Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Günümüz topkunundaki
Kültür Servisi- TiyatTo
Stüdyosu'nun sezonun bitimine
yakın sahneye koyduğu "Çöplük",
üç çöplük insanjnın yaşamından
yola çıkarak günümüz
toplumlanndaki kokuşmuşluğu
anlatıyor. Şair Turgay Nar'ın ilk
oyunu olan Çöplük'ü Işıl Kasapoğlu
sahneye koydu. Sahne tasanmını
Duygu Sağiroğlunun
gerçekleştirdığı oyunda Ahmet
Uğıırlu, Haluk Bilginer ve Zuhal
Gencer rol alıyor.
tsrafil ve Aymelek
adlı iki kardeş ile
aralanna sonradan
katılan amcaoğullan
Haço oyunun
kahramanları. îsrafil
o güne kadar çöplükte
kendi kendine işleyen sısteme ses
çıkarmamış, çöplük maryasının
kurallanna boyun egmış biraz
korkak bir adam. Aymelek ise
dışanya adım atmayan, ağabeyınden
başka insan yüzü görmeyen,
dolayısıyla kendini ona adamış saf
bir genç kız. Çöplükte kendi halinde
bir yaşam süren iki kardeşin
düzenlen adam öldürdüğü için
saklanmak zorunda olan Haço'nun
gelişiyle alt üst oluyor. Oyunda
kötülüklerin simgesi olarak görünen
Haço. kendisiyle birlikte onlann da
sonunu hazıriıyor.
Yazannın deyimiyle "Bir yirminci
yüzyıl Ortaçağ'ı"oyunu olan
Çöplük'te bir yanda Doğu-Ban
kültürlerinin çarpıması da
görülüyor. fnsanlann alışkanlıkları.
batı] inançlan. davTanış biçimleri
Müslüman kültüre aitken, bir tarafta
da sürekli adı geçen bir Peder Virgin
ve onun vaazlan.
kilise bahçesindeki
kuyu ve dönmesi
bekfenen tsa ile
Hıristiyan kültür
vurgulanıyor.
Işıl Kasapoğlu,
mekanı ülkesi belli
7.8USUMMSI
fSTMttgl
TİYMTMFfSTtVJtÜ
olmayan soyut bir çöplük olarak
düşünüyor: "Soyut bir yerde üç
kişbıin yaşam ı. Ama bunun içinde
çöplükten çok y aşanan sistemdeki
bir çürümüşlük anlatılıyor. Bir
takun fantastik öğeler \ar. Doğu-batı
kültürü kanşunı öğeler. Bir taraftan
uzakta gözüken bir kilise ve kilise
bahçesindeki kuyu, bir taraftan
çöplükte bulunan bilimum
malzemeler".
Kaybolma ve
kaybedilme üzerine
OYUNCULAR
'Bahar îsyancıdır' Kendinizi
sağduyunuza bırakın
Kültür Servisi- Oyuncular Tiyatro
Grubu, "7. L luslararası İstanbul
Tiyarro FestivalT kapsamında bugün
"Bahar Isyancıdır" adlı oyunJannı
sahneleyecek. Selma Köksal ve
Gülsüm Soydan'ın oyunlaştınp
yönettikleri oyun bugün saat 18.30'da
Oyuncular Sahnesi "nde izlenebilir.
Onat Kutlar'ın "Bahar tsyancıdır" adlı
öyküsünden, Yusuf Aoigan'ın "Ceren'e
MasaT adlı yapıtının bir bölümü ve
"Yük" adlı öyküsünden ve Oktay
Rifat'ın "Yağmurlar" adlı şiirinden
yola çıkılarak oluşturulan tek perdelik
gösteri; yaşamlannı güzellıği ve
aydmlığı yasatmak için yaratan rüm
'güzeUik ustalan'na adanmış. Kasaba
kasaba gezen sirk soytanlanna, can-
bazlara. sözü ve sazı için yıkılanlara ve
daha nice bu uğurda yanmış
yaşamlara.... Oyuncular "Bahar
lsyancıdır"ı şu sözlerle anlatıyor:
"Güzelliği yaşamınıızı yücelten
unsurlann araşünldığı oyunda;
'Güzellıkler Ustalan'nın bu işi nasıl
canlan pahasına yaptıklaru aym
ustalann, yasamınuzdan çckilmesiyle
yaşadtğunız o dehşetli sağırlık, kuraklık
anlatıhyor."
