Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 MAY1S1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Çukobirlik'ten
savunma
• ADANA (Cumhuriyet
Güney İlteri Bürosu) -
Çukobirlik Genel Müdürû
Mustafa Gökçedağ,
birliğin 19 trilyon 57
milyar lira olan faiz
borcunun 1990-91
lcampanya döneminden
itibaren kullanılan 4.7
trilyonluk krediden
kaynaklandığını behrterek
"Görev yaptığımız 1994-
95 kampanya döneminde
kesinlikle hiçbır yerden
kredi kullanmadık, hiçbir
bankaya, kuruluş ve
kuruma borçlanmadık"
dedi.
Petrolde TPAO-
Japonya işbirliği
• BATMAN
(Cumhuriyet)- Batman'da
Suriye sınınndaki tkiztepe
sahasında ağır petrolü
akışkan hale getırme
çalışmalan yürüten Japon
firması, uygulamayı başka
bölgelere kaydırmayı
planlayınca TPAO devreye
gırdı. Bölgede Japon
firmasının istemi üzerine
yeni bır kuyu açacak olan
TPAO yetkilileri, kuyunun
fınansmanının Japonlar
tarafından karşılanacağını
bildirdıler. TPAO
yetkilileri, Japonlann
kurduğu tesisleri de hibe
olarak aldıklannı
söylediler.
bıracatın
motoru tekstfl
ve konfeksiyon
• ANKARA(UBA)-
Türkıye'de, ihracatın
gerçek motor gücünün
tekstil ve konfeksiyon
sektörü olduğu açıklandı.
Türkiye thracatçılar
Meclısı (TlM) Başkanı
Okan Oğuz, "Tekstil ve
konfeksiyon ürünleri,
ihracat gelirlemizin yüzde
40'ını karşılıyor" dedi
TlM Başkanı Okan Oğuz,
Türkiye ihracatını
değerlendirirken, "Tekstil
ve konfeksiyon sektörû,
Türkiye ekonomisinde ve
ihracatta lokomotıf sektör
özelliğini koruyor. Tekstil
ve konfeksiyon, rekabetçi,
yapısıyla ve yenileşmeye
açık bünyesiyle
Türkiye'nin uluslararası
pazarlardaki güvencesidir.
Bu sektör, yüzde 40'lık
ihracat gelirine karşılrk,
ithal girdi oranı en düşük
sektördür" diye konuştu.
Petrol üretimmde
gerileme sürüyor
• ANKARA(ANKA)-
Türkiye'nin son yıllarda
süreklı genleyen ham
petrol üretiminde trend bu
yılın ilk üç ayında da
sürdü.
Yılın ılk üç ayındaki ham
petrol üretimi geçen yılın
aynı dönemıne göre yüzde
6.9 oranında azalarak 861
bin tona ındi. Geçen yıhn
aynı döneminde 924 bin
ton ham petrol üretilmişti.
Söz konusu dönemler
itibanyla Shell'ın dışındaki
tüm ortaklıklann
üretiminde gerileme
görüldü.
Tekel'in hedefi
227 milyon dolar
• ANKARA(UBA)-
Tekel'in 1995 yılı ihracat
hedefi 227 milyon 145 bin
dolar olarak belirlendi.
Geçen yıl 205 milyon
dolarlık ihracat
gerçekleştiren Tekel, bu yıl
ihracat hedefini 227
milyon 145 bin dolara
çıkardı.
İekel aynca bu yıl iç
pazarda 83 milyon 503 bin
300 kilogram sigara ve 124
milyon 878 bin litre de
alkollü içki satışı
hedefliyor.
Master Card
yolsuzluklara
savaş açtı
• N E W Y O R K ( A A ) -
Uluslararası Master
Card'dan bilim adamlan,
Los Alamos Ulusal
Laboratuvan'nda kredi
kartı yolsuzluklannı
belirleyecek yeni bir
bilgisayar modeli
geliştirmeye çalışıyorlar.
Bilim adamlan, insan
beyninin çalışma sistemine
benzer ilerlemiş
teknolojilerle kredi kartının
usulsüz şekilde kullanılıp
kullanılmadığını
belirleyecek bir sıstem
geliştirmeyı amaçlıyorlar.
Los Alamos'takı bilim
adamlan. nükleer silah
araştırmalan ve uydu
teknolojilerinde kullanılan
ve neural nervvorking (sinir
sistemi ağı) olarak bilinen
teknolojiyı kuDanıyorlar.
Üretici ve bayiler, Süt Endüstrisi Kurumu'yla ilgili toplantı çağnsını antidemokratik buldu
'Hak-Iş gelin giivey olmasın'OZGÜRULUSOY
Süt üreticileri ve bayiler, Hak-tş'e bağ-
h Özgıda-tş'in, SEK'in özelleştirilmesiy-
le ilgili bir toplantıyı örgütleme hakkının
olmadıfını ileri sürdüler Özgıda-lş'in,
"Bayramdan sonra süt üreticileri ve bay>
lerle birükte SEK'in özeUeştirilmesiyle U-
gfli bir toplantı yapmayı planlrvoruz" şek-
lindeki açıklamasını tepkıyle karşılayan
süt üreticileri ve bayiler, bu toplantıdan
haberlen olmadığını ileri sürdüler.
Kırklareli Köy-Koop Başkanı Erdoğan
Kantürer. Cumhuriyet'e yaptığı açıkla-
mada, SEK'in toplam 1300 çalışanı oldu-
ğuna dikkat çekerek, "Demokratik bir
ayıp işleniyor. SEK'in kooparitiflere ve ça-
lışanlara verilmesinden yanayız. Ancak
İstanbul'daki süt fabrikasını ortaya çıka-
ran biziz. Bir tarafta 40 bin Idşi var, öteki
• Süt üreticileri ve bayileri, SEK fabrikalannda toplam
1300 kişi çahşmasına rağmen, yalnızca Trakya'da 40
bin süt üreticisinin bulunduğuna dikkat çekerek
"SEK'in özeUeştirilmesiyle ilgili toplantıyı düzenlemek
Özgıda-îş'e düşmez" mesajını verdi.
tarafta 1300. Böyle bir toplanünın örgüt-
lenmesi de bize düşer" dıye konuştu.
Özgıda-Iş'ın, geçen yıl yine kendileri-
nin çağınsıyla benzer bir toplantı düzen-
ledikleri şeklmdeki açıklamasına da itiraz
eden Kantürer, "Bir yü önce SEK'in özel-
leştirilmesini engellemek için bütün ko-
operatzfler bir arava gelerek bir Ortak Gi-
rişim Komitesi kurdu, bunun içinde Hak-
tş de vardı, hepsi o kadar" dedi.
SEK'in kooperatiflerin ve çalışanlann
elinde kalması gerektiğini savunan Kan-
türer, Avrupa'da süt sanayiinin koopera-
tiflerin elinde olduğunu belirterek,
SEK'in süt üreticileri için bir denge un-
suru olduğunu kaydetti. Kantürer, süt sa-
nayünde yaşanacak bir tekelleşmenin, süt
fiyatlannın hızla tırmanmasına yol aça-
cağını da sözlerine ekledi.
'Toplantmın aslı yok'
lstanbul Süt Kooperatifleri Bırliği Baş-
kanı Hayri Erkan da bayiler adına yaptığı
konuşmada, Özgıda-lş'in bayramdan
sonra üreticiler ve bayilerle bir toplantı
yapılacağı şeklindeki açıklaması için
"Bu toplantının aslı esası yok. İşçilerie
birlikte hareket etmeye kesinlikle karşı
değfliz, ama bize danışılmadj" dedi.
SEK'in Istanbul'daki fabrikasında ima-
latın yüzde 60'ını kooperatiflerin gerçek-
leştirdiğini kaydeden Erkan, 1991 yılın-
dan itibaren, süt toplama, muhafaza, nak-
liye. peynir paketleme gibi hizmetlerin
kooperatiflerin elinde olduğuna işaret
ederek, devletin, beş yıl gibi bir sürede,
uygun koşullarla elde kalan birimleri
kendilerine devretmesini istediklerini be-
lirtti.
Metropollerde SEK'in pazar payının
öteki firmalardan daha büyük olduğunu
kaydeden Erkan, halkın SEK ürünlerine
karşı bir güven duyduğunu, işletmelerin
kendilerine geçmesı halinde, daha mo-
dern teknolojiyle süt piyasasında rekabet
edebileceklerini dile getirdı.
Pirinçten sonra yeşil mercimek ve kurufasulye de ithal ürünler arasına girdi
Türkiye tamııda kendine yetmîyor
MERİHAK
tZMİR- Bakliyat ithalatında Amerikan
baldo pınnciyle açılan yol, gittikçe geniş-
liyor. Türkiye, 35 yıldır ihraç ettiği ve iç
piyasasında tüketime sunduğu yeşil mer-
cimeği Kanada'dan ithal etti. Arjantin ve
Ispanya kurufasulyeleri de sofralanmıza
giren diğer ithal bakliyat ürünleri oldu.
Türkiye'nin tarım sektöründe giderek
kendine yeterli olma özelliğini yitirdiği
belirtilıyor.
Tanm ürünleri ithalatında, hükümetle-
rin uygulamalannın yanı sıra ekim alanla-
nnın daraltılması ve üretim planlaması
eksikliği, temel etkenler.
Tanmsal ürünlerinde kendi kendine ye-
ten ülkelerden birisi olan
Türkiye, giderek bu özelli-
ğini yitiriyor. Turgut Özal
döneminde "zengin sofrala-
rından kurtarılan muz"un
ardından çeşitlı ürünler bu
kanaldan ülkemize girdi.
Muzda fırtınalar kopartan
ithalatm ardından Türkiye
muz üretimi de büyük ölçü-
de düştü.
Şimdi aynı durum bakli-
yatta yaşanmaya başlandı.
Türkiye bakliyat ürünlerini ithal eden bir
ülke konumuna geldi.
Geçen yıl buğdayda yaşanan sıkıntı yü-
zünden çeşitli ülkelerden buğday ithal
ihracat, Meclis'e
zeytiııi hatırlattı
OLCAY AKDENİZ '
MtLAS - Ispanya, Italya ve Yunanis-
tan'da "yok yıu" yaşanırken, Türkiye'de,
zeytın ve zeytinyağında rekor üretim artışı
gerçekleştı. Bu artış ihracata dönüşünce
beklenmedik ölçüde gerçekleşen dövız gı-
rişi, TBMM'nin zeytini yeniden keşfetme-
sine yol açtı.
1 Ocak 1939 tarih ve 3573 sayılı Zey-
tinciliğin Islahı ve Yaba-
nilerinın Aşılattırılması
Hakkında Kanun'da yapı-
lan değişikliklerle zeytın-
lık alanlann korunması ve
zeytincilığın geliştinlmesi
yönünde bazı yaptınmlar
getinldi. Ancak aîınan ön-
lemler "deniz kıyı kenar
çizgisi"nden 2 bin metreye
kadar olan alanlardaki
zeytinlik alanlarını "tu-
rizm yatınm alanı" bahanesiyle kurtarma-
ya yetmedı
Bu yıl ihracatta yaşanan patlama, parla-
mentoyu "zeytini sevmeye'' yöneltti. Zey-
tinciliği özendıımek ve yaygınlaştırmak
amacıyla 26 Ocak 1939 tarihinde çıkan-
lan 3573 sayılı Zeytıncıliğin Islahı ve Ya-
banilerinin Aşılattınlması Hakkında Ka-
nun'u yeniden anımsayan parlamento,
4086 sayıiı kanun ile yeni düzenlemeler
yaptı. 3573 sayılı kanunun 2. maddesinde
yapılan değişıkhkle daha önceden orman
alanlan dışındaki yalnızca yabani zeytin-
liklenn ıslahı öngörülürken "antepfistığı,
hamupiuk ve her nevi sakız türleri ile zey-
tin yetiştirmeye elverişli fundalık ve malii-
Kkler" de zeytinlik yapılabılecek alanlar
kapsamına alındı.
Eski yasanın 3. maddesinde yapılan de-
ğişiklikle, talep olmaksızın zeytinlik ola-
bilecek arazilerin 25'er dönümlük parsel-
ler halinde belirlenmesi ve
belirlenen bu alanlann du-
yurusunun yapılarak zeytin-
cilik yapmak isteyenlerin is-
temine sunulması öngörülü-
yor.
Yasanın 17. maddesindeki
değişiklikle zeytinciligin ıs-
lahı, yeni zeytın dikim alan-
lannın tespiti, zeytin dikim
ve yetiştirilmesinin teşviki
ile verimin arttınlması, has-
talık ve zararlılarla mücadele edilmesi ile
ürün elde etmekte masraflann azaltılması-
na yönelik araç ve gereçlenn imal ve itha-
lınde çeşitlı önlemler alarak kolaylıklar
sağlamak için devlete yükümlülük getırili-
yor. Aynı maddede zeytin zararlılanyla
ilaçlı mücadelenin Tanm ve Köyişleri Ba-
kanlığı tarafından yapılması ve üriinün el-
de edilmesinden sonra üretıcının kendı
payına düşen ilaçlama bedelini, birlıkler
kanahyla ödemesi kuralı da getiriliyor.
çalışma
Crubu
Tanmsal destek
sürdürülmelidir
Tanma dönük desteklemenın köklü bir
biçimde daraltılması ve çıftçiyi piyasa
güçlerine teslim etme doğrultusundaki
Dünya Bankası felsefesi. 1980'li yıllar
Türkıyesi'nde benimsenmış ve 1991 son-
rası hükümetlerine miras kalmıştır.
1988'e kadar geçen dönem tarımın
uzun süreli bir güçsüzleşme dönemı ol-
muştur. 1978-88 döneminde destekleme
alımlannm tanmsal katma değer içindeki
payı sürekli olarak azaltılmış, iç ticaret
hadleri tanm aleyhine dönmüş, yani çift-
çinin eline geçen fiyatlar hemen hemen
kesintisiz olarak sanayi fiyatlannın altında
seyretmiş ve tanmın mılh gelir içindeki
payı hızla daralmıştır. Aynca bu daralma
sürecıne koşut olarak sanayi kesimınde
yeterli bır sermaye bırikimi de gerçekleş-
tirilemediği için tanmda atıl kalan işgücü
ve sermaye kaynaklan istihdam olanağı
bulamamış ve ulusal ekonomide reel gelir
ve verimlilik kayıplan yaşanmıştır. 1989
sonrasında iç ticaret hadlerindekı düzelme
kısa sürmüş ve benzer politikalan sürdü-
ren koalısyon hükümetlerinin tek katkısı,
destekleme ödemelerini hızlandınnak ol-
muştur. 5 Nisan programı ile birlikte Ta-
nm Satış Kooperatifleri ve birliklerinin
tümünün destekleme kapsamı dışına çıka-
nldığı ve kalan desteklerin de gözden ge-
çirildiği yeni bir döneme gırilmiştir.
Tanm sektörünü tamamen dünya piya-
salanna tabi kılacak bu polıtikalara karşı
çıkılmalıdır, zira:
- Gelişmiş dünya ülkeleri içinde tanmı
etkın bir biçimde korumayan ülke yoktur.
Türkiye'nin hayvancılıkta olduğu gibi
kendi tanmrnı da gözden çıkaracak bir yö-
nelişe girmesi büyük bir hata olacaktır.
- Olağanüstü dalgalanmalara konu olan
dünya fıyatlannın, çiftçinın eline geçecek
fiyatlan belirlemesi özenilecek bir şey de-
ğildir; bu saptama, büyük ölçüde dış tica-
rete konu olmayan ürünlerde özellikle ge-
çerlidir. Çiftçi için bir fiyat ve gelir istik-
ran sağlanmalıdır.
Tanma destek sürdürülmeli, ancak gü-
nübirlık polıtikalardan uzak tutulmalıdır.
Tanmsal politika ve destekleme yeniden
uzun vadeli olarak tasarlanmalıdır. Bu po-
litika:
- Tanmsal destekleme ile uzun vadeli
sanayi planlaması uyumunu saglamalı; ta-
nmsal'sınai verim satış hedeflerini gözet-
melı;
- GAP'ın devreye girmesinin sonuçlan-
nı hesaba katmalı;
- GATT ve AB tanm politikasıyla uyu-
mu ve tanmsal dış rekabet gücünün geliş-
tirilmesini öngörmeli;
- Ürün deseni, toprak düzenlemesi, top-
lulaştırma, araştırma-geliştirme. biyotek-
noloji, yeni ürün gelıştirme ve ürün stan-
dardizasyonu gıbı tanmsal altyapıya iliş-
kin konulan, bilimsel anlayışlarla yeniden
ele almalı ve destekleme politikalanyla
yönlendirmeli;
- Tanmsal potansiyelin degerlendınl-
mesi bakımından üretici birliklen ve ta-
nmsal KlT'lerin sahip olduğu altyapı ve
sanayi tesislerini büyük ölçüde korumalı
ve gelıştirmeli; kuruluşlann özerk ve ras-
yonel çalışmanın maddi koşullarını bu
oluşturmalı, kooperatif örgütlenmesini
özendirmeli:
- Tanmsal desteklemenin finansman so-
rununu güçlü bir tanmsal kooperatif ban-
kasının kurulmasıyla çözmelidır.
Tanmsal desteklemenin bugünkü mali-
yeti, desteğin kaldınlması durumunda or-
taya çıkacak ekonomik, sosyal ve politik
maliyetlenn çok altında kalacaktır. Des-
teklemesız bır tanmda marjinal kesimlerin
mülksüzleşme süreçleri ve göçe katılma
eğilimleri büyüyecek, bunlann sadece ek
kentsel hizmet taleplerinin maliyeti dahi
bugünkü destekleme yükünü aşabilecek-
tır. Mevcut tanmdışı sermaye birikimi hızı
veri alındığında, göç ivmesinin denetlene-
bilir olmaktan iyice uzaklaşmasının yara-
tacağı sosyal ve politik olumsuzluklar ise
telafisi uzun vadede dahi olanaksız sonuç-
lar doğuracaktır.
Türkiye'nin geleceğinin, kısa görüşlü
politikalarla ipotek altına alınmasına izin
verilmemelidır.
EPÇG (*)
(Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu)
(*) Hacer Ansal, Korkut Boratav, Fikret
Gürün, Gülten Kazgan, Yakup Kepenek,
Oğuz Oyan, tzzettin Ûnder, Lerzan Özka-
le, Şevket Pamuk, Veysi Seviğ, Cem Somel,
Fikret Şenses, Eml Taymaz, Oktar Türel,
Erinç Yeldan, Nurhan Yentürk.
edilirken, bu yıl da dünyaya
yeşil mercimeği tanıtan ve
ihraç eden Türkiye, bu ürünü
Kanada'dan almak zorunda
kaldı. İthal kurufasulye de bu
yıl sofralanmıza kadar ula-
şan dığer bakliyat ürünü ola-
rak karşımıza çıktı.
Izmir Ticaret Borsası Mec-
lıs Başkanvekili Erşen Demi-
rel, ihraç ürünü olan kuru
baklıyatın son dönemlerde it-
hal ürün olmaya başladığına
dikkat çekti.
Ekım alanlann daralması, kuraklık ve
kaliteli tohum bulunamamasının ithalata
yönelmede etken olduğu vurgulanırken
Demirel, "Baklrvatta pazar payının çok
yüksek olmasına karşın, ürericinin madde
bazında tatmin olamaması, pek çoğunun
başka üriinlere yönelmesine yol açö- Ku-
raklık nedeniyle bazı üreticiler ektikleri
tohum kadar büe hasat elde edemez, hatta
tohum parasını bile bulamaz hale geldi"
dedi. Demirel, hükümetin de bakliyat it-
halatında 50 dolar olan fonu 5 dolara çek-
tiğıni bildirdi. Demirel, fonun indirilmesi-
nin, baklıyattakı yokluğu da engellediğini
belirttı.
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Baş-
kanı tbrahim Yetkiru hükümetin sistemli
olarak uyguladığı tanmı yok etme polıtı-
kasının, ithalatm artmasıyla başanya ulaş-
tı5ını dile eetırdi
Hem Bosch, hem de ,
»eşinatsız.» ^neniz ./çin.
Bir Bosch Yetkili Bayii'ne gelin, bol seçenekli
kiiçük ev aletleri çeşitlerimizden dilediğinizi seçin.
Hepsi de peşinatsız, değişik taksit seçenekleriyle...
üb' ÇubukMikser
Pe*in: 2.325 000
Takjitle:
557.000 ı 5 ay = 2.785.800
TWK 21 ü 1 Su ISltlCI
Peşin: 3 987.000
Taktille
955.000 I 5 ay = 4.775.000
TKA ^933
Termeslu Kahve Makinesi
Pesln: 3.765.000
Taksitle:
902.000 ı 5 ay = 4.510.100
- Fıyatlara KDV dahıktr Kampanya
sırasında KDV orantannda ohjşaMecek
artış veya azalış fiyatlara
yanstMacaktır Kampanya sûresınce
(29 04 1995- 15 05 1995) ftyatlanmız
ssbıt otup, satın akttğınız ürün
ıştemlennız tamamlandığtnda Bosch
bayıınden derhal tesltm edılecsklır
- Sanayı ve Ticaret Bakanltğı'nca
25 5 1994 tanhtı 21940 sayılı Resmı
Gazetede >lan edılen TaksHlı
Kampanyalı ve Kapıdan Satışlar
Hakkmdakı Uygulama Esaslarma Daır
Teblığ' hiıkümlenne uygundur.
Otomatik Buharlı ÜtO
Peşin: 2 484.000
Taksitle:
595000ı5 ay = 2.975.000
fPB 20C* -Cool Touch" Fritöz
Peşin: 4.764 000
Taksitle:
1.141.000 > 5 ay = 5 705.000
BOSCHEn doğru seçim
İŞÇÎNİN EVRENİNDEIV
ŞUKRAN SONER
Ne Oldum DelisiEskıden sonradan görme zenginleri bilirdik. Sonra
sinema ve futbol yıldızlannda, sindirilemeyen şöhre-
tin çarpık davranışlanyla sıkça karşılaştık. Şimdiler-
de en hastalıklısı ve de çevresine, daha da yaygın
olarak topluma en zarariısının, medya, özellikle de
televizyon yıldızlan olduğunu düşünüyorum.
"özel televizyonlar arka arkaya çıktı, kurumlaş-
madı. Zamanla her şey yerli yerine oturur" diye
umutla beklerken, gün gün yozlaşmanın, çarpıkltğm
arttığını kendi adıma dehşetle izJiyorum.
Uzun bir bayram tatili nedeni ile kendiliğinden ge-
lişen bol sansasyonlu gündem hafifleyince, en »çe-
rikli haber programlarının bile ne kadar yüzeysel, içi
boş, emeksiz, bilgisiz hazırlandığı ortaya çıktı. Bay-
ram günleri mesleğimiz adına döküldüğümüzün,
nasıl bir kalite erozyonuna uğradığımızın resmi.
Biraz eli-yüzü-bacaklan düzgün bir hatun, sadece
bağlanan telefonlardaki izleyicilerle amaçsız konu-
şarak, birkaç haftada yıldız olabiliyor. "Bu nasıl şa-
ka, bunun neresi espri" diye siz düşunedurun, sa-
hipleri beyler, en ünlü televizyon yıldızlan. Akıl almaz
ücretlerle, bir kanaldan ötekine transfer olduklannı
duyuyoruz.
En çok da ilginç, çarptcı soru sormayı, karşısın-
dakine hakaret, onlarla alay etmek olarak gören,
cehaletini, tembellığinı küstahlıkla kapatmaya çalı-
şan, şımank, sonradan gormelere televizyon ekra-
nında görünme adına boyun eğen siyasetçilere, ün-
lü işveren, bilim insanı, sanatçıya.. kızıyorum. Ta-
mam, televizyon kitlelere ulaşmada çok etkili bir
araç. Ancak kimliğinden onca ödün vermeye değer
mi? En azından dozu kaçmış birkaç olayda, bu "ne
oldum delileri"ne bazı dersler verilemez mi?
Tabii ki ne oldum delilerine tek tek kızmanın anla-
mı yok. Belki de suçlamaya, eleştirmeye hakkınnz
bile yok. Kim bedavadan yıldız olmak, rüyasında
göremeyeceği büyük paralan, ciddi bir egitimden
geçmeden, emek vermeden, üretmeden, kendin-
den bir şeyler katmadan kazanmak istemez ki?
Geçenlerde en kaliteli, en iyilerden biri sayılan bir
televizyon programının yaş günü toplantısı olmuştu.
Eli yüzü düzgün hemen hemen bütün programlann
yapımcıları da oradaydılar. Içtenliklı bir dertleşme
başladı.. "Parlak transfehere bakmayın. Programla-
nn kaliteli olması için ne kadro veriyohar ne de har-
cama yaptınyorlar. Bir yeriniz, isminiz var. Ne yapa-
cağınızı şaşırıyorsunuz. Ses çıkarmaya kalkıştığınız-
da, size reatingi yüksek olan, aslında program ol-
mayan, şarkıcılann, mankenlerin, paparazzi, reality
şovlann övgüsü yapılıyor. Koşulları beğenmiyorsa-
nız gidebileceğiniz, televizyon kanalı için öyle pek
önemli olmadığınız söyleniyor..."
Biraz ıçki içildiğinde içtenlikle yapılan bu yakın-
malar, bir gerçeği değıştirmıyor. "Ne oldum delisi"
birtakım insanlar, şöhret olmanın şımanklığında, on-
lan yaratan kitlelere akıl almaz boyutlarda saygıstz-
lık yapacak konuma geliyor.
Yakın gunlerde yine en küttürlü, en kalitelilerin bir
araya geldığını düşündüğüm bir programın çekimin-
de bulundum. Bedava, kolay şöhretin yarattığı, hal-
ka, ızleyene saygısızlığın boyutlan karşısında bir kez
daha üzgün, şaşırıp kaldım: Ekrana uzman gazete-
ci(!) olarak çıkıp gazetecilık üzerinde söz söyleme,
ilginç olaylar, anılar aktarma hakkını elde etmiş
genç arkadaş, yıllar öncesınin bir gazetecısini Anka-
ra'da, Mamak'a tramvayla götürüverdi. "Program
yöneticisınden, uygun, nasıl bir düzeltme gelecek"
diye ben boşuna bekleyip dururken, anlattığı öykü
için "Harika bir şey, bravo, harikasın.." sözcükleri
ile, kahkahalar arasında bol bol övgü aldığına tanık
oldum. Baktım program brttikten sonra da durumu
fark etmiş program sorumlusu hiçbir yetkili çıkmadı.
Kultür birikimine her zaman şapka çıkaracağım
bir isım ye yine çok, en en ünlü arkadaşlanmızdan
bir diğerinin, herhangi bir hazırlık yapmadan, ne ko-
nuşacaklannı önceden düşünme gereğini bile duy-
madan ekrana çıkmayı alışkanlık haline getirdiklerini
oğrendim. "Böylesi daha doğal, ilginç" oluyormuş!
Isımlerinin, varlıklarının, ızleyenler için bir lütuf ve
yeter olduğuna inanmışlarsa ne denir?
Aynı programda bin tiyatro, dığeri müzik alanında
gerçekten çok ünlü ve çok değerli ikı sanatçımız da
vardı. Ne ilginç ve ne güzeldir kı onlar ızleyene, hal-
ka olan saygı ve sorumluluklarını yitirmemişierdi.
Onlar ne söyleyeceklerini, izleyende ne iz bırakaca-
ğını, halka ne vereceklerıni çok ciddiye alıyorlardı.
Onlar medyanın, televizyonun yarattığı güneşin uy-
dusu ve ışıksız olduklan halde gece pariayan yıldız-
lardan değillerdi çünkü.
Televizyon halkımız için, bu hızlı yoksullaşmada
tek kürtür, iletişim, eğlence aracı. Ne yerilirse onu
almaya bir yerde eli mahkûm. Güzel örnekler yok
denecek kadar az olduğunda, güzeli seçme, ayırrna
olanağı da pek kalmıyor. Daha kötüsü, insan, bilin-
cinde olmadan kötüye alışıp, sevebiliyor.
Bütün bu acımasız gerçekler, televizyonların "ne
oldum delisi" emeksiz, bilgisiz, halka saygısız, ya-
pay yıldızların işgali altında oimasını haklı kıîmıyor.
ABD-JAPONYA
Ekonomi devlerinin
savaşı başladı
FUATKOZLUKLU
WASHIÎVGTON - Dün-
yanın ıki ekonomik gücü
ABD ve Japonya arasındaki
ticari rekab.etten kaynakla-
nan yüksek tansiyon savaşa
dönüştfl. tkı ülke arasındaki
Japonya lehıne bozulan tica-
ret dengesi sorununda, he-
men her zaman taviz kopar-
dığı Japonya'dan bu kez bır
şey alamayan Amerika. çare-
yi Japon mallanna karşı tıca-
ri yaptınm uygulama karan
almada buldu.
ABD, Japon mallanna
karşı yaptınm uygulama ka-
ran aldı. Uygulamanın ama-
cınm özellikle Amerikan pa-
zannda çok önemli bir payı
olan Japon otomobıllerını
zorlamak amacıyla tasarlan-
dığı bıldınldi.
ABD Tıcan Ateşesı Mic-
Uey Kentor, kısıtlamalara ta-
bı tutulacak malların listesı-
nin önümüzdeki gunlerde
açıklanacağını kaydetti.
Japonya, uygulamaya sert
tepkı göstererek ABD'yi
Dünya Ticaret Örgütü'ne şı-
kayet edeceğinı bıldırdı. . Ja-
ponya'nın Washıngton Bü-
yükelçisi Takakazu Kariya-
ma yaptığı açıklamada,
Amenka'nın karannın dığer
alanlardaki ıkili ilişkilerin de
olumsuz etkılenebileceği
mesajını verdı.
Geçen hafta ıkı ülke ara-
sında otomobil ticaretine ge-
tirilecek yeni düzenlemeler
konusunda yapılan görüşme-
ierden sonuç alınamamıştı.
Iki ülke arasında yaklaşık
20 aydır sürdürülen pazarlık-
lar sonuçsuz kaldı. Japonya
lehıne bozulan ticaret denge-
si sorunu gittikçe öne çıkrna-
ya ve politıkleşmeye başla-
mıştı. Bu fazlalığı ekonomik
rekabetle azaltma gücünü yi-
tıren ABD, politik kararlarla
Japonya'yı sıkış&rmaya çalı-
şıyordu. Doğu Bloku'nun
çökmesine kadar da Was-
hington'ın Tokyo'dan hemen
her zaman birçok konuda ta-
viz kopardığı da dile getirili-
yordu. Japonya'nın ticaret
fazlası geçen yıl 132 milyar
doların üzerinde gerçekleş-
mışti. ABD, bu fazlalığın ne-
deninın, Japonya'nın, ABD
mallanna karşı uyguladığı
yüksek gümrük vergilerini
gösteriyor ve telekomünikas-
yon, otomobil ve oto yedek
parçaları. tıbbi donanım ve
sigorta sektörlerinden oluşan
dört temel sektörde, Japon-
ya'nın uyguladığı gümrük
vergilerinin indirime gitme-
sini talep ediyordu.
ABD'de otomotiv endüst-
nsinin pazan, Japon arabala-
nna kaptırması üzerine bin-
lerce kışi işsiz kalmıştı. Dev
oto pazannın Japonlann eli-
ne geçmesı üzerine ABD'li
patronlar çareyı kaliteyi art-
tırmakta ve fıyat düşürmekte
bulmuşlardı. ABD Başkanı
Bill Clinton sürekli, Japon-
ya'nın büyüyen global den-
gesizliklerinden ve pıyasala-
nnın yeterince açık olmama-
sından kaygı duyduğunu dile
getiriyor ve sorunlann üstü-
nün örtülmemesi gerektigi-
nin altını çizıyordu.