Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MAY1S 1995 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
TÜSİAD Parlamento Meclisi ve baskı gruplan
Bu noktada sorun, TÜStAD'ın ne yaptığında olmaktan çok,
başka çıkar/baskı gruplannın ne yapmadığmda ya da
gerçekleştirmekte eli yavaş, geride kaldığında odaklaşmaktadır.
Doç. Dr. MEHMET SEMİH GEMALMAZ l.Ü. Huk Fak,
parlamento meclisi... TÜSİAD şunu an-
yor: "tşdümasınıügilendİFenkonuIarda
partamento ile diyalog ara\ışlan var".
Amaçiseşu: "İlişküeri daha organize ha-
legetirmek vebUgi akışını sağlamak" (ay-
nj gazete haberi).
Bilindiği üzere, baskı gruplan, sivil
toplum örgûtleri. belli çıkar ya da ilgi
çevrelerinin oluşturduğu yapılanmalar-
dır. Hedefleri de, ülke yönetiminde, ka-
rar alma süreçlerinde ağırlıklannı du-
yumsatmak siyasal aktörleri yönlendir-
mek.
"Yaklaşık 330 üyesi bulunan TÜSİ-
AD" da bu tür örgütlerden. Türk siyasal
yaşamında etkinliği her dönem duyum-
santnış. Gazete ilanlanyla, hükümetlere
karşt kampanya açmış; 12 Eylül döne-
minde "kamu yaranna çalışan dernek
statüsünü" elde etmiş; hemen her parti
lıderini davet ettiği toplantılannda uzun
uzadıya dinlemiş; merkez sağda da, sol-
da da 'siyasal figür'Ierle yakın ilişki yü-
rütmüş; alınmasmı gerekli bulduğu eko-
nomik önlemler konusunda çeşitli hükü-
metlere, tavsiyeden öte, telkinlerde bu-
lunmuş; para verip uzmanlanna hazırlat-
tığı ve doğal olarak kendi patenti ile yet-
kili çevrelere ve kamuoyuna sunduğu ra-
porlarla gündemde kalmış; anayasadan
başlayıp vergi mevzuatına dek beklenti
ve önerilerini dile getirerek kamuoyu ya-
ratmış bir örgüt. Kısacası, TÜSÎAD, et-
• • yle gızli kapaklı değıl,
O
açıkça, kamuya duyurula-
rak, reklamı yapılarak ko-
tanlıyor. Zamanlaması da
ustalıklı. Tıkanan. etkisiz
bir parlamento bir yanda,
gümrük birliği anlaşmasının dayattığı bir
zorunluluk olarak, Türk mevzuatının yo-
ğun, kapsamli ve sistemli biçimde göz-
den geçirilmesi, uyumlaştınlması gere-
ği öte yanda.
tşi kotaran TÜSlAD, ülkenin en büyük
ve güçlü sermaye çevresinin örgütü.
Kotanlan iş, basında yer alan ifadesıy-
le "TÜSİAD, üyelerinin yönetimde söz
sahibi olmalanna olanak sağlamak için,
katüımcıljğı teş\ ik eden komisyonlar kur-
muştu. Bu komisyonlann başına da TÜ-
SİAD Yönetim Runılu iheleri geçmişti
Bunlardan parlamento meclisinin başın-
da Can Paker bulunuyor"(Yeni Yüzyıl,
10.05.1995. sf: 12)...
Sözün özü şu: TÜSİAD, yasa yapım
sürecine daha doğrudan ağırfağuu koy-
manın, kendi örgütsel yapısı içinde ku-
rumsal adınüannı atıyor.
Gerçi, takdim biçemi (üslubu) özenli,
incelikli seçiliyor: Can Paker'e göre
"Bizzat paıiamentoda 'siyasi lobi' yap-
mak gibi bir işlevleri olmadığı, ancakpar-
lamentonun iş dünyasını ilgilendiren ya-
sa çalışmalannda bilgilendirilmesine ça-
lışmaktadır" TÜStAD ve oluşturduğu
kili, güçlü bir baskı grubu, belli bir çıkar
çevresi örgütü.
TÜSlAD'ın klasik yöntemi, raporlar
hazırlatmaktı, hemen her konuda. Geçen
yıllarda yayımlanan eğitim raporu, kos-
koca bir anayasa taslağı, Meclis'e ve il-
gili siyasal çevrelere teslim edilmişti.
Çok yeni olarak. Mayıs 1995'te de, Op-
timal Devlet başlıklı. devleti sorgulayan
ve yeniden örgütlenmesine ilişkin öneri-
ler içeren bir başka rapor da yayımladı.
Bu çalışmalar da. daha üstü kapalı bi-
çimde parlamento ve parlamenterlerle
yürütülen ilişkiler de, hıç kuşkusuz, yü-
riitme ve yasama organlannca üretilen
siyasalarda rol oynuyor, işlev görüyor-
du.
"ParlamentoMeclisi" adlı oldukça ga-
ripsenecek başlık altında bir alt birim
oluşturumu ise. bütün bu görülen işlevin
ve sahip olunan etkinliğin TÜSÎAD'a
yetmez hale geldiğıni göstenyor. Başka
deyişle, bugüne dek çeşitli etkinliklerle
sürdürülen ve bu grubun beklentilenni
dile getiren "Bketer" ya da "genel doğ-
rultular" sunumu, yetmez hale gelmiş-
tir.Şimdi TÜSlAD artık, olasıdır ki baş-
ta ekonomik. ticari, sınai, mali siyasala-
n düzenleyen mevzuat olmak üzere, dev-
let cihazının yapılaşmasında ve işleyi-
şinde rol oynayan mevzuat için de, îlke-
ler bazında olmaktan çok, somut norm
ekseninde öneri üreten etkin bir erk oda-
ğı olmaya soyunmaktadır. Kısacası bir
bakıma Meclis'in alt komisyonlanndan
birisi gibi faaliyet göstermenin kurgu-
landığı düşünülebilir.Esasen bu eğilim,
TÜSlAD'ın bugüne dek daha çok çeşit-
li siyasal partilere ve siyasetçilere yakın-
laşmak biçimindeki daha dolaylı ağırlık
koyma siyasasmm bırakılarak, Yeni De-
mokrasi Hareketi örneğinde görüldüğü
gibi, siyaset sürecinde öz kendilerinin
(bizzat) doğrudan rol üstlenme hazırhk
ve arayışı içinde bulunuşuyla da bütün-
leşmektedir.Işte bu noktada sorun, TÜ-
SlAD'ın ne yaptığında olmaktan çok,
başka çıkar/baskı gruplannın ne yapma-
dığında ya da gerçekleştirmekte eli ya-
vaş, geride kaldığında odaklaşmaktadır.
Sonuç
Demokrasi, bir çoğulculuk rejimi ve
farklı çıkar, ilgi, vb. eksenli gruplann si-
yasal karar alma sürecine katılım başta;
kamusal yaşama katıhmda, etkili. denge-
li rol üstlenmesi ise, işçi, öğrenci, marji-
naller, azınhklar. köylüler, küçük esnaf
ve sanatkâr, sanatçılar, aydınlar, femi-
nistler, hukukçular, çevreciler, vb. gibi
uzun bir liste halinde sıralanabilecek
olup, sanayici ve işveren kesiminden
farklı istem, beklenti ya da çıkarlan olan
ve bunlan temsil eden çevrelerin anılan
süreçte eli yavaş kalması, ilgisiz, bilgisiz
ve gayretsiz olması, bir sonın öbeği sa-
yılmalıdır.
Bundan birkaç yıl önce, TÜSlAD, uz-
manlan toplayıp A'sından Z'sine bir ana-
yasa taslağı hazırlattığında da, ömek ol-
sun, sendikalar, meslek odalan, basın
çevTeleri, vb. gibi baskı gruplan derin bir
kış uykusundaydılar; hâlâ da uyanmış sa-
yılmazlar. Bu deneyim, yeterince öğreti-
ciydi.Şimdi ise, TÜSİAD, kendisi bakı-
mından anlaşılabilir ve tutarlı biçimde.
daha radikal adımlan atmanın eşiğınde-
dir. Toplumdaki öbür çevreler, TÜSl-
AD'ın baskı grubu olarak ağırlığını den-
geleyecek yapılanma ve siyasa üretme
sürecine gırmezlerse, biçimsel açıdan de-
mokratik ve çoğulcu görünen bu oluşum.
giderek bir grubun tek yanlı olarak agır-
hğını daha belirgin duyumsatacağı anti-
demokratik bir sürece yataklık yapabilir.
Bu da, toplumda. çok da uzakta olmayan
yeni gerilim ve dengesizliklere kaynak-
lık edebilir.
Dolayısıyla, toplumdaki çeşitli erk
(güç) odaklannın, baskı gruplannın ken-
di rol ve işlevlerini yeniden sorgulaya-
caklan yeni bir uyaranla karşı karşıyayız.
Bu süreçte yaşamsal önem taşıyan bir
özgörev (misyon) ise yönetime, hükü-
mete, parlamentoya düşmektedir: Hızla
ve eksiksiz olarak, siyasal ve kamusal
yaşama katılım kanallannı açmak \e de-
mokratikleştirmektir bu görev. Bu, de-
mokratik bir devlet, farklı çıkar gruplan
karşısında eşit derecede uzak ve yansız
bir devlet olabilmek için zorunlu adım-
dır. Çünkü. TÜSlAD, konuşmakta özgür
iken, başka çevreler, konuşmakta yasak-
lıdır. Bu durum sürdüğü ve TÜSlAD da
giderek mevzuat üretiminde, somut
norm üretmeyi etkinleştirdiğinde, TÜSl-
AD Parlamento Meclisi'nin. Ankara'da-
ki Meclis'le bütünleştiği kanısı topluma
yerleşmeye başlar.
Dikensiz gül bahçesi varatmav^ kalkan
12 Eylül rejiminin, 199Ö'Ur Türkiyesi'nc
sadece derin bir bunalım bırakfığını ar-
tık herkes kabul ediyor. Bu bakımdan,
TÜSİAD'ın, kendi çıkarlan bakımından
da, ülkenin hızla, kapsamu, eksiksiz, ko-
şulsuz,ama' sız,gerçek bir demokratikleş-
me gerelderinin yerine getirilmcsi ö/elin-
de (hususunda) hükümeri ve parlamen-
tayu kararfa biçimde yönkndirmesine bir
zorunluluk vardır.
ARADABIR
HİKMET KVRNAZBankacı. tktisatçı
Sıfırı Tüketen Para:
Türk Urası
Anlaşılan o ki, ülkemiz ekonomisi "kitaba" gelmiyor.
Ekonomimiz hakkında söylenenler, muhtelif. Kimi ikti-
satçılar paramızın değer kazandığından, kimileri de pa-
ramızdan sıfır atmak gerektiğınden söz ediyorlar. Biz-
lerçocukken büyüklerimiz "Parayla oynamayın, kiribu-
laşır" diye sık sık uyanrlardı. Uyarılan başka bir anlam
yüklü olsa da; sonralan iktisat okumaya başladığımda
paranın oynamaya gelmediğini daha iyi anladım. Pa-
rayla oynandıkça kirinin, toplumun bütün kesimlerini
değişik şekilde ve derecede etkılediği ortadadır. Eko-
nominin anlatılmayacağını, ancak yaşandığını da pa-
radanöğrendik. ShakespeareAtina'lı Tımon dapara-
daki kirtenmeyi "orta malı" olmada gördüğü halde; ik-
tidarlar "orta malı" ile oynanmayacağını enflasyonist
kirlenme ile gördüler. Fakat, kendilenni de "orta malı"
ile "oynaşmaktan" bir türlü alamadılar.
Eskiler para ile oynamak istedıklerinde, bunu sikke-
nin içirtdeki değeriı madenleri değiştirmek suretiyle ya-
pardı. Sonradan, paranın tarihi serüveninde para ile oy-
namak bütçe açıklannda daha kolaylaşt. Darphanede
çalışma saatlerini bıraz arttırmak yeterli oluyor. Şimdi
ise çağa yakışır şekilde, daha kolay bir yol bulundu: Pa-
rayı sıfırdan kurtarmak! Gerçekte, paradan sıfır atmak
düşüncesi yeni değıldir. Enflasyonist kirlenmeye karşı
temizlik operasyonunda TL'den sıfır atmak düşüncesi
zaman zaman gündeme taşındı. Paradan sıfır atılma-
sını savunanlar, açıktan söylemeseler de örtülü şekilde
paraya yeni değerbiçmeyi test etme dûşüncesinde ol-
duklan görülüyor. Ya da ben yanılıyorum. Çünkü para-
dan sıfır atan ülke örnekleri, enflasyonun düşüşü ile
birlikte veriliyor.Oysa. halk söyleminde en doğru anla-
tımla enflasyon, paranın sıfın tüketmesldir. Halkın ikti-
satçılardan bir adım önde olduğu, yaşam deneyimle-
rinden anlaşılmaktadtr. Nedense iktisatçılar, iktidar or-
manında ormanı görmezler. önemli ve doğru olanın
TL'den sıfır atmak değil, paranın sıfınnı korumak oldu-
ğunu, artık iktisatla ilgisi olmayan da biliyor.
Geçenlerde Dünya gazetesinde, Tevfik Güngör bir
yazısında. TL'nın $ karşısında en fazla "rezil olan" pa-
ra olduğunu anlaşılır şekilde bir tablo ile gösterdiğinde
ilk akla gelen, TL'nin çoktan srfırlan atmış olduğu idi. Be-
şikten mezara degin enflasyonla yaşayacağı sanısına
yavaş yavaş girmekte olan bir toplumda paradan sıfır
atmak. enflasyonun kalıcı olacağı beklentisini arttıra-
caktır. Oysa halk, elinde onca zorlukla kazandığı para-
sının sıfırlannın tükendiğini değil, yerii yerinde korun-
duğunu görmek istiyor. Doğal ki korumak, paradan sı-
fırian atmak olmadığı gibi, yeni sıfırlar eklemekle de ol-
maz. Paranın değeri karşısında satın alabileceği mal ve
hizmetin fıyat büyüklüğü ile
ölçülür.
Para, üretim gerçeğinin
kendisinden ayn ve farklı bir
şey olduğu için, çoğu kez
görüntünün gerçeği çarprt-
tığının farkına varmamızı
önler. Yanılsama, parayı de-
ğerii kılmanın ne olduğu so-
rusuna verilecek yanıtın
içindedir. Bütün iktisadi ya-
saların ortak özelliği, fiilen
cereyan eden olayların ay-
rıntılarından çok, temelde
yatan etkenlerin nasıl ve
hangi ilkelere göre işledikle-
rini açıklamaya dayanır.
Kuşkusuz hiçbir iktisatçı,
paranın bir ekonomi için her
şey olduğunu söylemez.
Ancak çok şey olduğunu da
bilir. Para, ekonominin üre-
tim cephesinde doğan bü-
tün istikrarsız hareketleri or-
tadan kaldırmaya tek başı-
na yeterli değildir. Fakat
üretim cephesinden doğan
istikrarsızlığı güçlendirir,
yaygınlaştırır. Dolayısıyla,
üretim cephesinde var olan
-istikrarsızlığa para ile istik-
rar aramak çelişkisi çözüle-
bilecek bir çelişki olsa idi,
paranın değerini imparator
buyruğu ile belirleyen Ro-
ma Hukuku da değişmez
değerde olurdu.
Para ve para benzeri do-
laşım referanslannın dayan-
dığı üretim ve fiyat kuramı
(teorisi) temelde sunum ve
istem (arz ve talep) olayı ol-
duğu ve senmayenin ilkön-
ce para olarak göründüğü
gerçeği, paraya servet bi-
riktirme fonksiyonunu ka-
zandırmıştır. Dolayısıyla pa-
ranın doğurduğu enflasyo-
nist kirlenmeye karşı para-
dan sıfır atmak, servetten
sıfır atmak kadar anlamlı
olacaktır.
Bir Atatürk beklemek...
ŞtNASt OZDENOGLU
M
eğer başı sıkılınca bir Ata-
türk bekleyen, yalnız biz de-
ğilmişiz.Atatürk devrimini
örnek alıp bağımsızlıklannı
kazanan Afh'ka ülkeleri gibi;
Pakistanhlar da memleketle-
ri ne zaman ciddi bir bunalıma girse "Allahım!
Bize de bir Atatürk gönder" diye yalvanr, dilek-
te bulunurlarmış.
Türkiye'nin yoğun bunalım dönemlerinde,
özellikle 19 Mayıs'lara yakın günlerde ya da 10
Kasım'larda "Atatürk'ü bekleme kampanya-
s"nın başlatıldığını görmüş, yaşamışızdır. Za-
man zaman O'nu ufuklann ardında bekleyenler,
"Gelsin, bizi adam etsin_" diye çocuksu bir umut-
la beklerler Atatürk'ü.
Devletin kurucusu, dirilip aramıza yeniden ka-
tılamayacağına göre, kuşkusuz beklenen "ildnci
bir Mustafa Kemal"dir. Ama nereden ve nasıl çı-
kıp gelecektir? Bunu kimsenin bildiği de yoktur.
Aslında beklenen bir "mucize"dir. *Özkm"le
"mncize" çok farklı kavramlardjr. Çalrşarak, bü-
yük öz\
r
erilerle mucizeler gerçekleştirilebılir.
Ama yalnızca özleyerek ve düş kurarak ne Ata-
türkçü olunabilir ne de O'nun gösterdiği hedef-
lere vanlabilir. Atatürk'ün gösterdiği başlıca
erek, her alanda "dünya birinciligmi" tutmaktır.
Acaba bugün, bu ereğe ne ölçüde yaklaşabildik?
Atatürkçü-devrimci diyalektiğin mucizelerle
bağdaşır yam ve yorumu yoktur. Çünkü Ata-
türk'ün kendisi ve yaşam serüveni tümüyle bir
"gerçek"tir. Temelinde "atal" yatan politikalany-
la, çerin savaşımlanyla estirdiği yurtseverlik fir-
tınasıyla ulusal gerçeğimizin ta kendisidir Ata-
türk.
Mustafa KemaL, gözlerini bu dünyaya bir "ef-
sane kahramanı" olarak açmamıştı. thtiraslany-
la duygulanyla. beğenilen ya da beğenilmeyen
yönleriyle bir insan... Ne var ki. artık bir kez da-
ha yinelenemeyecek olağanüstü bir dönemin, üs-
tün cesaret isteyen fırsatlannı. en güç koşullar al-
tında korkusuzca göğüsleyip kendisini kabul et-
tırmiş bir insan.
Anafartalar'dakı 19. Tümen Komutanlı-
ğı'ndan, Suriye'deki Yıldınm Ordulan Komu-
tanhğı'na yükselen yolu, 3 yıl içinde almıştı. Ve
"Mülga Yıldınm Ordulan Grubu KomutanT
olarak Istanbul'a dönüp kurtuluş için tasanmlar
kurduğu günlerde, ancak 37 yaşındaydı. Bu baş-
döndürücü yükseliş hızının ardında, kendi isten-
ci ve yetenekleri dışında, hiçbir koruyucu deste-
ği de "koruyucu meteği'' de yoktu. Bu demektir
ki Mustafa Kemal, her yükseliş evresinı adım
adım savasımlarla kazanarak tarih içındeki yeri-
ni her gün yeniden >aratarak gelmiştir. Osmanlı
paşalannın, kapalı kapılar ardında bile söyleme-
ye cesaret edemedikleri gerçekleri, sultanın ve
sadrazamın önünde haykıran Mustafa Kemal, ba-
şanya giden yolun, "yüreklilikten" geçtiğini de
kanıtlamış insandır. 9. Ordu Müfettişi olarak
Samsun'a gitmek için saraydan yazılı yetki alır-
ken bu yetkilerine engel çıkarmak isteyen Harbi-
ye Nazın Şakir Paşa'nın yardımcısı Dıyarbakır-
lı Kâzun Paşa'ya şunlan söylüyordu:
"Onlann (padişahın, sadrazamın ve Harbiye
Nazın'nın) arzulannıbir araya topla,fakat sonu-
na bu iki madde>i ilave et!" Kâzım Paşa'nın ya-
nıtı: "Bir şey mi yapacaksın?" Konuşmasını sür-
dürüyor Mustafa Kemal: "Evet, bir şey yapaca-
pm. Bu maddekr olsa da olmasa da yapacağun!"
Işte "Mustafa Kemal gerçeğj" budur. Bu gerçe-
ğin öyküsünü satır satır inceleyenler: mucizele-
rin ancak akıl, irade, üstün çabalar ve özveriler-
le yaratılabileceğini bir kez daha göriip anlaya-
caklardır.
Katı gerçek odur ki, mucizeler kendi kendile-
rini yinelemezler. Ve hiçbir toplum, geçmişin
akıldışı yöntemleriyle sürüp giden siyasal karma-
şayla ayakta kalamaz. Günümüzde mucizeleri,
bilimin ve ileri teknolojinin kılavuzluğunda yo-
rulmadan çalışan toplumlar yaratıyor. 19 Mayıs
1919'u andığımız şu günlerde. ülkemizde hemen
herkes, her gün tatildedir ve dinlence rekorlan kı-
nlıyor.
Evet; Atatürk, bir kez daha Dikmen sırtlann-
dan inmeyecek ve Kocatepe'ye çıkmayacak. Bir
Atatürk beklemeye gerek de yoktur. Sayın halkı-
mız, artık Mustafa Kemal ya da askerler tarafın-
dan kurtanlmayı bir yana bırakıp biraz kendi ana-
yasal ve yasal haklanna sahip çıkarak biraz da şu
ölü toprağmı üstünden atıp silkinerek ve "Ben de
vanm!" diyerek kendi kendini ve gelecek günle-
rimizi kurtarsın. Bunca yolsuzluğa ve haksızlığa
karşı protesto haklannı kullansın. Ve artık bilsin
ki, Atatürkçülükten daha da önemli olan, Ata-
türk'ün özlediği yurttaş olabilmektir.
Büyük kurtancıya ve O'nun anısına gösterile-
cek en büyük saygı da budur.
TARTIŞMA
Hukuka uygun işlemden doğan kazanılmış hak...
^^ ıı, ı umhuriyet
f ^\ gazetesinin
U 18 Mayıs
• 1995 günlü
^L j sayısında,
^ t a X Şehit
Ailesinin Maaşına Tırpan
başlıklı haberde: 3997 sayılı
yasanın 6. maddesinin 4049
sayılı yasa ile değiştirilerek
73 şehit anne ve babasının
maaşlannın kesildiği ve
daha önce yapılan
ödemelenn de borç olarak
kesileceği belirtilmektedir.
Yasa, tüzük ve yönetmelik
gibi düzenlemelerle
konulan kurallann ortak
nitelikleri, genel, objektif,
ve sürekli oluşlandır. Kamu
hukuku alanında böylece
ortaya çıkan kazanılmış
haklara, anayasanın hukuk
devleti ilkesine göre saygı
gösterilmesi, bu haklann
korunması ve konulacak
kurallarda adalet ve
hakkaniyet ölçülerinin göz
önünde tutulması gerekir.
Hukuka uygun bir işlemden
doğan kazanılmış hak, bu
işlem geri alınsa bile ilerisi
için geçerliliğini korur
halde yasa hükmünden iyi
niyetle yararlanmaya
başlayanlar açısından bir
hak yitirilmesinden,
kazanılmış haklannın
ortadan kalkmış
olduğundan söz edilemez
ve kendilerine ödenmiş olan
maaşlannın borç sayılarak
kesilmesine de olanak
yoktur.
Yargıtay Içtihadı
Birleştirme Büyük Genel
Kurulu'nun 27.01.1973
günlü ve 1972/6 esas.
1973/2 karar sayılı,
5.4.1973 günlü ve 14497
sayılı Resmi Gazete"de
yayımlanmış olan karan da
bu doğrultuda yerleşmiş
bulunmaktadır.
Ülkenin bölünmezliği
uğruna göz kırpmadan can
veren yavrulann ana ve
babalanna yapılan bu
haksızlığın en kısa süre
içinde düzeltileceğini
ummak, insaf sahibi her
Türk vatandaşının da doğal
hakkıdır.
Bülent Akmanlar
Emekli Yargıtay Oyesi
PENCERE
Model Iflas Etd...
198O'Iİ yıllarda 12 Eylül faşizmiyie Türkiye'ye da-
yatılan mcxJel iflas etti...
Neydi felsefemiz?..
Türk-lslam sentezi... . tl
Ve köşedönücülük...
Davul zurna, bando mızıka, tank ve topla getiri-
lip, tarihimizin en çarpıcı "sivil toplumcusu" ve 12
Eylül askeri hükümetinin 2 no'lu adamı Özal'la sür-
dürülen paramiliter rejimin serbest piyasa ekonomi-
si, geldi bir noktaya dayandı...
Neoldu?.. .- .
Rantiye-tefeci toplumuna dönüştük...
Sen çalışmayacaksın!
Parayı çalıştıracaksın!..
Devlet bu ayağa yattı, kamu hizmetlerini yürütmek
için vergi toplamaktan vazgeçti. Artık devlet, mut-
lu azınlıktan yüksek faizle borç alıyor. Bu nedenle
kısa vadeli yüksek faizü iç borçlanma senetlerini pi-
yasaya sürüyor.
Enflasyon yüksek!..
Ama devlet, enflasyon oranından daha yüksek
faiz oranıyla iç borçlanmaya gitti mi, alan memnun
satan memnun!.. Gazetelerde sevinçli başlıklarçı-
kıyor:
- Devletin iç borçlanma senetleri kapışıldı!..
- Piyasa devlete güveniyor!..
Rantiye baştacı ediliyor, vergisiz yaşam sürüyor,
köşedönücülük felsefesi en küçüğünden en büyü-
ğüne herkesi sarıyor...
•
Köşeyi dönmek için toprağa hücum, toplumsal bir
seferberiiğe dönüştü...
Din, diyanet, şeriat, siyaset, tarikat, mafya, piya-
sa iç içe geçti. En gözde turistik bölgeleri mafya çe-
teleri paytaşmaya başladı, çete reisi belediye baş-
kanı oldu, yardımcılan yerel yönetimlerin kilit nok-
talarına yerleştiler, rant yağması, silahlı çatışmalara
yol açtı; kan gövdeyi götürdü; arsalar kapatıldı; üç
kat ruhsat yediye, yedi dokuza, dokuz on dokuza
çıkanldı; kentlerin yeşil alanlan paylaşıldı, gökdelen-
ler bulutlara yükseldi; deniz kıyılan betonlaştı; dev-
letin memurlan mafya çetelerine üye yazıldılar; pis-
lik, çürümüşlük, dolandıncılık, vurgun, fırsatçılık ve
kokuşma.. rantyağmasının dışavurumundatüm ül-
keyi sanp sarmaladı.