Ayrıca insanın insan sırtından
geçinmesi, diğerini kemirerek
yaşaması, gericilik unsurlannın her
zaman toplumda yaşam kaynağı
bulması ve rüm bunlara karşın insan
belleğinde ileriye dönük bir isyan
ruhunun varoluşu oyunun diğer
temalarını oluşturuyor. Oyunun rejisi:
vücut kullanımının . retorik ve retorik
dışındaki rüm insan sesi
çeşitlemelerinin araştınlmasına
dayanan bir atölye çalışması sonucu
gerçekleşiyor.
înterkamera 95
yarın başlıyor
Kültür Servisi- TÜYAP tarafından dü-
zenlenen 5.Fotoğraf, Sınema, Vıdeo. tşıtsel
ve Görsel Sistemler, Dıfier Optik Ürünler ve
Masaüstü Yayıncılık "fnterkamera'95" fu-
an, 25 mayıs perşembe günü Tepebaşı-Istan-
bul Sergi Salonu'nda açıhyor. 28 mayıs pa-
zar akşamına kadar sürecek fuarda 157'sı
yabancı, 56'sı yerlı olmak üzere 213 fırma
yer alacak.
Fuar kapsamında İFSAK, TÜRSAK, Fl-
YAP Fotografevı, RT.F.D, SESAM, ÇASOD
ve Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Tele-
vizyon Bölümü'nün katkılanyla fotoğraf ve
kitap sergıleri, dia ve kısa metrajh fılm gös-
terilen düzenlenecek,
Fuar boyunca her gün saat 12.00'de.TÜR-
SAK'ın hâzırladığı İcısa metrajh film göste-
rileri izlenebılecek. Aynca Engin Ozen-
des'ın "Osmanlı tmparatortuğunda Fotoğ-
nrf" konulu konferans ve dıagöstensi, "Ma-
gazin ObjektiTınden Sosyal YaşanTkonulu
panel. Sabıt Kalfagıl'in "Güneş Diyagram-
lan", Alberto Modıano'nun "Türkıye'de
Fotoğraf Yaymlan" konulu koferanslan ile
bzet Keribar ın "tstanbuT, Peün Yddıze-
K'niîi "Anadolu'nun baosmda bir yokuhık*',
Bünvad Dinç'ın "Pbrtfolyo", Erman Kopa-
ranileYûkselErserteTin"Galata". Kemal
Fırat'ın "Kent Düştü" ve Fotografevı'nin
"Çin'e Doğru"başlıklı dıa gösterileri de fu-
ann etkinlikleri arasında yer alacak.
Cumartesı günü Güftekm Çizgen, pazar
gûnü de Ara Güler'in ımza günleri düzen-
lenecek. Fuar çerçevesinde TÜYAP-KO-
DAK ışbırliğiyle "Foto Maraton" adlı bir
yanşma da yapılacak. 25 mayıs perşembe
günü saat 12.00'de fuara ilk gelen 100 kışı
fılmlerini alacak ve kendilerine verilecek
konu çerçevesinde çekecekleri fotoğraflan
26 mayıs cuma günü 1
7
_.00'de teslım edecek-
ler. Ara Güler, Engjn Özendes, Ergün Hiç-
yılmaz, Nevzat Çakır ve AJi İbsan Gök-
çen'den oluşan seçıcı kurul. sonuclan 27 ma-
yıs cumartesi günü açıklayacak. Kazananla-
ra ödülleri pazar günü saat 16.00'daki tören-
de venlecek. Fuarda son olarak Türk sine-
masının yaşayan en yaslı kameramanı olan
tUıan Arakonve Beyoğlu'nun en yaşlı tica-
ri fotoğrafçısı Osep Minasoğlu'na şükran
plaketlen sunulacak.
Kültür Servisi- "7. Uluslararası tstanbul Ti-
yatro FestivalTnin 'Öteki Tiyatro' bölümünde
Nesrin Kazankaya, Mahir Günşıray, Özden
Çiftçi ve AyşeGünşıray dan oluşan topluluk bu-
gün ve yann saat 18.30'da İstanbul Sanat Mer-
kezi'nde "Kaybohna" adlı oyunu sahneleye-
cek.
Devlet Tiyatrosu sanatçılan, birlikte birşey-
ler üretmek için yola çıkmış ve dört aylık bir
çalışma sonucu, Devlet Tiyatrosu'nun çeşitli
salonlannda yapılan dogaçlamalar sonucu bu
oyunu hazırlamış. "Kaybolma"nın canlı mü-
ziklenni Selim Dogru gerçekleştiriyor.
Oyunda; birinin kaybolması, kimliklerin
kaybolması, parçalanması sarmalında çağdaş
bir soru olarak ele alınıyor.
Sanatçılann mernini yazıp birlikte sahneye
koyduklan oyunda, "kaç'bolına/kaybettirilnıe''
olgusunun ardından arama sürecınde, kışının
tekrar tekrar kaybolması, gıderek hastalık sınır-
lannda dolaşan kimlik parçalanması yaşama-
sı: insanlık suçlannın toplurndaki > ansımasının
nedenli tehlikelı boyutlara ulaşabileceğinedik-
kat çekilıyor.
Dort sanatçı. birlikte yazdıklan oyunun çıkı^
noktasını şu sözlerle açıklıyor: "Günümüzde
insanlık suçlan. ülke sınırlannı ortadan kaldı-
rarak öy lesine bir yoğunlukta sürüp girmekn
ki; neredeyse kanıksanıp, alışümakta. Faili meç-
hul, kimliği meçhul cesetlerin, hiçbir iz bırak-
madan, ortadan kay bolan kişilerin; gazetelerin
üçüncü, beşinci sayfalannda \ er aldığı, gündcm
maddesi büe oluşturamadığı bir gerçek."
MahırGünşıray, o>Tandakı duygunun oluşum
sürecini şu sözlerle açıklıyor "Bu düzen için-
de birev lerin kimliklerinin parçalanması isteni-
yor gibi bir düşüncemiz vardı. Bu kimliklerin
parçalanması bizde üç kadında oluştu. Daha
sonra parçalanmavla birlikte bir şeyi arama_
Ardından daha somut olarakyalnızca Türkhe
için değiL rüm dünya için kay bettirilen. kaybo-
lan, yok olan insanlar somut olarak oluşmaya
başlâdı. Oyunumuzda somut olarak bunu ara-
maya başladık. Bu arama süreci içinde kadın da
kimlik parçalanmasına uğruyor. O da ka>bolu-
>t>r aslında."
Blues'un kraliçesi Koko Taylor
EYÜP S. İBLAĞ
8. Uluslararası Yapı Kredi Gençlik
Festivali 'nin ikinci gecesinde Açıkhava
Tiyatrosu'nun sahnesi. birkaç yıl önce
bluesun Kralı B. B. King'e gönderdiği
konukseverlığıni, bu kez kraliçe Koko
Taylor'a gösterecek.
Değişmez topluluğu Blues Machine
ile ülkemize ilk kez gelen Koko Taylor,
bluesun en baskın tarzlanndan biri olan
Chicago Blues'da çalışmalar yapan en-
der kadın sanatçılardan biri. 6O'ı aşkın
yaşına karşın yılda 200 civannda kon-
ser vermeyi de sürdürüyor. Bu yüzden
Chicago Tribune onun ıçın "Müzik
diinyasının en çok çaltşan kadını, efsa-
nevi yorumcu"tanımını yapıyor. Kari-
yeri boyunca 14 kez Handy Ödülü'nü
(Blues'un Grammy'si), bir kez de
Grammy Ödülü'nü kazanmış. 13 Mart
1993 ise Chicago'da "Koko Taylor Gü-
nü" ilan edilmiş. Sayısız ülkede. sayı-
sız festivale katılmış. Dostlar başma.
Şüphesizbunlargururtablosununkü-
çük birer reprodüksiyonu. Beni bir mü-
ziksever olarak asıl ılgilendiren, yaptı-
ğı müzik. Elimdekı malzemelerini din-
lediğimde tipik bir Chicago Blues tarzı
ilk elden "merhaba" dıyor. Çok iyi dü-
zenlenmiş gitar, davTil, nefesli çalgılar
ve diğerleri arasında Koko'nun kumlu
ve etkileyicı sesi ve yorumunun hakkı-
nı vermemek haksızlık olur. Kumlu se-
sindeki azalmayan enerjisı ve olgun yo-
rumu çok zevk verici. Ben onun, Bessie
Smith-Big Mama Thornton çizgisinin
devamı olduğuna inanıyorum. Bessie
Smith, her ne kadar cazcılarla bluescu-
lar arasında paylaşılamayan bir isim ol-
sa da döneminde yaptığı parçalannın
çoğu (çok erken dönemlere ait olduğun-
dan) artık vodvil blues olarak kabul edı-
liyor. Big Mama Thornton ise gospelın
ölümsüz ihalesi. Koko'nun gençlik gün-
lerine dayanan gospel temeli ise ona çok
şey kazandınyor.
Onun için,
Boston Glofoe:
-Blucsdaki
kraüann sayisı
çoktur, ama
herkesin ortak
fıkriyle tek bir
kraüçesi vardır;
Koko Taylor"
derken
Chicago
Tribune:
"Koko Taylor
dünyanınen
büyük blues
şarkıcüanndan
biri™" vorumunu
yapıyor.
Koko Taylor Memphis, Tennessee'de
bir ortakçı çiftliğinde doğup büyümüş.
Müziğe olan ilgisini kilisede ve B.B.
King'in radyo programında dinledığı
parçalann kanşımıyla geliştirmiş. Ba-
bası tarafından sadece gospel şarkılan
söylemeye teş\ikedilmişsede Koko ve
kardeşleri el yapımı çalgılarla toplanıp
blues çalıp söylemeyi tercih etmişler.
Koko, genç bir kızken dinleyebildiği
kadar blues dinlemiş. Big Mama Thorn-
ton ve Bessie Smith onun üzerindeki en
etkili isimler olurken Muddy Waters,
Howlin \Vwrfve Sonny Boy \VlDiamson
da ilgi alajıı sıralamasında önlerde yer
almış. PlakJannı hiç ara vermeden din-
lemiş. Şarkı söylemeyi çok sevse de us-
talannın arasında kendini hayal bile
edemiyormuş o zamanlar.
18 yaşına geldiğinde Koko ve gele-
cekteki eşi Robert "Pops" Taylor ise iş
arama umuduyla Chicago'ya doğru yo-
la koyulmuşlar. Chicago bluesun en ka-
tıksız tarzının beşiği olan Güney yaka-
sına gelmişler. Ama kentin kuzey yaka-
sı varoşlannda zengin bir çiftin evleri-
nin temizlikçisi olmuşlar. Geceleri ve
hafta sonlannda Koko ve kocası Pops,
dönemin en güçlü isimleri Muddy Wa-
ters, Howlın Wolf, Magic Sam, Buddy
Guy ve Junior Wells gibi devlerin çık-
tığı Idüplere gıderlermiş. Sahneye adım
atmasınm çok kısa bir süre öncesindey-
mış rüm bunlar.
Taylor'ın büyük çıkışı 1962 yılında
olmuş. Ateşli bir sahne perförmansın-
dan sonra düzenlemecl'bestecı (aslında
bluesda her şeyci) VVîllie Dhon ona yak-
laşmış. Koko'nun çok şaşırdığını gö-
rünce, VV illie ona "Tannm, şimdiye ka-
dar senin gibi blues söyleyen bir kaduı
görmedim. Etrafta blues söyleyen çok
adam var. ama senin gibi bir kadın yok.
Bugün buna ihrivaç \ar. Blues'u senin-
kigibi sesiolan bir kadınm söylemesi la-
zun" demiş. Dixon, Koko'yu. Chess
plak şirketine götürmüş ve 1965 yılın-
daki, Koko'yu dünyanın bir numaralı
kadın bluescusu konumuna getiren mil-
yon satışlı "Wang Dang Doodle" dahil
onun için birkaç singleyaptırmış. 1972
yılında Koko kendi topluluğunu kur-
muş: The Blues Machine. 1975 'te efsa-
nevi plak şirketi Chess kapılanna kilit
vurduğunda Koko, Chicago'nun en ye-
ni blues plak şirketi (bugün en büyüğü)
Alligator'a geçmiş. Bu plak şırketinde
Grammy'ye aday gösterilen "I Got
WhatItTakcs"ı yapmış. 1975 yılından
beri Koko Taylor, Alligator'da altı al-
büm yapmış. Bunlar "The Earthsha-
ker", "From the Heart Of A VVoman",
"Queen of the Blues", "Live From Chi-
cago", "Jump For Joy" ve "Forceof Na-
ture." Bunlann dışında konuk olarak yer
aldığı sayısız blues albümlerinin içinde
B. B. King'in Grammy ÖdüJiü "Blues
Summh" >ine Grammy Ödüllü derleme
"Blues Explosion", "Paul Shaffer"in
"Coast to Coast" sayılabılir. Tamamen
erkeklerin hâkim oldufu blues dünya-
sında bir kadın olarak başan kazanmak
gerçekten hiç de kolay değil. Fakat Ko-
ko Taylor bunu çoktan başanruş. O, mü-
ziğini Chicago'nun Güney yakasında-
ki küçücük klüplerden dünyanın her ya-
nındaki dev festivallere taşıyan büyük
isimlerden sadece biri. Onun başardık-
lannı başardıktan sonra kuşkusuz "Blu-
esun kraliçesi'' olarak anılmak abartma
değil.
