni adam etti. Hele 30 yıl önce, Kuran'ın Türkçesini okuduktan sonra kafama ışık doldu. Ve Atatürk'ün büyüklüûünü, devrimleri- nin önemini daha iyi kavradım... ımam-hatip çıkışlı vali, kaymakam, yargıç, savcı, emniyet müdürü, polis, profesör, öğretmen ne kadar varsa, bunları devrimlere zarar vermeyecek yerlere atamanın sa- vaşını veren bir CHP istiyorum." Her imam-hatip mezununu aynı kaba koymak yanlış! Ama örneğin yasadışı Kuran kurslanna göz yuman bazı savcıların "imam-hatipli" oldukları da bir gerçek! Suç o insanlarda değil, devlette!.. "Intihar eden devlef'tel.. Evren'in 'heykel sansürüne' Baykam'dan sert tepki CEMİL CİĞERtM SAMSUN - "Sanatı san- sür etmeye kendini yetkili sananlann başına, bu he\- kel kadar taş düşsün. Sa- nat, bu heykei kadar ağır- dır." Bu sözler, yazar-sanatçı Bedri Baykam'a aı^Ata- türk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ilk adımını attığı yere yaptırılan 'tlkadım Anıtı'nda Atatürk'ün sa- ğında ve solunda bulunan kız ve erkek figürler, 12 ^ylül'den sonra Kenan Ev- ren tarafından 'ahlaksız' bulunmuş ve kaldmlmıştı. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalannın 76. yıldönü- münde ftıar alanı içinde yıktınlan bir ınşa- atta dozer kepçeleriyle karşı karşıya kal- mıştı. Yıkıntıda bulunan 'muzır' heykelle- re sahip çıkan yok. Türk gençliğini sem- bolize eden heykelleri sanatçı-yazar Bedri Baykam da inşaat molozlan arasında gö- rünce önce gözlerine inanamadı. "Ounaz böyle şe}r " dedi, sonra, "Bu heykeller âz önce yanından geçtiğimiz tlkadım Anı- Bedri Baykam, gençlik fıgüıierine havran kakh. tı'nın yanından mı sökülüp atıldı? Bana sorarsanız bunlar daha güzel" diye devam etti. Ve tepkisini de şu tümcelerle dıle ge- tirdi: "Sanah sansür etmeye kendini yetkili sananlann başına, bu he\kel kadar taş düşsün. Sanat, bu heykei kadar agırdır." Evet, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesi olan Bedri Baykam böyle düşünüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle