Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12MAYIS1995CUMA
12 KULTUR
TÜRSAK Başkanı seçilen Müjde Ar, Yeşilçam'ın günlük çözümlerle bir yere ulaşamayacağını söylüyor
Yıkıp yeniden yapılancbıiııalı
CUMHUR CANBAZOĞLU
Sorunlara yapıcı çözümler aramaya
başlayan yerli sinema için ciddi bir adım
da Müjde Arattı. Ar. iki yıllığına TÜR-
SAK'a (Türkiye Sinema ve Audiovisu-
el Sinema Vakfı) başkan seçildi.
Bilgisayarlara tutkusu ya da internet
yardımıyla dünyayla haberleşmesi kadar
kamuoyuna yansıtılmadı Müjde Ar'ın
TÜRSAK Yönetim Kurulu Başkanhğı.
Uzun süredir sinemayla ilgili bir vakıf
kurmak için yollar anyordu Ar; TÜR-
SAK'tan birlikte çalışma teklifi gelince
kabul etti ve hemen kollan sıvadı.
Ar'ın böyle bir görev alması sevindi-
rici: çünkü araştincı ve enerjik yapısıy-
la sinemanın gereksinimi olan bazı çö-
zümleri kısa dönemde üretebilecek. vak-
fin dışındaki kitleyi dc harekete geçire-
bilecek yetenekte biri.
Müjde Ar, heyecanlı ve umutlu; ancak
yıllar yılı sorunlanna sahip çıkmak ye-
rine uzaktan seyretmekle yetinen bir kit-
lenin sihirli değnekle ayağa kaldınlama-
yacağını iyi biliyor. Projeleri sıraya koy-
muşlar yönetim kuruluyla. Önce insan-
lara ticari sinemanın dışında kalan ör-
nekleri sunacak sinema salonlannın in-
şası varprogramda. Ardından Güneydo-
gu Anadolu'da ve Karadeniz'de film fes-
tivalleri geliyor. Birde Istanbul'da sine-
ma müzesi ve kütüphanesi kuracaklar.
Almanlardan gelen kültür ağırlıklı ortak
TV kanalı teklifi, dil eğitimı gibi proje-
ler de uzun vadede yapılacak ışler...
- Sinema için bir vakıf kurmaya çah-
şırken bu TÜRSAK projesi birden nasd
gündeme geldi?
-TÜRSAK, ciddi çalışmalar yapan bir
kuruluş; davet alınca iyi işler başarabil-
me uğruna kabul ettim. Sinema konu-
sunda dürüst olduğumu düşünüyorum.
Artık sinema oyuncusunun
u
Benim gö-
revim değü"" diyerek bir tarafa çekilme-
sinin zamanı çoktan geçti. 80 sonrası
yaptığımız fılmlere seyirci gelrruyor. Yı-
kıp yeniden yapılandırmalı, "Yeni sine-
mayı nasıl yapanz?" diye konuşulmalı.
En az iki yıl sinema yapmazsak ne çıkar!
Sorunlan konuşursak, komik parasal
yardımlara bel bağlamazsak en önemli-
si yanlışlanmıza saglıklı çözümler bulur-
sak bu iş olur. TURSAK'ın bu yolda
önemli adımlar atacağına inanıyorum.
-TÜRSAK'ın bunian yapabilecek gü-
cü var mı?
- Vakıfta sinemacılann yanında öğre-
timüyeleri, yazarlar, diğer sanatçılardan
meydana gelen bir yönetim kurulu var.
Önümüzdeki üç yıl bizim için çok önem-
eni sinemayı nasıl
yapanz?' diye konuşulmalı. En
az iki yıl sinema yapmazsak ne
çıkar! Sorunlan konuşursak,
komik parasal yardımlara bel
bağlamazsak, en önemlisi
yanlışlanmıza sağlıklı
çözümler bulursak bu iş olur.
TURSAK'ın bu yolda önemli
adımlar atacağına inanıyorum.
V.akıfta sinemacılann
yanında öğretim üyeleri,
yazarlar, diğer sanatçılardan
meydana gelen bir yönetim
kurulu var. Önümüzdeki üç yıl
bizim için çok önemli. Daha
çok akademik alanda
çalışmalar yapmayı
planlıyoruz.
Akılcı olmak, kısa dönemde
nelerin başanlabileceğini
düşünmek gerek.
li. Daha çok akademik alanda çalışma-
lar yapmayı planlıyoruz. Akılcı olmak,
kısa dönemde nelerin başanlabileceğini
düşünmek gerek. Önce Gaziantep'te es-
ki birtiyatro salonunu belediyeyle birlik-
te restore ettirmeye başladık. Salon,
'Onat Kutlar Sineması' olacak. Burada
az bilinen doğu-batı filmlerini insanlara
izlettireceğiz. Bu iş devam ederken Ka-
radeniz'de bir sinema festivali projesinı
gerçekleştirmeye çalışacağız. Amaç, ti-
cari sinemanın bombardımanından bı-
kan insanlara farklı birpencere açmak.
- Projeleri yaşama geçirebilmek için
vakfın sağlam bir gelirinin de olması ge-
rekiyor. Bunun için belü bir çalışma ya-
pdıyor nıu?
- Küçük bazı kaynaklar var, ama ben
kahcı bir para kaynağı bulunmasını isti-
yorum. Önce Istanbul'da bir sinema sa-
İonu ve bunun yanında sinemamızın mü-
zesini ve kütüphanesını kapsayacak bir
bina bulmak şart. Kültür Bakanlığı'ndan
ve Millı Emlak'tan yer isteyeceğiz, sanı-
yorum bu konuda sorun çıkmayacak.
Müzeyi, sinemayı, arşivi, kafeteryayı ya-
parsak oradan bir gelirelde edebileceğiz.
Vakfın sesi daha çok çıkınca ilgi de ar-
tacak, yeni formüller bulunacak. Kendi
yağımızla kavnılacağımız bir sistem ku-
rulacak. Yoksa bir kanunla devletten pa-
ra istemek ya da belediyelerden maddi
yardım görmenin garantisi yok. Bir gün
kanunu değiştirirler. kalırsınız ortalıkta.
- Vakfın akademik çahşmalara >önele-
cegini söyiediniz. Bu akademik sözünün
içine ne gibi çalışmalan sokuyorsunuz?
- Sinemanın dernekleri var, sorunlar
büyük olduğundan onlar günlük çözüm-
ler üzerinde çalışıyorlar. Bize sinema sa-
natı adına bir şeyler yapmak düşüyor. İlk
aşamada atölye çalışmalan, seminerler,
kurslar çok gerekli. Örneğin bizim sine-
macılar lngilizce bılmiyorlar. İleride
Türkiye. ucuzluğundan ya da mekânla-'
nndan dolayı dünya sinemasına ilginç
gelirse Türk set işçileri onlarla nasıl an-
laşacak? En azından getır götür kadar
lngilizce öğrenmeli. Avrupa, sineması-
nı ayakta tutabilmek için arayış içinde.
Almanlar. ABD'den profesyonel senar-
yoculan getirip ders verdinyorlar. Be-
nim gönlüm de böyle bir senaryo atölye-
si kurmaktan yana.
- Sizin yıllardır senaryo konusundaki
rahatsızlığınız sürüyor. Müjde Ar'la geç-
mişte yapılmış sö> leşilerin büyük bolümü
senaryoyla başlayıp bitiyor.
-Sinemanın bu duruma gelmesınde
kötü senaryoların payı büyük. Toplumun
nabzını tutacak. güncel meseleleri yaka-
layacak eserler lazım. Dramaya yaban-
cıyız, tahlil nedir bilmiyoruz. araştırma
sıfır. Senaryoyu yazacak insan, bir oda-
ya kapanıyor, günlerce çalıştıktan sonra
bir şeyler yazıp çıkıyor, ondan sonra da
senaryosunu degiştirtmemek için elin-
den geleni yapıyor. Teknik açıdan iyi yö-
netmenler var bizde, doğru bir şey yaka-
layınca başanlı fılmler yapıyorlar.
- Bu sorun ne zaman doğdu sizce? Hal-
ka bakarsanız eski Türk filmleri çok gü-
zeL hâlâ televizyonda merakla izÛyorlar
Yeşilcam'ın o yaprtlannı.
- 1960'la 1973 arasında çekilen yerli
filmleri insanlann beğenmesi normal,
çünkü öyküleri var onlann. Sonra öykü
anlatmayı demode sayıp vazgeçtik. Ama
bugünün çarpık yapısında o 60'lann
Fılmlerinin de p?yı var. Örneğin, o dö-
nemde toplumda bir göç sorunu yaşa-
nırken onlar kalktılar, Amerika'da yirmi
yıl önce yapılmış salon fılmlerinin adap-
tasyonlarını çektiler. 70'lerin sonunda
toplumsal fılmleryapmayakalktık, yine
geciktik, felsefı boyutu olmayan şeyler
çıktı ortaya.
- Sizinle şekillenen kadın Tılmleri mo-
dasında da aynı aksaklık yok muydu?
- Köklü bir endüstri, altyapı olmadı-
ğından, "aydın bunalımı", "12 Eylül'e
küfür" gibi o fılmlerde sorunlan birkö-
şesinden işleyip günü geçirme endişesi-
ne kurban gitti. Kadın özgürlüğü ile cin-
selliğinın 80 sonrası konuşulmaya baş-
lanmasında bu fılmlerin de biraz payı ol-
muştur, ama o kadar.
- Pcki, o dönemde günü kurtaran se-
nanolann Müjde Ar'ı cinsel bir silah ola-
rak kuilandıklarmın farkında değil miy-
diniz?
- Farkındaydım tabii, ama Osman-
h'dan gelen kadına belli bir bakış açısı
var. toplum çokkapalı. Aynı bakış, oyun-
cu kadın için de söz konusu. Bir şeyleri
tartışmaya açabilmek uğruna bu çarpık
bakışı göğüslemek zorundaydım. Med-
yanın açlığı ve sorumsuzluğu da etkili
oldu. Bir de insanlar, o filmlere kadın vü-
cudu görmek amacıyla gitmedi, öyle ol-
saydı ticari başan kazanırlardı. Hiçbir
gişe başansı sağlayamadılar.
" - TLRSAK'tan nerelere geldik. Son
olarakbirtürlü başlayamayan Metın Ka-
çan" m yapıtı Ağır Rom an projesinin han-
0 aşamada olduğunu anlatır mısınız?
- Filmı çekmeye eylül ayında Oğuzhan
Tercanbaşlayacak. Başrol için yalnızbe-
nim ismim belli. zaten kadın rolü çok
küçük. Önemli bölümü tiyatroculardan
meydana gelecek geniş oyuncu kadrosu
var. Bütçe 18 milyar, bunun 12 milyan-
nı bulabildım, geri kalanını herhalde ben
karşılayacağım.
Günümüzün en çok aranan görüntü yönetmenlerinden biri olan Philippe Rousselot: -,..-v,.. ,- > - '*•••*•
Gerçekliği çarpıtmak istemem
Kültür Servisi-Jean- JacquesBeineixin
u
Drva"
adlı filmindeki başansıyla dünya çapında bir görün-
tü yönetmeni olduğunu kanıtlayan Philippe Rous-
setot, artık günümüzün en çok aranan görüntü yö-
netmeni. Son olarak "Kraliçe Margot", "Vampirle
Görüme" gibi filmlerde başansını kanıtladı. Jean-
Jacques Annaud'nun '"Avı", Alain Cavalier'nin
"Therese", Bertrand BBer'in "Teşekkürler \aşam"
ve "Senin İçin Fazla Güzel", John Amiel'in "Som-
mersbj",StephenFrears"ın"Tehlikelifiişküer" gi-
bi filmlerinde çalışan Rousselot. Fransa'dan Ame-
rika'ya kadar bütün dünyada aranan bir görüntü yö-
netmeni.
Rousselot ile Fransız Studio dergisınde yapılan
söyleşiden bölümler sunuyoruz:
- Bu yıl sizin için çok önemli bir yıl oldu. Gerçek-
leştirdiğiniz iki film "Kraliçe Margot" ve "Vampir-
le Görüşme", gösterildikleri ülkelerde büyük ilgi
gördü. İki film de bir görüntü yönetmeninin başa-
nsını kanıtlayan filmlerdL-
Bu rastlantısal bir durum! Ama "Kraliçe Mar-
got"dan iyi bir sonuç alacağımızı, "'Vampirle Gö-
rüşme"de de olduğu gibi çekimler sırasında biliyor-
duk.
- En büyük zoriuk neydi?
Gece dışarda çekim yaptığımızda dekorlan ay-
dınlatmak çok zor oluyor. Bu zorluğu "Kraliçe
Margofnun çekimlerinde de yaşadık. "Vampirle
4*».i-»ı.«ırn»
11. GENÇLIK GUNLERI
2-16 MAYIS 199S
HABBİYE ^ 0 0 FİLM •Dracula'Yon Tod Bromıng
SAHNESİ 1 5 0
° SÖYLEŞI-LalkllğınBoyutlarrPralDrT Aleş A DHıp*
KADIKÖV
H TANER
SAHNESİ
19 00 OYUN ISIS Ttyatro Klubu -Sahnmda T»k Ba$ına'
M
S <
rif î f
1 9
°°
0 Y U N T h M t r
""' "S«w Isyan- (Turkçe)
SAHNESİ 20 00 OYUN Theatr ama "Sessa Isyan" (Fransıaa)
FATİH R.MURİ ig oo OYUN Umudum Tıyatro "8ıf Drtının Hatıra Detten"
SAHNESİ
HARBtYE
M.ERTUĞRUL
SAHNESİ
KAOIKÖY
H. TANER
SAHNESİ
12O0 F1LM "Salo'Yön P Patrio Passolmı
1S00 KONSER Etnorock
19 00 OYUN Yıldu Teknik Urv Oyuncular
'Ağzı Çrçsklr Adam' - "Dılencl v« Öimüş Köpeğr
OSKOOAR
19 00 OYUN Şok Tıyatrosu 'Arkadaşım Mumya"
FATİH R
NURİ SAHNESİ 19 00 OYUN Entamır Musıkı va Folklor Oern«5ı -Sınırtarda'
I A M A Y I S 1 9 9 5
M*İRTUÛnuL 1 2 0
° F I L M
'BaSla Btnı-Yön Pedro Almodovar
SAHNESI 15 00 KONSEH(Fuay«) Oda Müajı Bora Kayalar-Ûmer Tûrtcay
K A D I K O V
H. TANER
SAHNEŞJ
OSKODAR
M CEUL
SAHNESİ
19 0 0 OYUN İTU Totuılk Satine •Yanlıslık'
19 00 OYUN Tıyatro Dünya 'Ateşü Aşıklarcn Sonuncusu'
190
°
12 00 FİLM •MorY.lla'V6n Stavan SpMbarg
HARBlrE 1 5
° ° SÖYLEŞI 'Istanbul Bûyük Mozaik*
M ERTUâRUL Prerf Or Krlton Cun. Doğan Kuhan Samavl Eyict M«1e GöMuğ.
SAHNESİ Ara Gûlar. Karim Gû2elt$. Stovanni Scognomıllo Yusuf Afbntaş
18 00 DIA 'Aattacak Fotognnar' Havzat Çakır
19 00 Şahlr Tlyatrolan Dana Blrtml
-Kof»ootafm Danamalar 3'
K A D I K O Y 15 00 KONSER Adam Mûzık TopluluO"
S A H N F I P 1 9 0
° 0 Y U N T r
y a t r o
Bıltcani ÖJrancı Kültür Mark.
Tlyatro Klubû 'Aşkifnız Ateafay'ın En BüyûH Yangını*
M S >
C I ! L Â L 1 9 0 0 0 Y U N
Ballan Sanat Tryalrosu ttesan ASa'mn Karsr
FATİH R NURİ 19 00 OYUN Ko<ıak Btiedtya Tiyotrosu "Y«<Iı
SAHNESİ
16 MAYIS 199
12 00 FİLM T_«s Amants- Y6n Lo* Malto
! * ^ 15 00 SOYLEŞI • Dojal va Kûltûral Dateriarimb Koruma-
SAHNESİ 1 7 0
° MAPPENING
18 00 DIA -Antakya dan Kant a' Fııdevs Sayılan
19 00 SHOWM*rofonda UJur YOcar
KADIKOY
19 00 OYUN Galatasaray Ls«ı Aç SınHın LaiMtı-
19 00 OYUN DO Tıyatro Grubu *6«yaz Mantolu Adam'
FATİH R NURİ
SAHNESİ
19 00 OYUN Fatlh B«l«d»ya Tlyatrosu 'Büyûklcro
Beyoğlu ALKAZAR (245 73 83)
(Q)aj¥IR STONE FİLMLERİ
KATİL DOĞANULR
12, 14. 16, 18 Mayıs
CENTNET ve YBRYÜZÜ
13, 15, 17 Mayıs
S e a n s l a r : 1 1 . 5 0 - 1 4 . 0 0 - 1 6 . 5 0 - 1 9 . 0 0 - 2 1 . 5 0
Yaşam ile Ölüm Arasındakİ Seçim
YAĞMURDAN ÖNCE"Before The Rain"
YÜNETMEN
MlLCHO MANCHEVSKI
GREGOIRE RADE KATRIN
COLıN SERBEDZıJA CARTLıDGE
19 Mayıs'tan itibaren Sinemalarda
1994 VENEDİK FİLM FESTİVALİ ALTIN ARSLAN ÖDÜLÜ
1995 EN İYİ YABANCI FİLM OSCAR ADAYI
BÜTÜN ETKÎNLİKLER ÜCRETSİZDİR
Kültür Sanat
ılanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
Görüşme"de yalnızca eşyalann rahatça görülebil-
mesi için ışık kullandım. Fazla ışık kullansaydım
ortalık futbol sahasına dönerdi. Estetik zaaflanma
da belli bir noktada smır koymak zorundayım. Fil-
min estetiği zaten kendini ortaya koyuyor çünkü.
Kosrümlerin ve dekorlann seçiminde estetik ken-
dini belli edıyor. Çalışmaya başlamadan, "Önce ba-
kıp göreceğim ve sonra da gördüklerimi insanlara
da göstereceğim'' diyorum kendi kendime. Bana
verilen bır gerçekliği bozmak, çarpıtmak istemem.
Söz konusu film Montana köylülerini konu alsa ve
XVIII. yüzyılda geçse bile gerçeklerden asla ödün
vermem.
- Hep bövle mi dfişünüyorsunuz?
Hep sezgilerimle hareket ettim. İlk
deneyimierim ve Nestor Almend-
ros'la yaptıgım çalışmalar da sezgı-
lerimde haklı olduğumu kanıtladı.
Nestor sayesinde ben şans esen bul-
duğum bazı şeylerin geçerli ve ge-
rekli olduğunu öğrendim. O, doğal
ışığa çok yakın bir ışık kullanırdı çe-
kımlerde. Sarah Moon sayesinde de
görüntülerin ardındaki mucize ve he-
yecanı yakalamayı öğrendim. Insan
yüzlerini aydınlarmayı o öğretti ba-
na. Bir yüzü aydınlatırken amacım
hep yüzün ötesıne ulaşmaktır.
- Sinema alanında çalışmaya ka-
rar verdiğinizde görüntü yönetmeni
mi olmak isti\ordunuz?
Biliyor musunuz ben 11 yaşımdan
beri sinemacı olmak istiyonım! 15
gün içinde ttalyan neo-realist film-
leri retrospektifi. Alman dışavurum-
cu sinemasının örnekleri ve Cocte-
au'nun filmlerini kapsayan toplam
25 film gördükten sonra aldım bu
karan. Bu filmleri gerçekleştiren sa-
natçılann çok zeki, çok güçlü olduk-
lannı düşündüm. Onlar dünya çapın-
da sanatçılardı! Daha sonra, tam an-
lamıyla ne yapacağıma karar vere-
mezsem de bir gün mutlaka sinema
alanında bir şeyler yapacağımdan
emindim artık.
- Yönetmen olmadığınız için piş-
manlık duymadınız mı?
Evet, her zaman pişmanlık duy-
dum. (gülüşler) Başlangıçta başan-
mın kurbanı oldum. Çünkü benim
için her şey çok hızlı gelişmişti ve
görüntü yönetmeni olarak çalıştığım
fılmler ilgi görmuştü...
- "Drva", 80'B yıliarda tam bir es-
tetik başanydı_
Böyle yola çıkmarruştık tabii.