NEW YORKTAN
tLHAN MİMAROĞLU
Bilgisayar ve Ben
"Digit" sözcüğü "pam7a/c"anlamınageldiğine, bil-
gisayar da "digital" bir aygıt olduğuna, demek ki
"parmaksal" olarak çalıştıgına, ben de bilgi sayabil-
diğıme, hem de parmaklarım olduğuna göre, bilgile-
rimi parmaklarımla sayabilirdim. Tek bildiğinin hiçbir
şey bilmediği olduğunu söylemiş olan adamın geri
kalan dokuz parmağıyia sayacak bilgisi yok idiyse de
benim en azından iki elimin on parmağıyla sayılabi-
lecek bilgilerim var. Sayıyorum işte. Başparmak: Çar-
şambadan sonra perşembe gelir. Işaretparmağı: Gü-
neş doğudan doğar, batıdan batar. Ortaparmak: Dün-
ya yuvarlak olmayıp yerine göre düz ya da iniş yo-
kuştur...
Ne gerek bana bilgisayar!
Ama dostlar, tanıdıklar yıllardır tutturmuşlar: "Sa-
na bir bilgisayar gerek. Hem yazı yazarsın hem de
müzikyaparsın." İyi öyleyse. Hem de bilgi saydınnm.
Ne ki Türkün "Ne var ne yok" sorusuna bir bilgisa-
yann pek öfkelendiğini duymuştum. öfkelenecek ne
vardı bunda? Bilgi saymak için daha uygun bir soru
olabilir miydi? Yoksa o bilgisayann da benim gibi yal-
nız on parmağı vardı da neyin var, neyin yok olduğu-
nu sayıp dökmeye yetmiyor muydu? Kaldı ki orada
burada karşıma çıkan bilgisayarfann hiçbirinde par-
mağa benzer bir şeyler görmemiştim. Belkı içlennde
bir yerlerde vardı. Bunu bir uzmana söylediğimde bil-
gisayann içinde de parmağa benzer bir şey olmadı-
ğı, ama gene de parmaksal olarak çalıştığı yolunda
bir açıklama yaptıysa da ne demek istediğini pek an-
layamadım.
Gün geldi, bilgisayann Türkçeye de pek öfkelen-
diğini gördüm. Kimin evine gitsem bir bilgisayar gö-
rüyordum. Evlerine gittiklerim de hep buradaki Türk-
ler. Bilgisayar benim yazı makinesi dıye bildiğimı an-
dırdığı için, evine gittiklerimden birinin bilgisayanyla
tanışıklık kurmak amacıyla Türkçe iki üç satır yaza-
yım dedim. Ortaya çıkan Türkçe değil Tagalogça ola-
bilirdi. "Sen ille de Türkçesi olan bilgisayar istiyor-
san, Kaliforniya'da biri Türkçe program satıyor; da-
ha olmazsa Türkiye'den getirtip bilgisayanna takar-
sın" dediler. İyi, ama klavye Türk alfabesine uymu-
yordu. Onun da kolayı varmış. önce programı klav-
yeye uydurur, sonra da tuşlara Türk alfabesindeki
harfleri yapıştınrmışım! lleri teknolojiden söz ettiğimi-
ze göre, bu bana uzay gemisini çekçek arabasına
bağlayıp Merih'e götürmeye çalışmak gibi geldi.