•
Rantiye...
Tefeci...
Mafya...
Vergisiz toplumun, yüksek faizli iç borçlanmanın
ve köşedönücülüğün türettiği yaşam biçiminde ge-
çerii insan türleri, medya gündeminin göbeğine
oturdu...
Lüks ve şatafat, savurganlık ve sefahat kolay mı?..
Devlet bile vergi toplayacağına kısa vadeli yüksek
faizli iç borçlanmayı yeğlemiş, Battı balık yan gider
diyerek kendisini enflasyon ve teröre teslim etmiş;
köylü ve işçinin düşman sayıldığı bir toplumda her
şey parasal göstergelere endekslenmiş...
•
Medya, köşedönmeciliği yaşam felsefesi sayıp
reklamını da yaptığından şimdilerde şaşırdı... Dili
vanp da modelin iflas ettiğini bir türlü söyleyemiyor;
yetmiş yıllık cumhuriyet tarihine saldınyor, suçu Ata-
türk'e atmak istiyor, saçma sapan konularla kamu-
oyunu oyalamaya çabalıyor...
Türk-lslam sentezi...
Köşedönücülük...
Rantiye-tefeci toplumu...
Yağma düzeni...
Tüketim şınanay...
Üretim nanay...
Evet, bir model iflas etti.
Neredeyse her yıl bir ülke oluşturocak
kadar toprağın kaybolup gitmesini
seyredemeyiz. Bu sebeple erozyonla
mücadele edelim.
T.E.MA
Türkiye Erozyonla Mücadele,
Ağaçlandırma ve Doğal Varhklan Koruma
Vakfı
Tel.: (0212) 281 10 27-268 09 85
Bu ilkbahar konut sahibi olmak, düşlediğiniz evde bir an önce yaşamaya başlamak için...
Emlak Bankası'nın Şubelerinden birine uğramanız yeterli. Çünkü, Emlak Bankası'nın ilkbahar
fırsatları devam ediyor. Hemen uğrayın, seçeneklerimizi görün. Hem ilkbaharın son
fırsatından yararlanın, hem de en uygun koşullarla evinizi alın.
için tüm şubelerimiz ve yurtdışı temsilciliklerimiz hizmetinizdedir.
EMLAK BANKASI" D a h a U y g a r B i r Y a ş a m İ ç i n "
•Istanbul Pazarlama Müdürlügüı (0212) 28S 19 90-Ata^ehir Show-Room (0216) 4IS 7S 01/3 •Galleria (0212) SS9 46 72-S60 45 43 >Bahçe*ehir Hizmet ve Işletme A.Ş. (0212) 669 00 10/3 Mimaroba-Sinanoba Show-
Room (0212) 864 00 10 «Ankara Pazarlama Müdürlügü (0312) 426 04 06-427 52 22 -Konutkent (0312) 240 03 55/2 •Elvankent (0312) 260 18 10/3-260 18 15 -Bilkent (0312) 266 45 54 -Iımir Pazarlama Müdürlugü
(0232) 336 50 44-336 07 54-336 26 I I-Konak Tanıtım Ofisi (0232) 441 90 66 •Gaziemir (0232) 251 36 64-251 36 04 YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİMİZ -Almanya Frankfurt. Berlın, Dusseldorf. Brernen, Bonn. Munıh. Mannheınn
•Hollanda Rotterdam »Fransa Parts
İstanbul
Ataşehir
Bahçeşehir
Sinanoba
Mimaroba
Ankara
Bilkent II
Konutkent I!
Elvankent
tHka
H
İzmir
Mavişehir
GazSemir II
Adana
Adana Evleri
takya Evleri
Gebze
Mutkıkent