"Diva", çekım sırasında da, tamam-
landıktan sonra da çok tuhaf ve çok
eğlenceli birfilmdi. Filmde isteyerek
gerçekleştirilmiş estetik bir 'göz
kırpma' vardı. Jean- Jacques Beine-
ix ile "MaAİden daha mavi, ışıktan
daha fazla ışık olsun bu filmde" de-
dik. Filmin başansı biraz da bu ba-
kış açısından ileri geliyor.
- İşinizde resün de çok önemli de-
ğil mi?
4
U
n
n
n
n
RousseJot, Patrice Chereau ile birlikte.
Evet ve hayır. Bunu çok ciddi söylüyorum. Neil
Jordan "Vampirle Görüşme"nin çekimleri için ba-
na Poussin'den - tabii Poussin hiç gece çekimi yap-
mamıştır!- söz etti. Patrice Chereau ile birlikte Ge-
ricault nun tablolannı inceledik. Vücutlann üstüs-
te yığılmasını gözlemlemekti amacımız. Ancak
stüdyoda tabloyu unutmak gerekiyordu. Yoksa tam
anlamıyla kopya çekmiş olacaktık. Tabii bu da hiç
ilginç olmayacaktı bizim için.
Resim ve fotoğrafın teknikleri tamamen birbiri-
ne zıt. Resimde malzeme, yaratı ve ruh vardır. Fo-
toğrafta ise yalnızca ışık... Resim tek başına yapı-
lır, sinema ise kanşıklığın, gürültünün hakim oldu-
ğu, sinir bozucu bir ortamda yapılır. Tabii zaman
zaman birbirlerini etkiledikleri ve bunlardan iyi so-
nuçlar çıktığı da olur.
- "Ayı" adlı filmde herşey çok minimalistti. Bu çe-
kimler boyunca a\ ılara ve hava durumuna, bağh o\-
maktan ileri gelhor olmak...
Çekimlere başlar başlamaz Jean-Jacques Anna-
ud ile birlikte başarabilmenin tek şartuıın ışık. ha-
va durumu, bulutlar gibi dış etkilerin güzelliğini bir
yana bırakıp öncelikle ayıların hazır olmasını bek-
lemek gerektiğini anladık. Eğer normal bir film çe-
kimlerinde dış etkenlere gösterdiğimiz titizliği bu
filmde gösterseydik, çekimler tam 20 yılımızı alır-
dı!
- "Tehlikeli bişküer"de öncelikle neyi gözönünde
bulundurdunuz?
Tablo! Stephen Frears'lailkkezkarşılaştığımda,
bana şatonun içini gösteren bir kartpostal verdi. Ba-
na, şatoyu nasıl kuracağımızı sordu. "Bu çok ko-
lay. Duvarlara ışık vermejecegız" diye yamtladım
bu soruyu. Böylece >
r
üzlerin çok önemli olduğuna
inandık. Filmde yalan söyleyen insanlann öyküsü
anlatılıyordu. Bu yüzden bakışlara çok yakın olma-
mız gerekiyordu.
- Birlikte çahşmak istediğiniz bir yönetmen var
mı?
Robert Altman. Ne yazık ki bugüne dek onunla
çalışamadım. Beni her çağınşında bir terslik oldu.
Son filminde de birlikte çalışamadık çünkü benim
bitirmem gereken bir iş vardı. Sonuçta o da yine bir
başka görüntü yönetmeniyle anlaştı.
- "Drva"dan sonra değişen birşeyler oldu mu?
Yaşlandım, hepsı bu!
IŞIKDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Eleştiri, Eleştirmen
Yıllar önce Yazko Edebiyat dergisinde Asım Be-
zirci (1927-1993), "Bizde eleştirmen yok" yakınma-
larına karşılik, "Yok denecek bir şey ama, var var..."
diye biraz sitemli bir yazı yayımlamıştı. Ne var ki bu
tür yakınmalar sürse de son yıliarda eleştirinin önü
açıldı, eleştiri kitapları peşpeşe birbirini izledi.