Bilgisayarsızhğım nedeniyle çoğu kişi bana yan
bakmaya başladığından, hem de bakışlannda acıma
duygusu sezdiğim için çekçek arabasına katlanıp bir
bilgisayar edinrnem gerekiyordu artık. Ama hangisi-
ni? Bunu öğrenmeye çalışırken sayılması hiç de ko-
lay olmayan bilgilerle karşılaştım. önce şunu kesin-
likle bilmem gerekiyordu: Pencereler mi? Yoksa Mac
mı? Pencereler, alacağım bilgisayan gün ışığında kul-
lanabilmem için gerekiyor olmalıydı. Bizim evde bir-
den çok pencere olduğuna göre Mac dediklerini al-
malıydım. Bundan da önemlisi, bugünkü kuşağın bil-
gisayanndan kaçınmaktı. Çöplükler eskiyen kuşak-
lardan bilgisayarlann mezarlıklanna dönüşmeye baş-
lamamış mıydı? Alacağım bilgisayar, gelecek kuşa-
ğın bilgisayan olmalıydı. Gelecek kuşağın bilgisaya-
nnı alırsam parmaksa) sevınç değneği bugünün ben-
zeşimsel sevınç değneğinden çok daha çabuk çalı-
şabileceği gibi 486'lann çoğuna uyan bir VI otobüsü
ya da PCI otobüsü bellekteki bilgileri ISA otobüsün-
den daha hızlı bir yerden öbürüne taşır, 800'e 600
SVGA ile 64.000 rengin hepsinr75 Hz'detazeleyebi-
lir, 66 MHz'de çalışan bir 486Dx2 320'ye 240'lık bir
VGA ile saniyede 15 çerçevelik bir filmı televizyon ka-
litesinde yansıtamazsa da Frankenstein'ı canavann
gördüğü gibi göstermeye ve pizzacı dükkânı açmak
için en uygun yerin neresi olduğunu, hem de beledi-
ye memurianna ve mafyaya nasıl rüşvet verileceğini
öğretmeye, bununla da kalmayıp pencere perdesiy-
le nasıl ses çıkartılabileceğinin bilgisini kazandırma-
ya, katlanan pencerelere en kestirme yolu bulmaya,
7.x sisteminde balon yardımcısı ikonu tıkırdatarak
yemek listesi bannın önce sağ köşesine erişmeye,
sonra da üçüncü sayfaya varmak için öbür düğme-
ye basıp oradaki bahşişlerin elde edilmesine yaraya-
bilirdi.
Bu bilgileri saymaya çalışırken bilgisayar doktora-
sı yapanlann niye gitgide çoğaldığını, oysa eski gün-
lerde dolmakalem doktorası yapmayı hiç kimsenin
düşünmemiş olduğunu anlamaya başlamıştım.
En önemli bilgiyi unutuyordum neredeyse. Bilgisa-
yann elektrikle çalıştığını. Bugüne değin yazı maki-
nesinin bile elektriklisinden uzak durmuştum. Yazı
masama yakın tek priz, tavan boyu koskoca bir ki-
tap rafının arkasındaydı. Olacak gibi değildi o prize
erişmek.
Bunu bir tanıdığa açtığımda, "Seni laptop paklar"
dedi.
Neydi o laptop dediği?
"Şey işte... Kucağına oturtuyorsun. Pille çalıştyor.'
Bakın şu edepsize! Yan baktığı yetmiyormuş gibi
bir de dalga geçmeye kalkıyor benimle. Porno dük-
kânlannda satılmıyor mu o tür oyuncaklar?
YAPI KREDİ GENÇLİK FESTİVALİ
BUGÜN: 24çarşamba
21.30 Harbiye Açıkhava Tiyatrosu/ Koko Taylor & Her
Blues Machine
YARIN: 25 perşembe
2130 Harbiye Açıkhava Tiyatrosu/ John Mayall & The
Bluesbreakers
TİYATRO FESTtVAU
BUGÜN:
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi: 21.15
Çöplük/Tiyatro Stüdyosu (Türkiye)
Ses Tiyatrosu: 21.15 Ute Lemper (Almanya)
İstanbul Sanat Merkezi: 18.30 Kaybolma/Nesrin
Kazankaya. Mahir Günşıray, Özden Çiftçi, Ayşe
Günşıray (Türkiye)
Oyuncular Sahnesi: 18.30 Bahar Isyancıdır/Oyuncular
(Türkiye)
YARIN:
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi: 20.30
Çöplük/Tiyatro Stüdyosu (Türkiye)
Kenter Tiyatrosu: 20.30 Ennio Marchetto (Italya)
Ortaköy Mejdam: 22.30 Tiyatro Gemısi/Els
Comediants (Ispanya)
Oyuncular Sahnesi: 18.30 Bahar tsyancıdır/Oyuncular
(Türkiye)
IVeşeH Güırier' Kadıköy Halk Eğftbn'de
• Kültür Servisi -Özel Üsküdar Bil-Fen Lisesi ortaokul
öğrencileri, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde "Neşeli
Günler"i (Sound Of Music) sahneye koyuyor. Nurdan
Yıldınmalp'den tiyatro dersi alan öğrenciler, oyunun
dekor ve kostümlenni de kendileri hazırlamış. Bugün
saat 20.00'de başlayacak oyun lngilizce olarak
sahneleniyor.