Her ne kadar (yanılmıyorsam) edebiyatımızda ilk
eleştiri seçkisi 1993 yılında yayımlanmışsa da (Me-
met Fuat- Eleştiri Yazılan, Adam Yay.) yıllarca Fethi
Naci, Asım Bezirci, Mehmet H. Doğan, yapıta yö-
nelik eleştiriyi bırakmadılar. "Israrlı" bir şekilde yapı-
ta dönük eleştiri yazdılar. Zaman zaman ve farklı bi-
çimlerde yazan Tahsin Yücel, Ahmet Oktay, Konur
Ertop ve Doğan Hızlan'ı da eklemek gerekir. Son-
raki kuşaklardan az sayıda yaprt venmesine karşın Or-
han Koçak ile Feridun Andaç, Semih Gümüş, Ha-
san Bülent Kahraman da yapıta dönük eleştirinin
belli başlı "ad"ları oldular.
Bizde eleştirmen yok demek hâlâ yaygınlığını sür-
dürüyorsa da sanınm sorun eleştirinin sorunu. Ben-
ce bizde eleştirinin sorunu, öncelikle yöntem soru-
nudur. Bu da "gelenek" ve "düşünce üretme" ile
doğru orantılıdır. Yazılı bir toplumsal geleneğimız ol-
madığına göre aydınlanmadan nasibimizi hâlâ tam
anlamıyla almadığımıza göre eleştirinin yöntemsel
sorununun olması da çok doğaldır.
Ancak kimi eleştirmenlerimiz, başlangıçta bu yön-
tem sorununu çözerek girmişlerse de bir süre sonra
bu alandan başka tarafa kaymışlardır. Sözü Murat
Belge'ye getirmek istiyorum. Geçen aylarda eleşti-
ri-inceleme yazılannı içeren Edebiyat Üstüne Yazılar
adlı kitabı yayımlandı. (Yapı Kredi Yay.)
Murat Belge, kendi deyimiyle "Hayata bir edebi-
yatçı olarak başlamıştım" diyor, ama önceleri edebi-
yat eleştirisinde, özellikle de roman eleştirisinde -
çünkü "Şiiri kendime sakladım" diyor- yoğunlaşma-
sına karşın, daha sonra başka alanlarda kalem oy-
natıyor. Bir bakıma eleştiriyi boşuyor.
Murat Belge'nin kitabında roman büyük bir yer tu-
tuyor: Roman çözümlemeleri, roman eleştirileri, ro-
mancıların ele aldıkları sorunsallıklar. Dünya romanın-
dan örneklerden, eski edebiyatımızdan Namık Ke-
mal, Mehmet Raırf vb.; Kemal Tahir, Yaşar Kemal,
Sevgi Soysal, Oğuz Atay gıbı romancılara kadar
uzanan bir roman dağarcığı. Oteki yazılaria birlikte ki-
tap, Belge'nin otuz yıllık edebiyatla ilgili yazı birimini
oluşturuyor.
Murat Belge estetik, politika, Istanbul gibi konular-
da yazan, çevirileri ve günlük yaşama ilişkin deneme-
leriyle çok "yönlü" bir kültür kişisi. Belge'nin düşün-
celerıni benimser ya da benimsemezsiniz, ama o hep
özgün bir açıdan bakabilme yetisini göstermiş, hep
özgün bir düşünce üretme serüveninin peşine takıi-
mış. Belki bir alanda "dikiş tutturamaması" da bu
yüzden.
Eleştiri yazılan da bu özgünlüğün ilk örnekleri. Mu-
rat Belge, artık eleştiri, edebiyat üzerine yazmıyorsa
da edebiyartan-sanattan kopmadığını önsözde şöy-
le dile getirıyor:
"Kader beni edebiyattan uzaklaştırdı, sözü de çok
doğru değıl aslında; çünkü gittiğim yerneresiyse sa-
nattan edındiğimi oraya taşıdım."
Belge, her ne kadar sanattan kopmasa da biz onu
tekrar "yapıta dönük" eleştiri içinde görmek istiyo-
ruz. Özellikle de Edebiyat Ustüne Yazılar elimizegeç-
tikten sonra. Sonra ekliyoruz, eleştirimizin sağlığı açı-
sından, aynı biçimde, yani yapıta dönük eleştiriden
uzaklaşan Memet Fuat, Hilmi Yavuz, Afşar Tîmu-
çin, Aziz Çalışlar, Selim İleri, Fûsun Akatlı vb. ya-
zarlar da eleştiriler yapsa başka alanlardan Türk ede-
biyatına yönelen ve eleştirimize zenginlik katan Ber-
na Moran (1921-1993), Jale Paria gibi eleştirmen-
ler ile Mehmet Rrfat eskisi gibi Türk edebiyatına iliş-
kin eleştiriler yapsa eleştirimiz daha da zenginleşmez
mi?
Eleştirimizin bu yazariara, sonraki kuşaklara açılım
getirmeleri açısından da gereksinimi yok mu?
"Bizde eleştirmen yok" deniyor, ama yukanda bir-
çok ad saydım ve saymadığım birçok ad daha var.
Bizde eleştirmen var. Olmaz mı. Yapıt olduğu sürece
eleştirmen de ister istemez olacak.
Ancak eleştirinin sorunlan var. Başta yöntemsel
sorun. O da son yıliarda kendi özgün kimliğini bulu-
yor. Önemli olan, sorunlan gündeme getirebilmek ve
yeni sorun/sorulan gündeme getirebilmek. Belge'nin
yine önsözde belirttiği gibi: "Insan hayatında her za-
man cevaplar geçici, sonılar kalıcı."
Melih Cevdet,
İsveç yolcusu
GÜRHAN UÇKAN
Stockholm- Melih Cev-
det Anday, geleneksel Mal-
mö Şiir Günleri'nin konuğu
olarak haziranda tsveç'e ge-
lecek. 5-10 haziran günleri
arasi Malmö'de yapılacak
olan geleneksel şıir günleri-
ne çağnlan değerlı ozanımız,
aynca Stockholm'de İsveç
Yazarlar Birliği'nin konuğu
olacak. Geleneksel Malmö
Şiır Günleri, daha önce de
dünyanın en tanırunış ozan-
lannı bir araya getırmekle,
şiir ağırlıklı tartışmalan ve
şıır okumalannı değişen or-
tamlarda düzenlemekle be-
ğeni kazanmıştır. Melih
Cevdet'e eşlik edecek olan
ve gelmelen kesinleşen di-
ğer ozanlar ve ülkelen şun-
lar:
PaMo Antonio Cuadro
rNıkaragua). Anna Enquist
(Hollanda). LarsGustaftson
(İsveç). Jose Luis Gimenez-
Frontin (Ispanya). Judittı
Herzberg (Hollanda), Mi-
rosia\ Holub (Çek Cumhuri-
yeti), Ernst Jandl (Avustur-
ya), Ryszard Knnicki (Po-
lonya). Natasha Lako (Ar-
navutluk). MarianneLarsen
(Danımarka). Cees Nootebo-
om (Hollanda). JesusOrtega
(Şıli), EvaRunefelt (Isveç),
Marin Sorescu (Romanya),
Ali Tagba-Tetereho (Togo),
Yan l i (Çın) ve Jfla Mossa-
ed (Iran).
Geleneksel Malmö Şiir
Günleri'nde ozanlann şıirse-
verlerle tartışacağı konular
arasında, "50'B yıBarda Hol-
landa şiiri", "Şiir ve doğalbi-
limler", "Çin'den vaşh bir
ozan ve şüri" var. Her yıl bu
vesileyle verilen ve adını Is-
veçlı ozan StigCarlsson'dan
alan özel şiir ödülü 8 hazi-
randa açıklanacak.
Malmö Şiir Günleri,
Lund'daki sanat galerisinde
yapılacak şıir gününün ar-
dından büyük bir finalle so-
nuçlanacak.
11. GENÇLIK GÜNLERt
BUGÜN:
HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00 Film
"Dracula" Yönetmen: Tod Brov\Tiing
15.00 Söyleşi "Laikliğin Boyutlarr Prof. Dr.
Toktamış Ateş. AbdurTahman Dilipak
KADIKÖY HALDUN TANER: 19.00 Oyun
"Sahnede Tek Başına" tSlS Tiytro Kulübü
ÜSKÜDAR MUSAHtPZADE CELAL: 19.00
Oyun "Sessiz tsyan" Teatr'ama (Türkçe)
20.00 Ovun "Sessiz İsyan" Teatr'ama (Fransızca)
FATİH REŞAT NURİ: 19.00 Oyun "Bir Deiinin
Hatıra Defteri" Umudum Tiyatro
* Filmler, orijinal dillerinde gösterilecektir.